ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2008/57
Karar Sayısı : 2010/26
Karar Günü : 4.2.2010
R.G. tarih-sayı :
22.10.2010-27737
İPTAL DAVASINI AÇAN:Anamuhalefet (Cumhuriyet
Halk) Partisi TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri K. Kemal ANADOL, Hakkı Suha
OKAY ve Kemal KILIÇDAROĞLU
İPTAL DAVASININ KONUSU:15.5.2008 günlü, 5763 sayılı
İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un;
1)2. maddesiyle değiştirilen 22.5.2003 günlü, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun 30. maddesinin yedinci fıkrasının ikinci tümcesinin,
2)19. maddesiyle 25.8.1999 günlü, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddenin,
3)32. maddesiyle 9.1.1985 günlü, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 29. maddesine
eklenen fıkranın 'Genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanlar'
yönünden,
Anayasa'nın 2., 10., 60. ve 90. maddelerine aykırılığı savıyla
iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
1)15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 2. maddesiyle değiştirilen, 22.5.2003
günlü, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesinin iptali istenen ikinci tümceyi
de içeren yedinci fıkrası şu şekildedir:
'Bu maddeye aykırılık hallerinde 101 inci madde uyarınca tahsil
edilecek cezalar, özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki
rehabilitasyonu, kendi işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak
destek teknolojileri ve bu gibi projelerde kullanılır.Tahsil edilen
cezaların kullanımına ilişkin hususlar, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün
koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel
Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri
Genel Müdürlüğü ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu ile en çok işçi ve işvereni
temsil eden üst kuruluşların birer temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından
karara bağlanır.Komisyonun çalışma usul ve esasları Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.'
2)15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 19. maddesiyle, 25.8.1999 günlü, 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na eklenen Geçici 6. madde şu şekildedir:
'GEÇİCİ MADDE 6-a) 2008 yılına münhasır olmak üzere, Fonun
mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik kısım Fon tarafından Hazine İç
Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu
kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik
vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik
yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile
ilişkilendirilir.
b) 2009 ' 2012 yıllarında Fon tarafından tahsil edilecek nema
gelirlerinin dörtte biri, ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde
bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla
münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların
finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar
ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen ayın
15'ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve yılı
genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir.
c) Bu madde kapsamında aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek
yatırımlardan elde edilecek getiriler ile varlık satışlarından elde edilecek
gelirlerin Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek oranı, kullanılan kaynak
tutarını aşmamak kaydıyla Fona aktarılır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken
belirlenir.'
3)15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 32. maddesiyle, 9.1.1985 günlü, 3146
sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun'un 29. maddesine eklenen fıkra şu şekildedir:
'Yukarıdaki fıkrada tanımlananlardan yurtdışı kadrolara
atanabilecekler, ayrıca mesleki yeterlik sınavına tabi tutulmazlar.'
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa'nın 2., 10., 60. ve 90. maddelerine
dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet
ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra
Ayla PERKTAŞ'ın katılımıyla 26.6.2008 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında;
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü
durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına, oybirliğiyle
karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali
istenilen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
A)15.5.2008 günlü,
5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un
2. maddesiyle değiştirilen, 22.5.2003 günlü, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30.
maddesinin yedinci fıkrasının ikinci tümcesinin incelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenilen kural ile 4857 sayılı İş
Kanunu'nun 30. maddesi hükümlerine aykırı olarak özürlü ve eski hükümlü
çalıştırmayan işveren veya işveren vekilinden 101. madde uyarınca tahsil
edilecek para cezalarının kullanımına ilişkin hususları karara bağlamak üzere
oluşturulan komisyona, sakatlara (özürlülere) hizmet amacıyla kurulan derneklerin
üst kuruluşlarından olan Sakatlar Konfederasyonu'nun temsilcisinin alındığı,
fakat aynı amaca hizmet için kurulan Engelliler Konfederasyonu'nun bu
komisyonun dışında bırakıldığı, böyle bir düzenlemenin Anayasa'nın 10.
maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Davacı, Anayasa'ya aykırılık gerekçesini bu madde yönünden
Anayasa'nın 10. maddesine dayandırmakla birlikte, 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinde
Anayasa Mahkemesi'nin kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Anayasa'ya aykırılığı hususunda ilgililer
tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmaya mecbur olmadığı, taleple bağlı
kalmak kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebileceği
hükme bağlandığından, iptali istenilen kural, Anayasa'nın 2. maddesi yönünden
de incelenmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 5763 sayılı Kanun'un 2. maddesiyle
değişik 30. maddesinin yedinci fıkrasının ilk cümlesinde, bu madde hükümlerine
aykırı olarak özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan işveren veya işveren
vekilinden 101. madde uyarınca tahsil edilecek cezaların, özürlülerin ve eski
hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işini kurmaları,
özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi projelerde
kullanılacağı belirtilmiş; iptali istenen kuralla da, tahsil edilen bu
cezaların kullanımına ilişkin hususların, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün
koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel
Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri
Genel Müdürlüğü ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu ile en çok işçi ve işvereni
temsil eden üst kuruluşların birer temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından
karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu hükümden anlaşılacağı üzere, özürlülerin ve eski hükümlülerin
mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işini kurmaları, özürlünün iş
bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi projelerde kullanılacak
olan para cezalarının kullanımına ilişkin hususları karara bağlamak üzere
oluşturulan komisyona, özürlülere hizmet amacıyla kurulan derneklerin üst
kuruluşlarından olan Sakatlar Konfederasyonu'nun temsilcisi alınmış, fakat aynı
amaca hizmet amacıyla kurulan Engelliler Konfederasyonu, bu komisyonun dışında
bırakılmıştır.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve
işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan,
yargı denetimine açık, Anayasa'nın ve yasaların üstünde yasakoyucunun da
bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yasaların, ilke olarak genel ve nesnel nitelikte bulunmaları
gerekir. Yasaların genelliği olarak adlandırdığımız bu ilke, hukuk devleti
ilkesinin bir sonucu olarak kabul edilmektedir. Yasanın genelliği, onun belli
bir kişiyi hedef almayan, özel, aktüel, geçici bir durumu gözetmeyen fakat
önceden saptanmış olup, soyut şekilde, uygulanabileceği bütün kişilere hitap
eden hükümler içermesi demektir. Mahkememizin daha önceki içtihatlarında ifade
edildiği gibi, kanun genel ve soyut hukuk kuralları içermelidir. Yasanın genel
olması, herkesin statüsünü düzenleyeceği anlamına gelmemekte, yalnızca yasanın
belli bir kişiyi veya kişileri göz önünde tutmaksızın genel hükümler koymasını,
hukuki durumları soyut olarak düzenlemesini gerektirmektedir. Şu halde yasa
hükümlerinin, her şeyden önce genel nitelikte olması, kimlikleri önceden
belirli kişilere yönelmemesi, herkes için nesnel hukuki durumlar yaratması ve
aynı hukuki durumda bulunan kişilere ayrım gözetilmeksizin uygulanabilir olması
gerekir.
İptali istenilen kuralda söz konusu edilen komisyonun oluşumunda,
yasa koyucunun takdir yetkisi içerisinde objektif bir ölçüt ortaya konulması
hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Bu ölçütün belirlenmesinde değişik yol ve
yöntemler izlenebilir. Uygulamada genellikle, aynı konuda aynı amaçla hareket
eden ve aynı hukuki konumda bulunan birden fazla kurum ve kuruluş olması
durumunda tamamının temsil edilmesi mümkün görülemiyorsa içlerinde temsil
kabiliyeti en yüksek olan kuruluşun belirlendiği görülmektedir. Nitekim bu tür
kurul ve komisyonların oluşumuna bakıldığında genelde en fazla üyeye sahip
olanların temsili yoluyla sorun çözülmektedir. Asgari ücret tespit
komisyonunda, toplu sözleşme yapmaya yetkili sendikanın belirlenmesinde vb.
oluşumlarda en fazla üyeye sahip sendika, dernek ya da konfederasyonların
temsilcilerinin yer alacağı mevzuatımızda düzenlenmiştir. Aynı şekilde iptali
istenilen kuralla oluşturulan komisyonda da işçi ve işveren konfederasyonları
için en fazla üyeye sahip olma ölçütü kullanılırken anılan kuralın yürürlüğe
girdiği tarihte engellilerle ilgili iki konfederasyon mevcut olmasına rağmen bu
konfederasyonlardan Türkiye Sakatlar Konfederasyonu tek seçenek olarak
zikredilmiştir.
Türkiye Sakatlar Konfederasyonu ile Türkiye Engelliler Konfederasyonu,engellilerin
ekonomik, sosyal, kültürel ve mesleki hak ve çıkarlarının korunup
geliştirilmesi,topluma ve çalışma hayatına kazandırılması amacıyla kurulmuş
bulunan aynı hukuki statüye tabi konfederasyonlardır. Dolayısıyla ülkemizde
özürlüleri temsilen iki konfederasyon mevcutken bunlardan birinin düzenlemede
ismen yer alması ve diğerine yer verilmemesi Türkiye Sakatlar Konfederasyonu
lehine ayrıcalıklı bir durum oluşturmuştur.
Aynı amaca hizmet eden konfederasyonlar yönünden nicelik, nitelik
ve haklı neden ölçütü getirilmeksizin aynı nitelikteki kuruluşların bir kısmını
dışarıda bırakarak oluşturulan normatif düzenleme, normun getiriliş amacı ile
bağdaşmamaktadır. Özürlülerin bağlı olduğu konfederasyonlar yönünden objektif
bir ölçüte dayanmaksızın kurulan komisyonun temsilde adaleti sağladığı, ölçülü
olduğu, düzenlemenin amacına hizmet ettiği söylenemeyeceğinden, kural
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır. İptali
gerekir.
Şevket APALAK, bu görüşe, kuralın 'Türkiye Sakatlar
Konfederasyonu' ibaresi ile sınırlı olarak iptal edilmesi gerektiği
düşüncesiyle katılmıştır.
Haşim KILIÇ, Sacit ADALI ve Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşlere
katılmamıştır.
Kural'ın Anayasa'nın 10. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
Fulya KANTARCIOĞLU ve Fettah OTO Anayasa'nın 10. maddesiyle de
ilgili gördüklerinden ek gerekçeyle katılmışlardır.
B)15.5.2008 günlü, 5763
sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 19.
maddesiyle, 25.8.1999 günlü, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na eklenen
Geçici 6. maddenin incelenmesi
1- Anlam ve Kapsam
İptali istenen Geçici 6. madde ile İşsizlik Sigortası Fonu'nun
nema gelirlerinin bir kısmının 2008-2012 yıllarında, Yüksek Planlama Kurulu
kararına göre, öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlar ile
münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırım
alanlarında kullanılmasını sağlamak üzere Fon tarafından Hazine'ye aktarılması
öngörülmüştür.
İşsizlik Sigortası Fonu, 25.8.1999 günlü, 4447 sayılı Kanun'un 53.
maddesi ile bu Kanun'un gerektirdiği görev ve hizmetler için mali kaynak
sağlamak, piyasa şartlarında kaynakları değerlendirmek, Kanun'un öngördüğü
ödemelerde bulunmak üzere kurulmuş; işsizlik sigortası primleri ile bu
primlerin değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratların, Devlet
tarafından yapılacak katkı ve yardımların, ayrıca 4447 sayılı Yasa gereğince
işçi ve işverenlerden alınacak ceza, gecikme zammı ve faizler ile diğer her
türlü gelir ve kazançların toplandığı ve Devlet güvencesinde olan bir fondur.
Fon esas olarak, sigortalının prime esas aylık brüt kazancı üzerinden her ay
kesilen yüzde bir, işverenin yaptığı yüzde iki'lik katkı ve Devletin yüzde
bir'lik katkısından oluşmaktadır.
4447 sayılı Yasa'nın değişiklikten önceki 46. maddesinin birinci
fıkrasında, 'İşsizlik sigortasının amacı; işsizlik sigortasına ilişkin
kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve sigortalılara işsiz kalmaları
halinde, bu Kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini
sağlamaktır.' şeklindeyken 5763 sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle 'İşsizlik
sigortasının amacı; işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama
esaslarını düzenlemek ve bu Kanunda öngörülen hizmetlerin verilmesini sağlamaktır.'
şeklinde değiştirilmiştir.
Ayrıca, 5763 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle, 4447 sayılı Yasa'nın
53. maddesinde de; kuruma kayıtlı tüm işsizlere, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan
aktif istihdam faaliyetleri kapsamında hizmet verilebilmesi,
1.6.2000'31.12.2007 tarihine kadar Fona aktarılan Devlet payı ve nemasının
2008-2012 yılları arasındaki faizinin Güneydoğu Anadolu Projesi için
kullanılabilmesi, 18-29 yaşları arası gençlerin ve kadınların istihdamını
teşvik amacıyla uygulanan prim indiriminin İşsizlik Sigortası Fonu'ndan
karşılanması amacıyla düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla bu değişikliklerle,
İşsizlik Sigortası Fonu'nun sigortalılara işsiz kalmaları halinde yapılacak
ödeme ve hizmetler yanında daha geniş bir alanda kullanılmasını sağlamak için
yasal altyapı oluşturulmuştur.
2- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde, iptali istenilen kuralla İşsizlik Sigortası
Fonu'nun amacı dışında kullanıldığı, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun
Fon'un giderlerini belirleyen 53. maddesi hükümleri ile bağdaşmadığı, ayrıca
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 13. maddesinde yer alan'belirli
gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi'ilkesine aykırı olduğu, bu
nedenle gerek 5018 sayılı Yasa'nın ilke ve hükümlerine gerek 4447 sayılı
Yasa'nın hükümlerine ters düşen kuralın 'hukuk güvenliği' ilkesiyle
bağdaşmadığı, ayrıca iptali istenen kuralın, Fon kaynaklarının GAP kapsamındaki
yatırımlar yanında, bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik
yatırımların finansmanında kullanılmasının önünü açarak, Fon'dan yararlanma
koşullarını hafifleten, Fon'a ulaşma imkânını kolaylaştıran, Fon'un ödeme
şartlarını mevcut düzenlemelere göre gerçekçi hâle getiren düzenlemeleryapılmasının
önünde en büyük engeli oluşturacağı ve sosyal güvenlik sisteminde yaşandığı
şekilde Fon'un gelecekte finans sorunu yaşamasına neden olabileceği,
dolayısıyla bu kuralın, 'sosyal devlet' ilkesi ile bağdaşmadığından Anayasa'nın
2. maddesine, sosyal devletin asli görevlerinden olan vatandaşların sosyal
güvenlik haklarını sağlama ödevini yerine getirmesine engel oluşturduğu için de
Anayasa'nın 60. maddesine aykırı düştüğü; ayrıca 1948 tarihli Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 25. maddesinde, her insanın
yiyecek, giyecek, konut, tıbbi bakım ve gerekli toplumsal hizmetler de dahil
olmak üzere, kendisinin ve ailesinin sağlığını ve refahını sağlayacak uzun bir
yaşam düzeyine hakkı olduğu, işsizlik, hastalık, sakatlık ya da geçim
olanaklarından iradesi dışında yoksun kaldığı diğer hallerde, sosyal güvenlik
hakkına sahip olduğu vurgusuyla sosyal güvenlik hakkının temel insan hakları
arasında sayıldığı, iptali istenilen kuralın bu yönüyle de Anayasa'nın 90.
maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
a- Kural'ın (b) bendi yönünden
15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 19. maddesiyle, 25.8.1999 günlü, 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddesi;18 Ağustos 2009
günlü, 27323 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 11.8.2009 günlü, 5921 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanunu İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 2. maddesi ile değiştirilmiştir.
Söz konusu değişiklikle iptal istemine konu olan 5763 sayılı
Yasa'nın Geçici 6. maddesinin (a) bendine üç cümle eklenmiş, (b) bendi
değiştirilmiş, (c) bendi ve son fıkra ile ilgili bir değişiklik yapılmamıştır.
Maddenin (b) bendi, 5921 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle
değiştirildiği ve bir bütün olarak yeniden düzenlendiğinden 5763 sayılı
Yasa'nın Geçici 6. maddesinin (b) bendine yönelikkonusu kalmayan istem
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesigerekir.
b- Kural'ın (a) ve (c) bendleri ile son fıkrası yönünden
Maddenin (a) bendine 5921 sayılı Yasa ile eklenen cümlelerinin
dışında kalan bölümü, bağımsız bir bütün oluşturduğu ve yeni eklenen cümlelerin
bu bölümün içeriğine bir etkisinin olmadığı görüldüğünden, bu bendin 5921
sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki hali olan ve iptali istenilen'2008
yılına münhasır olmak üzere, Fonun mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000
YTL'lik kısım Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına
aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen
bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu
Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik
kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili
idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008
yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.'bölümü ile (c) bendi ve son
fıkrası incelemeye esas tutulmuştur.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 46. maddesinin birinci
fıkrasında'İşsizlik sigortasının amacı; işsizlik sigortasına ilişkin
kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve bu Kanunda öngörülen hizmetlerin
verilmesini sağlamaktır.'denilmektedir. İşsizlik Sigortası Fonu da, 4447
sayılı Yasa'nın 53. maddesi ile 'bu Kanun'un gerektirdiği görev ve hizmetler
için mali kaynak sağlamak, piyasa şartlarında kaynakları değerlendirmek,
Kanun'un öngördüğü ödemelerde bulunmak' üzere kurulmuştur. Yine aynı maddede
sigortalı işsizler ile Kuruma kayıtlı diğer işsizlere; iş bulma, danışmanlık
hizmetleri, mesleki eğitim, işgücü uyum ve toplum yararına çalışma hizmetleri,
işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları için yapılan harcamalar ve bu
Fon'un nema gelirlerinden; 2008-2012 yıllarında, Yüksek Planlama Kurulu
kararına göre, Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik
vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik
yatırımlarda kullanılmak üzere aktarılan paralar, İşsizlik Sigortası Fonu'nun
giderleri arasında sayılmıştır. Dolayısıyla Yasa'nın geneline bakıldığında,
İşsizlik Sigortası Fonu'nun, dava dilekçesinde iddia edildiği üzere yalnızca
sigortalılara işsiz kalmaları halinde yapılacak ödeme ve hizmetler için değil;
işsizliği önlemek, istihdamı ve verimliliği artırmak böylelikle ekonomik ve
sosyal kalkınmayı gerçekleştirmek amacıyla bazı öncelikli yatırım alanlarında
da kullanılmasını sağlamak için oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 2. maddesinde nitelikleri belirtilen sosyal hukuk
devleti, insan haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde
yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı
arasında adil bir denge kurabilen, çalışma hayatını geliştirmek ve ekonomik
önlemler alarak çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun hayat
sürdürmelerini sağlayan, milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için
gereken önlemleri alan, sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirebilen, güçsüzleri
güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten
devlettir. Çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve
kurallarıyla Anayasa'nın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini,
bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli kılar.
Sosyal hukuk devletinin somut göstergelerinden biri olan sosyal
güvenlik hakkının yer aldığı, Anayasa'nın 60. maddesinde,'Herkes, sosyal
güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri
alır ve teşkilatı kurar.'denilmektedir.
Sosyal güvenlik, uluslararası hukuk belgelerinde ve çağdaş
anayasalarda temel bir hak niteliğinde görülerek, 'ekonomik ve sosyal haklar'
bölümü içinde düzenlenmiştir.
Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan
sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin
üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek,
ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu
güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları
oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza, ölüm ve işsizlik
gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
İşsizlik sigortası, bir iş ya da iş yerinde çalışırken, çalışma
istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına karşın tamamen kendi istek ve
kusuru dışında işini kaybeden çalışanlara bir yandan yeni bir iş bulunmasına
gayret edilirken, diğer yandan da bunların işsiz kalmaları nedeni ile
uğradıkları gelir kaybını kısmen de olsa karşılayarak, kendisinin ve ailesinin
zor duruma düşmesini önlemek amacı ile belli süre ve ölçüde ödemeyi kapsayan,
sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren, Devlet tarafından kurulmuş, zorunlu
bir sigorta koludur.
Dava dilekçesinde iptali istenilen kuralın, Fon'dan yararlanma
koşullarını hafifleten, Fon'a ulaşma imkânını kolaylaştıran, Fon'un ödeme
şartlarını mevcut düzenlemelere göre gerçekçi hâle getiren düzenlemeler
yapılmasının önünde en büyük engeli oluşturacağı ve sosyal güvenlik sisteminde
yaşandığı şekilde Fon'un gelecekte finans sorunu yaşamasına neden olabileceği
iddia edilmektedir. Ancak, bir ülkedeki sosyal güvenlik sisteminin yapısını
ekonomik ve sosyal koşulların belirleyeceği bilinen bir gerçektir. Çünkü sosyal
güvenlik programlarıyla ekonomik ve sosyal yapı karşılıklı etkileşim
içersindedir. Dolayısıyla, işsizlik sigortasının kapsamının ve koşullarının
belirlenmesinde de ekonomik ve sosyal durumun etkisi yadsınamaz. Anayasa,
kişilere sağlanacak sosyal güvenlik hakkının ölçüleri konusunda ayrıntılı
ilkeler koymamıştır. İşsizlik sigortasından yararlanmanın koşullarının
yumuşatılmasının veya ağırlaştırılmasının istihdam, işgücü verimliliği, gelir
dağılımı, enflasyon, ücretler vs. üzerindeki etkilerini değerlendirmek ve buna
göre bu koşulları belirlemek yasa koyucunun takdirindedir.
İptali istenilen kuralın (c) bendinde, yatırımlara aktarılan
paranın Fon'a geri ödenmesine ilişkin hüküm yer almıştır. Yani Fon'dan geri
dönüşü olmayan, karşılığı bulunmayan bir kaynak aktarımı söz konusu değildir.
Ayrıca, son fıkrada belirtilen Geçici Madde 6'nın uygulanmasına
ilişkin usul ve esasların belirlenmesinin ilgili idarelere bırakılmasında,
konunun çerçevesinin yasada saptanmış olması nedeniyle Anayasa'ya aykırılık
görülmemiştir.
Sonuç olarak, ek bir istihdam alanı yaratarak işsizliğin
azaltılmasına katkıda bulunmak için ekonomik ve bölgesel kalkınmaya yönelik
yatırım projelerinin belirli bir süreyle Fon kaynaklarıyla desteklenmesi
amacıyla düzenlendiği anlaşılan kural, Anayasa'nın 2. ve 60. maddelerine aykırı
değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Fettah OTO bu görüşlere katılmamıştır.
Kural'ın Anayasa'nın 90. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
C)15.5.2008 günlü, 5763
sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 32.
maddesiyle 9.1.1985 günlü, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 29. maddesine eklenen fıkranın
incelenmesi
Dava dilekçesinde, yurtdışı görevlerin, uluslararası ilişkiler
kapsamında yerine getirilecek görevler olması nedeniyle özel bir uzmanlık
gerektirdiği, bunun için yurtdışı teşkilatında sürekli bir göreve atanacak
memurlar ile diğer kamu görevlilerinin seçimi, atanması, çalışma usul ve
esaslarının 'Yurtdışında Sürekli Görevlendirilecek Personel Hakkında Yönetmelik'
ile özel olarak düzenlendiği ve bu görevlere atanacakların lisan bilgileri
dışında mesleki yeterlilik sınavına tabi tutulmalarının öngörüldüğü, iptali
istenen kuralla genel müdür ve eşdeğer görevde bulunanların bu sınavdan muaf
tutuldukları, bu durumda yurtdışı işçi hizmetleri kalitesinin düşmesinin yolu
açıldığından 'kamu yararı' ilkesiyle bağdaşmadığı; ayrıca söz konusu
Yönetmeliğin 'Mesleki yeterlik sınavı' başlıklı 10. maddesinde 'genel
müdür ve eşdeğer düzeyde ve/veya daha üst görevlerde toplam iki yıl
çalışmışolanlar'ın mesleki yeterlik sınavından muaf tutulduğu, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndagenel müdür ve eşdeğer düzeyde ve/veya daha üst
görevlerde bulunanlar ile diğer bakanlıklarda genel müdür ve eşdeğer ve/veya
daha üst görevde bulunanların yurtdışı görevlere atanma konusunda aynı hukuki
durumda bulunduklarının açık olduğu, iptali istenen kural ile Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'ndagenel müdür ve eşdeğer düzeyde ve/veya daha üst
görevlerde bulunanların, iki yıl çalışma şartı aranmaksızın yeterlik sınavına
tabi tutulmayacaklarının öngörüldüğü, böylece diğer bakanlıklarda aynı görevi
yapanlarla bir farklılaştırma oluşturulduğu, dolayısıyla iptali istenilen
kuralın'genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanlar
yönünden'Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Dava dilekçesindeki iptal isteminin gerekçesi, yurtdışı sürekli
göreve atanacakgenel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanlariçin
'Yurtdışında Sürekli Görevlendirilecek Personel Hakkında Yönetmelik'te yer
alan, bu görevlerde iki yıl çalışmış olma şartının, iptali istenilen kuralda
yer almamış olmasıdır. Bir hukuk düzeni içinde genel kurala istisna getiren
özel kurallar, özel kural ile öngörülen istisnaya da istisna getiren daha özel
kurallar bulunması hukuk düzeninin doğasında vardır. O nedenle bir yasa
kuralının başka bir norm ile uyumlu olmaması onun iptal edilmesini gerektiren
bir durum değildir. Daha alt düzeydeki bir norm olan yönetmelikle düzenlenmiş
bir konuda yasa ile farklı bir hüküm getirilmişse normlar hiyerarşisinde daha
üst düzeyde olan yasa hükümlerinin uygulanacağı açıktır. Anayasa Mahkemesi
yasaların başka yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uyumluluğunu
değil, yasaların Anayasa'ya uyumluluğunu denetlemektedir. Bu nedenle bu
gerekçeye dayanan Anayasa'ya aykırılık savı geçerli değildir.
Kaldı ki, iptali istenilen kuralı da içeren 3146 sayılı Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 'YURTDIŞI
TEŞKİLATI' başlıklı 29. maddesinin ikinci fıkrasındaBakanlık merkez
teşkilatında genel müdür ya da daha üst görevlerde bulunanların bu görevlerde
en az iki tam yıl çalışmış olmak kaydıylayurtdışı teşkilatında
görevlendirilebileceği, yine 'Yurtdışında Sürekli Görevlendirilecek Personel
Hakkında Yönetmelik'in 'ÖZEL ŞARTLAR' başlıklı 7. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (d) bendinin (3) numaralı alt bendinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'nda çalışanlar yönünden'Bakanlık merkez teşkilatında genel müdür
ya da daha üst görevlerde en az iki yıl çalışmış olmak'şartına sahip olmak
gerektiği ifade edilmiştir. Dolayısıyla dava dilekçesinde ileri sürülen
iddianın hukuki dayanağı yoktur. İptal isteminin reddi gerekir.
Ayrıca her kurum ayrı tüzel kişiliğe ve ayrı bir hukuki statüye
sahiptir. Dolayısıyla kurumlar yurtdışı görevlendirmede ayrı düzenlemelerle
kendi ihtiyacına göre farklı özel şartlar öngörebilir. Her kurumun kendi
teşkilat yapısı içerisinde bu sorunu ele almak gerekir. Bu nedenle yurtdışında
görevlendirme yönünden farklı bakanlıkların genel müdürleri aynı konumda
bulunmadıklarından eşitlik karşılaştırmasına konu edilemez. Bu yönüyle de
Anayasa'nın 10. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
V- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, 'Kanun, kanun
hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların
hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten
kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği
tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı
günden başlayarak bir yılı geçemez' denilmekte, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddesinin dördüncü fıkrasında da
bu kural tekrarlanarak, beşinci fıkrasında Anayasa Mahkemesi'nin, iptal halinde
meydana gelecek hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl
edici mahiyette görürse yukarıdaki fıkra hükmünü uygulayacağı belirtilmektedir.
15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 2. maddesiyle değiştirilen, 22.5.2003
günlü, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesinin yedinci fıkrasının ikinci
tümcesinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk, kamu yararını
ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü
fıkrasıyla 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince, bu tümceye
ilişkinIPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ
GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BIR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GIRMESINE,
OYBIRLIĞIYLE,4.2.2010 gününde karar verilmiştir.
VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN İNCELENMESİ
15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un;
A- 2. maddesiyle değiştirilen 22.5.2003 günlü, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun 30. maddesinin yedinci fıkrasının ikinci tümcesine ilişkin iptal
hükmünün yürürlüğe girmesinin ertelenmesi nedeniyle bu tümceninYÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI ISTEMININREDDİNE,
B- 1- 19. maddesiyle 25.8.1999 günlü, 4447 sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddenin, (a) bendinin '2008 yılına
münhasır olmak üzere, Fonun mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik
kısım Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır
ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi
kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma
ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare
bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilir.' bölümü ile (c) bendi ve son fıkrasına
yönelik iptal istemleri,
2- 32. maddesiyle 9.1.1985 günlü, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 29. maddesine
eklenen fıkranın 'Genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanlar'
yönünden iptal istemi,
4.2.2010 günlü, E.2008/57, K.2010/26 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu fıkra ve bentlere ilişkinYÜRÜRLÜĞÜN
DURDURULMASI ISTEMININREDDİNE,
C- 19. maddesiyle 4447 sayılı Yasa'ya eklenen Geçici 6. maddenin (b)
bendine yönelik iptal istemi hakkında, 4.2.2010 günlü, E.2008/57, K.2010/26
sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu bende
ilişkinYÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ISTEMI
HAKKINDAKARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
4.2.2010 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VII- SONUÇ
15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un;
A- 2. maddesiyle değiştirilen 22.5.2003 günlü, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun 30. maddesinin yedinci fıkrasının ikinci tümcesinin Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI ile Serdar ÖZGÜLDÜR'ün
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 19. maddesiyle 25.8.1999 günlü, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddenin,
1- (b) bendi, 11.8.2009 günlü, 5921 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 2. maddesiyle değiştirildiğinden, bu bende ilişkinKONUSU KALMAYAN ISTEM HAKKINDAKARAR
VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
2- (a) bendinin '2008 yılına münhasır olmak üzere, Fonun mevcut
nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik kısım Fon tarafından Hazine İç
Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu
kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik
vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik
yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile
ilişkilendirilir.' bölümünün,
3- (c) bendi ile son fıkrasının,
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fettah
OTO'nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C- 32. maddesiyle 9.1.1985 günlü, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 29. maddesine
eklenen fıkranın 'Genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanlar'
yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D- 2. maddesiyle değiştirilen 4857 sayılı Yasa'nın 30. maddesinin
yedinci fıkrasının ikinci tümcesinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal
boşluk, kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkraları gereğince, bu tümceye ilişkinIPTAL
HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BIR YIL SONRA
YÜRÜRLÜĞE GIRMESINE, OYBIRLIĞIYLE,
4.2.2010 gününde karar verilmiştir.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Sacit
ADALI
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
A.
Necmi ÖZLER
|
Üye
Fettah
OTO
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket
APALAK
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1- İptal davasına konu 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesinin
yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde, özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan
işveren veya işveren vekilinden aynı Kanun'un 101. maddesi uyarınca tahsil
edilecek cezaların kullanımına ilişkin hususların, Türkiye İş Kurumu'nun
koordinatörlüğünde, teker teker sayılan temsilcilerden oluşan bir komisyon
tarafından karara bağlanacağı hüküm altına alınmakta, belirtilen temsilciler
arasında da davaya konu 'Türkiye Sakatlar Konfederasyonu' yer almaktadır.
Anayasa'ya aykırılık iddiasının özünü ise, sakatlar ve özürlüleri temsil edecek
yegâne üst kuruluşun adı geçen Konfederasyon olmadığı, bu konuda aynı amaca
hizmet eden 'Engelliler Konfederasyonu'nun da bulunduğu, yasa koyucunun ise bu
iki konfederasyondan yalnız birini tercih etmek suretiyle Anayasa'nın 10.
maddesinde belirtilen eşitlik ilkesinin ihlâl edilmiş olduğu savı
oluşturmaktadır.
2- İptali istenen kuralın, 22.5.2003 günlü, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun 10.6.2003 tarih ve 25134 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan ilk
halinde de aynen yer aldığı anlaşılmaktadır. Yine aynı tarihte yürürlükte olan
6.10.1983 günlü, 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 88. maddesinin 'Sakatlara
hizmet amacı ile kurulan derneklerin, Körler Federasyonu, Sağırlar Federasyonu,
Ortopedik Özürlüler Federasyonu, Zihinsel Özürlüler Federasyonu olmak üzere
dört federasyon teşkil etmeleri ve bu federasyonların birleşerekTürkiye
Sakatlar Konfederasyonunuoluşturmaları zorunludur.' hükmünü taşıdığı,
dolayısıyla Türkiye Sakatlar Konfederasyonu'nun belirtilen tarihte alanında
yegâne temsilci konumunda olduğu görülmektedir. Ne var ki 23.11.2004 tarih ve
25649 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 4.11.2004 günlü, 5253 sayılı yeni
Dernekler Kanunu 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nu yürürlükten kaldırıp, örgütlenme
özgürlüğünün önündeki kısıtlayıcı hükümlere de son verdiğinden; anılan Kanunun
yürürlüğe girmesinden sonra üç engelli federasyonu tarafındanTürkiye
Engelliler Konfederasyonukurulmuş, böylelikli özürlü ve sakatların
oluşturdukları iki ayrı konfederasyonun varlığı sözkonusu olmuştur. Yasa koyucu
15.5.2008 günlü, 5763 sayılı Kanun'la, anılan 'Komisyon'un teşkilinde bu iki
konfederasyondan ilk düzenlemede olduğu gibi Türkiye Sakatlar Konfederasyonu'nu
temsilci olarak dikkate almıştır.
3- Özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan işverenler veya
vekillerinden tahsil edilecek para cezalarının ne şekilde kullanılacağı hususu
tamamen yasa koyucunun takdir alanına giren bir husus olup, Anayasal ilkelere
bağlı kalmak şartıyla, bu cezaların kamu yararına bir harcama kalemi olarak
doğrudan Çalışma Bakanlığı ya da bağlı bir birimince kullanılması mümkün
olabileceği gibi, işçi-işveren temsilcilerinin de içinde olacağı bir komisyonun
teşkil edilip edilmemesi, bu komisyona kimlerin alınıp alınmayacağı, temsili
uygun görülen komisyon üyelerinin bir bölümü için farklı, diğerleri için
değişik kriter ve ölçütlerin öngörülmesi de tamamen yasa koyucunun
takdirindedir. Diğer bir deyişle, örneklenen hususlar bir Anayasal denetim
sorunu olmayıp, yasamanın tasarrufu alanındaki bir tercihin ortaya
konulmasından ibaret bulunmaktadır.
4- İptali istenen fıkradaki işçi ve işveren temsilcileri yönünden
getirilen 'en çok işçi ve işvereni temsil eden üst kuruluşlardan olma'
kriterinin, özürlü ve sakatlar konfederasyonları bakımından da getirilmesi
gerekmeyip, farklı mahiyetteki sözkonusu üst yapılanmalar için öngörülen
kriterler, özürlüler ve sakatlar konfederasyonları yönünden bir eşitlik
değerlendirmesine emsal teşkil edemezler. Yasa koyucunun, evvelce yine yasayla
teşkil ettirilmiş bulunan bir konfederasyona öncelik tanıması ve tercih hakkını
bu yönde kullanmasının Anayasa'ya aykırı bir yönü yoktur.
5- Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kuralın Anayasa'nın 2. ve
10. maddelerine aykırı bir yönünün bulunmadığı ve iptal isteminin reddi
gerektiği kanısına vardığımızdan; kuralın iptaline dair çoğunluk kararına
katılmıyoruz.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Üye
Sacit
ADALI
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
EK GEREKÇE
4857 sayılı İş Kanunu'nun 5763 sayılı Yasa ile değiştirilen 30.
maddesinin yedinci fıkrasının ilk tümcesinde, 'Bu maddeye aykırılık hallerinde
101 inci madde uyarınca tahsil edilecek cezalar, özürlülerin ve eski
hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işini kurmaları,
özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi projelerde
kullanılır.' dava konusu ikinci tümcesinde de 'Tahsil edilen cezaların
kullanımına ilişkin hususlar, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün koordinatörlüğünde,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi
Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye
Sakatlar Konfederasyonu ile en çok işçi ve işvereni temsil eden üst
kuruluşların birer temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından karara bağlanır.
Komisyonun çalışma usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.' denilmektedir.
İptali istenilen kuralın yürürlüğe girdiği tarihte engellilerle
ilgili Türkiye Engelliler ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu olmak üzere iki
konfederasyon bulunduğu halde, anılan Kural'la oluşturulan komisyonda bunlardan
sadece Türkiye Sakatlar Konfederasyonu'na yer verilmiştir. Oysa her iki
Konfederasyonun da aynı amaçla kuruldukları ve aynı hukuki statüye sahip
oldukları anlaşılmaktadır. Komisyon'da bunlardan sadece birine yer verilmesi,
bu konfederasyonu diğerine göre imtiyazlı duruma getirmektedir. Başka bir ölçüt
öngörülmeksizin Komisyon'da bulunmanın nedeninin, sadece Konfederasyon niteliği
taşımaktan kaynaklandığı, iki konfederasyonun da aynı hukuksal statüde
oldukları halde farklı kurallara bağlı tutuldukları, bu durumun ise Anayasa'nın
10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı açıktır.
Belirtilen nedenlerle çoğunluk görüşüne ek gerekçeyle katılıyoruz.
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Fettah OTO
|
KARŞI OY
5763 sayılı Yasa ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na
Eklenen Geçici madde 6- a fıkrasında yer alan; '2008 yılına münhasır olmak
üzere, Fonun mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik kısım fon
tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları,
Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi
kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma
ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare
bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilir.' maddesi ile aynı maddenin c fıkrası
hükmü iptal isteminin konusudur. Her ne kadar iptali istenilen 6-a fıkrasında
5121 sayılı Yasa ile değişiklik yapılarak bu maddeye üç cümle eklenmiş ve (b)
bendi değiştirilmiş ise de, eklenen cümlelerin dışında kalan kısım, bağımsız
bir bütün oluşturduğundan ve bu cümlelerin bölümün içeriğine bir etkisinin
olmadığı görüldüğünden, bu kısma ilişkin iptal isteminin esasının incelenmesi
gerekmektedir.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 46. maddesinin birinci
fıkrasında işsizlik sigortasının amacı, 'İşsizlik sigortasına ilişkin kuralları
ve uygulama esaslarını düzenlemek ve sigortalılara işsiz kalmaları halinde, bu
Kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamaktır.'
şeklinde açıklanmış; ancak bu madde 5763 sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle
'İşsizlik sigortasının amacı; işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve
uygulama esaslarını düzenlemek ve bu Kanunda öngörülen hizmetlerin verilmesini
sağlamaktır.' şeklinde değiştirilmiştir. Yapılan bu değişiklikle İşsizlik
sigortası fonunun geniş bir alanda kullanımını sağlamak üzere yasal altyapı
oluşturulmuştur. Yukarıda anılan 46. maddede açıklandığı gibi işsizlik
sigortasının temel amacı, bir iş ya da işyerinde çalışırken kendi iradesi
dışında işini kaybeden çalışanlara işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir
kaybını kısmen de olsa karşılayarak kendisinin ve ailesinin zor duruma
düşmesini önlemek için işsizlik ödeneği adı altında belirli bir süre ödeme
yapılmasıdır.
İptali istenen kuralda, işsizlik sigortası Fonu'nun mevcut nema
gelirlerinin genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedileceği,
kaydedilen bu tutarların, Yüksek Planlama Kurulu'nun kararına istinaden
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla
ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere
ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı'nın yetkili olduğu
belirtilmektedir. Görüldüğü gibi burada İşsizlik Sigortası Fonu'nun nema
gelirlerinin hangi somut yatırımlarda kullanılacağı yer almamaktadır. 'Ekonomik
kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlara kullanılmak üzere' denilmek
suretiyle ucu açık geniş bir alanda Fonun nema gelirlerinin kullanılacağı
öngörülmektedir.
İşsizlik Sigortası Fonu'na işçiler ücretlerinde yapılan
kesintilerle katkıda bulunmaktadır. Fonun dörtte biri işçi ücretlerinden
kesilen paradan oluşmaktadır. Yürütme organına, Fonun kaynaklarının ucu açık,
belirsiz bir alanda kullanılmasında yetki tanınmasının İşsizlik Sigortasını
Fonu'nun işleyişine olumsuz etki yapacağı açıktır. Nitekim geçici 6. maddenin
5921 sayılı Yasa ile (b) fıkrasında değişiklikler yapılarak Fonun nema
gelirlerinin 2010 yılında dörtte üçü, 2011 ve 2012 yıllarında da dörtte birinin
genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer
alacağı öngörülmektedir. Bu durum işçilerin ücretlerinden yapılan kesintilerle
katkıda bulundukları Fon kaynaklarının, yürütme organının elinde İşsizlik Sigortası
Fonu'nun amacı dışında nasıl tüketileceğini açık şekilde göstermektedir.
Geçmişte de çalışanlara yarar sağlamak amacıyla kurulan birçok Fon kaynağının
yürütme organına tanınan harcama yetkisiyle nasıl yok edildiği bilinmektedir.
5763 sayılı Yasa ile 4447 sayılı işsizlik sigortası Kanununa
eklenen geçici madde 6-c fıkrasına gelince; bu madde işsizlik sigortası
fonundan yatırımlara aktarılan paranın geri ödenmesini düzenlemektedir.
Aktarılan bu paranın geri ödenmesi için önce yatırımlardan gelir elde edilecek,
sonra bu gelirlerin Yüksek Planlama Kurlunca belirlenecek oranı fona
aktarılacaktır. Kaynakların geri ödenmesinde miktar, oran ve zaman belirsizdir.
Üstelik fona aktarılan paranın miktarı da 2010, 2011, 2012 yıllarında artan
oranda sürmektedir. Bu durumda ya maddenin uygulanması işlevsiz kalacaktır,
daha açık bir anlatımla madde uygulanamayacaktır, ya da aktarılan kaynakların
geriye ödenmesi sembolik düzeyde olacaktır.
Çağdaş devlet anlayışı, sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve
kurallarıyla Anayasa'nın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini
ve bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli
kılmaktadır. Bu nedenle iptali istenen kurallar Anayasa'nın 2. maddesinde
nitelikler belirtilen sosyal hukuk devleti ilkesine, sosyal hukuk devletinin
somut gereklerinden biri olan sosyal güvenlik hakkının yer aldığı, Anayasa'nın
60. maddesine aykırı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle 5763 sayılı Yasa ile 4447 sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu'na Eklenen Geçici madde 6-a ve c fıkralarının iptali
gerekeceği düşüncesiyle çoğunluk kararına karşıyım.