ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1973/42
Karar Sayısı:1976/48
Karar Günü:19/10/1976
Resmi Gazete tarih/sayı:10.5.1977/15933
İptal
davasını açan: Demokratik Parti Millet Meclisi Grubu.
Davanın
konusu: 19 Temmuz 1973 günlü, 14599 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve
yayımlandığı gün yürürlüğe giren 25/6/1973 günlü, 1757 sayılı Toprak ve Tarım
Reformu Kanununun iptali istenmiştir.
II-
METİNLER:
A-
İptali istenen Kanun :
Dava
konusu 25/6/1973 günlü 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu 19 Temmuz
1973 günlü 14599 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış olup burada tüm metnin
yazılmasına gerek görülmemiştir. (V. Tertip, Düstur, Cilt 12, Sayfa: 2446).
B-
Dayanılan Anayasa kuralları:
Madde
37- Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini gerçekleştirmek ve topraksız
olan veya yeter toprağı bulunmıyan çiftçiye toprak sağlamak amaçlarıyla gereken
tedbirleri alır. Kanun, bu amaçlarla, değişik tarım bölgelerine ve çeşitlerine
göre toprağın genişliğini gösterebilir. Devlet, çiftçinin işletme araçlarına
sahibolmasını kolaylaştırır.
Toprak
dağıtımı, ormanların küçülmesi veya diğer toprak servetlerinin azalması
sonucunu doğuramaz.
Madde
85- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler, çalışmalarını, kendi yaptıkları
İçtüzüklerin hükümlerine göre yürütürler.
İçtüzük
hükümleri, siyasi parti gruplarının, Meclislerin bütün faaliyetlerine
kuvvetleri oranında katılmalarını sağlıyacak yolda düzenlenir. Siyasi parti
grupları, en az on üyeden meydana gelir.
Meclisler,
kendi kolluk işlerini Başkanları eliyle düzenler ve yürütürler.
Madde
86- Her Meclis, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve Anayasa'da
başkaca hüküm yoksa, toplantıya katılanların salt yoğunluğuyla karar verir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin de toplantı yetersayısı, her iki Meclis üye tamsayısı
toplamının salt çoğunluğudur.
Madde
92- Kanun tasarı ve teklifleri önce Millet Meclisinde görüşülür.
Millet
Meclisinde kabul, değiştirilerek kabul veya reddedilen tasarı ve teklifler
Cumhuriyet Senatosuna gönderilir.
Millet
Meclisinde kabul edilen metin, Cumhuriyet Senatosunca değişiklik yapılmadan
kabul edilirse, bu metin kanunlaşır.
Cumhuriyet
Senatosu, kendisine gelen metni değiştirerek kabul ederse, Millet Meclisinin bu
değişikliği benimsemesi halinde metin kanunlaşır.
Millet
Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse, her iki Meclisin
ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir karma komisyon
kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine sunulur. Millet
Meclisi, karma komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince
hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır.
Cumhuriyet Senatosunda üye tam sayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş olan
madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi için,
üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde açık oya
başvurulur.
Millet
Meclisinin reddettiği bir tasarı veya teklif, Cumhuriyet Senatosunca da
reddedilirse düşer.
Millet
Meclisinin reddettiği bir tasarı veya teklif, Cumhuriyet Senatosunca olduğu
gibi veya değiştirilerek kabul edilirse, Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosunun
kabul ettiği metni yeniden görüşür. Cumhuriyet Senatosunun metni Millet
Meclisince benimsenirse, kanunlaşır; reddedilirse, tasarı veya teklif düşer;
Cumhuriyet Senatosundan gelen metin Millet Meclisince değiştirilerek kabul
edilirse, 5 inci fıkra hükümleri uygulanır.
Cumhuriyet
Senatosunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile tümü reddedilen bir metnin
Millet Meclisi tarafından kabulü için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu
lâzımdır. Bu halde açık oya başvurulur.
Cumhuriyet
Senatosunca üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile tümü reddedilen bir metnin
kanunlaşabilmesi, Millet Meclisi tarafından üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu
ile kabul edilmesine bağlıdır. Bu halde açık oya başvurulur.
Cumhuriyet
Senatosu, kendisine gönderilen bir metni, Millet Meclisi komisyonlarında ve
genel kurulundaki görüşme süresini aşmıyan bir süre içinde karara bağlar; bu
süre üç ayı geçemez ve ivedilik hallerinde onbeş günden, ivedi olmıyan hallerde
bir aydan kısa olamaz. Bu süreler içinde karara bağlanmıyan metinler,
Cumhuriyet Senatosunca, Millet Meclisinden gelen şekliyle kabul edilmiş
sayılır. Bu fıkrada belirtilen süreler Meclislerin tatili devamınca işlemez.
Yasama
Meclislerinin ve mahalli idarelerin seçimleri ve siyasi partilerle ilgili
tasarı ve tekliflerin kabul veya reddinde yukardaki fıkralar hükümleri
uygulanır. Ancak, karma komisyon kurulmasını gerektiren hallerde, karma
komisyonun raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantısında görüşülür
ve karara bağlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Birleşik toplantısında
Millet Meclisinin ilk metninin kabulü için üye tamsayısının salt çoğunluğunun
oyu lâzımdır. 8 inci ve 9 uncu fıkralar hükümleri saklıdır.
Geçici
Madde 3- Bu Anayasaya göre kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Millet
Meclisinin ve Cumhuriyet Senetosunun toplantı ve çalışmaları için, kendi
içtüzükleri yapılıncaya kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 Ekim 1957
tarihinden önce yürürlükte olan içtüzüğü hükümleri uygulanır.
C- İlgili
içtüzük kuralları:
İptali
istenen yasanın Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında yürürlükte olan l Kasım
1956 tarihli Dahili Nizamnamenin ilgili hükümleri şöyledir.
Madde
81- Reis, saatinde Meclisi açar ve müzakerelerin sonunda kapar.
Mürettep
olan âzanın yarısından bir ziyadesi hazır bulunmadıkça müzakereye başlanamaz.
Nisap
hususunda Riyaset Divanınca tereddüt hâsıl olur, yahut azadan beşi şifahen veya
tahriren nisap bulunmadığını beyan ederlerse yoklama yapılır.
Nisap
yoksa Reis müzakereye başlanamıyacağını söyliyerek veya bilâhere nisap hasıl
olacağı muhtemel ise inikadı bir saat sonraya talik ederek Meclisi kapar.
Meclis
o gün açılamadığı takdirde, ertesi inikat için muayyen olan günde yine o
ruzname ile toplanır.
Madde
103- Lâyiha veya teklifin müzakereye başlanmasında Reis, Heyeti Umumiye
hakkında mütalâa beyan etmek istiyenlere söz verir.
Mevzuu
müzakere lehinde, aleyhinde ve hakkında söz istiyenlerden en az ikişer mebus
iradı kelâm etmeden müzakerenin kifayeti reye konamaz.
Madde
109- Lâyiha veya teklifin katiyen kabulü reye konmadan evvel, ibare ve üslûp,
yahut tertip ve tensik itibariyle noksan veya iltibas olduğu âza veya encümen
tarafından dermeyan olunursa metin, aidolduğu encümene gider.
Edilen
tashihlerin reye iktiran etmesi lâzımdır.
Madde
116- Bir encümene muhavvel kanun lâyiha veya teklifi hakkında bir veya birkaç
mebus tadilât teklif etmek isterlerse bir tadilname tanzim ederek Reise takdim
ederler.
Tadilnamelerde
bunların kanunun hangi maddesine veyahut bütçenin hangi faslına ait bulunduğu
tasrih edilmelidir.
Bu
tadilnameler encümen mazbatasının zeylinde sahiplerinin esbabı mucibeyi havi
muhtıraları ile birlikte bastırılarak haklarında en cümence ittihaz edilen
kararlar ile esbabı beyan edilir.
Lâyihanın
Heyeti Umumiyede müzakeresi esnasında o tadilâtın sırası geldikte sahibi esbabı
mucibesini tafsil edip mevcut azadan terviç ve teyideden bulunursa müzakereye
konur.
Aksi
takdirde müzakeresinden vazgeçilir.
Madde
117- Kanun lâyihası veya teklifinin birinci müzakeresi bittikten sonra arz
olunan yeni tadilnameler o lâyihanın tetkikine memur encümene verilmek
lâzımdır.
Madde
119- Birinci ve ikinci müzakerenin cereyanı sırasında takdim olunan
tadilnamelerin encümene havalesi encümen tarafından istenmediği halde tadilâtın
esbabı mucibesi sahipleri tarafından mücmelen beyan olunur.
İkinci
müzakere sırasında buna yalnız encümen cevap verebilir.
Bunun
üzerine tadilnamenin nazarı mütalâaya alınıp alınmamasına Heyetçe karar
verilir.
Nazarı
mütalâaya alınırsa encümene havale olunur.
Encümen
isterse filhal kabul eder.
Madde
121- İkinci müzakerede encümene iade olunan maddeler hakkında sair mebuslar
tarafından da encümene tadil teklifleri verilebilir.
Madde
"123- Munzam maddeler teklif için de tadilnameler hakkındaki usul tatbik
olunur.
Madde
220- Vekiller namına Heyeti Umumiyede söz söylemek için gönderilecek birinci
derece devair rüesası vekâletlerinden her veyahut münhasıran bir iş için
beyanatta bulunmaya mezun olduklarına dair Riyasete hitaben tahriratı hâmil
olacaklardır.
Bu
tahrirat müzakereden evvel riyasete verilir.
Reis,
gelen zatın hangi vekâlet namına söz söyliyeceğini Heyete bildirir.
Divanı
muhasebat Reis ve reisisanileri de icabında Meclise izahat verebilirler.
III.
İLK İNCELEME:
Muhittin
Taylan, Avni Givda, Kemal Berkem, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Ahmet Akar, Halit
Zarbun, Ziya önel, Abdullah Üner, Kani Vrana, Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş,
Şevket Müftügil, Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun
katılmalariyle 4/12/1973 gününde Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi
uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyanın eksiği olmadığından işin
esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV-
ESASIN İNCELENMESİ:
Davanın
esasını incelemek üzere Kani Vrana, Şevket Müftügil, İhsan Ecemiş, Halit
Zarbun, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Sekip Çopuroğlu, Fahrettin Uluç, Muhittin
Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Âdil Esmer, Nihat O.
Akçakayalıoğlu ve Ahmet O. Boyacıoğlu'nun katılmalariyle 18/11/1975 gününde
toplanan Anayasa Mahkemesi, hazırlanan rapor üzerinde durmuştur. Dava dilekçesinde,
iptal nedenleri olarak özellikle ele alınan konular biçim sakatlıklarına
ilişkin bulunmaktadır. Raporda da sadece bu konular işlenmektedir.
Gerçekten
dava dilekçesinde; iptal gerekçeleri açıklanırken daha çok biçim yönüne ağırlık
verilmiş ve kanunun Yasama Meclislerinden biçim sakatlıklariyle birlikte
geçerek yasalaştığı belirtilmiş, görüşmelerin sürdürülüşünde Anayasa ve
İçtüzüğe aykırı tutum ve kararların iptal nedenini oluşturduğu savunulmuştur.
Ancak dilekçenin hem başında ve hem sonunda, kanunun, Türk tarımının
geliştirilmesi, gelirin artırılması, böylece sosyal refahın bünyemize uygun
esaslar içinde yaygınlaştırılması gibi temel ilkelerden ve reform niteliğinden
yoksun olduğu da açıklanmış ve biçim nedenleri yanında esasa ilişkin nedenlerin
de varlığına işaret edilmiştir. Kaldı ki 22/4/1962 günlü, 44 sayılı yasanın 28.
maddesinin birinci fıkrasında Anayasa Mahkemesinin, istemle bağlı kalmak
koşuluyla, başka gerekçe ile de Anayasaya aykırılık karan verebileceği
belirtilmiştir. Bu durumda, yalnız biçim yönünden yapılmış olan incelemenin,
aynı zamanda işin esası yönünden de sürdürülerek tamamlattırılması gerekli
görülmüş ve dosyanın yeniden raportöre verilmesi uygun bulunmuştur.
Bu
toplantıda verilen karar şöyledir:
"4/12/1973
gününde yapılan ilk inceleme sonunda, işin esasının incelenmesine karar
verilmiş olduğu halde, rapor esasın sadece biçim yönünden incelenmesine
hasredilerek hazırlanmış bulunduğundan, bu eksikliğin giderilmesi ve esas
yönünden de inceleme yapılması için dosyanın yeniden raportöre verilmesine
İhsan Ecemiş, Muhittin Gürün ve lûtfi Ömerbaş'ın (Eldeki raporda işin esası
biçim yönünden incelenmiş olduğundan bu haliyle incelemeye yeterlidir.
Görüşmeler sonucunda işin esasının, esas yönünden de incelenmesi gerekli
görülürse o yolda ayrıca karar verilebilir. Bu bakımdan, bu rapor üzerinde
incelemeye başlanmalıdır) yolundaki karşıoylariyle ve oyçokluğu ile,
18/11/1975
gününde karar verildi."
Bu
karar uyarınca eksiği tamamlattırılan rapor, dava dilekçesi, iptali istenen
kanun ile dayanılan Anayasa kuralları, bunlarla ilgili gerekçelerle yasama
meclisleri görüşme tutanakları ve gerekli öteki metinler okunduktan sonra
gereği görüşülüp düşünüldü.
A-
Biçim yönünden inceleme :
l-
Millet Meclisindeki yasama işlemleri açısından :
a)
Toprak ve Tarım Reformu Kanunu tasarısı Millet Meclisinde kurulan 81 No. lu
Geçici Komisyonca incelendikten sonra Genel Kurulca gündeme alınmıştır.
Komisyon raporunun sonunda: "...gündemde mevcut bütün işlere takdimen
öncelik ve ivedilikle görüşülmek üzere..." önerisi yer almaktadır. (Millet
Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 3, Cilt 37, Toplantı 4, S. Sayısı 869, Sayfa
289). Gündemin 62. sırasında yer alan tasarının Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesine başlandığı 9/5/1973 günlü, 106. Birleşimde Komisyon adına Başkanvekili
yazılı bir öneride bulunmuş ve kanunun (......Anayasamızın 37., 41. ve 52.
maddelerinde ifadesini bulan gerekçelerle ve ayrıca Sosyal ve İktisadi Haklar
ve Ödevler bölümünde de bir âmme hizmeti olarak Toprak - İnsan ilişkilerinin
düzenlenmesinin devlete verilmiş görevlerden olması nedeniyle......) tasarının
gündemdeki öteki işlere takdimen öncelik ve ivedilikle görüşülmesi istenmiş ve
bu öneri Genel Kurulca kabul edilmiştir. (Millet Meclisi Tutanak Dergisi Dönem
3, Cilt 37, Toplantı 4, sayfa 202).
Görüşmelerin
başladığı tarihte Millet Meclisi yeni içtüzüğü henüz yapılmamış olduğundan,
Anayasa'nın geçici 3. maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 Ekim
1957 tarihinden önce yürürlükte olan içtüzük hükümleri uygulanmakta idi. Bu
içtüzüğün 70. ve sonraki maddelerinde önceliğin ve ivediliğin ne olduğu
belirlenmiştir. Öncelik, bir tasarı veya teklifin öteki işlerden önce
görüşülmesi demektir ve bir gerekçeye dayanılarak önerilmesi gerekmektedir.
İvedilik ise, iki kez yerine bir kez görüşme ile yetinilmesidir ve böyle bir
önerinin kabulü için meclisçe kabul edilebilecek esaslı bu neden
gösterilmelidir.
Gerek
öncelik gerek ivedilik bakımından komisyon raporunda ve komisyon
Başkanvekilinin önerisinde gösterilen gerekçeler meclisçe yeterli bulunarak kabul
edilmiş ve böylece görüşmelere geçilmiştir, öncelik ve ivedilik istemlerinin
aynı önergede birlikte yer almasında ve her iki istemin birlikte oylanması
işlemlerinde kanunun iptalini gerektirecek ağırlıkta bir yöntem yanlışlığı
yapıldığı saptanamamıştır.
Muhittin
Gürün, ivedilik bakımından değişik gerekçe ile bu sonuca katılmış, Öncelik
bakımından ise karşıoyda bulunmuştur.
b)
Görüşmelerde Bakanın bulunmadığı zamanlarda onun adına Genel Kurulda konuşmak
veya belirli bir iş için bildirimde bulunmak üzere birinci derecedeki Daire
Başkanları görevli kılınabilir. İlgili Bakanın bulunmadığı zamanlarda dava
konusu Kanunun Millet Meclisindeki görüşmelerinde Başbakanlık Toprak ve Tarım
Reformu Müsteşarı bulunmuştur. (Örneğin 7/6/1973 günlü 123. Birleşim ve 11/6/1973
günlü 124.. Birleşim). Genel Kurula gelen görevlinin görüşmelerden önce hangi
Bakanlık adına söz söyleyeceği, Başkanlıkça Genel Kurula bildirilmesi,
içtüzüğün 220. maddesinde belirtilmiş ise de, tasarının görüşülmesi sırasında
bu içtüzük hükmünün yerine getirilip getirilmediği yeterince
anlaşılamamaktadır. Ancak görüşmeye katılan görevlinin Bakan adına söz aldığı
zaman kendisinin Başbakanlık Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarı olduğu
tutanaklarda açıkça belirtildiği gibi, kimliği ve yetkisi konusunda Genel
Kurulda herhangi bir itiraz ileri sürülmüş değildir. Şu halde Toprak ve Tarım
Reformu Teşkilâtı Müsteşarının Hükümet adına gerektiğinde, görüşmelerde hazır
bulunmasında içtüzüğe ve dolayısıyla Anayasa'ya aykırılık bulunmamaktadır.
c)
11/6/1973 günlü Birleşimde dava konusu kanuna ilişkin tasarı Millet Meclisinde
görüşülürken 5 Milletvekilinin ayağa kalkarak toplantı yetersayısı olmadığını
ileri sürmeleri üzerine yapılan işlemler üzerinde de durulmuştur.
Gerçekten
bu birleşim açılırken (Millet Meclisi Tutanak Dergisi Dönem 3, Cilt 38,
Toplantı 4, Sayfa 475 ve sonra) toplantı yetersayısının bulunduğu saptanmış,
önce Başkanlık Divanının genel kurula sunuşları okunmuş, sonra gündeme
geçilerek tasarının görüşülmesine başlanmıştır. 26. maddenin oylanmasına geçildiği
sırada salonda çoğunluğun olmadığı öne sürülmüş, (Dahili Nizamname) nin 81.
maddesinde yazıldığı üzere yoklama yapılması için üyelerden 5 kişinin sözlü
veya yazılı olarak Başkanlığa başvurması gerektiğinden, bu durumun başkanlıkça
saptanabilmesi uzun tartışmalara yol açmıştır. 5 üyenin yoklama isteyip
istemediği konusundaki tartışmalar arasında tasarının 33. maddesinin
görüşülmesine kadar zaman geçmiş ve bu sırada 6 üyenin ayağa kalkarak yoklama
istediklerini saptayan başkan ad okuyarak yoklama yapacağını söylemiş ve
böylece yapılan yoklama sonunda salonda 240 kişinin bulunduğu anlaşıldığından
görüşmeler yeniden sürdürülmüştür. Ancak 39. maddenin görüşülmesine
geçildiğinde yeniden toplantı yetersayısının bulunmadığı öne sürülmüş ve 5 üye
ayağa kalkarak yoklama yapılmasını istemiştir. Çok kısa bir zaman önce yoklama
yapıldığı, salonda çoğunluğun bulunduğu, yoklama isteğinin kötü niyete
dayandığı biçimindeki savlar ve bunlara verilen karşılıklar arasında Başkan
görüşmeleri sürdürmüş, bu arada 39. ve 40. maddeler hakkında verilen önergeler
üzerinde konuşmalar yapılmış ve her iki madde oylanarak kabul edildikten sonra
Başkan (Müddet dolduğundan) diyerek birleşime son vermiştir.
Toplantı
yetersayısı konusunda (Dahili Nizamname) nin 81. maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan hüküm şöyledir: "Nisap konusunda Riyaset Divanınca tereddüt hasıl
olur yahut azadan 5 kişi şifahen veya tahriren nisap bulunmadığını beyan
ederlerse yoklama yapılır."
Fıkra
hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere Genel Kurulda görüşmeler sırasında toplantı
yetersayısının bulunmadığı, ya Başkanlık Divanınca saptanacak ya da üyelerden 5
kişinin sözlü veya yazılı olarak durumu başkanlığa bildirmeleri gerekecektir.
Her iki halde de yoklama yapılması zorunluluğu vardır. Olayda üyelerden 5 kişi
ayağa kalkmış ve toplantı yetersayısının bulunmadığını ileri sürerek, yoklama
yapılmasını istemiştir. Bu durumda kısa zaman önce yoklama yapıldığı, öne
sürülen isteğin kötü niyete dayandığı biçimindeki görüşlerin (Dahili Nizamname)
nin yukarıda belirtilen kesin hükmü karşısında hukuksal dayanağı olamaz. Artık
görüşmeler bu noktada kesilerek yeniden yoklama yapılması gerekir. Başkanlığın
tersine tutumu ve görüşmelerin sürdürülmesi (Dahili Nizamname) hükümlerine
aykırıdır.
Ancak
her içtüzük hükmüne aykırı davranışın, Anayasaya aykırılığı da oluşturduğu ve
görüşme konusu olan metnin bu bakımdan iptali gerektiği sonucuna varmak
olanaksızdır. Anayasa Mahkemesinin bir kararında da belirtildiği üzere:
"İçtüzüklerin biçime ilişkin tüm hükümlerinin aynı önem derecesinde bulunduğu
düşünülemez. Bunların arasında yasama meclisince verilen kararın geçerliliği
üzerinde etkili olabilecek nitelik taşıyanlar bulunduğu gibi, ayrıntı
sayılabilecek nitelikte olanlar da vardır. Birinci kümeye girenlere aykırı
tutumun iptal nedenini oluşturacağını, buna karşılık öteki biçim kurallarına
uymamanın iptali gerektirmeyeceğini kabul etmek yerinde olur. Anayasa'da
gösterilmeyen ve yalnız İçtüzükte bulunan biçim kuralları arasında böyle bir
ayırım yapılması zorunludur. Çünkü İçtüzüklerdeki biçim kurallarına aşın
bağlılık yasama meclislerinin çalışmalarını gereksizce aksatır. İçtüzük
hükümlerine aykırı düşen işlemlerden hangilerinin iptal nedeni sayılacağı
sorunu, uygulanacak İçtüzük hükmünün önemine ve niteliğine göre çözülecek ve
incelemeleri sırasında Anayasa Mahkemesince değerlendirilip saptanacak bir
konudur." (Anayasa Mahkemesinin 6/4/1972 günlü 13/13 sayılı kararı Resmi
Gazete : 24/7/1972 Sayı: 14255).
Dava
konusu kanuna ilişkin tasarının görüşüldüğü birleşimin başında ve bir süre
sonra da itiraz üzerine yapılan yoklamalarda çoğunluğun bulunduğu
belirlenmiştir. Görüşmeler sürerken kısa bir süre sonra üçüncü kez yoklama
yapılmasının gerekliliğini ortaya koyan bir durumun varlığı Başkanlık Divanınca
saptanamamış, bu nedenle öne sürülen yoklama istemine uyulmamıştır. Başkanlık
Divanının, (Dahili Nizamname) hükümlerine aykırı olmakla birlikte, bu
davranışının, yasama işleminin esasına olumsuz etki yapacak ve kanunun, bu
birleşimde kabul edilen 39. ve 40. maddelerinin, iptalini gerektirecek nitelikte
ağırlık taşıyan bir yöntem yanlışı olarak benimsenmesine olanak yoktur. Bu
konuya ilişkin Anayasa'ya aykırılık savı, açıklanan nedenlerle reddedilmelidir.
Kani
Vrana, Şefket Müftügil, Ziya Önel, Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Ahmet Salih
Çebi ve Ahmet H. Boyacıoğlu bu görüşe ve sonuca katılmamışlardır.
d)
9/5/1973 günlü, 106. Birleşimde tasarının görüşülmesine başlanırken 81 numaralı
Geçici Komisyon Başkanı bir önerge vermiştir. (Millet Meclisi Tutanak Dergisi
Cilt 37. Sayfa 103.) Bu önergede, tasarının "uzun süreden beri tartışılmış
olması ve mahiyeti itibariyle teknik ve sistematik bir bütün arz" ettiği
öne sürülerek "Bu kabil tasarılar üzerinde kabul edilen usule uygun
olarak: l- Tümü üzerindeki görüşmeler bitinceye kadar maddeler hakkında sayın
üyelerce verilecek değiştirge önergelerinin başkanlığa tevdiine, 2- Değiştirge
önergeleri verilen maddeler üzerinde görüşme açılmasına, diğer maddelerin
okunup oylanmasına" karar verilmesi istenmiştir. Görüşmeler, oylanıp kabul
edilen bu önerge kuralları çerçevesinde sürdürülmüştür.
Bütçenin
görüşülmesi ve kabulü dışında, kanun tasarı ve tekliflerinin, Millet Meclisinde
görüşülmesi yöntemi aynıdır. Konusuna göre kanun tasarı ve tekliflerinin
değişik görüşme yöntemlerine bağlı tutulması, Anayasa'da öngörülmüş değildir.
Bu nedenle genel kurulda kabul edilen 81 numaralı Geçici Komisyon Başkanının
önerisindeki özel görüşme yönteminin, kanun koyucunun iradesine olumsuz etki
yapacak nitelikte olup olmadığı ve dava konusu kanunun iptalini gerektirecek
bir ağırlık ve ölçüye ulaşıp ulaşmadığı üzerinde durulacaktır. Bu inceleme
yapılırken önergede yer alan görüşme yönteminin ortaya koyduğu kurallar ayrı
ayrı ele alınacak ve Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçirilecektir.
Önce,
değiştirge önergesi verilmesinin belirli bir zamanla sınırlanması işleminin
içtüzük hükümlerine ve dolayısıyla Anayasa'ya aykırı olup olmadığı sonunu
incelenecektir.
Kanunların
yapılması yöntemini düzenleyen Anayasa'nın 92. maddesinde, kanun tasarı ve
tekliflerinin yasama meclislerinde görüşülmesinden sözedilmektedir. Tasarı ve
tekliflerin yasama meclislerinde enine boyuna görüşülmesi ve böylece toplumun
gereksinmelerini yeterince karşılayabilecek bir yapıya sahip kılınması ancak bu
yolla olanak içine girer. Değiştirge önergesi verilmesi de görüşmelerin önemli
bir evresini oluşturur. O halde görüşme, Yasa koyucunun gerçek iradesinin belli
olmasında en önemli bir Öğedir. Gerçek iradenin açıklanmasını önleyecek bir
görüşme yöntemi demokratik hukuk düzenine aykırı düşer.
Anayasa'nın
8.5. maddesinin birinci fıkrasında, Meclislerin, çalışmalarını kendi yaptıkları
İçtüzük hükümlerine göre yürütecekleri hükme bağlanmıştır. Dava konusu kanunun
Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında yürürlükte olan içtüzük, Anayasa'nın
geçici 3. maddesi uyarınca 27 Ekim 1957 den önce uygulanmakta olan (Dahili
Nizamname) idi. Dahili Nizamnamenin 99. ve sonraki maddelerinde (Kanunların
Müzakeresi) yöntemleri açıklanmıştır. Tasarı ve teklifler ancak iki görüşmeden
sonra kesin olarak kabul edilebilir. Ana kural budur. Genel kuruldaki birinci
ve ikinci görüşmelerde değiştirge önergelerinin verilmesi herhangi bir
sınırlamaya bağlı tutulmamıştır. Bu konudaki hükümler (Dahili Nizamname) nin
116-123. maddelerinde açık bir biçimde gösterilmiştir. Şu halde değiştirge
önergeleri verilmesinin tasarının tümü üzerinde görüşmeler bitinceye kadarki
zamanla sınırlanmış olması, Dahili Nizamname hükümleriyle bağdaşmaz. Böyle bir
davranış Anayasa hükümlerini de zedelemektedir. Çünkü değiştirge önergeleri
verilmesinin belirli bir zaman dilimiyle sınırlandırılması, konu hakkında
görüşme olanağını kısıtlar, dolayısıyla yasa koyucunun iradesini serbestçe
ortaya koymasına engel olur. Yasama yetkisinin böylece sınırlanması ve yasama
organının kanun yapma iradesini tam olarak kullanamaması o kanunu Anayasa'ya
aykırı bir duruma, düşürür. Bu nedenle 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu
kanununun tümü, yasama yetkisini kullanan organın serbest iradesiyle oluşmamış
bulunduğundan iptal edilmelidir.
Yasa
koyucunun iradesinin serbestçe belirlenmesini engelleyen öteki özel yöntem 106.
Birleşimde kabul edilen önergenin ikinci bendinde yer almıştır. Bu bentte
"değiştirge önergeleri verilen maddeler üzerinde görüşme açılmasına, diğer
maddelerin okunup oylanmasına" denilerek tasarının bir çok maddelerinin
görüşülmesi engellenmiştir.
Bilindiği
üzere kanun tasarı ve teklifleri maddelerden oluşur; maddelerin üzerinde
görüşme açılmamışsa, Anayasa'nın 92. maddesinin öngördüğü "görüşülme"
gereği, o kanun tasarısı veya teklifi yönünden yerine getirilmiş sayılamaz.
Çünkü (Dahili Nizamname) nin 99. maddesi, tasarı ve tekliflerin ancak iki
görüşmeden sonra kesin olarak yasalaşabileceğini hükme bağlamıştır. Şu kadar ki
ivedilik karan alınması halinde yalnız bir kez görüşme olanağı ortaya çıkabilir
(Dahili Nizamname: Madde 70 ve 71). Aslında iki kez görüşülmesi gereken kanun
tasarısının ivedilikle görüşülmesi kararlaştırıldığı takdirde, bu görüşmenin
sadece birinci görüşmeyi içereceği açık ve kesindir. Çünkü Dahili Nizamnamenin
107. maddesine göre; ikinci görüşmede tasarı veya teklifin tümü üzerinde
konuşulmaz, maddelerin hepsi üzerinde de görüşme yapılmaz, yalnız üzerinde
değiştirge Önergeleri bulunan maddeler görüşülebilir. Hal böyle olunca,
hakkında değiştirge önergeleri bulunmayan maddelerin görüşülmemesi ve doğrudan
doğruya oylanması yoluna gidilmesi, ivedilikle görüşülmesi kararlaştırılan bir
metnin bir çok maddelerinin hiç görüşülmemesi sonucunu doğurur. 106. Birleşimde
kabul edilen Önergenin ikinci bendinde yazılı yöntem, Toprak ve Tarım Reformu
Kanunu tasarısı için bu sonucu birlikte getirmiştir. Yani tasan metninin büyük
bir bölümü Millet Meclisinde hiç görüşülmeden kabul edilmiştir. Yasa koyucunun iradesini
serbestçe ortaya koymasını engelleyen böyle bir yöntemin Anayasa'ya
uygunluğunun kabulüne olanak yoktur.
Durumun
kanun tekniği açısından incelenmesinde de kimi sakıncalı sonuçların ortaya
çıkması olasılığı saptanabilecektir. Gerçekten Kanun tasarı veya teklifi, belli
bir konuyu baştan sona ele alan ve birbirleriyle bağlantılı hükümleri içeren
bir metindir. Hükümleri arasında tam bir uyum sağlanması gereken böyle bir
metnin meclislerdeki görüşmeler sırasında bir maddesinin herhangi bir nedenle
değiştirilmiş veya çıkarılmış olması karşısında, uyumluluğu ve bütünlüğü
korumak için kimi önlemlerin alınması, yeni değiştirge önergelerinin verilmesi
suretiyle görüşmelerin bu amacı gerçekleştirmeyi sağlayacak biçimde
sürdürülmesi zorunu doğabilir. Toprak ve Tarım Reformu Kanununun Millet
Meclisinde görüşülmesine başlarken kabul edilen önerge ise, sözü edilen
uyumluluk ve bütünlüğü korumak değil, tersine, hükümler arasındaki bağlantıları
bozacak bir sonuç ortaya çıkarabilir. Çünkü görüşülmeyen, sadece oylanan madde
metinlerine ilişilemiyecek, buna karşılık değiştirge önergesi verilmiş olanlar
üzerinde görüşme açılacaktır. Bu işlem sonunda görüşülen ve görüşülmeyen madde
metinleri arasında uyumluluğu ve bütünlülüğü bozan, bağlantıları kesen
değiştirmeler, metinden çıkarmalar veya yeni eklemeler ortaya çıkabilecek ve
böylece sosyal gereksinmeleri karşılayan sağlıklı bir kanunun gerçekleşmesi
tehlikeye 'düşecektir.
Toprak
ve Tarım Reformu Kanunu yürürlük maddeleri ile birlikte 237 maddeden
oluşmuştur. Bu metinden yüzkırkdört madde, üzerinde değiştirge önergesi
verilmediği için Millet Meclisinde görüşme açılmadan yalnızca okunup oylanarak
kabul edilmiştir. Bu maddeler şunlardır: 9, 13, 15, 22, 24, 25, 27, 30, 31, 32,
34, 37, 38, 44, 46, 47, 48, 49, 51, 55, 56, 57, 59, 61, 65, 66, 67, 72, 73, 75,
78, 79, 81, 82, 83, 85, 86, 89, 91, 92, 94, 97, 93, 99, 100 101, 102, 103, 104,
105, 107, 108, 110, 111, 112, 113, 115, 116, 120, 121, 122, 123, 125, 126, 129,
130, 132, 134, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 146, 147, 148, 150,
151, 152, 153, 154, 156, 157, 158, 162, 163, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171,
172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 183, 185, 187, 189, 192, 193,
194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 204, 205, 206, 208, 209, 211, 212, 213, 214,
217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233,
(Tutanak Dergisi, Birleşim 110, Sayfa 393-395, Tutanak Dergisi, Birleşim 111,
Sayfa 403435).
Bundan
başka, komisyonca değiştirge önergeleriyle ilgili görülerek istenen sekiz
maddeden beşi üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmamış ve bu maddeler de
Millet Meclisi Genel Kurulunda okunarak geçirilmiş ve oylanmıştır. Bu maddeler
şunlardır: 58, 64, 182, 186, 234.
Öte
yandan üzerinde değişiklik önergesi verildiği halde sonradan bu önergeler geri
alındığı için, kabul edilen ilke kararı uyarınca, genel kurulda yalnız okunup
oylanan maddelerin sayısı 24 tür. Bu maddeler şunlardır:
5,
10, 16, 20, 29, 45, 50, 60, 62, 63, 106, 131, 140, 149, 159, 161, 184, 191,
202, 203, 110, 216, 224, 235, (Millet Meclisi Tutanak Dergisi 22, 123, 124 ve
125. Birleşimler, sayfa 397 ve sonra).
Demek
oluyor ki, genel kurulda görüşülmeyen maddelerin sayısı 173 ü, bunun tasarının
tüm maddelerine oranı ise % 75 i bulmaktadır. Bu sonuç kanun tasarısının sadece
komisyonda görüşüldüğünü, buna karşılık maddelerinin dörtte üçünün Genel
Kurulda oylanması ile yetinildiğini göstermektedir. Yani maddelerin ancak
dörtte biri Genel Kurulun serbest iradesiyle geri kalan dörtte üçü için ise bu
olanak sağlanamamıştır, Anayasa'nın 85. ve 92. maddelerine aykırı olan bu
yöntem ve işlemlerin kanunun tümünü kapsamış olması nedeniyle 25/6/1973 günlü
1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanununun tümü iptal edilmelidir.
Halit
Zarbun, Abdullah Üner, Fahrettin Uluç, Hasan Gürsel, Âdil Esmer ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu bu sonuca katılmamışlardır.
2-
Öteki biçim aykırılıklarının incelenmesi sorunu :
Millet
Meclisindeki görüşmeler sırasında yapılan öteki biçim aykırılıklarıyla
Cumhuriyet Senatosundaki görüşmelere ilişkin biçim aykırılıklarının, yukarıda
açıklanan iptal kararı karşısında ayrıca incelenmesinde sonucu etkilemeyeceği
nedeniyle, bir yarar görülememiştir Bu bakımdan incelemenin biçim yönünden
sürdürülmesine gerek kalmadığı sonucuna varılmıştır.
Şevket
Müftügil, Halit Zarbun, Abdullah Üner, Fahrettin Uluç, Hasan Gürsel, Âdil Esmer
ve Nihat O. Akçakayalıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
B-
Esas hakkında incelemenin sürdürülmesi sorunu : 25/6/1973 günlü 1757 sayılı
Toprak ve Tarım Reformu Kanununun tümü biçim yönünden iptaline karar verilmiş
bulunduğuna göre, aynı kanunun varlığını sürdürmesine artık olanak kalmamıştır.
Hukukça varlığı sona eren bir kanunun maddeleri üzerinde esas yönünden
incelemenin sürdürülmesine gerek görülmemiştir.
Hasan
Gürsel ve Nihat O. Akçakayalıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
V-
İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜNÜN SAPTANMASI SORUNU:
Anayasa'nın
değişik 152. maddesinde "Anayasa Mahkemesince, Anayasaya aykırı olduğundan
iptaline karar verilen kanun veya içtüzük veya bunların iptal edilen hükümleri,
gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı günde yürürlükten kalkar.
Gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi
ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı günden
başlıyarak bir yılı geçemez"; 22/4/1962 günlü 44 sayılı Yasanın 50.
maddesinin dördüncü fıkrasında da "Anayasa Mahkemesi, bir kanun veya
içtüzüğün veya bunların belirli hükümlerinin iptali halinde meydana gelecek
boşluğu, kamu düzenini tehdit edici mahiyette görürse üçüncü fıkra hükmünü
uygular ve boşluğun doldurulması için yasama meclisi başkanlıklarıyla
Başbakanlığı durumdan haberdar eder." denilmektedir.
25/6/1973
günlü 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanununun iptal edilmesiyle bir
boşluğun oluştuğu ve bu boşluğun özellikle tarım kesiminde kamu düzenine ve
güvenine ters yönden etki yapacağı kuşkusuzdur. Bu nedenle iptal hükmünün,
kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı günden başlıyarak bir yıl sonra yürürlüğe
girmesi uygun görülmüştür.
VI-
SONUÇ :
I-
Biçim yönünden inceleme:
A)
Millet Meclisindeki yasama işlemleri açısından:
1-
25/6/1973 günlü 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanununa ilişkin tasarının
öncelik ve ivedilikle görüşülmesi işlemlerinde, dava konusu Kanunun biçim
yönünden iptalini gerektirecek bir neden bulunmadığına Muhittin Gürün'ün
ivedilik bakımından değişik gerekçesiyle ve oybirliğiyle, öncelik bakımından karşıoyuyla
ve oyçokluğu ile;
2-
Toprak ve Tarım Reformu Teşkilâtı Müsteşarının hükümet adına, gerektiğinde,
görüşmelere katılmasında içtüzük hükümlerine ve dolayısıyle Anayasa'ya
aykırılık bulunmadığına oybirliğiyle;
3-
11/6/1973 günlü, 124. Birleşimde beş milletvekilinin ayağa kalkarak toplantı
yetersayısı olmadığını bildirmeleri ve yoklama yapılmasını istemeleri üzerine
Başkanın yoklama yaptırmamış olmasının içtüzüğe aykırı olduğuna oybirliğiyle;
ancak İçtüzüğe aykırı olan bu durumun, dava konusu Kanunun bu birleşimde kabul
edilen 39. ve 40. maddelerindeki kuralların iptalini gerektirecek bir Anayasa
aykırılığını oluşturmadığına Kani Vrana, Şevket Müftügil, Ziya Önel, Muhittin
Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Ahmet Salih Çebi ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun karşıoylarıyle
ve oyçokluğu ile;
4-
9/5/1973 günlü 106. Birleşimde 81 numaralı geçici komisyon Başkanvekili
imzasiyle verilen önergede yazılı : (l- Tümü üzerindeki görüşmeler bitinceye
kadar maddeler hakkında sayın üyelerce verilecek değiştirge önergelerinin
Başkanlığa tevdiine, 2- Değiştirge önergeleri verilen maddeler üzerinde
görüşmeler açılmasına, diğer maddelerin okunup oylanmasına) yolundaki yöntemin
kabulü ile görüşmelerin bu sınırlamalar içinde yürütülmesinin içtüzüğe ve
dolayısıyle Anayasa'ya aykırı olduğuna, bu aykırılığın Kanunun tümünü kapsamış
olması nedeniyle,
25/6/1973
günlü, 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanununun tümünün iptaline Halit
Zarbun, Abdullah Üner, Fahrettin UIuç, Hasan Gürsel, Âdil Esmer ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun karşıoylarıyle ve oyçokluğu ile;
B)
Millet Meclisindeki görüşmeler sırasında, yukarıda sayılanlar dışında yapılan
biçim aykırılıklarıyla Cumhuriyet Senatosundaki görüşmelere ilişkin biçim
aykırılıklarının, I- A/4 sayılı bentte açıklanan iptal kararı karşısında,
ayrıca incelenmesine yer kalmadığına Şevket Müftügil, Halit Zarbun, Abdullah
Üner, Fahrettin Uluç, Hasan Gürsel, Âdil Esmer ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun
karşıoylarıyle ve oyçokluğuyla;
II-
25/6/1973 günlü ve 1757 sayılı Yasanın tümünün yukarıda I-A/4 sayılı bentte yazılı
nedenle iptal edilmiş bulunması karşısında, esas hakkında inceleme yapılmasına
yer olmadığına Hasan Gürsel ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun karşıoylarıyle ve
oyçokluğu ile;
III-
Anayasa'nın değişik 152. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca iptal hükmünün
kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe
girmesine oybirliğiyle;
19/10/1976
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Kâni
Vrana
|
Başkanvekili
Şevket
Müftügil
|
Üye
Halit
Zurbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
|
|
|
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
Üye
Fahrettin
Uluç
|
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Adil
Esmer
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
19/10/1976 günlü, Esas : 1973/42, Karar: 1976/43 sayılı kararında Sayın Şevket
Müftügil tarafından yazılan karşıoy yazısının (1) sayılı bölümüne katılıyorum.
|
|
|
|
Kani Vrana
Anayasa Mahkemesi Başkanı
|
KARŞIOY
YAZISI
l-
11/6/1973 günlü, 124. Birleşimde 5 Milletvekili ayağa kalkmış ve toplantı
yetersayısı olmadığını ileri sürerek yoklama yapılmasını istemişlerdir.
Başkanlıkça Dahili Nizamnamenin 81. maddesine uyulmayarak görüşmeler
sürdürülmüştür. Bu işlemde çoğunlukça bir İçtüzük aykırılığının varlığı kabul
edilmiş, fakat bu durumun bir Anayasa aykırılığı biçiminde
nitelendirilemiyeceği sonucuna varılmıştır. Oysa görüşmeler Meclislerin üye
tamsayısının salt çoğunluğu olmadan yapılamaz. Aksi takdirde kabul edilen metin
Meclis iradesinin ürünü sayılamaz. Salt çoğunluğun bulunmadığı yöntemince ileri
sürüldüğü halde yoklamanın yapılmamış olması, salonda görüşmelere yeter sayıda
Milletvekilinin bulunmadığı yolunda ciddi bir kuşkuya neden olmuştur. Böyle bir
halde, itirazın yöntemince öne sürüldüğü andan sonra görüşülüp kabul edilen
metnin, Anayasa'nın 86. maddesi hükmü karşısında yasal niteliği yoktur. Nitekim
Anayasa Mahkemesinin bir kararında "... Anayasa'nın öngördüğü yeter sayı
olmadan toplantı yapılmasına ve böyle bir toplantıda görüşme açılarak
sonuçlandırılmasına Anayasa kuralları karşısında olanak yoktur." (Anayasa
Mahkemesinin 5/2/1976 günlü, Esas: 1975/179, Karar : 1976/8 sayılı kararı,
Resmi Gazete 10/5/1976, Sayı: 15583) denilmek suretiyle bu karara konu olan
7/5/1975 günlü 1895 sayılı "Devletçe İşletilecek Madenler Üzerindeki
Hakların Geri Alınması ve Hak Sahiplerine Ödenecek Tazminat Hakkında
Kanun" un tümü biçim yönünden iptal edilmiştir.
Aksi
görüşü savunan çoğunluk kararının bu konuya ilişkin bölümüne yukarıda açıklanan
nedenlerle katılmıyorum.
2-
Biçime ilişkin öteki iptal nedenlerinin incelenmesine gerek bulunmadığı yolunda
çoğunlukça alınan karara da katılmamaktayım. Bu konudaki gerekçeler yukarıda
gün ve sayısı belirtilen Anayasa Mahkemesi kararına bağlı karşıoy yazısında
ayrıntılarıyla açıklanmış olduğundan burada yinelenmesine gerek yoktur.
|
|
|
|
Başkanvekili
Şevket Müftügil
|
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
Esas:1973/42, Karar:1976/48 sayılı kararında Sayın Abdullah Üner tarafından
yazılan karşıoy yazısına aynen katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
19/10/1976 günlü, Esas: 1973/42, Karar: 1976/48 sayılı kararında Sayın
Başkanvekili Şevket Müftügil'in karşıoy yazısının (1) sayılı bölümüne
katılıyorum.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
25/6/1973
günlü ve 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanununun; D. P. Meclis Grubu
tarafından açılan dava üzerine Anayasa Mahkemesince çoğunlukla biçim yönünden
iptaline karar verilmiştir. Bu karara katılmadığımızın nedenleri aşağıdadır :
I-
Kanun tasarısı, Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülürken 81 numaralı Geçici
Komisyon Başkanı tarafından verilen önergede :
1-
Tasarının tümü üzerinde görüşmeler bitinceye kadar maddeler hakkında üyelerce
verilecek değiştirge önergelerinin Başkanlığa tevdiine.
2-
Değiştirge önergeleri verilen maddeler üzerinde görüşmeler açılmasına, diğer
maddelerin okunup oylanmasına,
Karar
verilmesi önerilmiş, oturum başkanı bu önergeyi Genel Kurulun oyuna sunmuş,
kabul edildiğini bildirmiş, görüşmeler buna göre yürütülmüş ve Mahkememizce de
çoğunlukla, "Millet Meclisinde bu önergenin kabulü ile görüşmelerin bu
sınırlamalar içinde yürütülmesinin İçtüzüğe ve dolayısıyla Anayasa'ya aykırı
olduğu" gerekçesiyle kanunun tümünün iptaline karar verilmiştir.
Önce
şu noktaya işaret etmek gerekir ki: Bu kanun tasarısının görüşülmesi sırasında
Millet Meclisinin içtüzüğü henüz yapılmamış olduğundan 27 Ekim 1957 tarihinden
önce uygulanmış olan eski içtüzük "dahili nizamname" hükümleri
uygulanmıştır.
Anayasa'da
Kanun teklif ve tasarılarının Meclislerde görüşülmesi sırasında uygulanacak
usulle ilgili bir kural yoktur. Bu konu, kendi yaptıkları içtüzüklerinde yer
almıştır. Kanun teklif ve tasarılarının Meclislerde görüşülmesi sırasında
içtüzüklerin herhangi bir maddesine uyulmamış olması, o kanunun herhalde
iptaline neden olmayıp ancak kanunun geçerliliğini etkileyecek ve Meclislerin
iradelerini zedeleyecek kadar ağır olanları iptal nedenini oluşturabilecektir.
Mahkememizin Ötedenberi süre gelen görüş ve uygulamaları da bu yoldadır. Buna
bir örnek vermek gerekirse: Anayasa Mahkemesinin 16/11/1965 gün. Esas: 1964/56,
Karar: 1965/59 sayılı kararında şöyle denilmiştir:
"İçtüzük
hükümleri genellikle şekle ait kurallardır. Bu hükümler içinde yasama
meclislerince verilen bir kararın sıhhati üzerinde etkili olabilecek nitelik
taşıyanlar bulunduğu gibi bu derece önemli olmayanlar da vardır. Birinci
Katagoriye girenlere aykırılığın iptal nedeni teşkil edeceği, buna karşılık
öteki kurallarına riayetsizliğin iptali gerektirmiyeceği kabul edilmelidir.
Anayasa'da gösterilmeyen ve yalnız içtüzüklerde bulunan şekil kuralları
arasında bu ayırımı yapmak Anayasa'nın maksadına uygun düşer. Zira
içtüzüklerdeki şekil kurallarına aşırı bağlılık yasama meclislerinin
çalışmalarını lüzumsuz yere aksatır. Doktirinde de bu yolda ayırımı destekleyen
görüşler vardır. Millet Meclisi Anayasa Komisyonu 44 sayılı Kanuna ait
raporunda yasama meclislerinin kanunun görüşülmesinde ve kabulünde içtüzük
hükümlerine uyup uymadıklarını kontrol bakımından mahkemelerin ihtiyatlı ve
ölçülü davranmaları lüzumlu olduğu ve Anayasa'nın koyduğu şekil şartlarından
farklı olarak içtüzükteki şekil şartlarının hepsinin mutlak butlanı
gerektirmiyeceği belirtilmiştir. Komisyonun bu kanısı Anayasa'nın maksadı ve
bilimsel görüşlerle bağdaşmaktadır." (Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi,
sayı 3 sayfa : 284).
Demek
oluyor ki; Millet Meclisinin Esas İçtüzüğü yapılıncaya kadar uygulanmış ve
sonradan yürürlükten kaldırılmış olan eski içtüzüğün bazı kararlarına uyulmamış
olması herhalde kanunun iptalini gerektirmiyecek ve ancak kanunun geçerliliğini
etkileyecek ve meclislerin iradelerini zedeleyecek derecede Önemli ve ağır
olanları iptal nedeni sayılabilecektir. Olayda ise geçici Komisyon Başkanının
söz konusu önergesi Millet Meclisi Genel Kurulunda okunmuş, üzerinde konuşma
açılmış ve hiçbir üye tarafından itiraza uğramadığı anlaşılmış ve Millet
Meclisi Genel Kurulunun serbest irade ve oyu ile benimsenerek kabul edilmiş
olması itibariyle artık burada Millet Meclisinin iradesini zedeleyen ve bu
nedenle kanunun geçerliliğini etkileyen bir durum mevcut değildir. Böyle olunca
da bu nedenin kanunun iptalini gerektirmediği açıktır.
Diğer
yandan; bu kanun tasarısının Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında haklarında
değiştirge önergesi verilmemiş olan maddeler üzerinde esasen hiçbir
Milletvekilinin söz isteyip konuşma gereği duymadığı da anlaşılmaktadır.
II-
Yukarıda da açıklandığı gibi Toprak ve Tarım Reformu Kanunu tasarısının Millet
Meclisinde görüşülmesi sırasında geçici olarak uygulanmış olan eski içtüzük
(dahili nizamname) l Eylül 1973 tarihinde yürürlükten kalkmış ve yerine Millet
Meclisinin yeni içtüzüğü yürürlüğe konmuştur. Millet Meclisi yeni içtüzüğü,
eski dahili nizamnamenin birçok kurallarını değiştirmiş ve bu arada kanun
teklif ve tasarılarının iki defa değil yalnız bir kez görüşülmesi usulü kabul
edilmiş, verilecek değiştirge önergeleri hakkında da esaslı kayıtlamalar ve
sınırlamalar getirilmiştir. Bu husus dahi, eski içtüzüğün söz konusu şekil
kurallarının, Toprak ve Tarım Reformu Kanunu gibi çıkarılması Anayasa emri olan
önemli bir kanunun iptaline yol açabilecek bir nitelik taşımadığını ayrıca
göstermektedir.
III-
Davacı parti Meclis Grubu tarafından önesürülen iptal nedenlerinin hepsinin
ayrı ayrı incelenip karara bağlanması gerekirken böyle yapılmıyarak bu iddialardan
yalnız bir bölümü incelenip karara bağlanmış ve bu arada bir biçim kuralına
uyulmadığı nedeniyle kanunun tümünün iptaline karar verilmesi üzerine inceleme
bu noktada kesilmiş böylece öteki iddialar incelemesiz ve yanıtsız kalmıştır.
IV-
Yukarıda yazılı nedenlerden dolayı çoğunlukla verilmiş olan iptal kararına
karşı bulunmaktayız.
|
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Fahrettin
Uluç
|
KARŞIOY
YAZISI
l-
Bu dosyanın konusu olan iptal davası, yukarıki kararın l sayılı bölümündeki
dilekçe metninde de görüldüğü gibi, 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanun
tasarısının yasalaşması sırasında, yasama meclislerinin görüşme yöntemlerine,
toplanma ve karar yeter sayılarına ilişkin Anayasa ve içtüzük hükümlerine
riayet edilmemek suretiyle Anayasa'ya aykırılık yaratıldığı ve bu aykırılık
nedenlerinin esasa müessir bulunduğu gerekçesine dayandırılmıştır. Bu bakımdan
raportörce hazırlanarak 14/1/1975 gününde dağıtılmış bulunan raporda, işin
esası, Anayasa ve İçtüzüğün sadece biçim kuralları açısından incelenmiştir. Her
ne kadar 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkındaki Kanunun 28. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi, sadece
istem ile bağlı olup davacının öne sürdüğü gerekçeye dayanmaya mecbur olmadığı
gibi başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebileceğinden, biçim
yönüne ilişkin gerekçe ile açılan bir iptal davasının, esas yönüne ilişkin
gerekçelerle de karara bağlanması, Anayasa Mahkemesince ötedenberi
sürdürülmekte olan bir uygulamadır ve bu nedenle de ilke olarak, esasa ilişkin
raporlar, hem biçim, hem de esas yönünden yapılan incelemelerin tümünü kapsar
şekilde hazırlanmaktadır.
Ancak
raporların hazırlanması yöntemine ilişkin bu uygulamanın geçerli neden bulunan
hallerde duruma uygun işlem yapılmasını önliyecek ölçüde bağlayıcı bir niteliği
olmadığını da düşünmek gerekir.
Sorunun
bu bakımdan ele alınması aşağıdaki sonuçlara varılmasını gerekli kılmaktadır.
Bugünkü
gündeme alınmış bulunan raporun sadece biçim yönünden yapılan incelemeleri
yansıtması bu toplantıda görüşülmesini engelleyici bir neden olarak kabul
edilemez. Çünkü bu raporun incelenmesine hemen başlanması, gerekli görülüyorsa,
esas yönünden ayrıca ek rapor hazırlattırılarak incelemenin sürdürülmesine
engel değildir.
Kaldı
ki olayın özelliği açısından bu yolun tutulmasında da yarar vardır. Çünkü bu
işe ilişkin iptal davası 13/10/1973 gününde açılmıştır. Görülen bazı
eksiklikler davacıya tamamlattırıldıktan sonra 4/12/973 gününde işin ilk
incelenmesi yapılarak esasın incelenmesine karar verilmiştir. İşin esasının
biçim yönünden incelenmesine ilişkin rapor, yukarıda da denildiği gibi, gibi,
14/1/1975 gününde dağıtılmıştır. Çeşitli günlerde gündeme giren bu raporun
incelenmesi ancak, bu gün, yani 18/11/1975 de ele alınabilmiştir.
Görüldüğü
gibi davanın açılışından bu yana iki seneyi aşkın bir süre geçmiş ve bu süre
içinde Anayasa'ya aykırılığı tartışma konusu olan bir kanun uygulana^elmiş
bunun için Devlet Bütçesinden büyük paralar harcanmakta bulunmuştur. Bu açıdan
hiç değilse işin biçim yönünden inceleme evresinin bir an evvel
sonuçlandırılması yararlı olur. Çünkü eldeki rapor üzerinde yapılacak inceleme
sonunda esas yönünden incelemeye gereksinme duyabileceği gibi buna gerek
kalmadan işin biçim yönünden sonuçlandırılması olasılığı da vardır. Bu takdirde
dava, gereksiz yere uzatılmış ve sayılan sakıncalar devam ettirilmiş olacaktır.
Bu
nedenlerle işin esasının sadece biçim yönünden incelenmesi sonucunda hazırlanan
eldeki rapor üzerinde incelemeye başlanması gerektiğinden bu incelemeyi esas
yönünden hazırlanacak rapora erteliyen karara karşıyım.
2-
Toprak ve Tarım Reformu kanun tasarısı, Millet Meclisinde öncelik ve ivedilik
yöntemleri uygulanarak görüşülmüş ve kabul edilmiştir.
Kanunun
görüşüldüğü tarihte yürürlükte bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Dahili
Nizamnamesinin 70.-73. ve 74.-75. maddeleri (İvedilik) ve (Öncelik)
yöntemlerini düzenlemektedir: Bu maddelerde, her iki yönteme başvurulabilmesi
için, istemin yazılı olması ve bu istemi haklı gösterecek bir nedenin ve
gerekçenin gösterilmiş bulunması koşulları yer almaktadır. Bunlara uymayan
istemlerin işleme konulmaması, işlem görenlerin de geçersiz sayılması, söz
konusu kuralların doğal sonucu sayılmalıdır.
Bu
tasarıya ilişkin komisyon raporlarında (Öncelik) ve (ivedilik) yöntemlerine
başvurulması için öne sürülen nedenler, tasarının acelelik yöntemlerle değil,
aksine olağan usullerle görüşülmesini zorunlu kılıcı niteliktedir.
Bu
konuya ilişkin ayrıntılı düşüncelerim, Anayasa Mahkemesinin 17/10/1972 günlü,
1972/1649 sayılı, 26/3/1974 günlü, 1973/32-1974/11 sayılı; 21/5/1974 günlü,
1974/8-19 sayılı; 15/7/1974 günlü, 1974/12-32 sayılı karârlarına ilişkin
karşıoy yazılarımda yeterince açıklanmış olduğundan burada yinelenmelerine
gerek duyulmamıştır. (Resmi Gazete'ler: 1/3/1973, Sayı: 14463 - S: 252 - 253;
21/6/1974, Sayı: 14922 - S: 8 - 9; 4/8/1974, sayı 14966 - S : 7 - 8,
12/12/1974, sayı: 15090- S : 7)
Bu
nedenlerle söz konusu kanun tasarısı, Millet Meclisinde uygulanan görüşme
yöntemi açısından İçtüzüğün, yasaların sağlığına ilişkin hükümlerine ve
dolayısiyle Anayasa'nın 85. maddesi kuralına aykırı biçimde yasalaşmış
olduğundan Anayasa'ya aykırı duruma girmiştir.
Ancak
yukarıda işaret edilen 1974/8-19 ve 1974/12-32 sayılı kararlara ilişkin karşıoy
yazılarımda da belirtildiği gibi Millet Meclisinin l Eylül 1973 gününde
yürürlüğe giren yeni içtüzüğü ile kanunların iki defa görüşülmesi usulü terk
olunduğundan o tarihtenberi (ivedilik) yöntemi de kaldırılmış bulunmaktadır. Bu
yüzden eski içtüzüğün (İvedilik) konusundaki hükümlerine aykırılık nedenine
dayandırılacak bir iptal kararı sonucunda kanunun Millet Meclisinde yeniden ele
alınması halinde tek görüşme yöntemi ile yasalaşacağından bugün için bu yönden
iptal karan verilmesinde hukuki yarar kalmamıştır. Çoğunluk görüşünün sonucuna
bu nedenle katılmaktayım.
"Öncelik"
yöntemi açısından ise böyle bir durum söz konusu değildir. Bu bakımdan ve
yukarıda belirtilen Anayasa'ya aykırılık nedeniyle kanunun biçim yönünden
iptaline karar verilmesi gerektiğinden kararın bu konuya ilişkin bölümüne
katılmıyorum.
3-
Yukarıki karar içinde de belirtildiği gibi Millet Meclisinin 124. Birleşiminde
tasarının 39. maddesinin görüşülmesine geçildiğinde beş Milletvekili ayağa
kalkarak yoklama yapılmasını istemiştir. O zaman yürürlükte olan Dahili
Nizamnamenin 81. maddesine göre bu istek üzerine Başkanlığın derhal yoklamaya geçmesi
zorunludur, içtüzük bu konuda Başkanlığa takdir hakkı tanımadığı gibi
Milletvekillerine de bu isteği tartışma hakkı tanımamıştır. Bir saat önce
yapılmış olan yoklamada 240 Milletvekilinin bulunduğu öne sürülerek bir saat
sonra da aynı sayının varlığı savunulamaz. Esasen Millet Meclisinin 226 olan
toplanma yeter sayısına karsı, 14 sayılık bir farkı gösteren, 240 sayısı, bir
saat içinde kaybolamayacak çoklukta bir sayı da değildir, çoğunluğun yitirilmiş
olması her an olanak içindedir.
Bu
durumdan şu sonucun çıkartılması gereklidir:
Kararda
da kabul edildiği gibi ortada açık bir içtüzük ihlâli vardır. Bu eylem
sonucunda Millet Meclisinde yeter sayının var olup olmadığının saptanması
önlenmiş ve bu arada görüşülüp oylanan 39. ve 40. maddelerin kabulü için Millet
Meclisi irâdesinin oluşup oluşmadığı belirsiz ve kuşkulu bir duruma
sokulmuştur. Yasalaşmalarında bu denli bir sakatlık bulunan söz konusu 39. ve
40. maddelerin, Anayasa'nın 85. maddesi karşısında geçerlilikleri
savunulamıyacağından ve bu açıdan Anayasa'ya aykırılıkları açık bulunduğundan
iptallerine karar verilmelidir.
Bu
nedenlerle kararın bu bölümüne de karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
19/10/1976 günlü, Esas; 1973/42, Karar: 1976/48 sayılı kararında Sayın
Başkanvekili Şevket Müftügil'in karşıoy yazısının (1) sayılı bölümüne
katılıyoruz.
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
19/7/1973
günlü, 14599 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1757 sayılı Toprak ve Tarım
Reformu Kanununun biçim yönünden iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin
19/10/1976 günlü, Esas: 1973/42, Karar: 1976/ 48 sayılı kararına katılmama
nedenlerim aşağıdadır:
I-
Türkiye'de uzun yıllardan beri sürüpgelen toprak dağılımı ve mülkiyeti
düzensizliklerinin fertler, aileler ve hatta topluluklar arasında yarattığı
huzursuzluklar, geçimsizlikler ve üzücü kıtal ve kangütme olayları ve ayrıca
memleketin belli bölgelerinde topraksız ve yoksul insanların arazi sahip ve
maliklerine toprakla bağlı olarak yaşadıkları ve en düşük düzeydeki bir geçim
ve boğaz tokluğu ile hayatlarını sürdürdükleri bir vakıadır ve bu kötü durum
sosyal yaşantıyı huzursuz kılmaktadır. Gerek Cumhuriyet idaresinde ve gerek
ondan önceki devrelerde hükümetler buna adaletli, modern devlet anlayışına ve
insan haklarına uygun tedbirler getirememiş, hükümetlerin her olumlu davranışı
çıkar çevrelerinin etkili baskıları ile ya hiç sonuçlanamamış veya yarım kalmıştır.
20.
asır Türkiye'sinde, bir tarafta geniş toprak ağaları ve sahipleri doğrudan
toprakla ilgilenmiyerek topraklarında çalıştırdıkları insanların emeği ile elde
ettikleri üstün seviyede varlıkları ile lüks ve debdebe içinde yaşarken diğer
tarafta sayılan sınırlı da olsa bir kısım vatandaşların yurtsuz ve mekansız
olarak ve üzerinde hayat sürdürdükleri toprak sahibinin mutlak irâdesine râm
olmaları ve bir kısmının da çok dar ve verimsiz topraklarda çabalamaları sosyal
düzeni bozucu bir manzara arz edegelmiştir.
İşte,
dava konusu 1757 sayılı Toprak Reformu Kanunu, kimi çevrelerin engellemelerine
rağmen 1961 Anayasa'sının 37. maddesinin Devlete önemli bir görev olarak
verdiği bir konu olmasına karşılık, bu Anayasa'nın kabulünden ancak 12 yıl
sonra çıkarılabilmiş 237 maddelik, memleketin sosyal yaşamında çok önemi olan
bir kanundur. Kanunun, bu konuda erişilmesi gerekli bir kısım ilkelerden ve
kurallardan yoksun olarak çıkmış bulunduğu da açıktır. Ancak, hiç
çıkarılmamasıyla öteden beri birikegelmiş huzursuzlukların, hatta Anayasa
nizamını tehlikeye sokacak önemde bir takım girişimlere neden olmuş bulunması
da gözönüne alındığında kanunun gerek biçim ve gerek özüne ilişkin
eksikliklerini bir iptal nedeni yapmaktansa bunları fırsat düştükçe düzeltmek
ve bu suretle geliştirmek ve olgunlaştırmak daha uygun olurdu kanısındayım.
II-
Yukarıda memleket çapındaki önemini belirtmeye çalıştığım bu kanunun Millet
Meclisinde görüşülmesi sırasında, geçici komisyon başkanının, tasarının sırf
bir an evvel kanunlaşması düşüncesiyle vermiş olduğu (l - Tümü üzerinde
görüşmeler bitinceye kadar, maddeler hakkında sayın üyelerce verilecek
değiştirge önergelerinin başkanlığa tevdiine, 2- Değiştirge önergeleri verilen
maddeler hakkında görüşmeler açılması, diğer maddelerin okunup oylanması)
biçimindeki Önergenin genel kurulda görüşülüp kabulü ve tasarının o suretle
görüşülmüş olması. Anayasa Mahkemesi çoğunluk oylarınca Millet Meclisinin
görüşme iradesinin sınırlanması biçiminde değerlendirilmiş ve bu husus iptal
nedeni sayılmış ve kanun toptan iptal edilmiştir.
Kanaatimce,
memleket realiteleri ve Anayasa'nın sosyal adalet ilkeleri tam bir şekilde
dikkate alınmadan verilmiş bulunan bu iptal kararının Anayasal kurallar
bakımından da isabetli olduğu savunulamaz. Çünkü :
Kanun
tasarı ve tekliflerinin Millet Meclisi Genel Kurulunda, içtüzüğün koyduğu
kurallara göre görüşüleceğinde kuşku olmamakla beraber, görüşmelerde her
içtüzük uyuşmazlığının bir iptal nedeni oluşturacağı kabul edilemez. Anayasa
Mahkemesinin bu konudaki görüş ve kabulünü belirten çeşitli kararları vardır,
bu karârlarda da açıklandığı üzere, içtüzüklerin biçime ilişkin tüm hükümleri
aynı önemde değildir. Bunlar arasında yasama meclisleri kararlarının
geçerliğine etkili olabilecek nitelik taşıyanlar bulunduğu gibi, bu nitelik derecesinde
olmayanlar da vardır. Meclisler kararlarının geçerliğine etkilileri bakımından
kaynağını Anayasa'dan almamış içtüzük kuralları arasında böyle bir ayırım
yapılması meclislerin çalışmalarını da aksatmaz. Ancak, bu içtüzük
kurallarından hangilerine uyulmamanın iptal nedeni sayılacağı hususu bu
kuralların önemine ve işin niteliğine göre çözülecek ve incelemeleri sırasında
Anayasa Mahkemesince değerlendirilip saptanacak bir konudur. Anayasa
Mahkemesinin bu değerlendirmeyi yaparken yalnız içtüzük hükümlerinin önem ve
niteliğini değil, ayrıca kendi görev ve yetki sınırlarını da gözönünde
bulundurması zorunludur. Çünkü, Anayasa'ya uygunluk denetiminin Anayasa'nın
yalnız biçim kurallarına inhisar ettirilebilen, işin özüne ilişme olanağı
bulunmayan hallerde Anayasa Mahkemesinin içtüzük kurallarım titizlikle
değerlendirip koruması, öz yönünden de denetim olanağı bulunan hallerde ise
daha geniş ve esnek davranması olağandır. 1757 sayılı Kanunun öz bakımından da
incelenmesi olanak içinde İdi.
Konunun
şu yukarıdaki nedenler açısından da ele alındığında memleketin çok uzun yıllar
süregelen bir derdini halletmek için çıkarılmış uzun ve önemli bir kanunun bir
kalemde iptal edilmiş olması, parlamentonun bugüne kadarki çalışma temposu da
gözönüne alındığında sosyal adalet ve memleket huzuru bakımlarından ilerde
giderilmesi güç sakıncalar ve boşluklar doğuracaktır.
III-
Millet Meclisi Geçici Komisyon Başkanının vermiş olduğu ve Genel Kurulca tasvip
gören önerge ile aslında milletvekillerinin tasan hakkındaki konuşma ve oy
verme iradelerinin kısıtlanmış olduğunun kabul edilmiş olması da nazaridir,
gerçek durumlarla bağdaşmamaktadır. Çünkü, tasarının görüşülme tutanaklarının
incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, tasarı daha önce komisyonlarda en geniş
biçimde ele alınıp eleştirildiği gibi, Genel Kurulda tümü üzerindeki
konuşmalara hiçbir sınır konmamıştır. Kimsenin sözü kesilmemiş, kanunun kabulü
bir oldu bittiye getirilmemiştir. Bir milletvekili bu sıralarda maddeler için
eleştiri ve önerilerini istediği şekilde açıklayabileceği gibi, önceden
dağıtılmış ve incelemelerine sunulmuş tasarının uygun görmedikleri kuralları ve
maddeleri için önerge vermek hakkına da sahiptiler. Böyle bir lüzumu derpiş
etmeyen milletvekilinin, kendi serbest iradesi ile genel kurulda kabul ettiği
önerge icabı hakkında önerge verilmemiş maddeler için konuşmadan oy kullanmış
olması, tasarının kanunlaşmasına ilişkin meclis kararının geçerliğine etkili
olabilecek nitelikte bir eksiklik değildir. Yukarıda bahis konusu edilen ve
hakkında önerge verilmemiş maddeler için konuşma açılmadan oylanmaya ilişkin
olan önerge yüzünden genel kurulda söz hakkının kısıtlanmış, konuşamamış
olduğunu ileri süren bir milletvekili de çıkmamıştır. İlgili komisyonlarda her
yeriyle incelenerek genel kurula gelen ve komisyon raporlarıyla birlikte
üyelere dağıtılan kanunlardan geniş kapsamlı ve çok maddeli olanlarının genel
kurullarda görüşülmesi uzun zaman alacağı düşüncesiyle böyle önergelerle bir an
önce çıkarılması amacı ile vaki bu yolda davranış, memleketimizde parlamenter
çalışma hayatının bir zorunluğu olarak ortaya çıkmıştır. Memleket hayatında çok
önemli konulan kapsayan Medeni Kanun, Ticaret Kanunu gibi kimi kanunlar
parlamentodan bu biçimde görüşmelerle çıkarılmış bulunmaktadır. O halde Anayasa
Mahkemesinin de memleketin gerçeklerini ve parlamentonun durum ve tutumunu
gözönünde bulundurarak içtüzük hükümlerini bu açıdan ve geniş müsamaha içinde
değerlendirilmesi gerekir kanatindeyim. Tersine hareket, sonucu itibariyle
memlekete çok pahalıya malolmaktadır. Sert ve katı tutum ile bugüne kadar çok
değerli kanunlar bu içtüzük ihlalleri yüzünden iptal edilmiş ve bugüne kadar
yerleri doldurulamamıştır.
IV-
Her yasa, kapsadığı konularda memleketin, sosyal yaşantının veya bir kısım,
kişilerin gereksinmelerine çare bulması, onları düzenlemesi bakımından kendi
çapında önem taşır. Yukarıda da değindiğim gibi 1757 sayılı Toprak ve Tarım
Reformu Kanunu ise, Türkiye nüfusunun kırsal bölgelerde yaşayan % 70'şe yakın
bir çoğunluğunun ezeli dertlerine derman getirmek bakımından ve bu itibarla
memleket huzuru yönünden çok önemli bir kanun idi. Anayasa Mahkemesinin bu
kanunu Anayasa'ya uygunluk bakımından denetlerken yalnız Millet Meclisinde
verilmiş bir önerge bakımından iptal yoluna gitmeden, Cumhuriyet Senetosunda da
gördüğü işlemleri ve ayrıca özünü de incelemeli ve varacağı sonuçları yukarıda
işaret olunan açılardan toptan bir değerlendirmeye tabi tutmalı idi. Böyle
genişliğine bir inceleme yapılmadan kanunun toptan iptaline karar verilmiştir.
Yukarıda
açıkladığım nedenlerle çoğunluğun bu iptal kararına katılmadım.
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
19/10/1976 günlü, Esas: 1973/42, Karar: 1976/48 sayılı kararında Sayın
Baskanvekili Şevket Müftügül'ün karşıoy yazısının (1) sayılı bölümüne
katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Kanun
teklif ve tasarılarının meclislerde görüşülmesi sırasında içtüzüklerin herhangi
bir maddesine uyulmamış olması, Kanunun geçerliliğini ve meclislerin
iradelerini etkilemedikçe iptal edilmemesi gerekir.
Toprak
ve Tarım Reformu Kanunu tasarısı Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülürken
geçici Komisyon Başkanı tarafından verilen ve "değiştirge önergelerinin
tümü üzerindeki görüşmeler bitinceye kadar verilmesi ve değiştirge önergesi
verilmeyen maddelerin okunup oylanması" ile ilgili bulunan önergenin
Millet Meclisi Genel Kurulunda oylanarak kabul edilmiş olması bu konuda yeni
bir içtüzük değişikliği niteliğinde olduğundan bu kararın artık içtüzüğe ve
dolayısıyla Anayasa'ya aykırılığı sözkonusu olamayacağı gibi eski içtüzüğün bir
biçim kuralına uyulmamış olması da bu kanunun iptalini gerektirecek nitelikte
değildir.
Millet
Meclisi Genel Kurulunda söz konusu önerge okunup görüşülmüş, bu önergeye karşı
çıkan bulunmamış ve Meclis Üyelerinin serbest irade ve oylarıyla kabul edilmiş
olduğundan ortada Millet Meclisinin iradesini zedeleyecek ve Kanunun
geçerliliğini etkileyecek bir durumdan söz edilemiyeceği ve böylece de bu
kanunun iptali cihetine gidilemiyeceği düşüncesiyle çoğunluk kararına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Sayın
çoğunluğun, dava konusu kanunu sakat buluşunun belirgin nedeni, değiştirilmesi
önerilmeyen maddelerin, görüşmesiz oylanışıdır. Bu durumun, "yasa
koyucu'nun gerçek iradesini açıklamasını önlediğini" düşünmüşlerdir. Oysa,
Millet
Meclisinin "değiştirge önergeleri verilen maddeler üzerinde görüşme
açılmasına, diğer maddelerin okunup oylanmasına" karar verişi ve kararını
değiştirmeyişi, görüş bildirme ve başkasının görüşünü öğrenme isteklisi
bulunmadığı gerçeğini yüze çıkarır. Buna karşın yasa koyucu'nun iradesini
açıklayamadığı iddiası ise, dayanaksız kalır.
Sayın
çoğunluk kararına, bazı bölümlerde, katılamayışım bundandır.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|