ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2013/65
Karar Sayısı : 2014/93
Karar Tarihi : 22.5.2014
R.G. Tarih-Sayı :
24.6.2015-29396
İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri M. Akif HAMZAÇEBİ ve Emine Ülker TARHAN ile
birlikte 125 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU : 14.3.2013 tarihli
ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun;
1- 4. maddesinin (3) numaralı fıkrasının son cümlesinin,
2- 9. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinin,
b- (7) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin,
c- (9) numaralı fıkrasında yer alan ".ile mevcut
sayaçların bir program dâhilinde mülkiyetinin devralınması." ibaresinin,
3- 10. maddesinin (3) ve (7) numaralı fıkralarının son
cümlelerinin,
4- 11. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin,
5- 15. maddesinin (3) numaralı fıkrasının,
6- 16. maddesinin (6) numaralı fıkrasının,
7- 22. maddesinin son cümlesinin,
8- Geçici 8. maddesinin,
9- Geçici 14. maddesinin (1) numaralı fıkrasının,
Anayasa'nın 2., 5., 7., 8., 11., 35., 48., 56., 90., 128., 138.,
153. ve 168. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
Kanun'un dava konusu kuralların da yer aldığı maddeleri
şöyledir:
"MADDE 4- (1) Piyasada, bu Kanun
hükümleri uyarınca lisans almak koşuluyla yürütülebilecek faaliyetler
şunlardır:
a) Üretim faaliyeti
b) İletim faaliyeti
c) Dağıtım faaliyeti
ç) Toptan satış faaliyeti
d) Perakende satış faaliyeti
e) Piyasa işletim faaliyeti
f) İthalat faaliyeti
g) İhracat faaliyeti
(2) Piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde
uymaları gereken usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
(3) Piyasada faaliyet gösterecek özel hukuk hükümlerine tabi tüzel
kişilerin, ilgili mevzuat hükümlerine göre anonim şirket veya limited şirket
olarak kurulması ve anonim şirketlerin sermaye piyasası mevzuatına göre borsada
işlem görenler dışındaki paylarının nama yazılı olması şarttır. Bu
şirketlerin ana sözleşmelerinde bulunması gereken hususlar yönetmelikle
düzenlenir.
MADDE 9- (1) Dağıtım faaliyeti,
lisansı kapsamında, dağıtım şirketi tarafından lisansında belirlenen bölgede
yürütülür. Dağıtım şirketi, lisansında belirlenen bölgede sayaçların okunması,
bakımı ve işletilmesi hizmetlerinin yerine getirilmesinden sorumludur. Piyasa
faaliyeti gösteren tüzel kişiler bir dağıtım şirketine ve dağıtım şirketi
piyasa faaliyeti gösteren tüzel kişilere doğrudan ortak olamaz. Dağıtım
şirketi, dağıtım faaliyeti dışında bir faaliyetle iştigal edemez. Dağıtım
faaliyetiyle birlikte yürütülmesi verimlilik artışı sağlayacak nitelikteki
piyasa dışı bir faaliyetin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar Kurum
tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. Genel aydınlatma,
dağıtım sistemi teknik ve teknik olmayan kayıplarını karşılamak amacıyla
kullanılmak üzere elektrik enerjisi satın alınması ile sistem teknik ve teknik
olmayan kayıplarını karşılamak için sözleşmeye bağlanan enerjinin
gerçekleşmeler nedeniyle fazlasının satışı bu hükmün istisnasıdır.
(2) Dağıtım şirketi, lisansında belirtilen bölgedeki dağıtım
sistemini elektrik enerjisi üretimi ve satışında rekabet ortamına uygun şekilde
işletmek, bu tesisleri yenilemek, kapasite ikame ve artırım yatırımlarını
yapmak, dağıtım sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan tüm dağıtım sistemi
kullanıcılarına ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda eşit taraflar arasında
ayrım gözetmeksizin hizmet sunmakla yükümlüdür.
(3) Dağıtım şirketi, ilgili yönetmelik hükümleri doğrultusunda yan
hizmetleri sağlamakla yükümlüdür.
(4) Dağıtım lisansında belirlenen bölgelerde talep tahminlerinin
hazırlanması ve TEİAŞ'a bildirilmesi görevi dağıtım şirketine aittir. Kurul bu
talep tahminlerini onaylar ve tahminler TEİAŞ tarafından yayımlanır.
(5) Kurul tarafından onaylanan talep tahminleri doğrultusunda
yatırım planlarının hazırlanması ve Kurul onayına sunulması, onaylanan yatırım
planı uyarınca yatırım programına alınan dağıtım tesislerinin projelerinin
hazırlanması ile gerekli iyileştirme ve kapasite artırımı yatırımlarının
yapılması ve/veya yeni dağıtım tesislerinin inşa edilmesi görevi ilgili dağıtım
sistemini işleten dağıtım şirketine aittir.
(6) 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları
Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yapılan özelleştirme sonrası elektrik
dağıtım tesislerinin iyileştirilmesi, güçlendirilmesi ve genişletilmesi için
yapılan yatırımların mülkiyeti kamuya aittir. Özelleştirilen elektrik dağıtım
tesis ve varlıklarına ilişkin her türlü işletme ile yatırım planlaması ve
uygulamasında onay ve değişiklik yetkisi Kurula aittir. Dağıtım hizmetinin bu
Kanunda öngörülen nitelikte verilmesini sağlayacak yatırımların yapılması
esastır. Kurum dağıtım faaliyetlerini yönlendirir, izler ve denetler. Kurul
tarafından onaylanmış yatırımlar, belirlenen sürede ve nitelikte
gerçekleştirilmediği takdirde 16 ncı madde hükümleri uygulanır.
(7) Dağıtım sistemi kullanıcılarının elektrik enerjisi
ölçümlerine ilişkin tesis edilen sayaçların mülkiyeti dağıtım şirketine aittir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla mevcut kullanıcıların
mülkiyetinde olan sayaçlar, işletme ve bakım hizmetleri karşılığı
kullanıcılardan iz bedelle devralınır. Uygulamaya ilişkin usul ve
esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
(8) Üretim veya tüketim tesisinin dağıtım sistemine bağlantısının;
bir başka üretim veya tüketim tesisine ait şalt sahası üzerinden veya bir
dağıtım hattına girdi-çıktı şeklinde yapılması hâlinde, müştereken kullanılan
veya girdi-çıktı yapılan şalt sahası veya iki ayrı dağıtım tesisine iki ayrı
hat ile bağlanan üretim veya tüketim tesisine ait şalt sahası dağıtım
sisteminin bir parçasıdır. Ancak, bu fıkra kapsamındaki dağıtım tesislerinin
işletme ve bakımı, ilgili üretim veya tüketim tesisi sahibi kişilere gördürülebilir.
Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle
düzenlenir.
(9) Dağıtım gerilim seviyesinden bağlı tüketicilerin sayaçlarının
kurulumu, işletilmesi ve bakımı ile mevcut sayaçların bir program
dâhilinde mülkiyetinin devralınması dağıtım şirketi tarafından
yapılır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan
yönetmelikle düzenlenir.
(10) Dağıtım şebekesi dışında, dağıtım sistemi için geçerli
standartlara uygun olan ve üretim faaliyeti gösteren tüzel kişinin lisansı
kapsamındaki üretim tesisi ile müşterileri veya iştirakleri veya serbest
tüketiciler arasında, direkt hat tesis edecek tarafların mülkiyetindeki saha
üzerinde özel direkt hat tesisi, dağıtım şirketi ile üretim şirketi arasında
yapılacak sistem kontrol anlaşması ile mümkündür. Özel direkt hat tesis
edilmesi, serbest tüketicilerin tedarikçilerini seçebilmelerine engel teşkil
etmez. Bu fıkrada bahsedilen üretim tesisinin iletim sistemine bağlı olması
durumunda, sistem kontrol anlaşması yapılmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum
tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
(11) Dağıtım şirketi, dağıtım bölgesinde, genel aydınlatmadan ve
bunlara ait gerekli ölçüm sistemlerinin tesis edilmesi ve işletilmesinden
sorumludur.
(12) Dağıtım şirketi, dağıtım faaliyetlerinde kullanılmak üzere,
sorumlu olduğu dağıtım bölgesinde, Kurulca onaylanan yatırım planında ayrıca
belirtilmesi ve TEİAŞ'ın uygun görüşünün alınması kaydıyla 154 kV gerilim
seviyesinde tesis kurabilir.
(13) Bir dağıtım bölgesinin onaylı sınırları içerisinde yapılan
bağlantı taleplerinin karşılanmasının teknik ve/veya ekonomik olmaması
durumunda, söz konusu bağlantı taleplerinin başka bir dağıtım bölgesince
karşılanması hususu Kurul tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
MADDE 10- (1) Toptan ve
perakende satış faaliyetleri, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında
kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanuna göre
çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütülür.
(2) Tedarik şirketleri, herhangi bir bölge sınırlaması olmaksızın
serbest tüketicilere toptan veya perakende satış faaliyetlerinde bulunabilir.
(3) Tedarik şirketleri, Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda
uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden veya ülkelere, Kurul
onayı ile elektrik enerjisi ithalatı ve ihracatı faaliyetlerini
yapabilir. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından
çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
(4) Dağıtım şirketi tarafından yürütülmekte olan perakende satış
faaliyeti, görevli tedarik şirketi tarafından yerine getirilir. Görevli tedarik
şirketi, ilgili dağıtım bölgesinde bulunan serbest tüketici olmayan
tüketicilere Kurul tarafından onaylanan perakende satış tarifeleri üzerinden
elektrik enerjisi satışı yapar.
(5) Görevli tedarik şirketi, serbest tüketici niteliğini haiz
olduğu hâlde, başka bir tedarikçiden elektrik enerjisi temin etmeyen
tüketicilere, son kaynak tedarikçisi sıfatıyla elektrik enerjisi sağlamakla
yükümlüdür. Bu şirketin son kaynak tedarikçisi sıfatıyla faaliyet göstereceği
bölge, ilgili dağıtım bölgesidir ve bu husus tedarik lisansına dercedilir. Son
kaynak tedarikçisi sıfatıyla sağlanacak elektrik enerjisi tarifeleri, Kurul
tarafından belirlenir. Son kaynak tedarik yükümlülüğü bulunan tedarik
şirketinin lisansının sona ermesi veya iptali hâlinde, ilgili bölge için son
kaynak tedarik yükümlüsü tedarik şirketi Kurul tarafından yetkilendirilir. Son
kaynak yükümlülüklerine, son kaynak tedarik tarifelerine, tedarik süre, sınır
ve şartlarının belirlenmesine ve son kaynak tedariği uygulamasına ilişkin usul
ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
(6) Tedarik lisansı sahibi özel sektör tüzel kişilerinin üretim ve
ithalat şirketlerinden satın alacağı elektrik enerjisi miktarı, bir önceki yıl
ülke içerisinde tüketilen elektrik enerjisi miktarının yüzde yirmisini geçemez.
Ayrıca, söz konusu özel sektör tüzel kişilerinin nihai tüketiciye satışını
gerçekleştireceği elektrik enerjisi miktarı da bir önceki yıl ülke içerisinde
tüketilen elektrik enerjisi miktarının yüzde yirmisini geçemez.
(7) Görevli tedarik şirketinin piyasada rekabeti kısıtlayıcı veya
engelleyici etki doğuran davranış veya ilişkilerinin tespiti hâlinde ilgili
tedarik şirketi, Kurulca öngörülecek tedbirlere uymakla yükümlüdür. Kurul,
bu tedarik şirketinin yönetiminin yeniden yapılandırılması veya dağıtım
şirketiyle sahiplik ya da kontrol ilişkisinin belli bir program dâhilinde
kısıtlandırılmasını ya da sonlandırılmasını da içeren tedbirleri alır.
MADDE 11- (1) Piyasa işletim
faaliyeti, organize toptan elektrik piyasalarının işletilmesi ve bu piyasalarda
gerçekleştirilen faaliyetlerin mali uzlaştırma işlemleri ile söz konusu
faaliyetlere ilişkin diğer mali işlemlerdir.
(2) Bu Kanun ile kuruluş ve tescile ilişkin hükümleri hariç olmak
üzere 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk
hükümlerine tabi, Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi ticaret unvanı
altında bir anonim şirket kurulur. EPİAŞ, bu Kanun ve 6102 sayılı Kanun
hükümlerine aykırı olmayacak şekilde Kurum tarafından bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde hazırlanacak ana sözleşmenin
ticaret siciline tescil ve ilanı ile faaliyete geçer.
(3) EPİAŞ'ın teşkilat yapısı ile çalışma esasları, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde Kurum tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Borsa İstanbul Anonim Şirketi
tarafından işletilecek piyasaları ilgilendiren hususlarda Sermaye Piyasası
Kurulunun görüşü alınır.
(4) EPİAŞ'taki kamu kuruluşlarının ve kamu sermayeli şirketlerin
doğrudan ve dolaylı toplam sermaye payı, Borsa İstanbul Anonim Şirketi hariç
yüzde on beşi aşamaz. Bakanlar Kurulu bu oranı iki katına kadar artırmaya
yetkilidir. EPİAŞ'a hissedar olan kuruluşlar, kamu sermayeli şirketler ve Borsa
İstanbul Anonim Şirketi, EPİAŞ'ın yönetiminde temsil edilir.
(5) EPİAŞ, piyasa işletim lisansı kapsamında, Borsa İstanbul
Anonim Şirketi ile TEİAŞ tarafından bu Kanun kapsamında işletilen piyasalar
dışındaki organize toptan elektrik piyasalarının işletim faaliyetini yürütür.
EPİAŞ, TEİAŞ tarafından piyasa işletim lisansı kapsamında işletilen organize
toptan elektrik piyasalarının mali uzlaştırma işlemleri ile birlikte gerekli
diğer mali işlemleri de yürütür. Kurum ve Sermaye Piyasası Kurulunun görüşleri
doğrultusunda EPİAŞ, Sermaye Piyasası Kanununun 65 inci maddesi kapsamındaki
anlaşmaların tarafı olabilir.
(6) EPİAŞ tarafından lisansı kapsamında işletilmekte olan veya
piyasa faaliyetlerine ilişkin mali uzlaştırma ile mali işlemleri yürütülmekte
olan organize toptan elektrik piyasalarında faaliyet gösteren tüzel kişiler,
ilgili yönetmelik hükümlerine göre mali uzlaştırma işlemlerinin yürütülebilmesi
için gerekli verileri TEİAŞ'a ve EPİAŞ'a vermekle yükümlüdür. Sağlanan
verilerin gizli tutulması ve kamuoyu ile paylaşılmasıyla ilgili usul ve esaslar
Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
(7) EPİAŞ'ın hak ve yükümlülükleri şunlardır:
a) Piyasanın gelişimi doğrultusunda görev alanına giren organize
toptan elektrik piyasalarında yeni piyasalar kurulmasına yönelik çalışmaları
yapmak ve Kuruma sunmak.
b) Bakanlıkça uygun görülmesi hâlinde; görev alanına giren
organize toptan elektrik piyasalarının işletilmesi amacıyla oluşturulan veya
ileride oluşturulabilecek uluslararası elektrik piyasalarına taraf olarak
katılmak, bu amaçla kurulan uluslararası elektrik piyasası işletmecisi
kuruluşlara ortak veya üye olmak.
c) Kurumun belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde piyasa işletim
tarifelerini belirleyerek Kuruma sunmak.
(8) EPİAŞ'ın piyasa işletim lisansı kapsamı dışında yapacağı diğer
enerji piyasası faaliyetlerine ve emisyon ticaretine ilişkin hususlar Bakanlık ve
Sermaye Piyasası Kurulunun görüşü alınarak Kurum tarafından belirlenir.
(9) EPİAŞ tarafından işletilen veya mali uzlaştırma ile diğer mali
işlemleri yürütülen organize toptan elektrik piyasalarında faaliyet gösteren
tüzel kişiler, ilgili yönetmelik uyarınca merkezî uzlaştırma kuruluşu
tarafından verileceği belirlenen hizmetlerin yerine getirilmesi karşılığında,
EPİAŞ tarafından belirlenecek bedelleri merkezî uzlaştırma kuruluşuna öder.
(10) Sermaye piyasası aracı niteliğindeki standardize edilmiş elektrik
sözleşmelerinin ve dayanağı elektrik enerjisi ve/veya kapasitesi olan türev
ürünlerin işlem gördüğü piyasaların işleticisi Borsa İstanbul Anonim
Şirketidir. Bu piyasalara ilişkin lisanslama ile piyasaların çalışma
esaslarının tespiti, bu piyasalarda işlem görecek sermaye piyasası aracı
niteliğindeki elektrik sözleşmeleri ile dayanağı elektrik enerjisi ve/veya
kapasitesi olan türev ürünlerin standartlarının belirlenmesi, bu piyasalardaki
uzlaştırma işlemleri, işletim tarifeleri, ilgili kişi ve kuruluşların
yükümlülükleri, gözetim ve denetime ilişkin usul ve esaslar Kurum ve Sermaye
Piyasası Kurulu tarafından müştereken çıkarılan yönetmeliklerle düzenlenir.
(11) Bu Kanun kapsamında organize toptan elektrik piyasalarında
yapılan işlemlere ilişkin düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır.
(12) EPİAŞ, kurulmasından itibaren altı ay içerisinde Kurumdan
gerekli piyasa işletim lisansını alarak piyasa işletim faaliyetlerini yürütmeye
başlar.
(13) EPİAŞ piyasa işletim lisansı alana kadar, ilgili piyasa
işletim faaliyetinin TEİAŞ tarafından piyasa işletim lisansı alınmaksızın
yürütülmesine devam edilir.
MADDE 15- (1) 11 inci maddenin
onuncu fıkrası uyarınca Borsa İstanbul Anonim Şirketi tarafından işletilecek
olan piyasalara ilişkin Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri saklı olmak üzere,
dağıtım şirketleri hariç elektrik piyasası faaliyetleri ile lisanssız faaliyet
gösteren kişilerin bu Kanun kapsamındaki inceleme ve denetimi Kurum tarafından
yapılır. Bu Kanun kapsamında tanımlanan elektrik dağıtım şirketlerinin denetimi
ise Bakanlık tarafından yapılır. Bakanlık, elektrik dağıtım şirketlerinin
denetimini, bu konuda ihtisas sahibi olan kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte
yapabilir veya bu kuruluşlara yetki devretmek suretiyle yaptırabilir.
Bakanlığın ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşlarından bu konuya ilişkin
olarak yapacağı talepler süresinde karşılanır. Bakanlık tarafından düzenlenen
veya karara bağlanan denetim raporları Kuruma bildirilir. Denetim raporu
sonucuna göre gerekli yaptırım ve işlemler Kurul tarafından karara bağlanır.
(2) Bu Kanun ve su kullanım hakkı anlaşması çerçevesinde elektrik
enerjisi üretmek maksadıyla yapılacak olan üretim tesislerinin su yapısıyla
ilgili kısımları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılacak baraj, gölet
ve regülatör gibi su yapılarının inşasının inceleme ve denetimi DSİ tarafından
yapılır.
(3) Bakanlık, Kurum ve DSİ bu Kanun kapsamındaki denetim
yükümlülükleri ile ilgili olarak, sonuçları itibarıyla Bakanlık, Kurum ve DSİ açısından
bağlayıcı olmayacak ve yaptırım içermeyecek şekilde inceleme, tespit ve
raporlama yapmak üzere yetkilendirecekleri şirketlerden ilgili mevzuatına uygun
bir şekilde hizmet satın alabilir. Bu şirketlerin nitelikleri,
yetkilendirilmesi ve yetkili şirketlerle denetlenecek şirketlerin hak ve
yükümlülükleri ile diğer usul ve esaslar ilgisine göre Bakanlık, Kurum ve DSİ
tarafından çıkarılan yönetmeliklerle düzenlenir.
MADDE 16- (1) Kurul, piyasada
faaliyet gösteren tüzel kişilere aşağıdaki yaptırım ve cezaları uygular:
a) Kurul tarafından bilgi isteme veya yerinde inceleme hâllerinde;
istenen bilgilerin yanlış, eksik veya yanıltıcı olarak verildiğinin saptanması
veya hiç bilgi verilmemesi ya da yerinde inceleme imkânının verilmemesi
hâllerinde, on beş gün içinde bilgilerin doğru olarak verilmesi veya inceleme
imkânının sağlanması ihtar edilir. Yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı
durumlarını devam ettirenlere, beş yüz bin Türk Lirası idari para cezası
verilir.
b) Bu Kanun, ikincil mevzuat veya lisans hükümlerine, Kurul
kararlarına ve talimatlara aykırı hareket edildiğinin saptanması hâlinde,
aykırılığın niteliğine göre aykırılığın otuz gün içinde giderilmesi veya
tekrarlanmaması ihtar edilir ve yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını
devam ettiren veya tekrar edenlere beş yüz bin Türk Lirası idari para cezası
verilir.
c) Bu Kanun, ikincil mevzuat veya lisans hükümlerine aykırılık
yapılmış olduktan sonra niteliği itibarıyla düzeltme imkânı olmayacak şekilde
aykırı davranılması durumunda ihtara gerek kalmaksızın beş yüz bin Türk Lirası
idari para cezası verilir.
ç) Lisans müracaatında veya lisans yürürlüğü sırasında, lisans
verilmesinde aranan şartlar konusunda, gerçek dışı belge sunulması veya
yanıltıcı bilgi verilmesi veya lisans verilmesini etkileyecek lisans
şartlarındaki değişikliklerin Kurula bildirilmemesi hâlinde, sekiz yüz bin Türk
Lirası idari para cezası verilir. Anılan gerçek dışı belge veya yanıltıcı bilgi
veya lisans şartlarındaki değişikliğin düzeltilmesinin mümkün olmaması veya
otuz gün içinde düzeltilmesi için yapılacak yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını
devam ettirenlerin lisansı iptal edilir.
d) Lisans süresi boyunca iştirak ilişkisi yasağına aykırı
davranışta bulunulması hâlinde, otuz gün içinde iştirak ilişkisinin
düzeltilmesi ihtar edilir. Yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam
ettirenlere dokuz yüz bin Türk Lirası idari para cezası verilir.
e) Piyasada lisans kapsamı dışında faaliyet gösterildiğinin
saptanması hâlinde, on beş gün içinde kapsam dışı faaliyetin veya aleyhte
faaliyetin durdurulması ihtar edilir. Yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı
durumlarını devam ettirenlere bir milyon Türk Lirası idari para cezası verilir.
f) Lisans verilmesine esas olan şartların lisansın yürürlüğü
sırasında ortadan kalktığının veya bu şartların baştan mevcut olmadığının
saptanması hâlinde lisans iptal edilir.
g) Bu Kanuna göre yapılan talep ve işlemlerde kanuna karşı hile
veya gerçek dışı beyanda bulunulduğunun tespiti hâlinde lisans iptal edilir.
(2) Yukarıdaki para cezalarını gerektiren fiiller için Kurul,
fiilin niteliğine göre ihtar sürelerini farklı uygulayabilir. Söz konusu para
cezalarının uygulanmasını takiben para cezasına konu fiilin; verilen ihtar
süresi içerisinde giderilmemesi veya tekrarlanması hâllerinde para cezaları,
her defasında bir önceki cezanın iki katı oranında artırılarak uygulanır. Bu
cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde idari para cezası
verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde önceki cezalar tekrarda
esas alınmaz. Ancak, aynı fiilin iki yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde
artırılarak uygulanacak para cezasının tutarı, cezaya muhatap tüzel kişinin bir
önceki mali yılına ilişkin bilançosundaki gayrisafi gelirinin yüzde onunu
aşamaz. Cezaların bu düzeye ulaşması hâlinde Kurul, lisansı iptal edebilir.
(3) Bir dağıtım bölgesinde lisansı kapsamında faaliyet gösteren
dağıtım şirketinin, mevzuat ihlallerinin dağıtım faaliyetini Kurum tarafından
hazırlanan yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara uygun biçimde yerine
getirmesini kabul edilemeyecek düzeyde aksattığının veya mevzuat ihlallerinin
dağıtım faaliyetinin niteliğini ya da kalitesini kabul edilemeyecek düzeyde
düşürdüğünün veya mevzuata aykırılıkları itiyat edindiğinin veya acze düşmesi
ya da acze düşeceğinin Kurul kararıyla belirlenmesi durumunda aşağıdaki
yaptırımlar ayrı ayrı veya birlikte uygulanabilir:
a) Lisans sahibi tüzel kişinin yönetim kurulu üyelerinin bir
kısmına veya tamamına görevden el çektirilerek yerlerine Kurul tarafından atama
yapılır.
b) Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi tarafından tarife kapsamında
yerine getirilmesi gerekirken getirilmeyen hizmetlerin ve yatırımların mali
karşılıkları öncelikle şirketin diğer faaliyetlerinden elde ettiği gelirlerden,
yetmemesi hâlinde mevcut ortakların temettü gelirlerinden ve nihayet hisseleri
nama yazılı ortakların malvarlıklarından temin edilir.
c) Dağıtım sistemini işletme hakkına sahip tüzel kişinin tespiti
için gereken iş ve işlemler 18 inci maddenin birinci fıkrası çerçevesinde
gerçekleştirilir.
ç) İlgili dağıtım sistemini işletme hakkını elde ettiğini tevsik
eden ve bu Kanun uyarınca öngörülen yükümlülükleri yerine getiren tüzel kişiye
yeni lisans verilir.
d) Kurum tarafından tüketicilerin korunması ve hizmetlerin
aksamaması için, lisansı sona erdirilen dağıtım bölgesi için başka bir tüzel
kişiye dağıtım lisansı verilene kadar her türlü önlem alınır.
(4) Bir görevli tedarik şirketinin, mevzuat ihlallerinin
düzenlemeye tabi faaliyetlerini Kurum tarafından hazırlanan yönetmelikte
belirlenen usul ve esaslara uygun biçimde yerine getirmesini kabul edilemeyecek
düzeyde aksattığının veya mevzuat ihlallerinin düzenlemeye tabi faaliyetlerin
niteliğini ya da kalitesini kabul edilemeyecek düzeyde düşürdüğünün veya
mevzuata aykırılıkları itiyat edindiğinin veya acze düşmesi ya da acze
düşeceğinin Kurul kararıyla belirlenmesi durumunda aşağıdaki yaptırımlar ayrı
ayrı veya birlikte uygulanabilir:
a) Lisans sahibi tüzel kişinin yönetim kurulu üyelerinin bir
kısmına veya tamamına görevden el çektirilerek yerlerine Kurul tarafından atama
yapılır.
b) Kurum tarafından tüketicilerin korunması ve hizmetlerin
aksamaması için, lisansı sona erdirilen görevli tedarik şirketinin yerine, son
kaynak tedarikçisi olarak başka bir tüzel kişinin belirlenmesine kadar, her
türlü önlem alınır.
c) Kurul tarafından son kaynak tedarikçisi olarak belirlenen tüzel
kişiye yeni tedarik lisansı verilir.
(5) Dağıtım lisansı sahibi organize sanayi bölgesinin mevzuat
ihlallerinin dağıtım faaliyetini öngörülen usul ve esaslara uygun biçimde
yerine getirmesini kabul edilemeyecek düzeyde aksattığının, mevzuat
ihlallerinin dağıtım faaliyetinin niteliğini ya da kalitesini kabul
edilemeyecek düzeyde düşürdüğünün, mevzuata aykırılıkları itiyat edindiğinin,
acze düşmesi ya da acze düşeceğinin Kurul kararıyla belirlenmesi durumunda lisansı
iptal edilir ve dağıtım faaliyeti ilgili dağıtım şirketince yürütülür.
(6) Kurum dördüncü fıkra kapsamındaki iş ve işlemlerin yapılması
hususunda diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla iş birliği yapabilir veya gerçek
ya da özel hukuk tüzel kişilerinden ilgili mevzuat hükümlerine göre hizmet
satın alabilir. Bu hükümlerin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Kurum
tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
(7) Kurulca dağıtım şirketlerinin yönetim kurullarına atanan
üyeler aleyhine görevlerinin ifası sebebiyle açılan davalar, atamayı yapan
ilgili merci olan Kurum aleyhine açılmış sayılır ve bu davalarda husumet Kuruma
yöneltilir. Yargılama sonucunda Kurum aleyhine karar verilmesi ve kararın
kesinleşmesi sebebiyle Kurumun ödeme yapması hâlinde bu meblağ ilgililerinden,
kusurlu olduklarına dair mahkeme kararının kesinleşmesi hâlinde, kusurları
oranında rücu edilir. Dördüncü fıkra kapsamındaki iş ve işlemlerin yapılmasında
görev alan Kurum personeli 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna tabidir.
(8) Bu maddede düzenlenen tüm idari para cezaları hiçbir şekilde
ilgili cezayı ödeyen tüzel kişi tarafından hazırlanacak tarifelerde maliyet
unsuru olarak yer almaz.
MADDE 22- (1) Lisans sahibi
tüzel kişiler, lisansları kapsamındaki faaliyetlerle ilgili olarak hizmet alımı
yapabilirler. Ancak, bu durum ilgili lisans sahibi tüzel kişinin lisanstan
kaynaklanan yükümlülüklerinin devri anlamına gelmez. Hangi
faaliyetlerin hizmet alımı yoluyla yaptırılabileceği Kurul tarafından
belirlenir.
GEÇİCİ MADDE 8- (1) EÜAŞ
veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve
4046 sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerine, bunların
özelleştirilmeleri hâlinde de geçerli olmak üzere, çevre mevzuatına uyumuna
yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli
izinlerin tamamlanması amacıyla 31/12/2018 tarihine kadar süre tanınır. Bu
sürenin üç yıla kadar uzatılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu süre zarfında
ve önceki dönemlere ilişkin olarak bu gerekçeyle, EÜAŞ veya bağlı ortaklık,
iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarında ve 4046 sayılı Kanun
kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerinde, bunların özelleştirilmeleri
hâlinde de geçerli olmak üzere, elektrik üretim faaliyeti durdurulamaz, idari
para cezası uygulanmaz.
GEÇİCİ MADDE 14- (1) Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce geçerli bir üretim lisansına dayalı olarak
santral inşaatına başlamış ancak lisansı herhangi bir sebeple iptal edilmiş
veya durdurulmuş olan lisans sahiplerine; Bakanlıkça üretim tesisi yatırımının
geri dönülemez bir noktaya geldiğinin tespit edilmesi ve kamu yararı görülmesi
şartıyla, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde
Kuruma başvurulması hâlinde Kurum tarafından lisans verilir. Bu fıkra
hidroelektrik üretim tesislerini kapsamaz.
(2) Başvuru sahipleri, birinci fıkra kapsamında üretim faaliyeti
için alınması gerekli ruhsat ve izin gibi diğer işlemler, lisans alma
tarihinden itibaren iki yıl içerisinde tamamlanıncaya kadar, faaliyetlerine
devam ederler. Bu süre içerisinde gerekli izinleri alamayanların faaliyetleri,
bu izinler tamamlanıncaya kadar durdurulur.
(3) Bu Kanunun yayımı tarihinden önce birinci fıkra kapsamındaki
üretim tesislerinin kullanımı amacıyla tarım dışı amaçlı kullanıma açılmış
bulunan arazilerin tarımsal bütünlüğü bozmuyor ise istenilen amaçla kullanımını
teminen bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığına başvurulması, hazırlanacak toprak koruma projesine
uyulması ve tarım dışı kullanılan tarım arazilerinin her metrekaresi için yedi
Türk Lirası ödenmesi şartıyla izin verilir. Tarım arazisi vasfından çıkarılan
arazilerin, ilgili kuruluşlarca başvuru sahibinin isteği doğrultusunda vasfı
değiştirilir.
(4) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum
tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa'nın 2., 5., 7., 8., 11., 35., 48., 56.,
90., 128., 138., 153. ve 168. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh
KALELİ, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla
PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Muammer
TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ'un katılımlarıyla 11.6.2013 tarihinde
yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin ise esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Mustafa ÇAL tarafından
hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava konusu yasa kuralları, dayanılan
Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun'un 4. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının Son Cümlesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, anonim ve limited şirketlerin ana
sözleşmelerinde yer alması gereken hususların 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu'nda gösterilmiş olmasına karşın dava konusu kuralda, elektrik
piyasasında faaliyet gösterecek anonim ve limited şirketlerin ana
sözleşmelerinde bulunması gereken hususların yönetmelik ile düzenleneceğinin
belirtilerek idareye, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırı olarak
genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi
verildiği, idareye tanınan bu yetkinin yasama yetkisinin devredilmezliği ve
hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2.,
7., 8. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 4. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, elektrik piyasasında
faaliyet gösterecek özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerin, ilgili mevzuat
hükümlerine göre anonim veya limited şirket olarak kurulması ve anonim
şirketlerin sermaye piyasası mevzuatına göre borsada işlem görenler dışındaki
paylarının nama yazılı olması gerektiği belirtilmiş; dava konusu kuralda ise bu
şirketlerin ana sözleşmelerinde bulunması gereken hususların
yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Anayasa'nın 7. maddesinde, "Yasama yetkisi Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Bu yetki devredilemez."
denilmektedir.
Anayasa'nın 7. maddesine
göre, yasama organı anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla herhangi bir alanı
düzenleme yetkisine sahip bulunmaktadır. Anayasa'da kanunla düzenlenmesi
öngörülen konularda, yürütme organına genel, esasları ve sınırları belirsiz bir
düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi,
sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle Anayasa'da öngörülen
ayrık durumlar dışında, kanunlarla düzenlenmemiş bir alanda, kanun ile
yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Ancak ekonomik
olayların niteliği, gelişen koşul ve durumlara göre sık sık değişik önlemler
alma, bunları kaldırma ve süratli biçimde hareket etme zorunluluğu, yasama
organının yapısı ve işleyiş biçimi, yasama organının yürütme organını
yetkilendirmesini gerekli kılabilir. Bu gibi durumlarda yasama organı, temel
kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve yönetim tekniğine ilişkin hususları yürütme
organına bırakabilir. Yürütme organına tanınan yetkinin Anayasa'ya uygun
olabilmesi için sınırlı, ilkeleri ve çerçevesi kanun ile belirlenmiş ve
uzmanlık ve yönetim tekniğine yönelik bir konuya ilişkin bulunması
gerekmektedir. Bu bağlamda, sık sık değişik önlemler alınmasına veya bunların
kaldırılmasına gerek görülen ekonomik, teknik veya benzeri alanlarda temel
kurallar saptandıktan sonra ayrıntıların düzenlenmesinin idareye verilmesi,
yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemez.
Dava konusu kuralla Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (Kurum)
tarafından lisanslandırılacak olan elektrik piyasasında faaliyet
gösterecek şirketlerin ana sözleşmesinde bulunması gereken
hususların yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanarak,
bu şirketlerin elektrik piyasasında sağlıklı ve güvenilir bir hizmet
vermesinin temin edilmesi amaçlanmıştır. Dava konusu kuralla
elektrik piyasasında faaliyet gösterecek özel hukuk hükümlerine tabi ve
ilgili mevzuat hükümlerine göre anonim veya limited şirket olarak kurulması
gereken şirketlerin ana sözleşmelerinde bulunması gereken hususlar Anayasa
gereğince mutlaka kanunla düzenlenmesi gereken konulardan olmadığından kuralın
yasama yetkisinin devri anlamı taşımadığı açıktır.
Kaldı ki Kanun'da ilgili şirketlerin anonim veya limited şirket
olarak kurulacak olmalarının ifade edilmiş olması yani ilgili şirketlerin 6102
sayılı Kanun'a tabi olduklarının açık olması karşısında dava konusu kuralla
idareye genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verildiğinden
söz edilemez. Zira, anonim ve limited şirketlerin ana sözleşmesinde bulunması
gereken hususların 6102 sayılı Kanun'un 339., 576. ve devamı maddelerde
ayrıntılı olarak belirlendiği; dava konusu kural uyarınca da yönetmelikle
6102 sayılı Kanun'da belirlenen şartlara ek yeni yükümlülükler getirilemeyeceği
açık olduğundan kuralda, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 7. maddesine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2., 8. ve 11. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
B- Kanun'un 9. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Beşinci
Cümlesinin, (7) Numaralı Fıkrasının Birinci ve İkinci Cümlelerinin ve (9)
Numaralı Fıkrasında Yer Alan ".ile mevcut sayaçların bir program
dâhilinde mülkiyetinin devralınması." İbaresinin İncelenmesi
1- (1) Numaralı Fıkranın Beşinci Cümlesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla, dağıtım faaliyeti ile
birlikte yürütülmesi verimlilik sağlayacak nitelikte görülen piyasa dışı bir
faaliyetin niteliğinin ve bu faaliyetin yürütülmesine ilişkin usul ve esasların
neler olduğunun Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenmesinin
öngörüldüğü, kuralla temel esasları belirlenmeden, sınırları çizilmeden
idareye, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırı olarak düzenleme
yapma yetkisinin verildiği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 7., 8. ve 11.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 9. maddesinde, elektrik piyasası faaliyetlerinden olan
dağıtım faaliyetinin temel esasları ve dağıtım faaliyetinde bulunacak dağıtım
şirketlerinin yükümlülükleri belirtilmiştir. Dava konusu kuralda ise dağıtım
faaliyetiyle birlikte yürütülmesi verimlilik artışı sağlayacak nitelikteki
piyasa dışı bir faaliyetin yürütülmesine ilişkin usul ve esasların Kurum
tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüştür. Böylece dava
konusu kuralla dağıtım şirketlerine verimlilik artışı sağlayacak piyasa dışı
faaliyette bulanabilme imkânı tanınmıştır.
Kuralda yer alan verimlilik artışı sağlayacak nitelikteki
piyasa dışı faaliyetten maksadın, madde gerekçesinde de belirtildiği
üzere elektrik sektörü dışında yer alan bazı alanlarda örneğin elektrik
hatları üzerinden iletişim ve veri taşınması türünden ortak sinerji
yaratabilecek alanlar yahut tanıtım amaçlı faaliyetler, trafolara reklam
alınması gibi faaliyetler olduğu anlaşılmaktadır.
Ekonomik olayların niteliği, gelişen koşul ve durumlara göre sık
sık değişik önlemler alma, bunları kaldırma ve süratli biçimde hareket etme
zorunluluğu ve yasama organının yapısı ve işleyiş biçimi dikkate alındığında,
yasama organının idareyi yetkilendirmesinin gerekli olduğu açıktır. Başka bir
anlatımla, Anayasa'nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda,
yasama organı genel ifadelerle düzenleme yaparak, uzmanlık ve yönetim tekniğine
ilişkin hususları idareye bırakabilecektir. Bu bağlamda, sık sık değişik
önlemler alınmasına veya bunların kaldırılmasına gerek görülen ekonomik, teknik
veya benzeri alanlarda kanuni dayanağı olmak kaydıyla ayrıntıların
düzenlenmesinin idareye bırakılması, yasama yetkisinin devri olarak
nitelendirilemez.
Bu çerçevede, dava konusu kuralın yer aldığı fıkrada
elektrik dağıtım faaliyetine ilişkin temel esasların belirlenmiş ve dava
konusu kuralla da ancak verimlilik artışı sağlayabilecek dağıtım faaliyeti
dışındaki piyasa dışı faaliyetlerin Kurum tarafından çıkartılacak olan
yönetmelikle düzenleneceğinin ifade edilmiş olması ve verimlilik artışı
sağlayabilecek dağıtım faaliyeti dışındaki piyasa dışı faaliyetlerin mutlaka
kanunla belirlenmesi zorunluluğunun bulunmaması karşısında, yasama yetkisinin
devrinden söz edilemez.
Öte yandan, verimlilik artışı sağlayabilecek faaliyetlerin ancak
uygulamayla ortaya çıkabileceği ve bu konunun belirlenmesi hususunun da
idarenin takdir yetkisi içerisinde kaldığı dikkate alındığında, verimlik artışı
sağlayacak piyasa dışı faaliyetlerin kanunda ayrıntılı olarak düzenlenmesi
gerekliliğinden de söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 7. maddesine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2., 8. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
2- (7) Numaralı Fıkranın Birinci ve İkinci Cümleleri
a- Birinci Cümle
Dava dilekçesinde, dağıtım sisteminin bir parçası olarak kabul
edilen elektrik sayaçlarının mülkiyetinin kamuya ait olması gerekirken dava
konusu kuralla elektrik sayaçlarının da özel şirketlere mülkiyetinin devrinin
yapıldığı, Anayasa Mahkemesinin daha önce özelleştirmeye ilişkin verdiği
kararlarının gerekçelerine aykırı
bir düzenleme getirildiği ve Anayasa'nın bir maddesine aykırı olan düzenlemenin
Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ve dolayısı ile hukuk devleti ilkesi ile
bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 11., 153., ve 168.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural ile dağıtım
sistemi kullanıcılarının elektrik enerjisi ölçümlerine ilişkin tesis edilen
sayaçların mülkiyetinin dağıtım şirketine ait olacağı belirtilmiştir.
Kanun'un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(f) bendinde, dağıtım tesisi, "iletim
tesislerinin ve dağıtım gerilim seviyesinden bağlı üretim ve tüketim
tesislerine ait şalt sahalarının bittiği noktadan sonraki nihayet direğinden,
alçak gerilim seviyesinden bağlı tüketicilerin yapı bina giriş noktalarına
kadar, bina giriş ve sayaç arası hariç, elektrik dağıtımı için teçhiz edilmiş
tesis ve teçhizat ile dağıtım şirketince teçhiz edilen ya da devralınan
sayaçlar" şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, elektrik
sayaçları dağıtım tesislerinin bir parçası olarak kabul edilmiştir. Buna
göre, 6446 sayılı Kanun'dan önce Elektrik Piyasası Kanunu olarak
yürürlükte bulunan 4628 sayılı Kanun'da, özelleştirilen dağıtım tesislerinin
bitiş noktaları, yani lisanslı özel dağıtım şirketlerinin işletme ve bakımdan
sorumlu oldukları nihai nokta tam olarak tanımlanmamış iken son yapılan yasal
düzenleme ile bu husus açıklığa kavuşturulmuş ve elektrik sayaçları artık
dağıtım sistemlerinin bir parçası yani bir dağıtım tesisi unsuru hâline
getirilmiştir.
Anayasa'nın 168. maddesinde, "Tabii
servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların
aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre
için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın
arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya
doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır.
Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe
yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda
gösterilir." denilmiştir.
Dağıtım sisteminin bir parçası hâline getirilen
elektrik sayaçlarının sırf bu nedenle tabii kaynak ve servet olarak
değerlendirilmesi mümkün değildir. Kuralla amaçlanan yukarıda ifade edildiği
üzere sağlıklı bir şekilde işleyen dağıtım faaliyetinin gerçekleştirilmesidir.
Tabii servet ve kaynak olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan elektrik
sayaçlarının mülkiyetinin dağıtım şirketlerine ait olmasında bu yönüyle
Anayasa'ya aykırılıktan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 168. maddesine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2., 11. ve 153. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
b- İkinci Cümle
Dava dilekçesinde, dava konusu ikinci cümleye
ilişkin olarak bedeli elektrik abonesi tüketici tarafından ödenerek tesis
edilmiş olan bir malın mülkiyetinin (elektrik sayacının) elektrik işletmeciliği
ile iştigal eden özel hukuk hükümlerine tabi sermaye şirketlerine bedelsiz
olarak aktarılmasının Anayasa'nın 2., 11., 35. ve 90. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural, Kanun'un
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla mevcut kullanıcıların mülkiyetinde olan
sayaçların, işletme ve bakım hizmetleri karşılığı kullanıcılardan iz bedelle
devralınacağını düzenlemektedir.
Kuralda geçen iz bedel muhasebe kayıtlarında yer verilen en düşük
tutar (1 kuruş veya 1 TL) olarak tarif edilmektedir. Görüldüğü üzere
kuralda sadece ömrünü tamamlamış sayaçlar yahut kanunen değiştirilmesi zorunlu
sayaçlar yönünden düzenleme getirilmeyip tüketicilerin mülkiyetinde bulunan tüm
sayaçları kapsayıcı bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre, tüketicilerin
mülkiyetindeki tüm sayaçların mülkiyeti de kural uyarınca sembolik bir bedelle
işletme ve bakım hizmetleri karşılığında dağıtım şirketlerine geçecektir.
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren, Anayasa'ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yargı
denetimine açık olan devlettir.
Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, "Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle
mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Mülkiyet hakkı, kişiye başkasının
hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla,
sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf
olanağı veren bir haktır.
Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak
düzenlenmemiş, kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği
öngörülmüştür. Ayrıca, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı
olamayacağı da belirtilmiştir.
Dava konusu kuralla elektrik sayaçlarının mülkiyetinin devri için
tüketicilere herhangi bir nakdi ödeme öngörülmemiş olmakla birlikte tamamen
karşılıksız bir devir durumu da söz konusu değildir. Kuralda belirtildiği üzere
sayaçlar bakım ve işletme hizmetleri karşılığı olarak iz bedelle
devralınmaktadır. Kuralda herhangi bir süre tahdidi öngörülmediğinden tüketici
dava konusu kural uyarınca süresiz olarak ücretsiz bir şekilde sayaç bakım ve
işletme hizmeti alacaktır.
Bununla birlikte gerek arızalı sayaç değişimi gerekse damga süresi
dolan sayaçların değişimi işi kapsamında olsun dağıtım şirketleri sınırları
içerisinde yapılan tüm sayaç değişiklikleriyle ilgili bedeller Kanun'un
yayınlandığı tarihten itibaren dağıtım şirketlerince karşılanacaktır. Bu
kapsamda hiçbir tüketiciden sayaç bedeli ve sayaç sökme-takma bedeli adı
altında ayrıca bir ücret alınmayacaktır.
Dava konusu kuralda, mülkiyeti
devredilecek sayaçlar için tüketicilere sembolik bir ödeme öngörülmüş olmakla
birlikte, sayaçların mülkiyetinin devrine mukabil dağıtım şirketlerince sayaç
bakım ve işletme hizmetlerinin tüketiciden herhangi bir bedel talep
edilmeksizin gerçekleştirilecek olması, bu yönüyle düzenlemenin hem dağıtım
şirketinin daha sağlıklı hizmet vermesiyle tüketicilerin güvenilir ve sorunsuz
hizmet almalarına, yani kamu yararına yönelik olduğu hem de tüketicinin
aleyhine sonuçlar doğurmadığı anlaşıldığından kuralın tüketicilerin
mülkiyet hakkına ve hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturmadığı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2. ve 35.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 11. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
3- (9) Numaralı Fıkrada Yer Alan ".ile mevcut sayaçların
bir program dâhilinde mülkiyetinin devralınması." İbaresi
Dava dilekçesinde, dağıtım sisteminin bir parçası olarak kabul
edilen dağıtım gerilim seviyesinden bağlı tüketicilerin mevcut sayaçlarının
mülkiyetinin kamuya ait olması gerekirken dava konusu kuralla dağıtım
şirketlerine devrinin yapıldığı, Anayasa Mahkemesinin daha önce özelleştirmeye
ilişkin verdiği kararlarının gerekçelerine aykırı bir düzenleme getirildiği ve
Anayasa'nın bir maddesine aykırı olan düzenlemenin Anayasa'nın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ve dolayısı ile hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı
belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 11., 153., ve 168. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, dağıtım gerilim seviyesinden bağlı
tüketicilerin mevcut sayaçlarının mülkiyetini devralma işlemlerinin dağıtım
şirketince gerçekleştirileceği hükme bağlanmıştır.
Kuralın, Kanun'un 9. maddesinin (7) numaralı fıkrası ile
birlikte değerlendirilmesi yapıldığında ve anılan fıkraya ilişkin gerekçe de
dikkate alındığında kuralda mevcut sayaçların iz bedelle işletme ve bakım
hizmetleri karşılığında devralınması işlemlerinin kastedildiği ve bu devralınma
işlemlerinin dağıtım şirketlerince gerçekleştirileceği açıktır.
Dava konusu kural, Kanun'un 9. maddesinin (7) numaralı fıkrasının
birinci cümlesi ile aynı niteliktedir. Bu nedenle, Kanun'un 9. maddesinin (7)
numaralı fıkrasının birinci cümlesinin incelenmesi kapsamında yapılan
değerlendirmeler ve belirtilen gerekçeler ile ulaşılan sonuç, dava konusu
kural bakımından da geçerli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 168. maddesine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2., 11. ve 153. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
C- Kanun'un 10. Maddesinin (3) ve (7) Numaralı Fıkralarının Son
Cümlelerinin İncelenmesi
1- (3) Numaralı Fıkranın Son Cümlesi
Dava dilekçesinde, tedarik şirketlerinin ithalat ve ihracat faaliyetlerinin uygulanmasına ilişkin
olarak Kuruma temel esasları belirlenmeden, sınırları çizilmeden
yönetmelik çıkarma yetkisinin verildiği ve böylece yasama yetkisinin
devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturulduğu belirtilerek kuralın,
Anayasa'nın 2., 7., 8. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, tedarik şirketlerinin toptan ve perakende
satış faaliyeti olarak kabul edilen ithalat
ve ihracat faaliyetininuygulamasına ilişkin usul ve esasların Kurum
tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
Kanun'un 10. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, tedarik
şirketlerince elektrik enerjisi ithalatı ve ihracatı faaliyetlerininEnerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının uygun görüşü doğrultusunda uluslararası
enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden veya ülkelere ve ancak Enerji
Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) onayı ile gerçekleştirilebileceğinin ifade
edilmiş olması karşısında Kuruma verilen yönetmelikle düzenleme yetkisinin
ithalat ve ihracat faaliyetlerinin teknik veya benzeri ayrıntılara ilişkin
olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan Kanun'un "İthalat ve ihracat
faaliyetleri" başlıklı 12. maddesinde bu faaliyetlerin temel ilke
ve esaslarının belirlenmiş olması, aynı zamanda tedarik şirketlerinin
gerçekleştirecekleri ithalat ve ihracat faaliyetlerine ilişkin her teknik
ayrıntının mutlaka kanunla belirlenmesi gerekliliğinden söz edilemeyecek olması
da dikkate alındığında, düzenleme yasama yetkisinin devri niteliği
taşımamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 7. maddesine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2., 8. ve 11. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
2- (7) Numaralı Fıkranın Son Cümlesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla, Kurula, görevli tedarik
şirketinin yönetiminin yeniden yapılandırılması veya dağıtım şirketiyle
sahiplik ya da kontrol ilişkisinin belli bir program dâhilinde
kısıtlandırılmasını ya da sonlandırılmasını da içeren tedbirleri alma yetkisi
verilmiş olduğu, tedarik şirketinin yönetiminin yeniden yapılandırılması ve
dağıtım şirketiyle sahiplik ya da kontrol ilişkisinin kısıtlandırılmasının
çağdaş ölçütlere ve küresel ekonomik gereklere aykırı olarak, Devletin özel
teşebbüsleri sınırları ve mahiyeti kanun ile açıkça belirlenmemiş idari
işlemlerle sürekli denetim altında tutması anlamını taşıdığının açık olduğu,
böyle bir düzenlemenin, Anayasa'nın 48. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara
uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak
tedbirleri almak" görevinin sınırlarını demokratik bir toplumda
zorunlu olmayan ölçüde aşan, ağır bir müdahale niteliğinde olduğu belirtilerek
kuralın, Anayasa'nın 2., 11. ve 48. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, görevli tedarik şirketinin piyasada
rekabeti kısıtlayıcı veya engelleyici etki doğuran davranış veya ilişkilerinin
tespiti hâlinde Kurulun, görevli tedarik şirketinin yönetiminin
yeniden yapılandırılması veya dağıtım şirketiyle sahiplik ya da kontrol
ilişkisinin belli bir program dâhilinde kısıtlandırılmasını ya da
sonlandırılmasını da içeren tedbirleri alacağı kurala bağlanmıştır.
Tedarik şirketleri, herhangi bir bölge sınırlaması olmaksızın
serbest tüketicilere toptan veya perakende satış faaliyetlerinde bulunabilme
imkânına sahip olmakla birlikte dağıtım şirketi tarafından yürütülmekte olan
perakende olarak elektrik satış faaliyetleri yine bu dağıtım şirketlerince
kurulan görevli tedarik şirketi tarafından yerine getirilmektedir. Görevli
tedarik şirketleri, ilgili dağıtım bölgesinde bulunan serbest tüketici olmayan
tüketicilere Kurul tarafından onaylanan perakende satış tarifeleri üzerinden
elektrik enerjisi satışı yapmaktadır.
Görevli tedarik şirketi, serbest tüketici niteliğini haiz olduğu
hâlde, başka bir tedarikçiden elektrik enerjisi temin etmeyen tüketicilere, son
kaynak tedarikçisi sıfatıyla elektrik enerjisi sağlamakla yükümlü kılınmıştır.
Bu şirketin son kaynak tedarikçisi sıfatıyla faaliyet göstereceği bölge, ilgili
dağıtım bölgesidir ve bu husus tedarik lisansında belirtilmektedir. Son kaynak
tedarikçisi sıfatıyla sağlanacak elektrik enerjisi tarifeleri, Kurul tarafından
belirlenmektedir. Son kaynak tedarik yükümlülüğü bulunan tedarik şirketinin
lisansının sona ermesi veya iptali hâlinde, ilgili bölge için son kaynak
tedarik yükümlüsü tedarik şirketi Kurul tarafından yetkilendirilecektir.
Dava konusu kuralın gerekçesinden, dağıtım şirketince kendi
bölgesinde faaliyet göstermesi amacıyla kurulan görevli tedarik şirketinin
ilgili dağıtım bölgesinde tekel oluşturmasının engellenmesi ve böylelikle
rekabet ortamı oluşturularak hem tüketicilerin hem de ilgili dağıtım bölgesinde
faaliyet göstermek isteyen tedarik şirketlerinin korunmasının amaçlandığı
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda dava konusu kural uyarınca, herhangi bir bölge
sınırlaması olmaksızın serbest tüketicilere toptan veya perakende satış
faaliyetlerinde bulunabilme imkânına sahip tedarik şirketlerinin ilgili dağıtım
bölgesinde olan faaliyetlerinin engellenmesinin önüne geçilebilecektir. Başka
bir anlatımla ilgili dağıtım bölgesinde dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirecek
olan dağıtım şirketinin ve onun bünyesinde bulunan görevli tedarik şirketinin
özel sektör tekeli oluşturmasının önlenmesinin ve dağıtım faaliyeti ile
perakende satış faaliyetlerinin ayrıştırılmasının sağlanmasının hedeflenmiş
olduğu açıktır.
Anayasa'nın 48. maddesinde, "Herkes dilediği alanda
çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak
serbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin
gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde
çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır." denilmiştir
Buna göre, çalışma ve sözleşme hürriyeti uyarınca özel teşebbüsler
kurmak serbest olmakla birlikte Devlet özel teşebbüslerin millî ekonominin
gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde
çalışmasını sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür.
Dava konusu kuralla, piyasada rekabet ortamı oluşturularak
enerjinin kaliteli, sürekli, kesintisiz, düşük maliyetli ve çevreyle
uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, istikrarlı ve
şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması amacıyla hem
tüketicilerin hem de piyasada faaliyet gösterecek diğer tedarik şirketlerinin
korunmasının sağlanması için getirilen düzenlemenin Anayasa'nın48.
maddesinde belirtilen millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun
işlemesini sağlayacak önlemler niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir
anlatımla kuralın Devlete, Anayasa'nın 48. maddesiyle verilen özel
teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini,
güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alarak
tüketicilerin korunması görevlerinin yerine getirilmesine yönelik olduğu
açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 48. maddesine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
D- Kanun'un 11. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının Birinci
Cümlesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, kuralla Enerji Piyasaları İşletme Anonim
Şirketinin (EPİAŞ) teşkilat yapısı ile çalışma esaslarının Kurum tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesinin öngörüldüğü, yapılan düzenlemede
EPİAŞ'ın "teşkilat yapısı" ve "çalışma
esasları"ndan sadece kavram olarak söz edildiği, bu konularda temel
ilkeler konularak çerçevenin çizilmemiş olduğu belirtilerek kuralın,
Anayasa'nın 2., 7., 8. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla EPİAŞ'ın teşkilat yapısı ile çalışma
esaslarının, Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde
Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüştür.
Rekabetçi bir enerji piyasası tesis edilerek sağlıklı bir
fiyat oluşumunu temin etmek amacıyla kurulan EPİAŞ'ın serbest piyasa
ekonomisinin bir gereği olarak özel hukuk hükümlerine tabi olduğu
anlaşılmaktadır. Zira Kanun'un 11. maddesinde, EPİAŞ'ın kuruluş ve tescile
ilişkin hükümleri hariç olmak üzere 6102 sayılı Kanun ve özel hukuk hükümlerine
tabi olacağı ifade edilmiştir. Ayrıca anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında,
EPİAŞ'taki kamu kuruluşlarının ve kamu sermayeli şirketlerin doğrudan ve
dolaylı toplam sermaye payının, Borsa İstanbul Anonim Şirketi hariç % 15'i
aşamayacağı, Bakanlar Kurulunun bu oranı iki katına kadar artırmaya yetkili
olduğu ifade edilmiş; (7) numaralı fıkrasında ise EPİAŞ'ın hak ve
yükümlülükleri sıralanmıştır.
Bu çerçevede, Kanun'un 11. maddesi uyarınca kurulması
öngörülen EPİAŞ'ın kuruluş, tescil, denetleme, sermaye, tasfiye ve işleyişinin
kanunla düzenlenmesi zorunluluğunun bulunmaması yanında, anılan maddenin
(2) numaralı fıkrasında EPİAŞ'ın kuruluş ve tescile ilişkin hükümleri
hariç olmak üzere 6102 sayılı Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi olacağının
açıkça ifade edilmiş olması karşısındaanılan şirketin teşkilat yapısı ve
çalışma esaslarının belirlenmesinin düzenleyici işlemlere
bırakılmasının yasama yetkisinin devri anlamı taşımadığı
açıktır. Zira 6102 sayılı Kanun'da anonim şirketlerin tabi kılındığı genel
hükümler, kuruluş, şirketin organları olan yönetim kurulu ve genel kurulun
oluşumu, şirketin denetlemesine ve işleyişine ilişkin temel ilkeler
belirlenmiştir. Anayasa'da özel hukuk hükümlerine göre faaliyetlerini sürdüren
tüzel kişilerin organları ve bunların çalışma esasları konusunda bir
belirlemenin bulunmadığı dikkate alındığında, dava konusu
kurallarda EPİAŞ'ın teşkilat yapısı ile çalışma esaslarının Kanun'da
ayrıntılı bir biçimde düzenlenmeyerek bu konuda idareye takdir hakkı verilmesi
yasama yetkisinin devri olarak değerlendirilemez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 7. maddesine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2., 8. ve 11. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
E- Kanun'un 15. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, asli ve sürekli görevler kapsamında
bulunan denetim görevinin Bakanlık, Kurum ve Devlet Su İşleri (DSİ)
tarafından yetkilendirilecek şirketlerden hizmet satın alınması yoluyla yerine
getirilecek olmasının Anayasa'nın 128. maddesiyle bağdaşmadığı ve hiçbir ölçü
getirilmeden, çerçeve çizilmeden, kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve
sürekli görevlerden olan denetim görevine ilişkin denetim şirketlerinin
nitelikleri, yetkilendirilmesi, seçimi, yetkili denetim şirketleri ve
denetime tabi şirketlerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların
Bakanlık, Kurum ve DSİ tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecek
olmasının Anayasa'nın 2., 7., 8., 128. maddelerine ve Anayasa Mahkemesi'nin
benzer konuda 5.7.2012 tarihli ve E.2011/27, K.2012/101 sayılı kararındaki
iptal gerekçesi bu madde için de geçerli olduğundan 153. maddesine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında, Bakanlık, Kurum ve DSİ tarafından gerçekleştirilecek denetim
faaliyeti ve uygulanacak yaptırımlar düzenlenmiştir. Buna göre, dağıtım
şirketleri hariç elektrik piyasası faaliyetleri ile lisanssız faaliyet gösteren
kişilerin Kanun kapsamındaki inceleme ve denetimi Kurum tarafından
yapılacaktır. Kanun kapsamında tanımlanan elektrik dağıtım şirketlerinin
denetiminin ise Bakanlık tarafından yapılacağı ifade edilmiştir. Bakanlık,
elektrik dağıtım şirketlerinin denetimini, bu konuda ihtisas sahibi olan kamu
kurum ve kuruluşlarıyla birlikte yapabilecek veya bu kuruluşlara yetki
devretmek suretiyle yaptırabilecektir. Bakanlığın ihtisas sahibi kamu kurum ve
kuruluşlarından bu konuya ilişkin olarak yapacağı talepler süresinde
karşılanacaktır. Bakanlık tarafından düzenlenen veya karara bağlanan denetim
raporları Kuruma bildirilecek olup denetim raporu sonucuna göre gerekli
yaptırım ve işlemler Kurul tarafından karara bağlanacaktır.
Anılan maddenin (2) numaralı fıkrasında ise Kanun ve su kullanım
hakkı anlaşması çerçevesinde elektrik enerjisi üretmek maksadıyla yapılacak
olan üretim tesislerinin su yapısıyla ilgili kısımları ile gerçek ve tüzel
kişiler tarafından yapılacak baraj, gölet ve regülatör gibi su yapılarının
inşasının inceleme ve denetiminin DSİ tarafından yapılacağı ifade edilmiştir.
Kanun'un 15. maddesinin (3) numaralı fıkrasının dava konusu ilk
cümlesinde Bakanlık, Kurum ve DSİ'nin, Kanun kapsamındaki denetim
yükümlülükleri ile ilgili olarak, sonuçları itibarıyla Bakanlık, Kurum ve DSİ
açısından bağlayıcı olmayacak ve yaptırım içermeyecek şekilde inceleme, tespit
ve raporlama yapmak üzere yetkilendirecekleri şirketlerden ilgili mevzuatına
uygun bir şekilde hizmet satın alabileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasa'nın 128. maddesinin birinci fıkrasında, "Devletin,
kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği
aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür."
hükmü yer almaktadır.
Genel olarak kurum ve kuruluşların işlemlerinin ve bu işlemleri
yapanların veya iktisadi faaliyet ve olaylarla ilgili olarak ileri sürülen
iddiaların önceden belirlenmiş standartlara, ölçütlere ve kurallara uygun olup
olmadığını tarafsızca kanıt toplayarak araştıran, değerlendiren ve ilgililere
raporlayan sistematik bir süreç olarak tanımlanan denetim faaliyeti, başlı
başına icrai sonuç doğuran bir işlem veya karar niteliğini haiz
değildir. Denetim sonucu düzenlenen raporlar idari işlem kuramı uyarınca
hazırlık işlemi niteliğinde olup bu raporların hazırlanması, denetlenen kişinin
hukukunda değişiklik yaratmamaktadır. Asıl icrai işlem, denetim sonucunda
yetkili makamlarca alınan cezai ve idari kararlar ile başvurulan diğer hukuki
tedbirlerdir. Bu nedenle kural olarak denetim faaliyetinin özel kişilerden
hizmet satın alınması yoluyla yürütülmesi Anayasa'ya aykırı olmaz.
Dava konusu kuralla, Bakanlık, Kurum ve DSİ'nin Kanun
kapsamındaki denetim yükümlülükleri ile ilgili olarak, her türlü
denetimini yetkilendireceği denetim şirketlerine, hizmet satın almak suretiyle
yaptırmasına olanak tanınmakla birlikte sonuçları itibarıyla anılan
denetim raporlarının bağlayıcı olmayacağı ve yaptırım içermeyeceği ifade
edilmiştir. Bu kapsamda düzenlenecek denetim raporlarının bildirilmesi
üzerine denetim raporu dikkate alınarak gerekli yaptırım ve
işlemlerin Bakanlık, Kurum ve DSİ tarafından karara bağlanacağı
açıktır. Denetim sonucu Kanun'da öngörülen hukuki, cezai ve idari tedbirleri
uygulama yetkisi Bakanlık, Kurum ve DSİ'de kalmaya devam ettiğinden,
teknik destek sağlamaktan ibaret, hazırlık işlemi niteliğinde bir görev olduğu
anlaşılan Kanun kapsamındaki denetim yükümlülükleri ile ilgili
olarak denetim görevinin memur ve diğer kamu görevlisi niteliğinde olmayan
üçüncü kişilere gördürülmesinde de Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Kanun'un 15. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde
denetim şirketlerinin nitelikleri, yetkilendirilmesi, seçimi, yetkili denetim
şirketleri ve denetime tabi şirketlerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve
esasların Bakanlık, Kurum ve DSİ tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenmesi öngörülmüştür.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 48. maddesinde, denetim
faaliyeti, danışmanlık hizmeti olarak kabul edilmiş ve bu suretle denetim
faaliyetinin danışmanlık hizmeti satın alınması yoluyla üçüncü kişilere
gördürülmesine olanak tanınmıştır. Bu bağlamda Bakanlığın, Kurumun ve DSİ'nin
denetim şirketlerini yetkilendirmesi, 4734 sayılı Kanun çerçevesinde
gerçekleştirilecektir. Anılan Kanun'un 2. maddesine göre genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ve bağımsız bütçeli kuruluşların kullanımında
bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım
işlerinin ihaleleri bu Kanun hükümlerine göre yürütüleceği için Bakanlık, Kurum
ve DSİ tarafından denetim hizmeti satın alınması da anılan Kanun hükümleri
uyarınca yerine getirilecektir. Dolayısıyla denetim şirketlerinin
niteliklerinin belirlenmesi, seçimi ve yetkilendirilmesinin, 4734 sayılı
Kanun'da yer alan hükümler çerçevesinde gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan Bakanlık, Kurum ve DSİ tarafından yetkilendirilecek
şirketlerin 6102 sayılı Kanun'a göre kurulmuş şirketler olacaklarında kuşku
bulunmamaktadır. Ayrıca Bakanlık, Kurum ve DSİ'nin bu şirketlerden hizmet satın
alması bir özel hukuk sözleşmesiyle olacağından, şirketlerin hak ve
yükümlülükleri ile sözleşmeye aykırılık durumunda uygulanacak yaptırımlar, 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu, 4734 sayılı Kanun ve 6102 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca belirlenecektir.
Konunun genel çerçevesi, 6098 sayılı Kanun, 4734 sayılı Kanun ve
6102 sayılı Kanun ile belirlendikten sonra denetim şirketlerinin nitelikleri,
yetkilendirilmesi, seçimi, yetkili denetim şirketleri ve denetime tabi
şirketlerin hak ve yükümlülükleriyle ilgili idari ve teknik ayrıntılara ilişkin
usul ve esasların düzenlenmesinin yönetmeliğe bırakılması yasama yetkisinin
devri anlamına gelmez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 7. ve 128.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2., 8. ve 153. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
F- Kanun'un 16. Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralın da yer aldığı Kanun'un 16.
maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamındaki iş ve işlemlerin görevli tedarik
şirketlerinin denetimine giren iş ve işlemler olduğu, bu fıkrada belirtilen
mevzuat ihlallerinin ancak denetim sonucu belirlenebileceğinin çok açık olduğu,
mevzuat ihlallerinin denetim esaslarına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin
ve çerçevesi çizilmeksizin, yürütme organına söz konusu usul ve esasların
yönetmelik ile düzenlenmesi konusunda yetki verilmesinin yasama yetkisinin
devredilmezliği ilkesi ile bağdaşmayacağı belirtilerek kuralın, Anayasanın 2.,
7., 8. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 16. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, "Bir
görevli tedarik şirketinin, mevzuat ihlallerinin düzenlemeye tabi
faaliyetlerini Kurum tarafından hazırlanan yönetmelikte belirlenen usul ve
esaslara uygun biçimde yerine getirmesini kabul edilemeyecek düzeyde
aksattığının veya mevzuat ihlallerinin düzenlemeye tabi faaliyetlerin
niteliğini ya da kalitesini kabul edilemeyecek düzeyde düşürdüğünün veya
mevzuata aykırılıkları itiyat edindiğinin veya acze düşmesi ya da acze
düşeceğinin Kurul kararıyla belirlenmesi durumunda aşağıdaki yaptırımlar ayrı
ayrı veya birlikte uygulanabilir:
a) Lisans sahibi tüzel kişinin yönetim kurulu üyelerinin bir
kısmına veya tamamına görevden el çektirilerek yerlerine Kurul tarafından atama
yapılır.
b) Kurum tarafından tüketicilerin korunması ve hizmetlerin
aksamaması için, lisansı sona erdirilen görevli tedarik şirketinin yerine, son
kaynak tedarikçisi olarak başka bir tüzel kişinin belirlenmesine kadar, her
türlü önlem alınır.
c) Kurul tarafından son kaynak tedarikçisi olarak belirlenen tüzel
kişiye yeni tedarik lisansı verilir." denilmektedir.
Dava konusu kuralda ise Kurumun, (4) numaralı fıkra kapsamındaki
iş ve işlemlerin yapılması hususlarının tespitinde diğer kamu kurum
ve kuruluşlarıyla iş birliği yapabileceği veya gerçek ya da özel hukuk tüzel
kişilerinden ilgili mevzuat hükümlerine göre hizmet satın alabileceği ifade
edilmiş ve bu hükümlerin uygulamasına ilişkin usul ve esasların Kurum
tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmiştir.
Görevli tedarik şirketlerinin denetimine ilişkin olarak hizmet
satın alınması ve bunun uygulamasına ilişkin usul ve esasların
yönetmelikle düzenlenmesi hususu yukarıda incelenen Kanun'un 15. maddesinin (3)
numaralı fıkrasıyla benzerlik arz etmektedir. Yukarıda da ifade edildiği
üzere denetim görevinin memur ve diğer kamu görevlisi niteliğinde olmayan
üçüncü kişilere gördürülmesinin veya başka bir deyişle bu konuda hizmet satın
alınmasının Anayasa'ya aykırı olmadığı açıktır.
Kuralda, atıf yapılan maddenin (4) numaralı fıkrasında hizmet
satın alınabilecek veya diğer kurumlardan yardım alınabilecek hususlar tek tek
sayılmış ve anılan fıkrada yaptırımların nihai olarak Kurul tarafından
uygulanacağı ifade edilmiştir. Başka bir anlatımla dava konusu kuralın genel
çerçevesi ve tespit edilecek mevzuat ihlallerinin temel esasları maddenin (4)
numaralı fıkrasında belirlenmiştir. Dava konusu kural ve anılan (4) numaralı
fıkra birlikte değerlendirildiğinde görevli tedarik şirketlerinin mevzuat
ihlallerinin tespitinde yardım alınan veya hizmet satın alınan özel hukuk tüzel
kişisinin raporlarının yaptırım içermediği ve Kurul açısından bağlayıcı
olmadığı, alınan yardım veya hizmetin teknik destek sağlamaktan ibaret,
hazırlık işlemi niteliğinde olduğu, mevzuat eksikliklerinin nihai olarak
tespitinin ve yaptırım uygulanmasının Kurulun yetkisi dâhilinde olduğu
anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan hizmet satın alınabilecek gerçek veya özel hukuk
tüzel kişilerinin 6098 sayılı Kanun, 4734 sayılı Kanun ve 6102
sayılı Kanun ile belirlendikten sonra bu şirketlerin nitelikleri,
yetkilendirilmesi, seçimi, yetkili denetim şirketleri ve denetime tabi
şirketlerin hak ve yükümlülükleriyle ilgili idari ve teknik ayrıntılara ilişkin
usul ve esasların düzenlenmesinin yönetmeliğe bırakılması yasama yetkisinin
devri anlamına gelmeyeceği de açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 7. maddesine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2., 8. ve 11. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
G- Kanun'un 22. Maddesinin Son Cümlesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, lisans sahibi tüzel kişilerin, lisansları
kapsamındaki faaliyetlerle ilgili olarak hizmet alımı yapabilecekleri
faaliyetlerin temel ilkelerinin konulup, çerçevesi çizilmemiş olduğu
belirtilerek kuralın, Anayasanın 2., 7., 8. ve 11. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
Kanun'un 22. maddesi ile elektrik enerjisi
üretim, iletim ve dağıtım faaliyeti gösteren tüzel kişilerin,
gerekli hâllerde üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım
onarım işlerini hizmet alımı yoluyla yaptırabilmeleri kurala bağlanmış ve bu
durumun ilgili lisans sahibi tüzel kişinin lisanstan kaynaklanan
yükümlülüklerinin devri anlamına gelmeyeceği belirtilmiştir. Dava konusu
kuralla da hangi faaliyetlerin hizmet alımı yoluyla yaptırılabileceğinin Kurul
tarafından belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
Kanun'un "Lisans esasları" başlıklı 5.
maddesinde elektrik piyasasında faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyet
alanlarına ilişkin temel ilkelerin ve tüzel kişilerin asli işlerine ilişkin
Kuruldan alacakları izinlerin ayrıntılı olarak öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu
kapsamda kuralda belirtilen hizmet alımı yapılacak faaliyetlerin lisans
sahiplerinin asli işleri kapsamında olmaması, bu hususun kuralda hizmet
alımının lisans sahibi tüzel kişinin lisanstan kaynaklanan yükümlülüklerinin
devri anlamına gelmeyeceğinin açıkça ifade edilmiş olması, Kurulun görev ve
yetkileri ile elektrik piyasasında faaliyet gösterecek tüzel kişilerin ilgili
faaliyet alanına ilişkin lisans esaslarının Kanun'da açıkça gösterilmiş olması
karşısında dava konusu kuralla Kurula tanınan yetkinin yasama yetkisinin
devri anlamına gelmediği açıktır.
Diğer taraftan serbest piyasa koşullarında ilgili lisans sahibi
tüzel kişilerin asli işlemleri kapsamında olmayan hizmet alımı yapabilecekleri
alanların değişkenlik gösterebileceği, bu bağlamda şirketlerin ihtiyaçları ve
uygulama doğrultusunda şekillenebilecek anılan bu tali faaliyet alanlarının her
defasında kanunla belirlenmesinin mümkün olmadığı dikkate alındığında
Kurula, tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli
elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen böyle bir yetki tanınması kanun
koyucunun takdirindedir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2. ve 7.
maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 8. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
H- Kanun'un Geçici 8. Maddesinin
İncelenmesi
Dava dilekçesinde, elektrik üretim şirketlerine çevre mevzuatına
uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından
gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31.12.2018 tarihine kadar süre
tanınmasının ve bu süreyi de üç yıla kadar uzatma hakkının verilmesinin,
sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirlenmesi nedeniyle sağlıklı bir çevrede
yaşama hakkını oldukça uzun bir süre ortadan kaldırılması anlamına geldiği
belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 5., 11. ve 56. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) veya
bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046
sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerine, bunların
özelleştirilmeleri hâlinde de geçerli olmak üzere, çevre mevzuatına uyumuna yönelik
yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin
tamamlanması amacıyla 31.12.2018 tarihine kadar süre tanınacağı hükme
bağlanmıştır. Kuralda bu sürenin üç yıla kadar uzatılmasına Bakanlar Kurulunun
yetkili olduğu ve bu süre zarfında ve önceki dönemlere ilişkin olarak bu
gerekçeyle, EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile
varlıklarında ve 4046 sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim
şirketlerinde, bunların özelleştirilmeleri hâlinde de geçerli olmak üzere,
elektrik üretim faaliyetinin durdurulamayacağı ve idari para cezası
uygulanamayacağı belirtilmiştir.
Kanunların, kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması,
genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi ve
kazanılmış hakları ihlâl etmemesi Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde
kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet
ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
Anayasa'nın 5. maddesinde, "Devletin temel amaç ve
görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." denilmektedir.
Anayasa'nın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması"
başlıklı 56. maddesinde de, "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak
ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." hükmü
yer almaktadır.
Anayasa'nın 5. maddesiyle kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlama ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlama ödevi Devlete verilirken; 56. maddesiyle de herkesin,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek bu
hakkı korumanın yine Devletin ödevi olduğu vurgulanmaktadır.
Devlete verilen bu görevlerin yaşama geçirilmesi bakımından, çevre
mevzuatıyla getirilen düzenlemeler büyük önem taşımaktadır. Anayasa'nın 5. ve
56. maddeleri ile Devlete verilen görevlerin yerine getirilmesi, elektrik
üretim faaliyetlerinin belli bir plan ve program çerçevesinde yapılması ve bu
faaliyetlerin gözetimi ve denetimi ile gerçekleşebilir. Anayasa'da yer alan "sağlıklı
ve dengeli çevre" kavramına, doğal güzelliklerin korunduğu,
kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirlenmesinin önlendiği bir
çevre kadar, işin niteliğine göre belirli esaslara uygun olarak elektrik üretim
faaliyetlerinin gerçekleştirildiği çevrenin de gireceği kuşkusuzdur.
Çevre mevzuatına ilişkin kurallar esas olarak 2872 sayılı Çevre
Kanunu'nda yer almaktadır. 2872 sayılı Kanun'un amacı, Kanun'un 1. maddesinde,
bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve
sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak olduğu
ifade edilmiştir. Anılan Kanun'un 2. maddesinde ise sürdürülebilir çevre "Gelecek
kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye
atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel
değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fizikî vb.) ıslahı, korunması ve
geliştirilmesi sürecini ifade eder."; sürdürülebilir kalkınma ise
"Bugünkü ve gelecek kuşakların, sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence
altına alan çevresel, ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge kurulması
esasına dayalı kalkınma ve gelişmeyi ifade eder." biçiminde
tanımlanmıştır.
Buna göre sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma
ilkelerinin içeriği itibarıyla hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini
oluşturan tüm çevresel değerlerin her alanda ıslahı, korunması ve
geliştirilmesi ile sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına aldığı
açıktır. Bu çerçevede anılan Kanun'un amacının gerçekleşebilmesi ve
sürdürülebilir çevrenin korunması bu Kanun'da belirtilen hususların yerine
getirilmesi ile mümkün olacaktır. Ayrıca, sağlıklı ve dengeli bir çevre
yaratılması, öncelikle yapılacak elektrik üretim faaliyetinin denetlenmesini
gerektirir. Bu denetimin etkin araçlarından biri de bu Kanun'da düzenlenen
izinlerdir. Başka bir anlatımla elektrik üretim faaliyetlerinde çevrenin
korunması, çevreye verilen bu olumsuz etkilerin giderilmesi ve zararın en aza
indirgenmesi açısından başta 2872 sayılı Kanun'da ve diğer mevzuatta belirtilen
çeşitli izinlerin alınmasına ilişkin hükümler büyük önem taşımaktadır.
Dava konusu kuralla, EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak,
işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı Kanun kapsamında
oluşturulacak kamu üretim şirketlerine, çevre mevzuatına uyumuna yönelik
yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin
tamamlanması amacıyla 31.12.2018 tarihine kadar süre tanınmasının, bu sürenin
üç yıla kadar uzatılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesinin ve
ayrıca anılan kamu üretim şirketlerinin elektrik üretim faaliyetinin
durdurulamayacağı ve idari para cezası uygulanmayacağı hususunun kurala
bağlanmasının belirtilen süre zarfında elektrik üretim faaliyetlerinin
çevreye uygunluğunun idare tarafından denetimini olanaksız kıldığı, elektrik
üretim faaliyetleri açısından denetimsiz bir alan oluşturduğu, bunun da
Devletin bu konudaki gözetim ve denetim görevini yerine getirmesine engel
olduğu anlaşılmaktadır.
Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, getirilecek kuralın,
ekonomik, bürokratik ve fiili yükümlülüklere yol açacağı ve üretim
faaliyetlerinin etkileneceği gerekçeleriyle uzun süreli olarak vazgeçilecek
haklardan değildir. İnsanın, toplumun ve çevrenin varlık, sağlık ve güvenliği
ile bu konuda Anayasa'nın Devlete yüklediği görev göz önünde bulundurulduğunda,
dava konusu kuralla belirtilen süre zarfında EÜAŞ'a bağlı santraller ile
özelleştirilen santrallerin elektrik üretim faaliyetlerinde çevre mevzuatına
tabi olmaması kabul edilemez.
Anayasa'nın 5. ve 56. maddelerinde belirtilen ödevlerin somut
tedbirlerle nasıl yerine getirileceği kanun koyucunun takdirinde ise de söz
konusu ödevler yerine getirilirken elektrik üretim faaliyetlerinde çevre
mevzuatında belirtilen koşulların yerine getirilmesi için tanınan sürenin
ölçülü olması ve sürdürülebilir çevre ilkesiyle uyumlu olması gerekmektedir. Bu
nedenlerle, dava konusu kuralla EÜAŞ'a bağlı santraller ile özelleştirilen
santrallerin 2018 yılının sonuna kadar çevre mevzuatı hükümlerine tâbi olmaktan
çıkarılması ve bu durumun üç yıl daha uzatılabilmesi ihtimali karşısında
tanınan süre ölçülü olmayıp, sürdürülebilir çevre ilkesiyle uyumlu değildir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2., 5. ve 56.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 11. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
I- Kanun'un Geçici 14. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının
İncelenmesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla lisansı
herhangi bir sebeple iptal edilmiş veya durdurulmuş olan lisans sahiplerineBakanlıkça
üretim tesisi yatırımının geri dönülemez bir noktaya geldiğinin tespit edilmesi
ve kamu yararı görülmesi şartıyla yeniden lisans verilmesinin öngörüldüğü,
üretim lisansının iptal edilme veya durdurulma nedeni, iptal veya durdurma
kararını veren mercinin açıklanmadığı, bu durumda yargı kararları ile iptal
edilen veya durdurulan lisansların da yeniden verilmesinin önü açıldığı,
yapılan bu düzenlemenin belirli bir firmanın ihtiyacını karşılamaya yönelik bir
düzenleme niteliğinde olduğu; diğer taraftan, yargı kararıyla durdurulmuş
santrallere yeniden lisans verilmesinin de önünün açıldığı, yasaların
genelliği ilkesinin, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir
kişiyi hedef almayan, aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların
getirilmesini zorunlu kıldığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2. ve 138.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un geçici 14. maddesinin (1) numaralı
fıkrasıyla Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce geçerli bir üretim
lisansına dayalı olarak santral inşaatına başlamış ancak lisansı herhangi bir
sebeple iptal edilmiş veya durdurulmuş olan lisans sahiplerine, Bakanlıkça
üretim tesisi yatırımının geri dönülemez bir noktaya geldiğinin tespit edilmesi
ve kamu yararı görülmesi şartıyla, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içerisinde Kuruma başvurulması hâlinde Kurum tarafından lisans
verileceği ve bu fıkranın hidroelektrik üretim tesislerini kapsamayacağı kurala
bağlanmıştır.
Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrası, "Yasama
ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez." hükmünü içermektedir.
Mahkeme kararlarının değiştirilememesi, yasamanın ve yürütmenin
kesinleşmiş yargı kararlarıyla oluşmuş hukuksal durumlara dokunamaması ya da
ortadan kaldıramaması hukuk devletinin temel ilkelerindendir. Aksi hâlde,
yargılama sürecinde taraflara tanınan anayasal güvencelerin varlık nedenlerinin
kaybedildiğinin kabulü gerekir.
Hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için
Devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli
olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması
da gerekir. Bir işlemin hukuka aykırı olduğu, yapılan yargısal denetim
neticesinde tespit edilmesine rağmen işlemin iptali yönündeki yargısal kararın
uygulanmaması, Devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık
tutulmasını anlamsız hâle getirir. Zira, hukuk güvenliği ve hukukun üstünlüğü
sadece hukuka aykırılıkların tespit edilmesiyle değil, bunların tüm
sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir.
Dava konusu kuralla, üretim lisansına dayalı olarak santral
inşaatına başlamış ancak lisansı herhangi bir sebeple iptal edilmiş veya
durdurulmuş olan lisans sahiplerine bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içerisinde Kuruma başvurulması hâlinde Kurum tarafından lisans
verileceği öngörülmektedir. Buna göre kuralda geçen "lisansı
herhangi bir sebeple iptal edilmiş veya durdurulmuş" ibaresinin Kurum
tarafından verilmiş, ancak yargı kararları ile yürütmesi durdurulmuş veya iptal
edilmiş lisansları da kapsamına aldığı açıktır. Böylece, dava konusu kuralla
bir taraftan üretim lisanslarının durdurulmasına veya iptaline ilişkin olarak
verilen yargı kararlarının ilgili idarece gecikmeksizin ve derhal yerine
getirilmesinin yolu kapatılmakta, diğer taraftan hakkında lisans iptali veya
durdurulması kararı bulunan üretim santrallerine Kurum tarafından yeni lisans
verilmesinin öngörülmesi suretiyle yargı mercilerince verilmiş olan mahkeme
kararlarının sonuçsuz kalmasının yolu açılmaktadır. Dava konusu kural uyarınca
yeni lisans verilmesine ilişkin kararlara karşı yeniden yargı yoluna
başvurulabilmesi de bu sonucu değiştirmeyecektir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2. ve 138.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN ile Zühtü ARSLAN bu görüşe
katılmamışlardır.
V- İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, kanunun belirli
kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu
doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilebileceği
öngörülmektedir.
14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun
geçici 14. maddesinin (1) numaralı fıkrasının iptali nedeniyle uygulanma
olanağı kalmayan anılan maddenin (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarının da 6216
sayılı Kanun'un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.
VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası
Kanunu'nun;
A- Geçici 14. maddesinin (1) numaralı fıkrasının yürürlüğünün
durdurulması isteminin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
B- Geçici 8. maddesine yönelik iptal hükmünün yürürlüğe girmesinin
ertelenmesi nedeniyle bu maddeye ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin
REDDİNE,
C- 1- 4. maddesinin (3) numaralı fıkrasının son
cümlesine,
2- 9. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının beşinci cümlesine,
b- (7) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerine,
c- (9) numaralı fıkrasında yer alan ".ile mevcut
sayaçların bir program dâhilinde mülkiyetinin devralınması." ibaresine,
3- 10. maddesinin (3) ve (7) numaralı fıkralarının son
cümlelerine,
4- 11. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesine,
5- 15. maddesinin (3) numaralı fıkrasına,
6- 16. maddesinin (6) numaralı fıkrasına,
7- 22. maddesinin son cümlesine,
yönelik iptal istemleri, 22.5.2014 tarihli ve E.2013/65,
K.2014/93 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkralara, cümlelere ve ibareye
ilişkin yürürlüğün durdurulması istemlerinin REDDİNE,
22.5.2014 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, 'Kanun, kanun
hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların
hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten
kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği
tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı
günden başlayarak bir yılı geçemez.' denilmekte, 6216 sayılı Kanun'un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak, Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir
yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun
geçici 8. maddesinin iptal
edilmesi nedeniyle doğacak
hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla
6216 sayılı Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine OYBİRLİĞİYLE
karar verilmiştir.
VIII- SONUÇ
14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun;
A- 4. maddesinin (3) numaralı fıkrasının son
cümlesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
B- 9. maddesinin;
1- (1) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinin,
2- (7) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin,
3- (9) numaralı fıkrasında yer alan ".ile mevcut
sayaçların bir program dâhilinde mülkiyetinin devralınması." ibaresinin,
Anayasa'ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
C- 10. maddesinin (3) ve (7) numaralı fıkralarının son
cümlelerinin Anayasa'ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D- 11. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
E- 15. maddesinin (3) numaralı fıkrasının Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
F- 16. maddesinin (6) numaralı fıkrasının Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
G- 22. maddesinin son cümlesinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
H- Geçici 8. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ
GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
I- Geçici 14. maddesinin;
1- (1) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN ile Zühtü
ARSLAN'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarının, 30.3.2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALLERİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
22.5.2014 tarihinde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
Zühtü
ARSLAN
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun,
Mahkememiz çoğunluğunca iptaline karar verilen geçici 14. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şu şekildedir: "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce geçerli bir üretim lisansına dayalı olarak santral inşaatına başlamış
ancak lisansı herhangi bir sebeple iptal edilmiş veya durdurulmuş olan lisans
sahiplerine; Bakanlıkça üretim tesisi yatırımının geri dönülemez bir noktaya
geldiğinin tespit edilmesi ve kamu yararı görülmesi şartıyla, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde Kuruma başvurulması
hâlinde Kurum tarafından lisans verilir. Bu fıkra hidroelektrik üretim
tesislerini kapsamaz."
Kural hidroelektrik üretim tesisleri dışında, geçerli bir üretim
lisansı alarak santral inşaatına başlayan ancak daha sonra lisansı herhangi bir
nedenle iptal edilmiş veya durdurulmuş olan lisans sahiplerine belli şartlar
altında lisans verilmesini öngörmektedir. Lisans verilebilmesi için, Bakanlıkça
(a) üretim tesisi yatırımının geri dönülemez bir noktaya geldiğinin tespit
edilmesi ve (b) kamu yararı görülmesi şartlarının birlikte gerçekleşmesi
gerekir. Bu şartları sağlayanlar, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bir yıl içerisinde Kuruma başvurmaları halinde lisans alabilirler.
Dava konusu kuralın belli bir aşamaya gelmiş üretim tesislerinin
yeniden ekonomiye kazandırılması amacıyla çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim
madde gerekçesinde "arz güvenliğimize katkı yapılmasını teminen, üretim
lisansı alarak belirli bir aşamaya gelmiş ancak lisansı çeşitli sebeplerle
iptal edilmiş tesislerin ekonomimize kazandırılmasına yönelik olarak düzenleme
yapılmıştır" denilmektedir.
Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrası gereğince, yasama ve
yürütme organları ile idare, "mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez". Elbette,
yargı kararları değiştirilemez ve yerine getirilmeleri geciktirilemez. Ancak bu
durum, yargı kararlarından sonra, yasama organının konuya ilişkin yeni
düzenleme yapamayacağı anlamına gelmez. Kanun koyucunun, bir şekilde yargıya
intikal etmiş ve yargısal kararlara konu olmuş hususları, kamu yararı amacıyla
yeniden ele alarak sürekli veya geçici bazı düzenlemeler yapması, Anayasa'nın
138. maddesine aykırılık teşkil etmez. Gerçekten de aksi bir yorum, yargının
karar verdiği alanlarda bu kararlara konu olan işlemleri de etkileyecek şekilde
hiçbir genel kanuni düzenleme yapılamayacağı anlamına gelir ki, bunun toplumsal
ve ekonomik hayatın değişkenliği ve dinamizmi karşısında savunulması güçtür.
Anayasa Mahkemesi, iptal edilen kurala benzer bir kuralı
incelediği 2007/63 esas sayılı kararında, genel ve objektif nitelikte yapılan
düzenlemeleri Anayasa'nın 138. maddesine aykırı görmemiştir. 5625 sayılı
Kanun'un 1. maddesinde, aynı hidrolik kaynak için yapılmış çoklu başvurulardan
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından teklif verme toplantısı gerçekleştirilmiş
ve lisans almış olan tüm şirketlerin maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç
ay içinde başvurmaları halinde lisanslarının yenileneceği ve daha önce verilmiş
lisans ile bağlantılı olarak yapılmış iş ve işlemlerin de yenilenmiş ve geçerli
sayılacağı düzenlenmekteydi.
Mahkeme, bu kuralın yargı kararlarını geçersiz kılmak amacıyla
getirildiği, dolayısıyla Anayasa'nın 138. maddesine aykırı olduğu şeklindeki
iddiayı şöyle cevaplamıştır: "Anayasa'nın 138. maddesinde öngörülen
mahkeme kararlarının bağlayıcılığı ilkesi, yasa koyucunun Anayasa'ya ve hukukun
genel ilkelerine uygun olması koşuluyla genel düzenleme yetkisini ortadan
kaldırmaz... Dava konusu kuralın sadece hakkında yargı kararı bulunan lisans
sahiplerine yönelik olmaması ve haklarında dava açılmış olsun veya olmasın daha
önce verilmiş olan tüm lisansları içermesi nedeniyle, genel ve objektif bir
düzenleme olduğu görülmektedir. Bu durumda, yargı kararlarına uyulmaması,
değiştirilmesi veya yerine getirilmemesi söz konusu olmadığından kural Anayasa'nın
138. maddesine aykırı görülmemiştir" (AYM, E.2007/63, K.2009/152, K.T:
5.11.2009).
Dava konusu kural da, benzer şekilde, bir defaya mahsus, geçici,
en önemlisi genel ve objektif bir düzenleme niteliğindedir. Bunun, yargı
tarafından verilen lisans iptali ya da durdurulması kararlarının ilgili idare
tarafından yerine getirilmesinin yolunun kapatılması olarak değerlendirilmesi
isabetli değildir. Benzer kurallarda olduğu gibi, burada da lisans iptaline
sebep olan kararın idari veya yargısal niteliğine bakılmaksızın bir düzenleme
yapılmaktadır. Kanun koyucu, lisans iptaline veya durdurulmasına yönelik belli
bir yargı kararını etkisiz kılacak bir düzenleme yapmaktan ziyade, benzer
durumda olan tüm lisans sahipleri için yeni bir imkan tanımaktadır. Kaldı ki,
bu düzenlemeden sonra da Kurum tarafından kanuni şartları sağlayanlara yeniden
lisans verilmesine yönelik idari işlemin yargısal denetimi yapılmaya devam
edecektir.
Açıklanan nedenlerle, kuralın Anayasa'ya aykırı bir yönünün
olmadığını düşündüğümüzden iptal kararına katılmıyoruz.
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Zühtü
ARSLAN
|