ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1974/39
Karar Sayısı:1974/51
Karar tarihi:28/11/1974
Resmi Gazete tarih/sayı:29.1.1975/15133
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme: Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi,
İtirazın
konusu : Resmî Gazete'nin 18/5/1974 günlü, 14890 mükerrer sayılı nüshasında
yayımlanan Cumhuriyetin 50. Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı
hakkındaki 15/5/1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendinin
Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrası ile 12. maddesine aykırı olduğu
mahkemece öne sürülmüştür.
I-
OLAY :
15
yaşından küçük bir kız çocuğunu rızası ile alıkoymak ve rızası ile ırzına
geçmekten sanık hakkındaki Kızılcahamam Sorgu Hâkimliğince Türk Ceza Kanununun
414/1, 80, 417, 418/2, 430/2. maddeleri uyarınca son soruşturmanın açılmasına
karar verilerek dosyanın gönderildiği Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılmakta
olan duruşma sırasında Cumhuriyet Savcısının, sanık hakkında uygulanacak olan
1803 sayılı Af Kanununun 2. maddesinin (B) bendinin gerek biçim ve gerek esas
yönünden Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmesi üzerine Mahkemece bu iddia
ciddi görülerek dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
III-
YASA METİNLERİ :
A)
İtiraz konuşu Yasa Kuralları,
l-
1803 sayılı Af Kanununun Anayasaya aykırılığı öne sürülen 2. maddesinin B bendi
şöyledir :
"B)
Türk Ceza Kanununun 202, 203, 205, 206, 207, 208, 209, 210 212, 213, 214, 21.5,
216, 217, 218, 219, 403 üncü maddeleriyle 404 üncü maddesinin l inci bendinde
ve 406, 407, 414/1, 415, 416/2, - 3 491, 492, 493, 495, 496, 497, 498, 499,
500, 503 ve 510 uncu maddeleriyle Askeri Ceza Kanununun 131. ve 132 nci
maddelerinde gösterilen suçları işleyenler hakkında ilgili maddede öngörülen
devlet zararı önceden ödenmek; tazminat hükümleri ise saklı kalmak şartı ile bu
maddenin (A) bendi hükmü uygulanır."
Bu
bendin göndermede bulunduğu maddenin (A) bendi ise;
"Türk
Ceza Kanununun 127, 128, 129, 131, 132, 133 üncü maddelerinde, 135 inci
maddesinin ikinci bendinde, 136, 137, 138, 139 uncu maddelerinde, 146 nci
maddesinin üçüncü fıkrasında, 148 inci maddesinde, 149 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında, 150, 152, 156, 157, 168, 171, 172 ve 384 üncü maddeleri ile Askerî
Ceza Kanununun 55, 56 ve 59 uncu maddelerinde yazılı suçlardan dolayı 5 yıl
veya daha az bir süre ile mahkûm olanların cezaları, fer'i ve mütemmim cezaları
ile ceza mahkûmiyetlerinin sonuçlarını da kapsamak üzere af edilmiştir.
Yukarıda
yazılı suçlardan dolayı beş yıldan fazla süre ile mahkûm edilenlerin hürriyeti
bağlayıcı cezalarının beş yılı ye para cezalarının tamamı affedilmiştir."
şeklindedir.
2-
İlgili yasa kuralları :
Türk
Ceza Kanununun 414. maddesi de şöyledir:
"Madde
414- Her kim 15 yaşını bitirmeyen bir küçüğün ırzına geçerse beş seneden aşağı
olmamak üzere ağır hapis cezası ile mahkûm olur.
Eğer,
fiil, cebir ve şiddet veya tehdit kullanılmak suretiyle veya akıl veya beden
hastalığından veya failin fiilinden başka bir sebepten dolayı veya failin
kullandığı hileli vasıtalarla fiile mukavemet edemiyecek bir halde bulunan bir
küçüğe karşı işlenmiş olursa ağır hapis cezası on seneden aşağı olamaz."
B)
Dayanılan Anayasa kuralları :
1803
sayılı Af Kanununun 2. maddesinin (B) bendinin Anayasaya aykırı olduğu
iddiasını desteklemek üzere ileri sürülen Anayasanın 92. maddesinin beşinci
fıkrası ile 12. maddesi şöyledir :
"Madde
92/5- Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse, her iki
meclisin ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir karma
komisyon kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine sunulur.
Millet Meclisi, Karma Komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce
kendisince hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek
zorundadır. Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul
edilmiş olan madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini
benimsemesi için üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde
açık oya başvurulur."
"Madde
12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, fesefi inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiç
bir kişiye, aileye, zümreye veya-sınıfa imtiyaz tanınamaz."
IV-
İLK İNCELEME :
l-
Anayasa Mahkemesi, Muhittin Taylan, Kani Vrana, Kemal Berkem, İhsan Ecemiş,
Ahmet Akar, Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün, Lûtfi
Ömerbaş, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Şevket Müftügil, Nihat O.
Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'ndan kurulu olarak 24/9/1974 gününde
toplanmış ve içtüzüğün 15. maddesi uyarınca gerekli ilk incelemeyi yaparak
aşağıdaki sorunlar üzerinde durmuştur:
a)
Anayasa Mahkemesinin itirazı incelemeye görevli ve yetkili olup olmadığı sorunu
:
İtiraz
konusu, kimi suç ve cezaların affına ilişkin bir yasanın belli bir hükmü
bulunması dolayısiyle, Anayasa Mahkemesinin, Anayasaya uygunluk denetimine
bağlı yasama belgelerinin hangileri olabileceği hakkındaki yerleşmiş görüşünden
burada söz etmek yerinde olacaktır :
Anayasanın
değişik 147. maddesinin 1. fıkrası ve değişik 64. maddesinin son fıkrası
kurallarına göre Anayasa Mahkemesinin Anayasaya uygunluk denetimi görev ve
yetkisine kanunlar, kanun hükmündeki kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzükleri ve Anayasa değişiklikleri girmektedir. Bunlardan yalnız Anayasa
değişiklikleri yönünden yetki, değişikliğin Anayasada gösterilen biçim
koşullarına uygunluğunu denetleme ile sınırlanmış bulunmaktadır. Anayasa Koyucu
burada "Kanun" sözcüğünü salt ve geniş biçimde, başka bir deyimle
gerçek anlamda kanun ile biçimsel anlamda kanun arasında bir ayrım yapmaksızın,
tüm kapsamiyle kullanılmıştır.
Öte
yandan, yine Anayasa Koyucunun, kimi kanunları Anayasaya uygunluk denetiminden
ayrık tutmayı dilediğinde, bunu açıkça belirleme yolunu seçtiği de bir
gerçektir. Anayasaca kanun önünde sayılan "usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası antlaşmalar" da (Madde : 65/son fıkra), 153. maddede
açıklanan kanunlarda ve kanun kurallarında ve 27 Mayıs 1960-6/1/1961 günleri
arasında çıkarılan kanunlarda (Geçici madde : 4, 3. fıkra) olduğu gibi.
Burada
esas sorun, Anayasa kurallarına göre, Türkiye Büyük Millet Meclisinin genel ve
özel af ilân etmek yetkisini kanunla mı, yoksa kararla mı kullanmakta oluşudur.
Anayasanın değişik 64. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve
yetkilerini genel olarak sayarken (birinci fıkra) : Kanun koymak, değiştirmek
ve kaldırmak; Devletin bütçe ve kesinhesap kanun taşanlarını görüşmek ve kabul
etmek; para basılmasına, genel ve özel af ilânına, mahkemelerce verilip
kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek, demektedir.
64.
maddenin birinci fıkrasında "para basılması, genel ve özel af ilânı,
mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesi"
konularında, bu fıkranın üst yanında olduğu gibi "kanun koymak" veya
"kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek" deyimleri yerine
"karar vermek" ten söz edilmesini, aynı deyimi tekrardan kaçınmak
kaygısından doğan üslûp özelliğine bağlamak ve buradaki "karar verme"
deyiminin, her yasama tasarrufu bir kararla olacağına göre (Anayasa - Madde :
86/1) böyle bir anlamda kullanıldığını benimsemek, Anayasanın birbirini tamamlayan
veya açıklığa kavuşturan hükümlerinin belirlediği düzenleme biçimine uygun
düşer.
Çünkü,
genel ve özel af ilânı yetkisinin kullanılması bir kanun değil sadece bir karar
konusu olacaksa, böyle bir karar, niteliğine göre, ancak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Birleşik Toplantısında alınabilir. Oysa Anayasa, Millet Meclisinin
ve C. Senatosunun birleşik olarak toplanması gerekli gördüğü hallerde, bunu
açık bir kural olarak belirleme yoluna gitmiştir. Cumhurbaşkanının seçimi
(Madde: 95), Cumhurbaşkanının vatan hainliğinden dolayı suçlandırılması (Madde
: 99), Meclis soruşturması ve Yüce Divana sevk (Madde : 90), savaş hali ilânı
ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı
Silâhlı Kuvvetlerinin Türkiye'de bulunmasına izin verme (Madde : 66),
Sıkıyönetim ilânının onanması ve sıkıyönetimin uzatılması (Değişik Madde :
124), Bakanlar Kurulunun Üniversitelilerin idaresine elkoyma kararının onanması
(Değişik madde : 120) konulan böylece düzenlenmiş ve ilk beş kümeye giren
kararların alınmasına ilişkin ayrıntılı işlemler Türkiye Büyük Millet Meclisi
içtüzüğünün: ikinci, üçüncü, dördüncü kısımlarında gösterilmiştir. Genel ve
özel af ilânı konusunda bunlara benzer herhangi bir hüküm ne Anayasada ne de
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde yer almış değildir.
Kaldı
ki, "Genel ve özel af ilânı" konusu ötedenberi kanunlarla
düzenlenmekte, Anayasa Mahkemesi de bunları, 147. maddedeki "Kanun"
deyiminin kapsamı içinde görmekte ve Anayasa'ya uygunluk denetimlerini böylece
yapmaktadır. "Bazı Suç ve Cezaların Affı" hakkındaki 3/8/1966 günlü,
780 sayılı Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasına ilişkin 21/2/1968 günlü.
Esas : 1966/27, Karar : 1968/8 sayılı (24/12/1969 günlü, 13382 sayılı Resmî
Gazete - Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, Sayı: 7, Sh : 3/18), "Bolu
ilinin Mengen ilçesi Pazarköyü nüfusuna kayıtlı Ali oğlu Hayriye'den doğma,
1341 doğumlu Hayrettin Hami Demiralp'in Cezalarının Affı" hakkındaki
10/1/1966 günlü, 709 sayılı Kanuna ilişkin 19/12/1966 günlü, 1966/7-46 sayılı
(29/1/1968 günlü, 12812 sayılı ve 7/2/1968 günlü 12820- sayılı Resmî Gazeteler
- Anayasa Mahkemesi Karârlar Dergisi, Sayı; 5, Sh: 21/43) kararlar bu oturmuş
uygulamaya örnek olarak gösterilebilir.
Aynı
nitelikteki son uygulama, Resmî Gazete'nin 12/7/1974 günlü 14943 sayılı
nüshasında yayınlanan 2/7/1974 günlü, 1974/19-31 sayılı kararımızla 15/5/1974
günlü, 1803 sayılı "Cumhuriyetin 50 nci Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve
Cezaların Affı Hakkında" Kanunun 5. maddesinin (A) bendinin iptali
konusunda yapılmış bulunmaktadır.
Özetleyecek
olursak; bir kuralı itiraz konusu yapılan 1803 sayılı Yasa, Anayasa'nın değişik
147. maddesindeki "Kanun" deyiminin kapsamına girmektedir;
Anayasa'nın Anayasaya uygunluk denetimi dışında bıraktığı yasalardan da
değildir ve şu duruma göre, itiraz yoliyle gelen bu işe bakmanın Anayasa
Mahkemesinin görevi içinde bulunduğu ortadadır.
b)
Esasın incelenmesinin sınırlanması sorunu :
Mahkemenin
görmekte olduğu davada sanık hakkında uygulanması öngörülen yasa maddelerinden
sadece Türk Ceza Kanununun 414. maddesinin birinci fıkrası 1803 sayılı Kanunun
2. maddesinin (B) bendinde gösterilmiş. Mahkemece yalnız bu hüküm yönünden (B)
bendinin Anayasaya aykırılığı itirazı yapılmış ve yine (B) bendinin ayın hüküm
bakımından uygulanması gerekmiş bulunması nedeniyle, Anayasa Mahkemesi işin
esasını, ancak (B) bendinin Türk Ceza Kanununun 414. maddesinin birinci fıkrası
ile sınırlı olarak inceleyebilir:
Nihat
O. Akçakayalıoğlu uygulanacak kanun hükmü olması nedeniyle (B) bendinin tümü
yönünden incelenmesi gerektiği karşı oyunda bulunmuştur.
2-
İlk inceleme evresinde yukarıda açıklanan sorunların incelenmesi sonunda:
a)
Dosyanın eksiği bulunmadığına oybirliğiyle;
b)
İşin esasının 15/5/1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) işaretli
bendinin Türk Ceza Kanununun 414. maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak
incelenmesine Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun (B) bendinin tümünün incelenmesi
gerektiği yolundaki karşıoyuyla ve oyçokluğu ile;
Karar
verilmiştir.
V-
ESASIN İNCELENMESİ :
İtirazın
esasına ilişkin rapor, Mahkemenin gerekçesi, iptali istenen yasa kuralı,
Anayasaya aykırılık iddiasına dayanaklık eden ve konuyu ilgilendiren Anayasa
kuralları, bunlarla ilgili gerekçeler ve diğer yasama belgeleri okunduktan
sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
A)
Görev sorunu :
Bu
işte esasın incelenmesine başlanırken, ilk inceleme evresinde çözülmüş olan
görev sorununun esas inceleme evresinde yeniden görüşme ve karar konusu
yapılması istenmiştir.
Bu
kararın yukarıki bölümlerinde açıklandığı üzere, ilk inceleme sonunda işin
esasının incelenmesine 24/9/1974 gününde karar verilmiştir. Bu karara
katılmamış kimi üyeler yeniden görüşme isteğini ileri sürmüşlerdir.
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesinin dördüncü fıkrası kurallarına göre,
mahkemelerden itiraz yoliyle gelen işler dahî raportörler tarafından hemen
incelenerek, 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 27. maddesi hükümleri
karşısında bir eksiklikleri olup olmadığı bir raporla Başkanlığa bildirilir.
Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede, bazı eksiklikleri olduğu anlaşılan
işlerin diğer yönleri ve bu arada esası incelenmeksizin, tamamlanması için geri
çevrilmesine karar verilir.
Anayasa
Mahkemesince yapılan bu incelemenin kapsamına, ayrıca belirtilmese bile, diğer
konuların başında itiraz yoliyle gelen işin Anayasa Mahkemesinin görevine giren
bir konuya ilişkin olup olmadığının incelenip saptanması da girmektedir.
Nitekim, 44 sayılı Kanunun dördüncü kısmının ortak hükümleri arasında yer alan
42, maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin görevine girmeyen konulara ilişkin
dilekçeler görev yönünden reddedildiği gibi, Anayasa Mahkemesinin görevine
girmeyen konulara ilişkin itirazların dahi aynı yönden reddi gerekmektedir. Bu
itibarla, esasın incelenmesine ilişkin 24/9/1974 günlü kararda, ayrıca
açıklanmasa dahi, görev sorununun öncelikle çözüme ve sonuca bağlanmış
sayılması gerekeceğinden, konunun bu evrede yeniden görüşülüp bir karara
bağlanmasına yer olmadığı ortadadır.
Bu
sırada kimi üyeler ise, esasın incelenmesi evresinde görev yönünden yeniden
görüşme açılması için ileri sürülen bir istemin oylama konusu bile yapılmasına
yer ve olanak bulunmadığı düşüncesini savunduklarından, önce bu konuda yapılan
oylama sonunda, Kani Vrana, Ahmet Koçak, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Adil
Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun bu yoldaki bir
istemin esasen oylama konusu yapılamıyacağı yolundaki karşıoylariyle ve
oyçokluğu ile, sözü geçen istemin oylanabileceğine karar verilmiştir.
Bunun
üzerine yapılan oylamada, Anayasa Mahkemesinin itiraz yoliyle gelen bir işe
bakmakla görevli olup olmadığı sorununun ilk inceleme sonunda verilmiş bulunan
24/9/1974 günlü kararla çözülmüş sayılacağına ve bu nedenle yeniden görüşmeye
yer olmadığına Şahap Arıç, Halk Zarbun ve Ziya Önel'in görev sorununun
incelemenin bu evresinde de ele alınmasına ve karara bağlanmasına olanak
bulunduğu yolundaki karşıoylariyle ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
B)
İtiraz konusu kuralın Anayasaya aykırılığı sorunu:
l-
İtiraz konusu kuralın biçim yönünden Anayasaya aykırılığı sorunu :
İtirazla
ilgili davada Cumhuriyet Savcısının, sanık vekilinin tümüne katıldığı Anayasaya
aykırılık ileri sürmeleri hem biçim ve hem esas yönlerine ilişkin olduğu gibi
Mahkeme de bu ileri sürmeyi her iki yönden ciddî görerek itirazda bulunmuş ve
itirazının biçim yönüne ilişkin bölümünü. Anayasa Mahkemesinin, Resmî
Gazete'nin 12/7/1974 günlü 14943 sayılı nüshasında yayımlanmış bulunan 2/7/1974
günlü, 19/31 sayılı kararının (IV) sayılı "Esasın incelenmesi" bölümünün
(C) işaretli bendinde yer alan Anayasaya aykırılık sorununa ilişkin (1) sayılı
fıkrasının dava konusu kuralın biçim yönünden Anayasaya aykırılık sorunu
konusunda açıklanan nedenlerden (a) alt bendinde yer alan (uyuşmazlık konusu
maddelerin ayrı ayrı oylanmış) olmasına dayandırmış, diğer bir deyimle Anayasa
Mahkemesinin aynı neden hakkındaki görüş ve kanısına tüm katılmış
bulunmaktadır.
15/5/1974
günlü, 1803 sayılı Kanunun 5. maddesinin Anayasa Mahkemesinin sözü geçen kararı
ile iptal edilmiş bulunan (A) bendinin kanunlaşması ile ilgili olarak, Millet
Meclisinde Cumhuriyet Senatosundan gelen metnin benimsenmemesi ve bu yüzden
Karma Komisyonca da bir metnin hazırlanması üzerine yürütülen yasama işlemleri
arasında, bir yasa kuralını biçim yönünden Anayasaya aykırı kılabilecek başlıca
iki aksaklık göze çarpmış ve uyuşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmış,
bir de öteki metinlerin oylanmasına devam edilmeyerek yalnız Karma Komisyon
metninin oylanması ile yetinilmiş olmasına ilişkin işlemlerden oluşan bu
aksaklıklardan dolayı sözü geçen (A) bendinin iptaline karar verilmiştir.
a)
Uyuşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanması sorunu: 1803 sayılı Kanuna
ilişkin teklif Millet Meclisinden kanunun yürürlük gününü ve yürütecek mercii
belirten son iki maddesi de sayılmak üzere 24 madde olarak çıkmıştır.
Cumhuriyet Senatosu 6 ve 7. maddeleri olduğu gibi kabul etmiş, 8 ve 21.
maddeleri çıkarmış, 20. madde olarak yeni bir madde eklemiş ve öteki maddelerde
de ya madde sayısı veya maddenin içeriği yönünden değişiklik yaparak teklifi 23
maddeye indirmiştir. 6 ve 7. maddeler Cumhuriyet Senatosunca da kabul
edildiğine göre bu maddeler kesinleşmiştir. Bunların dışında kalan ve
Cumhuriyet Senatosunca değiştirilmiş olan maddeleri benimsemiyen Millet
Meclisi, Karma Komisyonunun Cumhuriyet Senatosundan ve Millet Meclisinden
seçilecek sekizer üyeden oluşmasına 7/5/1974 günlü 71. birleşiminde karar
verilmiştir. (Millet Meclisi Tutanak Dergisi Dönem 4. Cilt 3. Toplantı l,
7/5/1974 günlü 71. Birleşim, Sahife: 368-386) Böylece Anayasa'nın 92. maddesinin
beşinci fıkrası işlemeye başlamıştır.
Karma
Komisyonca Millet Meclisinde benimsenmeyen maddelere ilişkin olarak 11/5/1974
günlü rapor düzenlenmiştir. Şu durumda ortada üç metin mevcut bulunmaktadır.
Millet Meclisi, Anayasa'nın 92 .maddesinin beşinci fıkrası uyarınca Karma
Komisyonca, Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince hazırlanmış olan
metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır. Millet Meclisinde
uyuşmazlık konusu maddeler ayrı ayrı görüşülerek oylanmıştır. 2. madde de ayni
suretle oylanmış, Önce Karma Komisyonun kabul ettiği 2. maddenin metni oya
konulmuş kabul edilmemiş, sonra Cumhuriyet Senatosunun metni oya sunulmuş kabul
edilmemiş, daha sonra Millet Meclisinin, metni oya sunularak kabul edilmiştir.
(Millet Meclisi Tutanak Dergisi Dönem : 4, Cilt; 3, Toplantı: l, 14/5/1974
günlü 74. Birleşim, Sahife : 560-562)
Millet
Meclisinde en son yapılan bu oylamanın Anayasaya aykırı olup olmadığı sorununun
çözülebilmesi için bu konudaki Anayasa hükmünü gözönünde tutmak gerekir. Anayasa'nın
92. maddesinin beşinci fıkrası şöyledir:
"Millet
Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse, her iki meclisin
ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir karma komisyon
kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine sunulur. Mîllet
Meclisi, Karma Komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince
hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır.
Cumhuriyet Senatosunda üye tam sayısının şali çoğunluğu ile kabul edilmiş olan
madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi için
üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu takdirde açık oya
başvurulur."
Burada
"metin" ve "olduğu gibi" deyimleri üzerinde durmak gerekir.
Her zaman her yerde kullanılan bir söz olan "olduğu gibi" nin
"değiştirilmeksizin" anlamına geldiği açıktır. "Metin"
sözcüğüne gelince bu da, hukuksal bir kavram değildir. Sözcüklerce; "bir
yazıyı, biçim, anlatış ve noktalama özellikleriyle birlikte oluşturan
sözcüklerin topu" olarak tanımlanır. Görülüyor ki sözcüklerin bu yolda
oluşturdukları yazıdan ancak metin diye söz edilebilecektir. Anlatış kolaylığı
bakımından incelenen konuya uygulandıkta yazı, bir madde veya değiştirilmiş
maddelerin veya konun teklifinin tümü olduğuna göre "metin" deyiminin
kap" samı veya içeriği de değişecek ve deyim ayrı ayrı anlamlara
gelecektir. Anayasa koyucunun 92. maddenin beşinci fıkrasında deyimi hangi
anlam ve kavramda kullanıldığını saptayabilmek için fıkra içindeki öteki deyişlerden,
bir de bu fıkranın getirdiği düzenleme ile güdülen erekleri yararlanılmasında
zorunluk vardır.
92.
maddenin beşinci fıkrası ile öngörülen düzen kanun tasarı ve teklifleri
dolayısiyle Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu arasında çıkan uyuşmazlıkları
Millet Meclisinde kestirme, kesin, bitirici ve artık dönülmez bir biçimde
sonuca erdirmek, başka deyimle kestirip atmak ereğini güttüğüne göre burada
kanun tasarı ve tekliflerinin iki yasama meclisinin üzerinde uyuşmuş oldukları
kuralları artık söz konusu olamaz. Öyle ise bir kanun tasarı veya teklifinin
ancak bir bölümünün üzerinde uyuşmazlık varsa beşinci fıkrada geçen,
"metin" deyiminin tasarı veya teklifin tümünü kapsaması
düşünülemiyecektir. "Metin" deyiminin uyuşmazlık konusu maddelerin
birini mi yoksa bir bütün olarak bunların tümünü mü anlattığı konusuna gelince,
yine birinci fıkradaki "Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt
çoğunluğu ile kabul edilmiş madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi
ilk metnini benimsemesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu
gereklidir." kuralındaki anlatış biçimi bu konuda kuşkuya yer
bırakmamaktadır. Burada çoğul olarak kullanılan "madde
değişiklikleri" ne karşılık" Millet Meclisinin kendi ilk
metnini" denilmiş bulunması beşinci fıkrada geçen "metin"
sözcüğünün bir bütün olarak "madde değişiklikleri" nin tümünü
kapsayın karşıladığını kesinlikle anlatmağa yeterlidir. Demek ki, beşinci
fıkradaki "metin" sözcüğünden Cumhuriyet Senatosu ile Millet Meclisi
arasındaki anlaşmazlık konusu yalnız bir madde ise tek bir maddeyi, birkaç
madde ise bir bütün olarak o maddelerin tümünü, tasarı veya teklifin tamamı
uyuşmazlık konusu ise o tasarı veya teklifin tamamım anlamak gerekecektir.
"Metin"
deyimi böylece açıklığa kavuştuktan sonra, beşinci fıkradaki "Millet
Meclisi, karma komisyonunca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce
kendisince hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi, kabul etmek
zorundadır" kuralı yer aldığına göre üç metnin her birindeki anlaşmazlık
konusu maddelerin ayrı ayrı ve tek tek değil, her metnin bölünmeksizin,
parçalanmaksızın, bir bütün olarak oylanması ve kabul edilmesi gerektiği ve
tersine davranışın Anayasa ile çelişeceği gerçeği kendiliğinden ortaya çıkar.
"Olduğu gibi" deyiminin bir anlamı ve Anayasa koyucunun bu, deyimle
verdiği yönergenin bir yönü de budur. Kaldı ki, maddelerin tek tek, ayrı ayrı
oylanarak kabul edilmesinin Millet Meclisinin sonuçta "üç metnin karması
olan dördüncü bir metni benimsemesine yol açması her zaman, olasılık içindedir
ve böylece bir sonucun Anayasanın Millet Meclisine "Karma Komisyonca,
Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince hazırlanmış metinlerden birini
olduğu gibi kabul etmek" ten başka yol tanımıyan açık buyruğuna tüm aykırı
düşeceği ortadadır.
Öte
yandan kanun teklif ve tasarıları, yasama meclislerinin içtüzükleri uyarınca.
Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu komisyonlarında ve Genel Kurullarında
tümü üzerinde ve maddeler üzerinde görüşülme evrelerini önceden geçirirler.
Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasında bu evrelere yeniden dönülmesini
öngören veya bu yolda yorumlanabilecek olan bir kural veya yönerge yoktur.
Fıkra, yukarıda da değinildiği gibi bütün bu evrelerden geçen bir kanun teklifi
veya tasarısı dolayısıyla iki meclis arasında çıkan anlaşmazlığı kestirip atmak
ve tasan veya teklifi iki meclis arasında yeni gidiş gelişlere ve daha çok
gecikmeye yo! açmadan kanunlaştırmak üzere özel ve sınırlı, bir düzenleme
getirmiş ve bu erekle de Millet Meclisini bir zorunluluk, üç metinden birini
her halde olduğu gibi kabul edip işi süratle bitirmek yükümü altına sokmuştur.
Metinleri oluşturan maddelerin ayrı ayrı oylanmasına bu bakımdan da olanak
yoktur.
Millet
Meclisi tutanak dergisine göre 1803 sayılı Kanuna ilişkin teklif ile ilgili
bulunan ve Cumhuriyet Senatosu ile Millet Meclisi arasında uyuşmazlık konusu
olan maddeler ise Millet Meclisinde ayrı ayrı oylanmıştır. Bu tutum yukarda
açıklandığı üzere 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendini biçim yönünden
Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasına aykırı kılar ve iptalini
gerektirir.
Ancak,
24/9/1974 günlü sınırlama kararı uyarınca, 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin
(B) bendini yalnız Mahkemenin elindeki davada uygulama durumunda olduğu Türk
Ceza Kanununun 414. maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak iptaline
karar verilmelidir.
Muhittin
Gürün ve Nihat O. Akçakayalıoğlu kendilerine özgü gerekçeleri saklı kalmak
kaydı ile iptal sonucunda birleşmişler, Şahap Arıç, Halit Zarbun, Ahmet Koçak
ve Ahmet Salih Çebi ise bu görüşe katılmamışlardır.
b)
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme bu işte, 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B)
bendinin kanunlaşması ile ilgili olarak biçim yönünden Anayasaya aykırılık
nedeni olarak sadece yukarıdaki aksaklığı ileri sürmüş ise de, Mahkememiz
itirazın gerekçesi ile bağlı olmadığından öteki metinlerin oylanmasına devam
edilmeyerek yalnız Karma Komisyon metninin oylanması biçimindeki aksaklığın
burada oluşup oluşmadığı yönünü kendiliğinden incelemiş ve sonuçta sözü geçen
aksaklığın burada gerçekleşmediği, Millet Meclisi Tutanak Dergisinin
incelenmesi ile belli olmuştur. (T.B.M.M.T.D. Dönem 4, Cilt 3, Toplantı l,
14/5/1974 günlü, 74. Birleşim, Sh. 560-562)
1803
sayılı Kanunun 2. maddesinin oylanmasından önce, Karma Komisyonun kabul ettiği
2. madde metni oylanmış ve kabul edilmemiştir. Sonra, Cumhuriyet Senatosunun
kabul etliği 2. madde metni açık oya sunulmuş ve bu metin dahi kabul
edilmemiştir. Daha sonra Millet Meclisinin kabul ettiği 2. madde metni açık oya
sunulmuş ve sonuçta 199 ret oyuna karşı 233 kabul oyuyla bu metin kabul
edilmiştir.
Bu
durum karşısında 15/5/1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin belirtilen
biçimde oylanması, aynı kanunun 5. maddesinin oylanmasında (Öteki metinlerin
oylanmasına devam edilmeyerek yalnız Karma Komisyon metninin oylanması)
biçiminde oluşan aksaklığın burada gerçekleşmediğini açıkça gösterdiğinden, bu
konu üzerinde durulmasına gerek kalmamıştır.
2-
İtiraz konusu kuralın esas yönünden Anayasaya aykırılık sorunu:
İtiraz
konusu kuralın biçim yönünden Anayasaya aykırı olduğu saptanmış ve bu nedenle
de iptali öngörülmüş olduğundan, esas yönünden Anayasaya aykırılık sorunu
üzerinde durulmasına yer kalmamıştır.
3-
İptal hükmünün yürürlüğe giriş günü:
Anayasanın
değişik 152. maddesinin ikinci fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince Anayasaya
aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya içtüzük veya bunların iptal
edilen kuralları, gerekçeli kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı günde
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği günü ayrıca kararlaştırabilir. Bugün kararın Resmî Gazete'de
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
44
sayılı Kanunun 50. maddesinin 3. fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin "gerekli
gördüğü hallerde iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği"
ve dördüncü fıkrasında da "Anayasa Mahkemesinin iptal dolayısiyle meydana
gelecek olan boşluğu kamu düzenini tehdit edici nitelikte görmüşse, iptal
hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştıracağı ve boşluğun
doldurulması için yasama Meclîsleri Başkanlıkları ile Başbakanlığa durumu
bildireceği" yazılıdır.
1803
sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendinin (Türk Ceza Kanununun 414. maddesinin
birinci fıkrası yönünden) Anayasaya aykırılığı nedeni ile iptal edilmesi
öngörülmüştür. İptal, yasa kuralının Anayasaya aykırı biçimde oluşmuş bulunduğu
yolunda Anayasa Mahkemesince saptanan duruma ve varılan sonuca dayanmaktadır.
Bu nitelikte bir yasama belgesinin bir yasama kuralı olarak uygulanmasının
sürdürülmesi ve böylece bir bölüm yurttaşların haklarını bir süre daha
etkilemesi düşünülemeyeceği gibi böyle bir tutumun iptal nedenleri ile
bağdaştırılmasına da olanak yoktur. 1803 sayılı Kanunun affettiği suç ve
cezaların niteliği ve niceliği ile beliren kapsamı karşısında iptal hükmünün
kamu düzenini tehdit edici yasal bir boşluğu oluşturacağından da söz edilemez.
Açıklanan
nedenlerle Anayasanın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve
uygulanması Anayasa Mahkemesinin işi değerlendirip gerekli görmesine bırakılmış
bulunan yetkinin kullanılmasına ve iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün
ayrıca kararlaştırılmasına yer görülmemiştir. Şahap Arıç, Halit Zarbun, Ziya
Önel, Abdullah Üner ve Nihat O. Akcakayalıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
VI-
SONUÇ:
A-
1) İlk inceleme evresinde söz konusu edilmiyen görev sorununun esas inceleme
evresinde görüşme konusu yapılıp yapılamıyacağı hususunda; Kani Vrana, Ahmet
Koçak, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Adil Esmer, Nihat O. Akcakayalıoğlu ve
Ahmet H. Boyacıoğlu bu yönün esasen oylama konusu yapılamayacağı;
Şahap
Arıç, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Muhittin Gürün, Lûtfi
Ömerbaş ve Şevket Müftügil ise konunun ortaya atılıp oylama yapılmasına olanak
bulunduğu görüşünde bulunmuşlardır.
2)
Yapılan oylama sonunda; Mahkememizin davaya bakmaya görevli olup olmadığı
sorununun ilk inceleme sonunda verilen kararla çözülmüş sayılacağına ve bu
nedenle yeniden görüşmeye yer olmadığına Şahap Arıç, Halit Zarbun ve Ziya
Önel'in görev sorununun, incelemenin bu evresinde de ele alınmasına ve karara
bağlanmasına olanak bulunduğu yolundaki karşı oylariyle ve oyçokluğu ile
kararlaştırılmıştır.
B-
Dava konusu 15/5/1974 günlü ve 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) işaretli
bendindeki kuralın (Türk Ceza Kanununun 414. maddesinin birinci fıkrası
yönünden) Anayasa'nın 92. maddesinde öngörülen biçim kuralına aykırı olarak
oylanıp kabul edilmiş olması nedeniyle iptaline Muhittin Gürün ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun kendilerine özgü gerekçeleri saklı kalmak üzere ve Şahap
Arıç, Halit Zarbun, Ahmet Koçak ve Ahmet Salih Çebi'nin karşı oylariyle ve
oyçokluğu ile;
C-
Dava konusu Yasa kuralı biçim yönünden iptal edilmiş olduğuna göre esas
yönünden aykırılık konusu üzerinde ayrıca durulmasına yer olmadığına
oybirliğiyle;
D-
İşin niteliğine göre Anayasa'nın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca 'iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılmasına
yer olmadığına Şahap Arıç, Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner ye Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
28/11/1974
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Kani
Vrana
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
|
|
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
|
|
|
Üye
Adil
Esmer
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
I.
Davanın görülmesinin Anayasa Mahkemesi'nin görevine girip girmediği sorununa
ilişkin karşıoy :
Anayasa
Mahkemesince, esasın görüşülmesine geçilmeden önce ileri sürülen görevsizlik
önerisi heyetçe ilk incelemeye ait kararda konu çözüme bağlanmış olduğundan
bahsile oy çokluğuyla kabul edilmemiştir. Bir mahkemeye ait görevsizlik sorunu
amme intizamına ilişkin en önemli bir konudur. Bu nedenledir ki tahkikatın her
safhasında ileri sürülebilir ve mahkemeler de her safhada bu esası tetkik edip
karara bağlama durumundadır.
Sözü
geçen ilk inceleme kararında açıkça görevsizlik konusu incelenmiş ve bir karara
bağlanmış değildir. Bu kararda esasın incelenmesine karar verilmiş olması görev
konusunun da incelenip bir karara bağlanmış olduğunu ifade eder telâkki edilemez
ve görev konusunun incelenip oylanmasına ve karara bağlanmasına engel
sayılamaz. Anayasa Mahkemesi esasın görüşülmesi evresinde dahi işin mahkemenin
görevine girmediğini anladığı takdirde görevsizlik kararı vermesi gerekir;
yoksa mücerret esasın incelenmesine karar verilmiştir diyerek kendisini, açıkça
görevi dışında olduğu esasın incelenmesine başlanacağı sırada anlaşılan bir
davaya bakıp esas hakkında karar verme zorunda kabul etmesi telafisi mümkün
olmayan hatalı sonuçlar doğurabilecektir.
Anayasa
Mahkemesinin dava veya itirazı sonuçlandıran kararları Anayasanın 152. maddesi
hükmünce kesindir. Fakat ara kararı niteliğindeki kararlarından dönmek
mümkündür; bu tür kararlar müktesep bir hak doğurmaz.
Hadisede
davanın konusu bazı suç ve cezaların affına ilişkin Kanunun bir maddesinin bir
bendine ait bulunmaktadır. Anayasamız hükmünce yasama meclislerinin af yetkisi
kanun niteliğinde olmayıp karar niteliğinde bir tasarruftur. Yasama
meclislerinin karar niteliğindeki tasarrufları ise Anayasa'ya uygunluk denetimine
tabi tutulmamış olduğundan, bu davaya bakmak Anayasa Mahkemesinin görevi
dışında kalmaktadır. Zira, Anayasa'nın 64. maddesinin birinci fıkrası Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini sayarken Kanun yapmak, değiştirmek
ve kaldırmak yetkisini açıkladıktan sonra para basılmasına, genel ve özel af
ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine
karar vermek Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerindendir, demektedir .
Anayasa'nın
bu hükmü ile kabul edilen prensip Türkiye Büyük Millet Meclisinin af yetkisini
ancak karar şeklinde kullanabileceği esasıdır. Bu esas, af yetkisinin Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tamamen takdirine bırakılmış bir yetki olmasından, bu
niteliğinin Kanun şeklinde tasarrufa müsait bulunmamasından dolayı kabul
edilmiştir.
Af
konusundaki yetkinin karar veya kanun şeklinde olması birbirinden farklı çok
önemli hukuki sonuçlar meydana getirmektedir. Bunlardan en mühimi, Anayasamızda
prensip olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin karar şeklindeki tasarrufları
Anayasa'ya uygunluk denetimine tabi tutulmadığı halde kanunlar bu denetime tabi
tutulmuştur (Anayasa madde 147). Ancak Anayasa istisna olarak bu denetime tabi
tutmak istediği Türkiye Büyük Millet Meclisi kararlarını ve bu denetime tabi
tutmak istemediği kanun hükümlerini yine Anayasa'nın çeşitli maddelerinde
ayrıca göstermiştir (Madde 65, 81 de olduğu gibi).
Bu
düzenleme ve esasların sonucu şudur: Anayasa'nın bu esaslarına göre karar
şeklinde kullanılması gereken "Türkiye Büyük Millet Meclisinin af yetkisi,
bir Anayasa hükmü ile, Anayasa'ya uygunluk denetimine tabi olacağı açıkça
gösterilmedikçe, bu denetime tabi tutulamaz; af yetkisinin Anayasaya uygunlu^
denetimine tabi olacağı hususunda da bir Anayasa hükmü mevcut olmadığından af
yetkisini Anayasa denetimine tabi tutmak, yasama meclisinin tamamen takdirine
bırakılmış bir konuyu takdir yetkisinin Anayasa Mahkemesine verilmesi sonucunu
doğurur ki Anayasamızda buna cevaz verilmemiştir.
Anayasa'nın
yasama meclislerine karar şeklinde kullanacağını bildirdiği bir yetkiyi yasama
meclislerinin Kanun yapma prosedürüne uymak zorunda kalındığından bahsile bu
tasarrufu kanun telâkki etmek Anayasa'ya uygun düşmez.
Anayasa'nın
4. maddesinin .son fıkrasının son cümlesi hükmünce yasama meclisleri
kendilerine tanınmayan bir yetkiyi kullanamamaları gerekir. Buna rağmen yasama
meclislerince af konusunda kendilerine tanınmayan kanun yapma yetkisini, kanun
yapma prosedürüne uymak zorunda kaldığından dolayı dahi kullanması, bu
tasarrufun kanun şeklinde vücut bulmamış olduğu sonucunu doğurur. Şu suretle bu
af konusu kanun niteliğinde vücut bulmamış olduğundan, anayasal niteliği olan
karar niteliğinde olduğunun kabulü zorunludur.
Bu
sonuca göre iptal konusu hüküm kanun değil bir karar niteliğinde olduğundan
Anayasa'ya uygunluk denetimine tabi değildir. Anayasa'nın 147. maddesinde ve
buna göre hazırlanmış olan Anayasa Mahkemesinin kuruluşu hakkındaki 44 sayılı
Kanunun 26. maddesi Anayasa Mahkemesine Türkiye Büyük Millet Meclisinin karar
niteliğindeki tasarruflarının Anayasaya uygunluğunu denetleme yetkisi tanımamış
olduğundan davaya bakmak Anayasa Mahkemesinin görevi içinde değildir.
Bu
nedenlerle görevsizlik önerisinin kabul edilerek incelenmesi ve bir karara
bağlanması gerekirdi. Böyle yapılmamış olması Anayasa'ya uygun düşmemiştir.
II.
İptal konusu 2. maddenin B işaretli bendinin kanunlaşması ile ilgili olarak
Millet Meclisinde ikinci kez geçen yasama işlemlerinden:
Anlaşmazlık
konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmasının 2. maddenin B bendini biçim yönünden
Anayasa'ya aykırı bir duruma getirmiş olup olmadığı sorunu:
Anayasa
Mahkemesince anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmasının 2. maddenin B
bendini biçim yönünden Anayasa'ya aykırı kıldığına dava konusu kuralın iptaline
oyçokluğuyla karar verilmiştir. Aşağıdaki nedenlerle bu görüşe katılmıyorum:
Cumhuriyet
Senatosu, Millet Meclisinden kendisine gönderilen metni değiştirerek kabul
etmiş, Millet Meclisince de bu değişiklik benimsenmemiş olduğundan Karma
Komisyonu kurulmuş, Karma Komisyonu da Cumhuriyet Senatosu
metnindeki 1-5. maddeleri ve Millet Meclisinin metnindeki 8. maddeyi olduğu
gibi kabul etmiş, Cumhuriyet Senatosu metnindeki 8-23. maddeleri de aynen kabul
etmiştir.
Millet
Meclisi Cumhuriyet Senatosu ile kendi arasındaki anlaşmazlık konusu maddeleri
ayrı ayrı oylamıştır. Bu ayrı ayrı oylamada Anayasa'ya aykırı bir taraf
görülmemektedir. Zira; Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasında oylamanın
ne suretle yapılacağı hususunda yeni bir usul hükmü konmamıştır. Bu durumda
anlaşmazlığın çözülebilmesi için ilk önce sözü geçen beşinci fıkradaki metin
deyiminin anlamının ne olduğunun saptanması ve ondan sonra varılacak sonuca
göre bu fıkradaki "metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek
zorundadır" ibaresinin hangi anlama geldiğinin belli edilmesi
gerekmektedir.
Anayasa'nın
92. maddesinin çeşitli fıkralarında yer alan "metin" deyimi kimi
halde maddeleri ifade etmekte kimi halde de maddelerin tümünü göstermektedir.
Bu suretle 92. maddenin fıkralarında metin deyiminin aynı anlamda kullanılmamış
olduğu açıkça ortadadır. Maddelerin tümünün kasdedildiği hallerde, 8 ve 9.
fıkralarda olduğu gibi "tümü reddedilen metin" ibaresi kullanılmak
suretiyle maksat açıklanmıştır. Bu yüzden metin deyimi ile maddelerin tümünün
kastedilmedigi hallerde metin deyiminde bir bölünme zorunluğu ortaya
çıkmaktadır. Bu açıklama karşısında sözü gecen beşinci fıkradaki metin
deyiminin maddelerin tümünü ifade etmemekte olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda
da beşinci fıkradaki Millet Meclisinin "Metinlerden birini olduğu gibi
kabul etmek zorundadır" ibaresinin de, metnin behemehal tümünün oylamaya
konması gerektiğini gösteren bir anlamda olmadığını ifade ettiği anlaşılır.
Bu
durum karşısında Millet Meclisince, Cumhuriyet Senatosuyla kendi arasında
anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmış olmasının Anayasa'nın 92.
maddesinin beşinci fıkrasına aykırı olmadığı sonucu ortaya çıkar.
Bu
görüşü destekleyen diğer bir durum da şudur :
Anayasa'nın
92. maddesiyle kanun yapılması hususunda, Millet Meclisinin iradesi lâhık
olmadıkça bir tasarının kanunlaşması mümkün olmayacağı esasının kabul edilmiş
olduğu görülmektedir. Bu prensip Anayasa'nın 92. maddesinin çeşitli
fıkralarında açıkça belirtilmiştir. Metin deyiminin bir bütün olarak oylamayı
gerektirdiğinin kabulü, Millet Meclisi üyelerinin kendi anlayışlarına göre,
Karma Komisyonu Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi metinleri içinden
istediği maddelere oy verebilme iradesini kısıtlayacaktır. Bu sonuç ise
Anayasa'nın Kanun yapılması hususunda Millet Meclisine tanıdığı durum ve irade
serbestliğini daraltacaktır. Bu nedenle de 92. maddenin beşinci fıkrasındaki
metin deyiminin maddelerin tümünü ifade eden bir anlam taşıdığının kabulü
Anayasa'ya uygun olmayacaktır.
Yukarıdan
beri açıklanan nedenlerle anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmasının
2. maddenin B bendini biçim yönünden Anayasa'ya aykırı bir duruma düşürdüğü
kabul edilemiyeceğinden iptaline karar verilmesi Anayasa'ya uygun düşmemiştir.
III.
İptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün kararlaştırılması konusu :
Af
konusu yasama meclisinin takdirine bırakılmış bir husustur; bunun kapsamını da
yasama meclisi belli eder. Bu nedenle takdir yetkisinde hangi suç ve cezaların
ne suretle afdan yararlanacağını belli etmek de dahildir, bu görüş Anayasa
Mahkemesinin 9/6/1964 gün ve 1964/12-47 sayılı kararında da kabul edilmişti.
Yasama meclisince de 1803 sayılı Af kanununun iptal konusu 2. maddesinin B
bendinde gösterilen Ceza Kanunu maddelerine uygun fiilleri işleyenlerin bu
iptal konusu maddede gösterilen şekillerde aftan yararlanabilecekleri takdir ve
kabul edilmiştir.
Hadisede
Anayasa Mahkemesince yalnız biçim yönünden iptal kararı verilmiş olduğuna göre
yasama meclislerine takdir yetkisini kullanabilecek ve biçimine göre bir yasama
faaliyetine imkân verecek bir müddet kabul edilerek iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği günün ayrıca kararlaştırılması Anayasaya uygun olurdu. Zira,
Anayasa'nın 152/2. maddesinde "gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal
hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir" denilmekte ve
44 sayılı Kanunun 50. maddesinin 3. fıkrasında da gerekli gördüğü hallerde
Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca
kararlaştırabileceği belirtilmiştir. Bu iki halde de böyle bir karar verilmesi
Anayasa Mahkemesinin takdirine bırakılmıştır. Yukarıda açıklanan durum ve
hadisenin niteliği itibariyle böyle bir karar vermeye gerek vardır. Zira, biçim
yönünden bir Kanun "hükmünün iptalinin amacı onun biçimine uygun bir
şekilde çıkarılmasını temindir ve biçim yönünden yapılan bu iptalin husule
getireceği sonuç da yasama meclisinin iradesi dışında bir durum meydana
getirmektedir. Biçim yönünden yapılan bu iptal karşısında, iptal konusu 2. nci
maddenin B bendinde 5 senelik affa tabi olduğu gösterilen suçlara ait cezalar
kendiliğinden aynı Af Kanununun 1. maddesinin A bendi hükmünce 12 senelik affa
tabi olacaklardır ki bu sonuç yasama meclisince takdir yetkisi kullanılmadan ve
iradesi dışında meydana gelmiş oluyor. Bu durumda iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği günün ayrıca kararlaştırılmasına gerek vardı.
Bu
nedenlerle iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca kararlaştırılmamış
olması Anayasaya uygun değildir.
Sonuç
: Bu karşıoy yazısında açıklanan nedenlerle I, II, III numaralı bentlerde
gösterilen hususlarda Anayasa Mahkemesince verilmiş olan ve Anayasaya uygun
olmadığını açıkladığım kararlara karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa
Mahkemesi'nin 1803 sayılı Af Yasasının 2. maddesinin (A) bendine ilişkin olarak
vermiş olduğu 28/11/1974 günlü, Esas 1974/34, Karar / 1974/50 sayılı iptal
kararına karşı ileri sürdüğüm karşı görüşle bu karara da karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
21/1/1975
gün ve 15125 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 28/11/1974
gün ve 1974/34 esas ve 1975/50 sayılı kararında açıkladığım, nedenlerle
çoğunluğun görev ve süreye ilişkin görüşlerine katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Cumhuriyetin
50 nci yılı dolayısiyle yayımlanan 1803 sayılı Af Kanununun 2 nci maddesinin
(B) bendinin, Millet Meclisinde Anayasanın 92 nci maddesinin beşinci fıkrasına
aykırı biçimde oylanmış olması nedeniyle Anayasa Mahkemesince, esası
incelenmeksizin ve TCK. nun 414 ncü maddesinin birinci fıkrasiyle sınırlı olmak
üzere iptaline karar verilmiştir. Bu itibarla yasama organının sözü edilen
hükmü yeniden düzenlemek yetkisi mevcuttur. Böyle olunca, yasama organına bu
yetkisini kullanabilme olanağının sağlanması zorunluğu ortaya çıkmaktadır.
Yasama
organının bu yetkisini kullanabilmesi için de Anayasa Mahkemesi kararının Resmî
Gazete'de yayımlanmasından itibaren Anayasanın 152 nci maddesiyle 44 sayılı
Kanunun 50 nci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince iptal hükmünün yürürlüğe
girmesi hususunda yeterli bir sürenin saptanması gerekmektedir. Böyle bir süre
verilmediği takdirde Anayasa Mahkemesinin iptal karan Resmî Gazete'de
yayımlandığı tarihte iptal edilen kanun hükmü yürürlükten kalkacak ve bu
suretle yasama organının bu bent hükmünü yeniden düzenlemesine zaman ve fırsat
kalmayacaktır.
İptal
hükmünün yürürlüğe girmesinde bir süre kabul edilmek için her halde kamu
düzenini tehdit edici yasal bir boşluk meydana gelmesine gerek bulunmamaktadır.
Anayasanın 152 nci maddesine böyle bir şart aranmamış ve 44 sayılı Kanunun 50
nci maddesinin üçüncü fıkrasında da Anayasa'nın bu hükmüne paralel olarak yine
böyle bir şart konulmamış ve ancak, Anayasa Mahkemesinin gerekli gördüğü
hallerde iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği
yazılmış ve bundan ayrı olarak aynı maddenin dördüncü fıkrasında da (bir kanun
veya içtüzüğün veya bunların belirli hükümlerinin iptali halinde meydana
gelecek olan boşluğun kamu düzenini tehdit edici mahiyette) görülmesi halinde
ise iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihin kararlaştırılacağı hükme
bağlanmıştır.
Görülüyor
ki : Anayasanın ve 44 sayılı Kanunun bu hükümlerine nazaran, iptal hükmünün
yürürlüğe girmesi için süre saptanması hususunda her halde (kamu düzenini
tehdit edici bîr boşluk) un meydana gelmesine ihtiyaç bulunmamaktadır. Sadece
(gereken haller) de böyle bir süre verilebilecektir.
Olayda
ise Anayasanın 152 nci maddesinde yazılı (gereken hal) kaydının bulunup
bulunmadığı hususuna gelince :
Anayasanın
64 üncü maddesine göre genel ve özel af çıkarma yetkisi Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait bulunmaktadır. Bu merci affın kapsamını belli etmeğe de
yetkilidir. Anayasa Mahkemesinin görüşü de bu merkezdedir. (Anayasa Mahkemesi
kararı: 9/6/1964 gün, E. 1962/12, K. 1964/47, Anayasa Mahkemesi Kararlar
Dergisi, Cilt 2. S : 176)
Kanun
koyucu Anayasanın verdiği bu yetkiye dayanarak sosyal yararları da göz önünde
tutmak suretiyle 1803 sayılı Af Kanunu ile bir kısım suçları ve cezalarını
tamamen affederken bir kısım suçların cezalarının 12 yılını ve diğer bir kısım
suçların cezalarının ise yalnız beş yılını affetmeyi uygun bulmuş ve bu arada
Türk Ceza Kanununun 414 üncü maddesinin birinci fıkrasında yazılı onbeş
yaşından küçük çocukların ırzına geçenlerin suçlarının tamamen değil yalnız
cezalarından beş yılının affedilmesini öngörmüştür.
İptal
hükmünün yürürlüğe girmesi hususunda süre tanınmaması halinde Anayasa Mahkemesi
kararı Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihte Af Kanununun söz konusu kuralı
yürürlükten kalkacak ve böylece bu gibi küçüklerin ırzına geçme suçlan dahi,
kanun koyucunun takdiri ve iradesi dışında bu Kanunun birinci maddesindeki
geniş kapsamlı affa tabi tutulmuş olacaktır.
Yukarıda
yazılı nedenlerle, Anayasanın 152 nci maddesi gereğince iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarihin yeterli bir süre ile saptanması gerekeceği
kanısındayım.
KARŞIOY
YAZISI
21/1/1975
günlü, 15125 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1974/34-974/50 sayılı Mahkememiz
kararına ilişkin karşıoy yazımın 2 ve 3 no. lu bentlerinde açıkladığım
gerekçelerle, çoğunluğun bu kararındaki aynı konularla ilgili kısımlarınada
katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Yukarıki
kararda (1974/39-1974/51) kanun teklif ve tasarılarının Cumhuriyet
Senatosundaki görüşülmeleri sonucunda, Millet Meclisince daha önce kabul
edilmiş bulunan madde metinlerinin değiştirilmesi ve Millet Meclisince de bu
değişikliklerin benimsenmemesi nedeniyle sorunun, Anayasanın 92. maddesinin
beşinci fıkrası gereğince Karma Komisyona gitmesi halinde; Cumhuriyet
Senatosunca, Karma Komisyonca ve Millet Meclisince düzenlenen maddelerin üç
ayrı liste halinde ve her listenin toptan Millet Meclisinde oylanmaları
gerektiği öne sürülerek, 1803 sayılı Af Kanunu hakkında bu yolda işlem
yapılmayarak maddelerin ayrı ayrı oya sunulmuş olmaları, Anayasaya aykırılık
nedeni sayılmış ve iptal kararı bu gerekçeye dayandırılmıştır.
Bu
düşünce, kanımca Anayasanın, hem 92. maddesine, hem de temel ilkelerine aykırı
bulunmaktadır.
Zira,
Anayasanın yasama görevine ilişkin kurallarında, kanun teklif ve tasarılarının
bütün maddelerinin bir liste halinde toptan oylanmasına cevaz veren, bir hüküm
yoktur. Esasen böyle bir işlem, bir yasanın bütün kuralları üzerinde yasama
organının ayrı ayrı durarak açık iradesinin gereği gibi ortaya çıkmasını
engelleyecek niteliktedir.
Anayasanın
92. maddesinin beşinci fıkrasında da bu yolda bir işleme cevaz veren açık veya
kapalı bir hüküm mevcut değildir. Aksine, söz konusu fıkrada madde
değişikliklerinden ve değişik maddelerin oylama yeter sayılarından açıkça söz
edilmek suretiyle oylamalarda maddelerin ayrı ayrı ele alınacağı
belirtilmiştir.
Burada,
(maddelerin ayrı ayrı ele alınması) konusu üzerinde bir açıklama yapılması
zorunluğu doğmaktadır. Bu deyimle anlatılmak istenen husus, bir maddeye ilişkin
olmak üzere hazırlanmış bulunan üç metnin ayrı ayrı ele alınarak oylanması
olmayıp, her maddenin kanunun öteki maddelerinden ayrı olarak ele alınıp bu
maddeye ilişkin olmak üzere hazırlanmış olan üç metnin birlikte oya sunularak
içinden birisinin seçilmesinin sağlanmasıdır.
Çünkü
Anayasa'nın 92. maddesinin sözü geçeri beşinci Fıkrası hükmüne göre, Millet
Meclisinin, bir maddeye ilişkin olmak üzere Karma Komisyonca, Cumhuriyet
Senatosunca ve kendisince düzenlenmiş bulunan üç metinden birisini seçerek
kabul etmesi zorunlu bulunduğundan bu işlemin aynı anda yerine getirilmesi,
daha açık bir deyimle, bu üç metnin aynı anda Millet Meclisinin kabulüne
(seçimine) sunularak tek oylama işlemi ile Meclis iradesinin gereği gibi ortaya
çıkmasına olanak verilmesi gerekmektedir.
Halbuki
1803 sayılı Af Kanununun itiraz konusu 2. maddesine ait üç metin, tek oylama
ile meclisin seçimine sunulmak suretiyle içinden birisinin kabulünün sağlanması
yoluyla değil, üç metinden her biri ayrı ayrı oya sunulmak suretiyle işlem
görmüşlerdir. Oylamada uygulanan bu usul, açıklanan açıdan Anayasa'nın 92.
maddesinin beşinci fıkrası hükmüne aykırı bulunmaktadır.
2/7/1974
günlü, (1974/19- İ974/31) sayılı Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin karşıoy
yazımda, konuyla ilgili geniş açıklamalar yapılmış olup burada tekrarı gereksiz
bulunmuştur. (Bak. Resmî Gazete 12/7/1974, sayı : 14943, S. 9-12)
İptal
hükmünün belirtilen bu görüşlere dayandırılması gerektiğinden, kararın
gerekçesine karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
1-
Dava, Cumhuriyetin 50 nci Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkındaki
1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin "B" bendinin iptaline ilişkindir.
İlk
inceleme sonunda esasın incelenmesine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu
kararı ile davaya bakmanın kendi görevi içinde olduğunu belirtmiştir. Anayasa
Mahkemesinin bu nitelikteki kararı, genel mahkemelerin görev kararlarından
farklı olarak, kesin niteliktedir. Gerçekten Anayasa Hukukunun kendisine özgü
kuralları vardır. Bunlardan biri de Kanunların Anayasa'ya uygunluğunu
denetlemekle görevli olan Yüksek Mahkeme kararlarının kesin olmasıdır.
Uğraştığı sahanın önemi ve özelliği de bunu gerektirir. Bu itibarla mahkemenin
bu evrede görevli olup olmadığı hususunu incelemesine ve görüşülmesine ilişkin
isteğin oylanması olanağı yoktur. Buna rağmen, bu evrede de konunun
görüşülebileceği ve oylama yapılabileceği hakkındaki çoğunluk görüşünün
isabetli olmadığı kanısındayım.
2-
1803 sayılı Kanunun Millet Meclisince kabul edilen metni Cumhuriyet Senatosunca
değiştirilmek suretiyle yeni bir metin oluşturulmuştur. Ancak Cumhuriyet
Senatosunca yapılan değişiklikler Millet Meclisince benimsenmemiş, Millet
Meclisi kendi ilk metninde ısrar etmiştir. Bunun üzerine iş karma komisyona
havale edilmiş, karma komisyonca da bazı değişikliklerle yeni bir metin
oluşturulmuştur.
Son
sözü söylemek durumunda olan Millet Meclisi de yapılan oylamada yukarıda
açıklanan şekilde oluşturulan üç metin, Millet Meclisi metni, C. Senatosu
metni, Karma Komisyon metni, tüm olarak değil de bu metinlerin içerdiği
maddelerin her biri ayrı ayrı oylanmıştır. Çoğunluk, oylamanın bu şekilde
yapılmasını Anayasa'nın 92. maddesinin 5. fıkrasına aykırı bularak 1803 sayılı
Kanunun dava konusu 2. maddesinin "B" işaretli bendinin iptaline
karar vermiştir.
Çoğunluğun
bu görüşüne katılmamaktayım: Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 92.
maddesinin 5. fıkrasının sondan bir evvelki cümlesiyle "Cumhuriyet
Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş olan madde
değişikliklerinde, M. Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi için, üye
tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir." denilmekte olduğu gibi
aynı fıkranın son cümlesinde de "o halde açık oya başvurulur"
denilmektedir. Bu metinlerden, M. Meclisinde salt çoğunluk aranacak oylamaların
C. Senatosunca salt çoğunlukla değişiklik yapılan maddelerin oylamasına
münhasır olduğu, buradaki "metin" sözcüğünün tasarı ve teklifin tüm
halindeki metnine değil değişiklik yapılan maddelerin metinlerine yönelik
bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır. Aksi halde yani bu "Metin"
sözcüğünün tasarı ve teklifin tümüne matuf bulunduğunun kabulü halinde,
Cumhuriyet Senatosunda salt çoğunluk sağlıyamamış maddelerin kanunlaşabilmeleri
için, M. Meclisinin salt çoğunluğunun kabul yönünde oy kullanması zorunluğu doğar.
Bu ise Kanun yapmada irade üstünlüğüne haiz olan M. Meclisinin irade
üstünlüğünü kısıtlar. Bilfarz Cumhuriyet Senatosunca tasarının beş maddesi
değiştirilmiş ve bunlardan bir tanesi salt çoğunlukla kabul edilmişse,
değişiklik yapılan maddelerin tümünün birlikte oylanması halinde salt çoğunluğu
gerektirmeyen diğer dört maddenin de salt çoğunlukla kabul edilmiş olan maddeye
tab'an salt çoğunlukla kabul edilmesi durumu doğacak, böylece Cumhuriyet
Senatosunda salt çoğunluk sağlamamış olan maddeler Millet Meclisince salt
çoğunluğa tabi tutulmuş olacaktır. Maddelerin ayrı ayrı oylanmasında ise bu
zorunluk yoktur.
Diğer
taraftan sözkonusu 5. fıkrada yer alan "maddelerin değişikliği"
sözcüğünde oylamanın madde madde yapılacağını ifade etmektedir. Anayasa
Koyucusu değiştirilen maddelerin tümünün birlikte oylanmasını öngörmüş olsaydı
madde sözcüğüne yer vermez, kabul edilmiş olan değişikliklerde demekle iktifa
ederdi. Nitekim, Anayasa Koyucusu aynı maddenin daha sonraki fıkralarında
tasarı ve tekliflerin tüm halinde red veya kabulleri hakkında ayrı hükümler
koymuştur. Bilhassa maddenin 7 ve 8 inci fıkralarında Cumhuriyet Senatosunca
"tümü reddedilen metin" ibarelerinin kullanılmış olması metin
sözcüğünün yalnız başına tasarı ve tekliflerinin tümünü kapsamadığı, metin
sözcüğünün yerine göre değişik bir kapsamı bulunduğu, fıkra ve maddeler için de
bu sözcüğün kullanıldığını göstermektedir.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle maddelerin ayrı ayrı oylanmasının Anayasa'nın 92.
maddesine uygun olduğu, bu nedenle dava konusu, 2. maddenin "B"
bendinin biçim yönünden iptalini gerektirir bir sebep bulunmadığı kanısındayım.
KARŞIOY
YAZISI
1)
T. C. Anayasası'nın 151. madde ilk fıkra veçhile itirazına geçerlik veren
"uygulayacağı kanun" unsuru bakımından yapılacak incelemede itirazcı
mahkemenin tatbik edeceği yasal kuralın 1803 sayılı Kanunun 2. maddesi (B)
bendinin bazı suç ve cezalar akıbetini 1. madde ile saptanmış genel ilklerden
ayrı bir esasa bağlayan hükmü olduğu görülür.
İtirazcının
anayasal denetim dileği de bu tespite uygundur.
Anılan
hükmün kapsamındaki her madde için bölünmesi, bunun (tek) liği ile
bağdaşamayacağından başka, kendini savunma yahut savundurmada güçsüz kimselerin
kaderlerini başkalarının teşebbüslerine bağlamak gibi, beklenmeyen bir sonuç
verir. Bu netice, özellikle büyük kitlelerin yapılabileceği bilme ve yapma
olanak ve yeteneklerinden yoksunlukları ve bu hallerinden yalnız kendilerinin
sorumlu tutulamayacakları gerçekleri karşısında ve genel af gibi tüm yurt
düzeyine doğrudan etkili konularda başka bir anlam gösterir ve bu anlam, af
dileklerinin Cumhuriyetin 50. yılı vesilesiyle kabullenildiğinin ilân edilişi
halinde ayrıca özelleşir.
1803
sayılı Kanunun 2. maddesi (B) bendine yönelik itirazın, bu hükmün bütünü ile
değil de T. Ceza Kanununun 414. maddesinin ilk fıkrası yönünden ve bu kayıtla
incelenmesi yolundaki çoğunluk kararına katılamayışımın nedenleri bunlardır.
2)
T. C. Anayasası. 92. madde 5. fıkra kapsamındaki "oylanacak metin" ve
"oylama usulü" ile "iptal kararının hemen yürürlüğünün
sağlanması gereği" bakımından 12 Temmuz 1974 gün ve 14943 sayılı Resmî
Gazete'de yer alan 2/7/1974 tarih ve 19/31 sayılı Mahkememiz kararına bağlı
karşıoy yazısında belirttiğim ve hemen yukarıda 1. bentte açıkladığım kişisel
görüş ve düşüncelerimi korumakta ve ancak, eldeki iş için Mahkememizce müttehaz
24/9/1974 günlü ara kararına uyma zorunluğu ile, kendi görüş ve düşüncelerimi 1803
sayılı kanunun 2. madde (B) bendinden T.K.K.nun 414-1 hükmüne yönelmekteyim.
a -
İnceleme konusu hâl için konan ilkeler Karma Komisyonca ve C. Senatosunca ve
daha önce kendince hazırlanmış şekilleriyle Millet Meclisinde ayrı ayrı ve
sırasiyle oya sunulmuş ve sonunda Meclis kendi hazırladığını olduğu gibi kabul
etmiştir. Bu durumda, "oylama usulü" bakımından, yasalaştırmada bir
aksaklık yoktur.
b -
Sözkonusu maddeler yer aldığı bent hükmü ile birlikte, Karma Komisyonun ve C.
Senatosunun ve Millet Meclisinin hazırladığı af tasarılarından her birinin
değil de bundan ayrılmış bir bölümde oya sunulmak suretiyle "oylanacak
metin" in saptanmasında Anayasaya aykırı davranılmıştır.
Burada,
yani "oylanacak metin" anlayışında Mahkememiz sayın çoğunluğundan
ayrılmakta fakat, belirtildiği gibi, bu yönden hata varlığında ve bunun sonucu
olarak iptal gereğinde çoğunluğunuzla müttefik bulunmaktayım.
c-
Yukarıda (a) bendinde işaret olunduğu üzere oylama usulü Anayasa'nın 92.
maddesi 5. fıkra hükmüne uygun yürütülmüş ve Meclis, üzerinde tartışılan
maddeleri kendi hazırladığı biçimde yasalaştırmış bulunmaktadır. Bu durum,
kişisel düşünüşümüze göre Mahkememizin iptale mütedair kararının yürürlük
tarihinin geriye bırakılmasını gerektirir. Zira,
Bu
karşıoy yazımızın 2. bendinde atıfta bulunduğumuz Mahkememizin 2/7/1974 tarihli
kararının hemen yürürlüğünün sağlanması o olayda Millet Meclisine, tasarıya
kendi hazırladığı biçimde kanunlaştırma fırsatı verilmediğinin yine Mahkememiz
çoğunluğunca kabul edilişinin tabiî bir neticesi idi. Oysa, ki Meclis T. C. K.
nün 414. maddesi 1. fıkrası açısından affı kendi ilk isteğine uygun olarak
yasalaştırma olanağını bulmuş ve bu konuda bir duraksamaya olanak bırakmayacak
biçimde, "son söz" ünü söylemiş ve binnetice, 2/7/1974 tarihli
kararımıza dayanak davranışı hilâfına, bu işte, Mahkememiz iptal kararının
hemen yürürlüğe konulması sebebini ihdas etmemiştir. Hâl böyle olunca,
Mahkememiz, iptal hükmünü uygun bir sürede yürürlükten alıkoyarak Millet
Meclisine son sözünü usulünce söylemesi olanağım korumalı idi.
Özet:
Açıklanan bütün bu nedenlerle, 28/11/1974 gün ve 39/51 sayılı karara kişisel
görüş ve kanaatlerimi sakındırarak katılmakta, iptal hükmünün yürürlüğü için
bir ayrı gün kararlaştırılmasına gerek olmadığı görüşüne ise karşı çıkmaktayım.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|