“1- İtirazın Konusu: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28/2 maddesinin Anayasanın 10/4 ve 36/1 maddelerine aykırılığı iddiası ile iptal istemidir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28/2 maddesinde "Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur." düzenlemesine yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun'nun 28/2 maddesinin Anayasa'nın 10/4. maddesinde düzenlenen (Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.) eşitlik ilkesine ve Anayasa'nın 36/1 maddesinde düzenlenen (Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir) hak arama hürriyetine aykırı olduğu değerlendirilmiştir.
Şöyle ki;
Anayasa mahkemesinin aşağıda belirtilen bir kısım içtihatları şu şekildedir;
Adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM, E.2021/20, K.2022/84, 30/6/2022, § 10).
Hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154)
Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez (AYM, E.2020/95, K.2022/3, 26/1/2022, § 25; E.2022/65, K.2022/102, 8/9/2022, § 11).
Eşitlik ilkesi yönünden yapılacak anayasallık denetiminde öncelikle Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde aynı ya da benzer durumda bulunan kişilere farklı muamele yapılıp yapılmadığı tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında farklılık gözetilip gözetilmediği belirlenmelidir. Yapılacak bu belirlemenin ardından ise farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve ölçülü olup olmadığı hususları irdelenmelidir. Ölçülülük ilkesi, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gereğini ifade eder. Diğer bir ifadeyle bu ilke, farklı muamelenin öngörülen objektif amaç ile orantılı olmasını gerektirmektedir (AYM, E.2021/1, K.2021/32, 29/4/2021, § 32; E.2022/65, K.2022/102, 8/9/2022, § 12).
Aynı dava türünde mahkemeye erişim bakımından davanın tarafları aynı hukuki konumda bulunmaktadır. Bu bakımdan motorlu taşıt kazalarından doğan hukuki sorumluluk davalarında mahkemeye erişim bakımından davacı ve davalı olabilecek taraflardan birine diğerinden fazla bir imkân tanınması farklı muamele oluşturacaktır. (AYM, E.2023/79, K.2024/80, 14/03/2024)
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28/2 maddesinde yer alan düzenlemenin Anayasa'nın 10/4 maddesine aykırılık sorunun değerlendirilmesi;
İdari yargıdan kaynaklanan dava neticesinde verilen kararın kurum aleyhine olması halinde alacağın tahsili için uygulanacak hukuki yol ile kurum lehine karar verilmesi halinde uygulanacak yolun farklı olması nedeniyle yukarıda yer verilen Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda Aynı dava türünde mahkemeye erişim bakımından davanın tarafları aynı hukuki konumda olduğundan 2577 sayılı kanun 28/2 maddesinde yer alan düzenleme nedeniyle idare ile dosyanın diğer tarafı arasında icra takibine erişimin farklı olduğu, bu durumun eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği, madde tasarısı gerekçesinde; idarenin icra gideri ödeme külfetinden kurtulması ve icra dairelerinin iş yükünün azaltılmasının amaçlandığı belirtilmiş ise de idare dışındaki kişilerin ilamlı icra takiplerinde icra gideri ödeme külfeti altında olması ve idarenin icra giderlerini ödeme külfeti karşısında alacaklının hak arama özgürlüğünün kısıtlanmış olmasının ölçülü olmayacağı değerlendirilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28/2 maddesinde yer alan düzenlemenin Anayasa'nın 36/1 maddesine aykırılık sorunun değerlendirilmesi;
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 32. maddesinde "Para borcuna veya teminat verilmesine dair olan ilam icra dairesine verilince icra memuru borçluya bir icra emri tebliğ eder. Bu emirde 24. maddede yazılanlardan başka hükmolunan şeyin cinsi ve miktarı gösterilir ve nihayet yedi gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez veya hükmolunan teminat verilmezse icra mahkemesinden veya istinaf veya temyiz yahut iadei muhakeme yolu ile ait olduğu mahkemeden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmedikçe cebri icra yapılacağı ve bu müddet içinde 74. madde mucibince mal beyanında bulunması ve bulunmazsa hapis ile tazyik olunacağı, mal beyanında bulunmaz veya hakikata muhalif beyanda bulunursa hapis ile cezalandırılacağı ihtar edilir" düzenlemesine yer verilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 32 maddesi gereğince icra emrinin tebliği üzerine 7 gün içerisinde alacaklının alacağını tahsil edebilme imkanı ve bu süre içerisinde alacağın tahsil edilememesi halinde cebri icra ile alacağın tahsili mümkün iken 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu'nun 28/2 maddesi gereğince aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilmiş olan 30 günlük süre içerisinde alacağın tahsil edebileceği, idarenin 30 günlük süre içerisinde borcunu ifa etmemesi halinde ancak alacaklının icra takibi başlatabilecek olması nedeniyle bu durumun idarenin keyfi uygulamalarına sebebiyet verebileceği ve alacaklının cebri icra yoluna başvurarak alacağını daha erken tahsil edebilme imkanının önüne geçtiği değerlendirildiğinden, belirtilen maddenin kişilerin hak arama özgürlüğünü kısıtladığı ve Anayasa'nın 36. maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenlerle belirtilen kanun hükmünün Anayasa aykırı olduğu değerlendirildiğinden Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 152 ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesi uyarınca somut norm denetimi yolu ile ilgili maddenin iptali için Anayasa Mahkemesine müracaatta bulunulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28/2 maddesinde yer alan "Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur" şeklindeki düzenlemenin Anayasanın 10/4 ve 36/1 maddelerine aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi arz olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/164
Karar Sayısı : 2025/13
Karar Tarihi : 16/1/2025
R.G. Tarih – Sayı : 26/3/2025 - 32853
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Karacabey İcra Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun’un 58. maddesiyle değiştirilen (2) numaralı fıkrasının Anayasa’nın 10. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: İcra takibinin iptaline karar verilmesi talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 28. maddesi şöyledir:
“Kararların sonuçları:
Madde 28 – 1.(Değişik:10/6/1994-4001/13 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. (İptal cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 10/7/2013 tarihli ve E.: 2012/107 K.: 2013/90 sayılı Kararı ile.) (…) (Ek cümleler: 21/2/2014-6526/18 md.; Değişik üçüncü ve dördüncü cümleler: 10/9/2014-6552/97 md.; İptal üçüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 25/11/2015 tarihli ve E.: 2014/86, K.: 2015/109 sayılı Kararı ile.) (…) (İptal dördüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 25/11/2015 tarihli ve E.: 2014/86, K.: 2015/109 sayılı Kararı ile.) (Ek cümle: 10/9/2014-6552/97 md.) (…) ancak disiplin hükümleri saklıdır.
2. (Değişik: 2/7/2012-6352/58 md.) Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
3. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
4. (Değişik: 21/2/2014-6526/18 md.) Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.
5. Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.
6. (Değişik: 2/7/2012-6352/58 md.) Tazminat ve vergi davalarında idarece, mahkeme kararının tebliğ tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süreye 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ödenir. Ancak mahkeme kararının davacıya tebliği ile banka hesap numarasının idareye bildirildiği tarih arasında geçecek süre için faiz işlemez.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 24/9/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Cem GÜNDOĞDU tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
3. 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinde idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırları düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre idari davalar iptal davaları, tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardan oluşmaktadır.
4. Söz konusu Kanun’un 3. maddesinde bu davaların Danıştaya, idare mahkemelerine veya vergi mahkemelerine açılabileceği öngörülmektedir. Kanun’un 22. maddesine göre ise açılan davalarda konular aydınlandığında meseleler sırasıyla oylanacak ve karara bağlanacaktır.
5. 24. maddenin birinci fıkrasının (e) bendi gereğince kararda, kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hüküm, tazminat davalarında ise hükmedilen tazminatın miktarı belirtilmelidir.
6. Kararların sonuçları ise 28. maddede düzenlenmiştir. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur ve bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyecektir.
7. İtiraz konusu kuralda da konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde yatırılması öngörülmüştür. Otuz gün içerisinde ödeme yapılmaması durumunda ise karar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunabilecektir. Bir başka ifadeyle alacaklı konumunda bulunan kişi kural uyarınca doğrudan icra takibi başlatamayacak; öncelikle davalı idareye banka hesap numarasını bildirerek otuz gün beklemesi gerekecektir.
8. Kuralın gerekçesinde mahkemeler tarafından hüküm altına alınan alacakların, hemen ilamlı icra takibi yapılmak suretiyle tahsili yoluna gidildiği, bu suretle hem icra dairelerinin iş yükünün gereksiz şekilde arttığı hem de idarelerin icra gideri ödeme külfetiyle karşı karşıya kaldıkları, düzenleme ile kişilerin icraya başvurmak zorunda kalmaksızın alacaklarını tahsil edebilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.
B. İtirazın Gerekçesi
9. Başvuru kararında özetle; idari yargıya konu bir uyuşmazlıkta kararın idare aleyhine olması hâlinde alacağın tahsili için uygulanacak hukuki yol ile idare lehine olması durumda uygulanacak hukuki yolun birbirinden farklı olmasının eşitsizliğe sebebiyet verdiği, bu durumun idarenin keyfî uygulamalarına neden olacağı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
10. Anayasa Mahkemesinin 13/9/2023 tarihli ve E.2023/76, K.2023/155 sayılı kararıyla 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun ek 4. maddesinin itiraz konusu kuralla aynı nitelikte düzenlemeler içeren birinci fıkrasının Anayasa’nın 36. maddesine aykırı olmadığına ve iptali talebinin reddine karar verilmiştir.
11. Anılan karara konu fıkraya göre söz konusu Kanun uyarınca mahkemelerce hükmedilen bedel, tazminat, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde yatırılacaktır. Bu süre içinde ödeme yapılmaması hâlinde ise kararın gereği genel hükümler dairesinde icra edilebilecektir.
12. Kararda öncelikle idare aleyhine verilmiş bir hükmün icrası için ilgilinin başka bir yola başvurması zorunluluğunun öngörülmesi mümkün olmamakla birlikte mahkeme kararının idarece uygulanmaması hâlinde ilgilinin, idarenin Anayasa’yı ihlal eden bu fiiline karşı başvurabileceği ve yargı kararının icrasını temin edebileceği yolların oluşturulmasının Anayasa’nın 36. maddesinin bir gereği olduğu ve idare aleyhine verilen kararlara karşı da icra yoluna başvurulabilmesinin bu anayasal gerekliliğin ifasını sağlamaya yönelik olduğu ifade edilmiştir (AYM, E.2023/76, K.2023/155, 13/9/2023, § 25).
13. Kararda ayrıca idare tarafından mahkeme kararının icra takibi başlatılmasına gerek kalmaksızın uygulanmasının lehine karar verilen kişinin alacağına icra takip sürecine göre daha kısa sürede kavuşmasını temin edebileceği, bu bağlamda fıkranın da idarenin mahkeme kararını icra takibi başlatılmadan uygulayabilmesi için öngörüldüğü tespit edilmiştir (AYM, E.2023/76, K.2023/155, 13/9/2023, § 26).
14. Son olarak idareye banka hesap numarasının bildirilmemesi ve ödemeyi gerçekleştirebilmesi için belirli bir sürenin tanınmaması durumunda ilke olarak mahkeme kararının cebri icra yoluna başvurulmadan uygulanması yükümlülüğünün yerine getirilmesinin mümkün olmayacağı gözönünde bulundurulduğunda, kararın uygulanabilmesi için ihtiyaç duyulacak bilginin idareye sunulmasını öngören ve bu kapsamda yapılacak işlemler için idareye makul bir süre tanıyan fıkranın kararın icrası hakkıyla çelişen bir yönünün bulunmadığı değerlendirilmiştir. Bu itibarla fıkranın Anayasa’nın 36. maddesine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (AYM, E.2023/76, K.2023/155, 13/9/2023, § 36).
15. İtiraz konusu kural da konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekâlet ücretinin ve yargılama giderlerinin, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına bu bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde yatırılmasına, ödeme yapılmaması durumunda kararın genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunmasına ilişkindir. Dolayısıyla kuralın Anayasa Mahkemesinin anılan kararına konu fıkrayla benzer nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla kural yönünden Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararından ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır (aynı kurala ilişkin benzer bir diğer değerlendirme için bkz. AYM, E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013).
16. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 36. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 10. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun’un 58. maddesiyle değiştirilen (2) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 16/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI