"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“5846 sayılı Kanuna aykırılık suçundan dolayı …. hakkında İzmir 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi'nde 2009/363 Esas sayılı kamu davası açılmıştır. Mahkemenin 02.12.2010 tarih, 2009/363 Esas, 2010/317 Karar sayılı kararıyla ….'nın 5728 sayılı Kanunla değişik 5846 sayılı Kanunun 81/4, TCK'nin 62, 52/2-4. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasından çevrilen 5 ay süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılması seçenek yaptırımı ve 5 gün karşılığı 100 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
İzmir Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü'nün 02.11.2011 tarih, 2011/1323 DS sayılı yazısıyla ….'nın kendisine yapılan tebligata rağmen seçenek yaptırımın infazı için Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü'ne başvurmadığı belirtilerek, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından seçenek yaptırım yerine, hükmedilen önceki hapis cezasının infazına karar verilmesi talep edilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50. maddesinin başlığı kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlardır. Maddeye göre kısa süreli hapis cezası, adli para cezasına veya maddedeki diğer tedbirlerden birisine çevrilebilir. Bu madde 26.02.2008 tarih, 5739 sayılı Kanunla değiştirilmiştir. Maddenin ilgili fıkrasının değişiklikten önceki hali şöyledir:
MADDE 50.- (6) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi hâlinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhâl infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz. Maddenin ilgili fıkrası değişiklikten sonra şu hale gelmiştir:
MADDE 50- (6) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Kanun koyucu bu değişikliği, hapisten çevrilen adli para cezasına mahkum olanlar ile doğrudan verilen adli para cezasına mahkûm olanlar arasında eşitlik sağlamak gayesi ile yapmıştır. Ancak doğrudan verilen adli para cezası ile hapisten çevrilen adli para cezası aynı infaz rejimine tabi olunca, bu kez hapisten çevrilen tedbirlere mahkûm olanlarla hapisten çevrilen adli para cezasına mahkûm olanlar arasında eşitsizlik yaratılmıştır. Çünkü:
5275 sayılı Kanunun 106. maddesi para cezalarının infazını düzenlemiştir. Bu maddeye göre adli para cezası ödenmeyince Cumhuriyet savcısı para cezasını kararda öngörülen gün sayısı kadar hapse çevirmekte, bu kişi para cezasını ödeyinceye kadar ve en çok üç yıl ceza infaz kurumunda tutulmakta, koşullu salıvermeden yararlanamamaktadır. 5275 sayılı Kanunun 109. maddesi hapis cezası yerine hükmedilen seçenek yaptırımların infazını tüzüğe bırakmıştır. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 51. maddesi hapisten çevrilen adli para cezasının infazını düzenlemektedir. Bu maddede değişiklik yapılmamıştır.
Türk Ceza Kanununun 50. maddesinin 6. fıkrasındaki “yaptırımın” sözcüğü “tedbirin” olarak değiştirilince, Cumhuriyet Başsavcılıkları Tüzüğün 51. maddesinin adli para cezaları yönünden uygulama kabiliyetinin kalmadığı görüşüyle doğrudan verilen adli para cezaları ile hapisten çevrilen adli para cezalarını aynı rejime tabi tutmakta, hâkimden adli para cezası ödenmeyince hapis cezasının infazı için karar istememekte, adli para cezasını hapse çevirip infaz etmektedirler. Bir çok yerde bu hapis için hapis kararını hâkim vermediği, bu hapis, hapis cezası sayılamayacağı, hala adli para cezası infaz edildiği halde -artık uygulanmayacağı düşünülen Tüzükteki düzenleme işletilerek- koşullu salıverme hükümleri uygulanmakta, zorlama hapsi çoğu kez eksik infaz edilmektedir. Oysa adli para cezasına göre daha hafif nitelikteki hapis cezasına seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde hâkimden hapis cezasının infazına karar verilmesi istenmektedir.
5275 sayılı Kanunun 106. maddesine göre doğrudan verilen adli para cezasının ödenmemesi halinde Cumhuriyet başsavcılığının verdiği hapis kararı aslında bir tür zorlama hapsidir. Adli para cezası ödenince hapis sona ermektedir. Koşullu salıverme hükümlerinin uygulanmaması mantıklıdır. Ancak hapisten çevrilen adli para cezası, hapis cezasının seçenek yaptırımıdır. Para cezasının ödenmemesi halinde zorlama hapsine tabi tutulması, aynı madde uyarınca seçenek tedbirlere mahkûm edilen kişiler ile aralarında eşitliksizlik doğurmuştur. Hapis cezası adli para cezasına çevrilen kişiler cezayı zorlama hapsi olarak infaz ederken, diğer tedbirlerle cezalandırılanlar bu tedbirlerin gereklerini yerine getirmedikleri zaman hâkim tarafından hapis cezasının infazına karar verilmekte ve hapis cezası infaz edilmektedir. Türk Ceza Kanununun 50. maddesinin son fıkrası ilgilinin elinde olmayan nedenlerle seçenek tedbirin gerekleri yerine getirilemezse tedbirin değiştirilebileceğini düzenlemekte ise de, mazereti olmadan seçenek tedbirin gereklerini yerine getirmeyenler bendin kapsamı dışında kalmaktadırlar. Aslında aynı suçu işleyen, hapis cezası farklı seçenek yaptırımlara çevrilen, aynı durumda olan hükümlüler arasında farklı uygulama yaratılarak eşitlik ilkesi bozulmaktadır. Seçenek tedbire çevrilen hapis cezası ile seçenek tedbir arasındaki bağlantı devam etmektedir. Seçenek tedbirin gereklerini yerine getirmeyen kişilerin cezası hapis cezasına geri dönmektedir. Ne var ki, seçenek yaptırım olan adli para cezası ile hapis cezasının bağlantısı kopmuştur. Adli para cezasını ödemeyen kişilerin cezası tekrar hapis cezası olarak infaz edilmemekte, zorlama hapsi olarak infaz edilmektedir. Madem ki, hapis cezası yerine verilen adli para cezasını ödemeyenler bu cezayı zorlama hapsi olarak infaz edebilmekte, o halde seçenek tedbirin gereklerini yerine getirmeyenlere de benzer olanaklar tanınmalı, ya tedbir para cezasına çevrilebilmeli ve zorlama hapsi olarak infazı sağlanmalıdır ya da hem adli para cezasını ödemeyenler, hem de diğer seçenek yaptırımların gereklerini yerine getirmeyenlerin cezaları hâkim tarafından hapis cezası olarak infaz ettirilmelidir.
Temel ceza olarak hapis cezası ile cezalandırıldıktan sonra TCK'nin 50. maddesi uygulanarak kişiselleştirme ilkesi gereğince hapis cezası para cezasına çevrilen kişiler ile hapis cezası seçenek tedbire çevrilen diğer kişiler eşit durumdadır. Hepsi aynı suçu işlemişler, önce hapis cezası almışlardır. Sonra hapis cezası TCK'nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiştir. Para cezasını ödememişler veya seçenek tedbirin gereklerini yerine getirmemişlerdir. Seçenek yaptırımının gereklerini yerine getirmeyen aynı durumdaki kişiler arasında sonuç uygulama bakımından farklılık yaratılmış eşitlik bozulmuştur. Mahkememiz elindeki dosya dolayısı ile hapis cezası yerine hükmedilen seçenek tedbirin gereklerini yerine getirmeyen Hükümlü hakkında TCK'nın 50/6. maddesini uygulamak, seçenek tedbir yerine hükümdeki hapis cezasının infazına karar vermek zorunda kalacaktır. Hapis cezası adli para cezasına çevrilen kişinin cezası zorlama hapsi olarak infaz edildiği ve infaz edilen hala para cezası olduğu için yerine getirme fişinde adli para cezasının yerine getirildiği belirtilecek, ancak seçenek tedbir yerine hapis cezasının infazına karar verilen kişilerin yerine getirme fişinde hapis cezasının yerine getirildiği belirtilecektir. İnfaz edilen hapis cezasının sonuçları adli para cezasına göre her zaman daha ağırdır. Bu durum hem T.C. Anayasasının 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine, hem de T.C. Anayasasının 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırıdır.
DELİLLER
1- Dava dosyasının konuya ilişkin kısımlarının onaylı örnekleri,
2- Bilimsel görüşler,
3- Anayasa Mahkemesinin örnek kararları,
HUKUKİ SEBEPLER
Anayasanın 146-153 maddeleri ile 6216 Sayılı Kanunun 3, 21, 40. maddesi ve ilgili diğer hükümleri.
SONUÇ
Mahkememizin bakmakta olduğu davada uygulayacağı TCK'nın 50. maddesinin 6. fıkrasının T.C. Anayasanın 2. ve 10. maddesine aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi saygı ile arz olunur.”"
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2013/33
Karar Sayısı : 2013/122
Karar Günü : 31.10.2013
R.G. Tarih-Sayı : 09.05.2014-28995
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İzmir 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 50. maddesinin (6) numaralı fıkrasının Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Sanık hakkında hükmedilen seçenek tedbirin infaz edilememesi üzerine yeniden ele alınan dosyanın incelenmesi sırasında, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
Kanun'un itiraz konusu kuralı da içeren “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50. maddesi şöyledir:
“Madde 50- (1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir.
(2) Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.
(3) Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.
(4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.
(5) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.
(6) (Değişik:2008/5739) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(7) Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca, Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN'ın katılımlarıyla 3.4.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Mustafa ÇAL tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Sınırlama Sorunu
Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesine göre, Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurular, itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralı ile sınırlıdır.
Mahkeme, Kanun'un 50. maddesinin (6) numaralı fıkrasının tamamının iptalini talep etmiştir. Anılan maddenin (6) numaralı fıkrasında, kısa süreli hapis cezasından çevrili adli para cezası dışındaki seçenek tedbirlerin yerine getirilmemesinin hukuki sonuçları düzenlenmiştir. Başka bir anlatımla, itiraz konusu kural, maddede sayılan tüm seçenek tedbirler için geçerli olan ortak hüküm niteliğinde olan bir kuraldır. Mahkemenin önündeki davada ise kısa süreli hapis cezasının, Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırma tedbirine çevrilmesi ve hükümlü tarafından bu tedbire uyulmaması durumu söz konusudur. Dolayısıyla, bakılmakta olan davada 50. maddede düzenlenen diğer seçenek tedbirler yönünden itiraz konusu (6) numaralı fıkranın uygulanması söz konusu değildir. Bu nedenle Kanun'un 50. maddesinin (6) numaralı fıkrasına yönelik Anayasa'ya aykırılık incelemesinin anılan maddenin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi yönünden yapılması gerekir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararında, itiraz konusu kuralda yer alan “yaptırımın” sözcüğünün “tedbirin” olarak değiştirilmesi üzerine kısa süreli hapis cezasından çevrili adli para cezaları ile anılan maddede belirtilen diğer tedbirlerin infaz rejimlerinde farklılıklar oluşturulduğu, hapisten çevrili adli para cezasının ödenmemesi hâlinde zorlama hapsi söz konusu iken, diğer tedbirlerin yerine getirilmemesi hâlinde hâkim tarafından hapis cezasının infazına karar verilmekte olduğu, bu hâliyle adli para cezalarının infazı ile diğer tedbirlerin infazında eşitsizlik oluşturulduğu, temel ceza olarak hapis cezası ile cezalandırıldıktan sonra Kanun'un 50. maddesi uygulanarak kişiselleştirme ilkesi gereğince hapis cezası para cezasına çevrilen kişiler ile hapis cezası diğer tedbirlere çevrilen kişilerin eşit konumda olmalarına rağmen tedbirin ve para cezasının yerine getirilmemesi durumunda sonuç uygulama bakımından farklılık oluşturulduğu belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 45. maddesinde, suç karşılığında yaptırım olarak uygulanan cezalar, hapis ve adli para cezaları olarak belirlenmiştir. Kanun'un 49. maddesinin (2) numaralı fıkrasında hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezaları kısa süreli hapis cezası olarak ifade edilmiş; 50. maddesinde ise kısa süreli hapis cezasının suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre seçenek yaptırımlara çevrilebileceği öngörülmüştür.
Kanun'un itiraz konusu (6) numaralı fıkrasında ise kısa süreli hapis cezasından çevrilen seçenek tedbirlerin yerine getirilmemesinin hukuki sonuçları düzenlenmiştir. Buna göre, hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi hâlinde, hükmü veren mahkemece kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilmekte ve bu karar derhal infaz edilmektedir. Ayrıca bu durumda, (5) numaralı fıkra hükmü uygulanmamaktadır.
5739 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle itiraz konusu kuralda yer alan “yaptırımın” ibaresinin “tedbirin” olarak değiştirilmesiyle birlikte kuralın adli para cezası dışında kalan diğer tedbirler hakkında uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Böylelikle kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezalarının infazının itiraz konusu kuralın kapsamından çıkarıldığı ve kısa süreli hapis cezasından çevrili adli para cezaları ile doğrudan verilen adli para cezalarının infaz rejimlerindeki farklılıkların ortadan kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Kanun'un 50. maddesinde sayılan diğer seçenek tedbirler yönünden de itiraz konusu kural geçerli olacaktır.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Ceza hukukunun, toplumun kültür ve uygarlık düzeyi, sosyal ve ekonomik yaşantısıyla ilgili bulunması nedeniyle suç ve suçlulukla mücadele amacıyla ceza ve ceza muhakemesi alanında sistem tercihinde bulunulması devletin ceza siyaseti ile ilgilidir. Bu bağlamda hukuk devletinde, ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler bakımından kanun koyucu Anayasa'nın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç sayıldıkları takdirde hangi çeşit ve ölçülerdeki ceza yaptırımlarıyla karşılanmaları gerektiği, hangi hâl ve hareketlerin ağırlaştırıcı ya da hafifletici öge olarak kabul edileceği gibi konularda takdir yetkisine sahip olduğu gibi adli para cezalarının ve seçenek tedbirlerin infazına ilişkin kuralların belirlenmesi konusunda da ihtiyaç duyduğu düzenlemeyi yapma yetkisine sahiptir.
Nitekim bu kapsamda 5275 sayılı Kanun'da cezaların infazı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı, hapis cezasının infazı, kamuya yararlı bir işte çalıştırma ve adli para cezasının infazı gibi farklı rejimler biçiminde düzenlenmiştir. Buna göre infazın şekli, mahkûmiyet konusu cezanın tür ve ağırlığıyla yakından ilgilidir. Saptanan ceza siyasetine bağlı olarak farklı infaz şekilleri için farklı kurallar konulması bu ayrımın doğası gereğidir. Bu bağlamda, itiraz konusu kuralla bir yaptırım olarak tercih edilen kısa süreli hapis cezasından çevrili adli para cezası ile sanığın gönüllü olması üzerine hükmedilen kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirinin farklı infaz hükümlerine tabi kılınması kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında kalmaktadır. Başka bir anlatımla, hükümlülerin cezaevlerinin olumsuz etkilerinden de kurtarılarak, toplumla sosyal bağları koparılmadan ve normal hayat akışları değişmeden ıslah edilmelerinin önemli araçlarından olan seçenek tedbirlerin uygulanabilir olmaları açısından bu tedbirlere mazeretsiz olarak uymamanın caydırıcı sonuçlarının belirlenmesi kanun koyucunun takdirindedir.
Bununla birlikte, Kanun'un 50. maddesinin (7) numaralı fıkrasıyla kanun koyucu tarafından seçenek tedbirlerin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yani hükümlünün istese de üstesinden gelemeyeceği, kendi olanakları ve gücü ile gideremeyeceği her çeşit, fiili, hukuki, kamusal veya kişisel imkânsızlık nedeniyle yerine getirilememesi durumunda hükmü veren mahkemece tedbirin değiştirileceği öngörülerek hükümlülerin hayat akışlarının dikkate alındığı ve itiraz konusu kuralın doğurabileceği sakıncaların ortadan kaldırıldığı da açıktır.
Bu çerçevede, kanun koyucunun cezaların ve ceza yerine hükmedilen tedbirlerin infaz rejimlerinin belirlenmesi konusundaki takdir yetkisini kullanmak suretiyle düzenlediği itiraz konusu kuralın, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir yönü bulunmamaktadır.
Öte yandan, Anayasa'nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
Sanığın kişiliği ve sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak kısa süreli hapis cezası yerine yine yaptırım olarak adli para cezası tercih edilen sanık ile gönüllü olması üzerine kısa süreli hapis cezası kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilen sanığın hukuksal durumları aynı olmadığından, eşitlik ilkesi gereği her iki sanığın tümüyle aynı kurallara tabi tutulması gerekmemektedir. Dolayısıyla, haklarında yaptırım olarak adli para cezası verilenlerle kısa süreli hapis cezası yerine seçenek tedbir uygulananlar aynı konumda bulunmadıklarından, bunların infaz sistemlerindeki farklılıklar eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmez.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
VI- SONUÇ
26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 50. maddesinin;
A- (6) numaralı fıkrasına ilişkin esas incelemenin, (1) numaralı fıkrasının (f) bendi yönünden yapılmasına,
B- (6) numaralı fıkrasının (1) numaralı fıkrasının (f) bendi yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 31.10.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Serruh KALELİ
Alparslan ALTAN
Üye
Mehmet ERTEN
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Zehra Ayla PERKTAŞ
Recep KÖMÜRCÜ
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Erdal TERCAN
Muammer TOPAL
Zühtü ARSLAN
M. Emin KUZ