“Mahkememizde davacı ile davalı arasında görülen işe iade ve ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali davasının yapılan açık yargılaması sırasında Mahkememizin 09.04.2025 günü yapılan 3. celsesinin 5 nolu ara kararı gereği 6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk yasasının 5. maddesinin 3. fıkrasının Mahkememizce Anayasa'ya aykırı olduğu görülerek Anayasa Mahkemesine somut norm denetimi gayesiyle başvuru yapılmasına karar verilmiş olup dosya ve iptali istenen yasa hükmü ele alınarak incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin, davalı şirket nezdinde 16.05.2014-02.05.2018, 26.11.2018-19.02.2024 tarihleri arasında fasılalı olarak iki dönem halinde “cnc operatörü" olarak çalıştığını, son olarak net 31.000,00 TL ücret ile aldığını, maaşının yanında yemek ve servis imkanı ile bordrosunda gösterilen diğer hakları da işveren tarafından verildiğini, iş akdinin davalı işveren tarafından tek taraflı ve hiçbir somut delile dayanmaksızın gerekçesiz, geçersiz ve bildirimsiz olarak 19.02.2024 tarihinde sendikal nedenle feshedildiğini, davacının 19.02.2024 tarihinde sabah saatlerinde Türk Metal Sendikası'na üyelik başvurusu yaptığını, müvekkilinin sendikaya üyelik başvurusu yaptığı iş yerinde öğrenilmesi hemen aynı gün akşamında saat 17:00 sıralarında işveren tarafından görüşmeye çağrıldığını, işveren tarafından kendisine "senden bunu beklemezdim" denilerek iş akdi sırf sendikaya üyelik başvurusu yapıldığı gerekçesiyle sendikal nedenle sona erdirildiğini, müvekkilinin sendikal nedenle iş akdinin sona erdirilmesi sonrasında kendisine işten çıkışı 04 kodu ile gerçekleştirilmiş ve işten çıkarılması için kendisine bir kısım evraklar imzalatıldığını, iş akdinin feshinden sonra davacının iş yerinden ayrıldıktan sonra kendisine imzalatılan belgelerin ihtiyari arabuluculuk tutanağı olduğunu farkına vardığını, ancak davcı ile hiç bir şekilde kanunun aradığı şartlara uygun bir arabuluculuk görüşmesi yapılmadan bu evrakların kendisine işverenin baskısı ve hilesi ile çıkış evrakı olarak imzalatıldığını, bu nedenle söz konusu arabuluculuk faaliyeti kanuna, ahlaka, kamu düzenine, emredici hukuk kurallarına, kişilik haklarına açıkça aykırı olduğundan iptalini talep etme zaruriyeti hasıl olduğunu, arabuluculuk tutanağının geçerli olduğunun kabul etmemekle birlikte tutanakta da davacının işe iade, boşta geçen süre ve işe başlatmama tazminatı alacakları konusunda da bir anlaşma sağlanmadığını ve dava konusu alacak kalemleri konusunda taraflar arasında bir anlaşma yapılmadığını beyan ederek, davacının iradesi fesada uğratılarak ve kanunen geçerli olmayacak şekilde yapılan hile ile imzalatılan 2024/100864 nolu ihtiyari arabuluculuk tutanağının ve dosyasının tamamının iptaline, fazlaya ve diğer işçilik alacaklarına ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla iş sözleşmesinin feshinin geçersizliğine ve davacının davalı şirket nezdinde işe iadesine, mahkemece verilecek işe iade kararı kesinleşinceye kadar geçecek süre için 4 aylık boşta geçen süre ücreti ve diğer alacakların tespitine, davacının sendikal nedenle iş akdinin feshine karar verilmesi halinde , işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın, sendikal tazminatın ödenmesi gerektiğinin tespitine, tespit edilecek sendikal tazminat miktarının 3 yıllık (36 aylık) giydirilmiş brüt ücret olarak belirlenmesine, davacının iş akdinin feshinin sendikal nedenle olmadığına karar verilmesi ve işe iade kararı verilmesi halinde, davalı tarafından davacı işe alınmadığında ödenmesi gereken tazminat miktarının 8 aylık brüt ücret olarak belirlenmesine, 4 aylık ücret ve diğer haklar ile işe başlatmama ve sendikal tazminatın parasal tutarının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın işe iade talebi yönünden aşağıda arz edilen yönleriyle davanın taraflarınca kabulünü , diğer talepler açısından ise reddi gerektiğini, davacının işe iade yönündeki talebini kabul ettiklerini, davacının iş akdi, iddia edildiği gibi sendikal sebeplerle değil, 04 kodu (Belirsiz süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshi) ile sonlandırıldığını, işçilik hak ve alacaklarına ilişkin olarak taraflar arabuluculuk sürecinde anlaşmış ve bu anlaşma uyarınca, davacıya toplamda 242.036,39 TL ödeme yapıldığını, davacının daha sonra işe iade talebi ile dava şartı arabuluculuk yoluna başvurduğunu, yapılan toplantıda, son tutanaktan da görüleceği üzere; "… A.Ş. vekili Av. … … söz alarak; başvurucu taraf vekilinin sunduğu talepler ile ilgili olarak müvekkili … Jenaratör A.Ş. ile görüştüğünü, bu başvuruda yer alan işe iade talebinin kabul edildiğini, 26.03.2024 tarihinde başvurucunun iş yerinde (en son çalışmış olduğu iş yerinde) ve işte (en son çalışmış olduğu görevinde), önceki çalışma koşulları ve varsa emsal işçilere sağlanmış olan ücret artışlarından yararlanarak aynı parasal haklar ile işe başlayabileceğini..." denilmek suretiyle davacının işe iade talebinin müvekkili şirket tarafından kabul edildiğini, ancak davacının bu kabule rağmen anlaşmak istemediğini ve anlaşamama tutanağı düzenlendiğini, dolayısıyla davanın açılmasına müvekkilinin sebep olmadığını, bu sebeple 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 310 vd. maddeleri uyarınca müvekkili aleyhinde yargılama giderine hükmedilmemesi gerektiğini, bu husus değerlendirilirken; arabuluculuk aşamasında ilam değeri kazanabilecek şekilde anlaşma belgesi imzalanabilecekken huzurdaki davanın açıldığını, davacının davayı açmakta kötüniyetli olduğunu, müvekkili zarara uğratma kastı ve haksız menfaat elde etme niyetiyle hareket ettiğinine göz önüne alınması gerektiğini, sendikal tazminat miktarının belirlenmesi ve ödenmesi gerektiğinin tespiti yönündeki talepleri huzurdaki davadaki işe iade talebi ile çelişmekte olduğunu, bu talepler birlikte incelenebilecek, birlikte hüküm altına alınabilecek talepler olmadığını, işverenin herhangi bir gerekçe göstermeden iş akdini fesih hakkı bulunduğu gibi işçinin de koşulları var ise işe iade talebinde bulunma hakkının mevcut olduğunu, davacının işe iade talebi müvekkil tarafından kabul edildiğinden, davanın kabulü ile iş akdinin feshinin tüm sonuçları ortadan kalkacağını, iş akdi devam ederken işçinin iş akdinin feshine bağlı taleplerde bulunmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla davacının işbu talebinin dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından, iradesinin fesada uğratıldığı iddiası ile 2024/100864 nolu ihtiyari arabuluculuk tutanağının ve dosyasının iptali talep edildiğini, bu talebin de işe iade talebi ile birlikte incelenebilecek bir talep olmadığını, zira iptali istenen arabuluculuk dosyasında işe iade talebi açısından herhangi bir görüşme yapılmadığını, dosya, işçilik hak ve alacaklarının ödenmesine ilişkin olup davacının fesih tarihindeki tüm hak ve alacakları eksiksiz olarak ödendiğini, müvekkili tarafından davacının işe iade talebi kabul edildiğinden iptali istenen ve feshe bağlı işçilik alacaklarının ödenmesine ilişkin olarak açılan arabuluculuk dosyasının ve arabuluculuk tutanaklarının iptalinde davacının herhangi bir menfaatinin de kalmayacağını, işe iade sebebiyle feshin sonuçları ortadan kalkacağından davacı, kendisine yapılan bu ödemeleri de iade etmek durumunda kalacağını, dolayısıyla davacının bu yöndeki talebinin de reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca, arabuluculuk süreci de usul ve yasaya uygun olarak yürütüldüğünü, arabuluculuğun konusu iş akdinin işveren tarafından 04 koduyla feshi sebebiyle doğan işçilik alacaklarının ödenmesine ilişkin olduğunu, bu süreç işe iade davası açma hakkına halel getirmediğini, arabuluculuktaki anlaşma sayesinde davacı; alacaklarını yargı yoluna başvurmaya gerek kalmadan, hiçbir masrafa girmeden ve en kısa sürede tahsil ettiğini, ödemeleri tahsil ederken de herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmediğini, yerleşik içtihatta, arabuluculuk tutanaklarının ve anlaşma belgesinin iptali için işçinin gerçek alacağından çok daha düşük bir miktara razı edilmesi koşulu aranmadığını, oysa huzurdaki davada, davacının fesih tarihindeki tüm hak edişleri kendisine eksiksiz olarak ödendiğini, dolayısıyla bu yöndeki talebin esas yönünden de reddi gerektiğini beyan ederek davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURU METNİ:
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yasasının "Beyan veya belgelerin kullanılamaması" başlıklı 5. maddesinde, "(1) Taraflar, arabulucu veya arabuluculuğa katılanlar da dâhil üçüncü bir kişi,uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında yahut tahkim yoluna başvurulduğunda, aşağıdaki beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamaz: a) Taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği. b) Uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler. c) Arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü. ç) Sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan belgeler. (2) Birinci fıkra hükmü, beyan veya belgenin şekline bakılmaksızın uygulanır. (3) Birinci fıkrada belirtilen bilgilerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından istenemez. Bu beyan veya belgeler, birinci fıkrada öngörülenin aksine, delil olarak sunulmuş olsadahi hükme esas alınamaz. Ancak, söz konusu bilgiler bir kanun hükmü tarafından emredildiği veyaarabuluculuk süreci sonunda varılan anlaşmanın uygulanması ve icrası için gerekli olduğu ölçüde açıklanabilir. (4) Yukarıdaki fıkralar, arabuluculuğun konusuyla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, hukuk davasıve tahkimde uygulanır. (5) Birinci fıkrada belirtilen sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla, hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller haline gelmez." hükmü yer almaktadır.
Mahkememizde işçi-işveren arasındaki ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali konulu dava görülmektedir. Davada, iş akdinin devamı sırasında veya sona ermesi akabinde işçi ile işveren arasında yapılan ihtiyari arabuluculuk sürecinin hukuka uygun yürütülüp yürütülmediği, tarafların yasal haklarının hatırlatılıp sürece ilişkin bilgilendirilip bilgilendirilmediği, tarafların hukuki olarak aydınlatılmış bir şekilde müzakerelere katılıp katılmadığı, müzakere sürecinin hukuki olarak sağlıklı işletilip işletilmediği, müzakerelerin yapılması esnasında tarafların özgür iradeleriyle anlaşma yapıp yapmadıkları, süreçte tarafların iradesini sakatlayan veya iradi sakatlık hali olarak nitelenebilecek bir husus olup olmadığı araştırılarak arabuluculuk müzakere sürecini yansıtan tüm evrakın hassasiyetle incelenmesi neticesinde hukuka ve hukuk devletinde her zaman ihtiyaç duyduğumuz adalete uygun bir karar verilebilecektir. Anılan 6325 sayılı Yasada arabuluculukta gizlilikle amaçlanan, esasında, tarafların "korunmaya değer üstün hukuki yararlarını" gözetmek olduğuna göre, işçi işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuk sürecinde işçi konumunda yer alan ve ekonomik olarak zayıf konumda olan işçinin korunmaya değer üstün hukuki yararının ve ekonomik iyiliğinin araştırıldığı ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali davalarında, süreci yansıtan evrakın Yüce Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan Mahkemelerden "gizli" tutulması kabul edilebilir değildir. Hukuk devleti ilkesini zedeleyecek, arabuluculuk sürecinin hukuki denetimini zorlaştıracak ve ekonomik olarak zayıf konumda olan işçinin anlaşma adı altında ezilmesine ortam sağlayacak şekilde ve yargı yetkisini Yüce Türk Milleti adına kullanarak adalete uygun karar verme gayesinde olan Mahkemeler tarafından taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği, uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler, arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü ve sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan belgelerin "gizlilik" gerekçesiyle istenemeyeceği şeklindeki 6325 sayılı Yasanın 5/3. maddesi hükmü açıkça Anayasaya aykırıdır. Bununla birlikte ihtiyari arabuluculuk sürecinin tarafı olan işçinin arabuluculuk anlaşma belgesi iptali davası açtığı aşamada işçi bakımından hak arama özgürlüğüne engel teşkil edecek şekilde sınırlama içeren hükmün hakkın özünü zedelediği ve makul sayılamayacak düzeyde Mahkemelerce hukuki denetim yapılması imkanını kısıtladığı göz önüne alındığında, anılan 6325 sayılı Yasanın "Birinci fıkrada belirtilen bilgilerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından istenemez." şeklindeki 5/3. maddesi hükmünün Yüce Türk Milleti adına karar verme yetkisini haiz Mahkemeler yönünden hukuka ve Anayasanın Başlangıç, 2., 9., 36., 40., 48., 49., 138. ve 141. maddelerine aykırılık sebebiyle iptali gerekmektedir.
KARAR / Gerekçesi izah edildiği üzere;
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yasasının 5/3. maddesi hükmünün Yüce Türk Milleti adına karar veren "Mahkemeler" yönünden Anayasanın Başlangıç, 2., 9., 36., 40., 48., 49., 138. ve 141. maddelerine aykırı olduğuna,
İlgili maddenin denetiminin yapılıp iptali gayesiyle işbu ara kararla Anayasa Mahkemesine somut norm denetimi başvurusu yapılmasına,
Başvuru tarihinden itibaren 5 ay süreyle başvuruya konu normun uygulanmasının bekletici mesele yapılmasına,
Dosyanın dizi pusulası hazırlanarak ve yazı işleri müdürü tarafından aslı gibidir yapılarak Anayasa Mahkemesine gönderilmesine,
İşbu ara kararın taraflara tebliğine, masrafın davacı yanın yatırdığı gider avansından karşılanmasına,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde tarafların yokluğunda karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2025/107
Karar Sayısı : 2025/96
Karar Tarihi : 22/4/2025
R.G. Tarih – Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Bakırköy 36. İş Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “mahkemeler” yönünden Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 9., 36., 40., 48., 49., 138. ve 141. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Tespit ve ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 5. maddesi şöyledir:
“Beyan veya belgelerin kullanılamaması
MADDE 5 – (1) Taraflar, arabulucu veya arabuluculuğa katılanlar da dâhil üçüncü bir kişi, uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında yahut tahkim yoluna başvurulduğunda, aşağıdaki beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamaz:
a) Taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği.
b) Uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler.
c) Arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü.
ç) Sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan belgeler.
(2) Birinci fıkra hükmü, beyan veya belgenin şekline bakılmaksızın uygulanır.
(3) Birinci fıkrada belirtilen bilgilerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından istenemez. Bu beyan veya belgeler, birinci fıkrada öngörülenin aksine, delil olarak sunulmuş olsa dahi hükme esas alınamaz. Ancak, söz konusu bilgiler bir kanun hükmü tarafından emredildiği veya arabuluculuk süreci sonunda varılan anlaşmanın uygulanması ve icrası için gerekli olduğu ölçüde açıklanabilir. 212/10/2017 tarihli ve 7036 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “taraflar da” ibaresi “taraflar ve görüşmelere katılan diğer kişiler de” şeklinde değiştirilmiştir.
(4) Yukarıdaki fıkralar, arabuluculuğun konusuyla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, hukuk davası ve tahkimde uygulanır.
(5) Birinci fıkrada belirtilen sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla, hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller haline gelmez.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Derya ATAKUL tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirlenmiştir. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği kurala bağlanmış, söz konusu fıkranın (a) bendinde de “İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı” Anayasa Mahkemesine gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
3. Anılan İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde de itiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçeli kararında, Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
4. İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde ise Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede, başvuruda eksikliklerin bulunduğunun tespit edilmesi hâlinde itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği; (2) numaralı fıkrasında da anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın itiraz yoluna başvuran mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
5. Yapılan incelemede başvuru kararının içeriğinde 6325 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasının “Birinci fıkrada belirtilen bilgilerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından istenemez.” şeklindeki birinci cümlesine yönelik gerekçelerle Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunulduğu, “KARAR” başlıklı son bölümde ise anılan fıkranın tamamının “mahkemeler” yönünden Anayasa’ya aykırı olduğunun ileri sürüldüğü görülmektedir. Bu hâliyle anılan fıkranın tamamının mı yoksa birinci cümlesinin mi iptalinin talep edildiği belirsizdir. Bu itibarla başvurunun yöntemine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
6. Kaldı ki itiraz yoluna başvuran Mahkeme, kuralın “mahkemeler” yönünden iptalini talep etmekle birlikte “…mahkeme,…” ibaresinin anılan Kanun’un 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer aldığı gözetildiğinde söz konusu cümlenin “mahkemeler” yönünden iptalinin talep edilmesi yerine doğrudan cümlede yer alan “…mahkeme,…” ibaresinin iptalini talep edebileceği de açıktır.
7. Açıklanan nedenle 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine aykırı olduğu anlaşılan başvurunun 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
III. HÜKÜM
7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “mahkemeler” yönünden iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 22/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI