“Anayasanın 152 inci maddesinin 1 inci fıkrasında; “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır” hükmüne yer verilmiştir.
Olaya uygulanacak TCK.nun İmar Kirliliğine Neden Olma başlıklı 184. maddesi şu şekildedir.
(1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tâbi yerlerde uygulanır.
(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar plânına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(6) Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./21.mad) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz.
Mahkememizce maddenin özellikle Anayasanın suç ve cezalara ilişkin hükümleri düzenleyen 38. maddesi ile 10. ve 19. maddelerine aykırı olduğu değerlendirilmiştir şöyle ki, maddenin 1. fıkrasında yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan ya da yaptıran kişinin 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı belirtilmiş iken maddenin 5. fıkrasında kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, kamu davası açılmayacağı, açılmış olan kamu davasının düşeceği, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağı hükmü düzenlenmektedir.
Dava dosyasındaki belgelerden de anlaşılacağı üzere bu davalar belediyelerce imara aykırılığın saptanmasından sonra yapı tatil zabtı düzenlendikten sonra savcılığa gönderilmekte ve ilgili maddeden dava açılmaktadır.
Yapı tatil zaptı düzenlenmesinden sonra imara aykırılıktan yapı tatil zaptı düzenlenen binanın öngörülen sürede ilgilisi tarafından yıkılmaması halinde belediye tarafından yıkılması gerekmektedir. Aksi durumda yıkım kararı alıp yıkımı gerçekleştirmeyen ilgili belediye görevlileri hakkında TCK’nun 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu oluşacaktır.
Suç konusunu oluşturan bina veya yapının yıkılması halinde imara aykırılığın giderilmiş olacağında kuşku yoktur. Bu durumda Kanunun 5. maddesi uyarınca imara aykırılık giderilmiş olduğundan sanığa ceza verilemeyecektir.
Daha açık bir ifadeyle belediye görevlilerinin imara aykırı olması ve yapı tatil zaptı bulunması nedeniyle yıkmak zorunda oldukları binayı, görevlerini yapmadıkları için sanık suçlu duruma gelmekte ve Kanunun 1. fıkrası ile 5. fıkrası arasında çelişki meydana gelmektedir.
5. fıkrada düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması bakımından imara aykırılığın bizzat giderilmesi ya da 3. şahıs ya da kurum tarafından ortadan kaldırılması hali bakımından fark bulunmamaktadır. (Yargıtay 4. CD., 23.2.2011, 2009/1388-2011/2394)
İlgili Kanununun ceza hukukunun amacı bakımından da Anayasaya aykırı olduğu değerlendirilmiştir.
Madde gerekçesinde, “ülkemizdeki plansız kentleşme ve kaçak yapılaşmanın ciddi bir sorun haline gelmesi” şeklinde açıklanmıştır.
Suç bir tarife göre, toplumun huzur ve sükununu bozdukları için yapılmaları yasak edilmiş ise işlenmeleri halinde cezayı müeyyideye maruz bulunan fiillere denilmektedir. (BAYRAKTAROGLU, H. 1977). Başka bir tarife göre ise suç; halkın güvenliğini korumak için devletçe neşir ve ilan edilen ve ceza tehdidini havi olan bir konunun, sorumlu bir şahıs tarafından icrai ve ihmali olabilen harici bir hareketle ve bir veya vazifeyi müstenit olmayarak ihlal edilmesidir (ÖZDÖNMEZ H. 1965).
Suç tariflerinden de anlaşıldığı üzere suç teşkil edecek fiillerin toplumsal düzeni, toplumun huzur ve sükununu halkın güvenliğini bozacak nitelikte olmalı ve bu kavramları koruma amacına yönelmiş olmalıdır. Az yukarıda da değinildiği üzere imara aykırılığı gidermek belediyelerin görevindedir ve yıkım için yetkileri de bulunmaktadır. Ayrıca imara aykırı yapılanma halinde idari yaptırım uygulanmakta ve imara aykırılıktan düzenlenen para cezaları belediyelerce tahsil edilmektedir. Belediyelerce imara aykırılığın giderilmesini sağlamak yerine bu hususun belediyelerce yeterli ölçüde gerçekleştirilemediği düşüncesinden hareketle kamu kurumunca gerçekleştirilmesi gerekli düzenin ceza hukuku araç olarak kullanılarak sağlanmaya çalışılması ceza hukukunun amacına uygun düşmediği değerlendirilmiştir.
TALEP : Açıklanan nedenlerle TCK 184. maddesinin Anayasanın 38. maddesine aykırılığı nedeniyle tamamının ya da 5. fıkrasının iptaline karar verilmesi talep olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2015/69
Karar Sayısı : 2015/69
Karar Tarihi : 3.9.2015
R.G. Tarih-Sayı : Tebliğ edildi
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Gaziantep 19. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184. maddesinin Anayasa'nın 38. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Sanık hakkında imar kirliliğine neden olmak suçundan açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKMÜ
Kanun'un itiraz konusu 184. maddesi şöyledir:
"(1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.
(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(6) (Ek: 29/6/2005 - 5377/21 md.) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz."
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, başvuru kararı ve ekleri, Raportör Berrak YILMAZ tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu, itiraz konusu kanun hükmü ve dayanılan Anayasa kuralı ile bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi" başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiştir.
3. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği kurala bağlanmış, anılan fıkranın (a) numaralı bendinde de "İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı" sayılmıştır. Anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının, Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
4. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde de itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli kararında, Anayasa'ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa'nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
5. Yine İçtüzük'ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde de, Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede, başvuruda eksikliklerin bulunduğu tespit edilirse itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği; (2) numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
6. Yapılan incelemede, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin, altı fıkradan oluşan itiraz konusu maddede yer alan kuralların Anayasa'nın hangi maddelerine hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmediği anlaşılmıştır.
7. Açıklanan nedenlerle, 6216 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine aykırı olduğu anlaşılan itiraz başvurusunun, 6216 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından esas incelemeye geçilmeksizin reddi gerekir.
III- HÜKÜM
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184. maddesinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun, 6216 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından, esas incelemeye geçilmeksizin REDDİNE, 3.9.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
Burhan ÜSTÜN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Erdal TERCAN
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ