ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2008/15
Karar Sayısı : 2011/57
Karar Günü : 30.3.2011
R.G. Tarih-Sayı :
28.12.2011-28156
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1- Danıştay Onbirinci Dairesi (Esas
Sayısı: 2008/15)
2- Ankara 14. İdare Mahkemesi (Esas Sayısı: 2008/53)
İTİRAZLARIN KONUSU: 24.2.1983 günlü, 2802 sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanunu'na 29.6.2006 günlü, 5536 sayılı Yasa'nın 5.
maddesiyle eklenen Geçici Madde 16'nın, Anayasa'nın 2., 10., 60. ve
153. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Davacıların, emekli aylık ve ikramiye ödenmesine ilişkin Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığı'nın yapmış olduğu işlemin iptali istemiyle açtıkları
davalarda, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu savını ciddi
bulan Mahkemeler, iptali için başvurmuşlardır.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
24.2.1983 günlü, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na
29.6.2006 günlü, 5536 sayılı Yasa'nın 5. maddesiyle eklenen Geçici Madde
16 şöyledir:
'Geçici Madde 16- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu yürürlüğe girinceye kadar, 103 üncü maddede unvanları belirtilenlerin
emekli kesenek ve karşılıkları ile emekli aylıkları ve ikramiyelerinin
hesaplanmasında, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki bu hususlara
dair hükümlerin uygulanmasına devam olunur.'
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında, Anayasa'nın 2., 10., 60. ve 153.
maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 8. maddesi gereğince yapılan ilk
inceleme toplantılarında;
A- 2008/15 Esas sayılı dosyada, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi
ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ'ın
katılımlarıyla 6.3.2008 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
B- 2008/53 Esas sayılı dosyada, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa
YILDIRIM, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK ve Zehra Ayla
PERKTAŞ'ın katılımlarıyla 12.6.2008 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
V- BİRLEŞTİRME KARARI
24.2.1983 günlü, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na
29.6.2006 günlü, 5536 sayılı Yasa'nın 5. maddesiyle eklenen Geçici Madde 16'nın
iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin davanın, aralarındaki
hukuki irtibat nedeniyle 2008/15 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,
esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2008/15 esas sayılı dosya üzerinden
yürütülmesine, 12.6.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile
diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuran Mahkemeler, 2802 sayılı Kanun'un 111. maddesinde bulunan
atıf uyarınca, hakim ve savcıların da devlet memurlarına tanınan sosyal hak ve
yardımlara ilişkin hükümlerden faydalanacaklarının öngörüldüğü, emekli aylığı
ve ikramiyesi yönünden diğer devlet memurları ile aynı hukuki durumda bulunan
hakim ve savcılara, yürürlükte olmayan bir ücret rejimine göre ve görevden
ayrıldıkları tarih değil 2006 yılı Haziran ayı dönemi aylık ve ödemeler dikkate
alınmak suretiyle emekli aylığı ile ikramiyesinin ödendiği, böylece hakim ve
savcıların kazanılmış haklarının korunmadığı, hakim ve savcılara diğer devlet
memurlarında olduğu gibi görevlerinden ayrıldıkları tarihteki emekli keseneğine
esas aylıkları baz alınarak emekli aylığı bağlanması ve ikramiye ödenmesinin
engellendiği, Anayasa Mahkemesi'nin 2001/41 ile 2006/112 Karar sayılı iptal
kararlarının göz önünde bulundurulmadığı, daha önce aynı görevde bulunan eski
ve yeni emeklilerin maaşları arasında büyük farkların oluşmasına neden olacak
bir sistemin kabul edildiği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 10., 60. ve
153. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu yürürlüğe girinceye kadar, 2802 sayılı Kanun'un 103.
maddesinde unvanları belirtilenlerin emeklilik kesenek ve karşılıkları ile
emekli aylıkları ve ikramiyelerinin hesaplanmasında 5536 sayılı Kanun'un
yürürlüğe girdiği tarihten önceki bu hususlara dair hükümlerin uygulanmasına
devam olunacağı belirtilmiştir. Buna göre 2802 sayılı Kanun'un 103. maddesinde
unvanları belirtilenlerin emekli kesenek ve karşılıkları ile emekli aylıkları
ve ikramiyelerinin hesaplanmasında önceki mevzuat hükümleri uygulanacaktır.
Anayasa'nın 2. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Bu maddede nitelikleri
belirtilen sosyal hukuk devleti, insan haklarına dayanan, kişilerin huzur,
refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve
özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen, çalışma hayatını
geliştirmek ve ekonomik önlemler alarak çalışanlarını koruyan, onların insan
onuruna uygun hayat sürdürmelerini sağlayan, milli gelirin adalete uygun
biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan, sosyal güvenlik hakkını yaşama
geçirebilen, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve
toplumsal dengeleri gözeten devlettir. Çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk
devletinin tüm kurum ve kurallarıyla Anayasa'nın özüne ve ruhuna uygun biçimde
kurularak işletilmesini, bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun
sağlanmasını gerekli kılar.
Anayasa'nın 10. maddesinde ise 'Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir' Hiçbir kişiye, aileye, zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket
etmek zorundadırlar.' denilmiştir.
Anayasa'nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik
ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile
eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı,
aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı
tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir.
Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar
uygulanarak yasa karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Yasa önünde
eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez.
Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik
kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı
hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik
ilkesi zedelenmez.
Sosyal hukuk devletinin somut göstergelerinden biri olan sosyal
güvenlik hakkının yer aldığı, Anayasa'nın 60. maddesinde, 'Herkes, sosyal
güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri
alır ve teşkilatı kurar.' denilmektedir. Sosyal güvenlik, bireylerin istek
ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle
yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı
etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence
altına alabilmektir. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik
kuruluşları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm
gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
5536 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla, 2802 sayılı Kanun'un 103. maddesinde
ünvanları belirtilenlerin maaşlarının hesaplanmasında önceki sistemden tamamen
farklı bir sistem kabul edilmiştir. Halen görevde bulunan 2802 sayılı Kanun'un
103. maddesinde ünvanları belirtilen kişiler için getirilen bu sistemde mali
hakların hesaplanmasında gösterge, ek gösterge, kıdem aylığı, taban aylığı,
tazminat aylığı ile yapılan hesaplama yönteminden vazgeçilerek kıstas aylık ve
yargı ödeneğine göre hesaplama yöntemi kabul edilmiştir. Buna göre, 5536 sayılı
Kanun uygulamasında, 2802 sayılı Kanun'un 103. maddesinde ünvanları belirtilen
kişiler için gösterge, ek gösterge, kıdem, taban ve tazminat aylığı gibi
unsurlar, maaş hesaplama unsuru olmaktan çıkarılarak emekli aylığı bağlanmasına
ve ikramiye ödenmesine esas olan unsurları içermeyen yeni bir sisteme
geçilmiştir. Ancak, 2802 sayılı Kanun'un 103. maddesinde ünvanları belirtilen
kişilerin emeklilik kesenek ve karşılıkları ile emekli aylıkları ve
ikramiyeleri, 5434 sayılı Kanun gereğince çalışırken alınan maaşın brütüne ya
da netine göre değil, tüm kamu görevlilerinde olduğu gibi gösterge, ek
gösterge, kıdem aylığı, taban aylığı ve tazminat aylığı unsurları dikkate
alınarak hesaplanmasına devam edilmiştir. Böylece, görevde bulunan 2802 sayılı
Kanun'un 103. maddesinde ünvanları belirtilen kişilerin emekli kesenekleri ile
emekli aylık ve ikramiyelerinin 5536 sayılı Kanun'dan önce uygulanan hesaplama
yöntemine göre hesaplanarak bu kişilerin emekli aylık ve ikramiyelerini
alabilmeleri imkanı getirilmiştir. Dolayısıyla dava konusu kural gereğince,
5536 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce veya sonra emekli
olanların emekli aylık ve ikramiyelerinin hesaplanmasında aynı hükümler
uygulanacaktır. Buna göre dava konusu kuralın, eşitlik ilkesiyle çelişen bir
yönü bulunmamaktadır.
Öte yandan, dava konusu kuralda, 2802 sayılı Kanun'un 103.
maddesinde ünvanları belirtilen kişilerin emekli kesenek ve karşılıkları ile
emekli aylıkları ve ikramiyelerinin hesaplanmasında, 5536 sayılı Kanun'un
yürürlüğe girdiği tarihten önceki bu hususlara dair hükümlerin uygulanmasına
devam olunacağı öngörüldüğü için anılan kişiler hakkında 5536 sayılı Kanun'un
yürürlüğe girdiği tarihten önceki 2802 sayılı Kanun'da yer alan ek gösterge
cetveli ile 270 sayılı Yüksek Hakimlik Tazminatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'de belirtilen gösterge rakamlarının değiştirilmesi halinde bu
değişiklikler emekli aylıklarına yansıtılacaktır. Bu nedenle, 2802 sayılı
Kanun'un 103. maddesinde ünvanları belirtilen kişilerden emekli olanların
gösterge ve ek gösterge rakamlarındaki artışlardan yararlanamayacağı ve emekli
aylıklarının sabitlendiği söylenemez.
Diğer taraftan, 5434 sayılı Kanun gereğince 2802 sayılı Kanun'un
103. maddesinde ünvanları belirtilen kişilerin emeklilik kesenek ve
karşılıkları ile emekli aylıkları ve ikramiyeleri, çalışırken alınan maaşın
brütüne ya da netine göre değil, tüm kamu görevlilerinde olduğu gibi görevin
gösterge, ek gösterge, kıdem, taban ve tazminat aylığı unsurları dikkate
alınarak yapılan hesaplama sonucunda belirlenmektedir. 2802 sayılı Kanun'un
103. maddesinde ünvanları belirtilen kişilerin çalışırlarken aldıkları maaşın
emekli aylıklarında gözetilmesi ve emekli maaşının hesaplanmasında diğer kamu
görevlilerinden farklı bir sisteme göre düzenleme yapılabilmesi mümkün ise de
bu husus Anayasa'nın 65. maddesinde belirtildiği gibi Devletin mali imkanları gözetilerek
yasa koyucunun takdir yetkisi içine girmektedir. Kaldı ki, 5536 sayılı Kanun
ile yapılan maaş artışlarının emeklilik dönemine yansıtılabilmesi, çalışırken
alınan maaş brütünün daha fazlasının ya da tamamının emekli keseneğine tabi
kılınmasını gerektirmektedir. Bunun da emekli keseneğinin miktarını arttıracağı
ve çalışanların maaşlarında ele geçen tutarı azaltacağı açıktır.
Ayrıca, dava konusu kural, emekli aylıklarının artışı ile ilgili
bir düzenleme niteliğinde değildir. Zira, 2802 sayılı Kanun'un 103. maddesinde
ünvanları belirtilen kişilerin emekli aylık artışları, 5510 sayılı Kanun'un
Geçici 4. maddesinin beşinci fıkrası gereğince, 5510 sayılı Kanunla yürürlükten
kaldırılan hükümleri de dahil 5534 sayılı Kanun'a göre yapılacaktır.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin 2001/41 ile 2006/112 Karar sayılı kararları,
gelir ve aylıkların artışına dair kurallara ilişkin olup, kararlardaki
gerekçelerin dava konusu kuralla ilgisi bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 2., 10.,
60. ve 153. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR
ve Serruh KALELİ bu görüşe katılmamıştır.
VII- SONUÇ
1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca,
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme'nin çalışıp
çalışamayacağına ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme'nin
çalışmasına bir engel bulunmadığına, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla
PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI'nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada
belirtilen karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- 24.2.1983 günlü, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunu'na 29.6.2006 günlü, 5536 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen Geçici
Madde 16'nın Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR ile Serruh KALELİ'nin
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
30.3.2011 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Fettah
OTO
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
KARŞIOY YAZISI
2802 sayılı Kanun'a 5536 sayılı Yasa'nın 5. maddesiyle eklenen
Geçici Madde 16'yla, hakim ve savcıların emekli aylıkları ve ikramiyelerinde
geçici bir süre için diğer devlet memurlarından farklı bir düzenleme
yapılmıştır.
Yargı yetkisi, Anayasa'nın 9. maddesine göre Türk milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılır. Mahkemelerin bağımsızlığı Anayasa'nın 138;
hakimlik ve savcılık teminatı 139; hakimlik ve savcılık mesleği ise 140.
maddesinde düzenlenmiştir. 140. maddede hakim ve savcıların aylık ve ödenekleri
ile diğer özlük işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Yargı mensuplarının yaptıkları görevin özelliğinden dolayı, emekliliklerinde
de sosyal güvenlik sisteminin sağladığı olanaklardan en üst düzeyde
yararlandırılmaları, böylece mesleklerini gelecek kaygısı olmadan ifa
etmelerinin sağlanması, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının
teminatlarındandır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de çeşitli içtihatlarında,
yargının toplumdaki özel konumu nedeniyle yargıçların temel hak ve
özgürlüklerden en üst düzeyde yararlandırılmaları gereğine işaret etmiştir.
Anayasa'nın 60. maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkından 2802 sayılı Kanun'da
belirtilen kişilerin en üst düzeyde yararlanmaları gerekir.
Anayasa'nın 65. maddesinde yer alan Devlet'in iktisadi ve sosyal
ödevlerinin sınırları gözetilerek, hakim ve savcılar için özel ve farklı bir
sosyal güvenlik düzenlemesi yapılıp yapılmaması yasakoyucunun takdir alanı
içerisinde ise de, tüm çalışanların tek bir sosyal güvenlik sistemine
bağlanması amacına yönelik çıkarılan yasalarda 2802 sayılı Kanun'da belirtilen
kişilerin diğer devlet memurlarından farklı ve geride kalacak şekilde
düzenlemeye tabi tutulmasında Anayasa'nın 2., 60. ve 140. maddelerine uyarlık
bulunmamaktadır. Bu nedenle kuralın iptal edilmesi gerekir.
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1- 29.6.2006 tarih ve 5536 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'na eklenen Geçici Madde 16 ile 'Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu yürürlüğe girinceye kadar, 103 üncü
maddede unvanları belirtilenlerin emekli kesenek ve karşılıkları ile emekli
aylıkları ve ikramiyelerinin hesaplanmasında, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önceki bu hususlara dair hükümlerin uygulanmasına devam olunur.' hükmü
getirilmiştir.
5536 sayılı Kanun (ve 2802 sayılı Kanun'a eklenen Geçici Madde 16)
15.7.2006 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bu Kanun'un öngördüğü yeni emekli
aylığı sistemi gerek 15.7.2006 tarihinden önce emekli statüsünde bulunanlara,
gerekse de 15.7.2006 tarihinden sonra emekli statüsüne ayrılacak hâkim ve
savcılara uygulanmaya başlanmıştır.
İtirazlara konu kuralın Anayasa Mahkemesi'nde iptalinin talep
edilmesinden sonra, 17.4.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun'un 80. maddesi ile
2802 sayılı Kanun'un Geçici 16. maddesi değiştirilmiş (içerik olarak aynı
metin), ancak söz konusu itiraz davaları nedeniyle kuralın esası hakkında karar
verilmesi zorunluluğu doğmuştur.
2- 29.6.2006 tarih ve 5536 sayılı Kanun'la hâkim ve savcıların
maaşlarının belirlenmesinde önceki sistemden tamamıyla farklı bir sistem kabul
edilmiş; 'kıstas aylık' ve 'yargı ödeneği' adı altında iki ana ödeme kriteri
esas alınarak aylık ödenmesi esasına geçilmiş, getirilen sistemle, eskiden
hâkim ve savcıların aylıklarının hesabında gösterge, derece, kademe, varsa ek
gösterge, taban aylığı, kıdem aylığı ve varsa diğer unsurlar dikkate alınarak
yapılan hesaplama sisteminden vazgeçilmiş, keza temsil, makam ve yüksek
hâkimlik tazminatları hâkim ve savcı maaşlarının unsuru olmaktan çıkarılmıştır.
İtiraz konusu kuralla öngörülen sistemin özü; 2802 sayılı Kanun'un
103. maddesinde unvanları belirtilen kişilerin çalışırken aldıkları maaşlarının
tespitinde, 5536 sayılı Kanun'la getirilen kıstas aylık ve yargı ödeneğinden
oluşan yeni yöntemin uygulanması, buna karşılık aynı kişilerin emekliye
ayrılmaları durumunda emekli kesenekleri, emekli aylıkları ve emekli
ikramiyelerinin 5536 sayılı Kanun'dan önce uygulanan ek göstergeler, emekli
keseneğine ilişkin unsurlar yürürlükteymiş gibi bu unsurları etkileyen yasal
mevzuatla güncellenerek ödeme yapılmasından ibarettir. Yine hemen işaret etmek
gerekir ki 5536 sayılı Kanun'la getirilen yeni aylık ödeme sistemine rağmen,
halen bu Kanun'a göre aylık almakta olan hâkim ve savcıların emekli kesenekleri
yeni getirilen aylıkları üzerinden değil 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanunu'nun 14., 15. ve Ek 70. maddelerine göre gösterge aylığı, ek gösterge,
kıdem aylığı, taban aylığı ve tazminat aylığı gibi artık mevcut olmayan ancak
geçiş hükümleriyle varmış gibi kabul edilen 'farazî' unsurlar toplanmak
suretiyle çıkan tutar üzerinden 'emekli keseneğine esas tutar' iştirakçiden
%16, kurumundan ise %20 oranında kesinti yapılmak suretiyle tahsil
edilmektedir.
Özetlemek gerekirse, 2802 sayılı Kanun'a tâbi hâkim ve savcılara
5536 sayılı Kanun'la getirilen yeni sistem üzerinden aylık ödenmekte; ancak
bunların emekli kesenekleri yükselen aylıkları üzerinden değil, yürürlükten
kalkan bir sistemin öngördüğü kurallara göre düşük kalan aylıkları esas
alınarak tahsil edilmekte; bunların emekli olmaları halinde ise bu kez 5434
sayılı Kanun'un 41. ve 89. maddeleri gözetilerek, derece kademe aylığı+ek
gösterge aylığı+taban aylığı+kıdem aylığı+tazminat aylığı toplanmak suretiyle
bulunacak tutarın, %75 - %100 arasındaki maaş bağlama oranları gözetilerek
fiili hizmet süresi üzerinden ödenecek miktarı ile belirlenecek olan rakama,
yüksek hâkimlik ve temsil tazminatlarının ilavesi suretiyle çıkan sonuç ilave edilerek
emekli aylığı ve emekli ikramiyesi hesaplanmaktadır. En yalın ifadeyle, 2820
sayılı Kanun kapsamındaki kişilerin çalışırken aldıkları aylıklar ile emekli
aylıkları (ve ikramiyeleri) ve emekli keseneklerinin farklı sistemlere tâbi
oldukları açıkça görülmektedir. (15.7.2006'dan önce iştirakçi olanlar
bakımından) Bu durum ise 5536 sayılı Kanun öncesi görev aylığı-emekli aylığı
arasında büyük fark bulunmayan hâkim ve savcıların, zaman içerisinde büyük
kayba uğramalarına ve neredeyse emekli aylıklarının görev aylıklarının yarısına
düşmesine yol açmaktadır.
3- Memuriyet statüsü ile emeklilik statüsü arasındaki ilişkinin
irdelendiği Anayasa Mahkemesi'nin 13.1.1977 tarih ve E.1976/45, K.1977/1 sayılı
kararı dava konusuna ışık tutacak mahiyettedir:
''Emeklilik statüsü memurluk statüsüne bağlı ve ona dayalı
bulunması nedeniyle, emekli aylıkları derecelerinin saptanmasında esas,
memuriyette iken kazanılan emekli aylığına esas dereceler ve kademeler
olduğundan, o statüdeki öğrenim derecelerine dayalı ve onunla orantılı ve sınırlı
yükselmeler, kuşkusuz emeklilik intibakına da yansır. Bu açıklamalardan
anlaşılacağı üzere, emeklilik statüsü ile memurluk statüsü arasında
organik bir bağ bulunmaktadır ve bunun sonucu olarak memurluk statüsünde de
etkisini göstermektedir. Örneğin, emekli aylığının hesabında ya da
emekliler hakkında yapılan intibaklarda değerlendirilen hizmetler, memuriyette
geçen fiili süreleridir. Emekli aylıkları ve ikramiyeleri; memuriyet
aylıklarına ya da memuriyet derecelerine göre oluşturulmuş gösterge tutarlarına
göre saptanır. Yine emekliye intibakta esas alınan başlangıç ve tavan
dereceleri, görevli iken tabi olunan başlangıç ve tavan dereceleridir' Emekli
sistemi, personel rejimine bağlı olanların o rejimde kazandıkları haklara göre
düzenlendiğine ve bu statüde kabul edilmiş bulunan kariyer, yeterlik (liyakat),
sınıflandırma, öğrenim derecesi ve tavanı gibi ilkeler, göreve başlama ve
yükselişlerde esas alındığına göre, görevlilerin bu durumlarıyla emekliliğe
intikalleri de doğaldır.'
İtiraz istemlerine konu kuralla, 2802 sayılı Kanun'a tâbi hâkim ve
savcıların aylıklar yönünden bulundukları statü ile emekli aylıkları arasında
bulunması gereken organik bağ tamamen ortadan kaldırılmış, yasa koyucunun basit
bir düzenleme ile alınan aylıklar üzerinden emekli kesintisi yapmak suretiyle
aşabileceği bir sorun mazeret gösterilerek, görev aylıkları ile emekli
aylıkları arasındaki farkın giderek büyümesine yol açılarak, bunların
emeklilerinin sosyal güvenlik hakları büyük ölçüde zedelenmiş, sosyal hukuk
devleti ilkesi ihlâl edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, anılan kuralın Anayasa'nın 2. ve 60.
maddelerine aykırı olduğu değerlendirildiğinden iptali gerektiği kanısına
varılmakla, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Fettah
OTO
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh
KALELİ
|