ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI
Esas Sayısı:1977/129
Karar Sayısı:1978/35
Karar Günü:20/4/1978
Resmi Gazete tarih/sayı:20.6.1978/16322
İptal
davasını açan : Millî Selâmet Partisi Millet Meclisi Grubu.
İptal
davasının konusu: 12/5/1960 günlü, 468 sayılı "Kamu İktisadî
Teşebbüslerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun" un 3. maddesinin 15/8/1977 günlü, 2102 sayılı Kanunla
değişik üçüncü fıkrasında yeralan üçüncü paragrafın iptali istenmiştir.
II.
YASA METİNLERİ :
A)
İptali istenen yasa kuralı :
Kamu
İktisadî Teşebbüslerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 468 sayılı Kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine
ve bir geçici madde eklenmesine dair 15/8/1977 gün ve 2102 sayılı Kanunun 3.
maddesinin (Fıkra 3.-) bölümünün iptali istenen üçüncü fıkrası şöyledir:
"KİT
personeline, 440 sayılı Kanunun 30. maddesi ile geçici 7. maddesinde öngörülen
hakların verilebilmesi için T. B. M. M. since bu teşebbüslerin bilançolarla
netice hesaplarının tasvip edilmiş; genel görüşmeye tabi olanların
görüşmelerinin tamamlanmış olması gerekir."
B)
Dayanılan Anayasa ve İçtüzük metinleri:
Davaya
dayanak gösterilen Anayasa'nın 42 ve 92. maddeleri ile Millet Meclisi
içtüzüğünün 88. maddesi aşağıdadır :
a)
Anayasa hükümleri :
"Madde
42- Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir.
Devlet,
çalışmaların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi
için, sosyal, iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı destekler;
işsizliği önleyici tedbirleri alır.
Angarya
yasaktır.
Memleket
ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda vatandaşlık ödevi niteliği alan beden
veya fikir çalışmalarının şekil ve şartları, demokratik esaslara uygun olarak
kanunla düzenlenir."
"Madde
92- Kanun tasarı ve teklifleri önce Millet Meclisinde görüşülür.
Millet
Meclisinde kabul, değiştirilerek kabul veya reddedilen tasarı ve teklifler
Cumhuriyet Senatosuna gönderilir.
Millet
Meclisinde kabul edilen metin Cumhuriyet Senatosunca değişiklik yapılmadan
kabul edilirse, bu metin kanunlaşır.
Cumhuriyet
Senatosu, kendisine gelen metni değiştirerek kabul ederse, Millet Meclisinin bu
değişikliği benimsemesi halinde metin kanunlaşır.
Millet
Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse her iki Meclisin
ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir karma komisyon
kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine sunulur. Millet
Meclisi, karma komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince
hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır.
Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş olan
madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi için,
üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde açık oya
başvurulur.
Millet
Meclisinin reddettiği bir tasarı veya teklif, Cumhuriyet Senatosunca da
reddedilirse düşer.
Millet
Meclisinin reddettiği bir tasarı veya teklif, Cumhuriyet Senatosunca olduğu
gibi veya değiştirilerek kabul edilirse, Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosunun
kabul ettiği metni yeniden görüşür. Cumhuriyet Senatosunun metni Millet
Meclisince benimsenirse, kanunlaşır; redderilirse, tasarı veya teklif düşer.
Cumhuriyet Senatosundan gelen metin Millet Meclisince değiştirilerek kabul
edilirse, 5 inci fıkra hükümleri uygulanır.
Cumhuriyet
Senatosunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile tümü reddedilen bir metnin
Millet Meclisi tarafından kabulü için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu
lâzımdır. Bu halde açık oya başvurulur.
Cumhuriyet
Senatosunca üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile tümü reddedilen bir metnin
kanunlaşabilmesi, Millet Meclisi tarafından üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu
ile kabul edilmesine bağlıdır. Bu halde açık oya başvurulur.
Cumhuriyet
Senatosu kendisine gönderilen bir metni, Millet Meclisi Komisyonlarında ve
genel kurulundaki görüşme süresini aşmıyan bir süre içinde karara bağlar; bu
süre üç ayı geçemez ve ivedilik hallerinde onbeş günden, ivedi olmıyan hallerde
bir aydan kısa olamaz. .Bu süreler içinde karara bağlanmayan metinler,
Cumhuriyet Senatosunca, Millet Meclisinden gelen şekliyle kabul edilmiş
sayılır. Bu fıkra: da belirtilen süreler Meclislerin tatili devamınca işlemez.
Yasama
Meclislerinin ve mahalli idarelerin seçimleri ve siyasî partilerle ilgili
tasarı ve tekliflerin kabul veya reddinde yukardaki fıkralar hükümleri
uygulanır. Ancak, karma komisyon kurulmasını gerektiren hallerde, karma
komisyonun raporu Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantısında
görüşülür ve karara bağlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik
toplantısında Millet Meclisinin ilk metninin kabulü için üye tamsayısının salt
çoğunluğunun oyu lâzımdır. 8 inci ve 9 uncu fıkralar hükümleri saklıdır."
b)
Millet Meclisi İçtüzüğü Hükümleri:
Madde
88- Kanunlarda veya içtüzükte aksine hüküm yoksa, kanun tasarısı veya
teklifinde "bir maddenin reddi, komisyona iadesi, değiştirilmesi veya
metne madde eklenmesi hakkında, Milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet
değişiklik önergeleri verebilir. Bu esaslar dairesinde Milletvekilleri
tarafından tasarı veya teklif maddelerinin her fıkrası için dörtten fazla
önerge verilemez.
Bir
kanun tasarı veya teklifinin, basılıp dağıtılmasından sonra en çok beş gün
geçmiş ve Genel Kurulda görüşüleceği gün, Başkan tarafından Genel Kurula en az
kırksekiz saat önce bildirilmişse, bu kanunun maddelerine ait değişiklik
önergelerinin konuşulmasından en geç yirmidört saat önce Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olması gereklidir. Kanunun görüşülmesine başladıktan sonra
verilecek önergelerde en az beş üyenin imzası bulunmadıkça önerge işleme
konulmaz.
Değişiklik
önergeleri önce veriliş, sonra aykırılık sırasına göre okunur ve işleme konur.
Başkan her önerge için komisyona, katılıp katılmadığını sorar. Komisyonun
katılmaması halinde, önerge sahibi isterse beş dakikayı geçmemek üzere açıklama
için söz alabilir.
Daha
sonra önergeler işaret oyu ile ayrı ayrı oylanır. Komisyonun katılmadığı ve
fakat Genel Kurulun kabul ettiği önerge ve ilgili maddeyi komisyon geri
isteyebilir.
Değişiklik
önergeleri ve gerekçeleri beşyüz kelimeden fazla ise, önerge sahibi önergesine
beşyüz kelimeyi geçmiyen bir özet eklemek zorundadır. Başkan, değişiklik
önergesinden derhal komisyonu haberdar eder.
C-
İlgili Yasa Metinleri:
KİT
personeline ikramiye verilmesini öngören 440 sayılı Yasanın 30. maddesi ile
geçici 7. maddesi aşağıdadır :
Madde
30- Teşekküllerin yönetim kurulu başkan ve üyeleri dahil olmak üzere her çeşit
personeline (İşçiler dahil), geniş ölçüde işçi çalıştıran teşekküllerden
Bakanlar Kurulunca belli edilenlerde kârın % 10'unu, bunlar dışında kalanlarda
kârın % 5'ini geçmemek ve bir aylık ücret tutarını aşmamak üzere yönetim
kurulunun teklifi ve ilgili Bakanın onayı ile ikramiye verilebilir.
Kârlarından,
yukarıki fıkra gereğince, ikramiye olarak ayrılacak meblâğlar bir aylık maaş
veya ücret tutarında ikramiye verilmesine yetmeyen teşekküllerle fiyatları
Bakanlar Kurulunca belli edilen mal ve hizmetlerin üretimi veya satışı ile
uğraşan teşekküllerin her çeşit personeline ne suretle ikramiye verileceği
hususu tüzükte gösterilir. Bu teşekküllerin her çeşit personeline verilecek
ikramiye bir aylık maaş veya ücret tutarını aşamaz.
Görevlerinde
olağanüstü gayret göstermek suretiyle kârlılık veya verimliliği artıranlara
veya işletme faaliyetlerinde yararlı buluş getirenlere yönetim kurulunun
teklifi ve ilgili Bakanlığın onayı ile üç aylık ücret tutarına kadar ikramiye
verilebilir. Bu sınırın üstünde ikramiyeye lâyık görülenler Bakanlar Kurulu
kararıyla altı aylık ücret tutarını aşmamak üzere 7244 sayılı Kanuna tabi
olmaksızın ikramiye ve Bakanlar Kurulu takdirnamesi ile taltif olunabilir. Bu
ikramiye ve takdirnamenin verilmesine ait esaslar tüzükte belirtilir.
Geçici
Madde 7- iktisadî Devlet Teşekküllerine ait personel rejimi yeniden
düzenleninceye kadar bu kanunun 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına
göre verilecek ikramiye yerine, 7244 sayılı Kanunun esasları dahilinde 3659
sayılı Kânunun 4621 sayılı Kanunla değiştirilmiş bulunan 13. maddesinin (C),
(E) ve (G) fıkralarında verilmesi hükme bağlanmış bulunan ikramiye, prim ve
temettü verilir.
3659
sayılı Kanuna tabi olup da bu kanunun şümulüne girmeyen teşebbüs ve kurumların
personeline, yeniden düzenlenecek personel rejimleri yürürlüğe girinceye kadar;
7244 sayılı Kanunun esasları dahilinde 3659 sayılı Kanunun 4621 sayılı Kanunla
değiştirilen 13. maddesinin (C), (E) ve (G) fıkralarında gösterilen ikramiye,
prim ve temettü ödenmesine devam olunur.
III-
İLK İNCELEME :
Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca, Kani Vrana, Şevket Müftügil, Ziya
Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Sekip Çopuroğlu, Fahrettin Uluç, Muhittin
Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Ahmet Erdoğdu, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Âdil
Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmalarıyle
8/11/1977 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında:
"Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında 22/4/1962 günlü, 44 sayılı
Yasanın 26. maddesinde (davanın açıldığı tarihte dilekçede imzası bulunanlar,
ayrıca yetkilerini belirten belgelerin ve kurum, kurul ve siyasî partilerle
siyasî parti kuruluşlarının kendilerine yetki verilmesine dair kararların
tasdikli örneklerini dilekçe ile birlikte Genel Sekreterliğe vermek
zorundadırlar.) hükmü yeralmıştır. Bu duruma göre, dava açılması için aynı
yasanın 25. maddesi uyarınca, Millî Selâmet Partisi Millet Meclisi Grubu Genel
Kurulunun en az üye tamsayısının salt çoğunluğu ile aldığı kararın ve bu karara
katılan grup üye sayısını gösteren belgenin grup yetkililerince, grubun kaç
kişiden olduğunu belirleyen belgenin de Millet Meclisi yetkililerince onanlı
örneklerinin dilekçeye bağlı olarak Anayasa Mahkemesine verilmesi
gerekmektedir.
22/4/1962
günlü, 44 sayılı Yasanın 26. maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne aykırı düşen bu
eksikliğin tamamlanması için, kararın tebliğinden başlayarak 15 gün süre
verilmesine ve durumun davacıya tebliğine" karar verilmiştir.
22/12/1977
günü Kani Vrana, Şevket Müftügil, Abdullah Üner, Ahmet Koçak Sekip Çopuroğlu,
Fahrettin Uluç, Muhittin Gürün, Lütfi Ömerbaş, Ahmet Erdoğdu, Hasan Gürsel,
Ahmet Salih Çebi, Âdil Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu, Ahmet H. Boyacıoğlu ve
Necdet Darıcıoğlu'nun katılmalariyle Anayasa Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi
uyarınca yapılan toplantıda ise, davacı Siyasî Partiye bildirilen eksikliklerin
verilen süre içinde tamamlanıp tamamlanmadığı konusu incelenmiştir.
Millî
Selâmet Partisi Millet Meclisi Grubunun 24 kişiden oluştuğuna ilişkin Millet
Meclisi Başkanlığının yazısı ile Millî Selâmet Partisi Meclis Grubunun dava
açılması için aldığı kararın ve bu karara katılan 17 üyenin adlarını taşıyan
listenin onanlı örneklerinin, verilen süre içinde, Anayasa Mahkemesine
gönderildiği saptanmış ve dosyada başkaca eksiklik bulunmadığı anlaşılmış
olduğundan işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV-
ESASIN İNCELENMESİ :
İşin
esası hakkında rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali istenen yasa kuralı,
Anayasa'ya aykırılık savına dayanak tutulan Anayasa hükümleri, Millet Meclisi
içtüzüğü ile bunlara ilişkin yasama belgeleri ve konu ile ilgili öteki metinler
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Biçim
yönünden :
Dava
dilekçesinde biçime ilişkin olarak öne sürülen savlar :
1-
Dava konusu yasanın Anayasa'nın 92. maddesi gereğince Cumhuriyet Senatosunda
görüşme olanağı sağlanmadan kesinleştiği, böylece olağan yasama çalışmaları
içinde incelenmekten yoksun kaldığı,
2-
Dava konusu hükmün 440 sayılı Kanunu ilgilendirmesine karşın 468 sayılı Yasada
düzenlendiği, böylece Millet Meclisi içtüzüğünün 88. maddesine uyulmadığı,
3-
Kanun teklifinde imzası bulunan kimi milletvekillerinin, Millet Meclisi Genel
Kurulundaki görüşmeler sırasında değişiklik önergesi vermek suretiyle içtüzük
hükümlerine aykırı davrandıkları,
Yolundadır.
Öne
sürülen aykırılık savları, yasama işlemlerinde izlenen sıraya göre
incelenecektir:
a-
Dava konusu hükme ilişkin düzenlemenin 440 sayılı Yasada yapılmayıp da 468
sayılı Yasada yapılmış olması sorunu :
İktisadî
Devlet Teşekkülleriyle müesseseleri ve iştirakleri hakkındaki 440 sayılı Yasa,
başlıca bu kuruluşların amaçlarını belirlemekte, yönetimi, programları ve
bütçeleriyle ilgili hükümleri kapsamakta ve 30. maddesi ile geçici 7.
maddesinde de bunların yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle öteki personeline
verilecek ikramiyeleri düzenlemektedir.
Anayasa'nın
127. maddesinin son fıkrasındaki "kamu iktisadî teşebbüslerinin Türkiye
Büyük Millet Meclisince denetlenmesi kanunla düzenlenir." yolundaki buyruk
gereğince çıkarılan ve kimi hükümleri 15/8/1977 günlü, 2102 sayılı Yasa ile
değiştirilmiş olan 12/5/1964 günlü, 468 sayılı Yasada ise; bu teşebbüslerin
Türkiye Büyük Millet Meclisince denetlenmesiyle ilgili hükümler yeralmaktadır.
Bu yasa ile Cumhuriyet Senatosunca, seçilen 15 ve Millet Meclisince seçilen 35
üyeden oluşan 50 kişilik "Türkiye Büyük Millet Meclisi kamu iktisadî
teşebbüsleri karma komisyonu" kurulmuştur. Yasada öngörülen hükümlere göre
komisyon, yüksek denetleme kurulunun raporlarıyle Başbakanlığın sevk edeceği
raporları inceler. Her teşebbüsün bilânçosuyla netice hesaplarını kapsaması
gereken bu raporlar, esas itibariyle bir yıl önceki duruma ait olmak üzere en
geç Kasım ayı sonunda Türkiye Büyük Mîllet Meclisi Başkanlığına sunulur. Ve
derhal Karma Komisyona havale edilir. Karma komisyon incelemelerini, raporun
kendisine havale edilmesinden itibaren doksan gün içinde tamamlar.
Karma
Komisyonun bütün kamu iktisadî teşebbüslerini kapsaması gereken, tasvibe ve
genel görüşmeye sunulan raporları basılıp Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerine dağıtılır. Ve dağıtım tarihindeki Cumhuriyet Senatosu tutanağına
eklenir ve Hükümete iletilir. Siyasî Parti Grupları, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin on üyesi veya Hükümet, bu raporlara dağıtım tarihinden itibaren 30
gün içinde itiraz edebilir.
Bu
takdirde Kamu iktisadî Teşebbüslerinden hangilerinin bilanço ve netice
hesaplarına itiraz edildiği gerekçe gösterilerek ve yazılı olarak Karma
Komisyon Başkanlığına bildirilir. Bu süre içinde itirazda bulunulmamış ise
komisyon raporu kesinleşir.
İtiraz
olunan raporlar, Karma Komisyonca itiraz süresinin bitiminden itibaren en çok
30 gün içinde itiraz olunan hususlara dair komisyonun görüşü ile birlikte
Cumhuriyet Senatosu Genel Kuruluna sevk olunur.
Cumhuriyet
Senatosu Genel Kurulu, rapor kendisine geldiğinde hemen gündemine alır ve 20
gün içerisinde bu rapor üzerinde genel görüşme açar. Genel görüşme en çok 15
gün sürer. Genel görüşme sonunda bilânçolarla netice hesaplarının tasvip edilip
edilmediği hakkındaki görüşünü Millet Meclisine bildirir.
Millet
Meclisi Genel Kurulu, rapor kendisine geldiğinde hemen gündemine alır ve 20 gün
içerisinde bu rapor üzerinde genel görüşme açar genel görüşme en çok 15 gün
sürer. Bu genel görüşme sonunda Millet Meclisi Genel Kurulu, bilançolarla
netice hesaplarını tasvip etmek suretiyle Kamu iktisadi Teşebbüslerinin yönetim
kurullarının ibra edilmesini karara bağlar veyahut bilançolarla netice
hesaplarını tasvip etmemek suretiyle Kamu iktisadî Teşebbüslerinin yönetim
kurullarının ibra edilmesini reddeder. İbra edilmeyen Kamu İktisadî
Teşebbüslerinin sorumluları hakkında genel hükümlere göre kanunî kavuşturma
veya işlem yapılır.
Genel
Kurullarda bu raporlar bir defa ve öncelikle görüşülür.
Görülüyor
ki; KİT personeline verilecek ikramiyeyi bu teşebbüslerin bilânçolarıyla netice
hesaplarının Türkiye Büyük Millet Meclisince tasvip edilmiş olması koşuluna
bağlayan dava konusu hükmü, 468 sayılı yasanın düzenlediği denetim yönteminden
ayırmaya olanak yoktur. Bu nedenlerle belirlenen bu düzenlemede Anayasa'ya ve
Millet Meclisi İçtüzük kurallarına biçim yönünden bir aykırılık sözkonusu
değildir.
Millet
Meclisi İçtüzüğünün 88. maddesi ise, kanun tasarı ve tekliflerin Millet Meclisi
Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında verilecek değişiklik önergeleriyle ilgili
olup, olayda bu madde hükmüne de bir aykırılık yoktur.
b-
Kanun teklifinde imzası bulunan kimi milletvekillerini Millet Meclisi Genel
Kurulundaki görüşmeler sırasında değişiklik önergesi vermeleri sorunu :
Manisa
Milletvekili Süleyman Çağlar, Eskişehir Milletvekili Orhan Oğuz İstanbul
Milletvekili Reşit Ülker ve arkadaşları tarafından yapılan "Kamu İktisadi
Teşebbüslerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlemesi Hakkında 468 sayılı
Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Ve Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun" teklifinde dava konusu hükme yer verilmemiştir. Ancak, bu hüküm
yasa teklifinin Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında Manisa
Milletvekili Süleyman Çağlar, Eskişehir Milletvekili Orhan Oğuz, Kayseri
Milletvekili Kâmil Özsarıyıldız, Niğde Milletvekili H. Avni Kavurmacıoğlu ve
Manisa Milletvekili Süleyman Tuncel taraflarından verilen bir önerge ile teklif
edilmiş, Plân Komisyonu ile Hükümetin katılmamalarına karşın, Millet Meclisi
Genel Kurulunda kabul edilmiştir. Bu değişiklik önergesini, görüldüğü gibi yasa
teklifini yapan Milletvekillerinden Süleyman Çağlar ile Orhan Oğuz da
imzalamışlardır. Ancak, Anayasa'da ve Millet Meclisi İçtüzüğünde böyle bir
durumu önleyici bir kural yeralmâmıştır. Dava dilekçesinde "Meclis
müzakerelerinde muhalefet şerhi bulunmayan üyelere aleyhte söz verilmesi mümkün
değildir. Önergede, aynı zamanda Komisyon Başkanı durumunda bulunan, ilk imza
sahibi ve diğer önerge mümzileri getirdikleri kanun tadil metnini verdikleri
önerge ile adetâ aleyhine fonksiyon icra etmişlerdir. Bu durum da bir içtüzük
ihlâlidir." biçiminde öne sürülen savın anayasal bir dayanağı
bulunmamaktadır.
c-
Teklifin Cumhuriyet Senatosunda görüşülmemiş olması sorunu:
Millet
Meclisi Genel Kurulunca kabul edilen ve 24/3/1977 günü Cumhuriyet Senatosu
Başkanlığına verilen yasa teklifi, 25/3/1977 gününde Cumhuriyet Senatosu
Anayasa ve Adalet Komisyonuna gönderilmiştir. Komisyon, teklifi görüşerek
düzenlediği 29/7/1977 günlü raporu Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına vermiş ve
Başkanlıkça teklif 1/8/1977 günü Bütçe ve Plân Komisyonuna havale edilmiştir.
Ancak, yasa teklifi, bu komisyonda görüşülememiş, bunun üzerine Cumhuriyet
Senatosu Başkanlığınca üç aylık sürenin 15/8/1977 gününde dolmuş olduğu ve bu
nedenle Millet Meclisinden gelen şekliyle kabul edilmiş sayılacağı belirtilerek
Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmiş ve böylece teklifin yasalaşma işlemi
tamamlanmıştır.
Anayasanın
92. maddesinin onuncu fıkrasına göre; Cumhuriyet Senatosunun kendisine
gönderilen metni, üç ayı geçmemek üzere Millet Meclisi Komisyonlarında ve genel
kurulundaki görüşme süresini aşmıyan bir süre içinde karara bağlanması
gerekmektedir. Şu kadar ki bu süre meclislerin tatili devamınca işlemiyecektir.
O
halde, konunun bu bakımlardan açıklığa kavuşturulabilmesi için, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin hangi tarihte tatile girip yeniden hangi tarihte
toplandığının ve ayrıca, dava konusu yasa teklifinin Cumhuriyet Senatosunda,
tatil süresi hariç, ne kadar süre kaldığı halde gülüşülmemiş olduğunun
incelenmesi gerekmiştir :
l-
Anayasanın 83. maddesinin ikinci fıkrasında; "Türkiye Büyük Millet Meclisi
yılda ençok beş ay tatil yapabilir. Meclisler aynı zamanda tatile
girerler." denilmektedir.
Cumhuriyet
Senatosunun, 19/4/1977 gününde verdiği kararla tatile girdiği, 5 Haziran 1977
gününde yapılan genel seçimlerden sonra 13/6/1977 gününde toplandığı Cumhuriyet
Senatosu tutanak dergilerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Millet
Meclisine gelince : Millet Meclisi Başkanı; Millet Meclisi Genel Kurulunun
19/4/1977 gününde yaptığı 86. Birleşiminin 2. toplantısını açtıktan sonra;
".......Muhterem arkadaşlarım, bütün uğraşlarımıza rağmen Başkanlık Divanı
üyesi arkadaşlarımızı buldurmak mümkün olamamış, bu yüzden Başkanlık Divanı
teşekkül edememiştir.
Görüldüğü
gibi, pek az sayıda Milletvekili arkadaşımız dışında oturuma büyük bir
çoğunlukla milletvekili arkadaşlarımızın katılması sağlanamamış, bu yüzden
çoğunluğumuz olmamıştır.
Tesbit
ettiğimize göre meclisimizin 5/4/1977 tarihli 76. Birleşiminde aldığı
seçimlerin yenilenmesi kararı üzerine, sayın milletvekilleri çok yakın
tarihlerde yapılacak olan önseçim ve genel seçimlerde pek tabii bir zorunluluk
olan seçim faaliyetlerini yürütebilmek için seçim bölgelerine dağılmışlardır.
Bu nedenle seçimlerin yenileme kararının alındığı birleşimi takip eden iki
hafta içindeki bütün birleşimlerde ne Başkanlık Divanı teşekkül edebilmiş ve ne
de beş on sayın üyenin dışında toplantıya katılan olmamıştır. Bugünkü durum da
aynıdır. Bu durumun sonucu olarak da, Danışma Kurulumuzun 7/4/1977 tarihli
toplantısında Genel Kurula önermeyi kararlaştırıp hazırladığı tatil önerisi de
işleme konamamıştır.
Kendileriyle
görüştüğüm Başkanvekili ve divan üyeleri arkadaşlarım, seçim nedeniyle divan
faaliyetlerine katılmalarının imkânsız olduğunu, aksi halde istifa
mecburiyetinde olduklarını belirtmişlerdir. Bu arada bir sayın Başkanvekili
arkadaşım da parti içi çalışmalarından doğan yasal zorunluk gerekçesiyle istifa
etmiş bulunmaktadır.
Sayın
Divan üyesi ve diğer arkadaşlarımın çok haklı ve zorunlu olan bu mazeretleri
karşısında meclisimizin toplanması ve çalışması kesin olarak imkânsız hale
gelmiş ve meclisimiz fiilen tatile girmiştir.
Meclisimizin
toplanmasını sağlamak maksadıyla bu durumdan kurtarılması için siyasi parti
guruplarımızın sayın yöneticilerine sözlü ve yazılı olarak yaptığım uyarı ve
ricalar da bir sonuç vermemiştir.
Aslolan,
hukuki işlemler tamamlandıktan sonra tatile girmektir. Ancak, seçim zorunlukları
nedeniyle meclisimizin buna imkân bulamayacağı kesinlikle anlaşıldığından ve de
ortadaki fiili durumu yüce meclisimizin zımni iradesi kabul ederek ve ayrıca
Cumhuriyet Senatosunun bugünkü birleşiminde aldığı tatil karârına da uygun
olarak Anayasamızın 83. maddesinin ikinci fıkrası gereği, 25/5/1961 tarihli,
306 sayılı Millet Meclisi Seçimi Kanununun değişik 35. maddesi ile Millet
Meclisi içtüzüğünün 3. maddesi gereğince seçimlerin kesin sonuçlarının, Yüksek
Seçim Kurulunca Türkiye radyolarından ilânını takip eden beşinci günü saat
15.00 de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum......." demiştir. (Millet
Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 4, Cilt 26, 86. Birleşim, sayfa 539-540)
Görülüyorki
: Millet Meclisi Genel Kurulunca İçtüzüğün 5. maddesine uygun olarak tatil
kararı alınmamıştır. Ancak Millet Meclisi Başkanının yukarıdaki açıklamalarına
göre son iki hafta içindeki bütün birleşimlerde çoğunluk sağlanamadığı için
Millet Meclisi Genel kurulunun toplanamadığı, böylece fiilen tatile girmiş
olduğu anlaşılmış ve Başkan da, Cumhuriyet Senatosunun aldığı tatil kararına
uygun olarak seçimlerin kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca radyoda
ilânını izleyen beşinci günü saat 15.00 de toplanmak üzere Birleşimi
kapattığını açıklamış olmasına göre, Millet Meclisinin fiilen de olsa
Cumhuriyet Senatosu ile birlikte 19/4/1977 gününden yeniden toplandığı
13/6/1977 gününe kadar tatile girmiş olduğunun kabulü gerekmiştir.
Açıklanan
bu özel durum nedeniyle Millet Meclisinin hukuken tatil kararı verememiş
bulunmasını, Anayasanın 83. maddesine aykırı bir davranış olarak nitelemeye
olanak yoktur.
2-
Dava konusu yasa teklifinin Cumhuriyet Senatosunda ne kadar süre kaldığı
konusuna gelince :
Yukarıda
da belirtildiği üzere yasa teklifi, Millet Meclisi Genel Kurulunca kabul
edildikten sonra 24/3/1977 gününde Cumhuriyet Senatosuna gelmiştir. Teklif,
Cumhuriyet Senatosu Anayasa ve Adalet Komisyonunda görüşüldükten sonra 1/8/1977
günü Bütçe ve Plân Komisyonuna havale edilmiş ise de bu komisyonda
görüşülememesi dolayısiyle Cumhuriyet Senatosu Başkanlığınca; üç aylık sürenin
15/8/1977 gününde dolduğundan ve bu nedenle de Millet Meclisinden geldiği
şekliyle kabul edilmiş sayılacağından söz edilerek, metin, Millet Meclisi
Başkanlığına gönderilmiştir.
Anayasanın
92. maddesinin 10. fıkrasına göre; kanun tasarı ve tekliflerinin Cumhuriyet
Senatosunda en geç üç ay içinde görüşülüp karara bağlanması zorunludur.
Anayasanın
kimi maddelerinde örneğin 150. maddesinde yazılı iptal davası açma süresi gün
olarak (doksan gün) belirlendiği halde, kimi maddelerinde de örneğin 151.
maddesiyle, dava konusunu ilgilendiren 92. maddesinin 10. fıkrasındaki süreler
ay olarak saptanmıştır. Ay olarak saptanan sürelerin güne çevrilerek
hesaplanması doğru olamaz. Bu konuda yasaların öngördüğü kural; Bir veya birden
çok ayları kapsayan bir zaman ile belirtilen sürelerin; ayın kaçıncı günü
işlemeye başlamışsa, son ayın, sayısı buna rastlayan günü tatil saatinde
biteceği, şayet sona erdiği ayda sayısı buna rastlayan gün yoksa, son ayın son
gününde biteceği yolundadır. Bu düzenlemelerle ayların bütünlüğünün korunması
da sağlanmış olmaktadır.
Olayda
üç aylık süre, teklifin Cumhuriyet Senatosuna geldiği 24/3/1977 gününde
işlemeye başlamış ve fakat tatil sebebiyle kesilen durum gözönüne alındığında
15/8/1977 gününde dolmamıştır. Buna karşın Cumhuriyet Senatosu Başkanı üç aylık
sürenin 15/8/1977 gününde dolduğunu kabul etmiştir. Ancak 17/8/1977 gününde
yazılan yazı ile iş Cumhuriyet Senatosunun elinden çıktığına ve 15/8/1977
17/8/1977 günleri arasında teklifin komisyondan incelenerek geçmesi ve Genel
Kurul gündemine alınması eylemli olarak olanaksız bulunduğu için bu yönün
Anayasaya aykırılık sorunu oluşturmadığı ortadadır.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle; dava konusu yasa teklifi Cumhuriyet Senatosunda, tatil
süresi dışında, üç ay içinde görüşülüp karara bağlanmamış olduğundan Millet
Meclisinden gelen biçimiyle kabul edilip yasalaşmış sayılmasında Anayasanın 92.
maddesinin onuncu fıkrası hükmüne bir aykırılık yoktur.
B)
Esas yönünden :
Dava
dilekçesinde; dava konusu hükmün, yukarıda değinildiği üzere aşağıdaki
nedenlerle esas yönünden de Anayasaya aykırı olduğu öne sürülmüştür :
1-
Anayasanın 42. maddesinin ikinci fıkrası; "Devlet çalışanların insanca
yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için, sosyal,
iktisadî ve malî tedbirleri alır." hükmünü getirmektedir.
İptali
istenen madde ile çalışanların iktisadî gelişmelerindeki kararlılık
bozulmaktadır. Her yıl periyodik olarak ödenen ikramiyeler, belirsiz ve
tesadüflere bağlı bir geleceğe bırakılmıştır. Bu durumdaki KİT personeli için
düzenli bir bütçe yapmak olanağı yoktur.
2-
Türk parasının hızlı enflâsyonla yıprandığı, değerinden eksildiği bir
gerçektir. Bu nedenle KİT personeline verilecek ikramiye, yıllık % 20 lik
enflâsyona uğramış eksik değerdeki parayla ödenmiş olacak, iki yıllık gecikme
halinde % 40. daha çok gecikme halinde, bu orantıya uygun biçimde bir eksik
ödeme meydana çıkacaktır. Bu durum kazanılmış hakkı, eksik, daha doğrusu, çok
eksik vermekten başka bir şey değildir.
3-
Millet Meclisi Hesapları inceleme Komisyonu şimdiye kadar yaptığı çalışmalarda
geçmiş 10 yıl öncesi hesaplarını bile inceleyebilmiş değildir. Bu durumda yakın
bir zamanda en az 5 yıllık bir gecikme ilk tahmin olarak söylenebilir. Bu
gecikmenin büyümesi Milletimizin Meclisimize güvenini sarsacaktır. Bu bakımdan
440 sayılı Kanuna göre yapılacak ödeme ve ikramiyelerdeki kanuni eksik, fazla
veya hatta kamu personeli yöneticilerinin sorumluluğuyla ilgilidir. Kamu
personeli yöneticilerinin, ekonominin gereği olarak, kurumlardaki personelin
şevk ve hizmet arzusunu artırmak için düşündükleri ödemeyi yapamamaları onların
sorumluluğuna karışma olduğu kadar, başarılarına da genel sayılır. İkramiye
verilmesinin Meclis Hesaplarını İnceleme Komisyonunun denetiminden sonra olması
...... tabiri, ödemeyi belirsiz tarihlere götüren bir sistem getirmektedir,
hakkaniyete aykırıdır.
4-
Esasen kamu statülerindeki yenilikler "iyileştirici hükümler"
getirir, aleyhteki hükümler kamu statülerinde uygulanma olanağından yoksundur,
yani eski işlemlere uygulanmaz, kazanılmış hakların bozulması olanaksızdır.
Kamu
statülerinde lehteki hükümler uygulanır, bu hususta duraksama olursa kamu
personeli kendi lehindeki hükümleri yeğ tutma hakkına sahiptir. Şimdiye kadar
KİT personeli adına yapılan açıklamalarda, iptali istenen kanun, NON GRATA,
(istenmez kanun) olarak ilân edilmiş bulunmaktadır.
5-
2102 sayıl Kanun, 468 sayılı Kanuna ek bir kanundur. Ama husule getirdiği
neticeler bakımından adetâ 440 sayılı Kanuna ek bir kanun gibi gözükmektedir.
denilmiştir.
Dava
konusu kuralın amacının saptanabilmesi için önce 440 sayılı iktisadî Devlet
Teşekkülleriyle Müesseseleri ve İştirakleri Hakkındaki Kanunun 30. maddesiyle
geçici 7. maddesinde ne gibi hakların hangi koşullarla öngörüldüğünün kısaca
belirtilmesi yerinde görülmüştür.
30.
maddenin yukarıda yazılmış olan metninin birinci fıkrasında; iktisadî devlet
teşekküllerinin işçi ve personeline yönetim kurulunun önerisi ve ilgili bakanın
onayı ile ikramiye verilmesi öngörülmüştür. Şu kadar ki bu fıkra gereğince
verilecek ikramiyenin bir aylık ücret tutarını aşmaması ve kârdan ödenmesi ve
yasada yazılı belli sınırlar içinde kalınması gerekmektedir.
Bu
maddenin ikinci fıkrasında ise, kârları ikramiye verilmesine yetmeyen
teşekküllerle fiyatları Bakanlar Kurulunca belli edilen mal ve hizmetlerin
üretimi ve satışı ile uğraşan teşekküllerde bir aylık maaş veya ücret tutarını
aşmamak üzere ne suretle ikramiye verileceğinin tüzükte belirtileceği
açıklanmıştır.
9
Ağustos 1966 günlü, 12370 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 14/7/1966 günlü,
6/6722 sayılı "İktisadî Devlet Teşekkülleriyle Müesseseleri ve İştirakleri
Hakkında Tüzük" ün 140. maddesinde ise bu konu şöyle düzenlenmiştir
"Madde
140- Yukarıki madde gereğince kârlardan ikramiye olarak ayrılacak miktarlar bir
aylık maaş veya ücret (gündelik dahil) tutarında ikramiye verilmesine yetmeyen
teşekkül ve müesseselerle fiyatları Bakanlar Kurulunca belli edilen mal ve
hizmetlerin üretimi veya satışı ile uğraşan teşekkül ve müesseselerin her çeşit
personeline verilecek ikramiye hakkında aşağıdaki esaslar uygulanır :
a-
Kârdan ayrılan miktar, bilanço yılı içinde ikramiyeye hak kazanmış personele o
yıl içinde ödenen maaş veya ücret (gündelik dahil) tutarının onikide birinden
az olduğu takdirde ikramiyeler kârdan ayrılan miktarlarla orantılı olarak
dağıtılır.
İkramiyenin
bir aylık tutarına iblağı (b) bendindeki şartların tahakkukuna bağlıdır. Şu
kadar ki dağıtılacak ikramiye o yılki bilanço kârını aşamaz.
b-
Fiyatları Bakanlar Kurulunca belli edilen mal ve hizmetlerin üretim ve satışı
ile uğraşan teşekkül ve müesseselere verilen sermaye ve sağlanan değer
kaynakların 440 sayılı Kanunun kârlılık ve verimlilik ilkelerine uygun olarak
kullanıldığı ve değerlendirildiği Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında
belirtilmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadî Teşebbüsleri Karma
Komisyonu raporlarından anlaşılmış olması halinde, bu teşekkül ve müesseselerin
herçeşit personeline, teşekkül yönetim kurulunun teklifi, Maliye Bakanlığının
müsbet mütalâası ve ilgili Bakanın onayı ile bir aylık maaş, ücret veya
gündelik tutarına kadar ikramiye verilebilir."
denilmiştir.
440
sayılı Yasanın 30. maddesinin üçüncü fıkrasında da; görevlerinde olağanüstü
gayret göstermek suretiyle kârlılık ve verimlilik artıranlara veya işletme
faaliyetlerine yararlı buluş getirenlere yönetim kurulunun önerisi ve ilgili
Bakanın onayı ile üç aylık ücret tutarına kadar ikramiye verilebileceği, bu
sınırın üstünde ikramiyeye lâyık görülenlerin Bakanlar Kurulu kararıyle altı
aylık ücret tutarını aşmamak üzere ve 7244 sayılı Kanuna tabi olmaksızın
ikramiye ve taltif olunabilecekleri öngörülmüştür. Şu kadar ki, metni yukarıda
II. sayılı paragrafın (B) bölümünde yazılı 440 sayılı Yasanın geçici 7. maddesinin
birinci fıkrasına göre; İktisadî Devlet Teşekküllerine ait personel rejimi
yeniden düzenleninceye kadar 30. maddenin birinci, ikinci fıkraları
uygulanmıyacak, bu dönem için bu fıkralardaki ikramiyeler yerine 7244 sayılı
Yasanın esasları dahilinde, yani yılda iki aylık ücret tutarını geçmemek üzere
3659 sayılı Yasanın 4621 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinin (C), (E) ve (G)
fıkralarında verilmesi hükme bağlanmış olan ikramiye, prim ve temettü
ödenecektir.
Geçici
7. maddenin birinci fıkrasında göndermede bulunulan 3659 sayılı Yasanın 4621
sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinin (C), (E), (G) fıkraları ise şöyledir :
"C-
Her sene 3460 sayılı Kanunun 42. maddesi hükümleri dahilinde temettü kaydıyle
mukayyet olmak ve bir aylık istihkakı geçmemek şartıyle ikramiye verilebileceği
gibi, fevkalade faaliyet ve gayretleri görülenlere temettü kaydıyle mukayyet
olmaksızın ayrıca bir aylık tutarına kadar idare meclisi kararıyle fevkalade
ikramiye dahi verilebilir.
E-
Maden aramaları ve işletmeleriyle sanayi, malî ve ticarî işletmelerin daha
rasyonel çalışmalarını teminde hizmeti görülenlere elde edilen neticelerle
mütenasip olmak ve aylık tutarı ve fevkalade zamlarının yüzde 25 ini geçmemek
üzere, İcra Vekilleri Heyetince tesbit edilecek esaslar dairesinde alâkalı
Vekilin tasvibi ile "prim" verilebilir.
G-
İşletmelere, teknik ve işletme usulleri bakımından ehemmiyetli faydalar temin
edenlerle maden bulanlara, alâkalı Vekilin tasvibi ile münasip miktarda
ikramiye verilebilir."
Demek
oluyorki : İktisadî devlet teşekkülleri personel rejimi yeniden düzenleninceye
kadar, bu teşekküllerin yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle, işçileri dahil,
her çeşit personeline verilecek ikramiyeler, 440 sayılı Yasanın 30. maddesinin
birinci ve ikinci fıkralarınca değil, yukarıda sözü edilen 3659 sayılı Yasanın
13. maddesinin yukarıda yazılan (C), (E), (G) fıkralarındaki koşullar ve
esaslar içinde ödenecektir. Şurasını da belirtmek gerekir ki; yukarıda (C)
fıkrasında yazılı olanlara 3460 sayılı Yasanın 42. maddesi hükümleri dahilinde
(yani, safi kârlardan % 5'i muhtemel zararları karşılamak üzere sermayelerinin
dörtte birine varıncaya kadar umumi ihtiyaç sermayesini teşkil etmek üzere
ayrıldıktan sonra geri kalanın % 5 ine kadar) kârdan verilmesi, kâr edilmediği
takdirde verilmemesi gerektiği halde, olağanüstü çalışma ve gayretleri
görülenlere verilecek ikramiyelerde "kâr" kaydı aranmamıştır.
Yukarıda
yazılı (E) bendine göre; işletmelerin rasyonel çalışmalarını sağlamada hizmeti
görülenlere, Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar çerçevesinde ve ilgili
Bakanın onayı ile Prim verilebileceği gibi, (C) fıkrasıyle teknik ve işletme
usulleri bakımından önemli yararlar sağlıyanlarla maden bulanlara da ilgili
Bakanın onayı ile ikramiye verilmesi olanağı sağlanmıştır.
440
sayılı Yasanın geçici 7. maddesinin ikinci fıkrasında da; 3659 sayılı Kanuna
tabi olupta bu Kanunun şumulüne girmiyen teşebbüs ve kurumları personeline
yeniden düzenlenecek personel rejimleri yürürlüğe girinceye kadar 7244 sayılı
Kanunun esasları dahilinde 3659 sayılı Kanunun 4621 sayılı Kanunla değiştirilen
13. maddesinin (C), (E), (G) fıkralarında gösterilen ikramiye, prim ve
temettüün ödenmesine devam olunacağı öngörülmüştür.
Devlet
İktisâdi teşekküllerinin yönetim kurulu Başkan ve üyeleriyle, işçiler dahil
bütün personeline verilecek ikramiyelerin esasları, miktarları ve koşulları
böylece kısaca belirtildikten sonra dava konusu yasa kurallarının incelenmesine
geçilecektir.
12/5/1964
günlü, 468 sayılı "Kamu iktisadî Teşebbüslerinin Türkiye Büyük Millet
Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun" 3. maddesinin
15/8/1977 günlü, 2102 sayılı Yasa ile değişik üçüncü fıkrasının dava konusu
üçüncü paragrafı şöyledir :
"KİT
personeline, 440 Sayılı Kanunun 30. maddesi ile geçici 7. maddesinde öngörülen
hakların verilebilmesi için T. B. M. Meclisince bu teşebbüslerin bilançolarla
netice hesaplarının tasvip edilmiş; genel görüşmeye tabi olanların
görüşmelerinin tamamlanmış olması gerekir."
Görüldüğü
gibi bu hükümler, kamu iktisadî teşebbüslerinin personeline ikramiye
verilmesini, bu teşebbüslerin bilânçolarıyla netice hesaplarının Türkiye Büyük
Millet Meclisince tasvip edilmiş, genel görüşmeye tabi olanların da
görüşmelerinin tamamlanmış olması koşuluna bağlanmıştır.
Anayasa'nın
42. maddesinin ikinci fıkrasında; "Devlet çalışanların insanca yaşaması ve
çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için, sosyal, iktisadî ve malî
tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı destekler" hükmü yer almıştır.
KİT
personeline, 440 sayılı Yasanın 30. ve geçici 7. maddeleri uyarınca ödenmesi
öngörülen ikramiye, prim ve temettüün bu personelin normal ücret ve
aylıklarından ayrı ve onlara ek olarak verildiği bilinmektedir. Verilecek
ikramiye, prim ve temettü ise, dava konusu hükümle büsbütün kaldırılmış veya
durdurulmuş değildir. Ancak, bunların ödenmesi, yukarıda da açıklandığı gibi,
bu teşebbüslerin bilânçolarıyle netice hesaplarının Türkiye Büyük Millet
Meclisince incelenip tasvip edilmiş olması koşuluna bağlanmaktadır. Bilindiği
gibi kamu iktisadi teşebbüslerinin sermayelerinin büyük bir bölümü devlete
aittir. Bu teşebbüslerin iktisadî alanda ticarî esaslara göre çalışıp kârlılık
ve verimliliklerini artırmaları da yasa gereğidir. Bu kuruluşların yönetim
kurulu başkan ve üyeleriyle öteki personeline ikramiye prim veya temettü
verilmesinin amacı da, teşebbüslerin kârlılık ve verimliliğini artırmak,
işletme çalışmalarında yeni buluşların getirilmesini sağlamaktır. Yukarıda da
açıklandığı gibi söz konusu ikramiye, prim veya temettüler kural olarak
sermayeden değil kârdan ve 440 sayılı Yasanın 30. ve geçici 7. maddesinin yine
yukarıda belirtilen ilke ve koşulları dairesinde verilecektir. Böyle olunca;
iktisadî devlet teşebbüsleri personeline ikramiye, prim veya temettü
verilebilmesi; ilk önce bunların verimli şekilde çalışıp çalışmadıklarının,
bilançolarını ne suretle yani kârla mı, zararla mı kapatmış olduklarının,
kârlılık ve verimliliği artırmak için ne gibi buluşlar getirilmiş olduğunun saptanmasına
bağlı bulunduğu kuşkusuzdur.
Anayasa'nın
41. maddesinin ikinci fıkrasında; "İktisadî sosyal ve kültürel kalkınmayı
demokratik yollarla gerçekleştirmek, bu maksatla millî tasarrufu artırmak,
yatırımları toplum yararının gerektirdiği önceliklere yöneltmek ve kalkınma
plânlarını yapmak" devlete verilmiş bir ödevdir. Devletin bu ödevini
yerine getirmesinde kamu iktisadî teşebbüslerinin büyük rolü olduğu da açıktır.
Kârlılık ve verimlilik esaslarına ve ticarî kurallara uygun çalışmayan,
çalışmalarında yasanın aradığı çabayı göstermeyen veya kârlılık ve verimliliği
artıracak yeni buluşlar getirmeyen, başarısız teşebbüslerin yöneticileriyle
personeline ikramiye, prim veya temettü ödenmesi hem yasaya hem de bunların
kuruluş amaçlarına uygun düşmeyecektir. Bütün bu nedenler, ikramiye, prim veya
temettü ödenmeden önce bu teşebbüslerin bilânçolarıyle netice hesaplarının
incelenmesini zorunlu kılmaktadır. Nitekim; 9 Ağustos 1966 günlü Resmî
Gazete'de yayımlanan 14/7/1966 günlü, 6/6722 sayılı "İktisadî Devlet Teşekkülleri
ile Müesseseleri ve iştirakleri Hakkında Tüzük" ün 105. maddesiyle
ikramiyelerin verilmesi, teşekkül ve müesseselerin o yıla ait bilânçolarıyle
netice hesaplarının 468 sayılı Kanun hükümlerine göre yasama organınca
incelenmiş ve tasvibe tabi olanlarda bilanço ve netice hesaplarının tasvib
edilerek Resmî Gazete ile yayımlanmış olması koşuluna bağlı tutulmuştur. Bu
kez, 2102 sayılı Yasa ile getirilen dava konusu fıkra hükmü ise, bu
ikramiyelerin verilmesindeki amacın doğal bir gereği olup tüzükteki bu hükmen
yasaya aktarılmış olmasından başka bir anlam taşımaktadır.
"Kamu
iktisadî teşebbüslerinin denetimlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
zamanında yapılmadığı, bu nedenle ikramiyelerin yıllar geçtikten sonra
ödenebileceği, Türk parasının değerinin ise enflasyonlarla yıpranıp düştüğü,
böylece ikramiyelerin büyük ölçüde değer kaybına uğrayacağı, bunda da hak
sahiplerinin menfaatlarının helaldar olacağı" yolundaki savlara gelince;
bunların dava konusu yasa kuralının Anayasa'ya aykırılık nedenini oluşturmadığı
açıktır. Öne sürüldüğü gibi gerçekten bu teşebbüslerin denetimi Büyük Millet
Meclisinde uzun yıllar yapılamamakta ise, yapılacak iş; yasanın iptali yoluna
gitmek değil, bu kuruluşların bilanço ve netice hesaplarının denetiminin
süratle ve en geç yasayla belirtilen süreler içinde yapılmasını sağlayıcı etkin
önemlerin alınmasıdır.
Şu
noktaya da değinmek gerekir ki: Bu teşebbüslerin bilançolarını kârla kapatmış
olmaları, yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle öteki personeline herhalde
ikramiye verilmesini zorunlu kılmamaktadır. Öte yandan dava konusu hükmün,
verilmiş ikramiyelerin geri alınmasiyle de bir ilgisi yoktur. Bu hususların
birlikte gözönünde tutulması, sözü edilen teşebbüslerin yönetim kurulu başkan
ve üyeleriyle öteki personeline ikramiye verilip verilmemesinin (kazanılmış
hak) kavramıyla da bir ilgisi olmadığını açıkça ortaya koyar.
Dava
konusu hükmün, "istenmeyen yasa" olarak ilân edildiği yolundaki savın
ise Anayasa hukuku açısından üzerinde durulacak bir nitelik taşımadığı da
açıktır.
Açıklanan
bu nedenlerle; dava konusu hüküm Anayasa'ya aykırı değildir ve iptal isteminin
reddi gerekir.
V-
SONUÇ :
12/5/1964
günlü, 468 sayılı "Kamu İktisadî Teşebbüslerinin Türkiye Büyük Millet
Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 3. maddesinin
15/8/1977 günlü, 2102 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrasında yeralan "KİT
Personeline, 440 sayılı Kanunun 30. maddesi ile geçici 7. maddesinde öngörülen
hakların verilebilmesi için T.B.M Meclisince bu teşebbüslerin, bilançolarla
netice hesaplarının tasvib edilmiş, genel görüşmeye tabi olanların
görüşmelerinin tamamlanmış olması gerekir." yolundaki dava konusu kuralın;
gerek biçim, gerek esas yönünden Anayasa'ya aykırı bulunmadığına, iptal
isteminin reddine,
20/4/1978
gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Kâni
Vrana
|
Başkanvekili
Şevket
Müftügil
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
Üye
Fahrettin
Uluç
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Erdoğdu
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
Üye
Adil
Esmer
|
|
|
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
Üye
Necdet
Darıcıoğlu
|