"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
"2709 Kanun numaralı 1982 Anayasasının 152 nci maddesinde;"Bir
davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde
kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin
ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa
Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia
temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay
içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme
davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa
Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse,
mahkeme buna uymak zorundadır.
Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının
Resmi Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün
Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz (...)"
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanunun "Anayasaya aykırılığın Mahkemelerce ileri sürülmesi"başlıklı
40 ıncı maddesinde ise;"(1) Bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada
uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı
görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi
olduğu kanısına varırsa;
a) İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı
olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını,
b) Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini,
c) Dava dilekçesi, iddianame veya davayı açan belgeler ile
dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini.
dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine gönderir
(2) Taraflarca ileri sürülen Anayasaya aykırılık iddiası davaya
bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep, gerekçeleri de gösterilmek
suretiyle reddedilir. Bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabilir.
(3) Genel Sekreterlik gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti
başvuran mahkemeye bir yazı ile bildirir.
(4) Evrakın kayda girişinden itibaren on gün içinde başvurunun
yöntemine uygun olup olmadığı incelenir. Açık bir şekilde dayanaktan yoksun
veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvuruları, Mahkeme tarafından esas
incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedilir.
(5) Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden
başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar
verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır.
Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar
gelirse mahkeme buna uymak zorundadır.
hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda anılan hükümler gereğince, mahkeme bakmakta olduğu davada
uygulayacağı kanun ya da kanun hükmünde kararname hükümlerini Anayasaya aykırı
görür veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu
kanısına varırsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya
yetkilidir.
Öte yandan, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 23 üncü maddesinde;"Bir
başkan ile altı üyeden kurulu daireler birer hesap mahkemesidir. Daireler, bir
başkan ve dört üye ile toplanır, hüküm ve kararlar oy çokluğuyla verilir."
denilmek suretiyle Sayıştay Dairelerinin birer mahkeme olduğu açıkça ifade
edilmiştir.
Keza Anayasa Mahkemesinin 28.02.2013 tarih ve E.2011/21, K.2013/36
sayılı Kararında,"(...) Sayıştayın, sorumluların hesap ve işlemlerini
kesin hükme bağlama görevi yönünden yargısal bir faaliyet gerçekleştirdiği ve
bu çerçevede verdiği kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden yargı
kararı niteliğinde olup, bu kararlarına karşı yargı organları dahil hiçbir
makam ve merciye başvurma olanağının bulunmadığı ve yargısal sonuçlu kararlar
veren bir hesap mahkemesi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır." denilerek,
Sayıştayın bir mahkeme olduğu vurgulanmıştır.
Bu çerçevede, Kars İ1 Özel İdaresi 2013 yılı Yargı Raporunun 1
inci maddesinin Dairemizde görüşülmesinde; raporu hazırlayan denetçi tarafından
İl Özel İdaresi genel sekreteri ve genel sekreter yardımcısına, 11.10.2011
tarih ve 666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararnamenin (I) sayılı Cetveline göre ek ödeme yapılması gerekirken,
(II) sayılı Cetvelde müstakil daire başkanı (Başbakanlık, bakanlık ve
müsteşarlıklarda teşkilat kanunlarında hizmet birimi olarak tanımlanmış
birimlerde) ve daire başkanı kadrolarında görevli kişiler için öngörülen ücret
ve tazminatların ödenmesi sonucu toplam 24.117,08 TL kamu zararına neden
olunduğunun iddia edildiği görülmüştür.
Sorumlular savunmalarında, genel sekreter ve genel sekreter
yardımcısına yapılan maaş ödemelerinde, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
(II) sayılı Cetvelde müstakil daire başkanı ve daire başkanı kadrosu için
belirlenen ücret ve tazminat göstergelerinin esas alınması nedeniyle,
ilgililerin maaşlarından gelir ve damga vergisinin fazla kesildiğini, tespit
edilen kamu zararından toplam 13.076,26 TL tutarındaki gelir ve damga
vergisinin düşülmesi gerektiğini ifade ettikten sonra, Anayasa Mahkemesinin
26.12.2013 tarih ve E:2013/63, K:2013/163 sayılı Kararının göz önünde
bulundurularak haklarında hüküm verilmesi talebinde bulunmuşlardır.
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 36 ncı maddesine 661 sayılı
KHK'nın 62 inci maddesi ile eklenen dördüncü fıkrada;"(...) diğer illerde
ise genel sekreter kadrosuna atananlar genel idare hizmetleri sınıfına dâhil
bakanlık bağımsız daire başkanları, genel sekreter yardımcısı kadrosuna
atananlar ise genel idare hizmetleri sınıfına dâhil bakanlık daire başkanları
için ilgili mevzuatında öngörülen ek gösterge, makam, görev ve temsil
tazminatları ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesi uyarınca
ödenen zam ve tazminatlardan aynı usul ve esaslar dâhilinde yararlanırlar.
Genel sekreter olarak atananların bu görevde geçen süreleri mesleki
kıdemlerinde geçmiş sayılır." denilmek suretiyle İl Özel İdaresi genel
sekreteri ve genel sekreter yardımcılarının özlük haklarına ilişkin düzenleme
yapılmıştır.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin l nci maddesinde;
"27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek
maddeler eklenmiştir."
EK MADDE 9- Aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile
2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa göre almakta olan personele, 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvele dahil pozisyonlarda
istihdam edilen sözleşmeli personele,subay,sözleşmeli subay, astsubay,
sözleşmeli astsubay, sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile uzman jandarma
ve uzman erbaşlara, mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler dahil
almakta oldukları toplam ödeme tutarı dikkate alınmak suretiyle aynı veya benzer
kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak
amacıyla, en yüksek Devlet memuru aylığına (ek gösterge dahil), ekli (I) sayılı
Cetvelde yer alan kadro ve görev unvanlarına karşılık gelen oranların
uygulanması suretiyle hesaplanan tutarda ek ödeme yapılır.
(...)
EK MADDE 10- Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterliği, Başbakanlık ve bakanlıklar ile bunların
bağlı ve ilgili kuruluşları (Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ile 2659
sayılı Kanunun 30 uncu maddesi ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2
nci maddesi kapsamında bulunanlar hariç), sosyal güvenlik kurumları,
Yükseköğretim Kurulu, Üniversitelerarası Kurul ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanlığının;
a) Merkez teşkilatlarında Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfına
ait kadrolarda yer alanlar hariç olmak üzere bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli
(II) sayılı Cetvelde yer alan unvanlı kadrolarda bulunanlardan,
b) Taşra teşkilatlarına ait kadrolarda bulunup, kadro unvanları
ekli (II) sayılı Cetvelde yer alanlardan,
c) Merkez teşkilatlarında; Dışişleri Meslek Memuru ve Konsolosluk
ve İhtisas Memurları, özel yarışma sınavı sonucunda mesleğe yardımcı veya
stajyer olarak alınıp belirli süreli yetiştirme döneminden sonra özel bir
yeterlik sınavı sonunda müfettiş, uzman, denetçi, kontrolör, aktüer ve
stenograf unvanlı kadrolara (mevzuatı uyarınca söz konusu kadrolara atananlar
dahil) atananlar ve bunların yardımcı ve stajyerleri ile iç denetçilerden ekli
(III) sayılı Cetvelde yer alan unvanlı kadrolarda yer alanlardan,
aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre almakta
olanlara anılan Cetvellerde kadro unvanlarına karşılık gelen gösterge rakamlarının
memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarlarda ücret ve tazminat
verilir. Bu ödemelere hak kazanılmasında ve bunların ödenmesinde aylıklara
ilişkin hükümler uygulanır. Ekli (II) ve (III) sayılı Cetvellerde atandıkları
kadro dereceleri esas alınarak belirlenen ücret ve tazminatlar, 657 sayılı
Kanunun 45 inci maddesine göre atananlar ile haklarında aynı Kanunun 67 nci
maddesi uygulananlar için kazanılmış hak aylık dereceleri dikkate alınarak
ödenir. Tazminat damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz.
Bu madde kapsamına giren personele; bu Kanun Hükmünde Kararnamenin
1 inci maddesinin (D) bendi, 2 nci, 28 inci ve ek 13 üncü maddeleri hariç olmak
üzere diğer maddelerinde öngörülen her türlü ödemeler ile ek 9 uncu maddesinin
üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen mevzuat hükümlerine göre yapılan
ödemeler, 657 sayılı Kanunda ödenmesi öngörülen aylık, ek gösterge, zam ve
tazminatlar ve makam tazminatı ile avukatlık vekalet ücreti ve temsil tazminatı
ödenmez.
Ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekaleten
atananlara vekalet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler
yapılmaz. Ekli (II) ve (III) sayılı Cetvellerde yer alan kadrolarda bulunan ve
ekli (II) sayılı Cetvel kapsamındaki başka kadrolara veya diğer kadrolara
vekaleten atanan personele, birinci fıkrada belirtilen ödemeler dikkate
alınmaksızın, 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi hükümleri çerçevesinde ve 175
inci maddesine göre vekaleten atanılan kadrolar için belirlenmiş olan aylık
göstergeleri ve ek göstergeler esas alınarak vekalet aylığı ve anılan Kanunun
152 nci maddesi uyarınca yürürlüğe konulan Bakanlar Kurulu kararının vekalete
ilişkin hükümleri uyarınca işgal ettikleri kadrolar ve vekaleten atandıkları
kadrolar için belirlenmiş olan zam ve tazminatlarının toplam tutarı esas
alınarak zam ve tazminat farkı ödenir.
Diğer kanunların bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek
tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir."
Bu çerçevede uygulama birliğinin sağlanması ve oluşabilecek
tereddütlerin giderilmesi amacıyla Maliye Bakanlığınca hazırlanan 666 sayılı
KHK ile ilgili 161 sayılı Devlet Memurları Kanununu Genel Tebliğinin,"B)
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 10 uncu Maddesi Uyarınca Ödenecek
Ücret ve Tazminata İlişkin Açıklamalar"bölümünde; "(...)
b) Söz konusu ücret ve tazminatlardan yararlanacakların belirlenmesinde, ek 10
uncu madde hükümleri ile ekli (II) ve (III) sayılı Cetvellerin birlikte
değerlendirilmesi gerekmektedir. Kadro unvanları (II) ve (III) sayılı
Cetvellerde yer almakla birlikte kadrolarının bulunduğu kamu kurum ve
kuruluşları ek 10 uncu madde kapsamında olmayanların belirtilen ücret ve
tazminatlardan yararlanma imkânı bulunmamaktadır. Örneğin, mahalli idareler ve
bunların bağlı kuruluşları yükseköğretim kurumları ve yargı kuruluşları ek 10
uncu madde kapsamında yer almadığından, bu idarelere ait kadrolarda bulunan
memurlara, (II) ve (III) sayılı Cetvellerde öngörülen ücret ve tazminat
ödenmeyecektir."
denilmektedir.
Genel sekreter ve genel sekreter yardımcısına ek 10 uncu madde ve
ekli (II) sayılı Cetvele göre müstakil daire başkanı ve daire başkanı
unvanlarına karşılık gelen göstergeler üzerinden ücret ve tazminat ödemesi
yapılabilmesi için görev yaptıkları kurumun ek 10 uncu madde kapsamında
bulunması ve ödemelere esas alınan unvanların bizzat kendi kadrolarına ait
olması gerekmektedir. Kadro unvanları (II) sayılı Cetvelde yer almakla birlikte
kadrolarının bulunduğu kamu kurum ve kuruluşları ek 10 uncu madde kapsamında
olmayanların belirtilen ücret ve tazminatlardan yararlanma imkanı
bulunmamaktadır. Özel idareler veya genel olarak mahalli idareler ek 10 uncu
madde kapsamında yer almadığından, bu idarelere ait kadrolarda bulunan genel
sekreter ve genel sekreter yardımcısına (II) sayılı Cetvelde öngörülen ücret ve
tazminat ödenemeyeceği açıktır.
Bununla birlikte, 5302 sayılı Kanunun 661 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 62 nci maddesiyle değişik 36 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında,
genel sekreter kadrosuna atananların genel idare hizmetleri sınıfına dahil
bakanlık bağımsız daire başkanları, genel sekreter yardımcısı kadrosuna
atananların ise genel idare hizmetleri sınıfına dâhil bakanlık daire
başkanlıkları için ilgili mevzuatında öngörülen ek gösterge, makam, görev ve
temsil tazminatları ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesi
uyarınca ödenen zam ve tazminatlardan aynı usul ve esaslar dahilinde
yararlanacakları ifade edilmiş olup, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
getirilen söz konusu ek ödeme ise yukarıda sayılanların dışında yeni bir ödeme
olup 5302 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında
değerlendirilemeyecektir.
Kaldı ki, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile öngörülen ek
ödemeye ilişkin (I) sayılı Cetvelde İl Özel İdaresi genel sekreteri ve genel
sekreter yardımcısı kadro unvanları açıkça belirtilmek suretiyle alabilecekleri
ek ödeme oranları gösterildiğinden, yorumla farklı bir ödeme yapılması mümkün
değildir.
Dolayısıyla İl Özel İdaresi genel sekreterine bakanlık bağımsız
daire başkanları, genel sekreter yardımcısına ise bakanlık daire başkanları
için ilgili mevzuatlarında öngörülen ek gösterge, makam, görev ve temsil
tazminatları, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 9 uncu maddesine
dayanan ekli (I) sayılı Cetvele göre ek ödeme ile 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 152 nci maddesinde belirlenen zam ve tazminatların ödenmeye devam
olunması gerekmektedir.
Diğer taraftan, sorumluların da savunmalarında atıfta bulundukları
Anayasa Mahkemesinin 26.12.2013 tarih ve E:2013/63, K:2013/163 sayılı
Kararında;
"(...)
Başvuru kararında, 666 sayılı KHK'ye ekli (II) Sayılı Cetvel
oluşturulurken unvanlı kadroların esas alındığı ve bakanlıkların ve bazı
kurumların taşradaki il müdürlerinin (II) Sayılı Cetvelde sayıldığı, ancak il
nüfus müdürlerinin bakanlık il müdürü olmasına rağmen (II) Sayılı Cetvele
alınmayarak anılan KHK'nin (I) Sayılı Cetveli'nde sayıldığı, "il
müdürü" unvanına sahip ve İçişleri Bakanlığının nüfus hizmetlerinin
yürütülmesinden sorumlu ildeki temsilcisi konumunda bulunan nüfus vatandaşlık
il müdürleri ile 666 sayılı KHK'nin (II) Sayılı Cetveli'nde sayılan diğer
bakanlıkların ildeki temsilcisi konumunda bulunan il müdürleri arasında mali
hakların düzenlenmesi açısından eşitsizlik oluşturulduğu belirtilerek kuralın,
Anayasa'nın 10. ve 55. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz konusu kuralın da yer aldığı 666 sayılı KHK, 6223 sayılı
Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak
Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu
Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu kapsamında çıkarılan kanun
hükmünde kararnamelerdendir. Her ne kadar başvuru kararında Anayasa'nın 10 uncu
ve 55 inci maddelerine dayanılmış ise de 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 43 üncü maddesine göre, ilgisi
nedeniyle itiraz konusu kural, Anayasa'nın 91 inci maddesi yönünden de
incelenmiştir.
A- Kanun Hükmünde Kararnamelerin Yargısal Denetimi Hakkında Genel
Açıklama
Anayasa'nın 91 inci maddesinde düzenlenen kanun hükmünde
kararnameler, işlevsel yönden yasama işlemi niteliğinde olduğundan yargısal
denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi Anayasa'nın 148 inci maddesi ile
Anayasa Mahkemesine verilmiştir. Yargısal denetimde kanun hükmünde
kararnamenin, öncelikle yetki kanununa sonra da Anayasaya uygunluğu
sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Her ne kadar, Anayasanın 148 inci maddesinde
kanun hükmünde kararnamelerin yetki kanunlarına uygunluğunun denetlenmesinden
değil, yalnızca Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından uygunluğunun
denetlenmesinden söz edilmekte ise de Anayasaya uygunluk denetiminin içerisine
öncelikle kanun hükmünde kararnamenin yetki kanununa uygunluğunun denetimi de
girer. Çünkü Anayasa'da, Bakanlar Kuruluna ancak yetki kanununda belirtilen
sınırlar içerisinde kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi
öngörülmüştür. Yetkinin dışına çıkılması, kanun hükmünde kararnameyi Anayasaya
aykırı duruma getirir.
Dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa'dan alan olağanüstü hal
kanun hükmünde kararnamelerinden farklı olarak, olağan dönemlerdeki kanun
hükmünde kararnamelerin bir yetki kanununa dayanması zorunludur. Bu nedenle,
kanun hükmünde kararnameler ile dayandıkları yetki kanunu arasında çok sıkı bir
bağ vardır. Kanun hükmünde kararnamenin yetki kanunu ile olan bağı, kanun
hükmünde kararnameyi aynen ya da değiştirerek kabul eden kanun ile kesilir.
Kanun hükmünde kararnamenin Anayasaya uygun bir yetki kanununa dayanması,
geçerliliğinin ön koşuludur. Bir yetki kanununa dayanmadan çıkartılan veya
dayandığı yetki kanunu iptal edilen kanun hükmünde kararnamelerin içeriği
Anayasaya aykırılık oluşturmasa bile bunların Anayasaya uygunluğundan söz
edilemez.
Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasaya uygunluk denetimi,
kanunların denetiminden farklıdır. Anayasa'nın 11. maddesinde, "Kanunlar
Anayasaya aykırı olamaz." denilmektedir. Bu nedenle kanunların denetiminde,
onların; yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. Kanun
hükmünde kararnameler ise konu, amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem
dayandıkları yetki kanununa hem de Anayasa'ya uygun olmak zorundadırlar.
Anayasa'da kimi konuların kanun hükmünde kararnamelerle
düzenlenmesi yasaklanmaktadır. Anayasanın 91. maddesinin birinci fıkrasında
"Sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci
kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri
ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler..."in kanun
hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kural gereğince,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna ancak kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenmesi yasaklanmış alana girmeyen konularda kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi verebilir.
Anayasa'nın herhangi bir maddesinde kanunla düzenleneceği
öngörülen bir konunun, Anayasa'nın 91 inci maddesinin birinci fıkrasının açıkça
yasakladığı hükümler ile ilgili olmadıkça ya da Anayasanın 163 üncü maddesinde
olduğu gibi kanun hükmünde kararname çıkarılamayacağı açıkça belirtilmedikçe
kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi Anayasaya aykırılık oluşturmaz.
B- İtiraz Konusu Kuralın 6223 Sayılı Yetki Kanunu Kapsamında Olup
Olmadığının İncelenmesi
Anayasa'nın 91 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yetki
kanununda, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacının, kapsamının,
ilkelerinin, kullanma süresinin ve süresi içinde birden fazla kanun hükmünde
kararnamenin çıkarılıp çıkarılamayacağının gösterilmesi gerekir. Buna göre bir
kanun hükmünde kararnamenin Anayasaya uygun olduğunun kabulü öncelikle konu,
amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden dayandığı yetki kanununa uygun olmasına
bağlıdır. Bu bağlamda, Anayasa'nın ikinci kısmının "Sosyal ve Ekonomik
Haklar ve Ödevler"başlıklı üçüncü bölümünde düzenlenen haklar
içinde kalan ve Anayasa'nın 91 inci maddesinde belirtilen kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenemeyecek yasak alan içinde bulunmayan kamu görevlilerinin
mali ve sosyal haklarının 6223 sayılı Yetki Kanunu'nun kapsamında kalması
durumunda, kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmesinde Anayasaya aykırı bir
durumun olmayacağı açıktır.
6223 sayılı Yetki Kanunu'nun amacını düzenleyen 1 inci maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (b) bendinde, kapsamına ilişkin düzenlemelerin yer
aldığı aynı maddenin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ile bu bendin (7)
numaralı alt bendinde ve son olarak ilkeler ve yetki süresine ilişkin
hükümlerin yer aldığı 2 nci maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde, kamu
personelinin "atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme,
görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esasları"ndan söz edilmiş,
ancak mali haklara ilişkin bir ibareye yer verilmemiştir. Bununla birlikte,
6223 sayılı Yetki Kanununda öngörüldüğü üzere;
-Mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına, yeni
bakanlıklar kurulmasına,
-Mevcut bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların mevcut,
birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak
yeniden düzenlenmesine,
-Mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan
bakanlıkların görev, yetki, teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine, taşrada ve
yurt dışında teşkilatlanma esaslarına,
ilişkin düzenlemeler söz konusu olduğunda, mali haklara dair
düzenlemelerin de yapılması mümkündür. Mevcut veya yeni ihdas edilen ya da bir
başka bakanlıkla birleştirilen bakanlıkların görev, yetki, teşkilat ve
kadrolarının düzenlenmesiyle ilgili olmayan hususlar 6223 sayılı Yetki
Kanununun kapsamında bulunmadığından, kanun hükmünde kararnameyle doğrudan mali
haklarda bir düzenleme yapılamaz. Bir başka ifadeyle, 6223 sayılı Yetki
Kanunu'nun amaç, kapsam ve ilkeleri bakımından kamu personelinin mali ve sosyal
haklarına ilişkin olarak Bakanlar Kuruluna doğrudan bir düzenleme yapma yetkisini
vermediği, ancak mali ve sosyal haklarla ilgili hükümlerin 6223 sayılı Yetki
Kanununun amacı ve kapsamına giren konularda yapılan düzenlemelerin doğal
sonucu olması durumunda mümkün olabileceği, 6223 sayılı Yetki Kanununda
öngörülen amaç, kapsam ve ilkeleriyle bağlantılı olmaksızın sırf mali konularda
bir düzenleme yapılamayacağı açıktır.
İtiraz konusu kural, KHK'nin eki (I) Sayılı Cetvel'in
"A-Aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre Alanlar"
bölümün (1) numaralı sırasının (g) bendinde yer alan "İl nüfus ve
vatandaşlık müdürü," ibaresidir. 666 sayılı KHK'nin 1. maddesiyle 375
sayılı KHK'ye eklenen ek 9 uncu maddeyle mevzuatta değişik adlar adı altında
kamu personeline yapılan tüm kurumsal ek ödemeler ile genel ek ödemeler, yeni
yapılan düzenlemelere paralel olarak 15.1.2012 tarihinden itibaren geçerli
olmak üzere yürürlükten kaldırılmakta ve yeni ek ödeme sistemindeki kadro ve
görev unvanına karşılık gelen ek ödeme oranları belirtilmektedir. İtiraz konusu
kuralla "il nüfus ve vatandaşlık müdürleri"nin kadro ve görev
unvanına karşılık gelen ek ödeme oranları düzenlenmiş olup "il nüfus ve
vatandaşlık müdürleri"nin mali haklarına ilişkin bir düzenleme
yapılmaktadır. Bir başka ifadeyle, kuralda öngörülen mali haklara ilişkin hüküm,
mevcut veya yeni ihdas edilen ya da bir başka bakanlıkla birleştirilen
bakanlıkların görev, yetki, teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesiyle bağlantılı
ve bunların zorunlu sonucu olmayıp doğrudan mali haklara ilişkin bir düzenleme
niteliğindedir. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural, 6223 sayılı Yetki
Kanunu kapsamında bulunmadığından Anayasa'nın 91 inci maddesine aykırıdır.
İptali gerekir.
Kural, Anayasa'nın 9 inci maddesine aykırı görülerek iptal
edildiğinden, Anayasa'nın 10 uncu ve 55 inci maddeleri yönünden incelenmemiştir.
VI- SONUÇ
11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının
Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'nin eki (I) Sayılı Cetvel'in "A-
Aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa Göre Alanlar" bölümünün
(1) numaralı sırasının (g) bendinde yer alan "İl nüfus ve vatandaşlık
müdürü," ibaresi, 06.04.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin
Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum
ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin
Konularda Yetki Kanunu kapsamında olmadığından, bu ibarenin Anayasaya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, 26.12.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi."
denilmektedir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 1 inci maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek
9 uncu maddeyle mevzuatta değişik adlar altında kamu personeline yapılan tüm
kurumsal ek ödemeler ile genel ek ödemeler, yeni yapılan düzenlemelere paralel
olarak 15.01.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten
kaldırılmakta ve yeni ek ödeme sistemindeki kadro ve görev unvanına karşılık
gelen ek ödeme oranları belirtilmektedir. 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
eki (I) sayılı Cetvelde "ilözel idaresi genel sekreteri ve il özel idaresi
genel sekreter yardımcısı"nın kadro ve görev unvanına karşılık gelen ek
ödeme oranları düzenlenmiş olup, bunların mali haklarına ilişkin bir düzenleme
yapılmaktadır. Bir başka ifadeyle söz konusu cetvelde öngörülen mali haklara
ilişkin hüküm mevcut veya yeni ihdas edilen ya da bir başka bakanlıkta
birleştirilen, bakanlıkların görev, yetki, teşkilat ve kadrolarının
düzenlenmesiyle bağlantılı ve bunların zorunlu sonucu olmayıp, doğrudan mali haklara
ilişkin bir düzenleme niteliğindedir. Anayasa Mahkemesinin aynı Kanun Hükmünde
Kararname hakkında verdiği karar gereği, davaya konu olayda uygulanacak olan
Kanun Hükmünde Kararname eki (I) sayılı Cetvelde yer alan"il özel idaresi
genel sekreteri ve il özel idaresi genel sekreter yardımcısı"ile ilgili
düzenleme, 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında bulunmadığından, Anayasanın 91
inci maddesine aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, bahse konu düzenlemeye ilişkin itiraz yoluyla Anayasa
Mahkemesine başvurulmasına ve Yargı Raporunun 1. maddesine ilişkin hükmün geri
bırakılmasına karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle;
1- Anayasanın 152 nci maddesinin birinci fıkrasındaki,"Bir
davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde
kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin
ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa Anayasa
Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır."hükmü
ile 6216 sayılı Kanunun"Anayasaya aykırılığın Mahkemelerce ileri sürülmesi"
başlıklı 40 ıncı maddesi gereğince 02.11.2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek ödeme oranlarının belirlendiği (I) sayılı
Cetvelin "A-Aylıklarını 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Göre
Alanlar"bölümünün (1) numaralı sırasının (d) bendinde yer alan"diğer
illerin il özel idaresi genel sekreteri" ve (e)bendinde bulunan"büyükşehir
belediyesi bulunmayan illerin il özel idaresi genel sekreter yardımcısı"ibareleri
Anayasanın 91 inci maddesine aykırı görüldüğünden, iptali için ANAYASA
MAHKEMESİNE BAŞVURULMASINA ve ilgili belgelerin onaylı örneklerinin ANAYASA
MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2- 6216 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin beşinci fıkrası hükmü
uyarınca Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar Yargı Raporunun
1. maddesine ilişkin hükmün GERİ BIRAKILMASINA,
Dairemizin 25.09.2014 tarih ve 10367 sayılı tutanağıyla oy birliğiyle
karar verildi.""