“Anayasanın 133 üncü ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 35 inci maddeleri uyarınca, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 9 üyeden oluşmaktadır. 24. Dönemde siyasi partilerin üye sayılarına göre, Ak Parti’ye 5, CHP’ye 2, MHP ve HDP’ye 1’er üyelik düşmüştür. 7 Haziran 2015 günü gerçekleştirilen 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinin sonucunda, Adalet ve Kalkınma Partisi 258, Cumhuriyet Halk Partisi 132, Halkların Demokratik Partisi 80, Milliyetçi Hareket Partisi de 80 milletvekili ile TBMM’de temsil edilme hakkı kazanmıştır. Bu sonuçlar itibariyle RTÜK’te boşalan 3 üyelikten biri AKP’ye diğeri ise MHP’ye düşmekte, eşit milletvekili sayısı nedeniyle 1 üyeliğin ise kura yöntemi ileHDPve MHP gruplarından hangisine düşeceğinin belirlenmesi gerekmektedir. TBMM’nin yerleşik uygulamaları incelendiğinde komisyonların ve Başkanlık Divanının oluşumuna ilişkin olarak milletvekili sayıları eşit olan partiler arasında kura çekme yönteminin dışında herhangi bir usule başvurulmadığı görülmektedir. TBMM Başkanlığının Prof. Dr. Ergun Özbudun’dan RTÜK üyelerinin dağılımına ilişkin olarak istemiş olduğu aşağıda aynen yer verilen görüşte de bu durum vurgulanmıştır:
“(…) Görülüyor ki, partilere düşen üye sayısının belirlenmesinde tek kriter siyasi partilerin gruplarının üye oranıdır. Bunun dışında herhangi bir kriter, mesela üyeliklerin dağılımının D’Hondt usulüne başvurulması ya da milletvekili sayısında eşitlik halinde oy oranlarına bakılması, Anayasanın bu hükmüne açıkça aykırıdır. Üye sayısı deyimi, anlamı üzerinde herhangi bir tartışmaya imkan vermeyecek derecede açık bir ifadedir. Somut olayda, Kurulda bir münhal üyelik olması ve iki partinin eşit sayıda milletvekiline sahip bulunması durumunda, bu iki parti arasında kur’a çekilmesi zorunludur. Seçimlerdeki oy oranı gibi, Anayasa’da hiçbir dayanağı olmayan yeni bir kriter ihdas edilmesi mümkün değildir.”
TBMM Başkanlığı RTÜK’te boşalan 3 üyelik için başvuran adayları ilan etmiş; bu duyuruda 1 üyenin Ak Parti’nin göstereceği 2 üye arasından, 1 üyenin MHP’nin göstereceği 2 üye arasından, 1 üyenin iseHDP ve MHP bildirdiği 4 üye arasından seçileceği belirtilmiştir.
Bu duyuru çerçevesinde TBMM Genel Kurulu, siyasi partilerin gösterdiği adayların seçimi gündemi ile 14 Temmuz 2015 Salı günü toplanmıştır. Oturumu yöneten Başkanın adayları okutmasının ardından HDP ve MHP’ye düşen üyelik için adayların belirlenmesine yönelik yöntem konusunda Başkanlığın tutumu üzerinde usul tartışması açılmıştır.
Usul tartışması sonucunda, oturumu yöneten Başkan “2 siyasi parti grubu arasında eşit üye oranının söz konusu olduğu, 1 üyelik için üyeliğin her 2 siyasi parti grubuna birden düştüğü varsayılarak her 2 grubun bildirdiği ikişer aday arasından 1 üyenin seçiminin yapılması TBMM Başkanlığınca uygun bulunmuştur. Seçim bu şekilde gerçekleştirilecektir. Başkanlığın tutumunda herhangi bir değişiklik yoktur.” açıklamasında bulunarak seçimlere geçmiştir. Seçimlerde kullanılan bir örneği ekte yer alan “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanuna Göre Düzenlenen Radyo ve Televizyon Üst Kurulundaki 3 Üyelik İçin Yapılacak Seçime Ait Birleşik Oy Pusulası”nda “Hakların Demokratik Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları Aday Listesi” başlıklı alanın altına 2 üye MHP grubu, 2 üye de HDP grubunun bildirdiği 4 kişinin adına yer verilmiştir.
TBMM Başkanlığının kura yöntemi ile önce aday gösterme hakkına sahip siyasi parti grubunu belirlemek yerine, her iki partinin gösterdiği adayları seçimlerde aday olarak belirlemesi, Anayasanın 133 üncü maddesi ile 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 35 inci maddesine aykırılık taşıdığından, yapılan işlem yeni bir İçtüzük kuralı ihdası niteliğindedir. TBMM Başkanlığının seçimlere ilişkin yeni bir İçtüzük kuralı ihdası niteliği taşıyan işlemi sonucunda, bu işlemle bağlantılı ve bu işlemin ayrılmaz parçası niteliğindeki 14.07.2015 tarihli ve 1096 sayılı “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyelikleri İçin Yapılan Seçime Dair Kararın Arif Fırtına’nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümü de yeni bir İçtüzük kuralı ihdası niteliğindedir.
TBMM Başkanlığının işlemi ile şekillenen ve bu işlemden sonra gerçekleştirilen RTÜK üyesi seçme işlemi bir Meclis kararıdır. TBMM İçtüzüğü, TBMM'nin çalışmasını düzenleyen yazılı kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. İçtüzükte TBMM faaliyetiyle ilgili uygulanacak bir norm olmadığı takdirde, uygulamayla yeni bir kural öngörülmesi ve İçtüzükte bulunan bir kurala aykırı bir uygulamayla farklı bir yol benimsenmesi halleri, eylemli içtüzük değişikliği olarak adlandırılmaktadır. TBMM İçtüzüğü’nde RTÜK üye seçimine ilişkin bir hüküm olmadığı halde, Anayasanın 133 üncü ve 6112 sayılı Yasanın 35inci maddesine aykırı olarak siyasi parti gruplarına tanınmış olan aday gösterme hakkının, diğer siyasi parti grupları tarafından engellenmesine olanak tanıyacak bir karar alınması açıkça TBMM İçtüzüğü’nün eylemli olarak değiştirilmesi anlamına gelmektedir.
Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 148 inci maddesiyle kendisine verilmiş olan İçtüzüğün Anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetleme yetkisini kullanırken yalnızca ilgili işlemin tasarrufta bulunan organ tarafından nasıl nitelendirildiğine, nasıl adlandırıldığına veya bu işlemin nasıl bir yöntem izlenerek yapıldığına bakmakla yetinmeyerek, yapılış yöntemi ve adı ne olursa olsun hukuksal niteliği, etkisi ve doğurduğu sonuçları da gözetir. Buna uygun olarak Anayasa Mahkemesi, "hukuksal nitelikleri, etkileri ve meydana getirdikleri sonuçlar bakımından, Anayasaya uygunluk denetimine tabi tutulan kanun, KHK ve TBMM İçtüzüğü ile eşdeğerde bulunan ve bu nedenle de belirtilen işlemlere özgü yöntem ve isimlerle tesis edilip, hukuki varlık kazanması gereken bazı yasama tasarrufları, farklı yöntem ve isimlerle hukuk sistemine dahil edilerek Anayasaya uygunluk denetiminin kapsamı dışına çıkarılabilir" endişesiyle, "(...) adı yeni bir İçtüzük düzenlemesi veya değişikliği olmadığı ve İçtüzük yapılması ve değiştirilmesindeki yöntem uygulanmadığı halde değer ve etkisi bakımından birer İçtüzük kuralı niteliğinde olan TBMM kararları Anayasal denetime bağlı tutulabilir" demektedir. (E.2007/45, K.2007/54, k.t.1.5.2007)
Anayasa Mahkemesinin 12.12.1991 günlü ve E.1991/50 ve K.1991/50 Sayılı Kararında, Anayasanın 85 inci maddesi uyarınca sadece TBMM üyelerinin yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ya da üyeliklerinin düşmesine ilişkin TBMM Kararlarının denetiminin yapıldığı vurgulandıktan sonra aynen şu yoruma yer verilmiştir:
“Dava dilekçesinde 6.6.1991 günlü TBMM kararının iptali istenildiğine ve bu karar dokunulmazlığın kaldırılması ya da üyeliğin düşürülmesiyle ilgili olmadığına göre, iş bir içtüzük düzenlemesi niteliğinde ise kuşkusuz Anayasa Mahkemesi'nce denetlenebilecektir. Bu durumda, anılan kararın içeriğinin içtüzük düzenlemesi niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. TBMM kararının İçtüzük düzenlemesi niteliğinde sayılabilmesi için o kararın "Meclis'in çalışmasıyla ilgili yöntem ve esaslara" ilişkin olması gerekir. Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihatları da bu doğrultudadır. Buna göre çalışma yöntem ve esaslarına ilişkin konuları içeren kararlar içtüzük düzenlemesi niteliğinde olup, bunun dışındakiler ise bu nitelikte değildir.”
Kararın devam eden bölümlerinde şu yorum yapılmıştır:
“İçtüzüğün yasa tasarılarının görüşülmesine ilişkin öngördüğü yöntemden farklı bir biçimde oluşturulan dava konusu TBMM kararı, doğrudan Meclis'in çalışma yöntem ve esası ile ilgili bulunmakta ve 53. maddeyi değiştirir nitelik taşımaktadır. Böyle bir uygulamanın, içtüzük değişikliği olarak görülmemesi TBMM'nin çalışmalarında içtüzükteki kurallara uyma zorunluluğunu giderek zayıflatacak ve bu da eylemli uygulamaların yerleşik duruma geçmesine neden olacaktır.”
denilerek, TBMM Kararının eylemli bir içtüzük değişikliği niteliğinde olduğu kararına varmıştır. Dolayısıyla Yüce Mahkeme eylemli bir içtüzük değişikliği niteliğinde olan TBMM kararlarının Anayasa Mahkemesinin denetimi kapsamında olduğuna karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesinin Meclis kararlarının denetimine dair verdiği bir başka karardaaçıkça "kural iradesinin Meclis kararı örtüsü altında gerçekleştirilmesi, hukuk devleti ve özgürlükler bakımından kimi zararlar doğurabilir" denmekte ve Meclis kararlarının bu nitelikleri haiz olduğu hallerde denetlenme zorunluluğunun altı çizilmektedir. Böylelikle Mahkeme, kendi ifadesiyle "Anayasayı dolanma girişimlerinin" hukuksal korumadan faydalanma imkanının önüne geçmek istemiştir.(E.2007/62, K.2007/66, k.t.05.7.2007) Anayasa Mahkemesi bu tavrı 1961 Anayasası döneminden beri benimsemiştir. Mahkeme, görev hususunu değerlendirirken bu nokta üzerinde durmaktadır.
Anayasanın 133 üncü maddesinde; radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun dokuz üyeden oluşacağı, üyelerin, siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçileceği ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev sürelerinin yasayla düzenleneceği kurala bağlanmıştır. TBMM Başkanlığının anılan işlemi ile bu işlemin ayrılmaz parçası olan 1096 sayılı TBMM Kararının Arif Fırtına’nın seçilmesine ilişkin bölümü, seçimlerin ilkelerinin belirlendiği Anayasanın 133 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Üyeler, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir.” hükmünün ihlali niteliğindedir.
Bu noktada, önce ilgili normların lafzı, ardından ruhu dikkate alınmalı ve bu iki yorum birlikte değerlendirilerek, Anayasanın amacına uygun bir sonuca varılmalıdır. Yukarıda izah edildiği gibi, normların lafzı hiçbir şüpheye yer bırakmayacak açıklıkla, oy oranını değil, siyasi parti grubuna düşen üye sayısını esas almaktadır. Anayasanın ve ilgili kanun hükmünün ruhunu incelediğimizde ve böyle bir düzenleme getirmekle neyi hedeflediğine baktığımızda şu tabloyla karşılaşılmaktadır:
Kanun tasarı metninde belirtildiği gibi, genel olarak Avrupa Birliği mevzuatı ve özelde Avrupa Birliği Görsel İşitsel Hizmetler Direktifi'yle uyumluluğu gözetilerek ihdas edilen 6112 sayılı kanun, yayıncılık esaslarını düzenlerken, bunları denetlemekle görevli kamu otoritesinin, kamunun farklı tüm dil, din, cins, eğilim, kanaatlerine saygılı bir biçimde teşkilini hedefler. Bu açıdan yayıncıyı denetlemekle yükümlü olan kamu otoritesi bu denetim faaliyetini yürütürken, ayrıksı, eleştirel, hatta şok edici fikirlerin hakim siyasi görüş lehine törpülenmesini değil, aksine bunların Anayasayla ve diğer uluslararası insan hakları mevzuatıyla da korunan ifade özgürlüğü ve yayın hakkı çerçevesinde korunmasını sağlamakla yükümlüdür. Bu meyanda RTÜK faaliyeti bir kamu hizmetidir ve demokratik devlet ilkesine uygun olarak icra edilmelidir. Anayasa, düşünce ve ifade özgürlüğü, yayın özgürlüğü ve hakkı gibi hükümleriyle beraber düşünüldüğünde, RTÜK'ün teşkilinde bu dengeyi gözetmektedir. Anayasanın RTÜK üye seçimlerinde her siyasi parti grubuna düşen kişi sayısını esas alması, ülkede yayıncılık faaliyetlerini denetlemekle yükümlü kamu otoritesinin, hakim siyasi görüş boyunduruğuna girmesinin önüne geçme amacı güttüğünü bize gösterir. Böylelikle mecliste temsil imkanı bulan her siyasi parti, RTÜK'te de temsil edilecek, Anayasanın öngördüğü çoğulculuk esasına bu şekilde yaklaşılacaktır. Tam da bu nedenle, boşalan yerin hangi siyasi parti tarafından doldurulacağına karar vermek, meclisin kahir ekseriyetine bırakılmamalıdır. Bırakıldığı takdirde mecliste hakim olan çoğunluk, kendi partisinden olmasa da, savunduğu siyasi ilkeler lehine bir tercihte bulunarak, kendi görüşünü veya kendine yakın görüşü benimseyen bir kimseyi bu göreve atayacaktır. Böylelikle RTÜK'teki temsili eşit şekilde hak eden iki parti arasındaki denge, siyasi hakim irade lehine bozulacaktır.
Bu durum açıklanan sebeplerle uluslararası mevzuata, Anayasanın ve ilgili kanunun lafzına ve ruhuna uygun değildir. Öte yandan, boşalan üyeliğin yerine doğrudan parlamentoda çoğunluğu elde bulunduran siyasi partinin ve dolayısıyla siyasi iktidarın tercih etmeyeceği bir adayın yerleştirilmesi için de herhangi bir hukuki dayanak bulunmamaktadır.
Anayasanın 95 inci maddesinde; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürüteceği kurala bağlanmıştır.
TBMM İçtüzüğünde, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliklerinin seçimi sürecinde, siyasi parti gruplarının üye sayısının eşitliği halinde hangi yöntemle üyelik seçiminin gerçekleştirileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. TBMM İçtüzüğü’nün, ‘İçtüzüğün değiştirilmesi’ başlıklı 181 inci maddesinde;
“MADDE 181– İçtüzükte değişiklik yapılmasını öngören teklifler, milletvekillerince yapılabilir. Bunlar hakkında, kanun teklifleri hakkındaki hükümler uygulanır.
Bu teklifler, Anayasa Komisyonunda incelendikten sonra, bu Komisyonun raporu esas olmak üzere, Genel Kurulda görüşülür ve sonuçlandırılır.
Anayasa Komisyonu, İçtüzükte gördüğü boşluk ve aksaklıkları ve bunların doldurulması ve düzeltilmesi için uygun gördüğü tedbirleri, bir rapor halinde Meclis Başkanlığına sunar. Bu rapordaki görüşler Başkanlık Divanınca da benimsenirse, Meclis Başkanı İçtüzükte gerekli değişiklik tekliflerinin yapılması için Genel Kurulu uyarır.
İçtüzük değişiklikleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı olarak Resmî Gazetede yayımlanmakla yürürlüğe girer; kararda, ileriye ait başkaca bir yürürlük tarihi de gösterilebilir.”
hükmüne yer verilmiştir.
İçtüzükteki boşlukların nasıl doldurulacağı ve İçtüzüğün nasıl değiştirileceği yine İçtüzükte açıkça düzenlenmiştir. TBMM Başkanlığı, başvuru konusu işlem ve kararla, İçtüzükteki bir boşluğu, yine İçtüzüğe aykırı olarak ve eylemli biçimde doldurmuş/değiştirmiştir.
Anayasasının 148 inci maddesinde; yasaların, yasa hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetlemek ve bireysel başvuruları karara bağlamak Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Başvuru konusu TBMM Başkanlığı işlemi ile bu işlemin ayrılmaz parçası olan 1096 sayılı TBMM Kararının Arif Fırtına’nın seçilmesine ilişkin bölümü Anayasanın 95 inci ve 133üncü maddelerine aykırıdır. Bu nedenle öncelikle TBMM Kararının anılan bölümü yürürlüğü durdurulmalı, daha sonra TBMM Başkanlığının işlemi ile 1096 sayılı TBMM Kararının Arif Fırtına’nın seçilmesine ilişkin bölümünün iptaline karar verilmelidir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Kamu Hukukunda yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için, bir düzenlemenin uygulanması hâlinde telâfisi güç veya imkânsız zararların doğması ve bu düzenlemenin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda, 1096 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyelikleri İçin Yapılan Seçime Dair Kararın Arif Fırtına’nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümü yönünden, bu iki şart birlikte gerçekleşmiştir.
Anayasanın RTÜK üye seçimlerinde her siyasi parti grubuna düşen kişi sayısını esas alması, ülkede yayıncılık faaliyetlerini denetlemekle yükümlü kamu otoritesinin, hakim siyasi görüş boyunduruğuna girmesinin önüne geçme amacını taşımaktadır.
1096 sayılı Meclis Kararının 21 Temmuz 2015 tarihli Resmi Gazetede yayımının ardından, 22 Temmuz 2015 tarihinde RTÜK Başkanının belirlenmesine ilişkin yapılan seçimde, hiçbir aday yeterli oy alamamıştır. Bu nedenle, 29 Temmuz 2015 Çarşamba günü saat 11:00’da başkanlık seçimi için yeniden toplanılmasına karar verilmiştir. Bu bakımdan 1096 sayılı “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyelikleri İçin Yapılan Seçime Dair Kararın Arif Fırtına’nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümünün yürürlüğünün durdurulması başkanlık seçiminde ortaya çıkacak iradeyi belirlemesi açısından telâfisi güç veya imkânsız zararların doğmasına neden olacaktır. Kurulun diğer kararları açısından da değişik bir iradenin ortaya çıkmasına neden olacağından Anayasanın 133 üncü maddesinde öngörülen amaçlar bakımından da telâfisi güç veya imkânsız zararların doğması kaçınılmaz olacağından yürürlüğün durdurulması talebinde bulunulmuştur.
V. SONUÇ VE İSTEM
TBMM Genel Kurulunun 14 Temmuz 2015 tarihli 7. Birleşiminde açılan usul tartışması sonucunda ortaya çıkan Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalacak Halkların Demokratik Partisi Grubu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grubunadüşen üyelik için yapılacak seçimde her iki partiden de ikişer adayın adına birleşik oy pusulasında yer verilmesine ilişkin eylemli İçtüzük değişikliği niteliğindeki TBMM Başkanlığı işlemi ile bu işlemin ayrılmaz parçası ve eylemli İçtüzük değişikliğinin devamı niteliğindeki14.07.2015 tarihli ve 1096 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyelikleri İçin Yapılan Seçime Dair Kararın Arif Fırtına’nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümü Anayasanın 95 inci ve 133 üncü maddelerine aykırı olduğundan şekil bakımından iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar 1096 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyelikleri İçin Yapılan Seçime Dair Kararın Arif Fırtına’nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümünün yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2015/71
Karar Sayısı : 2015/79
Karar Tarihi: 3.9.2015
R.G. Tarih - Sayı : 07.10.2015 - 29495
İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Levent GÖK, Engin ALTAY, Özgür ÖZEL ile birlikte 114 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU :
1- Eylemli İçtüzük değişikliği niteliğinde olduğu ileri sürülen, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunun 14.7.2015 tarihli 7. Birleşiminde açılan usul tartışması sonucunda tesis edilen, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda (RTÜK) boşalacak Halkların Demokratik Partisi Grubu (HDP) ile Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna (MHP) düşen üyelik için yapılacak seçimde her iki partiden ikişer adayın adına birleşik oy pusulasında yer verilmesine ilişkin TBMM Başkanlığı işleminin,
2- 14.7.2015 tarihli ve 1096 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyelikleri İçin Yapılan Seçime Dair TBMM Kararı'nın, Arif FIRTINA'nın RTÜK üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümünün,
Anayasa'nın 95. ve 133. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek şekil bakımından iptallerine ve 1096 sayılı TBMM Kararı'nın, Arif FIRTINA'nın RTÜK üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümünün yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
I- İPTALİ İSTENİLEN METİNLER
A- İptali İstenilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İşlemi
TBMM Genel Kurulunun 14.7.2015 tarihli 7. Birleşiminde açılan usul tartışması sonucunda tesis edilen TBMM Başkanlığı işlemi şöyledir:
"Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalacak Halkların Demokratik Partisi Grubu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen üyelik için yapılacak seçimde her iki partiden ikişer adayın adına birleşik oy pusulasında yer verilmesi."
B- İptali İstenilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı
TBMM Genel Kurulunun 14.7.2015 tarihli 7. Birleşiminde alınan, Arif FIRTINA'nın RTÜK üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümün de yer aldığı 1096 sayılı TBMM Kararı şöyledir:
"15.02.2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 35'inci maddesi uyarınca, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda 14.07.2015 tarihinde boşalacak üç üyelik için Genel Kurulun 14.07.2015 tarihli 7'nci Birleşiminde yapılan seçim sonucunda aşağıda adı ve soyadı yazılı adaylar Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliklerine seçilmiştir.
ADI VE SOYADI ADAY GÖSTEREN SİYASİ PARTİ GRUBU
Prof. Dr. İlhan YERLİKAYA
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
Esat ÇIPLAK
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
Arif FIRTINA
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu"
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Volkan HAS tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu, iptali istenilen TBMM Başkanlığı işlemi ve TBMM Kararı ile dayanılan Anayasa ve ilgili görülen İçtüzük kurallarıyla bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Anayasa'nın 148. maddesinin birinci fıkrasında "Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler.", 85. maddesinde ise "Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbeş gün içerisinde kesin karara bağlar."denilmektedir.
3. Anayasa'nın 85. maddesinde sözü edilen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine ilişkin TBMM kararları ile Anayasa'nın 148. maddesinde belirtilen TBMM İçtüzüğü'nün hukuki nitelikleri bakımından birer parlamento kararı olduklarında duraksama bulunmamaktadır. Anayasa'da sayılarak gösterilen bu kararlar dışında kalan parlamento kararları Anayasa'ya uygunluk denetimine bağlı tutulamamaktadır.
4. TBMM Genel Kurulunun 14.7.2015 tarihli 7. Birleşiminde açılan usul tartışması sonucunda, RTÜK'te boşalacak HDP Grubu ile MHP Grubuna düşen üyelik için yapılacak seçimde her iki partiden ikişer adayın adına birleşik oy pusulasında yer verilmesine ilişkin olarak TBMM Başkanlığınca tesis edilen işlem dava konusu yapılmış ise de, söz konusu uygulamaya dair alınmış bir Genel Kurul kararı bulunmadığından, parlamento kararı ve dolayısıyla içtüzük değişikliği niteliğinde olmayan TBMM Başkanlığı işleminin anayasa yargısı denetimine tâbi olmayacağı açıktır. Açıklanan nedenle, TBMM Başkanlığı işlemine yönelik iptal talebinin görevsizlik nedeniyle reddi gerekir.
5. Anayasa'nın 133. maddesinin ikinci fıkrasına göre RTÜK, dokuz üyeden oluşmakta ve üyeleri, siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterilecek adaylar arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle TBMM Genel Kurulunca seçilmektedir. Buna karşılık, siyasi parti gruplarının üye sayılarının eşit olması hâlinde nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiğine dair bir hüküm Anayasa'da ve TBMM İçtüzüğü'nde bulunmamaktadır.
6. Dava konusu TBMM Kararı ile herhangi bir kural konulmamakta, Anayasa'nın 133. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanmasından ve iki siyasi parti grubunun üye sayılarının eşit olması nedeniyle RTÜK üyeliğinin bu parti grupları arasında kendiliğinden dağıtımının yapılamamasından kaynaklanan sorunu çözmeye yönelik ve bu hususla sınırlı bir seçim yapılmaktadır. Bu itibarla, dava konusu TBMM Kararı'nın düzenleyici işlem ve İçtüzük değişikliği niteliğinde olmadığı, mevcut sorunla sınırlı ve bu sorunu çözmeye yönelik münferit bir parlamento kararı olduğu açıktır. Bu nedenle, söz konusu TBMM Kararı'nın, Arif FIRTINA'nın RTÜK üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümüne yönelik iptal talebinin de görevsizlik nedeniyle reddi gerekir.
7. Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR ile Erdal TERCAN bu görüşe katılmamışlardır.
III- HÜKÜM
A- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 14.7.2015 tarihli 7. Birleşiminde açılan usul tartışması sonucunda tesis edilen, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalacak Halkların Demokratik Partisi Grubu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen üyelik için yapılacak seçimde her iki partiden ikişer adayın adına birleşik oy pusulasında yer verilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı işleminin şekil bakımından iptali talebinin görevsizlik nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B- 14.7.2015 tarihli ve 1096 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyelikleri İçin Yapılan Seçime Dair Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'nın, Arif FIRTINA'nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümünün şekil bakımından iptali talebinin görevsizlik nedeniyle REDDİNE, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR ile Erdal TERCAN'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
3.9.2015 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
Burhan ÜSTÜN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Erdal TERCAN
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 14.7.2015 tarihli 7. Birleşiminde açılan usul tartışması sonucunda ortaya çıkan, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalacak Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grubu ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grubuna düşen üyelik için yapılacak seçimde her iki partiden ikişer adayın adına birleşik oy pusulasında yer verilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı işlemi ile 14.7.2015 tarihli ve 1096 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyelikleri İçin Yapılan Seçime Dair Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'nın, Arif FIRTINA'nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümünün, Anayasa'nın 95. ve 133. maddelerine aykırılıkları ileri sürülerek şekil bakımından iptallerine yönelik başvurunun çoğunluk kararıyla görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
2. İptal talebinin, 14.7.2015 tarihli ve 1096 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyelikleri İçin Yapılan Seçime Dair Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'nın, Arif FIRTINA'nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümünün esasının incelenmesi gerektiğini düşündüğümüzden aşağıda belirtilen gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmadık.
3. Dava dilekçesinde, 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi sonuçlarına göre Milliyetçi Hareket Partisi ile Halkların Demokratik Partisi gruplarının eşit sayıda milletvekiline sahip olmaları nedeniyle, RTÜK'te boşalan ve dağıtımı kendiliğinden yapılamayan bir üyeliğin hangi parti grubuna verileceği konusunda kura yöntemine başvurulması gerektiği, TBMM'nin yerleşik uygulamalarının da bu yönde olduğu, her iki parti grubu adaylarının birlikte seçime tâbi tutulmasının Anayasa'nın 133. maddesine aykırı olduğu, öncelikle TBMM Başkanlığının söz konusu üyeliğin hangi parti grubuna verileceğini tespit etmesi gerektiği, eylemli İçtüzük değişikliği niteliğinde olan bu kararın, İçtüzük hükümlerinin değiştirilme usul ve yöntemini belirleyen İçtüzüğün 181. maddesine uyulmamış olması sebebiyle aynı zamanda Anayasa'nın 95. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4. Çoğunluk gerekçesinde iki siyasi parti grubunun üye sayılarının eşit olması nedeniyle RTÜK üyeliğinin bu parti grupları arasında kendiliğinden dağıtımının yapılamamasından kaynaklanan sorunu çözmeye yönelik ve bu hususla sınırlı bir seçim yapıldığı, bu nedenle dava konusu TBMM Kararı'nın düzenleyici işlem ve İçtüzük değişikliği niteliğinde olmadığı, mevcut sorunla sınırlı ve bu sorunu çözmeye yönelik münferit bir parlamento kararı olduğu ifade edilmiştir.
5. Anayasa koyucu, RTÜK'ün oluşumunda siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında temsili ilkesini öngörmüştür. Anayasa'nın 133. maddesine 21.6.2005 tarihinde eklenen ikinci fıkraya göre, "Radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu dokuz üyeden oluşur. Üyeler, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev süreleri kanunla düzenlenir."
6. RTÜK üyelerinin seçimini düzenleyen 15.2.2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 35. Maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre de, "Seçim için, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday gösterilir ve Üst Kurul üyeleri bu adaylar arasından her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Ancak, siyasî parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak seçimlerde kime oy kullanılacağına dair görüşme yapılamaz ve karar alınamaz".
7. Anayasa'nın 133. maddesinde RTÜK'nun dokuz üyeden oluşacağı, üyelerinin siyasi parti gruplarının üye sayıları oranında belirlenecek üye sayılarının ikişer katı adaylar arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle TBMM Genel Kurulu tarafından seçileceği belirtilmiştir. Ancak, Anayasa ve TBMM İçtüzüğünde siyasi parti gruplarının üye sayılarının eşit olması halinde nasıl bir yöntem izleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.
8. Anayasa'nın 148. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 3. maddelerine göre Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Anayasa'ya şekil ve esas bakımlarından uyguluğunu denetler. "Norm yaratıcı niteliğiyle diğer parlamento kararlarından ayrılan İçtüzüğün iktidar-muhalefet ilişkilerinde ve Meclis iradesinin gerçeğe uygun biçimde yansıtılmasında büyük önem taşıdığı bir gerçektir. Normlar hiyerarşisinde en üst noktada yer alan Anayasa, yasalar gibi İçtüzüğün de dayanağı ve belirleyicisidir. Bu nedenle demokratik bir devlette meclislerin kendi iç çalışmalarını serbestçe düzenleme konusundaki yetkileri de Anayasa ile sınırlıdır(Anayasa Mahkemesinin 31.1.2002 tarih ve E:2001/129 ve K:2002/24 sayılı kararı)".
9. Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili önceki kararlarında da ifade edildiği üzere, yasama organınca Anayasa'da öngörülenlerden başka isimler altında ve başka yöntemler uygulanarak oluşturulan yasama işlemlerinin Anayasa Mahkemesi'nin denetimine bağlı olup olmadığının saptanmasında bu işlemlerin nitelik ve kapsamlarının gözetilmesi zorunludur. Bu nitelikteki bir işlemin denetiminin Anayasa Mahkemesi'nin görev alanına girip girmediği belirlenirken, meydana getirilen metnin oluşturulmasında uygulanacak yöntem kadar içeriğinin niteliği üzerinde durulması, değer ve etkisinin ortaya konulması denetime bağlı tutulan işlemlerle eşdeğerde ve etkinlikte ise denetiminin yapılması gerekir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 28.12.1999 tarih ve E:1999/37 ve K:1999/49 sayılı, 1.5.2007 tarih ve E:2007/45 ve K:2007/54 sayılı kararlarında da, Anayasa'da açıkça belirtilenler dışında kalan yasama organı işlem ve kararlarının Anayasa Mahkemesi denetimine bağlı olup olmadığının saptanmasında, işlem ve kararın oluşmasındaki yöntem kadar bunların konusu, amacı ve niteliği üzerinde de durulması, etki ve değerlerinin göz önünde tutulmasının gerektiği, bunların, Anayasa'nın uygunluk denetimine bağlı tutulan işlemlerle aynı değer ve etkide olması halinde denetiminin yapılmasının hukuk devleti ilkesinin zorunlu bir sonucu olduğu belirtilmiştir.
10. Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararlarında TBMM Genel Kurulu kararının içeriğinin o karara İçtüzük kuralı niteliği kazandırmaya yeterli olduğu, kararın alınmasında İçtüzüğün değiştirilmesine ilişkin yönteme uyulmamasının kararın niteliğini değiştirmeyeceği gerekçesine yer verilmiştir. Yine Mahkemeye göre, "İçtüzükte yer alan bir kuralın uygulanması yeni bir İçtüzük düzenlemesi ya da değişikliği niteliğinde değildir. İçtüzüğün bir kuralının değiştirilmesi ya da İçtüzüğe yeni bir kural konulması niteliğinde olan TBMM Genel Kurulu kararları ise, yeni bir İçtüzük kuralı sayılır. Bu tür kararların belirli bir olaya ilişkin olarak alındığı, süreklilik kazanan bir İçtüzük kuralı olmadığı, bu nedenle, İçtüzük düzenlemesi niteliğinde görülemeyeceği ileri sürülemez(Anayasa Mahkemesinin 28.12.1999 tarih ve E:1999/37 ve K:1999/49 sayılı kararı)".
11. Anayasa'nın 133. maddesinin ikinci fıkrası, RTÜK'ün oluşumu konusunda soyut, genel, kişilik dışı ve objektif bir ölçüt belirlemiştir. Buna göre RTÜK üyeliği seçimi, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle yapılacaktır. RTÜK üyelerinin TBMM tarafından ve siyasi parti gruplarının üye sayısı esas alınmak suretiyle seçilmesinin nedeni, ilgili anayasal hükmün gerekçesinde, radyo ve televizyon yayınlarının kamuoyunun oluşumunda çok önemli bir etkisinin bulunması, RTÜK'ün radyo ve televizyonların faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemekle görevli ve yetkili olması sebebiyle üyelerinin seçiminde, diğer düzenleyici ve denetleyici kurumlardan farklı olarak TBMM'nin yetkili kılındığı ve bu seçimde siyasi parti gruplarının adaylarının adalete uygun bir oranda belirlenmesi gerektiği şeklinde ifade edilmiştir.
12. Anayasa koyucunun özel önem atfettiği RTÜK'ün, özerkliğini ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik bu ölçütün uygulanması sırasında, siyasi parti gruplarının üye sayılarının eşitliği sebebiyle karşılaşılan sorunun çözümünde de soyut, genel, kişilik dışı ve objektif bir yöntemin benimsenmesi, Anayasa'nın öngördüğü ölçütün mahiyeti ve anayasa koyucunun gözettiği amaç bakımından zorunludur. Dava konusu kararda ise, üye sayıları eşit olan her iki siyasi parti grubunun bildirdiği adayların birlikte seçime tâbi tutulmaları suretiyle söz konusu üyeliğin, hangi siyasi parti grubuna düşeceği konusunda Genel Kurula ve bu bağlamda Meclis çoğunluğuna belirleme yetkisi tanınmıştır. Böylece, Genel Kurul, Anayasa'nın 133. maddesine göre salt adayların seçimi konusunda yetkili iken, bu seçim yöntemiyle Anayasa'ya aykırı olarak, söz konusu üyeliğin hangi siyasi parti grubuna verileceği konusunda da yetkili kılınmıştır. Böylelikle RTÜK'ün oluşumunda öngörülen anayasal ölçüt Genel Kurul çoğunluğunun iradesine bağlı ve bağımlı hale getirilmiş, RTÜK üyeliğinin hangi parti grubuna verileceğinin, siyasi partiler arasında yapılacak pazarlıklara göre değişiklik gösterebilmesine imkan sağlayan bir yöntem kabul edilerek seçim yapılmıştır. Bunun ise anayasa koyucunun RTÜK'ün özerkliğini ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik amacıyla bağdaşmadığı açıktır. Bu durum karşısında dava konusu TBMM Kararı'nın, "Meclisin çalışmasıyla ilgili yöntem ve esaslara" ilişkin olması ve TBMM İçtüzüğü'nde RTÜK üye seçimine ilişkin bir hükmün bulunmaması karşısında yeni bir İçtüzük hükmü ihdas etmesi nedenleriyle eylemli İçtüzük değişikliği niteliğinde olduğu açıktır. Bu nedenle, Çoğunluk gerekçesindeki, "iki siyasi parti grubunun üye sayılarının eşit olması nedeniyle RTÜK üyeliğinin bu parti grupları arasında kendiliğinden dağıtımının yapılamamasından kaynaklanan sorunu çözmeye yönelik ve bu hususla sınırlı bir seçim yapıldığı, bu nedenle dava konusu TBMM Kararı'nın düzenleyici işlem ve İçtüzük değişikliği niteliğinde olmadığı" şeklindeki gerekçeye katılma olanağı bulunmamaktadır.
13. Öte yandan, yine gerekçede ifade edilen, "mevcut sorunla sınırlı ve bu sorunu çözmeye yönelik münferit bir parlamento kararı" olması nedeniyle denetlenemeyeceğine ilişkin düşünce de belirsizdir. Zira, bundan sonra iki siyasi parti grubunun üye sayılarının eşit olması nedeniyle RTÜK üyeliğinin bu parti grupları arasında kendiliğinden dağıtımının yapılamadığı tüm hallerde dava konusu TBMM Kararı'nda öngörülen yöntemin uygulanmasına engel bir durum söz konusu değildir. Bu nedenle çoğunluk gerekçesi, tahmin ve beklentiye dayalı bir yorumdan ibarettir.
14. Belirtilen gerekçelerle, iptali istenilen TBMM Kararı'nın, "Meclisin çalışmasıyla ilgili yöntem ve esaslara" ilişkin olması ve TBMM İçtüzüğü'nde RTÜK üye seçimine ilişkin bir hükmün bulunmaması karşısında yeni bir İçtüzük hükmü ihdas etmesi nedenleriyle eylemli İçtüzüğü değişikliği niteliğinde olduğu ve Anayasa'nın 148. ve 6216 sayılı Kanun'un 35. maddelerine göre anayasa yargısı denetimine tabi olduğu anlaşılmakla TBMM Kararı'nın, Arif FIRTINA'nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçilmesine dair bölümünün iptaline ilişkin başvurunun esasının incelenmesine karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmadık.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) görev ve yetkileri "Genel olarak" Anayasa'nın 87 nci maddesinde sayılmıştır. Buna göre TBMM'nin görev ve yetkileri:
- Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak,
- Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek,
- Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek,
- Bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek,
- Para basılmasına karar vermek,
- Savaş ilanına karar vermek,
- Milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak,
- TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğun kararı ile genel ve özel af ilanına karar vermek,
- Anayasanın diğer maddesinde öngörülen yetkileri ve görevleri yerine getirmektir.
1982 Anayasası'nın ilk orijinal metninde yukarıda sayılan görevler dışında, 102 nci madde ile Cumhurbaşkanı'nın seçimi görevi de TBMM'ne verilmiştir. (31.5.2007 tarih ve 5678 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliğinden sonra ise Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi sistemi öngörülmüştür.) Ancak, Anayasa'nın "Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, radyo ve televizyon kuruluşları ve konuyla ilişkili haber ajansları" başlıklı 133 ncü maddesinde 21.6.2005 tarih ve 5370 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) tüm üyelerinin TBMM'ce seçilmesi görevi de TBMM'ne verilmiş; 7.5.2010 tarih ve 5982 sayılı Kanunla Anayasanın 74 ncü maddesinde yapılan değişiklikle TBMM'ne bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu'nun başkanı konumundaki "Kamu Başdenetçisi" nin (Ombudsmanın) seçilmesi görevi de TBMM'ne verilmiş; aynı tarihli Anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşunu düzenleyen 146 ncı maddesinde yapılan değişiklikle, Anayasa Mahkemesi üyelerinden 3 ünü (2 si Sayıştay'ca, 1 i baro başkanlarınca seçilen 3 er aday içinden) seçmek görevi de yine TBMM'ne verilmiştir. Anılan Anayasa değişiklikleri yapılırken de Anayasa'nın 148 ve 85 nci maddelerinde bu değişikliklere paralel düzenleme yapılmamış olduğundan; Anayasa Mahkemesi'ne TBMM İçtüzüğünün şekil ve esas bakımlarından Anayasa'ya uygunluğunu denetleme; yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi hallerinde de, anılan TBMM Genel Kurul kararının alındığı tarihten başlayarak 7 gün içinde ilgili veya diğer bir millet vekilinin başvurması halinde, bu konuda bir karar verme yetkisi tanındığı görülmektedir.
Ne var ki Anayasa hükümlerinin yorumlanmasında sadece ilgili maddelerin değil, konuyu düzenleyen tüm hükümlerin birlikte değerlendirilip sonuca gidilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, salt Anayasa'nın 85 ve 148 nci maddelerinin esas alınarak sonuç çıkarılması doğru olmayıp, 87 nci maddesinde belirtilen "Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetki ve görevleri" de dikkate alınıp TBMM'nin Anayasa Mahkemesi'nin yargı denetimine tâbi tasarrufları saptanırken 74 (Kamu Başdenetçisi seçmek), 133 (RTÜK üyelerini seçmek) ve 146 ncı (Anayasa Mahkemesi üyelerinden 3 ünü seçmek) maddelerinin de gözönüne alınması Anayasa koyucunun iradesine uygun düşecektir. Yani, Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları ile geliştirdiği "eylemli içtüzük değişikliği" hallerinde Anayasal denetim yapma ve 85 nci maddede sayılan durumlarda (yasama dokunulmazlığının kaldırılması veya milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin TBMM Genel Kurul kararlarının varlığı halinde) ve nihayet usulüne uygun yapılan TBMM İçtüzük değişikliklerinin şekil ve esas denetimlerini yapmak dışında da, RTÜK üyeliği seçimi, kamu başdenetçisinin seçimi ve Anayasa Mahkemesi üyelerinden 3 ünün seçimine ilişkin TBMM Genel Kurul kararlarının Anayasa Mahkemesi'nin denetimi dışında bırakıldığını söylemek isabetli bir yorum yöntemi olmayacaktır. İlgili Anayasa hükümlerinde (Madde 74, 133 ve 146 da) TBMM'nin seçim yöntemi konusunda detaylı düzenlemeler olmasına karşın, davanın somutunda olduğu gibi, anılan parlamento kararlarında tatbik edilen yöntemin Anayasadaki hükümlerle bağdaşmadığı öne sürüldüğünde, bu konularda TBMM İçtüzüğünde hiç bir hükmün de bulunmadığı dikkate alınarak, yapılan uygulamanın (TBMM kararının) tıpkı Anayasa Mahkemesi'nin geliştirdiği içtihatlarda olduğu gibi "içtüzük hükmü ihdası" mahiyetini taşıyıp taşımadığı, bu yönü itibariyle de Anayasanın özel düzenlemelerindeki (md. 74, 133, 146) emredici hükümlere uyarlı düşüp düşmediğinin 148 nci maddede belirtilen kişilerce Anayasa Mahkemesine öngörülen süre içinde getirilmesi halinde Anayasa Mahkemesi'nce de gerekli Anayasal denetimin yapılması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 117 milletvekilince yapılan başvurunun kabulü ile işin esasına geçilmesi ve RTÜK üyeliği için yapılan seçimin (TBMM kararının) Arif FIRTINA'nın RTÜK üyeliğine seçilmesine ilişkin bölümünün Anayasal denetiminin yapılması gerektiği kanaatinde olduğumdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamadım.