"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“1-6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 9. maddesinin ikinci fıkrasındaki, “tedbir kararlarına” şeklindeki ibareler YÖNÜNDEN;
Mahkememizce verilecek zorlama hapsi uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin tesis olunacak kararda yasa yolunun gösterilmesi ve ilgililere bildirilmesi zorunlu olup, verilecek karara karşı itiraz merciinin belirli olmaması sonucu doğurduğundan anılan hükmün somut olayda uygulanması söz konusudur.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrası ile,“Bu Kanun hükümlerine göre verilen kararlara karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ilgililer tarafından aile mahkemesine itiraz edilebilir.”hükmü getirilmiştir. Buna göre, bu Kanunun 3., 4. ve5. maddelerine göre verilen tedbir kararları ile aynı Kanunun 13. maddesine göre verilecek zorlama hapsi kararlarına itiraz edilebilmesi mümkündür. Ancak aynı Kanunun 9. maddesinin ikinci fıkrasında, yalnızca; Hâkim tarafından verilen tedbir kararlarına itiraz mercii düzenlenmiş, gerek aynı Kanunun 3. maddesindeki mülki amir tarafından verilen tedbir kararlarına gerekse de Hakim tarafından verilmesi öngörülen aynı Kanunun 13. maddesindeki zorlama hapsi kararlarına karşı itiraz mercii düzenlenmemiştir. Bu durumda, mülki amir tarafından verilen tedbir kararları ile zorlama hapsi kararlarına karşı itiraz yolu açık bırakılmış, ancak itiraz mercii hususunda yasal bir boşluk doğmuştur. Bunu giderebilecek kıyasen uygulanması muhtemel bir düzenleme de mevcut değildir. Her ne kadar anılan Kanunun uygulamasına dair yönetmelik ile bu kararların da aynı merci yoluna tabi olduğu belirtilmiş ise de, Anayasa'nın 142. maddesindeki,“Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.”hükmü karşısında yönetmelik ile mahkemelerin görev ve yetkilerinin belirlenmesi de mümkün değildir.
Anayasa'nın 2. maddesinde Devletin temel nitelikleri arasında hukuk devleti olma ilkesi de sayılmış, yine Anayasa'nın 19/1. maddesinde de, herkesin, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olduğu açıkça hüküm altına alınmıştır. Yine Anayasa'nın 36/1. maddesinde,“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileriönünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”denilmiş, Anayasa'nın 40/2. maddesinde de,“Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır,” hükmü getirilmiştir.
Diğer bir deyişle, mahkememizce şüpheli hakkında zorlama hapsi kararı verilmesi halinde şüphelinin başvuracağı yasa yolu ile öngörülen merciin neresi olduğu belirli değildir.Bu nedenle,kişinin somut olayda olduğu üzere zorlama hapsi ile yani hürriyeti bağlayıcı sonuç doğuracak bir ceza ile karşı karşıya olduğu bir durumda yasa yolu öngörülmekle birlikte bu yasa yolunun ne olduğunun düzenlenmemiş olmasıevrensel hukuk ilkelerine, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine, dolayısıyla Anayasa'nın 2. maddesinde öngörülen hukuk devleti olma ilkesine açıkça aykırılık teşkil ettiği gibi Anayasa'nın 36/1. ve40/2. maddelerine de aykırılık söz konusudur.
2- 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 10. maddesinin beşinci fıkrası olan, “Tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, kararın uygulanmasına engel teşkil etmez.” hükmü YÖNÜNDEN;
Mahkememizce verilen tedbir kararının şiddet uygulayana tebliğ edilmemesi nedeniyle tedbir kararına tebliğ edilmeyen dönemde tedbire aykırılıklar bakımından anılan hükmün uygulanması söz konusudur.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 10. maddesinin beşinci fıkrasına göre tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, kararın uygulanmasına engel teşkil etmemektedir. Somut olayda, şüpheliye mahkememizin kararı tebliğ edilmeden şüphelinin tedbire aykırılığı ileri sürülmektedir. Bu durumda, henüz mahkeme kararı kendisine tebliğ edilmeyen şüphelinin verilen tedbir kararına aykırı davrandığından söz edilmemesi gerekirkenanılan Kanun maddesi nedeniyle kişiye karar tebliğ edilmediği halde kişi hakkında tedbire aykırılıktan zorlama hapsi cezası uygulanması söz konusu olabilmektedir.Bunun ise, Anayasa'nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine, 12. ve 13. maddeleri ile koruma altına alınan “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”hükmüne, 17. maddeye ve 19. maddesindeki kişi hürriyeti ve güvenliği ilkesi; ile Anayasa'nın 36/1. ve 40/2. maddelerine ve hukuk devletinin temel öğeleri olan evrensel hukuk ilkelerinden hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil ettiği açıktır.
3- 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 13. maddesinin üçüncü fıkrasının, “Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet Başsavcılığınca yerine getirilir,” hükmü YÖNÜNDEN;
Mahkememizce zorlama hapsi kararı verilmesi halinde bunun kesinleşmesine gerek olup olmadığı bakımından anılan hükmün somut olayda uygulanması söz konusudur.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 13. maddesinin üçüncü fıkrasında, zorlama hapsine ilişkin kararların, Cumhuriyet Başsavcılığınca yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır. Ancak anılan hükümde yasa yoluna tabi kılınan bu zorlama hapsi kararlarının kesinleştikten sonra mı yoksa kesinleştirilmeden, yani derhal mi uygulanacağı hususunda bir açıklık getirilmemiştir. Uygulamada, bazı adliyelerde zorlama hapsi kararları niteliği gözetilerek ve hemen uygulanmaması halinde doğacak zarar dikkate alınmak suretiyle derhal, çoğu adliyede ise verilen kararın kişinin hürriyetini kısıtladığı düşünülerek kesinleşmesi beklenildikten sonra infaz edilmektedir. Bu eksik düzenleme nedeniyle yasal bir boşluk olduğu açıktır. Bu yasal boşluğun yasa ile bir düzenleme yapılmadığı sürece uygulamada giderilebilmesi de mümkün değildir. Bu nedenle anılan hükümde hangi mercii zorlama hapsi kararının infaz edeceği belirtilmiş ise de zorlama hapsi kararının hangi aşamada infazına başlanacağıaçık olarak düzenlenmediğivebu nedenle kişilerin hürriyetini kısıtlayıcı nitelik taşıyan zorlama hapsi kararlarının mahiyeti de dikkate alındığında,anılan hükmün Anayasa'nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine, 12. ve 13. maddeleri ile koruma altına alınan“Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”hükmüne, 17. maddeye ve 19. maddesindeki kişi hürriyeti ve güvenliği ilkesi ile hukuk devletinin temel öğeleri olan evrensel hukuk ilkelerinden hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil ettiği açıktır.
Bu itibarla, bir tepki yasası niteliğinde olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun daha iyi ve doğru şekilde uygulanabilmesi ve bu suretle gerek kadına karşı gerekse de aile içi şiddetin önüne geçilebilmesine katkı sağlanabilmesi bakımından son derece önemli olan yukarıda izah edilen hükümlerin Anayasa'ya aykırılıkları nedeniyle İPTALİNE karar verilmesi için Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği kanaatine varılmıştır.
KARAR :Yukarıda açıklanan ve Yüksek Mahkemece gözetilecek diğer nedenlerle,
1- a) 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 9. maddesinin ikinci fıkrasındaki,“tedbir kararlarına”şeklindeki ibarelerin;
b) Aynı Kanunun 10. maddesinin beşinci fıkrası olan,“Tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, kararın uygulanmasına engel teşkil etmez.”hükmünün,
c) Yine aynı Kanunun 13. maddesinin üçüncü fıkrasının, “Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir.”hükmünün,
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2., 12., 13., 17., 19., 36. ve 40. maddelerine aykırı olduğunun yine Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca TESPİT EDİLEREK anılan hükümlerin İPTALİNE karar verilmesi için Anayasa Mahkemesine BAŞVURUDA BULUNULMASINA,
2- İşbu dosyanın onaylı bir suretinin Anayasa Mahkemesine gönderilmesine,
3- Anayasa'nın 152/1-3. madde ve fıkraları uyarınca tedbire aykırılık yönündeki talebin değerlendirilmesinin Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar GERİ BIRAKILMASINA, beş ay içinde bir karar verilmemesi durumunda re'sen ele alınarak yürürlükteki mevzuata göre istemin DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.”"
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2013/64
Karar Sayısı: 2013/142
Karar Günü: 28.11.2013
R.G. Tarih-Sayı: 27.3.2014-28954
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Söğüt Asliye Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 8.3.2012 günlü, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un;
1- 9. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “…tedbir kararlarına…” ibaresinin,
2- 10. maddenin (5) numaralı fıkrasının,
3- 13. maddenin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin,
Anayasa'nın 2., 12., 13., 17., 19., 36. ve 40. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Kanun uyarınca verilen tedbir kararına aykırı davranılması nedeniyle Kanun'un 13. maddesinde düzenlenen “zorlama hapsine” karar verilmesi için açılan davada, itiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
6284 sayılı Kanun'un itiraz konusu ibare, cümle ve fıkranın da yer aldığı 9., 10. ve 13. maddeleri şöyledir:
“İtiraz
MADDE 9- (1) Bu Kanun hükümlerine göre verilen kararlara karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ilgililer tarafından aile mahkemesine itiraz edilebilir.
(2) Hâkim tarafından verilen tedbir kararlarına itiraz üzerine dosya, o yerde aile mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde aile mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde asliye hukuk mahkemesine, aile mahkemesi hâkimi ile asliye hukuk mahkemesi hâkiminin aynı hâkim olması hâlinde ise en yakın asliye hukuk mahkemesine gecikmeksizin gönderilir.
(3) İtiraz mercii kararını bir hafta içinde verir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
Tedbir kararlarının bildirimi ve uygulanması
MADDE 10- (1) Bu Kanun hükümlerine göre alınan tedbir kararları, Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlükleri ile verilen kararın niteliğine göre Cumhuriyet başsavcılığına veya kolluğa en seri vasıtalarla bildirilir.
(2) Bu Kanun kapsamında ilgili mercilere yapılan başvurular ile bu başvuruların kabul ya da reddine ilişkin kararlar, başvuru yapılan merci tarafından Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine derhâl bildirilir.
(3) Korunan kişinin geçici koruma altına alınmasına ilişkin koruyucu tedbir kararı ile şiddet uygulayan hakkında verilen önleyici tedbir kararlarının yerine getirilmesinden, hakkında koruyucu veya önleyici tedbir kararı verilen kişilerin yerleşim yeri veya bulunduğu ya da tedbirin uygulanacağı yer kolluk birimi görevli ve yetkilidir.
(4) Tedbir kararının, kolluk amirince verilip uygulandığı veya korunan kişinin kollukta bulunduğu hâllerde, kolluk birimleri tarafından kişi, Bakanlığın ilgili il veya ilçe müdürlüklerine ivedilikle ulaştırılır; bunun mümkün olmaması hâlinde giderleri Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak üzere kendisine ve beraberindekilere geçici olarak barınma imkânı sağlanır.
(5) Tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, kararın uygulanmasına engel teşkil etmez.
(6) Hakkında barınma yeri sağlanmasına karar verilen kişiler, Bakanlığa ait veya Bakanlığın gözetim ve denetimi altında bulunan yerlere yerleştirilir. Barınma yerlerinin yetersiz kaldığı hâllerde korunan kişiler; mülkî amirin, acele hâllerde kolluğun veya Bakanlığın talebi üzerine kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesis, yurt veya benzeri yerlerde geçici olarak barındırılabilir.
(7) İşyerinin değiştirilmesi yönündeki tedbir kararı, kişinin tabi olduğu ilgili mevzuat hükümlerine göre yetkili merci veya kişi tarafından yerine getirilir.
Tedbir kararlarına aykırılık
MADDE 13- (1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.
(2) Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.
(3) Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir. Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 2., 12., 13., 17., 19., 36. ve 40. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ'un katılımlarıyla 11.6.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür
Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa'ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
Başvuru kararında Kanun'un 13. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin iptali istenilmektedir. Bakılmakta olan dava, tedbir kararına aykırı davranılması üzerine zorlama hapsine karar verilmesine ilişkindir. Kanun'un 13. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesi zorlama hapsine ilişkin kararların, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirileceğini yani kim tarafından infaz edileceğini düzenlemektedir. Dolayısıyla, Kanun'un 13. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesi zorlama hapsi kararı verilmesinden sonraki aşamaya yani zorlama hapsi kararının infazı aşamasına ilişkin olup davada uygulanacak kural niteliğinde değildir.
Bu nedenlerle, 8.3.2012 günlü, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un;
A- 13. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu cümleye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B- 1- 9. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “...tedbir kararlarına...” ibaresinin,
2- 10. maddesinin (5) numaralı fıkrasının,
esasının incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatma BABAYİĞİT tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun'un 9. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “...tedbir kararlarına...” İbaresinin İncelenmesi
Başvuru kararında, Kanun'un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasında bu Kanun uyarınca verilen tüm kararlara karşı itiraz yolunun öngörüldüğü, ancak aynı maddenin (2) numaralı fıkrasında itiraz başvurusuna bakacak mahkemeyi gösterirken yalnızca hâkim tarafından verilen tedbir kararlarına itiraz merciinin düzenlendiği, gerek aynı Kanun'un 3. maddesindeki mülki amir tarafından verilen tedbir kararlarına gerekse hâkim tarafından verilmesi öngörülen aynı Kanun'un 13. maddesindeki zorlama hapsi kararlarına karşı itiraz merciinin düzenlenmediği, bu hususta yasal boşluk bulunduğu, bu durumun ise hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil ettiği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 36. ve 40. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Kanun hükümlerine göre verilen tüm kararlara karşı tefhim veya tebliğden itibaren iki hafta içinde aile mahkemesine itiraz edilebileceği belirtilmiştir. Türkiye'nin her yerinde aile mahkemesi olmadığından, bazı yerlerde de birden fazla aile mahkemesi bulunduğundan, maddenin itiraz konusu ibarenin de yer aldığı (2) numaralı fıkrasında, hâkim tarafından verilen tedbir kararlarına yapılan itiraza hangi mahkemede bakılacağı hususu düzenlenmiştir. Buna göre, itiraz üzerine dosya, o yerde aile mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde aile mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde asliye hukuk mahkemesine, aile mahkemesi hâkimi ile asliye hukuk mahkemesi hâkiminin aynı hâkim olması hâlinde ise en yakın asliye hukuk mahkemesine gecikmeksizin gönderilecektir.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin önkoşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.
Anayasa'nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle korunan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, Anayasa'nın 40. maddesi uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir.
Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrası, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." şeklindedir. Bu maddenin gerekçesinde ise bireylerin, yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanmasının amaçlandığı, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, merci ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline geldiği belirtilmektedir.
Kanun'un “İtiraz” başlıklı 9. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, bu Kanun hükümlerine göre verilen tüm kararlara tefhim veya tebliğden itibaren iki hafta içinde aile mahkemesine itiraz edilebilecektir. Maddenin (2) numaralı fıkrasında itiraz edilen kararların hangi mahkemelerce karara bağlanacağına ilişkin itiraz usulü düzenlenirken, “hâkim tarafından verilen tedbir kararlarına” ifadesi kullanılmıştır. Ancak maddenin bütünü göz önüne alındığında, (1) ve (2) numaralı fıkraların birbirini tamamlayan hükümler olduğu, (2) numaralı fıkrada itiraz usulünün düzenlendiği, Kanun'un 3., 4. ve 5. maddelerine göre verilen bütün tedbir kararları ile zorlama hapsi kararları için aile mahkemesi nezdinde itiraz hakkı tanınmış olduğu açıkça görülmektedir.
Diğer taraftan, belirlilik ilkesi, yalnızca yasal belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade etmektedir. Erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir gibi niteliksel gereklilikleri karşılaması koşuluyla kanunlar, mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir. Aslolan muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir normun varlığıdır. Bu çerçevede, “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği”nin 33. ve 34. maddelerinde bu husus açığa kavuşturulmuş olup mülki amir tarafından verilen tedbir kararları ile hâkim tarafından verilen zorlama hapsi kararlarına yapılacak itirazı inceleyecek merciin hangi aile mahkemesi olacağı açıkça belirtilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2., 36. ve 40. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
B- Kanun'un 10. Maddesinin (5) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Başvuru kararında, Kanun'un 10. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca tedbir kararlarının ilgililere tebliğ veya tefhim edilmemesinin kararın uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği ancak bu durumda kişi hakkında karar tebliğ edilmediği hâlde tedbire aykırılıktan zorlama hapsi cezası uygulanmasının söz konusu olabildiği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 12., 13., 17., 19., 36. ve 40. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz konusu kuralda, tedbir kararlarının uygulanması için ilgililere tefhim veya tebliğ edilmesinin gerekmediği belirtilmiştir.
Kanunla ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için etkili ve süratli bir yöntem izlenmesi, şiddete maruz kalanın gecikmeksizin korunması amaçlandığından, Kanun uyarınca verilen tedbir kararlarının uygulanması için ilgililere tebliğ edilmesini beklemek, Kanun'un amacı ile bağdaşmayacaktır. Ancak, tefhim veya tebliğ edilme şartı, verilen tedbir kararına itiraz ve tedbir kararına uymama durumunda Kanun gereğince zorlama hapsi verilebilmesi için gereklidir. Zira, ilgili kişiye karar tefhim veya tebliğ edilmemiş ise iki haftalık itiraz süresi başlamayacak ve tedbire aykırı davranılması durumunda zorlama hapsi kararı verilemeyecektir. Nitekim, Kanun'un “Tedbir kararının verilmesi, tebliği ve gizlilik” başlıklı 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, tedbir kararının, korunan kişiye ve şiddet uygulayana tefhim veya tebliğ edileceği ifade edilmiş; (5) numaralı fıkrasında da tedbir kararının tefhim ve tebliğ işlemlerinde, tedbir kararına aykırılık hâlinde şiddet uygulayan hakkında zorlama hapsinin uygulanacağı ihtarının yapılacağı açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla, başvuru kararında ileri sürüldüğü gibi hakkında verilen tedbir kararından haberdar olmayan kişinin zorlama hapsi ile karşı karşıya kalması söz konusu değildir.
Kuralın, Anayasa'nın 12., 13., 17. ve 19. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
VI- SONUÇ
8.3.2012 günlü, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un;
1- 9. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “...tedbir kararlarına...” ibaresinin,
Anayasa'ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE, 28.11.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Serruh KALELİ
Alparslan ALTAN
Üye
Mehmet ERTEN
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Zehra Ayla PERKTAŞ
Recep KÖMÜRCÜ
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Erdal TERCAN
Muammer TOPAL
Zühtü ARSLAN
M. Emin KUZ