ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1991/22
Karar Sayısı : 1991/25
Karar Günü : 19.7.1991
R.G. Tarih-Sayı :07.08.1991-20953
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : 3. Ordu Komutanlığı Sıkıyönetim (1)
Numaralı Askeri MahkemesiERZİNCAN.
İTİRAZIN KONUSU : 12.4.1991 günlü, 3713 sayılı "Terörle
Mücadele Kanunu"nun geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin
Anayasa'nın 10. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
THKP/C DEVRİMCİ-YOL örgütü liderlerinden olduğu ileri sürülen
sanık Yaşar ERKOÇ hakkında, Gölköy'de bir çok eyleme katılması bu arada Cevat
ÇUKUR'un taksisini silahla taraması, 14.10.1980 günü Alankent Jandarma
Karakolunu basarak bir bekçinin ölümüne iki jandarma erinin yaralanmasına neden
olması iddiasıyla Sıkıyönetim Komutanlığı Erzincan Askeri Savcılığı'nca TCY'nın
146/1. maddesine aykırı davranıştan kamu davası açılmış.
Aynı sanık hakkında, 1977-1980 yılları arasında katıldığı değişik
eylemler nedeniyle Ankara Sıkıyönetim Askeri Savcılığı'nca TCY'nm 146/3.
maddesine aykırı davranıştan kamu davası açılmıştır.
Yine Yaşar ERKOÇ hakkında, 1980 yılı içinde katıldığı çeşitli
silahlı eylemler nedeniyle Sıkıyönetim Komutanlığı Erzincan Askeri
Savcılığı'nca TCY'nın 146/1. maddesine aykırı davranıştan kamu davası
açılmıştır. Bu davaların birleştirilerek yapılan yargılaması sırasında sanık,
3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinin (b) bendindeki TCY'nın 146/1. maddesi
ile ilgili kuralının Anayasa'ya aykırı olduğunu öne sürmüş. Askeri Savcının da
görüşünü alan Mahkeme, iddiayı ciddi bularak Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ :
A. İPTALİ İSTENEN YASA KURALLARI :
12.4.1991 günlü, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 4.
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi şöyledir :
"GEÇİCİ MADDE 4. - 8.4.1991 tarihine kadar;
a) ...........................
b) Türk Ceza Kanunu'nun 125, 146 (son fıkra hariç), 403, 404/1,
405, 406, 407, 414, 416/ilk ve 418 inci maddelerine giren suçları
işleyenler,"
b;. DAYANILAN ANAYASA KURALI :
"MADDE 10. - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyası" düşünce,
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Yekta Güngör
ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TUZUN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, İhsan
PEKEL, Selçuk TUZUN, Ahmet N. SEZER, Erol CANSEL, Yavuz NAZAROĞLU, Haşim
KILIÇ'ın katılmalarıyla 30.5.1991 günü yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırı olduğu ileri sürülen Yasa kuralları ile dayanılan Anayasa kuralları,
bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü :
A. SINIRLAMA SORUNU :
Salıverilme isteminde bulunan sanıkların tümü, Türk Ceza Yasası'nm
146/1. maddesine aykırı davranıştan hüküm giymişlerdir. Sanıklardan biri polis
memurunun öldürülmesi olayında, azmettirme suçundan, Türk Ceza Yasası'nm 146/1.
ve 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmıştır.
3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinin 1. fıkrasının (b)
bendinde sayılan suçlar arasında, son fıkrası dışında 146. maddede yer
almaktadır. Mahkeme, salıverme istemini karara bağlarken (b) bendini Türk Ceza
Yasası'nın 146. (son fıkra hariç) maddesiyle sınırlı olarak uygulama durumunda
bulunmaktadır.
Bu bakımdan itiraz konusu kurallara ilişkin esas inceleme, (b)
bendi için Türk Ceza Kanunu'nun "... 146 (son fıkra hariç), ..."
maddesi hükmü ile sınırlı olarak yapılmalıdır.
B. İTİRAZ KONUSU KURALLARIN ANLAM VE KAPSAMI :
3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinin, itiraza konu edilen (a)
ve (b) bentleri ile bu bentlerle bağlantılı kurallar şöyledir :
"GEÇİCİ MADDE 4.- 8.4.1991 tarihine kadar;
a) Bu Kanunda terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve
kamu görevlilerini görevlerini ifa ederken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu
görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler veya öldürmeye teşebbüs edenler ile
bu suçlara iştirak edenler.
b) Türk Ceza Kanunu'nun 125, 146 (son fıkra hariç), 403, 404/1,
405, 406, 407, 414, 416/iIk ve 418. maddelerine giren suçları işleyenler,
c)....................
d)....................
Hakkında bu Kanunun geçici 1 inci maddesi hükümleri uygulanmaz.
Ancak, bu maddede sayılan suçlar dolayısı ile verilen ölüm cezaları yerine
getirilmez. Bu hükümler hakkında;
Ölüm cezasına hüküm giyenler 20 yıllarını; müebbet ağır hapis
cezasına hükümlüler 15 yıllarını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara
mahkûm edilmiş olanlar hükümlülük süresinin 1/3 ünü; çektikleri takdirde iyi
halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve talepleri olmaksızın şartla
salıverilirler.
Bu sürelerin tayininde hükümlünün tutuklu kaldığı süreler de
hesaba katılır. Bu hükümlüler hakkında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında
Kanunun Ek 2 nci maddesindeki indirim hükümleri uygulanmaz.
Geçici 2 nci madde (son fıkrasındaki Geçici 1 inci maddeye yapılan
atıf hükmü hariç) ve Geçici 3 üncü madde hükümleri, bu hükümlüler hakkında da
uygulanır."
Görüldüğü gibi geçici 4. madde, şartla salıvermeye ilişkin
kuralları içermektedir. Maddenin, iyi anlaşılabilmesi için, Türk Ceza
Yasası'nın, Cezaların İnfazı Hakkında Yasa'nın ve Terörle Mücadele Yasası'nın
şartla salıvermeye ilişkin kurallarıyla birlikte incelenmesi gerekir.
Şartla salıverilmeye ilişkin genel kural, 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkında Yasa'nın 19. maddesidir. Bu maddeye göre TBMM tarafından ölüm
cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler 30 yıllarını; müebbet ağır
hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını; diğer şahsi özgürlüğü bağlayıcı
cezalara mahkum edilmiş olanlar hükümlülük sürelerinin yarısını çekmiş ve
Tüzüğe göre iyi durumlu olmaları koşuluyla istemde bulunmasalar dahi şartla
salıvermeden yararlanabileceklerdir.
Bu kuralda, 3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesiyle, 8 Nisan
1991 gününe kadar işlenen suçlar nedeniyle hükümlüler ve geçici 2. maddesiyle
tutuklular yararına değişiklikler yapılmıştır. Aynı Yasa'nın 17. maddesi, bu
tarihten sonra bu Yasa'nın kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların şartla
salıvermeden yararlanabilme koşullarını ağırlaştırmıştır.
Geçici 1. maddeye göre, 8.4.1991 gününe kadar işlenen suçlar
nedeniyle verilen ölüm cezaları yerine getirilmeyecek ve bu durumda olanlar 647
sayılı Yasa'nın 19. maddesinin öngördüğü 30 yıl yerine on yıllarını; yaşam boyu
özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûm olanlar 647 sayılı Yasa'nın 19 uncu
maddesinin öngördüğü 20 yıl yerine 8 yıllarını; diğer özgürlüğü bağlayıcı
cezalara mahkûm olanlar, hükümlülük sürelerinin yarısı yerine beşte birini
çekmekle şartla salıverileceklerdir.
Geçici 4. madde bu kurala, birinci fıkranın (a), (b) ve (d)
bentlerinde sayılan suçlar açısından ayrıklık getirmiş, şartla salıvermeden
yararlanabilmek için çekilmesi gereken ceza süresini daha uzun tutmuştur. Bu
tür suçlar için verilen ölüm cezaları yerine getirilmeyecek, ancak, bu
hükümlüler geçici 1. maddenin öngördüğü on yıl yerine 20 yıllarını; yaşam boyu
özgürlüğü bağlayıcı cezayahükümlüler 8 yıl yerine 15 yıllarını; diğer özgürlüğü
bağlayıcı cezaya hükümlüler de cezaların 1/5 i yerine 1/3 ünü çekmek koşuluyla
şartla salıvermeden yararlanabileceklerdir. Aynı maddenin birinci fıkrasının
(c) bendinde sayılan suçları işleyenlerin geçici 1. maddedeki indirim
oranlarından yararlanmaları, "haksız, usulsüz ve yolsuz olarak
sağladıkları menfaat karşılıkları ve bunların fer'ilerini zamanaşımına
bakılmaksızın" ödemeleri koşuluna bağlanmıştır.
Geçici 1. ve 4. madde kapsamına girmek için ilginin iyi durumlu
olup olmadığına bakılmayacaktır.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının itiraz konusu (a) bendinde,
bu Yasa'da terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve kamu
görevlilerini, görevlerini yaparken ya da sıfatları kalkmış olsa bile bu
görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler ya da öldürmeye kalkışanlarla bu
suçlara katılanlardan söz edilmektedir.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının itiraz konusu edilen (b)
bendinde ise, sayılan suçları işleyenler, başka bir koşul aranmaksızın,
doğrudan madde kapsamına girmektedirler.
Bu bentte öngörülen suçlar -ilk üçü dışında- terör suçu
niteliğinde olmayan uyuşturucu maddeye, ırza geçmeye ilişkin suçlardır. Buna
karşılık, terör suçu niteliğindeki kimi suçlar madde kapsamı dışında
bırakılmıştır.
C. "AF'MN, "ŞARTLA SALIVERME"NİN ve İTİRAZ KONUSU
KURALLA GETİRİLEN DÜZENLEMENİN HUKUKSAL NİTELİKLERİ :
İtiraz konusu kuralın, Anayasa'ya uygunluk yönünden incelenmesine
geçilmeden önce, hukuksal niteliğinin irdelenmesine; bunun doğru bir biçimde
yapılabilmesi için de öncelikle "şarta salıverme" ve "af"
kurumları üzerinde durulmasına gerek görülmüştür.
1. Şartla Salıverme :
Şartla salıverme, cezanın çektirilmesinin kişiselleştirilmesi,
başka bir deyişle, cezaevindeki tutum ve davranışıyla (iyi durumuyla) topluma
uyum sağlayabileceği izlenimini veren hükümlünün ödüllendirilmesidir. Suçlunun
kendisine verilen cezadan daha kısa bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık
duyması ve bunu iyi davranışlarıyla kanıtlaması durumunda, cezaevinde daha
fazla kalması gereksiz olabilir. Bu durumda, infaz sistemindeki etkili araç,
şartla salıvermedir. Şartla salıvermenin en önemli öğeleri, cezanın belirli bir
süre çekilmiş olması, hükümlünün, bu süre içinde iyi durum göstermesi, şartla
salıverildikten sonra gözetim altında kalması ve şartla salıvermenin
gereklerine uyulmaması durumunda şartla salıverme kararının geri alabilmesidir.
2. Af :
Ceza hukukunda, kamu davasını ve cezayı düşüren bir neden olarak
kabul edilen "af", nesnel ceza yasaları öznel durumlara uygulanırken
ortaya çıkabilecek kimi uygunsuzlukların giderilmesinde, başka bir deyişle
cezanın, yasa koyucunun öngörmediği ya da öngörülenden daha şiddetli bir sonuç
verdiği durumlarda gerekli olabilir. Af, böylece, cezanın istenmeyen etkisini
azaltarak ceza adaletine yardımcıdır. Af, kimi zaman ceza siyasetinin uygulama
aracı olarak da düşünülebilir: Toplumdaki çatışmaların unutulması, kin
duygularının kökleşmesinin önlenmeye çalışılması gibi. Ayrıca, cezaevlerinin
durumları ve adlî hatâların giderilmesi gibi nedenler affıgerekli kılabilir.
Genel af, kamu davasını ve hükmolunan cezaları bütün sonuçlarıyla
birlikte ortadan kaldırır (Türk Ceza Yasası, madde 97).
Özel af ise, yalnızca cezaya etkili olan aftır. Hükmolunmuş cezayı
kaldırır, azaltır ya da başka bir cezaya çevirir (Türk Ceza Yasası, madde 98).
3. İtiraz konusu kuralın hukuksal niteliği :
3713 sayılı Yasa'nm 17. maddesinin başlığı "şartla
salıverme"dir. Başka bir deyişle, bu Yasa kapsamına giren suçlardan
mahkûmiyetlerde şartla salıverme bu maddeye göre, bu maddede açıklık bulunmayan
konularda, Türk Ceza Yasası'na ve 647 sayılı Yasa'nın 19. maddesinin birinci ve
ikinci fıkralarıyla ek 2. maddesi hükümlerine göre gerçekleştirilecektir.
3713 sayılı Yasa'nın geçici birinci, ikinci ve dördüncü
maddelerinde şartla salıvermeden söz edilmektedir.
Bu geçici maddeler, 17. maddeden gerek kapsam çekilecek süre ve
gerekse iyi durumun aranmaması, tutukluların da salıverilmeden
yararlanabilmeleri nedenleriyle ayrı bir düzenleme getirmiştir. Geçici 1. ve 4.maddeler
arasında da kapsam ve şartlı salıverilmeden yararlanabilmek için çekilmesi
gerekli süreler açısından farklılık bulunmaktadır. Geçici 4. maddedeki ayrıklık
dışında geçici 1. maddeden tüm suçlular yararlanabilirken, geçici 4. madde,
birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde sayılı kişilere maddede
belirtilen koşullarla uygulanacaktır.
Geçici maddelerin ortak özelliği, bu hükümlere göre şartla
salıverilmek için "iyi hal"in aranmamasıdır. "İyi hal"
koşulunun yokluğu, 4. maddenin itiraz konusu edilen (a) ve (b) bentleriyle
getirilen düzenlemeye bir yönüyle şartlı af görünümü vermekte ise de; istemle
bağlı olmadan şartla salıverilmeden söz edilmesi, cezanın bir bölümünün
çektirilmesinin gerekliliği ve daha önemlisi, Türk Ceza Yasası'nın 17.
maddesinde koşulların oluşmasıdurumunda şartla salıverme kararının geri
alınması olanağının bulunması, öngörülen düzenlemenin, "af'dan çok şartla
salıvermeye benzediğini, kendisine özgü bir nitelik taşıdığını göstermektedir.
D. ANAYASAYA AYKIRILIK SORUNU :
1. Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme :
İtiraz konusu kural, şartla salıvermeden yararlanabilmek için
genelde çekilmesi gereken ceza sürelerini gösteren geçici 1. maddeden ayrılmış,
bu maddede yer alan 10 yıllık, 8 yıllık, 1/5'lik ceza sürelerini, maddede
sayılan suçlar açısından, 20 yıla, 15 yıla ve 1/3'e yükseltmiştir.
İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin kararında, 3713 sayılı Yasa'nın
geçici 1. ve 4. maddelerinde farklılığın; hakkındaki mahkûmiyet hükmü
kesinleşerek suç (eylem) ile ilişkisi kesilen ve hükümlü statüsüne giren
kişinin; aym genel koşullar içinde cezasını çekmesi, şartla salıvermenin aynı
konumdaki tüm hükümlülere aynı biçimde uygulanması gerektiği yönündeki hukukun
genel ilkesine ve eşitlik kuralına aykırı düştüğü ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi'nin yerleşmiş kararlarına göre, yasa önünde
eşitlik, herkesin, her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez.
Anayasa'nın öngördüğü eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp, haklı
nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir.Ancak,
aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme Anayasa'ya aykırılık oluşturur.
Konunun eşitlik yönünden incelenebilmesi için, itiraz konusu kurallarla
getirilen düzenlemenin geçici 1. maddeye göre ayrı olmasının haklı bir
nedeninin olup olmadığınım belirlenmesi gerekir.
Suçlu, topluma uyum zorlukları gösteren ve uyumsuzluğunu suç
işlemekle açığa vuran kimsedir. Cezanın caydırıcılığı ve suçlunun toplumla uyum
sağlayabilmesi başka bir deyişle topluma yeniden kazandırılması, ceza
politikasının temel ilkesini oluşturur. Toplumun suça verdiği önem ve suçun
ağırlığı, cezanın farklılaştırılmasına ya da ağırlaştırılmasına esas olur. Bu
husus, devletin cezalandırma politikasına uygun olarak Yasakoyucunun bu
konudaki değerlendirmesine ve takdirine göre belirlenir.
Ancak, cezanın infazı, işlenen suçun türüne bağlı olmaksızın,
suçlunun topluma uyum sağlamasını ve topluma yeniden kazandırılmasını amaçlar.
Bu amacın gerçekleştirilebilmesi, suça bağlı kalmadan ayrı bir
programın uygulanmasını gerektirir. Tüm çabalar, suçlunun uyumsuzluğuna neden
olan psikolojik, çevresel, sosyal ve kişisel etkenlerin belirli bir infaz
programı içinde giderilerek, suça yeniden yönelmesini önlemektir. Bu program, suça
göre değil, suçlunun infaz süresince gösterdiği davranışlarına ve gözleneniyi
durumuna göre düzenlenecektir. Bu da infazın, mahkûmların işledikleri suçlara
göre bir ayırıma gidilmeden, aynı esaslara ve belirli bir programa göre
yapılmasını ve sonuçlarının gözlenmesini gerektirir. Aynı miktar cezayı alan
iki hükümlüden birinin, sırf suçunun türü nedeniyle daha uzun süre ceza
çektikten sonra şartla salıverilmesi, cezaların farklı çektirilmesi sonucunu
doğurur ve bu iki mahkûm arasında eşitsizliğe neden olur.
Şartla salıvermede çağdaş eğilim, özgürlüğü bağlayıcı, cezanın
yasalarla belirlenecek bir alt sınırının infaz kurumunda geçirilmesi koşuluyla,
suçlunun kişiliğindeki gelişmeleri gözleyerek uygun zamanın belirlenmesi
yönündendir. Bu yöntemde işlenen suçun, şartla salıverme açısından belirleyici
bir niteliği yoktur.
Böylece, infazyönünden eşit ve aynı durumda bulunan mahkûmlar
arasında şartlı salıverme bakımından ayrı uygulama, Anayasa'nın 10. maddesinde
öngörülen yasa önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemekte ve bu ayrılığın haklı
bir nedeni de bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle 12.4.1991 günlü, 3713 sayılı
Yasa'nın geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sınırlama kararı
uyarınca "... 146 (son fıkra hariç), ..." hükmünün iptali gerekir.
2. Anayasa'nın 153. Maddesi Yönünden İnceleme :
Anayasa'nın 153. maddesinin ikinci fıkrasında, "Anayasa
Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü
iptal ederken, kanunkoyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak
biçimde hüküm tesis edemez." denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya aykırı bulduğu bir kuralı iptal
ederek, Anayasa'ca kendisine verilen Anayasa'ya uygunluğu sağlama işlevini
yerine getirir. Mahkemenin görevi, kuşkusuz kural koymak olmayıp, Anayasa'ya
aykırılığı gidermektir. Ancak, Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen bir
statü ya da kural işlemin yürürlükten kalkması yeni hukuksal bir durum doğurur
ve uygulama, bulunduğu statü içinde yürürlüğünü sürdürür. Başka bir deyişle,
her iptal kararı yeni hukuksal bir sonuca neden olur. Bu durum, Anayasa
Mahkemesi'nin kendisini yasakoyucu yerine koyduğu anlamına gelmez. Yasama
organı, iptal hükmüyle ortaya çıkan hukuksal yapıyı uygun bulmazsa, kuşkusuz
Anayasal sınırlar içinde, yeni kural koyabilir ya da yürürlükteki kurallarda
değişiklik yapabilir. Anayasa'nın 153. maddesi ile yasaklanan, yasakoyucu gibi
davranarak kural konulmasıdır.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya uygunluk denetimi işlevini yerine
getirirken yasakoyucu yerine geçerek kural koyamaz ve yeni tür uygulamaya
yolaçacak nitelikte karar veremez. İptal kararının kaçınılmaz ve doğal sonucu
olan yeni durum, yeni görünüm, yürürlükte kalan bölüme göre ya da yürürlükten
kalkan kurala göre uygulama gerekliliği, yerine getirilmesi zorunlu bir işlemdir.
Afla şartlı salıverme arasındaki hukuksal çizgiyi belirlemek, buna göre
gereğini kararlaştırmak yasakoyucunun yerine geçmek değil, kendi yetki ve
görevinin gereğini yerine getirmektir. Nitekim, 1982 Anayasası'nın 153.
maddesinin gerekçesinde, "... eşitlik ilkesi gibi temel ilkelere aykırı
olmamak koşulu ile ..." denilerek bir aykırılık hükmünün iptalinin
yasakoyucunun istenciyle çelişse de Anayasa'ya uygun olacağı belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasa'ya aykırı bulduğu kuralı ya da bir
ayrıklık (istisna) hükmünü iptal etmesinde Anayasa'ya aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
E. "Ancak, bu kurallar. Anayasa Mahkemesi'nin 19.7.1991
günlü. Esas: 1991/15, Karar: 1991/22 sayılı kararıyla iptal edildiğinden aynı
konuda yeniden karar verilmesi gereksizdir.
VI- SONUÇ :
12.4.1991 günlü, 3713 sayılı "Terörle Mücadele
Kanunu"nun:
A- Geçici 3. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptaline
yönelik
itiraza ilişkin esas incelemenin bent içeriğinde geçen Türk Ceza
Kanunu'nun
"... 146 (son fıkra hariç), ..." hükmüyle sınırlı olarak
yapılmasına,
B- Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen Türk
Ceza Kanunu'nun "... 146 (son fıkra hariç), ..." hükmünün. Anayasa
Mahkemesi'nin 19.7.1991 günlü, Esas: 1991/15, Karar: 1991/22 sayılı kararıyla
iptal edilmiş olduğundan, aynı konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
19.7.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan
|
Başkanvekili
|
Üye
|
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Güven DİNÇER
|
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
|
|
|
Üye
|
Üye
|
Üye
|
Servet TÜZÜN
|
Mustafa ŞAHİN
|
Selçuk TÜZÜN
|
|
|
|
Üye
|
Üye
|
Üye
|
Ahmet N. SEZER
|
Erol CANSEL
|
Yavuz
NAZAROĞLU
|
|
|
|
Üye
|
Üye
|
Haşim KILIÇ
|
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
|