“Mahkememizin 2015/116 Esas sayılı dosyasının yargılama sırasında, somut olayda uygulama yeri bulunduğu düşünülen 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na aykırı olduğu düşünülerek Anayasanın 152. maddesi gereğince itiraz yoluyla Yüksek Mahkemenize iptal başvurusunun yapılması gerekmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, davalının markasını kullanmaması nedeniyle iptali ve sicilden terkini taleplerine ilişkin olup, 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinde iptal yaptırımı ile düzenlenen “kullanmama” halinin, davacının özünde bir mülkiyet hakkı olan marka hakkı ihlal edileceğinden, 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi somut olayda uygulama yeri bulunan bir yasa hükmü olup bu nedenle itiraz yoluyla başvuruda, iptali istenen yasa hükmünün somut olayda uygulanma ihtimali bulunması gerektiğine dair şekli şartın gerçekleştiği düşünülmüştür.
Somut olayda, uygulama yeri bulunduğu ve Anayasa’ ya aykırı olduğu düşünülen yasa hükmü, 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi olup, madde başlığı “Markanın Kullanılması” olup madde hükmü:
“Markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde, haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma 5 yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde, marka iptal edilir.
Aşağıda belirtilen durumlar markayı kullanma kabul edilir :
a) Tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla kullanılması,
b) Markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılması,
c) Markanın marka sahibinin izni ile kullanılması,
d) Markayı taşıyan malın ithalatı.” şeklindedir.
Markanın kullanılmamasının bir hukuki yaptırıma bağlanması doğru ve gereklidir.
Markanın kullanılmaması gerek uluslararası düzenlemelerde, gerek AB mevzuatında, gerekse birlik ülkeleri mevzuatında bir “iptal” sebebi olarak düzenlenmektedir. Türkiye’nin de taraf olduğu, TRIPS Anlaşması’nın (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması) 19. maddesine göre markanın kullanılmamasının yaptırımı “iptal”dir. Buna göre, kullanılmayan marka ancak 3 yıllık minimum süre geçtikten sonra iptal edilebilir. AB Marka Direktifinin (2008/95 EC) 12. maddesinde ve Topluluk Marka Tüzüğü’nün (207/2009) 51. maddesinde de markanın kullanılmamasının yaptırımı “iptal”dir. Aynı şekilde İngiltere Markalar Kanunu’nun 46/1-a maddesinde, Alman Markalar Kanunu’nun 49/1-a maddesinde, İtalyan Marka Kanunu’nun 42/1 maddesinde ve Fransız Fikri Mülkiyet Kanunu’nun L714-5 maddesinde de kullanmama hali birer “iptal” sebebi olarak düzenlenmiştir.
Davalının yapılan yargılama sonucu özünde bir “mülkiyet hakkı” olan “marka hakkı”, hukuka aykırı bir şekilde ortadan kaldırılabilecektir. Bu durum, Hukuki İşlem Güvenliği ve Kazanılmış Hakların Korunması yönünden Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, 2. maddesindeki “Hukuk Devleti” ilkesi ile, marka hakkı soyut bir mülkiyet hakkı olduğundan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 35. maddesindeki “Mülkiyet Hakkının Korunması” hükümlerine aykırıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 35. maddesinde “Herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü düzenlenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 91. maddesinde de; Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bakanlar kuruluna Kanun Hükmünde Kararname çıkartma yetkisi verebileceği ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın 2. kısmının 1 ve 2 bölümlerinde yer alan temel hakların, kişi hakları ve ödevleri ile 4. bölümünde yer alan Siyasi Haklar ve ödevlerin Kanun Hükmünde Kararnameler ile düzenlenemeyeceği belirtilmiştir.
Markanın kullanılmamasının Kanun Hükmünde Kararname ile yaptırımının “iptal” olarak öngörülmesi Anayasa’da temel haklar olarak düzenlenen kişinin mülkiyet hakkına müdahale niteliğinde olup, Kanun ile düzenlenmesi gerekeceğinden Hukuk devleti ilkesine aykırılık ve Mülkiyet hakkı ihlali söz konusu olacağından, tescilli bir markanın kullanılmamasının yaptırımının 556 sayılı KHK’ de “iptal” biçiminde düzenlenmiş oluşu, takdir sınırlarını aşarak, Anayasa’ya aykırılık hali meydana getirmektedir. Bu nedenle Yüksek Mahkemenizce yapılacak inceleme, “yerindelik denetimi” değildir.
Nihayet 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi gereğince, kullanılmayan marka iptali edildiğinden, marka sahibinin mülkiyet hakkına sınırlama getirilmekte olup, özünde bir “mülkiyet hakkı” olan “marka hakkı” ancak yasa ile sınırlanabilecek iken, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 91. maddesine aykırı şekilde Kanun Hükmünde Kararname ile Marka Hakkının sınırlanması, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na aykırı olup, bu nedenle dahi anılan KHK’nın 14. maddesinin iptali gereklidir.
Yukarıda açıklanan nedenler ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152/1 maddesi ile 6216 sayılı Yasanın 40. maddesi gereğince, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkına Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinin iptali konusunda Yüksek Mahkemenizin takdir ve gereği arz olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2016/148
Karar Sayısı : 2016/189
Karar Tarihi : 14.12.2016
R.G.Tarih-Sayısı : 6.1.2017-29940
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 24.6.1995 tarihli ve 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’nin 14. maddesinin Anayasa’nın 2., 35. ve 91. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Markanın kullanılmaması nedeniyle iptali ve sicilden terkini talebiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırılık iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME KURALI
556 sayılı KHK’nin itiraz konusu 14. maddesi şöyledir:
“Markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde, marka iptal edilir.
Aşağıda belirtilen durumlar markayı kullanma kabul edilir:
c) Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması,
d) Markayı taşıyan malın ithalatı.”
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 12.10.2016 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III- ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Salim KÜÇÜK tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu KHK kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- İtirazın Gerekçesi
3. Başvuru kararında özetle, itiraz konusu kuralla, tescilden itibaren veya sonradan, haklı bir neden olmaksızın kesintisiz beş yıl süre ile kullanılmayan tescilli markanın iptalinin öngörüldüğü, kuralın Anayasa’nın temel hak ve ödevler başlıklı ikinci kısmının, kişinin hakları ve ödevleri başlıklı ikinci bölümünde yer alan mülkiyet hakkı kapsamında bir düzenleme niteliğinde olduğu ve KHK ile düzenlenemeyeceği belirtilerek, Anayasa’nın 2., 35. ve 91. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1. Kanun Hükmünde Kararnamelerin Yargısal Denetimi Hakkında Genel Açıklama
4. Anayasa’da, KHK’lerin siyasal denetimi yanında yargısal denetimi de öngörülmüştür. KHK’ler, işlevsel yönden yasama işlemi niteliğinde olduklarından bunların yargısal denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi de Anayasa Mahkemesine verilmiştir. Yargısal denetimde KHK’nin, öncelikle yetki kanununa sonra da Anayasa’ya uygunluğu sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Her ne kadar, Anayasa’nın 148. maddesinde KHK’lerin yetki kanunlarına uygunluğunun denetlemesinden değil, yalnızca Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise de Anayasa’ya uygunluk denetiminin içine öncelikle KHK’nin yetki kanununa uygunluğunun denetimi girer. Çünkü Anayasa’da, Bakanlar Kuruluna ancak yetki kanununda belirtilen sınırlar içerisinde KHK çıkarma yetkisi verilmesi öngörülmüştür. Yetkinin dışına çıkılması, KHK’yi Anayasa’ya aykırı duruma getirir. Böylece, KHK’nin yetki kanununa aykırı olması Anayasa’ya aykırı olması ile özdeşleşir.
5. Dayanaklarını doğrudan Anayasa’dan alan olağanüstü hâl KHK’lerinden farklı olarak, olağan dönemlerdeki KHK’lerin bir yetki kanununa dayanması zorunludur. Bu nedenle, KHK’ler ile dayandıkları yetki kanunu arasında çok sıkı bir bağ vardır. KHK’nin yetki kanunu ile olan bağı, KHK’yi aynen ya da değiştirerek kabul eden kanun ile kesilir. KHK’nin Anayasa’ya uygun bir yetki kanununa dayanması, geçerliliğinin ön koşuludur. Bir yetki kanununa dayanmadan çıkarılan bir KHK’nin, içeriği yönünden Anayasa’ya aykırılık oluşturmasa bile Anayasa’ya uygunluğundan söz edilemez.
6. KHK’lerin Anayasa’ya uygunluk denetimi, kanunların denetiminden farklıdır. Anayasa’nın 11. maddesinde, “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” denilmektedir. Bu nedenle kanunların denetiminde, onların yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. KHK’ler ise konu, amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki kanununa hem de Anayasa’ya uygun olmak zorundadırlar.
7. Anayasa’da kimi konuların KHK’lerle düzenlenmesi yasaklanmaktadır. Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrasında, sıkıyönetim ve olağanüstü hâller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin KHK ile düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Bu itibarla Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna ancak KHK ile düzenlenmesi yasaklanmış alana girmeyen konularda KHK çıkarma yetkisi verebilir.
8. Anayasa’nın herhangi bir maddesinde kanunla düzenleneceği öngörülen bir konunun, Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrasının açıkça yasakladığı hükümler ile ilgili olmadıkça ya da Anayasa’nın 163. maddesinde olduğu gibi KHK çıkarılamayacağı açıkça belirtilmedikçe KHK ile düzenlenmesi Anayasa’ya aykırılık oluşturmaz.
2- İtiraz Konusu Kuralın Anayasa’ya Aykırılığı Sorunu
9. İtiraz konusu kuralın birinci fıkrasında, markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir neden olmaksızın kullanılmaması veya markanın kullanımına beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi hâlinde markanın iptal edileceği belirtilmekte, ikinci fıkrasında ise tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla kullanılması, markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılması, markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması ve markayı taşıyan malın ithalatı durumlarının, markayı kullanma olarak kabul edileceği öngörülmektedir.
10. İtiraz konusu kural, 8.6.1995 tarihli ve 4113 sayılı Patent, Faydalı Model, Marka, Coğrafi İşaretler, Endüstriyel Tasarımlar, Yaş Sebze ve Meyve Ticareti, Toptancı Halleri, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Turistik Otelciler ve Turizm İşletmecileri Birliğinin Kuruluşu, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri ile Gıda Konularının Düzenlenmesine ve Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Mer’iyet ve Tatbik Şekli Hakkında Kanun ile Sermaye Piyasası Kanunu ve Gümrük Kanununun Bazı Hükümlerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu’nun verdiği yetkiye istinaden ve bu kapsamda çıkarılan KHK’lerdendir.
11. Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasında herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, ikinci fıkrasında bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, üçüncü fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmıştır.
12. Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrasında ise “...sıkıyönetim ve olağanüstü hâller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.” denilmektedir. Buna göre, Anayasa’nın ikinci kısmının “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı ikinci bölümünde yer alan mülkiyet hakkının KHK ile düzenlenmesi mümkün değildir.
13. Mülkiyet hakkının konusunu, maddi ve gayrimaddi mallar oluşturmaktadır. Taşınır ve taşınmaz mallar, maddi mallar kapsamında iken, fikri ve sınaî mülkiyet hakları gayrimaddi mallar kapsamında bulunmaktadır. Bir markanın sahibine sağladığı haklar ise “marka hakkı” olarak adlandırılmakta ve marka hakkı, fikri ve sınai mülkiyet hakları kapsamında yer almaktadır. Dolayısıyla itiraz konusu kural, mülkiyet hakkının konusunu oluşturan marka hakkıyla ilgili olduğundan KHK ile düzenlenemez.
14. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırıdır. İptali gerekir.
15. Kural, Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırı görülerek iptal edildiğinden, ayrıca Anayasa’nın 2. ve 35. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
IV- HÜKÜM
24.6.1995 tarihli ve 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 14.12.2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Nuri NECİPOĞLU
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ