“…
İtiraza konu olayda itirazın asli gerekçesinin aynı fıil/hadiseden dolayı çifte ceza uygulanmasına yönelik olduğu; bu savunma üzerine temellendiği anlaşılmaktadır.
İki ayrı ceza tatbiki KTK 65/7 hükmü gereği uygulamamakta olup muteriz bunun 2 defa kantara girdiği için mi tatbik edildiği noktasında bir tereddüt içerisindedir. Fakat iki ayrı cezan m toplamı şeklindeki ceza tatbiki ceza tutanağından(kendi yükü şeklinde düşülen nottan) ,cevabi yazıda bildirilen açıklamalardan gönderenin ve işletenin aynı olması nedeni ile bu şekilde ceza tatbiki yapıldığı açıktır.
Kanunun gerek yazım şekli, gerekse de hâlihazır uygulanma şekli itibari ile ilgili hükmün Anayasaya aykırılığı noktasında bir fikir hâsıl olmaktadır.
Anayasaya Aykırılık Sorunu ve İncelenmesi:
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “araçların yüklenmesi” başlıklı 65. Maddesinde fazla yükleme hakkında tayin edilen cezalar ile ilgili olarak işleten ve gönderenin aynı olması halinde uymayan işleten ve gönderen için uygulanacak İdarî para cezalarının toplamının uygulanması hakkındaki hükmü mükerrer ceza, çifte cezalandırma olup aynı şahsın aynı fiili nedeni ile 2.defa cezalandırma neticesini doğurmakta olup Anayasa’ya aykırıdır.
İtiraza konu kanun maddesinin ilgili hükmü ve bağlantılı diğer hüküm aşağıdaki şekildedir.
“İşleten ile gönderenin aynı olması halinde birinci fıkraya uymayan işleten ve gönderen için uygulanacak İdarî para cezalarının toplamı uygulanır.
Gönderenin birden fazla olması veya tespit edilememesi halinde birinci fıkraya uymayan işleten ve gönderen için uygulanacak idari para cezalarının toplamı işletene uygulanır.”
Mezkûr hükümlerin tarihçesi mütalaa edilecek olur ise söz konusu gönderen ve işleten yönünden eklenen fıkralar 2918 sayılı Kanun’un ilk halinde bulunmamaktadırlar. İtiraza konu hükümler 2918 sayılı Kanun’a değişiklik getiren 25.06.2010 tarihinde kabul edilerek 13.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6001 sayılı Kanun ile eklenmişlerdir.
6001 sayılı Kanun’da ilgili düzenlemelerin gerekçesi araştırılacak olur ise tasarının ilk halinde mezkûr düzenlemeler bulunmadığından herhangi bir gerekçe mevcut değildir. İlgili kısımlar 6001 sayılı Kanun’un TBMM’nde görüşmeleri devam ederken 24.06.2010 tarihli 123. Birleşiminde yeni madde ihdasına dair önerge ile 36. Madde olarak eklenmiştir. Zira kanun tasarısında ve komisyon raporlarında bu düzenlemelere yer verilmemektedir.
Gönderen ve işleten sıfatları ile ilgili olarak 2918 sayılı Kanun’da yalnızca işleten ile ilgili tanım yer almaktadır, “tanımlar” başlıklı 3. maddeye göre işleten aşağıdaki şekilde tarifi yapılmakta ve vasfolunmaktadır.
“İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.
Gönderen ile ilgili olarak kanunda bir tanım yer almamakla beraber kelime anlamından ve tatbikattaki kabulünden hareketle taşıma ve nakle konu eşya, mal vb. bilumum nakli kabil şeyi taşıtan yahut naklettiren kişi veya kişilerdir. Kanunun 67/8 hükmü Gönderenin birden fazla olması” tabiri ile gönderenin birden fazla olma ihtimaline yer verdiği nazara alındığında gönderenin taşıtan/naklettiren kişi veya kişiler olduğu sonucunu teyid eder mahiyettedir.
Gönderen ve işleten sıfatlarının aynı şahısta birleşmesinin cezai bakımdan şahsa iki ceza birden uygulanması şeklinde hukuki, mantıki bir gerekçesi bulunmamaktadır. Bir kişi kendi eşyasını taşıyor iken iki kat ceza almakta, başka birisinin eşyasını taşıyor iken tek ceza almaktadır. Bu şekildeki bir vaziyetin açıklaması bulunmamakta; Anayasaya, mevzu hukuka ve hukukun genel ilkelerine aykırı/ihlal eden bir netice hâsıl olmaktadır.
Gönderen ve işletenin aynı olması, yani şahsın kendi malını taşıyan, nakleden vaziyette olması halinde iki cezanın toplamının uygulanması kişinin aynı fiil nedeni ile iki defa cezalandırılması anlamına gelir ki bu hal evrensel hukuk ilkesi olan kişinin bir suç nedeni ile yalnızca bir defa cezalandırılacağı ilkesine (non bis in idem) açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Düzenlemeler de noksan ve birbiri ile mütenakız bir diğer husus ise kanunun gönderen ve işletene sorumluluğu dağıtıp bir cezayı iki kısma mı ayırdığı yoksa gönderen ve işleteni bir fiilden dolayı müşterek kusurlu sayıp ayrı ayrı mı cezalandırdığı noktasında tezahür etmektedir. Çünkü gönderen ve işleten farklı kimseler olunca onlara bir ceza uygulanmakta iken gönderen ve işletenin aynı olması halinde iki ceza birden tek kişiye terettüp etmektedir. Bu yönüyle kanun koyucunun neyi hedeflediği, hangi amaca göre bu nevi bir ceza prensibini tayin ettiği belirsizdir. Esasen bu muğlaklık ta kanunun gerekçesiz olmasından ileri gelmektedir.
Kanun fiili olarak tatbikatta şu şekilde uygulanmaktadır. Sevk irsaliyesi ibraz eden sürücülere yalnızca işleten sıfatı ile tek ceza uygulanmakta, uygulama esnasında sevk irsaliyesi ibraz etmeyen sürücülere kendi yükü vb. şekilde ceza tutanağına not düşülerek çifte ceza uygulanmaktadır. Kanunun sözkonusu uygulama şekli incelendiğinde sürücülerden yahut işletenlerden gönderici bilgileri istenmekte, bilgi vermeyen sürücüler yönünden gönderenin de sorumluluğunu üstlendiği; veyahut aldığı ücret ve karı nedeni ile üstlenmesi/katlanması gerektiği faraziyesi ile iki ayrı ceza toplu olarak uygulanmaktadır.
İdare ve ceza hukukunun karma bir uygulamasının hâkim olduğu idari yaptırımlar ile idari para cezalarının hem kanuni düzenlemeleri hem de tatbikat açısından tatbikat şekli incelendiğinde ceza hukukunda kişinin susma hakkı, kendisi aleyhine delil göstermeme, idari-adli makamlarla, kollukla aleyhine olacak surette işbirliği yapma zorunluluğu bulunmamaktadır. Fakat uygulamada ise sevk irsaliyesi ibraz edilmemesi halinde derhal çifte ceza tatbiki cihetine gidilmemektedir.
KTK 65/7 hükmünün uygulanmasındaki bir diğer çelişkili ve noksan husus ise kişinin bizatihi kendi yükünü taşıyor olmasında ortaya çıkmaktadır. Bu durumlarda da tatbikatta kurumca ayrıca bir araştırma yapılmaksızın doğrudan iki ceza birden uygulanmaktadır. Hâlbuki işleten herhangi bir gönderenin malını taşımamaktadır, bizatihi kendi malını taşımaktadır fakat kanunun yazım şekli ve hatalı uygulaması nedeni ile doğrudan iki cezanın birlikte uygulanması ile karşı karşıya gelmektedir. Zira, bu durumda tatbik edilecek cezanın sadece işleten sıfatı yönünden bir tek ceza olması gerekmektedir. Ortada herhangi bir gönderen bulunmamaktadır. Dolayısıyla herhangi bir gönderenin de sorumluluğunu işletene fatura edilmesini gerektirir bir hal bulunmamaktadır.
Hatta uygulamanın çarpıklığına yukarıda yapılan açıklama ve anlatımlardan hareketle şu misal dahi tek başına delalet edebilecek vaziyettedir. Sevk irsaliyesi bildirilen olaylarda sevk irsaliyesinde gönderen konumundaki hiçbir gerçek ya da tüzel kişiye gönderen sıfatı ile ceza yazılmış değildir. Aksi takdirde gönderenler yönünden de itiraz vaki olması halinde onlar için de dosya açılır ve işletene de ceza yazıldığı içi hukuki-fiili irtibat edeni ile itiraz dosyalan birleştirilerek müştereken karara bağlanması gerekirdi. Fakat böyle bir tatbikat vaki olmuş değildir. Ne müstakil bir gönderen açısından tatbik edile ceza ile cezanın itirazı ne de cevabi yazılarda ayrıca gönderen yönünden de ceza tatbik edildiğine dair bir bilgi yahut açıklama bulunmaktadır. İşte bu vaziyette sorumluluğun esas itibari ile yükü taşıyan/taşımayı kabullenen işletenler için, onlar hakkında algılandığı, göndericilerin bizatihi taşıma işini yapan kişiler olmadığı, rızaen taşımayı işletenler yaptığı için onlar hakkında sorumluluğun kabullenildiği, kanun uygulamasının bu şekilde algılandığı anlaşılmaktadır.
Netice ve Kanaat:
Yukarıda açıklanan gerekçeler ve vasıflandırma bağlamında mükerrer cezalandırma, çifte ceza neticesini doğuran ve bu cihetle kişinin bir fiili nedeni ile birden fazla cezalandırılması mahiyetinde olması itibari ile Anayasa’nın 2. ve 38. Maddelerine aykırı olduğu değerlendirilen 2918 sayılı KTK’nun 65/7 hükmü ile iptali halinde uygulanma olanağı bulunmayan 65/8 hükümlerinin Anayasaya aykırı olduğu hukuki görüşü ile Anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi noktasında itiraz yolu ile ilgili düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi netice ve kanaatine varılmıştır.
KARAR:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Karayolları Trafik Kanunu’nun 65/7 ile 65/8 hükmünün anayasaya aykırılığı hususunda görüşülmek ve karar verilmek üzere Anayasa'nın 152/1 hükmü gereğince ANAYASA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-) Anayasanın 152 maddesi gereğince itiraz müracaatının 5 ay süre ile DURMASINA, 5 ay içerisinde karar verilmediği takdirde dosyanın tekrar ele alınmasına,
3-) Kararın muterize ve idari yaptırımı tatbik eden birime TEBLİĞİNE,
4-) Dosyanın da karar ile birlikte GÖNDERİLMESİNE, gölge dosya yapılmaksızın yeni bir değişik iş numarası alınarak kararı müteakip yahut Anayasa’nın 152/3 hükmü uyarınca 5 aylık süreden sonra karar verilmek üzere itiraz müracaatına yeni bir dosya numarası üzerinden DEVAMINA,
Mahiyeti itibari ile müessese doğrudan Anayasada öngörüldüğünden ve kanun yolu öngörülmediğinden kesin olarak karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2017/95
Karar Sayısı : 2017/119
Karar Tarihi : 12.7.2017
R.G.Tarih-Sayısı : 25.8.2017-30165
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Erzincan Sulh Ceza Hâkimliği
İTİRAZIN KONUSU: 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun, 25.6.2010 tarihli ve 6001 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değiştirilen 65. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarının Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Davacının, adına kayıtlı ticari aracının azami yüklü ağırlığının aşıldığı gerekçesiyle hakkında uygulanan idari para cezasının iptali talebiyle açtığı davada, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un, 6001 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değiştirilen itiraz konusu kuralların da yer aldığı 65. maddesi şöyledir:
“Madde 65- (Değişik: 25/6/2010-6001/36 md.)
Araçların yüklenmesinde, yönetmeliklerle belirlenen ölçü ve esaslara aykırı olarak;
a) Taşıma sınırı üstünde yolcu alınması,
b) Azami yüklü ağırlığın veya izin verilen azami yüklü ağırlığın aşılması,
c) (b) bendindeki ağırlıklar aşılmamış olsa bile azami dingil ağırlıkları aşılacak şekilde yüklenmesi,
d) Karayolu yapısı ve kapasitesi ile trafik güvenliği bakımından tehlikeli olabilecek tarzda yükleme yapılması,
e) Tehlikeli ve zararlı maddelerin gerekli izin ve tedbirler alınmadan taşınması,
f) Ağırlık ve boyutları bakımından taşınması özel izne bağlı olan eşyanın izin alınmadan yüklenmesi, taşınması ve taşıttırılması, g) Gabari dışı yük yüklenmesi, taşınan yük üzerine veya araç dışına yolcu bindirilmesi,
h) Yükün karayoluna değecek, düşecek, dökülecek, saçılacak, sızacak, akacak, kayacak, gürültü çıkaracak şekilde yüklenmesi, i) Yükün, her çeşit yolda ve yolun her eğiminde dengeyi bozacak, yoldaki bir şeye takılacak ve sivri çıkıntılar hasıl edecek şekilde yüklenmesi,
j) Sürücünün görüşüne engel olacak, aracın sürme güvenliğini bozacak ve tescil plakaları, ayırım işaretleri, dur ve dönüş ışıkları ile yansıtıcıları örtecek şekilde yüklenmesi,
k) Çeken ve çekilen araçlarla ilgili şartlar ve tedbirler yerine getirilmeden araçların çekilmesi,
yasaktır.
Birinci fıkranın (a) bendi hükümlerine uymayanlara, (…) (1) 50 Türk Lirası; (d), (h), (i), (j) ve (k) bentleri hükümlerine uymayanlara 125 Türk Lirası; (e) ve (f) bentlerindeki hükümlere uymayanlara 250 Türk Lirası; (c) ve (g) bentleri hükümlerine uymayan işletenlere 500 Türk Lirası, (g) bendine aykırı yük gönderenlere 1.000 Türk Lirası idarî para cezası verilir. Ayrıca, bütün sorumluluk ve giderler araç işletenine ait olmak üzere, fazla yolcular en yakın yerleşim biriminde indirilir, birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerindeki şartlara uymayan yük taşımasında kullanılan taşıtlar, gerekli izinler sağlanıncaya kadar trafikten men edilir. (1)
Birinci fıkranın (b) bendine uymayarak;
a) % 10 fazlasına kadar yüklemelerde 500 Türk Lirası,
b) % 15 fazlasına kadar yüklemelerde 1.000 Türk Lirası,
c) % 20 fazlasına kadar yüklemelerde 1.500 Türk Lirası,
d) % 25 fazlasına kadar yüklemelerde 2.000 Türk Lirası,
e) % 25’in üzerinde fazla yüklemelerde 3.000 Türk Lirası,
işleten ve gönderenlere ayrı ayrı idarî para cezası verilir.
Ağırlık ve boyut kontrol mahallerinde işaret, ışık, ses veya görevlilerin dur ikazına rağmen tartı veya ölçü kontrolüne girmeden seyrine devam eden araçlara tescil plakalarına göre 1.000 Türk Lirası idarî para cezası uygulanır.
Azami yüklü ağırlığın % 20’den fazla aşılması halinde fazla yük, birinci fıkranın (b) bendine uygun hale getirilmeden yola devam etmesine izin verilmez.
Milletlerarası taşımalarda yabancı plakalı araçların birinci fıkraya uymayan işleten ve gönderenlerine verilen idarî para cezaları tahsil olunmadan anılan araçların yola devam etmelerine izin verilmez.
İşleten ile gönderenin aynı olması halinde birinci fıkraya uymayan işleten ve gönderen için uygulanacak idarî para cezalarının toplamı uygulanır.
Gönderenin birden fazla olması veya tespit edilememesi halinde birinci fıkraya uymayan işleten ve gönderen için uygulanacak idarî para cezalarının toplamı işletene uygulanır.
Araçların yüklenmesine ilişkin ölçü ve usuller, ağırlık ve boyut kontrolü usul ve esasları ile tartı toleransları Ulaştırma Bakanlığı tarafından yönetmelikle belirlenir.
Uluslararası yük ve yolcu taşımacılığına ilişkin konularda ikili ve çok taraflı anlaşma hükümleri saklıdır.
Tarım alanlarına yapılacak yük ve yolcu taşımacılığına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte belirlenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 29.3.2017 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural ve sınırlama sorunları görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa’ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. Başvuran Mahkeme, Kanun’un, 6001 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değiştirilen 65. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarının iptalini talep etmiştir.
4. Bakılmakta olan davanın uyuşmazlık konusunu, Kanun’un 65. maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenen, işleten ile gönderenin aynı olması durumunda uygulanacak yaptırım oluşturmaktadır. Kanun’un 65. maddesinin sekizinci fıkrası ise gönderenin birden fazla olması ya da tespit edilememesi durumlarında uygulanacak yaptırımla ilgilidir. Dolayısıyla, Kanun’un 65. maddesinin sekizinci fıkrası bakılmakta olan davada uygulanacak kural değildir. Bu nedenle, Kanun’un 65. maddesinin sekizinci fıkrasına yönelik başvurunun, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
5. Kanun’un 65. maddesinin itiraz konusu yedinci fıkrası ise maddenin birinci fıkrasında sayılan tüm yasaklara uyulmaması halinde uygulanacak ortak ve geçerli bir kuraldır. Bu nedenle itiraz konusu kurala ilişkin esas incelemenin, bakılmakta olan davanın konusu gözetilerek, 2918 sayılı Kanun’un 65. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yönünden sınırlı olarak yapılması gerekmektedir.
6. Açıklanan nedenlerle, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun, 25.6.2010 tarihli ve 6001 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değiştirilen 65. maddesinin;
A- Sekizinci fıkrasının, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu fıkraya yönelik başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B- Yedinci fıkrasının esasının incelenmesine, esasa ilişkin incelemesinin 65. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi yönünden yapılmasına,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
7. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Elif KARAKAŞ tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
1. İtirazın Gerekçesi
8. Başvuru kararında özetle, işleten ve gönderenin aynı olması yani kişinin kendi yükünü taşıması halinde, işleten ve gönderene ayrı ayrı uygulanan cezaların toplamının uygulanmasının bir kişinin bir suçtan dolayı yalnızca bir defa cezalandırılabileceği (ne bis in idem) ilkesine aykırılık oluşturacağı, bu kuralla kanun koyucunun neyi hedeflediğinin belirsiz olduğu, kişinin bizzat kendi yükünü taşıyor olması halinde ortada bir gönderenin bulunmadığı ve gönderenin sorumluluğunun işletene fatura edilmesini gerektirir bir vaziyet olmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa’nın, 2. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
9. İtiraz konusu kuralda, işleten ile gönderenin aynı olması halinde azami yüklü ağırlığı veya izin verilen azami yüklü ağırlığı aşan işleten ve gönderen için uygulanacak idarî para cezalarının toplamının uygulanacağı öngörülmektedir.
10. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
11. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da Anayasa’ya bağlı kalmak koşuluyla hangi eylemlerin kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Kanun koyucu bu yetkisini kullanırken kabahat ve yaptırım arasındaki adil dengenin korunmasını da dikkate almak zorundadır.
12. Öte yandan, hukuk devleti ilkesi ve ceza hukukunun temel ilkeleri arasında yer alan “aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz (ne bis in idem)” ilkesi gereğince kişi, aynı fiil nedeniyle birden fazla yargılanamaz ve cezalandırılamaz.
13. İtiraz konusu kural, azami yüklü ağırlığın aşılması durumunda göndereni ve işleteni ayrı ayrı ve eşit miktarda idari para cezası ile sorumlu tutarken “işleten ile gönderenin aynı olması” durumunda aynı ihlal nedeniyle işleten ve gönderenin sorumlu olduğu miktarların toplamı kadar idari para cezası uygulanmasını öngörmektedir. Kuralın lafzı dikkate alındığında “gönderen” ve “işleten” için öngörülen ceza miktarlarının“toplamı”, işleten ve gönderenin hukuka aykırı fiillerine bağlanan iki ayrı cezanın birlikte uygulanması ve dolayısıyla aynı kişinin iki kere yaptırıma tabi tutulması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle, ne bis in idem ilkesine uygunluk yönünden kuralın yol açtığı söz konusu mükerrerliğin “aynı fiil”den kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
14. Kural’da yer alan “işleten ile gönderenin aynı olması”, kişinin “kendi yükünü taşıması” halinde meydana gelebilecek bir durumdur. İlgili mevzuatta “eşyayı bir yerden başka bir yere nakletmek amacıyla taşımacıya teslim eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanan gönderenin, kendi yükünü taşınmak üzere kendisine teslim etmesi gibi bir durumun söz konusu olamayacağı ve dolayısıyla da “işleten ile gönderenin aynı olması” halinde ortada bir “gönderen”in varlığından söz edilemeyeceği kuşkusuzdur.
15. Diğer taraftan, işleten ile gönderenin aynı kişi olması durumunda, bu kişinin (işleten) azami yüklü ağırlığı aşmasına ve bunun sonucunda itiraz konusu kuralda öngörülen cezanın uygulanmasına neden olan hareketleri, amaç, zaman ve mekân yönlerinden birbirine bağlı şekilde kendi içinde bir bütün oluşturduğundan hukuki anlamda “tek bir fiil” olarak değerlendirilmelidir.
16. Bu durumda, iki ayrı fail ve her biri ayrı ceza gerektiren birbirinden bağımsız fiiller söz konusu olmadığından, bir kişinin (işleten) “aynı fiil” nedeniyle iki kere cezalandırılması sonucunu doğuran itiraz konusu kural, ne bis in idem ilkesine ve hukuk devleti ilkesine aykırılık taşımaktadır.
17. Açıklanan nedenlerle kural, 2918 sayılı Kanun’un 65. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
18. Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamışlardır.
19. Kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden Anayasa’nın 38. maddesi yönünden incelenmemiştir.
IV. HÜKÜM
13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun, 25.6.2010 tarihli ve 6001 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değiştirilen 65. maddesinin yedinci fıkrasının “Maddenin birinci fıkrasının (b) bendi” yönünden, Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Kadir ÖZKAYA’nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 12.7.2017 tarihinde karar verildi.
Başkan Zühtü ARSLAN
Başkanvekili Burhan ÜSTÜN
Başkanvekili Engin YILDIRIM
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye Serruh KALELİ
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye Recep KÖMÜRCÜ
Üye Nuri NECİPOĞLU
Üye Hicabi DURSUN
Üye Celal Mümtaz AKINCI
Üye Muammer TOPAL
Üye M. Emin KUZ
Üye Hasan Tahsin GÖKCAN
Üye Kadir ÖZKAYA
Üye Rıdvan GÜLEÇ
Üye Recai AKYEL
Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Karayolları Trafik Kanunu’nun 25.6.2010 tarihli ve 6001 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değiştirilen 65. maddesinin yedinci fıkrasında yer alıp, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendi yönünden esas incelemesi yapılan kural, karayolunda yük taşıyan araçlarda aşırı yükleme durumunda, ayrı ayrı cezalandırılan işleten ve gönderenin aynı kişi olması durumunda, her iki cezanın toplamının aynı kişiye uygulanacağını öngörmektedir. Kurala yapılan Anayasaya aykırılık itirazı, bir kişinin bir suçtan iki kez cezalandırılamayacağı yolundaki temel hukuk ilkesine ve bu nedenle Anayasanın 2. ve 38. maddelerine aykırı olduğu gerekçesine dayandırılmıştır. Anayasa Mahkemesi çoğunluğun, iptal kararı vermek suretiyle bu görüşü esas itibariyle yerinde bulduğu anlaşılmaktadır. Bu görüşe ve kuralın Anayasaya aykırı olduğu yolundaki sonuca aşağıdaki nedenlerle katılmamaktayız.
2. Ülkemizde her yıl binlerce can kaybına, yüzbinlerce kişinin yaralanmasına ve milli servetin zarar görmesine neden olan trafik kazalarının sebepleri arasında aşırı yükleme önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle yasa koyucunun, Anayasal sınırlar içinde, bu olgunun mümkün olduğunca asgariye indirilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmakta geniş bir takdir alanına sahip olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
3. Somut olayda Anayasallık denetiminin özü, aynı eylemden dolayı iki kez ceza verilip verilmediğidir. Başka bir deyişle kişinin bizzat kendi yükünü taşıyor olması halinde hem gönderen hem de işleten sıfatıyla cezalandırılıp cezalandırılamayacağıdır.
4. Kişinin tek bir eylemle ceza yaptırımı gerektiren iki veya daha fazla kuralı ihlal etmesi haline ilişkin olarak pozitif ceza hukukunda özel düzenlemeler mevcut olduğu gibi (Türk Ceza Kanunu Madde 44, aynı fiilin gerektirdiği cezalardan en ağır olanına hükmedilmesi), idari cezalarda da yasa koyucunun benimsediği hukuk nazariyesine ve ihtiyaçlara göre farklı düzenlemeler bulunmaktadır. Öte yandan, idare hukukunda, ceza hukukunda olduğu gibi bir fiilden dolayı birden fazla ceza verilmesini öngören ya da bunu yasaklayan temel ve evrensel bir ilke olmadığı gibi, Anayasa Mahkemesinin de bu hususta müstakar bir içtihadı bulunmamaktadır.
5. Buna karşılık ceza hukukunda, failin sıfatından doğan ağırlaştırma nedenleri olabilmektedir. Başka bir ifadeyle suç sayılan aynı eylemi gerçekleştiren iki kişiden birinin, tamamen taşıdığı sıfattan (mesela Türk Ceza Kanunu madde 86; kamu görevlisi, eş, altsoy, üstsoy) dolayı daha ağır biçimde cezalandırılması ceza hukukunun temel müesseselerindendir. Aynı şekilde, sanık ve mağdur sıfatlarının aynı kişide birleşmesi (T:C:K: madde 129/3, karşılıklı hakaret) halinde ceza azaltılabilir veya hiç verilmeyebilir.
6. Ceza hukuku ilkeleri kıyasen tatbik edildiğinde, idare hukukunda da eylemi gerçekleştirenin taşıdığı iki ayrı sıfattan dolayı, diğer bir kişiye göre daha ağır bir yaptırımla karşılaşmasında Anayasaya veya hukukun temel ilkelerine aykırılık olacağı söylenemez. Kuralda her ne kadar işleten ve gönderenin aynı kişi olması durumunda her iki cezanın toplamının uygulanacağının belirtilmesi nedeniyle iki ayrı ceza gibi algılanması mümkün ise de, gerçekte iki ayrı ceza söz konusu olmayıp, gönderen ve işleten sıfatlarının birleşmesinden dolayı ceza bir kat artırılarak verilen tek bir cezadan ibarettir.
7. Ceza miktarlarının belirlenmesinde de izlenen ceza siyaseti, eylemin yarattığı tehlike ve toplumsal barışı bozarak yarattığı infial gibi unsurlar gözetilmek şartıyla, Anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdir yetkisi mevcuttur. Bu açıdan bakıldığında, kişinin kendi yükünü bizzat taşıyor olması halinde yakıt giderlerinden ve zamandan tasarruf etmek amacıyla yasayı ihlal eğilimine girme olasılığının daha yüksek olacağını, ayrıca gönderen yani yük sahibinin özen ve denetim imkanının da ortadan kalkmış olacağını gözeten yasa koyucu, gönderen ve işletenin aynı olması halinde cezanın bir kat artırılmasını takdir etmiştir.
8. Anayasa Mahkemesinin görevi, ceza hukukunun temel kavramları üzerindeki farklı izah ve nazariyelere göre değil, önüne anayasallık denetimi için iptal istemiyle gelen bir yasa kuralının müdahale ettiği kişi temel hakları ile üstün kamu yararı arasında adil ve makul bir denge kurulmuş olup olmadığını denetlemektir. İptal istemine konu kurala göre verilecek cezanın, kendi yükünü taşıyan kişinin katlanamayacağı bir külfet doğurmadığı, buna karşılık üstün bir kamusal yarar olan karayollarında can ve mal güvenliğinin sağlamasına hizmet ettiği gözetildiğinde, kuralda Anayasanın 2. maddesindeki hukuk devleti esaslarına aykırı bir yön bulunmadığı sunucuna ulaşmaktayız.
Açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.