ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1988/62
Karar Sayısı: 1990/3
Karar Günü : 6.2.1990
R.G. Tarih-Sayı :12.10.1990-20663
İPTAL DAVASINI AÇAN: Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti) TBMM Grubu Adına Grup Başkanı Erdal İNÖNÜ.
İPTAL DAVASININ KONUSU : 20.10.1988 günlü, 3481 sayılı "İdarî
Usul ve İşlemlerin Yeniden Düzenlenmesi ile İlgili Yetki Kanunu" nun,
Anayasa'nın Başlangıç'ıyla 2., 5., 6., 7., 87., 91. ve 128. maddelerine
aykırılığı ileri sürülen 1., 2., 3. ve 4. maddelerinin iptali istemidir.
II- YASA METİNLERİ:
A. İptali İstenilen Yasa Kuralları:
20.10.1988 günlü, 3481 sayılı "İdarî Usul ve İşlemlerin
Yeniden Düzenlenmesi ile İlgili Yetki Kanunu"nun iptali istenilen 1, 2.,
3. ve 4. maddelerini de içeren tam metni şudur:
"Amaç
Madde 1.- Kamu hizmetlerinin süratli, düzenli, etkin, verimli ve
ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için aşağıda belirtilen çerçeve içindeBakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmiştir.
Kapsam
Madde 2.- Bu Kanuna göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler;
Kişilerin kamu kurum ve kuruluşlarıyla kamu kurum ve
kuruluşlarınında birbirleriyle olan ilişkilerini kolaylaştırmak maksadıyla bu
konulan düzenleyen idarî usul ve işlemlerin yeniden düzenlenmesi için ihtiyaca
cevap vermeyen kanunların veya bazı hükümlerinin kaldırılmasını veya
değiştirilmesini kapsar.
İlkeler
Madde 3.- Bakanlar Kurulu bu Kanuna göre verilen yetkiyi
kullanırken aşağıdaki ilkeleri gözönünde bulundurur.
a) Zaman ve kaynak kaybının önlenmesi,
b) Beyanın yeterli sayılması; ancak, zorunlu durumlarda belgelemeyoluna
gidilmesi,
c) İşlemlerin tek kuruluş içinde tamamlanması, buna imkân olmadığı
takdirde görevli kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğinin ve koordinasyonun
sağlanması,
d) Görev ve yetki dağıtımının hizmetin en iyi yapılabileceği
şekildeyeniden düzenlenmesi.
Yetki süresi
Madde 4.- Bakanlar Kuruluna verilen yetki, buKanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren iki yıl için geçerlidir. Bakanlar Kurulu bu süre
içinde birden çok kanun hükmünde kararname çıkarabilir.
Yürürlük
Madde 5.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 6.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
İptal gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları da şunlardır:
1- "Başlangıç (altıncı fıkra)
-Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;"
2. "Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik,lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
3. "Madde 5.- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk
milletininbağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti vedemokrasiyi
korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin
temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır."
4. "Madde 6.- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre,
yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye
veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan
bir Devlet yetkisi kullanamaz."
5. "Madde 7.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye BüyükMillet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
6. "Madde 87.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve
yetkileri,kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve
bakanlarıdenetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesinhesap kanun tasarılarını görüşmek ve
kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; milletlerarası
andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Anayasanın 14 üncü maddesindeki
fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere,genel ve özelaf ilânına,
mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar
vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve
görevleri yerine getirmektir."
7. "Madde 91.- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim
e olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci e
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi haklan ve ödevleri ile dördüncü
bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle
düzenlenemez.
Yetki kanunu, çıkarılacak kanım hükmünde kararnamenin, amacını,
kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir.
Bakanlar Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin
itmesi, belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz.
Kanun hükmünde kararnamenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından süre bitiminden önce onaylanması sırasında, yetkinin son bulduğu
veya süre bitimine kadar devam ettiği de belirtilir.
Sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde, Cumhurbaşkanının Başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarmasına ilişkin
hükümler saklıdır.
Kanun hükmünde kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları ün
yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir
tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle e
ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen
kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten
kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer."
8. "Madde 128.- Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer
kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları
kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğerkamu
görevlileri eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev s yetkileri, haklan ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük
işleri kanunla düzenlenir.
Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla
özelolarak düzenlenir."
III- İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Mahmut C.
CUHRUK, Yekta Güngör ÖZDEN, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜ1,
Mustafa ŞAHİN, Oğuz AKDOĞANLI, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER ve
Erol CANSEL'in katılmalarıyla 28.12.1988 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ:
İşin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali
istenilen Yasa kurallarıyla dayanılan Anayasa kuralları, bunlarıngerekçeleri ve
ötekiyasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. TBMM Tarafından Bakanlar Kuruluna KHK Çıkarabilmesi İçin
Verilen Yetki Konusunda Anayasal İnceleme:
1- Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesinin Nedenleri:
1961 Anayasası'nın ilk şeklinde bulunmayan KHK kurumu, 22.9.1971
günlü ve 1488 sayılı Yasa ile Anayasa'nın 64. maddesinde yapılan değişiklik
sonucu hukukumuza girmiştir. Bu değişikliği!) gerekçesinde, parlamenter
rejimlerde yasa yapmanın belli usullere uyulmasını gerektirdiği, bunun zaman
aldığı ileri sürülerek "değişen ekonomik ve sosyal koşulların gereği
olarak bazı hukuk kurallarının bu usuller dışında yürürlüğe konulabilmesi
çağdaş devlet anlayışının doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır"
denilmiştir. KHK'ler, 1982 Anayasası'nda temelde 1961' Anayasası'ndan çok
farklı olmamakla birlikte kimi yeniliklerle ve fakat benzer gerekçelerle 91.
maddede düzenlenmiştir. Ve böylece hem yürütme organını güçlendirmek hem de
değişen ekonomik ve sosyal konuların ortaya çıkardığı sorunlara ivedi çözümler
bulmak amacına ulaşılmak istenilmiştir.
Olağan dönemlerde çıkarılan KHK'lerin mutlaka bir yetki yasasına
dayanması zorunludur. Yetki Yasası'nın içeriği ve öğeleri de Anayasa'nın 91.
maddesinde saptanmıştır. 87. madde iseBakanlar Kurulu'na "bellikonularda"
KHK çıkarma yetkisi vermeyi TBMM'nin görev ve yetkileri içerisinde saymıştır.
2- Bakanlar Kurulu'na Verilen Yetkinin Niteliği:
Bakanlar Kurulu'nun belli bir konuda KHK çıkarabilmesi için
öncelikle TBMM tarafından kendisine bu konuda bir yetkinin verilmiş olması
gerekir. Bu yetki de ancak bir yasa ile gerçekleşir. Bakanlar Kurulu, bir yasa
ile önceden yetkilendirilmedikçe kendiliğinden KHK çıkartamaz. Yasanın verdiği
yetkiye dayanılarak çıkartılan KHK, yürürlükteki yasa hükümlerini
kaldırabilmekte ve değiştirebilmekte, başka bir anlatımla yasanın hukukî gücüne
sahip bulunmaktadır. Yasama yetkisinin, "kanun koymak, değiştirmek ve
kaldırmak" öğelerini içerdiği kuşkusuzdur. KHK, yürürlükteki yasa
hükümlerinin kaldırabilmekte ve değiştirebilmektedir.
Bu nedenle öğretide KHK çıkarma yetkisini, yasama yetkisinin devri
olarak niteleyen görüşlere de rastlanmaktadır. Danışma Meclisince kabul edilen
Anayasa tasarısının "Yasama Yetkisi" başlığını taşıyan 7. maddesindeyasama
yetkisinin devredilmeyeceği belirtildikten sonra "Anayasa ile
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna verilen kanım hükmünde kararname çıkarma
yetkisi saklıdır" denilmiştir. Buna dayanılarak Danışma Meclisinin KHK
çıkarma yetkisinin, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesininbir istisnası
olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Her ne kadar, tümce Millî Güvenlik Konseyince
metinden çıkarılmış ise de Millî Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu'nun
gerekçesinde"...bu değişikliğin KHK'lerin mahiyeti üzerinde bir görüş
ayrılığından ileri gelmediği sadece yetkinin amaç ve kapsamı Anayasa'nın bu
konularla ilgili maddelerinde açıkça belirtilmiş..."bulunduğundan bu
hususun ayrıca tekrarına gerek olmadığı açıklanmıştır. Bu durum, Bakanlar
Kurulu'na KHK çıkarabilme konusundaverilen yetkinin yasama yetkisinin devri
olarak nitelenmesinin nedenidir.Bu yetkinin yasada öngörülen koşullar ve süre
ile sınırlı olup Anayasa'nın 7. maddesindeki yasama yetkisinin devredilmezliği
ilkesinin bir istisnası sayılması genellik kazanan bir görüş değildir. Anayasa
Mahkemesi'ninkonuya ilişkin kararlarında da vurgulandığı gibi TBMM tarafından
önemli, zorunlu ve ivedi durumlar dışında ve yasama yetkisinin devri
niteliğindeBakanlar Kurulu'nun yetkilendirilmemesi gerekir. Yasama yetkisinin
herhangi bir nedenle ve sınırlı da olsa devri olanaksızdır.
3- Yetki Yasası'nın Koşullan ve İçeriği:
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkartabilmesine yetki veren yasada yer
alacak öğeler Anayasa'nın bu konuya ilişkin 91. maddesinin, ikinci fıkrasında
gösterilmiştir. Bu fıkra hükmüne göre:
"Yetki Kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin
amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir." Bundan anlaşılacağı gibi
yetki yasası, yürürlüğe konulacak KHK'nin amacını, kapsamını, ilkelerini,
kullanma süresini ve bu süre içinde birden çok kararname yürürlüğe konulup konulamayacağını
belirtmek zorundadır. Bakanlar Kurulu'na verilen yetki, Yasada öngörülen amaç,
ilke, kapsam ve süre ile sınırlı bir yetkidir.Ohalde, yetki yasasının
Anayasa'nın belirlediği öğeleri belli bir içeriğe kavuşturarak somutlaştırması
gerekir.
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisinin "belli
konularda" verilebileceği 1961 Anayasası'nın 64. maddesinde açıkça
belirtildiği halde, 1982Anayasası'nın yetki yasasının sahip olması gereken
öğelerini gösteren 91. maddesinde bu koşul yer almamaktadır. Ancak, 1982 Anayasası'nınTBMM'nin
görev ve yetkilerini belirleyen 87. maddesinde "... Bakanlar Kuruluna
belli konularda Kanun Hükmünde Kararnameçıkarma yetkisi vermek..."kuralı
bulunmaktadır. Bu nedenle 91. maddede "belli konularda" ifadesinin
yer almaması bir noksanlık sayılamaz. 91. maddede bu sözcüklerin bulunmaması,
yasama organının Bakanlar kuruluna herhangi bir boyutta bir yetki devrine
olanak vermez. Çünkü, 87. madde, BakanlarKurulu'na verilecek KHK çıkarma
yetkisinin ancak belli konularda olabileceğini çok açık göstermektedir. Bu
durumda TBMM Bakanlar Kurulu'na ancak belli konularda bu yetkiyi verebilir; her
konuyu kapsayacak şekildebirKHK çıkarma yetkisi veremez. Verilen yetkinin
konusunun yasada gösterilmesi zorunluluğunun bu yasaya dayanılarak yürürlüğe
konulan KHK'lerin yetki yasası kapsamı içerisinde kalıp kalmadıklarının hem
yargısal hem de siyasal denetimlerinin yapılması bakımından da çok büyükönemi
vardır. Yetki Yasası'nın kapsamı dışında yürürlüğe konulan veya başka bir
anlatımla yasanın öngörmediği bir konuda düzenleme yapan bir KHK'nin Anayasa'ya
aykırılığı kuşkusuzdur.
Anayasa, bazı konuların da KHK'lerle düzenlenmesini
yasaklamaktadır. 91. maddenin birinci fıkrasına göre "Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir.
Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa'nın ikinci
kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi haklanve
ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez."
Demek ki Anayasa'nın KHK'lerle düzenlenemeyeceğini belirlediği
konularda TBMM tarafından Bakanlar Kurulu'na düzenlemede bulunması için bir
yetki verilmesi de olanaksızdır. Verilen yetkinin konusunun belli olmasının, Anayasa'nın
91. maddesindeki yetki verilemeyecek konulan da kapsayıp kapsamadığının
incelenebilmesi yönünden de önemi büyüktür.
Bu nedenlerle, Bakanlar Kurulu'nun hangi konularda KHK
çıkarabileceği Yetki Yasası'nda açıkça belirtilmeli ve verilen yetki konu açısından
mutlaka belirgin olmalıdır.
Anayasa'nın 91. maddesi Yetki Yasası'nda Bakanlar Kurulu'na
verilen yetkinin "amacı", "kapsamı" ve
"ilkelerini"nin de belirtilmesini zorunlu kılmıştır. Amaç, Bakanlar
Kurulu'nun kendisine verilen yetki ile neleri gerçekleştirmesi gerektiğini
belirlediğinden yetki yasasında KHK'nin amacı da somut olarak belirtilmelidir.
KHK'nin amacı ve kapsamı da konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek
yuvarlak ve genel anlatımlarla gösterilmemeli; değişik şekillerde yorumlamaya
elverişli olmamalıdır. Çünkü KHK'nin yetki yasasında gösterilen amaç ve kapsam
doğrultusunda çıkarılıp çıkarılmadığının saptanması hem yargısal hem de siyasal
denetim açısından zorunludur. KHK, yasada gösterilen amaç dışında yürürlüğe
konulmuşsa veya yetkinin kapsamını aşıyorsa bu durumu onu yetki yasasına ve
dolayısıyla Anayasa'ya aykırı kılar.
Anayasa'ya göre yetki yasası, Bakanlar Kurulu'na verilen yetkinin
süresini de göstermek zorundadır. Bu zorunluluk TBMM'nin yetkilerini çok uzun
bir süre yürütme organına vermekten alıkoymaktadır. Ancak bu sürenin ne kadar
olacağı Anayasa'da belirtilmemiştir. Fakat sürenin, KHK kurumunun Anayasahukukuna
getiriliş gerekçesine uygun olarak kısa olması gerekir. Bakanlar Kurulu'na çok
uzun süreli yetki verilmesi, koşullu ve süreli bir yetki verilmesine olanak
tanıyan Anayasa'nın aşılarak yasama yetkisinin devri anlamına gelebilir.
Bakanlar Kurulu'nauzun sürelibir yetki verilmesi istisnanın olağan duruma
dönüşmesine ve yasama yetkisinin devrine yol açar ki, Anayasa'nın 7. maddesi
ise buna olanak vermez.
B. 3481 Sayılı Yetki Yasası'nın Getirdiği Düzenleme; l- Yasa'nın
Gerekçesi:
3481 sayılı Yetki Yasası, daha önce çıkarılmış ve süresi iki kez
uzatılmış olan 2977 sayılı Yasa'nın devamı niteliğindedir.
2977 sayılı Yetki Yasası, 8.2.1984 gününde yürürlüğe girmiş, bu
yasa ile Bakanlar Kurulu'na verilen yetki süresi 3207 sayılı Yasa ile önce bir
yı1,3296 sayılı Yasa ile de iki yıl uzatıldıktan sonra yetki süresi
8.8.1988-gününde sona ermiştir.
25.10.1988 gününde yürürlüğe giren 3481 sayılı Yasa 2977 sayılı
Yasa'daki yetkileri yeniden iki yıl süre ile Bakanlar Kurulu'na vermektedir.
3481 sayılı Yetki Yasası'nın çıkarılmasındaki amaç, Yasa
tasarısının gerekçesinde aynen şöyle belirtilmektedir:
"Bürokratik usul ve işlemlerin kırtasiyeciliği artırdığı,
kamu hizmetlerini aksattığı, işlerin zamanında görülmesini engellediği ve
vatandaşlara gereksizkülfetler yüklediği görülerek, bu engellerin tesbiti ile
çarelerinin bulunmasına gayret sarf edilmiştir.
Zaman ve kaynak israfının önlenmesi, beyanın yeterli sayılması,
işlemlerin tek kuruluş içinde tamamlanması, hizmetin en iyi şekilde
yürütülmesinin temini ve görev-yetki dağılımının günün ihtiyaçlarına göre
yeniden organize edilmesini sağlamak maksadıyla, idarî usul ve işlemlerin yeniden
düzenlenmesine ilişkin 2977 sayılı Yetki Kanunu çıkarılmıştır.
Bu Kanuna istinaden tanzim olunan bir dizi kanun hükmünde
kararname ile; trafik, nüfus, pasaport, tapu, veraset, özellikle evlenme gibi
çeşitli konularda reform niteliğinde yeni düzenlemelere gidilmek suretiyle,
gittikçe girift hale gelmiş bulunan vatandaş ve Devlet ile kamu kuruluşları
arasındaki ilişkilere basitlik getirilmeye çalışılmış ise de, bürokratik
engeller taşıyan mevzuatın çok ve dağınık olması sebebiyle kırtasiyeciliğin
tamamen önünün alınması mümkün olmamıştır.
Nitekim, gerek mevzuatın önceden öngörülemeyecek derecede çok
oluşu ve gerekse idarî usul ve işlemlerle ilgili bürokratik yükün azaltılması
için yapılan çalışmaların devamlılık arz etmesi sebebiyle, 2977 sayılı Kanun'un
yetki süresinin; 3207 sayılı Kanun'la 8 Ağustos 1985 tarihinden itibaren bir
yı1, 3296 sayılı Kanun'la da 8 Ağustos 1986 tarihinden geçerliolmak üzereiki
yıl daha uzatılması gerekmiştir.
Takdir olunacağı üzere, halen yürürlükte olan binlerce kanunda yer
alan hükümlerin uygulamada husule getirdiği bürokratik engellerin kaldırılarak
bunların sadeleştirilmesi suretiyle belirli bir sisteme oturulması, uzun bir
araştırmaya ve büyük ölçüde uygulama sonuçlarının izlenmesine bağlı bulunan bir
keyfiyettir.
Bu sebeplerle, süresi 8 Ağustos 1988 tarihinde sona eren Yetki
Kanunu ile aynı mahiyette olmak üzere bu Kanun Tasarısı hazırlanmıştır."
3481 sayılı Yetki Yasası'nın kaynağı olan 2977 sayılı Yetki
Yasası'nın gerekçesinde de özetle; mevzuatta yer alan bazı bürokratik kurallar
ve kırtasiyecilik idarenin fertlere götürdüğü hizmetlerin gecikmesine sebep
olduğundan devlet ile1vatandaş ilişkilerindeki karmaşıklığı gidermek
için mevzuatı sadeleştirme ve kırtasiyeciliği azaltma yönünden araştırmalar ve
çalışmalar yapılarak bütün yasalarda değişiklik yapılması suretiyle idarî usul
ve işlemlerin yeniden düzenlenmesinin hedeflendiği açıklanmıştır.
Devlet ile vatandaş ilişkilerini düzenleyen yasaların çok çeşitli
olduğu bunları düzenleme çalışmalarının yıllar alacağı da gerekçede
vurgulanmaktadır.
Görüldüğü gibi her iki yetki yasasının gerekçesinde güdülen
amacın,Bakanlar Kurulu'nun ivedi çözümler getirmesi ya da kısa sürede etkin
önlemler alması için yetkilendirilmesi olmayıp uzun ve yoğun çalışmaları
gerektiren bir alanda yürütme organına kolaylık sağlamak olduğu
belirtilmektedir.
Ancak, anayasal bir sorun doğurmamakla birlikte, bu gerekçe ile
maddemetinleri karşılaştırıldığında birbiriyle uyumlu olmadıkları, yasanın
gerekçeyi aştığı görülmektedir. Çünkü yasa, idarî işlemlerin yapılmasında
uyulacak usul ve şekle ilişkinkurallarda değişiklik yapılmasının ötesinde idarî
usul ve işlemlerin içeriğini de değiştirmeveya yeniden düzenleme yetkisivermektedir.
Şöyle ki, Yasa'nın 2. maddesinde"...idarî usul ve işlemlerin yeniden düzenlenmesinden"
söz edilmekte, gerekçede ise idarî işlemlerin tamamlanması için gereken usule
ve şekle yönelik sürecin kısaltılması istenmektedir.
2- Yasa ile Bakanlar Kurulu'na Verilen Yetkiler:
3481 sayılı Yasa'nın Bakanlar Kurulu'na verilen yetkinin hangi
amaç için, ne kapsamda olduğunu gösteren l. ve 2. maddelerinde yetkinin
"Kamuhizmetlerinin süratli, düzenli, etkin, verimli ve ekonomik
yürütülebilmesiiçin, kişilerin kamu kurum ve kuruluşlarıyla, kamu kurum ve
kuruluşlarının da birbirleriyle olan ilişkilerini kolaylaştırmak maksadıyla bu
konulan düzenleyen idarî usul ve işlemlerin yeniden düzenlenmesi için ihtiyaca
cevapvermeyen kanunların veya bazı hükümlerinin kaldırılmasını veya
değiştirilmesini kapsadığı" belirtilmektedir.
Yasa'nın 3. maddesinde Bakanlar Kurulu'nun yürürlüğe koyacağı
KHK'lerde gözetileceği ilkeler sıralanmakta, 4. madde ise Bakanlar Kurulu'na
verilen yetkinin süresini göstermektedir.
3- Yetki Yasaları'na Dayanılarak Yürürlüğe Konulan KHK'ler:
2977 sayılı Yetki Yasası'na dayanılarak 28 KHK çıkarılmış, bunun
16 tanesi yasalaşmıştır. 3481 sayılı Yetki Yasası zamanında ise 31.12.1989
tarihi itibariyle 2 KHK yürürlüğe konulmuştur.
Gerek 2977 ve gerekse 3481 sayılı Yetki Yasaları'na onların
uygulayıcısı olan Bakanlar Kurulu'nun konu ve kapsam açısından verdiği anlamı
belirleyebilmek için bu yetki yasalarına dayanılarak çıkarılan KHK'lere kısaca
değinmek gerekmektedir.
192sayılı KHK, 2644 sayılı Tapu Yasası'nın 26. maddesine bir fıkra
ekleyerek kamu kurum ve kuruluşlarınca açılacak kredilere karşılık teminat
gösterilen taşınmazların ipotek işlemlerini, resmî senet düzenlenmeksizin kredi
sözleşmesine dayanılarak tapuya tesciline olanak vermektedir.
194 sayılı KHK, 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Yasası'nın
değişik 19. maddesinin ikinci fıkrasın! değiştirmiş ve intikal eden
taşınmazların tescil işleminin veraset ve intikal vergisinin tahakkuku
beklenmeksizin yapılacağı kuralını getirmiştir.
196 sayılı KHK, 6085 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın kimi
maddelerinde değişiklik yaparak iki madde eklemekte ve özellikle sürücü
ehliyetnamelerinin verilmesine, vize edilmesine ve ehliyetnamenin geri
alınmamasına ilişkin hükümler taşımaktadır. Ek maddeler hükümleri ile
ehliyetname alınmasında bazı yöntem kuralları getirilmektedir.
239 sayılı KHK, 1587 sayılı Nüfus Yasası'nın kimi maddelerinde
değişiklik yapmış, bu Yasa'ya kimi maddeler ekleyerek, doğum, ölüm, evlenme ve
yer değiştirme işlemleri konularında yeni düzenlemeler getirmiştir.
240 sayılı KHK, 5682 sayılı Pasaport Yasası'nın kimi maddelerinde
değişiklikle iki ek madde ekleyerek; giriş ve çıkış kapılarının tesbiti,
pasaport ve pasaport yerine geçecek vesikaların türlerine, bunların koşullarına
ilişkin 'hükümler taşımaktadır.
242 sayılı KHK, yaz saati uygulaması için Bakanlar Kurulu'nun
yetkili kılınmasını öngörmektedir.
245 sayılı KHK, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın kimi
maddelerinde değişiklik yaparak Millî Eğitim Gençlik ve Spor, Sağlık ve Sosyal
Yardım, Ulaştırma, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı ve Belediyenin görev ve yetkilerine
ilişkin hükümler getirmekte ve il ve ilçe trafik komisyonlarının kuruluşu,
Belediye sınırları içinde bulunan karayolu kenarındakiyapı ve tesislerin yapımı
için izin alınması, izin almayanlar hakkında uygulanacak para ve hapis
cezasının miktarı, tescil süresi ve bildirime mecburiyeti, satış ve devirlerde
noterlerin sorumluluğu (ki burada para ve hapis cezası öngörülmektedir),
araçların karayoluna uygunluğunu ve teknik esasların tespitine yetkili
kuruluşlar, sürücü belgesi için asgari yaşın tespitine, sürücü kursları
sınavları ve sürücü belgesi verilmesi esaslarına ve suç ve cezada tutanak
tutmaya yetkili kuruluşlar ile cezanın tahsil usulüne ilişkin hükümler yer
almaktadır.
346 sayılı KHK, 2644 sayılı Tapu Yasası'na bir fıkra ekleyerek
tarımsal kredilerde bankalara veya kamu kuruluşlarına teminat gösterilen
taşınmazların ipotek işlemlerini düzenlemektedir.
247 ve 250 sayılı KHK'ler de, 755 sayılı Gecekondu Yasası'nda
değişiklik yaparak bu kanun ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'na tanınan hak,
yetki ve görevler Belediye veya Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi'nedevir
edilmektedir.
248 sayılı KHK ile, TRT Kurum Gelirleri Yasası'nda değişiklik
yapılarak ücret ödeme tarihi ileri bir tarihe alınmaktadır.
249 sayılı KHK ile, 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu
Yasası'nda değişiklik yapılarak kurumca akdedilecek sözleşmelerde veya
yapılacak işlerde yönetim kurulunun karar verme yetkisi genişletilmektedir.
251 sayılı KHK ile, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın bir
maddesinde değişiklik yapılarak sigortalılara sosyal yardım aylığı
bağlanmaktadır.
252 sayılı KHK, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkâr ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Yasası'nın bir maddesinde değişiklik
yaparak kuruma borçlu bulunan sigortalıların birikmiş borçlarım ödemeleri
durumunda gecikme zammı ve faizden doğan borçların erteleneceğine ilişkin
hükümler getirmektedir.
253 sayılı KHK ile, 5682 sayılı Pasaport Yasası'nda yapılan bir
değişiklikle "Ancak, yabancı memleketlere gitmeleri mahkemelerce
yasaklananlar dışında kalan sanıklara zaruri hallerde İçişleri Bakanı'nın
teklifi ve Baş-bakan'ın onayı ile pasaport veya pasaport yerine geçen seyahat
belgesiverilebilir." hükmü getirilmektedir.
254 sayılı KHK ile, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları ve 222
sayılı İlk Öğretim ve Eğitim Yasası'nın kimi hükümlerinde değişiklik yapılarak
okul binası yapılacak yerlerin ve çevrelerin özellikleri hüküm altına
alınmaktadır.
257 sayılı KHK ile, tescil edilmemiş lâstik tekerlekli
traktörlerin tescili için bir yıllık süre verilmektedir.
262 sayılı KHK ile, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasa'nın
kimi maddeleri değiştirilmiştir.
273 sayılı KHK ile, 2022 sayılı 65 yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yasa'da değişiklik
yapılarak tam teşekküllü hastahanenin sağlık kurulu raporu yerine, resmî sağlık
kurumlarında görevli bir hekimin vereceği raporun yeterli olacağı hükmü
getirilmiştir.
277 sayılı KHK ile, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'na üç
geçici madde eklenerek işverenlerden kuruma borçlu olanların belli sürede
borçlarını faizsiz olarak ödemelerine olanak sağlamaktadır.
278 sayılı KHK ile, BAĞ-KUR'a borçlu olanların belli sürede
borçlarını faizsiz olarak ödemelerine olanak verilmektedir.
284 sayılı KHK, 3096 sayılı TEK Dışındaki Kuruluşların Elektrik
Üretimi, İletimi, Dağıtım ve Ticareti İle Görevlendirilmesi
Hakkında Yasa'da değişiklik yaparak, tesislerin işletilmesive devri ile ilgili
hususlarda Enerjive Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na yönetmelik çıkarma yetkisi
vermektedir.
291 sayılı KHK, kimi yasaların madde no.larını değiştirmiştir.
316 sayılı KHK, muhafazasına lüzum kalmayan evrak ve malzemelerin
yok edilmesini öngörmektedir.
323 sayılı KHK ile, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'na geçici
madde eklenerek prim borcunun ödenmesi için ek süre tanınmaktadır.
326 sayılı KHK ile, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumlan Yasası'nda
değişiklik yapılarak özel öğretim kurumlarının ücretlerinin her yıl Mayıs
ayında tesbit ve ilân edileceği hüküm altına alınmıştır.
330 sayılı KHK ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nda
değişiklik yapılarak Emniyet Genel Müdürlüğü'nün trafik kuruluşlarına verilmişolan
denetim, yönetim ve düzenleme görevlerinin bazı koşullarda belediyeye
verilebilmesi öngörülmekte ve sigorta yükümlülüğü ile ilgili hükümlergetirilmektedir.
334 sayılı KHK, 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasası'nda değişiklik
yaparak av tezkeresinin süresini beş yıla sınırlamaktadır.
336 sayılı KHK ile, kimi yasaların Bakanlar Kurulu'na yetki veren
hükümlerinde değişiklik yapılmaktadır ki, bu değişiklik 41 yasanın 52 maddesini
kapsamaktadır.
Dava konusu 3481 sayılı Yetki Yasası'na göre çıkarılan 353 sayılı
KHK, işyeri açma ve çalışma ruhsatlarına dair hususları yeniden düzenlemekte,
işyeri açma ve çalışma ruhsatı vermeye yetkili mercileri saymakta, bu husus
için çıkarılacak yönetmeliğe esas olacak kriterleri belirlemektedir.
394 sayılı KHK, 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Gelirleri
Yasası'nın bir maddesinde değişiklik yapmaktadır.
Yukarıda özetlenen KHK'lerden pek çoğunun idarî usul ve işlemden
çok konunun kendisini ve içeriğini düzenlediği, kamu kurum ve kuruluşlarının
işleyişinden çok yapılarına, görev ve yetkilerine ve kişilerin temelhaklarına
yönelik düzenlemeler getirdiği açıktır.
C. 3481 Sayılı Yetki Yasası'nın Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
Dava dilekçesinde özetle 3481 sayılı Yetki Yasası'nın; TBMM'ne ait
olan yasama yetkisini yürütmeye devretmesi nedeniyle Anayasa'nın 7. maddesine,
Bakanlar Kurulu'na verilen KHK çıkarma yetkisinin belli konuları kapsamaması
nedeniyle Anayasa'nın 87. maddesine, geniş ve sınırsız bir yetki vermesi
nedeniyle Anayasa'nın 91. maddesine, ayrıca yürütmeye üstünlük sağlaması
nedeniyle de Anayasa'nın Başlangıç'ına, hukukun üstünlüğünü zedelemesi
nedeniyle Anayasa'nın 2. maddesine, cumhuriyetin ve demokrasinin temel
ilkelerine aykırılık oluşturması nedeniyle Anayasa'nın 5. maddesine,
egemenliğin Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkiliorganlar eliylekullanılmaması
ve kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanma olanağını
tanıması nedeniyle Anayasa'nın 6. maddesine, Yasa ile düzenlenmesi gereken
konuları da kapsaması nedeniyle Anayasa'nın 128. maddesine aykırı bulunduğu
ileri sürülmektedir.
İleri sürülen aykırılık nedenlerinden 87. ve 91. maddelere ilişkin
olanı konu ile doğrudan ilgisi bulunduğundan öncelikle ele alınmıştır.
l- Anayasa'nın 87. ve 91. Maddeleri Yönünden İnceleme:
TBMM tarafından Bakanlar Kurulu'na verilebilecek olan KHK çıkarma
yetkisinin Anayasa'nın 87. maddesi hükmü uyarınca ancak "belli
konularda" olması zorunlu iken 3481 sayılı Yasa'da verilen yetkinin konusu
belirtilmemiştir. Her ne kadar, Yasa'nın yürürlüğe konulacak KHK'nin amacını
gösteren 1. maddesi ile kapsamını belirleyen 2. maddesinin birliktedeğerlendirilmesinden
yetkinin konusunun saptanabileceği düşünülebilirse de aşağıda değinileceği gibi
2. maddedeki kapsam genelliği ve belirsizliği karşısında yetki konusunun
somutlaştırılması olanaksız duruma gelmektedir.
Yasa'nın 1. ve 2. maddesinin içeriğine göre, Bakanlar Kurulu'na
verilen yetkinin amaç ve kapsamı, "Kamu hizmetlerinin süratli, düzenli,
etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için kişilerin kamu
kurum ve kuruluşlarıyla kamu kurum ve kuruluşlarının da birbirleriyle olan
ilişkilerini kolaylaştırmak maksadıyla bu konulan düzenleyen idarî usul ve işlemlerin
yeniden düzenlenmesi bakımından ihtiyaca cevap vermeyen kanunların veya bazı
hükümlerinin kaldırılması veya değiştirilmesi" olarakgösterilmiştir.
Yetkinin kapsamı, özetle "idarî usul ve işlemlerin yeniden
düzenlenmesi" olduğuna göre, öncelikle söz konusu işlemlerin ne olduğunu
saptamak gerekir. Kişilerin kamu kurum ve kuruluşları ile kısaca idare ile olan
ilişkileri hukukî işlemlerle meydana gelir. Yasada sözü edilen ilişkiden
amaçlananında hukukî sonuç doğuran ilişkiler olduğu kuşkusuzdur. Bu duruma göre,
idarenin yaptığı hukukî işlemler sonucu kişilerle idare arasındaki ilişkiler
öncelikle kural-işlemlerle başlar. Kişilerin kamu kurum ve kuruluşları ile
sübjektif hukukî durum yaratan ilişkisi ise ya idarenin ya da kişinin irade
açıklaması ile meydana gelen sübjektif hukukî işlemlerle olur. Kişilerin idare
ile olan ve idarenin kural-işlemleri sonucu ortaya çıkan ilişkileri ile
kişilerin idare ile sübjektif işlemler sonucu meydana gelen ilişkilerini saymak
ve sınıflandırmak olanağı yoktur. Çünkü bu ilişkiler, hem kişi hem de idare
yönünden çok çeşitli olduğu gibi kişiye ve hattâ idarenin iş bölümü sonucu
ortaya çıkan hizmet birimlerine göre de çok değişiktir. Şu durumda kişilerin
kamu kürüm ve kuruluşlarıyla olan ilişkileri, içerikleri ve nitelikleri bakımından
sınırsız olup kapsamlarının saptanması olanaksızdır.
Yasa, kamu kurum ve kuruluşlarının birbirleriyle olan
ilişkilerindekiidarî usul veişlemlerin de KHK'lerle yeniden düzenlenebilmesi
için Bakanlar Kurulu'na yetki vermektedir. Kamu kurum ve kuruluşlarının
birbirleriyle olan ilişkileri, kamu hizmetlerinin daha düzenli ve verimli
yürütülebilmesi amacıyla ve kuruluş yasalarının verdiği yetki ve görev
çerçevesinde oluşmaktadır. İdarenin gereksinme duyduğu usûl ve işlemlerin
kurallarım düzenleyen genel bir "idarî usûl" yasasının bulunmaması bu
konu ile ilgili kuralların dağınıklığına neden olmaktadır. Bir idarî işlemin
yapılması için uyulması gereken biçim ve izlenmesi gereken yöntem kuralları ise
genellikle o kamu kurum ve kuruluşu ile ilgili yasa, tüzük, yönetmelik, genelge
gibi çeşitli metinler içinde yer almaktadır. İşte bu tür ilişkilerin kapsamı
ise tüm kamu kurum ve kuruluşlarının görev, yetki ve yapılan ile kuruluş
yasaları ve bunlara dayalı olarak yürürlüğe konulan tüzük, yönetmelik ve
genelgelerin birbirleriyle karşılaştırılması ile saptanabilir. Ancak bunun
güçlüğü hattâ olanaksızlığı da ortadadır. Dolayısıyla Bakanlar Kurulu'na
verilen yetkinin kapsamının bu yönden de belirli ve sınırlı olduğu söylenemez.
Şu durumda, idarî usûl ve işlemler, ister kişilerin kamu kurum ve
kuruluşlarıyla, isterse kamu kurum ve kuruluşlarının birbiriyle olan
ilişkilerini düzenlesin, işlemin konusuna, taraflarına ve içeriğine göre çok
çeşitli bulunduğundan bunların yeniden düzenlenmesi için Bakanlar Kurulu'na
genel bir yetki veren yasanın kapsamının belirgin ve sınırlı olduğunu söylemek
ve bunun doğal sonucu olarak yetkinin konu ve kapsamının somutlaştırıldığını
kabul etmek olası değildir.
Yasa'nın 2. maddesiyle"...idarî usul ve işlemlerin yeniden
düzenlenmesi için ihtiyaca cevap vermeyen kanunların veya bazı hükümlerinin kaldırılması
veya değiştirilmesi..." için Bakanlar Kurulu'na yetki verilmektedir.
Yasa'nın gerekçesinde de açıkça ifade edildiği gibi bu konulan düzenleyen
yasaların çokluğu, karışıklığı ve yürürlükteki yasaların veya anılan bazı
hükümlerinin gereksinimi karşılayıp karşılamadığının takdir yetkisinin Bakanlar
Kurulu'na ait olması yetki kapsamının belirsizliği ve dolayısıyla sınırsızlığı
konusunda kuşku bırakmamaktadır.
Yetkinin sınırlarını oluşturması gereken ilkeler Yasa'nın 3.
maddesindebelirlenmektedir:
"a) Zaman ve kaynak kaybının önlenmesi,
b) Beyanın yeterli sayılması; ancak, zorunludurumlarda belgeleme
yoluna gidilmesi,
c) İşlemlerin tek kuruluş için de tamamlanması, buna imkân
olmadığı takdirde görevli kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğinin ve koordinasyonun
sağlanması,
d) Görev ve yetki dağıtımının hizmetin en iyi yapılabileceği
şekildeyeniden düzenlenmesi."
Bu ilkelerden ilkikisi genel kavramlarla anlatıldığı, son ikisi
ise idarî kuruluşların görev ve yetkilerim ilgilendirdiği, başka bir deyişle,
yasadaki ilkelerin, yetkinin somutlaştırılmasına yeterli olmadığı ortadadır.
Oysa. Anayasa'nın 91. maddesi, yetki yasasında çıkarılacak kanun
hükmünde kararnamenin, amacının, kapsamının ve ilkelerinin gösterilmesini
zorunlu saymıştır. 3481 sayılı Yasa'nın 1, 2. ve 3. maddeleri başlıklarında
amaç, kapsam ve ilkeler sözcükleri yazılmıştır. Ancak bunlar Yasa'-da sadece
Anayasa'nın öngördüğü koşullara şeklen uygunluğu sağlamak için soyut bir
biçimde belirtilmiş, belli bir içerik kazandırılarak somutlaştırılmamıştır.
Verilen yetkinin amaç, kapsam ve ilkeler açısından sınırlankesin çizelgelerle
gösterilmemiştir. Amaç ve kapsam çok geniş ve genel anlatımlarla
belirtildiğinden verilen yetki, amaç ve kapsam bakımından sınırsız
gözükmektedir. 3481 sayılı Yasa'da hangi konu veya konularda, ne tür idari usûl
ve işlemlerde ve ne kapsamda değişiklik yapılacağı belirtilmediği için
KHK'lerle yeniden düzenlenecek idarî usul ve işlemlerin kişilerin temel hak ve
özgürlüklerine doğrudan sınırlama getirip getirmediğinin, başka bir anlatımla,
verilen, yetkinin 91. maddede öngörülenKHK'lerle düzenlenemeyecekyasak alanlar
kapsamına girip girmediğinin önceden saptanması da olanaksızdır. Ayrıca
konusunun belirsizliği karşısında verilen yetkinin KHK kurumunun Anayasa
hukukuna getiriliş amacına uygun olarak zorunlu, önemli ve ivedi durumlara
ilişkin bulunup bulunmadığı yönünden de bir inceleme olanağı da bulunamamıştır.
Yasa'nın bu belirsizliği karşısında Bakanlar Kurulu, yürürlüğe
koyduğu KHK'ler gözönüne getirildiğinde dilediği her konuyu bu yetki yasaları
kapsamı içerisine sokarak KHK'lerle düzenleme yolunu seçmiştir. Hattâ, Yasa'nın
verdiği yetki konu ve kapsamında kaldığı kabul edilerek Bakanlar Kurulu'nca
yürürlüğe konulan KHK'lerden kimilerinin kişilerin temel hak ve özgürlüklerini
doğrudan ilgilendirmeleri nedeniyle Anayasa'nın 91.maddesindeki yasak alana
girdikleri, kimilerinin de KHK kurumunun Anayasa'ya getiriliş amacına uygun
olmayarak zorunlu, önemli ve ivedi durumlara ilişkin bulunmadığı da
söylenebilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 3481 sayılı Yasa'nın 1., 2. ve 3.
maddeleri, çıkarılacak KHK'nin amaç, kapsam ve ilkelerini açık ve somut olarak
göstermediğinden Anayasa'nın 91. maddesine; verilen yetkinin konusu belirli
olmadığından başka bir anlatımla Bakanlar Kurulu'na hemen her konuda KHK
çıkarabilmesi için sınırsız yetki verildiğinden Anayasa'nın 87. maddesine
aykırıdır. Bu nedenlerle iptalleri gerekir.
Necdet DARIC1OĞLU, Servet TÜZÜN ve Erol CANSEL bu görüşe
katılmamışlardır.
2- Anayasa'nın Başlangıç'ı ve 2. Maddesi Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın 176. maddesi hükmü uyarınca Anayasa metni sayılan
Başlangıç'ının 6. paragrafında, "Kuvvetler ayrımının, Devlet organları
arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir iş bölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu"
belirtilmiştir. Anayasa bu kuralı ile kamu erkleri arasında dengeyi
düzenlemiştir.
Ancak, TBMM'nin yasama yetkisinin devri anlamına gelebilecek nitelikte
3481 sayılı Yasa'yla belirli olmayan konularda ve sınırsız bir kapsamda
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarabilmesi için yetki vermesi bu iki kamu erki
arasındaki dengeyi bozmakta ve yasama organına karşı yürütme organının üstünlük
sağlamasına neden olmaktadır. Bu durum ise parlamenter demokrasinin dayanağı
olan kuvvetler ayrılığı ilkesi ve Anayasa'nın 2. maddesindeki "demokratik
hukuk Devleti" ilkesi ile çeliş-mektedir. Bu nedenle Yasa'nın 1., 2., 3.
ve 4. maddeleri Anayasa'nın Başlangıç'ının 6. paragrafına aykırı olduklarından
iptalleri gerekir.
Necdet DARICIOĞLU, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN veErol CANSEL bu
görüşe katılmamışlardır.
3- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın 7. maddesi "Yasama Yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez." kuralını
koymakta ve bununla yürütme organının yasamaya ait bir yetkiyi kullanmasını
kesin bir biçimde yasaklamaktadır. Öte yandan Anayasa'nın 87. maddesi
"Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma
itkisi" verilmesini TBMM'nin görev ve yetkileri arasında göstermekte, 1.
maddesinde de yetki yasasının koşulları ve içeriği ile Bakanlar Kurulu'na yetki
verilemeyecek konular belirtilmektedir. Yukarıda Bakanlar Kurulu'na irilen
yetkinin niteliği konusunda yapılan açıklamalarda da değinildiği bi yürütme
organına KHK çıkarma yetkisinin verilmesi sınırlar aşıldığında yasama
yetkisinin devri niteliğindedir.
Yetki Yasası, Anayasa'nın 87. ve 91. maddeleri gereğince yetkinin
konu, amaç, kapsam ve ilkelerini somut olarak belirlemediği; ayrıca yetki, HK
kurumunun Anayasa'ya getiriliş amacına uygun olarak önemli, zorunlu ve ivedi
durumlara ilişkin bulunmadığı ve uzun süreli olduğu takdirde 7. madde ile
çelişir ve yasama yetkisinin devri sonucunu doğurur.
3481 sayılı Yetki Yasası, yukarıda Anayasa'nın 87. ve 91.
maddeleri ününden yapılan inceleme sırasında da değinildiği gibi konu ve kapsam
ısından belirsizdir. Bu belirsizlik, sonuçta konu ve kapsam sınırsızlığına
kadar varmakta ve böylece yürütme organı sınırsız yetkilerle TBMM'ne ait olan
yasama yetkisini kullanarak bu işleri üstlenmektedir. Bu durum e açıkça yasama
yetkisinin devri niteliğindedir ve Anayasa'nın 7. maddesine aykırıdır.
Diğer yönden 3481 sayılı Yasa 2977 sayılı Yasa'nın aynısı olup
onun devamıdır. 2977 sayılı Yasa8.2.1984 gününde yürürlüğe girmiş ve yetki
iresi 3207 ve 3296 sayılı Yasalarla, 8.8.1988 gününe kadar uzatılmıştır.
25.10.1988 gününde yürürlüğe giren 3481 sayılı Yasa'nın 4. maddesi yetki
süresini iki yıl olarak belirlemektedir.
Görüldüğü gibi Bakanlar Kurulu'na idarî usûl ve işlemlerin yeniden
düzenlenmesi için çok kısa bir kesinti dikkate alınmadığında altı yıldan fazla
ir yetki verilmiştir. Bu süre TBMM'nin bir yasama döneminden fazladır,
"asanın diğer öğeleri Anayasa'ya aykırılık oluşturmasa bile Bakanlar
Kurulu'na bu adar uzun bir süre için yetki verilmesi, yasama yetkisinin devri
niteliğindedir. Açıklanan nedenlerle Yasa'nın 4. maddesi hükmü Anayasa'nın 7.
maddesine uygun düşmez, iptali gerekir.
Necdet DARICIOĞLU, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN ve Erol CANSEL bu
görüşe de katılmamışlardır.
4- Anayasa'nın 5., 6. ve 128 Maddeleri Yönünden İnceleme :
Dava dilekçesinde 3481 sayılı Yasa'nın Anayasa'nın 5., 6. ve 128.
maddelerine aykırı olduğu iddia edilmiş ise de Yasa'nın 1, 2., 3. ve 4. maddelerinin
Anayasa'nın bu maddeleriyle doğrudan ilgisi görülememiştir.
5- Dava konusumaddelerin iptal edilmesi 3481 sayılı Yasa'nın
yürürlüğe ilişkin 5. ve yürütmeye ilişkin 6. maddelerinin uygulanmaması
sonucunu doğurduğundan 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesi uyarınca bu iki maddede
iptal edilmelidir.
V- SONUÇ:
20.10.1988 günlü, 3481 sayılı "İdarî Usul ve İşlemlerin
Yeniden Düzenlenmesi ile İlgili Yetki Kanunu'nun;
A) 1, 2. ve 3. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, Necdet DARICIOĞLU, Servet TÜZÜN ve Erol CANSEL'in karşıoyları ve
oyçokluğuyla,
B) 4. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Necdet
DARICIOĞLU, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN ve Erol CANSEL'in karşıoyları ve
oyçokluğuyla,
C) Dava konusu maddelerin iptali 3481 sayılı Yasa'nın
"yürürlük"le ilgili 5. ve "yürütmeye" ilişkin 6.
maddelerinin uygulanmaması sonucunu doğurduğundan 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesi
uyarınca, sözü edilen bu maddelerin İPTALİNE, oybirliğiyle,
6.2.1990 gününde karar verildi.
Başkanvekili
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Muammer TURAN
|
Üye
Mehmet ÇINARLI
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı: 1988/62
Karar Sayısı:1990/3
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 121. maddesi, olağanüstü hal
süresince, "olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda"; 122. maddesi
de, sıkıyönetim süresinde, "sıkıyönetim halinin gerekli kıldığı
konularda" kanun hükmünde kararname çıkarılabileceğini öngörmektedir. 91.
maddesinde ise; sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı tutularak, temel
hakların, işi haklan ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevlerin kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenmesi engellenmektedir. 91. maddede söz konusu
yasaklamalar dışında herhangi bir sınırlamaya gidilmemekte, özellikle, ivedilikve
zorunluluk yönünden açık ya da dolaylı bir kayıtlamaya yer verilmemektedir.
Belirtilen doğrultuda kayıtlamalara yer verilmemiş olmasının,
Bakanlar Kurulu'nu sınırsız yetki kullanma eğilimine itebileceği düşünülse
bile, duyulan endişe, Anayasa'nın 87. ve 91. maddelerinin açık ifadeleri
karşımda, sadece bir eleştiri ve ancak Anayasa değişikliğine yönelik bir öneri
konusu yapılabilir.
Anayasa Mahkemesi'nin 16.5.1989 günlü, 1989/4-23 sayılı kararının,
camın hükmünde kararname çıkarma yetkisinin ancak önemli, zorunlu 'e ivedi
durumlarda verilmesini, yasama yetkisinin devri anlamına gelecek ta da bu
izlenimi verecek biçimde güncelleştirilip sık sık bu yola başvurulmamasını
Anayasa Koyucu'nun amacına daha uygun bulan ifadesi birergiyi deği1, sadece bir
tavsiyeyi, temenniyi dile getirmektedir. Söz konusu kavramların değişik
yorumlara elverişli son derece esnek anlam ve içerikleri, buyurucu bir hükmün
dolaylı öğesini bile oluşturmamaları, Anayasa'nın 91. maddesinin sekizinci
fıkrasında, kanun hükmünde kararnamelerin salt, ivedi ve zorunlu durumlarda
çıkarılabileceğinden kesinlikle söz edilmemekte olması çoğunluk görüşü
doğrultusunda değerlendirme yapılmasını engellemektedir.
İnceleme konusu 3481 sayılı Yasa'nın 1, 2. ve 3.maddeleri bu
neden-erle kanun hükmünde kararnameyle düzenleme yasağını ihlal etmemektedir.
Anılan Yasa'yla Bakanlar Kurulu'na verilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
denetimine bağlı olarak kullanılması gereken sınırlı ve süreli kanunhükmünde
kararname çıkarma yetkisi, belirtilen nitelikleri itibariyle özel, istisnai ve
nev'i şahsına münhasır bir yetki devri anlamını taşımakta, yasama 'etkisinin
topyekûn devrini kapsamamaktadır.
Anayasa'nın 87. ve 91. maddeleri, yetki yasalarının sürelerini
başka 'etki yasalarıyla uzatma ya da aynı alanın yeni yetki yasalarıyla düzenlenmesine
olanak tanıma yönünden de engelleyici bir hüküm içermediğine, ersine 91.
maddenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, koşullar zorunlu aldığında,
yetki süresinin uzatılmasına yahut aynı konuda yeni yetki 'asalarının yürürlüğe
konmasına gerek duyulabileceğini üstü kapalı olarak belirlediğine göre, 3481
sayılı Yasa'nın 4. maddesinin de Anayasa ile çelişen ve çatışan bir yanı
yoktur. Gerçekten, hükümetin genel siyasetinin yürütülmesive çok boyutlu önemli
bir sorunun çözümlenmesi çerçevesinde,yetki yasalarına dayanılarak yapılması
plânlanan düzenlemelerin belli süre içinde tamamlanamaması durumunda, işin
vüs'at ve önemi gözetilerek süre uzatımına gidilmesi ya da yeni bir yetki
yasasına ihtiyaç duyulması gerekebilecektir. Bu zorunluluğun gözardı edilmesi,
başlatılan ve sürdürülmekte olan çok yararlı hizmetlerden beklenilen olumlu
sonuçlarınelde edilmesini de engelleyecektir.
3481 sayılı Yasa'nın 1., 2., 3. ve 4. maddelerinin Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve iptaline ilişkin olarak oyçokluğuyla verilen karara bu
nedenlerle katılmamaktayım.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa Mahkemesi'nin 21.7.1990 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan
1.2.1990 tarihli ve Esas: 1988/64, Karar:1990/2 sayılı kararı dolayısıyla
kaleme aldığım karşıoy yazısında belirttiğim gerekçelerle, 3481 sayılı Kanun'un
4. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığını düşündüğümden, bu maddeye ilişkin
iptal kararma katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Dava konusu 20.10.1988 günlü, 3481 sayılı "İdarî Usul ve
İşlemlerin Yeniden Düzenlenmesi İle İlgili Yetki Kanunu"nun: 1., 2., 3. ve
4. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına dair görüşümüz, aynı nitelikte
olan 12.10.1988 günlü, 3479 sayılı "3268 sayılı Kanun ile 3347 sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması, 2954 sayılı Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun"un; 1. ve 2. maddelerine ilişkin olarak 1.2.1990 günlü.
Esas:1988/64, Karar: 1990/2sayılı ve Resmî Gazete'nin 21.4.1990 günlü, 20499
sayılı nüshasında yayımlanan karara ekli karşıoy yazısında ayrıntılı olarak
açıklandığı cihetle, burada yinelenmesine gerek görmüyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Anamuhalefet Partisi (SHP) tarafından 3481 sayılı "İdari Usul
ve İşlemlerin YenidenDüzenlenmesi ile İlgili Yetki Kanunu'nun, Anayasa'nın
Başlangıç Bölümüyle 2, 5, 6, 7, 87, 91 ve 128. maddelerine^aykırılığı
iddiasıyla açılmış olan iptal davası ile ilgili Anayasa Mahkemesi'nin verdiği
iptal kararına aşağıdaki gerekçelerle katılmıyorum:
1- Anayasa'nın 91. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin,
Bakanlar Kurulu'na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebileceğini
bunun da yetki kanunu ile sağlanacağını öngörmüştür. Aynı maddenin ikinci
fıkrası da Yetki Kanunu'nun çıkarılacak kanunhükmündekararnamenin amacını,
kapsamını, ilkelerini, kullanma süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılmayacağını belirtmesi gereğini düzenlemiştir.
20.10.1988 günlü, 3481 sayılı Yetki Kanunu 1. maddesinde,
çıkarılacakkanun hükmünde kararnamelerle "kişilerin kamu kurum ve
kuruluşlarıyla kamu kurum ve kuruluşların da birbirleriyle olan ilişkilerini
kolaylaştırmak maksadıyla bu konuları düzenleyen idarî usul ve işlemlerin yeniden
düzenlenmesi için ihtiyaca cevap vermeyen kanunların veya bazı hükümlerinkaldırılmasını
veya değiştirilmesini" amaç olarak göstermiştir. Anayasa'nın 87. maddesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev ve yetkilerini sayarken "belli
konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermeyi" de
düzenlemiştir. Gerçi Anayasa'nın 92. maddesi "belli konu" deyimini
kullanmamıştır. Bununla beraber 87. madde belli konularda kanun hükmünde
kararname çıkarılması gereğini açıkça belirtmektedir. Ancak bütün sorun,
"belli konu"nun ne olduğudur. Bu kavramın gerek yabancı devletlerde
gerekse ülkemizde, bazan çok somut fakat bazan da sınırı oldukça geniş bir
uygulaması vardır. Örneğin İsviçre Parlamentosu 30.9.1939 tarihinde kabul
ettiği yetki kanunu ile hükümete "ülkenin güvenliğini ve tarafsızlığını
sağlama" yetkisi verdi. Fransa'da Birinci DünyaSavaşı sırasında 10 Şubat
1918 tarihli yetki kanunu ile Meclis, Hükümete "milli ihtiyaçları temin
etmek" yetkisi vermiş; 22 Mart 1924 ve 3 Ağustos 1926 tarihli yetki
kanunlarıyla "maliyeyi düzetme ve bütçeyi denkleştirme"; 30 Haziran
1937 tarihli kanunla da "Devlet kredilerine karşı hücumların önlenmesi,
spekülasyonlara karşı mücadele, ekonominin düzeltilmesi, fiyatların kontrolü,
devlet hazinesinin ve bütçenin denkleştirilmesi" yetkileri hükümete
tanınmıştır. Gerek sınır, gerek kapsam bakımından hükümete geniş yetkiler veren
bu tür kanun hükmünde kararnamelerin yetki aşımı, yetki devri gibi tartışmaları
genellikle Jürisprudans tarafından bertaraf edilerek bunların geçerli sayılması
için gayret sarf edilmiştir (Bkz.Kuzu, B. Türk Hukukunda Kanun Hükmünde
Kararnameler, 1985,İstanbul, s. 325 vd. 329 not 126).
Bununla beraber, özellikle Weimar Anayasası döneminde Birinci
Dünya Savaşının yıkıcı sonuçlarını gidermek için 17 Nisan 1919 da hükümete
verilen geniş yetkiler, 1933 de iktidara gelen nasyonal sosyalistler tarafından
hükümete biçimsel olarak kanun yapmasını sağlayan tam yetkiye dönüştü. Hatta 30
Ocak 1934 yılında hükümete Anayasa yapma ve tadil yetkileri de verildi. Nazi
Almanyasının yıkılmasından sonra 1949 Bonn Anayasası hükümete verilen bu tür
yetkileri çok kısıtlamakla beraber 1960 yılında Anayasa'nın 80. maddesinde
yapılan değişikliklerle hükümetin, bir bakanın veya eyalet meclisinin, konu,
kapsam ve süre belirtilerek hukukî kararnameler-Rectsverordnungen-çıkarma
yetkisi kabul edildi. Bunlar doktrinde KHK olarak nitelendirilmekte ve
uygulamada, hükümetmeclisten aldığı yetkiyle yürürlükteki kanunları
değiştirebilmekte, yürürlükten kaldırabilmekte, tamamlamakta, boşlukları
doldurabilmektedir.
1876 Kanun-u Esasi'si 36. maddesi ile bazı şartlarla Bakanlar
Kurulu'naKanun-u muvakkat çıkarma yetkisi vermişti. 1924 Anayasasının 7.
maddesinde "meclis, icra salâhiyetini kendi tarafından müntehap Reis-i
Cumhur ve onun tayin edeceği bir icra vekilleri marifetiyle istimal eder"
hükmüyle bazı olağanüstü hallerde, Anayasa'nın 74. ve 78. maddeleri kapsamında
çıkarılan kanunlarla olağanüstü yetkiler verilmiştir. Meselâ 20 Şubat 1930
tarih ve 1567 sayılı Türk Parasını Koruma Kanunu ile, "Türk parası
üzerinde yapılan spekülasyonu önlemek" için İcra Vekilleri Heyeti'ne
gereklikararları alma yetkisi tanınmıştır. Kanunun 1. maddesine göre Bakanlar
Kurulu Kambiyo, nukut, esham ve tahvilât alım ve satımının ve bunlarla kıymetli
madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi
eşya ve kıymetlerin ve ticari senetlerle tediyeyi temineyarayan her türlü
vasıta ve vesikaların memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve
tahdidine ve Türk Parasının Korunması zemininde kararlar ittihazına İcra
Vekilleri Heyeti salâhiyetlidir.
Bu yetkininsınırları kanunda gösterilmiş olmakla beraber bu
sınırlar içinde Bakanlar Kurulu'na çok geniş bir düzenleme alanı bıraktığı
açıktır.Bu yüzden doktrinde kanununun, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetkidevri
niteliğinde olup olmadığı tartışmaları yoğunluk kazandı (Bkz. Kuzu, BA.Y.
Hukukunda Kanun Hükmünde Kararnameler, s. 261 vd.). Sorun, Anayasa Mahkemesi'nin
önüne gelmiş ve Yüksek Mahkeme, verdiği E. 1963/4, K. 1963/71, KT. 28.3.1963,
(Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, Sayı I, S. 161 vd.) kararında, "1961
Anayasasının kuvvetler ayrılığı prensibini kabul ettiğini, kanun yapma
yetkisinin başka ellere bırakılamayacağını, ancak yasama organının yapısı
olarak ağır işlemesi yüzünden günlük olayları izleyerek zamanında güçlü
tedbirler almasının güç olması dolayısıyla, kanun koyucunun esaslı hükümleri
tesbit ettikten sonra ihtisas ve idare tekniğine taallûk eden hususları
düzenlemesi için Hükümete yetki vermesi yasama yetkisinin kullanımından başkabirşey
değildir. Şu haldebu durumu yasama yetkisinin yürütme organına bırakıldığı
anlamına almak doğru olmaz. Kanun koyucu düzenleme alanının esaslarını tesbit
ve amacı tayin ettikten sonra alınacak tedbirlerin ihtiyaca uygunluğunu
sağlamak üzere yürütme organını görevlendirmiş ve bu görevin gerektirdiği
tasarruflarda bulunma yetkisini vermek suretiyle yetkisini bu yolla kullanmayı
uygun bulmuştur" demektedir.
Kararın verildiği tarihte 1961 Anayasası'nda henüz KHK yoktu.
Bununla beraber Yüksek Mahkeme'nin özellikle Yetki Kanunu'nun koyduğu ilke ve
sınırlar içinde, Bakanlar Kurulu'nun geniş bir alanda yeni düzenlemeler
yapabileceği görüşü ilgi çekicidir. Ayrıca bu Yetki Kanunu'nun süresi 6.
maddesinde 3 yıl olarak belirtilmişken, yürürlüğe girdiği 3.1.1930 tarihinden,
1224 sayılı kanunla süresiz olarak uzatıldığı3.2.1970tarihine kadar 2100, 2686,
3336, 3974, 4512, 5014, 5540, 6060, 6258, 10.2.1964 tarih ve 402 sayılı kanunla
ve 723 ve 990 sayılı kanunlarla defalarca uzatılmıştır.
1982 Anayasası'nda hükümete KHK çıkarma yetkisi veren 91. madde,
1961 Anayasası'nın 64. maddesiyle düzenlenmiş olan KHK kavramından bir noktada
ayrılmaktadır. Nitekim 64. maddenin ikinci fıkrasına göre Yetki Kanunu'nda
çıkarılacak kararnamede "yürürlükten kaldırılacak kanun hükümlerinin
açıkça gösterilmesi" gerekmekte idi. 1982 Anayasası'nın87. ve 91.
maddelerinde bu zorunluluk yer almamıştır. Bu nedenle uygulamada yetki
kanununun iki biçimde düzenlendiği görülmektedir: Bazan hangi kanunların
değiştirileceği veya hangi kanunun düzenleneceği açıkça belirtilmektedir:
Nitekim 12.3.1986 tarih, 3268 sayılı "Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri
Hakkında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu" bu tür
bir düzenlemeyi içermekte ve gerek amaç maddesi, gerekse kapsam maddesi somut
ve belirli konulara ilişkin bulunmaktadır. Bazan da yetki kanununun amaç ve
kapsam maddeleri,yetki kanunun kapsamı içinde bulunmadıkları iddialarını davet edecek
genişlikte ve soyut bir düzenlemeyi içermektedir. Bu riske rağmen, yukarıda
yaptığımız açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, yabancı ülkelerde veTürkiye'de
yetki kanunlarının ekseriye kapsamı ve amacı, soyut niteliği belirgin olarak
düzenlendikleri görülmektedir. Anayasa'nın 91. maddesinin ikinci fıkrası yetki
kanununun süresi içinde birden ziyade kararname çıkarılmasına da elvermektedir.
Bir de, yetki kanununun süresi birkaç defa uzatılmak suretiyle aynı yetki
kanununa dayanan çok sayıda kararname' çıkarılmaktadır. Aslında Anayasa'nın 91.
maddesi bu tür uygulamaya elvermektedir. Nitekim, Prof. Dr. Erdoğan Teziç'inde
belirttiği gibi,"Anayasa'ya göre KHK yetki kanununun koyduğu amaç, ilke,
kapsam ve süre ile smırlı olarak çıkarılacaktır. Yetki kanunu çıkarılacak
KHK'lerin sınırlarını oluşturması bakımından bir çerçeve kanunu niteliğindedir.
Yetki kanununun bu çerçeveyi Anayasa'ya uygun olarak oluşturup oluşturmadığı
ortaya bir Anayasa sorununu çıkarabileceği düşünülebilir. Ancak, Anayasa'da
öngörülen konu sınırlamaları (Md. 91 / 1, 163) dışında, çıkarılacak yetki
kanununda kanun hükmünde kararnameler için ayrıca "belli konu"
sınırlaması ya da koşulu aranmamaktadır. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi'nin E.
1979/ 18, K. 1979/26,KT. 5.6.1979 (AMKD 17, S. 188) sayılı kararında da
belirtildiği 'gibi, yetki kanununda yer alacak unsurların, KHK çıkarma
yetkisinin Bakanlar Kurulu'na hangi amaçla, hangi ilke gereği ve ne kapsamda
verildiğinin önceden açıkça belirlenmesi içindir. Bu unsurların İÇERİĞİNİN,
Bakanlar Kurulu'na verilen yetkinin sınırlanması amacı ile ilgili olmayıp,
yetki kanununda yer almasına gerek yoktur. Bu bakımdan, yetki kanununun içeriği
tamamen siyasî tercihle ilgili olup, Anayasa'ya uygunluğunun denetimi bir
Anayasa sorunu yatmayacaktır" (Anayasa Hukuku, 1986, İstanbu1, s. 30).
İptali istenen 20.10.1988 günlü, 3481 sayılı "İdarî Usul ve
İşlemlerin Yeniden Düzenlenmesi İle İlgili Yetki Kanunu:
- Amaç maddesi : Kamu hizmetlerinin süratli, etkin, verimli ve
ekonomik bir şekilde yürütülmesi için, aşağıda belirtilen çerçeve içinde
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisi vermekle geniş kapsamlı, soyut fakat
sınırları açıkça belli, anlaşılabilir bir amacı düzenlemiştir.
2. maddesi ise yetkinin kapsamını belirlemek üzere "bu kanuna
göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler kişilerin kamu kurum ve
kuruluşlarıyla, kamu kurum ve kuruluşların da birbirleriyle olan ilişkilerini
kolaylaştırmak maksadıyla, bu konulan düzenleyen idarî usul ve işlemlerin
yeniden düzenlemesi için ihtiyaca cevap veremeye kanunların veya bazı
hükümlerin kaldırılmasını ve değiştirilirlerini kapsar" hükmünü koymuştur.
Bu kapsam maddesi de, soyut ve genel bir kapsam çerçevesi çizmekle
beraber, hangi tür kanunların veya hükümlerin kaldırılacağı veya
değiştirileceği konusunda açık bir direktif vermektedir. Ayrıca bu amaç ve
kapsam sınırları içine hangi kanunların girdiğini tek tek belirleme zorunluluğu
yoktur. Belirlenmesi de mümkün olmakla beraber amacın ve kapsamın soyut ve
genel biçimde gösterilmiş olması, icraya bütün mevzuatta toptan bir araştırma
yaparak, gösterilen sınırlar ve amaç çerçevesinde iyileştirme ve düzeltmeler
yapmasını sağlamak içindir. Kaldırılan veya değiştirilen kanunların içeriği
sorunu ise Anayasa'ya aykırılık iddiaları dışında siyasal bir tercih sorunu
olup, Anayasal denetim dışında tutulmalı ve "yerindelik denetimi"
yapılmamalıdır. Bununla beraber yetki kanununun amacı ve kapsamı dışında kalan
KHK iddiaları da uygunluk denetimine tabidir.
Soyut ve geniş kapsamlı bir yetki kanunu, Meclis'in yetkilerinin
tamamen icraya devredilerek Anayasa'nın 7. maddesine aykırılık oluşturduğu
iddiasına yer veremez. Zira bu tür yetki devirleri şartlı ve süreli olarak
Bakanlar Kurulu'na verilmektedir. Meclis'in bu KHK. yi ancak ivedi, zorunlu ve
lüzumlu hallerde çıkarabileceği savına katılmak da mümkün değildir. Bu konudaki
görüşlerimi RG. nin 21 Nisan 1990 gün ve 20499 sayısında E.1988/64, K. 1990/2numaralı
iptal kararı dolayısıyla açıkladığım karşı-oyumda ayrıntılarıyla belirttim.
Bu gerekçelerle 20.10.1988 günlü ve 3481 sayılı KHK. nin
Anayasa'nın 2., 7., 87, 91. ve 128. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptal
kararına katılmıyorum.