“Mahkememizin 2015/364 Esas sayılı dosyasında davacı ... davalı ... olmak üzere 14/07/2015 tarihinde açılan manevi tazminat davasının ön inceleme süreci bitirilmiş tahkikat duruşmasına geçilmiş ve dosya karar aşamasına getirilmiştir.
Mahkememizin dosyası içinde davalı tarafın vermiş olduğu cevap dilekçesi içeriği nedeni ile bu kez davacı ... davalı ... aleyhine Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/483 Esas sayılı dosyasında 26/10/2015 tarihinde hakaret edildiği gerekçesi ile manevi tazminat davası açılmıştır.
Söz konusu Büyükçekmece 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/483 Esas 2015/473 Karar sayılı kararı ile mahkememizin dosyasının mübaşir vasıtası ile elden getirtildiği ve incelendiği ve aralarında bağlantı olduğu gerekçesi ile ön inceleme aşaması gerçekleşmeden ve davanın taraflarına tebligat yapılarak hukuki dinlenme hakkının gereği ifa edilmeden tensiben mahkememizin karar aşamasında olan dosyasına 28/10/2015 tarihli birleştirme kararı verilmiştir.
Mahkememizce mahkememizin 2015/364 Esas sayılı dosyasının dava nedenleri farklı olduğundan, kaldı ki Büyükçekmece 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/483 Esas 2015/473 Karar sayılı dosyasındaki dava nedeni mahkememiz dosyasındaki bir dilekçeden kaynaklandığından ve dava tarihinden sonra oluşan yeni bir haksız fiil olduğundan birleştirmenin hukuka uygun olmadığı nedeni ile dava tefrik edilmiş, mahkememizin 2016/23 Esas sayısı üzerinden mahkememiz dosyanın karar dosyası da olduğu gözetilerek gerekli ön inceleme süreci de tamamlanmamış olduğu belirtilerek iadesine karar verilmiştir.
Bu kez Büyükçekçekmece 5.Asliye Hukuk Mahkemesi iade edilen dosya 2016/25 Esas numarasını almış olmakla, 2016/21 Karar ve 15/01/2016 tarihli karar ile yeniden birleştirme kararının gereği yapılmak üzere HMK.166/1 ve 167.maddeleri uyarınca mahkememize iade olunmuştur.
Bunun üzerine mahkememizin 2015/364 Esas sayılı dosyası içine alınan Büyükçekmece 5.Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası mahkememizin 2015/364 Esas sayılı dosyasının 21/01/2016 tarihli duruşmada davanın usulden reddine karar verilip birleşen dava dosyası tefrik edilerek 2016/33 Esas numarasına kaydedilmiştir.
6100 sayılı HMK.” Madde 166- (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
(5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.”
6100 sayılı HMK.”Madde 167- (1) Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder. “ şeklinde yasal düzenlemeler mevcuttur.
Anayasa’nın 36.maddesinde kişilerin hak arama hürriyeti düzenlenmiş olup,buna göre “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak üzere yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir ve hiç bir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.
Yine Anayasa’nın 154.maddesine göre Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinde ise, adil yargılanma hakkı ile ilgili düzenleme yapılmıştır.
Söz konusu maddenin uygulanması bakımından davanın taraflarının açık duruşma hakkı olduğu gibi hükün açık oturumda verilmesi gerektiği adil yargılama kavramı içinde mahkemeye erişim ve duruşmada bulunmak hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yine adil yargılama ilkesinin bir sonucu olarak 6.maddede, herkese makul bir süre içinde duruşma garantisi verilmektedir. Garantinin amacı “mahkemedeki yargılamanın tüm taraflarını ... çok uzun usul gecikmelerine “ karşı korumak olduğu belirtilmiştir. Garantinin kapsamında “ adaletin etkinliğini ve inandırıcılığını zedeleyebilecek gecikmeler olmaksızın sağlanmasının önemi” yer almaktadır.
Makul süre şartı dolaysıyla makul bir süre içinde ve adli bir karar yolu ile kişinin medeni hukuka ilişkin olarak ya da itham edildiği suç nedeni ile içinde bulunduğu güvensiz durumun giderilmesi teminat altındadır. Bu ilgili kişinin menfaatine olduğu kadar yasal kesinlik için de gereklidir.
Göz önünde bulundurulacak süre medeni hukuk davalarında yargılamanın başlatılması ceza davalarında ise suçlamanın yapılması ile işlemeye başlar. Mümkün olan en yüksek mahkemede yargılama sona erdiğinde yani karar nihai hale geldiğinde sürenin işleyişi durur. AHİM yargılamanın süresini taraf devletin bireysel başvuru hakkını tanıdığı tarihten itibaren inceler ancak söz konusu davanın o tarihte hangi durum ve aşamada olduğu da dikkate alınır. AHİM içtihadında belirli bir süre değerlendirilmesinde neyin makul olduğunu tanımlarken şu faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtir: Davanın karmaşıklığı, başvurucunun davranışı, adli ve idare makamlarının davranışı ve başvurucu için neyin getirilebileceği.
6100 sayılı yasanın 166.maddesinin 1.bendinde aynı yargı çevresinde olan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemeleri yönünden birleştirme kararının ikinci davanın açıldığı mahkemece verileceği ve bu kararın diğer mahkemeyi bağlayacağı, 2.bendinde ise ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise ikinci davanın açıldığı mahkemenin ancak birinci davanın kabulü halinde birleştirme kararı verilebileceği öngörülmüştür.
Yasa koyucunun HMK.166.maddesindeki 1.bentte ikinci mahkemenin vereceği birleştirme kararının birinci mahkemeyi bağlaması yönündeki düzenlemenin amacı kuşkusuz davanın taraflarının davasının adil yargılanma hakkının gerçekleşmesi için yargılama sürecinin uzamaması bakımından uzamamasıdır.
Somut olaya geldiğimizde, ikinci mahkemenin HMK.da öngörülen 27.maddede yazılı hukuki dinlenilme hakkını tarafların kullanabilmeleri açısından hiç tebligat yapmadan yine yazılı usule tabi olan mahkemede 137.maddesinde düzenlenen ön inceleme sürecine hiç uyulmadan ve davanın tarafları aynı olsa dahi davanın konusunun tamamen farklı olduğu ikinci davadaki davanın konusunun birinci davadaki davalı yanın vermiş olduğu dilekçe içeriğindeki hakaret olduğu iddia edilen haksız fiil olduğu ve ikinci davanın ön inceleme sürecinde olması birinci davanın ise karar aşamasında bulunması gözetildiğinde davanın tarafları açısından birleştirme kararının birinci davanın görüldüğü mahkemenin kabulüne bağlı tutulmamış olması nedeni ile birleştirildiğinde birinci mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olan HMK.166.maddesindeki düzenlemenin ön inceleme süreci açısından adil yargılanma hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte olduğu mahkemelerin sadece davanın tarafları açısından değil mahkeme hakimlerinin sübjektif (terfi, iş cetvelinin tutturulması, davanın taraflarının sorunlu kişiler olduğunun bilinmesi gibi nedenlerle tabi hakim ilkesine de aykırı biçimde vb) nedenlerle haksız birleştirme kararlarına neden olacağı anlaşılmaktadır.
Yine HMK.167.maddesi yönünden davaların ayrılmasında aynı mahkemenin yani usulsüz birleştirmenin yapıldığı mahkemenin davaya bakma zorunluluğu olması da hakimlerin sübjektif nedenlerle tabi hakim ilkesine de aykırı biçimde adil yargılanma ilkesinin bir sonucu olan davaların makul sürede bitmesini engelleyeceği, buna göre birleşen dosyanın mahkemesine iadesi imkanının bulunması gerektiği, aksi halde hakimlerin sübjektif nedenlerle davasını bakacağı şahısları seçici konuma geleceği, davasına bakmak istemediği kişilerin davasını başka bir mahkemenin davasına birleştirilerek yargı işlemini yapmaktan kaçınmış olacağı anlaşılmaktadır.
HMK.166/1 maddesinde HMK.hükümlerine aykırı biçimde aynı yargı çevresinde ve aynı düzeyde olan mahkemede birleştirme kararının kendiliğinden verilebilmesi ve HMK.166/2 maddesinde olduğu gibi birinci mahkemenin kabulüne bağlı tutulmamış olması ve HMK.167.maddesinde usulsüz birleştirmeler yönünden davanın ayrılmasına karar verilmesi halinde dahi birinci mahkemenin davaya bakmak zorunda kalması Anayasa’nın 141/son ( davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir) 36/2 ( hiç bir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz) maddelerine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesindeki adil yargılanma hakkına aykırıdır.
Söz konusu HMK.166/1 maddesindeki “kendiliğinden “ kabule bağlı olmaksızın HMK.167.maddesindeki “ sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına “ “ bu durumda mahkeme ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder” hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olması nedeni ile iptali gerektiği düşünülmüştür.
Anayasa Mahkemesince gerekli incelemenin yapılarak 6100 sayılı yasanın 166/1 maddesinde kabule bağlı olmaksızın birleştirme kararının “... Bu karar diğer mahkemeyi bağlar” hükmünün ve 6100 sayılı yasanın 167.maddesinde “sonradan birleştirilmiş davaların “, “ ... Bu durumda mahkeme ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.” hükmünün usulsüz birleştirmeler yönünden adil yargılanma ilkesine, tabi hakim ilkesine ve Anayasa’nın mahkemelerin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz şeklindeki açık hükmüne aykırı olmakla iptali hususunda karar oluşturulması saygı ile talep olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2016/9
Karar Sayısı : 2016/125
Karar Tarihi : 22.6.2016
R.G. Tarih-Sayısı : 28.07.2016-29784
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 12.1.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun;
1- 166. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.” ibaresinin,
2- 167. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a- Birinci cümlesinde yer alan “...sonradan birleştirilmiş davaların…” ibaresinin,
b- İkinci cümlesinin,
Anayasa’nın 36., 37. ve 141. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Davacı tarafından manevi tazminat talebiyle açılan davada, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un, itiraz konusu kuralların da yer aldığı 166. ve 167. maddeleri şöyledir:
“Davaların birleştirilmesi
MADDE 166- (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
“Davaların ayrılması
MADDE 167- (1) Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.”
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca, Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN ve Kadir ÖZKAYA’nın katılımlarıyla 10.2.2016 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle başvuruya engel bir durumun varlığı ve sınırlama sorunu görüşülmüştür;
2. Anayasa’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlığını taşıyan 152. maddesinin son fıkrasında “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.”; 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” başlığını taşıyan 41. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise “Mahkemenin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
3. Kanun’un 166. maddesinin (1) numaralı fıkrasının son cümlesinde yer alan “…bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.” ibaresine yönelik itiraz başvurusu, Anayasa Mahkemesinin 27.3.2014 tarihli ve E.2014/5, K.2014/65 sayılı kararıyla kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığı gerekçesiyle esastan reddedilmiş ve bu karar 12.12.2014 tarihli ve 29203 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
4. Anayasa Mahkemesince işin esasına girilerek reddedilen itiraz başvurusuna konu kural hakkında yeni bir başvurunun yapılabilmesi için, önceki kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı 12.12.2014 tarihinden başlayarak geçmesi gereken on yıllık süre henüz dolmamıştır.
5. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kurala ilişkin başvurunun, Anayasa’nın 152. maddesinin son fıkrası ve 6216 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince esas incelemeye geçilmeksizin reddi gerekir.
6. Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre, Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralı ile sınırlıdır.
7. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Kanun’un 167. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…sonradan birleştirilmiş davaların…” ibaresinin iptalini talep etmiştir.
8. Bakılmakta olan davada, 6100 sayılı Kanun’un 167. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…sonradan birleştirilmiş davaların…” ibaresindeki “…davaların…” kelimesi maddenin diğer bölümü için de ortak kuraldır. Bu nedenle esas incelemenin “…sonradan birleştirilmiş…” ibaresiyle sınırlı olarak yapılması gerekmektedir.
9. Açıklanan nedenlerle, 12.1.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun;
A- 166. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…bu karar, diğer mahkemeyi bağlar” ibaresine ilişkin itiraz başvurusunun, Anayasa’nın 152. maddesinin son fıkrası ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince REDDİNE,
B- 167. maddesinin;
1- Birinci cümlesinde yer alan “…sonradan birleştirilmiş davaların…” ibaresinin esasının incelenmesine, esasa ilişkin incelemenin “…sonradan birleştirilmiş…” ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına,
2- İkinci cümlesinin esasının incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III- ESASIN İNCELENMESİ
10. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Berrak YILMAZ tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
A- İtirazın Gerekçesi
11. Başvuru kararında özetle, itiraz konusu kurallarla, birleştirilmiş davaların daha sonra ayrılması halinde, birleştirilen davaya bakan mahkemenin ayrılmasına karar verilen davayı iade etmek yerine bu davaya bakmaya devam edecek olmasının, mahkemelerin usulsüz şekilde sübjektif nedenlerle birleştirme kararı vererek davasına bakacağı kişileri seçebilmesine ve davasına bakmak istemediği kişilere ilişkin davaları başka bir mahkemenin davasıyla birleştirmek suretiyle yargılamadan kaçınabilmesine sebep olabileceği, bu durumun tabiî hâkim ilkesine aykırı olduğu gibi adil yargılanma ilkesinin bir sonucu olan davaların makul sürede bitmesine engel oluşturacağı, birleşen dosyanın mahkemesine iade edilme imkânının bulunması gerektiği belirtilerek kuralların, Anayasa’nın 36., 37. ve 141. maddelerine aykırı oldukları ileri sürülmüştür.
B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
12. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca, ilgisi nedeniyle kural Anayasa’nın 142. maddesi yönünden de incelenmiştir.
13. İtiraz konusu kurallarla, “sonradan birleştirilmiş” davaların ayrılmasına davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden mahkemece karar verilebileceği ve bu durumda mahkemenin, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam edeceği öngörülmektedir.
14. Anayasa’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”denilmektedir.
15. Anayasanın 142. maddesinde, “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Hukuk devletinde kanun koyucu, Anayasa’nın temel ilkelerine ve Anayasa’da öngörülen kurallara bağlı kalmak koşuluyla, yargılama usullerinin belirlenmesi konusunda takdir yetkisine sahiptir. Bu bağlamda getirilen usul kurallarının, Anayasa’nın 36. maddesinde öngörülen “adil yargılanma hakkı”na aykırılık taşımaması bir zorunluluktur.
16. Anayasa’nın 141. maddesinin son fıkrasında, “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” denilmek suretiyle davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerekliliği açıkça ifade edilmiştir. Bu ilke gereğince Devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasını engelleyecek etkin tedbirler almak zorundadır. Bu bağlamda, hukuk sisteminin ve özellikle yargılama usulünün, yargılamaların makul süre içerisinde bitirilmesini olanaklı kılacak şekilde düzenlenmesi ve bu düzenlemelerde davaların nedensiz olarak uzamasına yol açacak usul kurallarına yer verilmemesi, makul sürede yargılanma ilkesinin bir gereğidir. Ancak bu amaçla alınacak kanuni tedbirlerin yargılama sonucunda işin esasına yönelik adil ve hakkaniyete uygun bir karar verilmesine engel oluşturmaması gerektiği de tartışmasızdır. Bu ilkelere uygun olmak kaydıyla yargılama yöntemini belirlemek ise Anayasa’nın 142. maddesi gereğince kanun koyucunun takdir yetkisindedir.
17. 6100 sayılı Kanun, hukuk mahkemelerinde uygulanacak yargılama usullerini düzenlemektedir. Kanun’un itiraz konusu kuralların yer aldığı 167. maddesinde, sonradan birleştirilmiş hukuk davalarının ayrılma usulü ve ayrılan davaların görüleceği mahkeme belirlenmektedir.
18. İtiraz konusu kurallar kapsamında yer alan “sonradan birleştirilmiş davalar”, Kanun’un 166. maddesine göre birleştirilen davalardır. Maddeye göre “davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması” durumunda, davalar arasında bağlantı var sayılacak ve ancak bu koşulların varlığı halinde davalar birleştirilebilecektir. Dolayısıyla her ne kadar başvuru kararında, birleştirmenin usulsüz şekilde sübjektif nedenlerle yapılarak bakılmakta olan davaların başka bir mahkemenin davasıyla birleştirilmek suretiyle davası görülecek kişilerin seçilebileceği ve bu durumun adil yargılanma ilkesine aykırı olduğu ifade edilmişse de söz konusu maddede belirtilen koşullar gerçekleşmeksizin birleştirme kararı verildiğinin ileri sürülmesi halinde bu iddiaların yargı yerlerince inceleneceği açıktır.
19. Sonradan birleştirilen davaların ayrılması, maddede belirtildiği üzere yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için yapılmaktadır. Yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesi olanağının kalmadığı bir durumda davaların ayrılmasına karar verilmesi de adil yargılanma ilkesinin bir gereği olarak yargılama sonucunda işin esasına yönelik adil ve hakkaniyete uygun bir karar verilmesi amacını gerçekleştirmeye yöneliktir. Tarafların, sonradan birleştirilen davaların ayrılması halinde, davasını tüm yönleriyle mahkeme önüne getirmesine engel bir durum da bulunmamaktadır. Ayrıca birleştirilmiş davaların sonradan ayrılması halinde bu davalara bakacak mahkemenin kanunla belirlenmesinin hak arama hürriyetine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
20. Öte yandan, itiraz konusu kurallarla maddenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi usul ekonomisinin bir gereği olarak sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına karar verilmesi halinde mahkemenin, davaları başka bir mahkemeye göndermeyip bizzat bakmaya devam etmesi düzenlenmektedir. Kişiler arasındaki uyuşmazlıkların daha kısa süre içinde en az giderle çözümlenmesi, usul ekonomisi bakımından önemli olduğu gibi davanın taraflarını davanın uzaması nedeniyle oluşabilecek mağduriyetlere karşı korumak bakımından da önemlidir. Kanun koyucunun, itiraz konusu kurallarla, sonradan birleştirilmiş davaların ayrılması halinde mahkemenin ayrılmasına karar verdiği davalara bakmaya devam etmesini kabul etmek suretiyle davaların görülmesi ve sonuçlandırılmasının hızlandırılmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Zira sonradan birleştirilen davaların, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için ayrılmasına karar verilse dahi söz konusu davaların birleştirilme nedeni olan davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması şeklindeki bağlantı nedenlerinin varlığını sürdürdüğü hallerde, mahkemenin ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam etmesinin davaların adil ve hakkaniyete uygun olarak hızlı bir şekilde görülmesi ve sonuçlandırılması amacını sağlamaya yönelik olduğu açıktır. Sonradan birleştirilen davaya bakan mahkemenin, dosyaya daha kısa sürede vakıf olacağı ve davanın birleştirme kararını veren mahkemeye gönderilmesi halinde söz konusu mahkeme tarafından dosya için harcanacak emek ve zaman dikkate alındığında, birleştirilen davaların ayrılması durumunda dahi mahkemenin ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam etmesinin kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu anlaşıldığından itiraz konusu kuralda Anayasa’nın 141. maddesine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
21. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kurallar, Anayasa’nın 36., 141. ve 142. maddelerine aykırı değildir. İptal taleplerinin reddi gerekir.
22. Kuralların, Anayasa’nın 37. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
IV- HÜKÜM
12.1.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 167. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…sonradan birleştirilmiş…” ibaresi ile ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE, 22.6.2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Alparslan ALTAN
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Erdal TERCAN
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ