“ANAYASAYA AYKIRILIK İDDİAMIZ:
Müvekkilin,
a- 02.08.2005-15.06.2011 tarihleri arasında yolcu naklinden dolayı vergi mükellefi kaydının olduğu,
b- Yine 05.08.2005-17.06.2011 tarihleri arasında Niksar Şoförler ve Otomobilciler Odasına kayıtlı olduğu,
c-Yine 08.08.2005 tarihinden itibaren Tokat Esnaf Sicil kaydının olduğu bilirkişi raporu ile doğrulanmıştır.
ç- Bu süre içinde kendi adına yolcu taşımacılığı yaptığı araç plaka kayıtlarıyla ortaya konmuştur.
Buna göre müvekkil 1479 sayılı Kanunun 24, 25, 26. md.leri ve 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olma hakkını kazandığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporu da bu görüştedir.
1479 sayılı kanun, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına alman esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlar için , kanunda yazdı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacı taşımakta olup 26. md.sinde sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini ve kaçınılamayacağını, bu kanuna göre sigortalı olarak başvuru halinde kayıt ve tescillerinin zorunlu olduğunu, aksi halde kurum tarafından resen tescil işleminin yapılacağını hükme bağlamıştır.
22.03 1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla 1479 sayılı Kanunda yapılan değişiklikte de “Gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan gelir vergisi mükellefi olanlar mükellefiyetin başlangıç tarihinden itibaren, gelir vergisinden muaf olanlarla vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden “sigortalı sayılmışlardır.
Bu kanun hükmüne göre müvekkil yasal şartlan yerine getirmekle Bağ-Kur sigortalısı olma hakkım kazanmıştır. Müvekkilin kamu kuruntuna başvurmamış olması onun Bağ-Kur sigortalısı olması durumunda bir değişiklik meydana getirmemesi gerekir. Zira, söz konusu kanın, kendiliğinden başvurmama halinde kuruma res’en kayıt ve tescil etme mükellefiyeti yüklemektedir. DOLAYISIYLA MÜVEKKİL KANUNDAKİ YAZILI ŞARTLARI TAŞIMAKLA BİRLİKTE MÜKTESEP HAK KAZANMIŞTIR. BU HAKKIN DAHA SONRA ÇIKARILAN BİR YASA İLE ORTADAN KALDIRILMASI MÜKTESEP HAKKIN ORTADAN KALDIRILMASI DOLAYISIYLA HAK İHLALİ NİTELİĞİ TAŞIMAKTADIR. BU NEDENLE DE MÜKTESEP HAKKI ORTADAN KALDIRICI NİTELİKTE GÖRDÜĞÜMÜZ 5510 SAYILI YASANIN GEÇİCİ 8. MD.SİNİ ANAYASAYA AYKIRI BULMAKTAYIZ. Bu nedenle müvekkili mağdur duruma düşüren ve hak ihlaline yol açan söz konusu kanunun iptali gerekir.
5510 sayılı Yasanın geçici 8. md.si,müktesep hakkı ortadan kaldırması ve dolayısıyla hak ihlaline yol açması sebebiyle Anayasa’ya aykırılık iddiamızın mahkememizce kabul edilerek Anayasa Mahkemesi’ne söz konusu kanun hakkında Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmasını talep etmek gereği doğmuştur.
TALEP SONUCU : Yukarda arz ve izah edilen ve res’en gözetilecek nedenlerle; 5510 saydı yasanın geçici 8. md.si ,müktesep hakkı ortadan kaldırıcı nitelikte olması ve dolayısıyla hak ihlaline yol açması sebebiyle Anayasa’ya aykırılık iddiamızın mahkememizce kabul edilerek Anayasa Mahkemesi’ne söz konusu kanun baklanda Anayasaya aykırılık iddiasında bulunulmasını saygı ile arz ve talep ederim.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı :2017/60
Karar Sayısı : 2017/27
Karar Tarihi : 1.3.2017
R.G.Tarih-Sayısı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Tokat 1. İş Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun, 17.4.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen geçici 8. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Davacı tarafından açılan sigortalılığın tespiti davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu geçici 8. maddesi şöyledir:
“1479 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 8- (Değişik: 17/4/2008-5754/68 md.)
Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar.
Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki prime esas kazancının % 32’si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Sigortalıya tebliğ edilen borç tutarının bu süre içerisinde tam olarak ödenmemesi halinde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve ödenen tutar bu Kanunun 89 uncu maddesine göre iade edilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 1479 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi gereğince 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre başlatılmış olan icra takipleri anılan Kanun hükümlerine göre takip edilerek sonuçlandırılır.”
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, başvuru kararı ve ekleri, Raportör Aydın AYGÜN tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiştir.
3. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği kurala bağlanmış, anılan fıkranın (a) numaralı bendinde de “İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı” Mahkemeye gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının, Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
4. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde de itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli kararında, Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
5. Yine İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde de, Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede, başvuruda eksikliklerin bulunduğu tespit edilirse itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği; (2) numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
6. Yapılan incelemede, itiraz yoluna başvuran Mahkeme tarafından gerekçeli başvuru kararı yazılmaksızın, sadece ara kararı ile davacı vekilinin Anayasa’ya aykırılık iddiasının hukuki bakımdan tartışılması gerektiğinden bahisle iddia hakkında karar verilmek üzere itiraz başvurusunda bulunulduğu, itiraz konusu kuralın Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmediği anlaşılmıştır.
7. Açıklanan nedenlerle, 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine aykırı olduğu anlaşılan itiraz başvurusunun, 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından esas incelemeye geçilmeksizin reddi gerekir.
III- HÜKÜM
31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun, 17.4.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen geçici 8. maddesinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından, esas incelemeye geçilmeksizin REDDİNE, 1.3.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan Zühtü ARSLAN
Başkanvekili Burhan ÜSTÜN
Başkanvekili Engin YILDIRIM
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye Recep KÖMÜRCÜ
Üye Nuri NECİPOĞLU
Üye Celal Mümtaz AKINCI
Üye Muammer TOPAL
Üye M. Emin KUZ
Üye Hasan Tahsin GÖKCAN
Üye Kadir ÖZKAYA
Üye Rıdvan GÜLEÇ
Üye Recai AKYEL
Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ