Esas Sayısı : 2018/159 Karar Sayısı : 2019/93
“...
Davacı, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığında arşiv şube müdürlüğü kadrosunda görev yapmakta iken 677 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmıştır. İlgili mevzuat gereğince yaptığı başvuru üzerine Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından kamu görevine iade edilmesine karar verilmiştir. Bu karar neticesinde, atama işlemi “tekniker” olarak yapılmıştır. Davacının 26/9/2018 tarihli başvurusu ile arşiv şube müdürü olarak atanmasına yönelik talebi ise 1/10/2018 tarihli işlemle reddedilmiştir.
Davacı, hukuka aykırılık sebepleri olarak; görevinden çıkarılma işleminden önce ve daha sonraki dönemde hakkında yürütülen bir soruşturma bulunmadığı, ancak görevinden çıkarıldıktan sonra Manisa Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan olumlu rapora istinaden 27 Aralık 2016 tarihinde göreve iadesinin uygun olduğuna dair Manisa İl Olağanüstü Hal Bürosu’nun aldığı kararın Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne gönderildiği, aradan geçen zamana rağmen görevine iade olmadığı, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulunca 19/7/2017 tarihinde yaptığı başvurusu ile ilgili olarak 31/7/2018 tarihinde göreve iadesinin uygun olduğu yönünde karar verildiği, davalı idare tarafından ise tekniker olarak atamasının yapıldığı, bu durumun kazanılmış haklarını ihlal ettiği, KHK’da yer alan “...Kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanması esastır...” ifadesinin emredici nitelikte olduğu ve belirtilen hüküm uyarınca şube müdürü olarak atanması gerektiği, iade hükümlerinin davalı idare tarafından yanlış yorumlandığı, ayrıca davacının şube müdürlüğü kadrosuna sınav ve mülakatla atandığı, hukuki güven ve idari istikrar ile kazanılmış haklara saygı ilkesine aykırılık teşkil ettiği, arşiv şube müdürlüğü kadrosuna görevden alındığı tarihten bugüne kadar kimsenin atanmadığı, yine davacı ile aynı durumda olan ve davalı idare bünyesinde şube müdürü olarak görev yapmakta iken KHK ile eski görevine iade edilen kişilerin olduğu, davalı idarenin eşitlik ilkesine aykırı hareket ettiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare ise, usule ilişkin olarak davanın süresinde açılmadığı, esasa ilişkin olarak davacının tekniker kadrosunda çalışmakta iken görevde yükselme sınavına girerek başarılı olduğu ve 3/12/2015 tarihinde idareleri 1. dereceli şube müdürü unvanlı kadroya atandığı, sonrasında 1. dereceli Elektronik Belge Yönetim Sistemi (EBYS) ve Arşiv Şube Müdürü unvanlı kadroya atandığı, davacının 677 sayılı KHK ile FETÖ/PDY terör örgütü kapsamında kamu görevinden çıkartıldığı, görevine son verilen personelin Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kararı ile görevine iade edildiği, 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin 1. fıkrası hükmü gereğince, görevine iade edilen davacının yöneticilik görevinden önce bulunduğu kadro unvanı dikkate alınarak tekniker unvanlı kadroya atamasının yapıldığı, işlemin yasaya uygun olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa’nın 152. maddesi hükmüne göre, bir davaya bakmakta olan mahkemenin itiraz yoluyla bir kanun hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için iptali istenen kuralın davada uygulanacak nitelikte olması gerekir.
Bu sebeple, davanın esas incelemesinin yanı sıra usul yönünden (görev, süre vs.) de Mahkememizce incelenmesine engel bir hukuki durumun bulunmaması gerekmektedir.
Bu kapsamda, davalı idarenin süre aşımı itirazı öncelikle incelenmelidir.
677 sayılı KHK ile görevden atılan davacının, 7075 sayılı Kanun’un birinci fıkrası kapsamında yapılan inceleme neticesinde 29/8/2018 tarihli onay işlemiyle kamu görevine (tekniker) iade edildiği, bu işleme karşı 26/9/2018 tarihinde itiraz ettiği, itirazının ise 1/10/2018 tarihli işlemle reddi üzerine 30/10/2018 tarihinde görülmekte olan davanın açıldığı göz önüne alındığında, işlem tarihleri esas alınsa bile 2577 sayılı Kanun’un 7 ve 10 uncu maddeleri gereğince davanın süresinde açıldığı açık olduğundan, davalı idarenin süre aşımı itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacının daha önceki görevi olan şube müdürlüğü yerine tekniker olarak atanmasının dayanağı, 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin 1. fıkrası hükmü olup, söz konusu Kanun hükmünün bu davada uygulanacak kural olduğu hususu da tartışmasızdır.
2- BAKILAN DAVADA UYGULANACAK KANUN MADDESİ
7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin 1. fıkrasında “Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü hâlinde karar, kadro veya pozisyonunun bulunduğu kuruma, yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden çıkarılan öğretim elemanları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanması esastır. Ancak müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınır. ...” hükmüne yer verilmiştir.
3- ANAYASAL DÜZENLEMELER
Anayasanın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmüne yer verilmiştir.
4- 7075 SAYILI KANUNUN 10 UNCU MADDESİNİN 1 İNCİ FIKRASINDA YER ALAN DÜZENLEMENİN ANAYASAYA AYKIRILIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ:
Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuk devletinin unsurları, doktrinde de açıklanmış olup, bunlardan konuyla doğrudan ilgisi olan “hukuki güvenlik” ilkesidir. Hukuki güvenlik ilkesi en somut şekilde kendini kazanılmış haklara saygı ilkesinde gösterir. En yalın ifade ile kazanılmış hakların korunması, hukuki güvenlik ilkesinin doğal sonucudur. Kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın yeni kanundan önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekir. Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş haktır. Bir statüye bağlı olarak ileriye dönük, beklenen haklar ise bu nitelikte değildir. Kanunlarda yapılan değişiklikler kazanılmış hakları etkilemediği ve hukuk güvenliğini zedelemediği sürece bu değişikliklerin hukuk devleti ilkesine aykırı oldukları ileri sürülemez.
Kazanılmış haklara dokunmamak kaydıyla, hukuki düzenlemelerde değişiklik yapmak kanun koyucunun takdirindedir. Ancak kanun koyucunun hakkaniyet ölçütlerini gözetme yükümlülüğü, önceki düzene dayanan beklentilerin göz önünde bulundurulmaması hâlinde hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracak olan yasal değişikliklerin yapılmamasını veya geçiş hükümleriyle özel hâller için hakkaniyete uygun istisnalar getirilmesini gerektirir.
Diğer taraftan hukuk devletinin önemli bir unsuru olarak hukuki güvenlik ilkesi, sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güveni değil aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güveni de içerir. Bu nedenle hukuki güvenlik ilkesi, yürürlükte bulunan hukuk kurallarına uygun olarak teessüs etmiş kazanılmış hakları korumaktadır.
Dava konusu uyuşmazlıkta, davacının davalı idare bünyesinde tekniker unvanlı kadroda görev yapmakta iken görevde yükselme sınavına girerek başarılı olduğu ve 1. dereceli şube müdürü unvanlı kadroya atandığı, akabinde de davalı idarede Elektronik Belge Yönetim Sistemi (EBYS) ve Arşiv Şube Müdürü olarak görev yaptığı, dolayısıyla şube müdürlüğü hususunda kazanılmış bir hakkı bulunduğu görülmektedir.
Davacının şube müdürlüğü görevi devam etmekte iken, 677 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmıştır. Daha sonra Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından kamu görevine iade edilmiş, ancak 7075 sayılı Kanun hükmü nedeniyle idarecilik görevi elinden alınarak, daha önceki kadrosu olan tekniker unvanlı kadroya atanmıştır. Görevine iade edilmesinin sebebi ise, isnat edilen fiilin şahsında gerçekleşmemiş olmasıdır.
Buna göre, davacının ehliyet ve liyakat ilkeleri kapsamında, hukuka uygun bir şekilde elde ettiği şube müdürlüğü görevinin, bu görevden alınmayı gerektiren hukuka uygun, nesnel ve somut bir sebep bulunmaksızın, elinden alınmasına yol açan 7075 Kanun’un bahsi geçen hükmünün, hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı olması nedeniyle Anayasaya aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
5- SONUÇ VE TALEP
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Anayasanın 152. maddesinin birinci fıkrası ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 40. maddesi uyarınca, bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile Anayasa Mahkemesine başvurması öngörüldüğünden ve bakılan davada uygulanacak olan;
7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Ancak müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınır.” cümlesinin,
Anayasanın 2’nci maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından, anılan düzenlemenin iptali amacıyla re’sen itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının Anayasa Mahkemesine gönderilmesine, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar; şayet 5 ay içinde karar verilmezse, bu sürenin dolmasına kadar davanın geri bırakılmasına, bu süre içerisinde Anayasa Mahkemesi’nce bir karar verilmemesi halinde, mevcut mevzuat hükümlerine göre davanın karara bağlanmasına, kararın bir örneğinin taraflara tebliğine, 6/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Davacı ... tarafından; 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki liste ile kamu görevinden çıkarılmasına karşı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’na başvuruda bulunması neticesinde başvurusunun kabulüne karar verilmesi üzerine Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne şef olarak atandıktan sonra tekrar Yargıtay Başkanlığı’na şef olarak atanmasına ilişkin işlemin, yazı işleri müdürü olarak atanması gerektiği ve bir önceki kadrosundan atanmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle Yargıtay Başkanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı’na karşı açılan davada işin gereği görüşüldü:
Anayasanın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152.
maddesinin birinci fıkrasında; “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmü, 03.04.2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde, “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa;
a) İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan
gerekçeli başvuru kararının aslını,
b) Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini,
c) Dava dilekçesi, iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin
onaylı örneklerini, dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine gönderir.
Taraflarca ileri sürülen Anayasaya aykırılık iddiası davaya bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep, gerekçeleri de gösterilmek suretiyle reddedilir. Bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabilir.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve görevine giren bir dava bulunması ve iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması gerektiği hususu, Anayasa Mahkemesinin istikrar kazanmış yerleşik kararlarında açıkça vurgulanmıştır.
1- BAKILAN DAVADA UYGULANACAK KANUN HÜKMÜ:
7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un “Kararların uygulanması” başlıklı 10. maddesinde; “(Değişik: 25.7.2018-7145.22 md.) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü hâlinde karar, kadro veya pozisyonunun bulunduğu kuruma, yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden çıkarılan öğretim elemanları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanması esastır. Ancak müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınır. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilenlerin atama teklifleri; Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine önceki kadro unvanlarına uygun olarak on beş gün içinde yapılır. Kurumlar, bildirim veya atama teklif tarihini takip eden otuz gün içerisinde atama işlemlerini tamamlar. Bu kapsamda yer alan personele ilişkin kadro ve pozisyonlar, ilgililere ilişkin atama onaylarının alındığı tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ilgili mevzuatı uyarınca ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. Söz konusu kadro ve pozisyonlar, herhangi bir şekilde boşalmaları hâlinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Atama emri, ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgililere tebliğ edilir. Tebliğ tarihini takip eden on gün içerisinde göreve başlamayanların bu maddeden doğan atanma hakkı ile mali hakları düşer. Kamu kurum ve kuruluşları atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu, işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirirler. İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. ...” şeklinde düzenlenen kanun hükmü bakılan davada uygulanacak kanuni düzenlemedir.
2) ANAYASAL DÜZENLEMELER:
Anayasanın;
a-) “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmüne;
b-) “Devletin temel amaç ve görevleri” başlıklı 5. maddesinde; “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” hükmüne,
c-) “Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10. maddesinde; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine
uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” hükmüne;
d-) “Çalışma hakkı ve ödevi” başlıklı 49. maddesinde; “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.
Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” hükmüne yer verilmiştir.
3) ANAYASAYA AYKIRILIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ:
Anayasanın 2. maddesi hukuk devleti ilkesini, 10. maddesi ise kanun önünde eşitlik
ilkesini düzenlemektedir.
Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun ve insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimlerine açık olan devleti ifade eder.
Anayasa’nın 10. maddesinde, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları belirtilmiştir.
Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere kanun karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olmaz. (Anayasa Mahkemesi, 08.12.2015 tarih ve E.2014/82, K.2015/112 ve diğer birçok kararı)
Anayasa’nın 49. maddesinde, çalışmanın, herkesin hakkı ve ödevi olduğu belirtilmiş; Devlete, çalışanların yaşam düzeyini yükseltmek, çalışma yaşamını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı denetlemek, işsizliği gidermeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli önlemleri almak ödevi verilmiştir. Çalışanların yaşam düzeyinin yükseltilmesi ve çalışma yaşamının geliştirilmesi için çalışanların korunması ödevinin, çalışanların güvenli ve sağlıklı bir iş ortamında çalışmalarının temin edilmesini de kapsadığı açıktır.
Anayasa’nın 5. maddesinde, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlama Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.
Olayda, davacının Yargıtay’da Yazı İşleri Müdürü olarak görev yapmakta iken FETÖ.PDY soruşturması kapsamında 03.08.2016 tarihinde açığa alındığı ve sonrasında 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılan soruşturmada Milli istihbarat Teşkilatı tarafından gönderilen bylock kullananlar listesinde T.C. Kimlik Numarasının yanlış yazılmasından kaynaklı isminin yer aldığı anlaşıldığından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, daha sonrasında OHAL İnceleme Komisyonun 04.04.2018 tarih ve 2018/9983 sayılı kararıyla “başvurucunun bylock kullanıcısı olduğu belirtilmişse de başvurucu hakkında yapılan araştırmada bylock kullandığına dair bir tespite ulaşılmadığı” gerekçesiyle başvurusunun kabulüne karar verilmesi üzerine Devlet Personel Başkanlığınca Yargıtay’da Yazı İşleri Müdürlüğü kadrosundan önce bulunduğu kadro ve pozisyon olan “Şef” kadrosuna atamasının yapıldığı, bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, davacının T.C. Kimlik Numarasının yanlış yazılmasından kaynaklı olarak bylock listesinde isminin yazıldığı, bundan dolayı hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma yürütüldüğü ve kamu görevinden ihraç edildiği, bu durumun anlaşılması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve OHAL İnceleme Komisyonunca başvurusu kabul edilerek görevine iade edildiği, 7075 sayılı Kanun’un 10. maddesi gereğince söz konusu yöneticilik görevinden önce bulunduğu kadro ve pozisyon unvanı dikkate alınarak Yargıtay’a “Şef” olarak atandığı, işlemin dayanağı söz konusu hükmün aynı statü ve durumdaki çalışanlar arasında eşitliği zedeleyici, nitelik, eğitim, görev, sorumluluk, statüye giriş koşulları açısından hiçbir fark olmaksızın aynı ortamda çalışanlar arasında mali ve sosyal dengenin bozulması suretiyle çalışma barışını olumsuz etkileyici, sırf adli ve idari soruşturmalar geçirdiğinden veya ihraç edilip geri iade edilmiş olduğundan bahisle eşitlik ilkesine aykırı olan hüküm ile kamu görevlilerinin maddi ve manevi geliştirme hakkına ve devletin bu kapsamdaki sorumluluğuna aykırı nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
4) SONUÇ VE İSTEM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Anayasanın 152. maddesinin birinci fıkrası ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 40. maddesi uyarınca, bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile Anayasa Mahkemesine başvurması öngörüldüğünden ve bakılan davada uygulanacak kuralın;
Anayasanın 2., 5., 10. ve 49. maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından, anılan düzenlemelerin iptali istemiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının Anayasa Mahkemesine gönderilmesine, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ve en çok 5 ay süreyle davanın geri bırakılmasına, bu süre içerisinde Anayasa Mahkemesince bir karar verilmemesi halinde, mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine, kararın bir örneğinin taraflara tebliğine, 28.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2018/159
Karar Sayısı:2019/93
Karar Tarihi:24/12/2019
R.G. Tarih-Sayısı:24/3/2020-31078
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1. Manisa 1. İdare Mahkemesi (E.2018/159)
2. Ankara 11. İdare Mahkemesi (E.2019/75)
İTİRAZLARIN KONUSU: 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinin Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 49. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talepleridir.
OLAY: Kamu kurumlarında yönetici pozisyonunda görev yapmakta iken 31/10/2016 tarihli ve 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’yle kamu görevinden çıkarılan davacıların, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kararıyla kamu görevine iade edilmeleri üzerine, kamu görevinden çıkarılmadan önceki pozisyonlarına atanmamalarına ilişkin işlemlerin iptali talebiyle açtıkları davalarda itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un 10. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı 7145 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kararların uygulanması
MADDE 10- (1) (Değişik: 25/7/2018-7145/22 md.) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü hâlinde karar, kadro veya pozisyonunun bulunduğu kuruma, yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden çıkarılan öğretim elemanları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanması esastır. Ancak müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınır. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilenlerin atama teklifleri; Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine önceki kadro unvanlarına uygun olarak on beş gün içinde yapılır. Kurumlar, bildirim veya atama teklif tarihini takip eden otuz gün içerisinde atama işlemlerini tamamlar. Bu kapsamda yer alan personele ilişkin kadro ve pozisyonlar, ilgililere ilişkin atama onaylarının alındığı tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ilgili mevzuatı uyarınca ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. Söz konusu kadro ve pozisyonlar, herhangi bir şekilde boşalmaları hâlinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Atama emri, ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgililere tebliğ edilir. Tebliğ tarihini takip eden on gün içerisinde göreve başlamayanların bu maddeden doğan atanma hakkı ile mali hakları düşer. Kamu kurum ve kuruluşları atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu, işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirirler. İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz.”
II. İLK İNCELEME
A. E.2018/159 Sayılı Başvuru Yönünden
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 27/12/2018 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. E.2019/75 Sayılı Başvuru Yönünden
2. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, Hasan Tahsin GÖKCAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Yıldız SEFERİNOĞLU’nun katılımlarıyla 11/7/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARI
3. 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2019/75 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2018/159 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2018/159 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 11/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
4. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatih ŞAHİN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
5. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra olağanüstü hâlin ilan edilmesi ve bu kararın Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından onaylanmasını takip eden süreçte Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa’nın o tarihte yürürlükte bulunan 121. maddesine dayanılarak olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri (OHAL KHK’ları) çıkarılmıştır
6. Adı geçen KHK’lar ile olağanüstü hâlin ilanına sebep olan olay ve olguların bertaraf edilmesi amacıyla kişi ve kuruluşlara yönelik birtakım tedbirler öngörülmüştür. Bu kapsamda, terör örgütleriyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle çok sayıda kamu görevlisi kamu görevinden çıkarılmıştır.
7. Söz konusu kamu görevinden çıkarmalar bir idari işlem olmaksızın, doğrudan KHK hükümleri ile gerçekleştirilmiştir. Doğrudan olağanüstü hâl KHK’ları ile uygulanan tedbirler herhangi bir idari işleme dayanmadığından bu tedbirlere karşı idari yargı mercilerinde dava açma imkânı bulunmamaktadır.
8. 2/1/2017 tarihli ve 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında KHK ile OHAL kapsamında başka bir işlem tesis edilmeksizin, doğrudan KHK ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu (Komisyon) kurulmuştur. Adı geçen KHK 7075 sayılı Kanun’la TBMM tarafından kabul edilerek yasalaşmıştır.
9. Kanun’un 2. maddesinde Komisyonun görevleri düzenlenmiştir. Maddenin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde “olağanüstü hâl kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararnameler ile tesis edilen kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesine ilişkin işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar vermek” Komisyonun görevleri arasında sayılmıştır. Kanun’un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasında Komisyonun incelemelerini dosya üzerinden yapacağı ve inceleme sonucunda başvurunun reddine veya kabulüne karar verebileceği hüküm altına alınmıştır.
10. Kanun’un 10. maddesinde ise Komisyon kararlarının uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Maddenin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da teşkilatla ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü hâlinde kararın kadro veya pozisyonunun bulunduğu kuruma, yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden çıkarılan öğretim elemanları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirileceği belirtilmiş; ikinci cümlesinde kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanmasının esas olduğu ifade edilmiştir. Fıkranın itiraz konusu üçüncü cümlesinde ise müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanlarının dikkate alınacağı hüküm altına alınmıştır.
11. Buna göre kamu kurum veya kuruluşlarında müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde iken kamu görevinden çıkarılmış olan kişilerin Komisyon kararı sonrasında yeniden kamu görevine atanmalarında, itiraz konusu kural uyarınca yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınacaktır.
B. İtirazların Gerekçesi
12. Başvuru kararlarında özetle; itiraz konusu kuralın, kamu kurum ve kuruluşlarında müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yönetici olarak görev yapmakta iken OHAL KHK’larıyla kamu görevinden çıkarılan ancak Komisyon kararıyla tekrar kamu görevine iade edilen kamu görevlilerinin görevden çıkarılmadan önceki görevlerine dönme hakkını nesnel ve somut bir sebep bulunmaksızın ortadan kaldırdığı, kişilerin ehliyet ve liyakat ilkeleri kapsamında hukuka uygun bir şekilde elde ettikleri görevlerde çalışmasına engel olduğu, bu durumun hukuk devletinin temel ilkeleri olan kazanılmış hakların korunması ve hukuk güvenliği ilkelerini ihlal ettiği, aynı ortamda çalışanlar arasındaki malî ve sosyal dengeyi bozarak çalışma barışını olumsuz etkilediği belirtilerek Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 49. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
13. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden incelenmiştir.
14. Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” hükmü yer almaktadır.
15. Anılan maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı; bir yönüyle özel hayatın gizliliğinin korunmasını, başkalarının gözleri önüne serilmemesini, bir başka ifadeyle kişinin özel hayatında yaşananların yalnız kendisi veya kendisinin bilmesini istediği kimseler tarafından bilinmesini isteme hakkını korurken diğer yönüyle resmî makamların özel hayata müdahale edememesi, yani kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi hakkını güvence altına almaktadır.
16. Meslek hayatını etkileyen bir düzenlemenin sebep unsurunu özel hayata ilişkin davranışlar oluşturmamakla birlikte söz konusu düzenleme, sonuçları itibarıyla kişilerin özel hayatını önemli ölçüde etkileyebilir. Kamu görevlilerinin yönetici kadro veya pozisyonlarına veya bu görevlerden alınarak başka bir kadroya atanmasına yönelik düzenlemeler kişilerin kariyerlerini etkileyeceği gibi meslek hayatında üçüncü kişilerle kuracağı ilişkiler ve bu kişiler nezdindeki itibarı üzerinde de etkili olabilir. Dolayısıyla kişilerin kariyerlerini önemli ölçüde etkileyen düzenlemelerin özel hayata saygı gösterilmesi hakkına sınırlama oluşturacağı açıktır. Bu çerçevede kişilerin meslek hayatlarında yönetici pozisyonuna atanamamasını düzenleyen kural özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirmektedir.
17. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir. Anayasa’nın anılan maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükler, yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabilir. Ayrıca getirilen bu sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
18. Anayasa’nın 20. maddesinde özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı için sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu düşünülemez. Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete ve kişilere yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir.
19. Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Belirtilen hususlar gözetilerek kamu görevlilerinin yönetici kadro veya pozisyonlarına ya da bu görevlerden alınarak başka bir kadroya atanmasına yönelik düzenlemeler getirilmesi doğaldır. Bu çerçevede yönetici pozisyonunda görev yapmakta iken terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kamu görevlilerinin Komisyon kararı sonrasında yeniden atamaları yapılırken yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanlarının dikkate alınmasını öngören kuralın kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesine yönelik meşru bir amacının bulunduğu söylenebilir.
20. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimini düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan demokratik toplum düzeninin gereklerinden olma ölçütü, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir. Buna göre sınırlayıcı tedbir, zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez.
21. Ölçülülük ilkesi ise elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını, diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
22. Anayasa’nın 128. maddesinde devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklı kalmak kaydıyla kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
23. Kamu görevlileri ile idare arasındaki ilişki, yasama organı tarafından hizmetin gereklerine göre kanunla düzenlenmektedir. Kamu görevlisi, belirli bir statüde, kanunla çerçevesi belirlenmiş kurallara göre hizmet yürütmekte; o statünün sağladığı aylık, ücret, atanma, yükselme, nakil gibi haklara sahip olmaktadır. Kanun koyucu, bir kamu hizmetinde, görevin gerektirdiği nitelikleri ve koşulları belirlemeyi ya da belirlenmiş olanları değiştirmeyi, anayasal ilkeler içinde kalmak kaydıyla görevin ve ülkenin gereklerine göre serbestçe takdir edebilir.
24. İdare de takdir yetkisi kapsamında yönetici kadro ve pozisyonlarına atayabileceği kamu görevlilerini yine aynı yetki kapsamında bu görevlerden alabilir. Bu durumda bulunan kişiler yönünden kural olarak bulundukları statülerden doğan, tahakkuk etmiş ve kendileri yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş haklardan yahut bu durumunun devam edeceği yönündeki haklı beklentiden söz edilemez.
25. Kamu personeli olarak görev yapan kişilerin hukuki ve fiilî zorunluluk bulunmadıkça kanunla görevlerine son verilmemesi ise, hukuki güvenlik ilkesinin bir gereğidir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında da kamu personelinin bulundukları görevden alınarak başka bir göreve atanmalarına yönelik olarak hukuki ve fiilî zorunluluk hâllerinde yasal düzenlemeler yapılabileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2011/100, K.2012/191, 29/11/2012; E.2011/142, K.2013/52, 3/4/2013; E.2014/57, K.2014/81, 10/4/2014; E.2015/61, K.2016/172, 2/11/2016).
26. Kuralda kamu kurum ve kuruluşlarında müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde iken kamu görevinden çıkarılmış olan kişilerin Komisyon kararı sonrasındaki atamalarında, yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanlarının dikkate alınması öngörülmektedir. Komisyona yapılan başvurunun kabul edilmesi üzerine kamu görevine dönen kamu görevlileri, kural uyarınca önceki yönetici pozisyonlarına atanamayacaktır.
27. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra OHAL KHK’ları ile doğrudan kamu görevinden çıkarılanların idari yargı mercilerine başvuru imkânı bulunmaması nedeniyle bu kişilerin durumunu değerlendirmek için Komisyon kurulmuştur. 7075 sayılı Kanun’un 1. maddesinde Komisyonun, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin, doğrudan KHK hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak amacıyla kurulduğu belirtilmiştir. Kuruluş amacı gözetildiğinde Komisyon tarafından yapılacak incelemede, kamu görevinden çıkarılan kişilerin terör örgütleri ile devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olup olmadığı hususlarının değerlendirileceği açıktır. Komisyon tarafından yapılan değerlendirme sonucunda söz konusu örgüt, yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğuna karar verilenler yönünden başvurunun reddine; üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmadığına karar verilenler yönünden ise başvurunun kabulüne karar verilecektir.
28. OHAL KHK’ları ile kamu görevinden çıkarılanların çıkarılma sebebi, bu kişilerin terör örgütlerine veya sözü edilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatının bulunmasıdır. Komisyon, kamu görevinden çıkarılanlar tarafından yapılan başvuruları sebep unsuru yönünden değerlendirecek ve kamu görevinden çıkarma koşullarının oluşmadığı durumlarda başvurunun kabulüne karar verecektir. Bu durumda Komisyona yapılan başvuruların kabulü, kamu görevinden çıkarılanların terör örgütlerine veya sözü edilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı bulunmadığı anlamına gelmektedir. Ancak kural uyarınca yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanlar Komisyon kararına rağmen yöneticilik görevlerine atanamayacaklardır.
29. Komisyon kararıyla kamu görevinden çıkarma işleminin sebep unsuru tamamen ortadan kalktığı hâlde yönetici pozisyonunda iken kamu görevinden çıkarılan ve Komisyon kararı sonrasında yeniden kamu görevine dönen kişilerin atanmasında yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanlarının dikkate alınmasını öngören kural, bu kişilerin üyelik, mensubiyet, aidiyet, iltisak veya irtibatlarına dair şüphelerin tam olarak ortadan kalkmadığı izlenimini oluşturmaktadır. Bu durum, kişilerin meslek hayatlarında kişisel gelişimlerinin, üçüncü kişilerle olan ilişkilerinin ve itibarlarının olumsuz şekilde etkilenmesine sebebiyet verebilir.
30. Kanun’da, bu izlenimin oluşmasını engelleyecek bir güvenceye yer verilmediği gibi bu kişilerin kamu görevinden çıkarılmadan önceki pozisyonlarına atanmamasına neden olacak hukuki ve fiilî bir zorunluluk da gösterilmemiştir. Kuralda, yönetici pozisyonunda görev yapmakta iken kamu görevinden çıkarılan kişilerin, idari gerekler de gözetilmeden kategorik olarak yeniden yönetici pozisyonuna atanamayacağı belirtilmektedir. Kural, bu hâliyle idareye kamu hizmetlerinin gerekleri ve etkinliği kapsamında bir değerlendirme yapma imkânı da tanımamaktadır.
31. Bu çerçevede kuralda terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı bulunmadığı kabul edilen bu kişilerin yöneticilik görevlerine atanmamasına neden olabilecek fiili veya hukuki bir zorunluluk belirtilmeden, kişilerin anılan görevlere atanması yönünde idareye bir takdir yetkisi tanınmadan ve emredici bir hükümle anılan kişilerin zorunlu olarak yöneticilik görevlerinden önceki görevlere atanacağının öngörülmesinin kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacını gerçekleştirmek bakımından zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği anlaşılmaktadır. Anılan kişilerden yönetici olarak istifade edilmesi kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacını gerçekleştirmek bakımından daha yararlı görülmesi durumunda bile kural uyarınca kategorik olarak bu kişilerin yöneticilik pozisyonunda değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır. Bu anlamda kuralın anılan amaca ulaşılması bakımından elverişli bir araç öngörmediği de açıktır.
32. Bu yönleriyle kuralla özel hayata saygı gösterilmesi hakkına getirilen sınırlama demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı gibi ölçülülük ilkesini de ihlal etmektedir.
33. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 49. maddeleri yönünden incelenmemiştir.
V. HÜKÜM
1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE 24/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ