ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
EsasSayısı : 2007/37
KararSayısı : 2010/114
Karar Günü : 16.12.2010
R.G. Tarih-Sayı : 06.07.2011-27986
İTİRAZ YOLUNABAŞVURAN :Malatyaİcra Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU :3.7.2005 günlü, 5393 sayılı
Belediye Kanunu'nun 15. maddesinin son fıkrasının Anayasa'nın Başlangıcı ile 2.,10.,
12., 18., 123., 125. ve 176. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
İlamlı takip konusu alacağın tahsili amacıyla, borçlu Belediyenin
kamu hizmetinde fiilen kullanılan araçları ile bankadaki hesabına konulan
haczin iptali için açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı
olduğu kanısına varan Mahkeme iptali istemiyle başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
3.7.2005 günlü, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15. maddesinin
itiraz konusu son fıkrası şöyledir:
''
Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği
gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile
belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.'
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2.,10., 12., 18.,
123., 125. ve 176. maddelerine dayanılmış, 13. ve 35. maddeleri ile de ilgisi
görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Tülay TUĞCU,
Haşim KILIÇ,SacitADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A.NecmiÖZLER,
Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK,SerruhKALELİ ve OsmanAlifeyyazPAKSÜT'ünkatılımlarıyla
11.4.2007 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A- Sınırlama Sorunu
İtiraz yoluna başvuran Mahkemece, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun
15. maddesinin'Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği
gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile
belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.'hükmünü
içeren son fıkrasının iptali istenilmiştir.
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesinde, Anayasa Mahkemesi'ne
itiraz yoluyla yapılacak başvurular, itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta
olduğu davada uygulayacağı yasa kuralları ile sınırlı tutulmuştur.
Başvuran Mahkemede bakılmakta olan davanın konusunu, borçlu
durumda olan belediyenin aleyhine yapılan ilâmlı icra takibi sırasında, İller
Bankası payından, Türk Telekom payından ve mutemet tarafından yatırılmış bütçe
gelirlerinden oluşan banka hesabına ve kamu hizmetinde fiilen kullanılan
araçlar üzerine konulan haczin iptali istemi oluşturmaktadır.
Bu nedenle, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15. maddesinin son
fıkrasına ilişkin esas incelemenin fıkranın'... vekamu hizmetlerinde
fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve
harçgelirleri '' bölümü ile sınırlı olarak yapılmasına,OYBİRLİĞİYLE,16.12.2010
gününde karar verilmiştir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararında, Devletçe yerine getirilen ve kâr amacı gütmeyen
kamu hizmetlerinin pek çoğunun, günümüz itibarıyla, özel hukuk tüzel kişileri
veya gerçek kişilerce de yerine getirilebilen, kâr amaçlı ekonomik hizmetlere
dönüştürülmesine karşın, klasik kamu hizmeti kavramının yasalardaki ayrıcalıklı
konumunu korumaya devam ettiği, bu durumun Anayasa tarafından koruma altına
alındığından söz edilemeyeceği, Anayasa'ya göre, ağır ekonomik bunalım
hallerinde temel hak ve özgürlüklerde kısıtlama yapılabilmesi, vatandaşlar için
ek ekonomik külfetler getirilebilmesi mümkün ise de, bir beldede sağlanan kamu
hizmetlerinin ekonomik yükünün sınırlı sayıdaki belediyeden alacaklı olan
kişiler üzerine fedakarlık olarak yüklenilmesinin bu kapsamda
değerlendirilemeyeceği ve toplumun tamamına sağlanan kamu hizmetlerinden
kaynaklanan borçların, alacaklı kişilerin ekonomik yıkımına sebep olacak
şekilde ödenmemesini olanaklı kılan düzenlemelerin hukuk devletinin
gerekleriyle ve eşitlik ilkesiyle bağdaştığından söz edilemeyeceği, ayrıca kamu
idaresinin bir parçası olan belediyelerin, aldıkları kamu yararı ve tahsis
kararlarına dayalı olarak, borçlarını ödemede tamamen keyfi davrandıkları, bu
konuda belediyelerin merkezi yönetimce yeteri kadar denetlenmediği,
yönetilenlere hukuksal güvenceler sağlanması suretiyle temel hak ve
özgürlüklerin güvence altına alınmasının da hukuk devleti olmanın gereklerinden
olduğu, yasa önünde eşitlik ilkesinin alacaklılar ve borçlular yönünden eşit
davranılmasını gerektirdiği, Anayasa'nın 125. maddesinde yer alan yargı
kararlarına bağlı olmanın yargı kararlarının infaz edilmesinin sağlanmasını da
kapsadığı, Anayasa'nın 18. maddesinde yer alan angarya yasağının belediyelerin
borçlarını karşılıksız bırakma işlemlerini de kapsayacağı belirtilerek, itiraz
konusu kuralın Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2.,10. 12.,18.,123.,125. ve 176.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15. maddesinin son fıkrasının
itiraz konusu kurallarında belediyeler tarafından tahsil edilen vergi, resim ve
harç gelirleri ile belediyelerin kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan
mallarının haczedilemeyeceği öngörülmektedir. 5779 sayılı İl Özel İdarelerine
ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun'un
7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan'Bu Kanunda, il özel idareleri ve
belediyelere, genel bütçe vergi gelirleritahsilatındanayrılacak paylar ile
diğer kanunlarda bu idarelere verilmesi öngörülen paylar vergi hükmündedir.'kuralı
uyarınca, belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak
paylar ile diğer kanunlarla belediyelere verilmesi öngörülen her çeşit paylar
da söz konusu haciz yasağının kapsamında bulunmaktadır.
5779 sayılı Yasa'nın 7. maddesine ilişkin gerekçede de,'',il
özel idareleri ve belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından
ayrılacak paylar ile bu Kanunda ve diğer Kanunlarda bu idarelere verilmesi
öngörülen payların vergi hükmünde olduğu ifade edilmiştir. Bu çerçevede, genel
bütçeden gönderilen payların hukuki çerçevesi çizilmiş ve bu gelirlerin, 5393
sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin son fıkrasındaki, 'hükmüuyarınca
haczedilmesinin önlenmesi amaçlanmıştır.'denilmiştir.
Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti
olarak nitelendirilmiştir.Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda
adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık
olan devlettir.
Kişilerin, devlete güven duymaları, maddî ve manevî varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri
ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde
gerçekleşebilir. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği,
kişilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde etmeleri için
gereken her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar.
Anayasa'nın 13. maddesinde'Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz'denilmiş; 35. maddesinde de, herkesin
mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların, ancak kamu yararı
amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum
yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır.
İtiraz konusu kuralla, belediyelerin bazı varlıkları haciz yasağı
kapsamına alınarak belediyeden olan alacaklarını icra yoluyla tahsil etmek
zorunda kalanlar bakımından mülkiyet hakkına bir sınırlama getirilmiş ise de,
belediyelerin, 5393 sayılı Kanun'un 15. maddesinin son fıkrasında
belirtilenlerin dışındaki gelir ve varlıkları üzerine haciz işlemi
yapılabilmesi imkânının bulunması, kişilerin bu hakkının tamamen ortadan
kaldırılmadığını ve hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde edebilme
imkânlarının bulunduğunu göstermektedir.
Ayrıca belediyelerin, belde sakinlerinin mahallî müşterek
nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan kamu tüzel kişileri olmaları
nedeniyle, bunlara yasalarla yüklenilen görevler, yerel toplumsal yaşamın
zorunlu gereksinimleridir. Belediyeler bu gereksinimleri karşılamak amacıyla
bazı etkinliklerde bulunurlar. Bunun için de ayni ve nakdi varlığa ihtiyaç
duyarlar. Toplumsal yaşamın sürekli, düzenli ve sistemli bir şekilde
sürdürülebilmesi için, bu etkinliklerden bazılarının kesintisiz bir biçimde
yürütülmesi; bunun sağlanabilmesi bakımından da belediyelerin ayni ve nakdi
varlığa sahip olmaları gerekir. Belediyelere ait bazı ayni ve nakdi varlıklara
haciz yasağı getirilmesindeki amaç da, belediyelerce yerine getirilen kamu
hizmetlerinin bazılarının, toplumsal yaşamın gerektirdiği zorunluluklara bağlı
olarak sürekli ve düzenli bir şekilde yürütülmesi gereğidir. Yani toplum
yararının üstün tutulmasıdır. Yine belirtmek gerekir ki, belediyelerin devamlılık
gösteren kamu hizmetlerinin görülmesine ayrılmış olan tüm kaynaklarının hacze
konu olabilmesinin, bu hizmetlerin ifa araçlarını tamamen ortadan kaldırmak
gibi bir sonuç doğurabileceği de kuşkusuzdur. İtiraz konusu kuralla getirilen
sınırlamadaki amaç da belirtilen nitelikteki istenilmeyen sonucun ortaya
çıkmasını engellemektir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2.,13. ve
35. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
OsmanAlifeyyazPAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU,FettahOTO, Recep KÖMÜRCÜ,
Alparslan ALTAN ile Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamışlardır.
İtiraz konusu kuralın, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 10.,12., 18.,
123., 125. ve 176. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.
VI- SONUÇ
1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili
gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme'nin çalışıp çalışamayacağına ilişkin
ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme'nin çalışmasına bir engel
bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN,FettahOTO, Zehra Ayla PERKTAŞ
ile Celal MümtazAKINCI'nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilenkarşıoylarıve
OYÇOKLUĞUYLA,
2- 3.7.2005 günlü, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15. maddesinin;
a- Son fıkrasına ilişkin esas incelemenin, fıkranın ''vekamu
hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen
vergi, resim ve harç gelirleri '' bölümü ile sınırlı olarak yapılmasına,
OYBİRLİĞİYLE,
b- Son fıkrasının ''vekamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları
ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri ''
bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OsmanAlifeyyazPAKSÜT'ün'bölümün
tamamının', Fulya KANTARCIOĞLU,FettahOTO, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN ile
Celal MümtazAKINCI'nınise ''ilebelediye tarafından tahsil edilen vergi, resim
ve harç gelirleri '' bölümünün iptali gerektiği yolundakikarşıoylarıve
OYÇOKLUĞUYLA,
16.12.2010 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
OsmanAlifeyyazPAKSÜT
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
FettahOTO
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
HicabiDURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
KARŞIOY YAZISI
5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15. maddesinin son fıkrasının '
've kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil
edilen vergi, resim ve harç gelirleri '' bölümünün Anayasa'ya aykırı olduğu
yönündeki gerekçelerim aşağıdadır.
İtiraz konusu kuralla belediyelerin kamu hizmetlerinde fiilen
kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç
gelirlerinin haczedilemeyeceği öngörülmektedir. Buna göre, belediyeden alacağı
olan herhangi bir gerçek veya tüzel kişi, hukukun alacak-borç ilişkisinde haklı
konumda olan bir kişinin alacağını elde etmesi için devletin kamu gücüne
dayanarak sağladığı en büyük güvence olan icra olanağından yararlanamamaktadır.
Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk
devleti olduğu, 35. maddesine mülkiyet hakkının kamu yararı dışında
sınırlanamayacağı, 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine
karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
Alacak hakkının mülkiyet hakkı kapsamında olduğunda kuşku
bulunmamaktadır. Buna göre, alacak hakkının kullanılmasını eylemli olarak
geçersiz kılacak bir sınırlama ancak kanunla ve kamu yararı amacıyla
öngörülebilir. Eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi olan idarenin, yargı
kararı ile kesinleşmiş olsa bile borcunu ödememekte direnmesi halinde icraya
verilememesi, kamu yararı ile açıklanamaz. Haklı bir alacağın tahsil
edilememesinde kamu yararı bulunduğu savunulamaz.
Belediye halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere
kurulan ve karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan bir kamu
tüzel kişisinin, yapacağı hizmetleri gelir ve gider dengesini gözeterek
planlaması, kamu yönetimi esaslarına göre vatandaşları mağdur etmeyecek şekilde
yürütmesi esastır. Asıl kamu yararı bundadır.Uyması gereken ilke ve esaslara
aykırı davranması nedeniyle gelir-gider dengesi bozulan ve kişilere karşı
borçlarını ödeyemeyen bir belediyenin, kendi edimini iyi niyetle ifa etmiş olan
ve alacağını isteyen kişiye karşı sırf kamu tüzel kişisi olduğu için daha fazla
korumaya mazhar olması, bireyin çıkarının kayıtsız şartsız idarenin çıkarına
feda edilmesi, artık terk edilmesi gereken 'ceberut devlet' anlayışının bir
tezahürüdür. Haciz nedeniyle kamu hizmetlerinde kullanılan malları veya vergi,
resim ve harç gelirleri haczedilen belediyenin yürütmek zorunda bulunduğu
hizmetlerin aksamaması için, esasen vesayet yetkisine sahip olan merkezi
idarenin katkısı, desteği veya borcu üstlenmesi gibi, hukuk devletine yaraşır pek
çok farklı çözüm yolu bulunabilecekken vatandaşın, şayet varsa, belediyenin
kamu hizmetine tahsis edilmemiş olan mallarına karşı icra takibi yapmak, o da
olmuyorsa şansına küsmek zorunda bırakılması sonucunu doğuran itiraz konusu
kural Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletine, 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkına açıkça aykırıdır.Kuralın iptali gerekir.
Başkanvekili
OsmanAlifeyyazPAKSÜT
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15. maddesinin son fıkrasının,
sınırlama kararı uyarınca incelenen, belediyenin 'kamu hizmetlerinde fiilen
kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç
gelirleri'nin haczedilemeyeceğine ilişkin bölümüyle belediyelerin
haczedilebilecek taşınmazları ile vergi, resim ve harç dışında gelirleri
bulunmaması durumunda belediyeden alacaklı olan kişilerin haklarına kavuşması
olanaksız hale getirilmiştir.
Mülkiyet hakkını düzenleyen Anayasa'nın 35. maddesinin
gerekçesinde de belirtildiği gibi mülkiyet hakkı için öngörülen anayasal
güvence, yalnız menkul ve taşınmaz malları değil, para ile değerlendirilebilen
hakları ve mal varlığını da kapsamaktadır. Bu nedenle kişilerin alacak
haklarının da 35. maddenin güvencesi altında olduğunda duraksamaya yer yoktur.
Maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla kanunla
sınırlandırılabileceği vurgulanmış ise de bir hak ve özgürlüğün tümüyle
kullanılamaz hale getirilmesinin, sınırlamayı aşan onu yok eden bir durum
olduğu açıktır.
İtiraz konusu düzenlemeyle belediyenin başka bir mali kaynağının
bulunmaması durumunda kişilerin kesinleşmiş yargı kararlarıyla hüküm altına
alınan ve mülkiyet hakkı kapsamında bulunan alacak haklarına haciz yoluyla
ulaşmalarının tümüyle engellenmesi, Anayasa'nın 35. maddesine aykırılık
oluşturmaktadır. Hak arama özgürlüğünün varlığının kabulü için, yalnız hakkın
aranmasının güvence altına alınması yeterli olmayıp ona ulaşılmasının da
sağlanması gerektiğinden, yargı kararıyla kesinleşen bir alacağın haciz yasağı
nedeniyle tahsilinin engellenmesi, Anayasa'nın hak arama özgürlüğüne ilişkin
36. maddesine de aykırıdır.
İnsanı öne çıkaran çağdaş demokrasilerde, kamu yararı gerekçesiyle
de olsa kişi haklarını tümüyle kullanılamaz hale getirebilecek düzenlemelere
izin verilmemekte, bu konuda adil bir denge kurulmasına özen gösterilmektedir.Bu
bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; 'Tütüncü ve Diğerleri/Türkiye
Davası'nda Belediye Meclisi Kararı ile işten çıkarılan işçilere, ödenmeyen
maaş, sosyal haklar ve kıdem tazminatlarının ödenmesine hükmeden Diyarbakır İş
Mahkemesi kararının gereği yerine getirilmeyerek kendilerine ödeme yapılmaması
sonucu haciz istemleri kabul edilerek Belediye'nin banka hesapları ve bazı
taşınmazları hakkında verilen haciz kararlarının, 1580 sayılı Yasa'nın kamu
mallarının haczedilemeyeceğine ilişkin 19. maddesi uyarınca iptal edilmesi
üzerine yapılan başvuruyu inceleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 1No'luEk
Protokol'ün Mülkiyetin korunmasına ilişkin 1. maddesinin ihlâl edildiğine karar
vermiştir.
Belediyelerin vergi, resim ve harç gelirlerine haciz yasağı
getirilmesinin nedeni, kuşkusuz gördükleri hizmetle sağladıkları kamu
yararıdır. Ancak, kamu yararı da kişi haklarının tümüyle yok edilebilmesinin
gerekçesi olamaz. Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen demokratik hukuk
devletinde, yalnız hakkın ortadan kaldırılması değil, elde edilmesinin önemli
ölçüde zorlaştırılması da kuralın Anayasa'ya aykırılığının kabulü için
yeterlidir. Buna göre, kimi durumlarda kişilerin belediyelerden olan
alacaklarını tahsil etmelerini önemli ölçüde zorlaştıran kimi durumlarda da
tümüyle engelleyen vergi, resim ve harç gelirlerinin haczedilemeyeceğine
ilişkin kural, Anayasa'nın 2.,35. ve 36. maddelerine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle başvurunun reddine ilişkin çoğunluk görüşüne
katılmıyoruz.
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
FettahOTO
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
İtiraz konusukural, belediyelerin kamu hizmetlerinde fiilen
kullanılan malları ilebelediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç
gelirlerinin haczedilemeyeceğini hükme bağlamaktadır.
Haczedilemezliğin kabul edilmesinin arka planında Devleti
niteleyen egemenliğin, kendisine karşı zor kullanılmasıyla bağdaşamayacağı, zor
kullanmanın Devlete tanınmış bir yetki olduğundan bunu Devletin kendisine karşı
kullanmasının düşünülemeyeceği, kamu hizmetlerinin aksatılmadan ve kesintiye
uğramadan ifası ve bütçenin getirdiği esasların cebri icra sonunda tahmin dışı
ihlallere uğratılmamasının esas olduğu gibi düşünceler yatmaktadır.
Hukuk devleti ilkesinin egemen olduğu bir ülkede, Devlet
mallarının haczedilmeyeceğine ilişkin kural, Devletin borçlarını kendiliğinden
ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin gereği olduğu esasına dayanır. Ancak,
Devletin, borçlarını kendi isteğiyle ödeyeceği varsayımı her zaman gerçeklere
uygun düşmemektedir. Nitekim itiraz başvurusuna konu olayda işçi olarak çalışan
şahıs iş akdinin feshi nedeniyle açtığı tazminat ve alacak davasını kazanmış ve
ilgili Belediye aleyhine icra takibine geçmesine rağmen itiraz konusu kural
nedeniyle takibi sonuçlandırarak alacağını elde edememiştir.
Anayasa'nın 35. maddesinde herkesin, mülkiyet ve miras haklarına
sahip olduğu, bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabileceği belirtilmiştir. Maddenin gerekçesinde mülkiyet hakkı için
öngörülen anayasal güvencenin yalnızca menkul ve taşınmaz malları değil, para
ile değerlendirilebilen hakları ve mal varlıklarını da kapsadığı
belirtilmiştir.AİHM'negöre de, istenilebilir olduğu yeterince ortaya
koyulduğunda, 1No'luEk Protokol'ün 1. maddesi uyarınca, bir 'alacak', 'mülk'
olarak nitelendirilebilir (Bkz. Yunanistan RafinerileriStranveStratisAndreadis-Yunanistan,
A serisi No: 301-B, s. 84, § 59 veBourdov-Rusya No: 59498/00, §40, CEDH
2002-II). Bu nedenle kişilerin alacak haklarının da Anayasa'nın 35. maddesinin
güvencesi altında olduğunda duraksamaya yer yoktur.Maddenin ikinci fıkrasında
bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabileceği
vurgulanmış, 'Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması' başlığını taşıyan 13.
maddede de, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.Bir hak ve özgürlüğün tümüyle
kullanılamaz hale getirilmesi ise kuşkusuz, sınırlamayı aşan hakkı yok eden bir
durumdur.
İtiraz konusu düzenleme ile belediyelerin kimi malları
alacaklılarına karşı korumaya alınmıştır. Buna göre, belediyelerin kamu
hizmetine özgülenmemiş özel mülkleri ya da gelir getiren taşınmazları olmadıkça
kişilerin alacaklarına kavuşma olanağı bulunmamaktadır.
İtiraz konusu hükümde yer alan belediyenin proje karşılığı
borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde
fiilen kullanılan malları ile ilgili haciz yasağı kabul edilebilir ise de,
belediye gelirlerinin esasını oluşturan belediye tarafından tahsil edilen
vergi, resim ve harç gelirlerinin haczedilememesi, belediyeden olan alacaklarınrızaenödenmemesi
durumunda, alacaklarına cebri icra yoluyla kavuşmaları şansını tümüyle ortadan
kaldırmaktadır.
Nitekim,Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benzer bir olayla ilgili
olarak, Diyarbakır Belediyesi tarafından işten çıkarıldıktan sonra, Belediye
aleyhinde Diyarbakır İş Mahkemesi'nde açtığı davayı kazanmasına ve haciz yoluna
başvurmasına rağmen haciz yasağı öngören kural nedeniyle alacağına kavuşamayan
başvurucu yönünden Sözleşmenin 1No'luEk Protokol'ünün 1. maddesinde düzenlenen
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Kararda, idarenin borcunu
ödemede gecikmesinin, talep edilebilir bir 'alacağı' olan kişinin finansal
kaybını artırdığı ve özellikle bazı Devletlerde paranın değer kaybetmesigözönünealındığında,
bu durumun kişiyi belirsiz bir duruma soktuğu, mevcut ulusal mevzuata göre,
başvuranın Diyarbakır İş Mahkemesi tarafından verilen kararın infazını elde
etme olanaklarının bulunmadığı vurgulanmıştır.
Anayasa'nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesinde,
herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri
önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu
belirtilmektedir. 'Yargı mercileri' kavramının icra dairelerindeki işlemleri de
içine aldığı, keza 'meşru' ibaresinin hukukun üstünlüğüne dayanan, hukuk
düzenine uygun vasıta ve yollar olduğu Anayasa Mahkemesi kararlarıyla açıklığa
kavuşturulmuştur.
Dava konusu olayda, davacı taraf haklı olduğunu mahkemede ispat
ederek alacağını hüküm altına aldırmış ve alacağı ödenmediği için de icra
yoluna başvurmuştur. Ancak dava konusu yasa kuralı nedeniyle alacağına kavuşma
olanağı bulamamıştır. Mahkemelerin tarafların hakkını tespit ve teslim eden
kararından sonra asıl ve önemli olan, alacaklının alacağına kavuşmasıdır. Bu da
borçlunun borcunu rızası ile ödemesiyle, ödenmediği takdirde borçlunun borcunu
karşılayacak malının haczedilip satılmasıyla olanaklıdır. Yargı kararlarının
etkinliği bu kararların yasama, yürütme ve yargı organlarınca yerine
getirilmesi yani uygulanmasıyla sağlanabilir. Haklı olan tarafın hakkının
mahkeme tarafından tespit edilmesi, buna karşılık borçlu tarafa borcu ödeyip
ödememede, ödeyecekse zamanını ve miktarını tespit etme konusunda tam bir
serbesti tanınması, alacaklının cebri icra yoluyla alacağına kavuşmasının
engellenmesi hak arama hürriyetinin özünü zedelemek, içini boşaltmak,
kullanılamaz hale getirmek sonucunu doğurmaktadır.
İtiraz konusu düzenlemeyle belediyelerin geliri olmayan tüm mal
varlıklarının kamu hizmetine özgülenmesi ve gelir getiren mallarının da
bulunmaması halinde kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen alacaklıların haciz
yoluyla haklarına ulaşmaları tümüyle engellenmektedir. Gelirleri sınırlı olan
Belediyelerden alacaklı olanların alacaklarına kavuşmalarını sağlayacak başka
bir yöntem de öngörülmediğinden sınırlamanın ötesinde hakkı ortadan kaldıran bu
durum, Anayasa'nın 35. ve 13. maddeleri yanında, hak arama özgürlüğüne ilişkin
36. maddesine de açık bir aykırılık oluşturmaktadır.
Çağdaş demokratik rejimlerin temel ilkelerinden biri olan hukuk
devleti, kişilerin devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk
güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleşebilir. Bu bağlamda hukuk devleti hak ve özgürlüklere saygı gösteren,
onları koruyan, güçlenmelerine olanak sağlayan, adaletli bir hukuk düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm temel organlarına egemen kılan, Anayasa
ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu açık olan devlettir.
Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği,
kişilerin, hukuk düzeninin koruması altında bulunan haklarını elde etmeleri
için gereken her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar.
Yasalara göre tespit edilmiş bir alacak hakkının cebri icra
yoluyla elde edilmesinin engellenmesi ve ödeme şekli ve zamanı belirtilerek
başka bir güvenceye de kavuşturulmamış olması hukuk güvenliğini zedelemektedir.
Kişiye, hukuka uygun araç ve yollardan yararlanarak hakkına kavuşması olanağı
tanınmasının, hukuk devletinin vazgeçilmez bir gereği olduğu tartışmasızdır.
Bireyi ve bireyin temel hak ve özgürlüklerini esas alan çağdaş
demokrasilerde, kamu yararı gerekçesiyle de olsa hakları tümüyle kullanılamaz
hale getiren düzenlemelere izin verilmemekte, bu konuda adil bir denge
kurulmasına özen gösterilmektedir. Demokratik hukuk devletinde yalnız hakkın
ortadan kaldırılması değil, elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaştırılması da
kabul edilemez. Bu nedenle, itiraz konusu kural hukuk devleti ilkesi ile de
bağdaşmamaktadır.
Belirtilen nedenlerle, kişilerin belediyelerden olan alacaklarını
tahsil etmelerini önemli ölçüde zorlaştıran, kimi durumlarda da tümüyle
engelleyen itiraz konusu kuralın belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim
ve harç gelirlerinin haczedilemeyeceğine ilişkin bölümünün Anayasa'nın 2.,13.,
35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk
görüşüne katılmıyoruz.
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|