ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1988/63
Karar Sayısı : 1989/47
Karar Günü : 28.11.1989
R.G. Tarih-Sayı :10.01.1992-21107
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Gazipaşa Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 22.5.1987 günlü, 3373 sayılı "6831 Sayılı
Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Hükümler
Eklenmesi Hakkında Kanun"un 1. maddesiyle değişik 6831 sayılı Yasa'nın 1.
maddesinin (f) bendinin Anayasa'nın 169. maddesine aykırılığı ileri sürülerek
iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY:
17.3.1987 günlü tutanağa dayanılarak, devlet ormanından 1023 m2 lik
tarla açtığı savıyla 6831 sayılı Orman Yasası'nın 93. maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca cezalandırılması istemini içeren Cumhuriyet Savcılığı'nın 9.4.1987
günlü iddianamesi ile hakkında açılan kamu davasının aşamalarında sanık; suça
konu olup murisinden kalan, zilyetliği altında, turfandacılığa ve tarıma
elverişli muzluğun orman sayılacak yerlerden bulunmadığını, bu taşınmazın
kadastro işlemleri sırasında kendi adına tespit edildiğini, aynı yer için
düzenlenen tutanak sonucu açılan davada beraat ettiğini savunmuş; Mahkemece yapılan
yazışmalar sonunda, sözü edilen taşınmazın bulunduğu köyde kadastro tespiti
yapılmadığı, getirtilen 2573 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapulama
tutanağının incelenmesinden de 3406 m2 yüzölçümünde ve tarla niteliğindeki
yerin, babasının ve onun 1972 yılandaki hilesi sonucu sanık ile kardeşinin
zilyetliklerine bağlı olarak 1/2 pay oranında senetsizken adlarına yapılan
tespitinin itiraz edilmediği için 31.5.1988'de kesinleştiği anlaşılmış, yerinde
gerçekleştirilen 14.9.1988 günlü keşif, tapu fen memuru ve orman yüksek
mühendisi bilirkişilerin rapor ve görüşleriyle suç oluşturduğunu ve
oluşmadığını birbirine karşıt biçimde belirttiklerini gözeten yerel mahkeme,
21.11.1988 günlü duruşmada, 3373 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle değişik 6831
sayılı Yasa'nın 1. maddesinin (F) bendinin Anayasa'nın 169. maddesine aykırı
olduğu görüşüyle iptali istemiyle doğrudan Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ:
A. İptali İstenen Yasa Kuralı
6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin (F) bendinin, 28.5.1987
günlü, 19473 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3373 sayılı Yasa'nın 1.
maddesiyle değişik, itiraz konusu yeni biçimi aynen şöyledir:
"F) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman
sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan
ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halindeki
her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,"
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
Yerel Mahkemenin itiraz gerekçesinde dayandığı Anayasa kuralı
şudur:
"Madde 169.- Devlet, ormanların korunması ve sahalarının
genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan
ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve
hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları
kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk
edinilemez ve kamu yaran dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade
edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz;
münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak,
ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af
kapsamına alınamaz.
Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar
görülmeyen aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit
edilen yerler ile 31 / 12 j 1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman
niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi
çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu
tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu
yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz."
IV- İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Mahmut C.
CUHRUK, Yekta Güngör ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer TURAN, Mehmet
ÇINARLI, Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER
ve Erol CANSEL'in katılmalarıyla 2.1.1989 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında daha önce konuyla ilgili belgelerin onanlı örnekleri yerine
asılları gönderildiğinden eksik sayılarak geri çevrilen işe ilişkin dosyada
eksiklik bulunmadığından için esasının incelenmesine, incelemenin 6831 sayılı
Yasa'nın değişik 1. maddesinin (F) bendindeki "... tapulu yerler ..."
ibaresiyle sınırlı olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ:
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, iptali
istenen Yasa kurallarıyla dayanılan Anayasa kuralı, bunların gerekçeleri ve
öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra ereği görüşülüp düşünüldü:
A. Sınırlama Sorunu:
İtiraz yoluyla başvuran Gazipaşa Sulh Ceza Mahkemesi bakmakta
olduğu davada uygulayacağı 22.5.1987 günlü 3373 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle
değişik 6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin (F) bendini Anayasa'nın 169.
maddesine aykırı bularak iptalini istemiştir. Sözü edilen 1. maddenin (F) bendi
orman sınırları içinde ve bitişiğinde tarım arazisi olarak kullanılan tapulu
yerlerle orman sınırları dışında, her türlü tasarruf belgeleriyle özel
mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan yerleri birbirinden
ayırmıştır. 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Yasa'nın 28. maddesinin 1. bendine göre, itiraz yoluyla Anayasa
Mahkemesi'ne başvuran Mahkeme, yalnız o dava sebebiyle uygulanacak bir yasa
kurallarının Anayasa'ya aykırılığını ileri sürebilir. Gazipaşa Sulh Ceza
Mahkemesi'nin bakmakta olduğu davada yalnız orman sınırlan içinde bulunan
tapulu yer söz konusudur. Bu nedenle, Mahkeme, olaya 6831 sayılı Orman
Kanunu'nun 3373 sayılı Yasa ile değişik 1. maddesinin (F) bendinin yalnız orman
sınırları içinde bulunan tapulu yerlerle ilgili tümcesini uygulayacaktır. Bu durumda,
Anayasa'ya aykırılık savının 6831 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (F) bendinin
tümü için değil, yalnız "orman sınırları içinde ... tapulu ...
yerler" yönünden incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
B. Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
1. Anayasa'nın 169. Maddesinin Birinci ve İkinci Fıkraları Yönünden
İnceleme:
İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin, iptalini istediği, 3373 sayılı
Yasa'yla değişik 6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin (F) bendinin
Anayasa'nın 169. maddesine aykırılığı savı iki noktada özetlenebilir:
6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin (F) bendi, 3373 sayılı
Yasa'yla değiştirilmeden önce, 23.9.1983 tarih ve 2896 sayılı Yasa'yla
düzenlenen biçimiyle "orman sınırları içinde veya bitişiğinde GEÇERLİ tapu
kaydına dayanarak ..." biçiminde idi. Ancak, 3373 sayılı Yasa bu fıkradaki
"geçerli" sözcüğünü kaldırarak yalnız "tapu kaydı" deyimini
bıraktı. Bu durumda, tapunun geçerliliğini araştırma olanağı ortadan
kalktığından, yasalara aykırı biçimde nasıl olursa olsun tapu alabilen kişiler orman
içinde ve orman sayılan yerlerin de maliki olabilecektir. Diğer taraftan, 3373
sayılı Yasa ile 6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin (F) bendinde yapılan
değişiklik, ormanda ormanlık yeri açarak suç işleyen sanığın affedilmesi
sonucunu da getirmektedir. Oysa, Anayasa'nın 169. maddesinin üçüncü fıkrası
yalnızca orman suçlan için genel ve özel af çıkarılamamasını öngörmektedir.
Mahkemenin, yukarıda özetlenen savlarından, önce (F) bendinde
yapılan değişikliğin bir af yasası niteliğinde olup olmadığı incelenecektir.
Türk Ceza Yasası'nın 97. maddesinde "Umumi af, hukuku âmme
davasını ve hükmolunan cezaları bütün neticeleriyle birlikte ortadan
kaldırır." denilmekte; 98. maddesi de: "Hususi af havi olduğu
sarahate göre cezayı ortadan kaldırır veya azaltır veya değiştirir ve daha ağır
bir cezadan mübeddel olan cezaya kanunen ilâve edilmemiş bulunmak şartıyla
mahkûmun mahkûmiyetini de af eder. Ancak, kanun veya kararnamesinde hilafı
yazılı olmadıkça fer'i ve mütemmim cezalara tesir etmez. Hususi affı tazammun
eden kanun veya kararnamede sarahat bulunan ahval müstesnadır."
hükümlerini içermektedir. Ayrıca, Anayasa'nın 87. maddesine göre, genel ve özel
af yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görevleri arasında bulunmaktadır.
Fakat TBMM, Anayasa'nın 14. maddesinde belirtilmiş olan fiillerden dolayı hüküm
giyenler hakkında genel ya da özel af çıkaramaz. Bu türden bir yasaklama,
incelenmekte olan Anayasa'nın 169. maddesinin üçüncü fıkrasında da yer almış
olup, bu fıkrada "münhasıran orman suçları için genel ve özel af
çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen
suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz" denmektedir. Bu açıklamalara
göre özel ya da genel aftan söz edebilmek için Büyük Millet Meclisi'nin genel
veya özel affın niteliklerini taşıyan bir yasa çıkarması ve genel af söz konusu
ise hangi kamu davasını ve hükmolunan cezaları bütün neticeleriyle birlikte
ortadan kaldırdığını; özel af çıkarıyorsa hangi suçun cezasını ortadan
kaldırdığını, azalttığını veya değiştirdiğini açıkça göstermesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi de 18.3.1986 günlü, Esas 1985/ 30, Karar 1986/10 sayılı
kararında: "Genel af, sosyal düşüncelerle tüm ya da kimi suçları ve
hükmedilmişse cezaları, bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırır. Kapsamına
giren ve haklarında henüz dava açılmamış suçlar hakkında kamu davasını önler.
Özel af ise, kesinleşmiş bir cezayı kaldıran, hafifleten veya daha
hafif olmak koşuluyla, başka cezaya çeviren bir atıfet kurumudur. Bu
niteliğiyle haklarında henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş olanlar için özel af
söz konusu olamaz" diyerek iki tür affın içeriğini açıklamıştır.
İtiraz konusu 3373 sayılı Yasa'yla değişik 6831 sayılı Orman
Yasası'nın 1. maddesinin (F) bendinde, yasalara aykırı olarak her ne suretle
olursa olsun tapu alabilen kimselerin orman suçlarının ve cezalarının ya da
yalnız cezalarının affedildiğine ilişkin mevzuatta, hiç bir açıklık ve
düzenleme bulunmadığından, bu bendi bir genel veya özel af hükmü olarak kabul
etmek olanaksızdır. Bu nedenle (F) fıkrası, Anayasa'nın 169. maddesinin, orman
suçlan için genel ve özel af çıkarılmasını, ormanları yakmak, yok etmek veya
daraltmak amacıyla işlenen suçların genel veya özel af kapsamına alınmasını
yasaklayan üçüncü fıkrası ile ilgisi bulunmamaktadır.
İtiraz yoluyla iptali istenen, 3373 sayılı Yasa'yla değişik, 6831
sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin (F) bendi, bir af kuralı olmamakla
birlikte, dolaylı olarak bir affın sonuçlarını sağlayıp sağlamadığı açıklığa
kavuşturulmalıdır. Başka bir anlatımla adı geçen yeni (F) bendi, eski
düzenlemedeki "geçerli tapu" deyiminin "geçerli" sözcüğü
çıkarıldıktan sonra yalnız "tapu" sözcüğünün bırakılmasının tapunun
geçerliliğinin araştırılmasını önleyip önlemediğinin ve her nasılsa geçersiz
tapu elde eden kişilerin ceza sorumluluklarını bertaraf edip etmediğinin
araştırılması gerekir. Eğer 3373 sayılı Yasa'nın yeni düzenlemesi ile 6831
sayılı Kanun'un l. maddesinin (F) bendi dolaylı bir af sonucunu getiriyorsa,
Anayasa'nın 169. maddesinin üçüncü fıkrasındaki af yasağını ihlâl ettiği için Anayasa'ya
uygunluğu da tartışılır duruma gelir.
Konuyu 6831 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin gelişimi yönünden
incelemekte yarar vardır.
6831 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin birinci fıkrası, ormanı,
"Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık
toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır." biçiminde tanımlamıştır.
Bu tanımdaki ormanı belirleyen "ağaç", "ağaççık
toplulukları" ve "yer" öğeleri 6831 sayılı Yasa'dan önceki 1937
tarih ve 3116 sayılı Orman Kanunu'nun 1. maddesinde; 4785 sayılı ve 5653 sayılı
Yasaların 1. maddelerinde de aynen korunmuştur. Ancak ormanın istisnalarını
düzenleyen bu Yasaların 1. maddelerinin ikinci fıkraları her yasa
değişikliğinde yeniden düzenlenerek istisna türleri ve tanımları devamlı
değişikliklere uğratılmıştır.
İptal konusu olan 6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesindeki
orman tanımının istisnasını oluşturan (F) bendi, ilk defa 3116 sayılı Yasa'nın
1. maddesinin orman sayılmayan yerleri tarif eden ikinci fıkrasında: "...
ormana bitişik olmayan beş hektardan az, sahipli arazi üzerindeki ağaçlar ve
ağaççıklar orman sayılmaz" biçiminde yer almış; 1945 tarih ve 4785 sayılı
Yasa'yla yapılan değişiklikle bu tanım fıkradan çıkarılmış; 1950 tarihinde
yürürlüğe giren 5653 sayılı Yasa ile 3116 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin ikinci
fıkrasını yeniden düzenlerken yeni (d) bendinde: "ormanların dışındaki
sahipli arazide ve bunların kenarlarında bulunan dağınık veya yüzölçümü 5
hektarı geçmeyen ve Devlet ormanlarına mesafesi en az 3 km. olan grup halindeki
ağaç ve ağaççıkların" orman sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. 6831 sayılı
Orman Yasası bu fıkraya yeni bir düzenleme getirerek: "sahipli ziraat
arazisi olarak kullanılan ve dağınık, yer yer küme ve sıra halinde bulunan her
nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler"i orman saymamıştır, (F bendi).
Ancak bu bent de 23.9.1983 tarih ve 2896 sayılı Yasa'yla yeniden değiştirilerek
yeni (F) bendi: "Orman sınırları içinde veya bitişiğinde geçerli tapu
kaydına dayanarak, orman sınırları veya bitişik alanlar dışında ise tapu
kaydına veya diğer tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve tarım
arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halindeki her nevi
ağaç ve ağaççıklarla örtülü sahipli yerler" durumuna gelmiştir. Yapılan bu
değişikliğin amacı, daha önceki 3116, 5653 ve 6831 sayılı Yasaların 1.
maddelerinin ikinci fıkralarında getirilen yasal düzenlemelerde hukuksal anlamı
çok belirgin olmayan, tarım arazileri ile ilgili sahiplik kavramına açıklık
getirmek için "orman sınırları içinde ve bitişiğinde olanlardan geçerli
tapu kaydına dayananlarını"; "orman sınırları veya bitişik alanlar
dışında kalanları" ise tapu kaydı veya diğer tasarruf belgeleriyle özel
mülkiyette bulunanlarını, tarım arazisi olarak kullanılmaları ve dağınık veya
yer yer küme ve sıra halindeki her türden ağaç ve ağaççıklarla örtülü olmaları
koşuluyla, sahipli arazi olarak kabul ederek bu tür arazileri orman
saymamaktır.
Bu yeni düzenlemenin Danışma Meclisi ile Milli Güvenlik
Konseyi'ndeki oluşumu şöyledir: 23.9.1983 tarih ve 2896 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin
(F) bendinin Danışma Meclisi'nde görüşülmesinde ve kabul gerekçesinde:
"(F) Bendi, sahipli ziraat arazisi olarak kullanılan ve dağınık, yer, küme
ve sıra halinde bulunan her nevi ağaç ve ağaççık nevilerinin bulunduğu yerlerin
orman sayılmayacağını belirtmektedir. Bentte geçen sahiplilik hususundan ne
anlaşılacağının açıkça belirtilmesi uygulamada meydana gelen bir çok
anlaşmazlıkları ortadan kaldıracağından, bend metnine bu hususu açıklayıcı
düzenleme getirilmiştir" (Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 17, S.
sayısı: 390, Sayfa: 2), açıklamasını içermektedir. Milli Güvenlik Konseyi
İhtisas Komisyonu, Danışma Meclisi tarafından müzakeresiz kabul edilmiş olan
Kanun Metninin 1. maddesinin ikinci fıkrasının (F) ve (G) bentlerini,
"Evvelce orman niteliğinde veya ormanın devamı görünen arazilere ait fakat
çok eski tarihlerde ve değişik usullerle verilmiş bulunan mülkiyet belgeleri
geçersiz kabul edilerek bu araziler de orman rejimine dahil edilmiş ve
devletleştirilmiş bulunduğundan, (geçerli) kelimesi ilâve edilmiştir."
(Milli Güvenlik Konseyi Tutanak Dergisi, Cilt 10, S. Sayısı: 651, sayfa 20)
gerekçesiyle tekrar değişikliğe uğratmış ve Milli Güvenlik Konseyi'nde
müzakeresiz olarak kabul edilmiştir.
6831 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin (G) bendi son olarak 22.5.1987
tarih ve 3373 sayılı Yasa'yla değiştirilerek: "orman sınırları içinde veya
bitişiğinde tapulu; orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri
ile özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan dağınık veya yer
yer küme ve sıra halindeki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler"
biçimini almış; böylece eski fıkradaki orman sınırları içinde veya
bitişiğindeki taşınmazlar için söz konusu olan "geçerli tapu kaydına
dayanarak" deyimindeki "geçerli" kelimesi çıkarılarak yerine "tapulu"
sözcüğü konmuş; orman sınırları dışındaki yerler için ise, "tapu
kaydı" deyimi çıkarılmıştır.
6831 sayılı Orman Yasası'nın l- maddesinin (F) bendini değiştiren
3373 sayılı Yasa'nın gerekçesinde, değişliğin nedeni şöyle açıklanmıştır:
"6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesinin ikinci fıkrasının (F) bendinde
yer alan (geçerli tapu) sözcüğü devletçe verilmiş tapu belgeleri üzerinde şüphe
uyandırdığından, bu yanlış anlamaları ortadan kaldırmak maksadıyla kanun
metninden çıkarılmıştır" (TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 17, Cilt: 41,
Yasama Yılı: 4, S. Sayısı.569, Sayfa 2).
Şu halde Yasakoyucu, 3373 sayılı Yasa'yla yapılan değişiklikten
önce, (F) bendi ile ilgili yasal düzenlemelerde orman sınırları içinde veya
bitişiğindeki tarım arazileri için kullanılan "sahiplik" deyimine
açıklık getirmek üzere son yasa değişikliğiyle bu sahipliğin ancak tapu ile
hukukilik kazanacağını vurgulamış olmaktadır. "Geçerli tapu"
deyiminin kullanılmamış olması isabetlidir. Zira tapu, "geçerli"
sözcüğünün eklenmesine gerek olmadan, tapu kütüğüne tescil edilmiş olan ayni
hakkın varlığını belgeler. Nitekim Medeni Yasa'nın 929. maddesinin birinci
fıkrasında "Teessüsü için kanunun tapu siciline tescil lâzım gelen her
hak, bu tescil olmadıkça bir ayni hak olarak mevcut olamaz." denilmekte ve
930. maddenin birinci fıkrası da: "Ayni haklar tescil ile doğar ve sıra ve
tarihlerini tescil kaydına göre alır" hükmünü koymaktadır. Medeni Yasa'nın
918. maddesine göre ayni haklar, mülkiyet, irtifak hakları ve taşınmaz
mükellefiyeti ile rehin haklarıdır. Bir ayni hakkın üzerinde kurulacağı
taşınmazın da tapu siciline kayıtlı olması gerekir (MK. 932, 910, 911.
maddeler) Taşınmaz üzerinde bir ayni hakkın tescili biçimsel tapu hukuku
açısından hakkın varlığım belgeler. Adına tescil yapılmış kişi de, mülkiyet
hakkı söz konusu ise, taşınmazın maliki kabul edilir. Ancak, tapu siciline
tescil işleminin yarattığı hukuki sonuç ile ilgili iki sistem vardır:*
Bunlardan biri Alman Medeni Yasası'ndaki soyut, yani "sebep işlemine
dayanmayan tescil" işlemidir. Bundan dolayı, tescilin sebebini oluşturan
hukuki işlem geçerli olmasa da tarafların tescil işlemi üzerinde anlaşmış
olmaları mülkiyet hakkının tescil ile doğumunu sağlamaya yeterlidir (BGB §873).
Türk Medeni Yasası'nın kabul ettiği sistem ise, mülkiyet hakkının tescil ile
doğumunu geçerli bir hukuki sebebe bağlar. Nitekim Medeni Yasa'nın 932.
maddenin ikinci fıkrası: "Yolsuz tescil, haksız ve lüzum ifade etmeyen
hukuki bir tasarruf mucibince yapılan tescildir" demekte ve bu maddenin
birinci fıkrası da: "Bir ayni hak tapu siciline yolsuz olarak tescil
edilmişse, bunu bilen veya bilmesi lâzım gelen üçüncü şahıs bu tescile istinat
edemez" hükmünü koymaktadır. Medeni Yasa'nın 933. maddesinin birinci
fıkrası ise, haklı bir sebep olmaksızın yapılan bir tescil veya tescilin tadil
veya terkini ile ayni hakları haleldar olan kimsenin, kaydın tadilini veya
terkinini isteyebileceğini bildirmektedir. Bu açıklamalara göre bir taşınmaz
üzerinde mülkiyet hakkının tescil ile kazanılabilmesi, öncelikle tescil
işlemini sağlayan hukuksal nedenin geçerli olmasına bağlıdır.
Anayasa'nın 169. maddesinin ikinci fıkrası, devlet ormanlarının
mülkiyetinin devredilemeyeceği ve zamanaşımı ile mülk edinilemeyeceği kuralını
koymuştur. Şu halde devlete ait ormanlık bir yerin her hangi bir hukuksal
nedene dayanılarak tapu siciline tescili o yer üzerinde özel mülkiyet hakkı
yaratamaz. Zira tescilin hukuksal nedeni Anayasa'ya aykırı olur. Bu ormanlık
yerin Medeni Yasa'nın 638. maddesine göre iyi niyetle -yani geçerli bir
hukuksal tescil nedeni olmadığını bilmeden- nizasız ve fasılasız olarak on yıl
kullanımı da zilyedine taşınmazın mülkiyetini kazandıramaz. Zira, ormanlık
yerlerin zamanaşımı ile mülkiyetinin kazanılmasını Anayasa'nın 169. maddesinin
ikinci fıkrası yasaklamaktadır.
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 3373 sayılı Yasa'nın yürürlüğe
girmesinden önce davalının tapusunun geçerli olup olmadığını saptamak için
hangi araştırmaları yapacaksa, Yasa'nın yürürlüğe girmesinden sonra da aynı
araştırmaları yapabilir. 6831 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin (F) bendinde
yapılan değişiklik, somut olayda, ortaya çıkan tapunun geçerliğini araştırmaya
engel değildir. Orman içindeki taşınmaza ilişkin tapunun görevli Mahkemece
yapılan araştırma sonunda geçerli olduğu sonucuna varılır ve 1. maddenin (F)
bendindeki diğer koşullar da gerçekleşmişse, o yer orman sayılmayacağından ceza
mahkemesi beraat kararı verecektir. Tapunun hukuken geçerli olmadığı kanaatına
varılırsa, örneğin suça konu olan yerin 6831 sayılı Yasa'nın 1. maddesindeki
orman tarifine uyduğu anlaşılırsa veya 9.7.1945 tarihli 4785 sayılı Yasa ile
devletleştirilen ve 24.3.1950 tarihli; 5658 sayılı Yasa'yla geri verilmesi
gerekmeyen yerlerden olduğu belirlenerek, orman içindeki taşınmaza ilişkin
tapunun iptaline karar Verilmesi durumunda ormanlık yerde fiil işlendiğinden
sanığın mahkûm olması gerekebilecektir.
2. Anayasa'nın 169. Maddesinin Son Fıkrası Yönünden İnceleme:
Her ne kadar itiraz yoluna başvuran Mahkeme böyle bir istemde
bulunmamışsa da, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Yasa'nın 29. maddesinin ilk fıkrasında "Anayasa Mahkemesi,
kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün Anayasa'ya aykırılığı hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen
gereceklere dayanmaya mecbur değildir. Anayasa Mahkemesi, taleple bağlı kalmak
kaydıyla başka gerekçeyle de Anayasa'ya aykırılık kararı verebilir"
denildiğine göre, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 169. maddesinin son
fıkrasına aykırı olup olmadığının araştırılması yerinde olacaktır.
Anayasa'nın 169. maddesinin son fıkrasında; "Orman olarak
muhafazasında bilim ve fen bakımından hiç bir yarar görülmeyen aksine tarım
alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tesbit edilen yerler ile
31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak
kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında
veya hayvancılıkta kullanılmasın yarar olduğu tesbit edilen araziler, şehir,
kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman
sınırlarında daraltma yapılamaz." denilmektedir. Bu fıkra, kural olarak,
ormanlarda bir daraltma yapan hukuksal düzenlemenin Ana-yasa'ya aykırı
olacağını bildirirken, ormanla ilgili her türlü düzenlemenin son fıkraya aykırı
olması durumunda iptal edilmesi gereğini de açıklamış olmaktadır.
Bu durumda, itiraz konusu 6831 sayılı Orman Yasası'nın 1.
maddesinin (F) bendinin Anayasa'nın 169. maddesinin son fıkrasında sözü geçen,
orman sınırlarında bir daraltmaya yol açıp açmayacağının araştırılması;
daraltmaya yol açması durumunda Anayasa'ya aykırılık oluşturacağından iptal
edilmesi gerekir.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi de, 1.6.1988 günlü, Esas 1987/31, Karar
1988/13 sayılı kararında yollama yaparak içeriğindeki ilkeleri koruduğu
anlaşılan 10.3.1966 günlü, Esas 1965/44, Karar 1966/14 sayılı kararında da
belirttiği gibi "Anayasa ormanı tarif etmemiştir. Şu halde bu konuyu
kanuna bırakmış demektir. Yürürlükte bulunan bir orman kanunu vardır ve bunda
orman tarif edilmiştir. Anayasadaki orman deyiminin an-lamı^da bu tarife göre
belli edilmelidir.
Yürürlükteki 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1. maddesinde orman
şöyle tarif edilmiştir.
(Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık
toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır). Böyle olunca, ağaçlar herhangi
bir nedenle yok olursa, yerleri ormanın bir unsuru olmak niteliğini yitirmez;
orman toprağı ve yeri olmakta devam eder.
Öte yandan Anayasa orman tarifini yapmamış olduğuna ve bunu
Kanunkoyucunun yetkisine bırakmış bulunduğuna göre, Kanunkoyucunun yeni bir
orman tarifi yapabileceği aşikârdır. Ancak bir tarifin de ormanların
daraltılmasına yol açmaması ve yeni ağaçlandırmaları engellememesi
gerekir".
Bu kararda da belirtildiği gibi, Yasakoyucu ormanı Anayasa'da
değil; 6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinde tarif etmiş ve ikinci
fıkrasında da hangi arazilerin orman sayılmayacağını; yani ormanın
istisnalarını Saymıştır. Bu fıkranın (F) bendi 3373 sayılı Yasa'yla
değiştirildiğine göre, son değişikliğin, Anayasa'nın 169. maddesinin son
fıkrasının verdiği izin dışında, orman sınırlarında bir daralmaya sebep olup
olmadığını incelemek gerekir. Şüphesiz bu inceleme yalnız orman sınırlanması
yapılmamış yerler için geçerlidir. Anayasa Mahkemesi'nin 14.3.1989 günlü, Esas
1988/35, Karar 1989/13 sayılı kararında da belirtildiği gibi: "Orman
olarak sınırlandırılmış yer, artık ormandır. (F) bendinin önemi sınırlandırma
yapılmayan yerler içindir."
Orman sınırlaması yapılmamış yerlerde, 6831 sayılı Orman
Yasası'nın 22.5.1987 günlü ve 3373 sayılı Yasa'yla değişik (F) bendinde
belirtilen '.'orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu ... bulunan ve
tarım arazisi olarak kullanılan dağınık ve yer yer küme ve sıra halindeki her
nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler"in, Anayasa'nın 169. maddesinin
son fıkrasına göre, ormanın daraltılması sonucunu getirdiğini kabul edebilmek
için bu yerin gerçekten orman olmasına karşın, tapu verilerek özel, mülkiyete
konu olması gerekir. Nitekim Anayasa Mahkemesi 1.6.1988 günlü, Esas 1987/31 ,
Karar 1988/13 sayılı ve 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 45. maddesinin üçüncü
fıkrasındaki "tapulu yerlerle"ibaresini iptal eden gerekçesinde, bu
sözcüğün, "orman içi bir yere ilişkin olarak, sonradan alman tapu gibi,
orman tahdit edildikten sonra, daha önce alınmış olsa da hukuksal değerini
yitirip, geçersiz duruma düşen kaydı, denetlenen üçüncü fıkra geçerli kılmakla,
kayıtlarda yazılı malikleri hak sahibi yapmaktadır. Sözü edilen fıkranın
böylece, 6831 sayılı Yasa'nın 2869 ve 3373 sayılı Yasalarla değişik l.
maddesinin (F) ve (G) fıkralarına karşın, hiç bir koşul aramaksızın tarım
arazisi niteliği bulunmayan, tümüyle orman örtüsüyle kaplı ve orman sayılan bir
yer için ne suretle alınmış olursa olsun, tapuları geçerli sayarak adı yazılı
kimse adına tescilini sağlamaktır." görüşüyle bu olguyu doğrulamaktadır.
Karar, yalnız orman için tapu verilmesini önlemek amacını açıklamış ve bu
suretle, 6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin değişik (F) bendinde adı
geçen, "orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu .... bulunan ve
tarım arazileri olarak kullanılan, dağınık ve yer yer küme ve sıra halindeki
her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler"in bu kararın kapsamı dışında
düşünülmesi gereğini vurgulamıştır. Şu halde 6831 sayılı Yasa'nın değişik (F)
bendinde tanımlanmış olan yerlerin orman sayılmaması ve özel mülkiyete konu
olabilmesi için, fıkra şu koşulları aramaktadır:
Bu yerler:
- Orman sınırları içinde veya bitişiğinde olmalı (orman sınırlan
dışındakiler inceleme kapsamı dışındadır).
- İlgili yerin bir tapu kaydı bulunmalı,
- Yer özel mülkiyette olmalı ve,
- Tarım arazisi olarak kullanılmalı,
- Bu tarım arazisi üzerinde ağaç ve ağaççıklar varsa, bunlar
dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde bulunmalıdır.
Bu koşullardan birinin eksik olması durumunda o yerin orman olarak
kabulü gerekir. Orman içindeki bir yere ilişkin tapu, tapudaki tescil işleminin
geçerli bir hukuki sebebe dayanmaması nedeniyle yargı yeri tarafından iptal
edilmelidir. İnceleme konusu olan 6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin
değişik (F) bendi kapsamında olan tapulu bir arazinin orman yeri olduğu
anlaşılırsa tapu kaydı iptal edilecek, tarım arazisi olduğu sonucuna varılırsa
özel mülkiyet konusu olabilecektir.
Esasen Anayasa'nın 169. maddesinin son fıkrası "Orman olarak
muhafazasında bilim ve fen bakımından hiç bir yarar görülmeyen, aksine tarım
alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tesbit edilen yerler"in
kaydına bakılmaksızın orman rejimi dışına çıkarılmasına yani özel mülkiyet
konusu yapılmasına olur vermekte, bunun uygulanması ise 6831 sayılı Orman
Yasası'nın 2- maddesinin uygulanmasıyla sağlanmaktadır. Bunun anlamı
Anayasa'nın aslında orman olan ancak tarım arazilerine dönüştürülmesinde bilim
ve fen bakımından yarar görülen yerlerin bile orman dışına çıkarılmasına izin
vermesine bakılarak, tarım arazisi olarak kullanılan ve üzerindeki ağaç ve
ağaççıkların dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde bulunduğu, tapulu ve
özel mülkiyet konusu yerlerin orman sayılmaması. Anayasa'nın 169. maddesinin
son fıkrasına aykırı olarak ormanın daraltılması değildir. Başka bir deyişle,
6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin 3373 sayılı Yasa'yla değiştirilen
(F) bendi Anayasa'yla çatışan bir durum yaratmamakta ve ormanın daraltılması
sonucunu getirmemektedir.
V- SONUÇ:
6831 sayılı Orman Kanunu'nun 22.5.1987 günlü, 3373 sayılı Yasa ile
değişik 1. maddesinin (F) bendinin, ilk inceleme evresinde alınan sınırlama
kararı uyarınca incelenen bölümünün, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin "orman sınırları içinde ... tapulu ... yerler," yönünden
REDDİNE; Yekta Güngör ÖZDEN, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer
TURAN ile Ahmet N. SEZER'in karşıoyları ve oyçokluğuyla,
29.11.1989 gününde karar verildi.
Başkanvekili
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Muammer TURAN
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Oğuz AKDOĞANLI
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Esas Sayısı : 1988/63
Karar Sayısı : 1989/47
Bu karar konusunda öbür karşıoylara, katılıyorum. Teknik ağırlıklı
ortak karşıoy gerekçesinden ayrı olarak şu hususlara değinmeyi de yararlı
buluyorum:
Çoğunluk oyuyla alman karar, ormanların korunmasına Anayasa
doğrultusunda özen gösteren Anayasa Mahkemesi'nin 3402 sayılı Kadastro
Yasası'na ilişkin önceki iptal kararlarındaki görüşü temelde benimsemekte ancak
gerekçeye katılmamaktadır. Bu çelişkili tutum, hem ormanların korunması
zorunluluğuna dayanmayı hem de Anayasa'ya açıkça aykırı olan yasa kuralına
başka anlam vererek ormanı koruyarak Anayasa'ya uygunluğu sağlama görünümü
altında yasa kuralını iptalden kaçınmış olmayı sergilemektedir. Bir yasa kuralı
öz-içerik-anlam yönünden Anayasa'ya açıkça aykırı ise onun anlamını yorum yöntemlerine
ters biçimde değiştirip "yorumlu red" kararıyla Anayasa'ya aykırı
saymamak, Anayasa'ya uygunluk denetimi işlevine, Anayasa Mahkemesi'nin varlık
nedenine aykırı düşer. Yasama organına karşı duruma düşmemek endişesi görevin
yerine getirilmesini engeller ve aykırı kuralların yürürlükte kalmasını
sağlayarak, Anayasa'yı yasakoyucu karşısında savunmaktan çekinmiş ve kaçınmış
olmayı düşündürür. İptalinden kaçınılan kural mademki ormanları, tapulu yerleri
kapsamına alıyordu, neden iptali edilmedi' (F) bendinin yan tümcesin-deki orman
dışı yerlere ilişkin nitelikleri orman içindeki yerlerin koşulu saymak
olanaksızken, zorlama yorumla Yasa'nın ormanı koruduğunu kabul edip bağlayıcı
olmaktan yoksun bir sonuca varmaktansa açıkça iptal etmek Anayasa'ya daha uygun
olurdu. Anayasa Mahkemesi, yasama organının sakat ve aykırı işlemlerini iptalde
çekinme duyarsa, Anayasa'yı koruma görevini gereğiyle yerine getirmez.
Öncelikli ve ödünsüz olması gereken görev de budur. Sonuç değişmemekle
birlikte, Mahkememizin önceki kararlarının anlamını zayıflatan, duraksamalara
neden olan bir anlayış değişikliği kuşkusu gündeme gelecektir. Oysa yargı
kararı kesin, açık, kapsamlı ve aydınlatıcı olmalıdır.
Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasındaki Anayasa Mahkemesi
kararlarının yargı organlarını bağlaması olgusu da, aynı konuda kısa zaman
sonra alınan değişik kararla yıpranmıştır.
Siyasal iktidarların oy artırmak için ormanları gereksiz
açma-daraltma eylemi; orman köylüsünü korumaktan ötede bir sakıncalı girişim
olarak açıklanırken tehlikeli oluşumlara dayanak olacak kuralları ayakta
tutmayı yararsız hoşgörüyle desteklemek adalet tarihinde iyi bir örnek
kalmayacaktır.
Yekta
Güngör ÖZDEN
Başkanvekili
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1988/63
Karar Sayısı : 1989/47
31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1. maddesinin
birinci fıkrasında "Orman"ın tanımı yapılmakta, ikinci fıkrasında
ise, birinci fıkranın istisnaları bentler halinde sıralanarak orman sayılmayan
yerler ayrı ayrı belirlenmektedir.
İstisnalarla ilgili onbir bentten, yedincisini oluşturan (F)
bendinin 22.5.1987 günlü, 3373 sayılı Yasayla değişik yürürlükteki metni:
1. Orman sınırları içinde veya bitişiğindeki tapulu yerlerle;
2. Orman sınırları dışında, her türlü tasarruf belgeleriyle özel
mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer
küme ve sıra halindeki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerleri;
Orman saymamaktadır.
Anılan bendin yazılış biçimi ve açık anlatımı, özellikle
"Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu," ibaresinden sonra
gelen "orman sınırları dışında" ibaresinden hemen sonraki
"ise" sözcüğünün, yeri ve işlevi bakımından, (F) bendinin bu sözcüğü
izleyen kesimini doğrudan doğruya "orman sınırları dışında" ibaresiyle
birleştirip bütünleştirmekte olması, sözü edilen kesimin "Orman sınırlan
içinde veya bitişiğinde tapulu," ibaresiyle bağlılık, birlik ve bütünlük
içinde bulunmadığını açıkça ortaya' koymakta; orman sınırlan içinde veya
bitişiğindeki yerler ile orman sınırları dışında kalan yerler yönünden yukarıda
yapılan ayırımın geçerliliğini pekiştirmektedir (F) bendinin, "ise"
sözcüğünün konumu ve içeriği karşısındaki gramatikal yorumu, bu bend'e daha
değişik bir anlam verilmesini, başka bir anlatımla "Orman sınırları içinde
veya bitişiğinde"ki tapulu yerler yönünden de salt "orman sınırları
dışında" kalan yerlere özgü niteliklerin aranmasını engellemektedir. Bu
durumda, orman sınırları içinde veya bitişiğindeki tapulu yerlerin de, her
halde "tarım arazisi olarak kullanılan", "dağınık veya yer yer
küme ve sıra halindeki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü" yerler
olması, mutlaka bu niteliklere sahip bulunması gerekmemektedir.
Konuya bu açılardan yaklaşıldığı ve sınırlama karan uyarınca
yapılan incelemeye dayanılarak değerlendirme yapıldığında, Anayasa'ya
aykırılığın somut belirtileri de açıklıkla görülmektedir.
Gerçekten, 6831 sayılı Yasa'nın "Ormanların Tarifi, Taksimi,
İdare ve Murakabesi" başlıklı Birinci Fasıl'ında yer alan 1. maddesinin,
orman sayılmayan yerleri belirleyen ikinci fıkrasının orman sınırları içindeki
tapulu yerleri de orman saymayan (F) bendinin "Orman sınırlan içinde .....
tapulu ..... yerler," biçimindeki hükmü, 21.6.1987 günlü, 3402 sayılı
Kadastro Kanunu'nun "Orman içinde ve dışındaki taşınmaz mallarda iktisap"
başlığım taşıyan 45. maddesinin üçüncü fıkrasının "Orman sınırları
içerisinde kalan. ... tapulu yerler ... "in hak sahipleri adına tespit ve
tescil edileceğini öngören hükmüyle içerik ve öz bakımından aynı doğrultuda
bulunmaktadır. Böylece Kadastro Kanunu'nun 45. maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan söz konusu hükmün, Orman Kanunu'nun 1. maddesinin ikinci fıkrasının (F)
bendinin Anayasa'ya uygunluk denetimi yapılan hükmüyle uyum sağlamak ve orman
sınırları içindeki tapulu yerlerin mülk edinilmesine olanak tanımak amacıyla konulduğu
anlaşılmaktadır. Bu bakımdan, Kadastro Kanunu'nun 45. maddesinin üçüncü
fıkrasındaki "... tapulu yerlerle...." ibaresini Anayasa'ya
aykırılığından dolayı oybirliğiyle iptal eden Anayasa Mahkemesi'nin konuya
ilişkin 1.6.1988 günlü, Esas: 1987/31 ve Karar: 1988/13 sayılı kararının
hukuksal dayanağım oluşturan nedenler , esas itibariyle 6831 sayılı Yasa'nın 1.
maddesinin ikinci fıkrasının (F) bendinde yer alan inceleme konusu hüküm
yönünden de geçerli sayılmalıdır.
8.2.1937 günlü, 3116 sayılı mülga Orman Kanunu'nun 1. maddesinin
ilk fıkrasında yer alan "orman" tanımının istisnalarını içeren ikinci
fıkrasında ve istisna hükümlerinde değişiklik yapan 9.7.1945 günlü 4785 sayılı
Yasa ile 24.3.1950 günlü. 5653 sayılı Yasa'da orman sınırları içindeki tapulu
yerlerle ilgili bir istisnaya kesinlikle yer verilmemiş, tersine ormanların
dışındaki sahipli arazilerden söz edilmiştir. Hattâ 8.9.1956 günlü Resmi
Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe konan 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı
Orman Kanunu'nun 1. maddesinin ikinci fıkrasındaki (F) bendinin "Sahipli
ziraat arazisi olarak kullanılan ve dağınık, yer yer küme ve sıra halinde
bulunan her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler;" biçimindeki istisna
hükmünde de orman sınırları içindeki tapulu yerlere ilişkin bir ifade yoktur.
Anılan bentte ancak 23.9.1983 günlü, 2896 sayılı ve 22.5.1987 günlü, 3373
sayılı Yasalarla yapılan değişiklikler sırasında orman sınırları içindeki
tapulu yerlerle ilgili hükümlere yer verilmiştir. Bu bakımdan 2896 ve 3373
sayılı Yasalarla yapılan değişikliklerin, (F) bendinin kapsamını bu yönden
genişletmiş olmasına karşın, ilk metinde yer alan ve orman sınırları içindeki
tapulu yerlerle bağlantılı bulunmayan "sahipli"lik öğesinin açıklığa
kavuşturulmasında incelenen konu açısından herhangi bir etkisi olmamıştır.
6831 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin ikinci fıkrasının (F) bendinde
yer alan ve içeriği bakımından, orman sınırlan içindeki tapulu yerlerin orman
sayılmayacağını belirten, dolayısıyla bu alanların özel mülkiyete konu
yapılabileceğini öngören söz konusu hükmün, TC. Anayasası'nın, Devlet
ormanlarının mülkiyetinin devrolunamayacağını, belli koşulların gerçekleşmemesi
durumunun orman sınırlarında daraltma yapılamayacağını belirleyen 169.
maddesinin buyurucu nitelikteki ikinci ve dördüncü fıkralarıyla uyum içinde
bulunduğu söylenemez.
Orman sınırları içindeki tapulu yerlerin, orman tanımının tüm
öğelerine sahip bulunmaları durumunda bile, herhangi bir kayıt ve koşula bağlı
olmaksızın hak sahipleri adına özel mülk olarak tesbit ve tescil edilmesine yol
açan inceleme konusu yasal düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bulmayarak, iptal
istemini, "Orman sınırları içinde .... tapulu . .. yerler," yönünden
reddeden çoğunluk kararma bu nedenlerle katılmamaktayız.
Başkanvekili
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOGLU
|
Üye
Muammer TURAN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
|
|
|
|