ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1997/34
Karar Sayısı : 1998/79
Karar Günü : 15.12.1998
R.G. Tarih-Sayı :26.11.1999-23888
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN :Gaziosmanpaşa 2. Asliye
Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4.12.1984 günlü, 3095
sayılı "Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 1., 2. ve 4.
maddelerinin, Anayasa'nın 2., 5. ve 10. maddelerine aykırılığı savıyla iptali
istemidir.
I- OLAY
Eser sözleşmesine aykırılık nedeniyle açılan alacak davasında
davacı vekilinin Anayasa'ya aykırılık savını ciddi bulan Mahkeme, 3095 sayılı
Yasa'nın 1., 2. ve 4. maddelerinin iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
4.12.1984 günlü, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine
İlişkin Kanun'un iptali istenilen maddeleri şöyledir:
1-"Madde 1-Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre
faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse faiz
ödemesi senelik yüzde otuz oranında yapılır.
Bakanlar Kurulu, ekonomik şartları dikkate alarak bu oranın yüzde
seksenine kadar artırma ve eksiltme yapabilir. Bakanlar Kurulunun bu konudaki
kararı, kararın alınmasını izleyen takvim yılı başından itibaren
uygulanır."
2-"Madde 2-Bir miktar paranın
ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça,
geçmiş günler için 1 inci maddede belirlenen orana göre temerrüt faizi ödemeye
mecburdur.
Bakanlar Kurulu Kararı ile bu oran 1 inci maddesindeki oran
dahilinde artırılabilir veya eksiltilebilir.
Ödeme yerinde ve ödeme zamanındaki banka iskontosu yukarıda
açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile, ticari işlerde
temerrüt faizi T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü
reeskont faiz oranına göre istenebilir.
Temerrüt faizi miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde,
akdi faiz miktarı yukarıdaki fıkralarda öngörülen miktarın üstünde ise,
temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz."
3- "Madde 4-Diğer kanunların, bu Kanunda
öngörülen orandan fazla temerrüt faizi ödenmesine ilişkin hükümleri
saklıdır."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1- "MADDE 2.-Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 5.-Devletin temel amaç ve
görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
3- "MADDE 10.-Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Ahmet Necdet SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın
ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL, Mustafa YAKUPOĞLU ve Fulya
KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 4.12.1984 günlü, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve
Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un 1. ve 2. maddeleri yönünden işin esasının
incelenmesine, sınırlama sorununun bu evrede ele alınmasına, 8.4.1997 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
V- ESASIN İNCELENMESİ
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen yasa kuralları ile dayanılan Anayasa kuralları,
bunlarla ilgili gerekçeler ve öbür yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Davada Uygulanacak Kural Sorunu
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Yasa'nın 28. maddelerine göre
Anayasa Mahkemesi'ne itiraz yoluyla yapılacak başvurular, itiraz yoluna
başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralları ile
sınırlı tutulmuştur.
Uygulanacak yasa kurallarından amaç, davanın değişik evrelerinde
ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da
olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan, tarafların istek ve savunmaları
çerçevesinde bir karar vermek için ön planda tutulması gereken kurallardır.
İtiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davalar
ihtarnameye karşın ödenmeyen sözleşme dışı yapılan ek işler tutarının ticari
faizi ile birlikte ödenmesi ve binanın sözleşmede belirtilen günde teslim
edilmemesi nedeniyle kira kaybından doğan zararın da reeskont faizi ile
birlikte ödenmesine ilişkindir.
İtiraz konusu Yasa'nın 2. maddesinin son fıkrasında temerrüt faizi
miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde akdi faiz miktarı 2.
maddenin diğer fıkralarında öngörülen miktarın üstünde ise temerrüt faizinin
akdi faiz miktarından az olamayacağı, 4. maddesinde ise diğer kanunların bu
kanunda öngörülen orandan fazla temerrüt faizi ödenmesine ilişkin hükümlerinin
saklı olduğu belirtilmektedir. Bakılmakta olan davanın tarafları arasında akdi
faiz kararlaştırılmamıştır. Bu nedenle, Yasa'nın 2. maddesinin son fıkrası ile
4. maddesi davada uygulanacak kurallar olmadıklarından bu kurallara ilişkin
itirazın başvuran Mahkeme'nin yetkisizliği nedeniyle reddine karar verilmiştir.
B- İtiraz Konusu Kuralların Anlam ve Kapsamı
Faiz, kişi veya kurumların kullanımına terk ve tahsis edilen nakdî
sermayeye karşılık sermaye sahibi lehine oluşan medenî bir "semere"
veya "ivaz"dır. Ayrıca alacaklının zararını karşılama işlevi olan,
edinimi taahhüdüne uygun biçimde süresinde; muaccel borcunu vadesinde ödemeyen
borçlunun, bu süreden yararlanmış olma sonucu alacaklı lehine doğan nakdî bir
ödentidir. Kaynağı, asıl alacağın kaynağını oluşturan, hukukî işlem, hukukî
fiil veya kanundur. Asıl alacağa bağlı olarak doğan fer'i birhaktır. Doğumu ve
varlığı, kural olarak asıl alacağın doğumuna ve varlığına bağlı olduğundan,
asıl alacak ile birlikte sona erer.
Genel olarak faiz, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Murâbaha
Nizamnamesinde kurala bağlanmışken, enflasyon oranlarının yükselmesi nedeniyle
4.12.1984 günlü, 3095 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenme gereği duyulmuştur.
3095 sayılı Yasa'nın genel gerekçesinde :
"Türk parasının değerinin önemli ölçüde azalmadığı, enflasyon
oranının çok düşük olduğu devirlerde yürürlüğe giren Borçlar Kanunu'nun 72 ve
103 üncü maddeleriyle kanunî faiz ve temerrüt faizi yüzde beş olarak tespit
edilmiştir. Türk Ticaret Kanununun 9 uncu maddesiyle de kanunî faiz yönünden
Borçlar Kanununun sözü edilen maddesine atıfta bulunularak aynı oran
benimsenmiş, temerrüt faizi ise ticarî işler için yüzde on olarak kabul olunmuştur.
10 Mayıs 1984 gün ve 18397 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tebliği ile vadeli mevduat faizleri yüzde
elli ikiye varan oranlarda tespit edilmiştir. Diğer bir ifadeyle zamanında
hakkını elde edemeyen bir alacaklı parasını bankaya veya Devlet tahviline
yatıramamaktan ötürü yukarıda açıklanan miktara varan bir kâr mahrumiyeti ile
karşı karşıya bulunmakta, buna karşılık yüzde beş ve yüzde on oranındakanunî
faiz ve temerrüt faizi alabilmektedir. Alacaklı kişi aynı zamanda paraya
ihtiyacı bulunduğunda kredi sağlama yoluna gitmekte ve bu sefer daha da yüksek
oranda bir faiz borcu altına girmektedir. Bu durumda borçlu, borcunu zamanında
ödememesinden kazançlı çıkmakta, dava ve icra yoluna başvurulmadan ödemede
genellikle bulunulmamaktadır. Zira dava ve takip sırasında geçecek her süre
borçlunun lehine çalışmaktadır.
Belirtilen durumun dava ve icra takiplerini artırdığı açıktır.
Borçlular sadece haklarında dava açılmasına ve icra takibinde bulunulmasına
sebebiyet vermekle kalmayıp bunların uzaması için her türlü yola
başvurmaktadırlar.
Tasarı kötü niyetli kişilerin bu davranışlarının önüne geçilmesi,
kanunî faiz ve temerrüt faizinin günün koşullarına uydurulması için
düzenlenmiştir.
Temerrüt faizi ile ilgili olarak Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret
Kanunu dışındaki diğer kanunlarda da hükümler bulunduğundan, bunların tamamının
değiştirilmesi güçlük arz edeceğinden ve ayrıca ilerde enflasyon oranının
düşmesi sonucu kanunlarımızdaki eski oranlara kolaylıkla dönüşü sağlama açısından
düzenlemenin ilgili kanunlarda değişiklik suretiyle yapılması yoluna
gidilmemiş, ayrı bir kanunla yapılmasının yerinde olacağı düşünülmüştür"
denilmektedir.
3095 sayılı Yasa'nın yasal faizin düzenlendiği 1. maddesinde, faiz
ödenmesi gereken ancak miktarı sözleşme ile tespit edilmemiş hallerde, faizin %
30 olduğu ve bu oranın Bakanlar Kurulu'nca ekonomik koşullar dikkate alınarak %
80'ine kadar arttırılıp eksiltilebileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, yıllık
faiz oranı en fazla % 54, en az % 6 olarak belirlenebilecektir. 8.8.1997 tarih
9807 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile % 30 oranı 1.1.1998 gününden geçerli
olmak üzere % 50'ye çıkartılmıştır.
3095 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
temerrüt faizi düzenlenmektedir. Üçüncü fıkrada ise ticari işlerde temerrüt
faizinin, ödeme yerinde ve ödeme zamanındaki banka iskontosu bir ve ikinci
fıkrada açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile, T.C. Merkez
Bankası'nın kısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont faiz oranına göre
istenebileceği belirtilmiştir.
C- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Mahkeme, başvuru kararında, Türk lirasının yıllara göre % 70-90
arası değer yitirmesi karşısında 3095 sayılı Yasa'nın hak kaybını
önleyemediğini, yargı dışı hak arama yöntemlerine başvurma eğiliminin
arttığını, yasalarla enflasyondan doğan kayıplara karşı kendisini güvenceye
alan devletin vatandaşlar için aynı önlemleri almakta duyarsız kaldığını,
sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı davrandığını, sosyal hukuk
devletinde, yargıya başvuran bireylerin gerek enflasyondan gerekse gecikmeden
doğan kayıplarını giderici yasal önlemlerin alınması gerektiğini, ticari
işlerde farklı bir faiz oranı benimsenerek kimilerine ayrıcalık tanındığını, bu
nedenlerle, itiraz konusu kuralların Anayasa'nın 2., 5. ve 10. maddelerine
aykırılık oluşturduğunu ileri sürmüştür.
1- Yasa'nın 2. Maddesinin Üçüncü Fıkrasının İncelenmesi
Anayasa'nın 10. maddesinde, "Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar." denilmektedir.
"Yasa önünde eşitlik ilkesi" hukuksal durumları aynı
olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile hukuksal eşitlik öngörülmektedir.
Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme
bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve
ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve
topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi
yasaklanmıştır. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar
için değişik kuralları gerekli kılabilir. Özelliklere, ayrılıklara dayandığı
için haklı olan nedenler, ayrı düzenlemeyi eşitlik ilkesine aykırı değil,
geçerli kılar. Anayasa'nın amaçladığı eylemli değil, hukuksal eşitliktir. Aynı
hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz. Nitelikleri ve durumları
özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz.
Yasa'nın 2. maddesinin üçüncü fıkrasında "ödeme yerinde ve ödeme
zamanındaki banka iskontosu yukarda açıklanan miktardan fazla ise, arada
sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi T.C. Merkez Bankasının kısa
vadeli kredileri için öngördüğü reeskont faizi oranına göre istenebilir."
denilmektedir.
Yasa'nın 1. maddesinde adi ve ticari işlerdeki yasal faiz oranları
arasında fark gözetilmemesine ve 2. maddenin birinci fıkrasında da temerrüt
faiz oranın % 30 olarak saptanmasına karşılık üçüncü fıkrasında ticari işlerde
temerrüt faizinin T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü
reeskont faiz oranına göre istenebileceği belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu'nun 3. maddesine göre Türk Ticaret Kanunu'nda
düzenlenen konularla bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde
işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari
işlerden sayılır. Aynı Yasa'nın 21. maddesine göre de bir tacirin borçlarının
ticari olması asıldır.
Ticari iş veya işlemlerle ticari olmayanlar aynı nitelikte
olmadığı gibi tacir ile tacir olmayanlar da aynı hukuksal konumda değildirler.
Bu nedenlerle, ticari işler için farklı temerrüt faizi öngörülmesi
eşitlik ilkesine aykırı değildir.
İtirazın reddi gerekir.
2- Yasa'nın 1. Maddesiyle 2. Maddesinin Birinci ve İkinci
Fıkralarının İncelenmesi
Mahkeme, itiraz konusu kuralların, Anayasa'nın 2. ve 5.
maddelerine aykırılığını ileri sürmüştür.
Anayasa'nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün
kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde
yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinde
olan devlettir.
Anayasa'nın 5. maddesinde, "Devletin temel amaç ve görevleri
...; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır." denilmektedir. Buna göre Devlet,
bireyin yaşamını kolaylaştırmak, insan onuruna yaraşır bir ortam yaratmakla
yükümlüdür.
3095 sayılı Yasa'nın 1. ve 2. maddelerinin birinci fıkralarında,
yasal ve temerrüt faiz oranı senelik % 30 olarak belirlenmiş, maddelerin ikinci
fıkralarında da belirli koşulların gerçekleşmesi durumunda, bu oranın % 80'ine
kadar artırma ve eksiltme yetkisi Bakanlar Kurulu'na verilmiştir.
Bakanlar Kurulu bu yetkiye dayanarak 1.1.1998 gününden geçerli
olmak üzere % 30 oranını % 50'ye çıkarmıştır. Bu artırmaya karşın, yasal ve
temerrüt faiz oranları banka mevduat faiz oranlarının çok gerisinde kalmıştır.
Hazine'nin iç borçlanma aracı olarak kimi zaman çıkardığı tahvil
ve bonolara ödediği faizler de yasal faiz oranının çok üzerinde
gerçekleşmiştir. Dövizin Türk lirası karşısında kazandığı yıllık değer de yasal
faiz oranlarının çok üstünde olmuştur.
Hazine Müsteşarlığı verilerine göre 1984-1998 yıllarının 14 yıllık
ortalama artışı Toptan Eşya Fiyat Endeksi'ne göre % 65, Tüketici Fiyat
Endeksine göre % 68'dir. T.C. Merkez Bankası'nca belirlenen ağırlıklı mevduat
faiz oranları 1992 yılında % 74,24, 1993 yılında % 74,68'dir.
Enflasyon ve buna bağlı olarak oluşan döviz kuru, mevduat faizi,
hazine bonosu ve devlet tahvili faiz oranlarının sabit yasal ve temerrüt faiz
oranlarının çok üstünde gerçekleşmesi borçlunun yararlanması alacaklının zarara
uğraması sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle, borçlu, süresinde borcunu ödememekte,
yargı yoluna başvurulduğunda da yargı sürecini uzatma gayreti göstermekte,
böylece yargı mercilerindeki dava ve takipler çoğalmakta, yargıya güven
azalmakta, kendiliğinden hak almak düşüncesi yaygınlaşarak, kamu düzeni
bozulmakta kişi ve toplum güvenliği sarsılmaktadır.
İtiraz konusu kuralların borçlu yararına, alacaklı zararına
sonuçlar doğurması, ekonomik ve sosyal yaşamı olumsuz yönde etkilediği gibi
Hukuk Devleti ilkesini de zedelemektedir.
Açıklanan nedenlerle, Yasa'nın incelenen kuralları Anayasa'nın 2.
ve 5. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
VI- İPTAL'İN YASA'NIN DİĞER KURALLARINA ETKİSİ
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Yasa'nın 29. maddesinin ikinci fıkrasında, "Ancak başvuru,
kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya İçtüzüğün sadece belirli madde veya
hükümleri aleyhinde yapılmış olup da, bu belirli madde veya hükümlerin iptali
kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veyaİçtüzüğün bazı hükümlerinin veya
tamamının uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa Mahkemesi, keyfiyeti
gerekçesinde belirtmek şartıyla, kanunun kanun hükmünde kararnamenin veya
İçtüzüğün bahis öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar verebilir"
denilmektedir.
3095 sayılı Yasa'nın itiraz konusu 2. maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarının iptalleri nedeniyle, uygulama olanağı kalmayan üçüncü ve dördüncü
fıkralarının da iptallerine karar verilmesi gerekir.
VII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesiyle 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesi uyarınca, kanun, kanun
hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların
belirli madde veya hükümleri iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı gün
yürürlükten kalkar. Ancak, Anayasa Mahkemesi, iptal kararı ile doğacak hukuksal
boşluğu, kamu düzenini tehdit ya da kamu yararını ihlâl edici nitelikte
görürse, boşluğun doldurulması için iptal kararının yürürlüğe gireceği günü
ayrıca kararlaştırabilir.
Yasa'nın 1. ve 2. maddelerinin iptali nedeniyle doğacak hukuksal
boşluk, kamu yararını bozucu nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153.
maddesinin 3., 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkraları gereğince iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak
6 ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VIII- SONUÇ
4.12.1984 günlü, 3095 sayılı "Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine
İlişkin Kanun"un:
A- 1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
B- 2. maddesinin,
1- Birinci ve ikinci fıkralarının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- Üçüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının iptali nedeniyle
uygulanma olanağı kalmayan üçüncü ve dördüncü fıkralarının da 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29.
maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALLERİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D- 1.ve 2. maddelerinin iptali nedeniyle meydana gelen hukuksal
boşluk kamu yararını ihlâl edici nitelikte görüldüğünden Anayasa'nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve
beşinci fıkraları gereğince, İPTAL HÜKMÜNÜN,KARARIN RESMİ GAZETE'DE
YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
15.12.1998 gününde karar verildi.
Başkan
Ahmet Necdet
SEZER
|
Üye
Samia AKBULUT
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mahir Can ILICAK
|
Üye
Rüştü SÖNMEZ
|
|
|
|
|