ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
E. Sayısı:1970/48
K. Sayısı:1972/3
Karar günü:8 ve 9 Şubat 1972
Resmi gazete tarih/sayı:19.10.1972/14341
Davacı
: Türkiye İşçi Partisi
A)
Davanın Konusu :
15/7/1963
günlü, 274 sayılı Sendikalar Kanununun 29/7/1970 günlü, 1317 sayılı "274
sayılı Sendikalar Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve 31 inci
maddesine bir bend ile bu Kanuna 3 geçici madde eklenmesi hakkında Kanun"
un l inci maddesiyle değiştirilmiş l, 5, 6, 9, 11, 13, 14, 15, 23, 29 ve 32 nci
maddelerinin dilekçede gösterilen kurallarının Anayasa'ya aykırılıkları
nedeniyle iptalleri istenilmiştir.
C)
Metinler :
l-
İptali istenilen kuralları kapsayan veya bunlann anlaşılmasına yarayan Yasa
metinleri :
274
sayılı Sendikalar Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve 31 inci
maddesine bir bend ile bu Kanuna 3 geçici madde eklenmesi hakkında Kanun
(29/7/1970 gün]ü, 1317 sayılı Düstur, Beşinci Tertip, Cilt 9. ikinci
kitap, sayfa 2853 - 2864).
(İptali
istenilen kuralların altı çizilmiştir.)
Madde
l- 274 sayılı Sendikalar Kanununun l, 2, 5, 6, 9, 11, 12, 13, 14, 15, 18, 20.
21, 23, 25, 27, 28, 29. ve 32 nci maddeleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
Madde
l- l. Sendika, federasyon ve konfederasyonlar, bu kanuna göre işçi sayılanların
ve işverenlerin müşterek iktisadî sosyal ve kültürel yararlarını korumak ve
geliştirmek için kurulan meslekî teşekküllerdir.
Madde
5- 1. Bu Kanuna göre kurulan meslekî teşekküllere üye olmak ihtiyaridir. Üyelîk
üye kayıt fişinin veya kayıt defterinin imzalanması ve meslekî teşekkülün
yetkili organının kabulü ile kazanılır.
Madde
6- 1. Her üye, istediği zaman, üyesi bulunduğu meslekî teşekkülden çekilebilir.
Çekilme noter huzurunda münferiden kimliğin tespiti ve istifa edecek kişinin
imzasının tasdikiyle olur.
Teşekkülden
ayrılan veya çıkarılan üyenin ayrılış veya çıkarılış tarihi üye kayıt fişlerine
veya defterine kaydedilir.
Madde
9- 1. İşçi sendikaları aynı işyerinde veya aynı işkolundaki işyerlerinde
çalışan işçiler veyahut birbirleriyle ilgili işkollarında çalışan işçileri
içine alır.
İşveren
sendikaları, aynı işkolunda veyahut birbirleriyle ilgili işkollarında çalışan
işverenleri içine alır.
2.
a) Bir işçi sendikasının Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için kurulu
bulunduğu işkolunda çalışan sigortalı işçilerin en az 1/3 ünü,
b)
İşci federasyonlarının aynı işkolunda mevcut sendikalardan en az 2 sinin bir
araya gelmeleri ve o işkolunda çalışan, sigortalı işçilerin en az 1/3 ünü
temsil etmeleri gerekir.
c)
İşci konfederasyonları, (a) ve (b) fıkralarına göre sendika ve federasyonlardan
en az 1/3 ünü ve Türkiye'deki sendikalı işçilerin en az 1/3 ünün üye sıfatiyle
bir araya gelmeleri suretiyle kurulurlar.
Madde
11- 1. Bu Kanuna göre işçi sendikası kurulabilmek için sendikanın kurulacağı
işkolunda en az üç yıldan beri fiilen çalışır olmak şarttır.
3.
Türkiye'de en çok işçiyi temsil eden işçi konfederasyonu veya konfederasyona
bağlı sendikalar uluslararası meslekî teşekkül kurabilirler.
Madde
13- 3. Federasyon ve konfederasyoların kurulmasında da ikinci bent hükmü
uygulanır.
4.
Bir sendikanın üye olduğu federasyon veya konfederasyondan veya federasyonun da
üyesi olduğu konfederasyondan çekilmesi hususunda da ikinci bent hükmü
uygulanır.
6.
Sendikaların kendi aralarında, federasyonların kendi aralarında ve
konfederasyonların kendi aralarında, birleşmesi hususunda da ikinci bent hükmü
uygulanır.
Madde
14- 1. Bu Kanuna göre kurulan meslekî teşekküller tüzel kişi olarak genel
hükümlere göre sahip oldukları yetkilerden başka aşağıda zikredilen
faaliyetlerde bulunabilirler.
h)
Grev veya lokavta karar vermek ve idare etmek,
j)
Üyeleri için kooperatifler kurulmasına çalışmak veya bu sibi teşebbüslere
yardım etmek, veyahut bizzat kooperatifler kurmak, veyahut nakit mevcudunun %
30 dan fazla olmamak ve ilgisine göre en çok üyesi bulunan işçi veya işveren
konfederasyonunun muvafakatini almak kaydiyle sınai ve iktasadî teşebbüslere
yatırımlar yapmak,
k)
Mesleklerinin icrası için gerekli her türlü ham veya yarı mamul madde, eşya,
alet, edavat ve makinaları üyelerine kiralamak, ödünç vermek veya hibe etmek,
Madde
15- Bu Kanuna göre kurulan meslekî teşekküller ticaretle uğraşamazlar.
14
üncü maddenin (j) fıkrası hükmü saklıdır.
14
üncü maddenin l inci bendinin (i) ve (ı) fıkraları gereğince bu meslekî
teşekküllerin kurdukları tesislerin işletilmesinde - üyelerinin bu tesislerden
istifadesi hali hariç - kâr, bu teşekküllerin üyeleri ve mensupları arasında
risturn şeklinde de olsa dağıtılamaz. 14 üncü maddenin l inci bendinin (i)
fıkrası gereğince dağıtılacak risturn bu hükme tabi değildir.
Madde
23- 1. Meslekî teşekküllere üyelerince ödenecek aidatların miktarı Cemiyetler
Kanunundaki kayıtlara bağlı kalmaksızın kuruluşun merkez genel kurulunca tespit
edilir, azaltılır veya çoğaltılır.
2.
Kurulu bulunduğu işkolunda yetki almış sendikanın veya yetki alınmamış ise
işyerinde çalışan işçilerin 1/4 ünü temsil ettiğini ispat eden sendikanın
yazılı talebi ve aidatları kesilecek sendika üyesi işçilerin listesini vermesi
üzerine işveren, sendika tüzüğü uyarınca üyelerin sendikaya ödemeyi kabul
ettikleri aidatları ve Toplu iş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu gereğince
sendikaya veya sandikanın bağlı bulunduğu federasyona ödenmesi gerekli
dayanışma aidatını, işçilere yapacağı ücret ödenmesinden kesmeye ve kestiği
aidatların nev'i ile tutarını ilgili sendikaya vermeye ve kesinti listesini
sendikaya göndermeye mecburdur.
Sendikanın
üyesi bulunduğu federasyon veya konfederasyon tüzüğüne göre sendikaca üst
kuruluşa verilmesi gerekli aidatı, üst kuruluşun talebi üzerine işveren üst
kuruluş aidatlarını sendika aidatlarından keserek federasyon veya
konfederasyona gönderir.
Bu
bent gereğince sendika tüzüğüne uygun olank kesilmesi istenilen aidatları
kesmeyen işveren, ilgili sendika, federasyon veya konfederasyona karşı
kesmediği veya kesmesine rağmen bir ay içerisinde ilgili kuruluşa göndermediği
miktar tutarınca sorumlu olmaktan başka aidatları sendikaya verinceye kadar
aidat toplamı üzerinden kanunî faizi ödeme zorundadır.
Sendika,
aidatların kesiminden doğacak masrafları işverenin talebi üzerine ödemek
zorundadır.
Madde
29- 9. Ayrıca bu teşekküllerin gelir ve giderlerini, giderlerin sarf yerlerini
ve her türlü faaliyetlerini bağlı bulundukları konfederasyon denetleyebilir.
Madde
32- İşçi ve işveren sendikaları, federasyonları ve konfederasyonları, Medenî
Kanun ve Cemiyetler Kanununun işbu Kanuna aykırı olmayan hükümlerine
tabidirler.
2-
Dayanılan Anayasa kuralları:
Madde
46- (20/9/1971 günlü 1488 sayılı Anayasa Değişikliğine göre - işçiler ve
işverenler, önceden izin almaksızın, sendikalar ve sendika birlikleri kurma, bunlara
serbestce üye olma ve üyelikten ayrılma hakkına sahiptirler. Bu hakların
kullanılışında uygulanacak şekil ve usuller kanunda gösterilir. Kanun, Devletin
ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, milli güvenliğin, kamu düzeninin ve genel
ahlâkın korunması maksadiyle sınırlar koyabilir.
Sendikalar
ve sendika birliklerinin tüzükleri, yönetim ve işleyişleri demokratik esaslara
aykırı olamaz.
Ç)
İlk inceleme
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15 inci maddesi uyarınca. 24/11/-1970 gününde Lûtfi
Ömerbaş, Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Avni
Givda, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Halit
Zarbun, Kani Vrana, Muhittin Gürün ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmaları ile
yapılan ilk inceleme toplantısında dosyanın eksiği bulunmadığı anlaşıldığından
işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
D)
Sözlü açıklama, bilgi sorma ve ek rapor alınması kararları:
Esasa
ilişkin raporun düzenlenmesi üzerine Avni Givda, Fazıl Uluocak, Sait Koçak,
Nuri Ülgenalp, Muhittin Taylan, Şahap Arıç, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Halit
Zarbun, Ziya Önel, Kani Vrana, Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Şevket Müftügil
ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmaları ile yapılan 11/5/1971 günlü toplantıda :
1-
İşin niteliğine göre sözlü açıklamaları dinlemek üzere davacıya, Türkiye îşçi
Sendikaları Konfederasyonuna, Devrimci İşci Sendikaları Konfederasyonuna,
çalışma Bakanlığına çağrı gönderilmesine ve sözlü açıklamaların 8/6/1971 Salı
günü saat 10.00 da dinlenmesine, Avni Givda, Nuri Ülgenalp, Muhittin Taylan,
Şahap Arıç ve Recai Seçkin'in karşıoylariyle ve oyçokluğu ile;
2-
1963'ten 1971 yılı başına değin Türkiye'de hangi işçi sendikalarının,
birliklerinin, federasyon ve konfederasyonların var olduğu, her birinin her yıl
başında üye sayılan, bunlardan hangilerinin Türkiye çapında çalışmış bulunduğu
konularının ayrı ayrı açıklanması ve karşılığın en geç 3 Haziran 1971 de
Mahkemenin elinde bulunacak biçimde gönderilmesi için Çalışma Bakanlığına yazı
yazılmasına, Avni Givda, Muhittin Taylan, ve Şahap Arıç'ın karşıoylariyle ve
oyçokluğu ile;
Karar
verilmiştir.
Çalışma
Bakanlığına yazılan yazıya verilen 3/6/1971 günlü karşılıkta 1963 - 1969
yılları için düzenlenmiş ve yayımlanmış işçi istatistikleri bulunmadığı, 274
sayılı Sendikalar Kanununun 1317 sayılı Yasa ile değişik 9 nncn maddesinin 6
savılı bendi uyarınca Bakanlığın sendikalı işçilerin istatistiklerini P /871970
gününden sonrası için tutmaya başlamış olduğu ve bu tarihten 1970 yılı sonuna
değin olan süreye ilişkin istatistiklerin gönderilmiş olduğu bildirilmiş ve bu
yazıya dört çizelge eklenmiştir.
Sözlü
açıklamalar için belirlenip ilgili yerlere tebliğ edilen çağrılar üzerine
8/6/1971 gününde davacı Türkiye İşçi Partisi adına gelen yetkili temsilcisi
Alpaslan Işıklı'nın, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu adına Gelen Genel
Sekreter Halil Tunç'un ve Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu
adına gelen Bekir Çiftçi'nin sözlü açıklamaları dinlenmiştir.
Davacı
Parti temsilcisi iptal nedenlerini açıklayarak istekleri üzerine karar
verilmesini, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu temsilcisi Yasanın
gerekçeleri doğrultusunda açıklamalarda bulunarak davanın reddini istemişler.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu temsilcisi ise davacının
gerekçeleri doğrultusunda nedenler ileri sürerek istem gibi karar verilmesi
yolunda görüş bildirmiştir.
Türkiye
İşçi Sendikaları Konfederasyonu temsilcisi konuşmasının örneğini ve dayandığı
belgelerin örneğini kapsayan 128 sayfalık bir yan vermiş, bu yazı dosyaya
konmuştur.
Sözlü
açıklama tutanağının çoğaltıhp dağıtılmasından sonra 30/-11/1971 gününde
Muhittin Taylan, Avni Givda, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Nuri Ülgenalp, Şahap
Arıç, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Ziya Önel, Kani
Vrana, Muhittin Gürün, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmaları
ile yapılan toplantıda 20/9/1971 günlü Anavasa değişikliğinin ısığı altında
konunun yeniden incelenmesi için görüşmelerin geri bırakılmasına Avni Givda ve
Recai Seçkin'in işin hemen ele alınmasına bir engel bulunmadığı yolundaki karşı
oylariyle ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Bu
karar üzerine raportörce inceleme yapılarak ek rapor düzenlenmiş ve bu rapor
üyelere dağıtılmıştır.
E)
Esasın İncelenmesi :
Esasa
ilişkin rapor ile ek rapor ve dosyadaki öbür belgeler, iptali istenilen yasa
kuralları ile dayanılan Anayasa kuralları ve Yasaya ve Anayasa'ya ilişkin
yasama belgeleri incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü :
İptal
nedenleri üzerinde incelemeye başlamazdan önce iki sorunu çözme zorunluğu
vardır : a) İlk inceleme çevresinden sonra davacı partinin Anayasa Mahkemesinin
20/7/1971 günlü, (Parti kapatılması 1971/3-3) sayılı kararı ile (6/1/1972
günlü, 14064 sayılı Resmî Gazete) temelli kapatılmasının daha önce açılmış
bulunan bu dâva üzerine bir etkisi olup olmayacağı sorunu, b) Dâvanın
açılmasından sonra 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Yasa ile Anayasa'nın bu dâvada
dayanılan 46 ncı maddesinin değiştirilmiş olması sonucunda Anayasa'ya aykırılık
savlarının çözümünde Anayasa'nın ilk metninin mi, yoksa değiştirilmiş metninin
mi ölçü olacağı sorunu.
a)
Anayasa Mahkemesine iptal dâvası açmak yetkisi, anayasal düzeni koruma ereğini
günden ve Anayasa'ya dayanan (madde 149) bir yetkidir. Gerçekten bu yetkinin
kullanılmasiyledir ki Anayasa Mahkemesi bir yasa kuralının Anayasa'ya aykırı
olup olmadığını inceleyip Anayasa'ya aykırı yasa kurallarını iptal etme ve
hukuk düzenini Anayasa'ya aykırı kurallardan arıtma görevini yapabilir. Demek
ki Aanayasa Mahkemesine getirilen Anayasa'ya aykırılık savları en başta,
Anayasa'ya aykırı kuralların iptaline yol açarak kamu düzenini korumak ereği
ile öne sürülmektedir. Dâvacının varlığının sona ermesi ile bu erek değerini
yitirmez. Buna göre davacı partinin kapatılmış bulunması Anayasa Mahkemesinin
zamanında geçerli olarak açılmış bir dâvayı inceleyip karara bağlama ödevini
etkileyemez.
b)
Anayasa değişiklikleri eski anayasal kurallar yerine yeni kuralların konulması
ereği vs kamu düzeni düşüncesi ile yapılmaktadır. Buna göre bir Anayasa
değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra çözülecek olan öze ilişkin anayasal
sorunların ve bu açıdan karara bağlanacak olan dâvaların yürürlüğe giren
değişik ilkelere göre çözülmesi kuralıdır. Bu olayda kuralın, ayrık bir durumu
olup olmadığını tartışmayı gerektiren herhangi bir hukuksal neden yoktur. İmdi,
bu dâvanın çözümünde Anayasa'nın değişik metinleri ölçü olarak kullanılacaktır.
l-
Cumhuriyet Senatosu Başkanlık Divanının kuruluşuna İlişkin Anayasa'ya aykırılık
sorunu :
Dâva
konusu 1317 sayılı Yasa tasarısının Cumhuriyet Senatosunda görüşülüp kabul
edilmesi sırasında Cumhuriyet Senatosu Başkanının başkanının süresinin dolmuş
bulunduğu ve Cumhuriyet Senatosunun bir kararı üzerine yeni başkan seçilinceye
değin eski başkanın başkanlık görevini sürdürdüğü savı gerçeğe uygundur. Ancak
süresi dolan başkanın bu Yasa tasarısının görüşülmesi sırasında herhangi bir
oturuma başkanlık etmemiş bulunması karşısında tartışma konusu durum Yasa'nın
iptalini gerektirecek nitelikte bir Anayasa'ya aykırılık sayılamaz. Yasa'nın
kabulünü bildiren ve Devlet Başkanlığına yazılmış olan yazıda bu başkanın
imzasının bulunması yönü üzerinde durulmayada yer yoktur; çünkü bu işlemin,
esası etkilemeyen biçimsel bir işlem olması, dolayısiyle, bunda dahi iptali
gerekli kılacak bir nitelik bulunmamaktadır.
Avni
Givda ileri sürülen durumun iptali gerektirdiği düşüncesi ile bu görüşe
katılmamış. Fazıl Uluocak, Nuri Ülgenalp, İhsan Ecemiş ve Recai Seçkin ise
değişik gerekçelerle Anayasa'yâ aykırılık bulunmadığı sonucunu benimsemişlerdir.
2-
Yasa'nın iptali istenilen kurallarının tümünün dayandığı gerekçelerin
Anayasa'yâ aykırılığı sorunu:
Yasa'da
türlü nitelikte kurallar yer almıştır. Bunlar ayrı ayn incelenmeksizin
Anayasa'ya aykırı olup olmadıkları, ilke olarak, kestirilemez; çünkü bu
kuralların hepsi için ortaklaşa gerekçeler bulunmakla birlikle her biri için
ayrı gerekçeler dahi söz konusu olabilmektedir. Bundan dolayı kuralların
tümünün Anayasa'yâ aykın ortak gerekçelere dayanması dolayısiyle iptali istemi
haklı değildir; kurallar ayrı ayrı incelendikten sonra belirecek duruma göre
her birisi için ayrı ayrı sonuca varılacaktır.
3-
274 sayılı Yasa'nın 1317 sayılı Yasa ile değişik l inci maddesinde, 13 üncü
maddesinin 3, 4 ve 6 sayılı bentlerinde ve 32 nci maddesinde yalnızca
federasyon ve konfederasyon sözcüklerine yer verilip (birlik) sözcüğüne yer
verilmemiş olmasının Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
274
sayılı Yasa'nın ilk metninde yukarıda alınan yerlerde federasyon ve
konfederasyon ile birlikte (birlik) sözcüğü dahi yer almış iken 1317 sayılı
Yasa ile yapılan değişiklikte bu sözcük metinden çıkarılmıştır. Yasanın
çalışmaları sırasında söylenen sözlerden anlaşıldığı üzere bugün Türkiyede
Konfederasyon ve federasyonlardan başka hiç bir sendika birliği yoktur. Demek
ki, 274 sayılı Yasa'da öngörülmüş bulunan (birik) biçimindeki toplulaşmalar
için Türkiye iş hayatında bir gereksinme duyulmuş değildir. Nitekim,
Meclislerde birliklere ilişkin kuralların kaldırılmasının Anayasa'ya aykırı
bulunduğunu savunanlarca bu gün kurulmuş ve yaşamakta olan herhangi bir
birlikten söz edilmiş değildir.
Anayasa'nın
değişik 46 ncı maddesindeki (birlik) sözcüğü kapsamı Anayasa'ca belirlenmiş
olmayan bir kavramdır. Yasa Koyucu birliğin kapsam ve anlamını federasyon ve
konfederasyon olarak tanımlanmıştır. Fakat bu tanımlama, hiç bir zaman
birliklerin kesin ve sınırlı bir sayımını gösterme niteliğinde değildir. Sosyal
ve iktisadi gereksinmeler başka tür birliklerin kurulması zorunlu kıldığında,
Yasa Koyucunun bu olanağı sağlayan Yasa kurallarını koymasına engel yoktur. Bu
gibi meslekî kuruluşlar için Anayasa'nın 46 ncı maddesiyle, çalışanlar
yönünden, güdülen amaç; çalışma biçim ve koşullarını çağdaş düzeyin gereklerine
uydurmak, hakka ve adalete uygun bir ücret sağlamak, çalışanların her türlü
yarar ve çıkarlarını Yasa kuralları çerçevesinde savunmak ve
gerçekleştirmektir. Birliklerin, gösterilen amaca, gerçeğe en yakın bir biçimde
erişebilmeleri ve bunun için gerekli nicelik ve nitelikte olmaları Anayasa
Koyucu tarafından öngörülen bir koşuldur. Yasa Koyucuya düşen görev bu ereğin
gerçekleşmesine yararlı bir hukuk düzenini getirmektir. Federasyon ve
konfederasyon olarak adlandırılan meslekî birliklerin, öngörülen amaç ve koşulu
gerçekleştiremiyecekleri ileri sürülmediği gibi, gerçekleştirmeye yararlı başka
hangi tür birliklere ihtiyaç duyulduğu da dâvada açıklanmış değildir.
Anayasa'nın 46 ncı maddesinde yer alan (birlik) deyiminin kapsamını, gelecekte
sosyal ve ekonomik zorunluklarm etkisi ile daha genişletmek olanağı hiç bir
zaman önlenmiş değildir; elverir ki bu sosyal ve iktisadî zorunlukların
varlığına kanaat getirilmiş olsun, Yasa Koyucu tarafından bu eün için duyulan
gereksinmeyi karşılayacak hukuk kuralları getirilmiştir; bu düzenleme
Anayasa'ya aykırı değildir. 274 sayılı Yasa'nın çeşitli maddelerinde bunan
(birlik) sözcüğünün 1317 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikte yer almamış
olmasına yönelen iptal istemi bu nedenlerle reddedilmelidir.
Muhittin
Taylan, Avni Givda, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Muhittin Gürün, bu görüşe
katılmamışlardır.
4-
274 sayılı Yasanın 1317 sayılı Yasa ile değişik 5 inci maddesinin l sayılı
bendindeki bir kimsenin sendikaya üye olmasının sendikanın yetkili organının
kabulü koşuluna bağlanmasını öngören kuralın Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Herhangi
bir işçinin bir sendikaya girme yetkisi bulunduğu gibi sendikanın da kendi
varlığını ve gelişmesini korumak için sendika çalışmalarına zararlı olacağına
inandığı kimseyi kendi içine almaktan kaçınma hakkı vardır. Bu bakımdan üyeliğe
engel durumu bulunanların üye olma istemlerinin reddi olağandır. Ancak kuralın
yazılışına göre kuruluşun yetkili organının kabulü veya reddi; yalnızca onun
dileğine ve değerlendirmesine bırakılmıştır. Bu kural uyarınca yöneticilerin
bir isteklinin sendikada üye olmasını gerçekten nesnel ölçülere göre engelleyemeyecek
herhangi bir nedenle, (Örneğin yetkili organın üyelerinin hoşuna gitmemesi veya
sendikaya girmek isteyenin ileride kendilerini sendika içindeki
yöneticiliklerinden yoksun bırakabileceğini sanmaları yüzünden sendikaya girme
istemini reddetmeleri yetkileri içindedir; böyle sınırsız bir yetki ise
Anayasa'nın değişik 46 ncı maddesinin işçilere tanıdığı dilediği sendikaya üye
olma özgürlüğünü özü bakımından zedelenmektedir. Yasada sendikaya girme
isteminin reddedilmesi nedenlerine ilişkin herhangi bir kural bulunmadığı gibi
haklı nedene dayanmayan reddetmelere karşı üye adayının dava açabileceğini
öngören bir kural dahi yoktur. Bu nedenlerle iptal istemi yerindedir.
Anayasa'nın değişik 46 ncı maddesine aykırı bulunan (ve meslekî teşekkülün
yetkili organının kabulü) deyiminin iptali gerekmektedir.
5-
274 sayılı Yasanın 1317 savılı Yasa ile değişik 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan sendika üyeliğinden çekilmenin noter önünde olabileceği
kuralının Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Sendikadan
çekilmenin sağlam bir düzene bağlanmamış olması, uygulamada büyük
karışıklıklara neden olmakta birçok dolanlı işlere yol açmakta, sendikaların
düzenli olarak çalışma olanaklarını kaldırmakta ve dolayısiyle sendikadan
çekilmemiş bulunan işçiler için sendika çalışmaları yoluyla elde edecekleri
haklardan zamanında veya hiç yararlanamama sonucunu doğurmaktadır. Nitekim bu
yoldaki sakıncaları görmüş bulunan bir çok sendikalılar kendi tüzüklerinde
inceleme konusu yasa kurallarına yaklaşık biçimlerde bazı düzenlemelere yer
vermişlerdir. Gönlüyor ki, Yasa ile sendikalardan çekilme konusunun, gerek
sendika çalışmaları ve gerekse sendikada kalan ve çekilen işçiler yönlerinden
birtakım biçim koşullarına bağlanmasında kamu yararı ve düzeni bakımlarından
gerek vardır. Yasa ile bu konuda öngörülen biçim, koşulları, işçiler ve
sendikalar yönünden haklarının zamanında kullanılmasını sağlayıcı bir güvenceyi
de oluşturması nedeniyle çekilme hakkının kullanılmasının engelleyeceği ve
dolayısiyle bu hakkın özüne eylemli olarak etki yapacağı düşünülemez.
Çekilme
konusunu düzenleyen bu biçim koşulları ile işçilere, işten ve gündelikten
yoksun kalmalarını ve ayrıca masraf yapmalarını gerektiren birtakım yükümler
yönetilmekte olması, bu koşulları getiren yasa kuralının Anayasa'ya aykırılığını
ortaya koyamaz. Çünkü bu yükümlerin başka yasalarda yapıldığı gibi yasalarla
işçiler yararına hafifletilme olanağı her zaman için vardır.
Bu
nedenlerle dava konusukural, Anayasa'nın değişik 46 ncı maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde anılan (Şekil ve usuller) kapsamına girmektedir ve
bu kurala yönelen istemin reddi gerekir.
Avni
Givda, Recai Seçkin, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün, bu görüşe katılmamışlardır.
6-
274 sayılı Yasanın 1317 sayılı Yasa ile değişik 9 uncu maddesinin 2 sayılı
bendinin a, b, c fıkralarında öngörülen en az 1/3 çoğunluk koşullarının
Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
Burada
sorunun anlaşılabilmesi için önce dâva konusu kuralların kısaca açıklanması
zorunludur. 274 sayılı Yasanın 9 uncu maddesi (Sendika, federasyon ve konfederasyonların
kuruluş şartları) başlığını taşımaktadır. Bu maddenin l sayılı bendinde işçi
sendikalarının aynı işyerinde ya da aynı işkolundaki işyerlerinde çalışan
işçiler arasında veya birbirleri ile ilgili işkollarında çalışan işçiler
arasında kurulacağı bildirilmektedir. 2 sayılı bendinin (a) fıkrasında bir işçi
sendikasının Türkiye çapında çalışabilmesi için kurulu bulunduğu işkolunda
çalışan sigortalı işçilerin en az 1/3 ünü üye yazmış olması öngörülmektedir.
Anılan 2 sayılı bendin (b) fıkrasında işçi federasyonlarının aynı işkolunda
kurulmuş sendikalardan en az ikisinin bir araya gelmeleri ve o işkolunda
çalışan sigortalı işçilerin en az 1/3 ünü bir araya getirmesi koşulları ile,
(c) fıkrasında ise işçi konfederasyonlarının a ve b fıkralarına göre sendika ve
federasyonlardan en az 1/3 ünü ve Türkeye'deki sendikalı işçilerin de yine en
az 1/3 ünü üve olarak bir araya getirmesi koşulları altında kurulabileceği
kurala bağlanmıştır.
Davada
anılan kurallarda öngörülen 1/3 sınırlandırmaların sendika ve sendika birlikleri
kurma özgürlüğünün özüne dokunduğu, onun için de Anayasa'ya aykırı bulundukları
ve bu bakımdan iptalleri gerektiği ileri sürülmektedir.
Yukarıdaki
açıklamalardan anlaşılacağı üzere 9 uncu maddenin 2 sayılı bendinin (a) fıkrası
kuralı ilk bakışta sendikanın kurulmasına ilişkin bir kural olmayıp işçi
sendikasının Türkiye çapında görev yapabilmesi için konulmuş bir kuraldır. Bu
kurala göre belli işkolunda çalışan sigortalı işçilerin en az 1/3 ünü üye
olarak kendisinde toplamış bulunmayan bir işkolu işçi sendikasının Türkiye
çapında çalışmalar yapabilmesi yasaklanmaktadır. Demek ki, yazılışı bakımından
yorumu yapılacak olursa, kuralın sendikaların kuruluşunu değil, yalnızca
çalışma alanlarını sınırlandırmakta olduğu görülmektedir. Ancak her kuruluşun ereği,
o kuruluşun gelişmesi ve çalışması olduğundan, işçi sendikasının çalışma alanı
için konulan bu sınırlandırma, ister istemez, onun kuruluşunu da
etkilemektedir; gerçekten çalışma alanı kuruluşundan önce sınırlandırılmış
bulunan bir işkolu işçi sendikası, daha kurulurken gelişemez durumda ortaya
çıkmış bir sendika niteliğindedir ve çalışması belli alanla sınırlı bulunan bir
işkolu sendikasının genişlemesi olanağı yoktur; çünkü onun çalışmaları belli
alan içinde sıkışıp kalacaktır ve daha başka alanlarda sendika çalışmaları
yaparak yeni yeni üyeler kazanması ve gitgide büyüyerek Türkiye çapında çalışan
ve etkili bulunan bir sendika durumuna gelmesi düşünülemez. Demek ki işkolu
işçi sendikalarının çalışma alanı için konulan bu sınırlandırma sonuçta onların
kuruluşunu iyice etkilemekte ve onları ölü doğmuş duruma sokmaktadır. Başka
deyimle bir sendika kurulduğu anda o işkolundaki sigortalı işçilerin 1/3 ünü
üye yazamıyacağından, ancak kurulduktan sonraki çalışmaları ile kendisini
beğendirip üye sayısını artırabileceğinden, Türkiye çapında çalışma olanağı
sağlanmayan sendika, Yasanın aradığı 1/3 sigortalı işçi sayısını üye yazma
koşulunu gerçekleştiremiyecektir ve böylece tartışma konusu koşul yüzünden,
Türkiye çapında çalışan sendikalar kurulması önlenmiş olacaktır.
Bir
temel hakkın kullanılması olanağını kaldıran veya bu hakkın kullanılmasını
olağanüstü güçleştiren sınırlandırmalar, Anayasa'nın değişik 11 inci maddesi
uyarınca o hakkın özüne dokunuyor demektir; bundan ötürü buradaki kural,
sendikaların serbestçe kurulması özgürlüğünü tanıyan Anayasa'nın 46 ncı
maddesine aykırıdır ve bu bakımdan iptali gerekir.
Türkiye
çapında sendika kurma olanaksızlığı, bugün kurulmuş olan Türkiye çapındaki
sendikalar yararına bir tekel yaratma sonucunu dogurur ki bu da Anayasa'mızın
temel kurallarından bulunan batı uygarlığına dayanan demokrasiye bağlı devlet
ilkesine, başka deyimle Anayasa'nın başlangıç kuralları ile 2 nci ve 153 ünci
maddeleri kurallarına aykırıdır. Çünkü sendika kurma özgürlüğü bir yandan
demokrasiye dayalı düzeni oluşturan kişiliğe bağlı hak ve ödevlerdendir. Öte
yandan da toplumsal yaşantıyı çağdaş uygarlık düzeyine eriştirme amacını güden
sosyal ve iktisadi hak ve ödevlerdendir. Bunların yerine getirilmesinde
gözönünde tutulacak başlıca temel ilkeler Anayasa'nın 10., 11 ve 12.
maddelerinde gösterilmiştir. Eşit kullanılmayan, kişilere ve kamuya huzur ve
adaletli bir düzen sağlamayan sendika özgürlüğünün çağdaş uygarlık düzeyi ile
ve hele batı uygarlığınca benimsenen demokrasi anlayışı ile bağdaşması olanak
dışıdır. Toplum yararına olan özgür girişimlerde, bu arada sendika alanındaki
kuruluşlarda, daha iyisini bulmak, kişi haklarını savunmada ve gerçekleştirmede
en uygun çalışma örgütlerini kurmak, yarışma duygusunun oluşmasına bağlıdır.
Yarışma duygusunun gelişmesi ve amaca ulaşabilmesi için girişimlerin tekel
biçiminde değil, çokluk halinde oluşması en önde gelen koşuldur. Bu bakımdan
işçi haklarının korunması için kurulan sendikalar, daha baştan yarışma
duygusunu baltalıyıcı ve engelleyici bir hukuk düzeni içinde olmamalıdırlar.
Oysa tartışma konusu olan Yasanın 9/2 nci maddesi yukarıda anılan ilkelere
aykırı bir düzen getirmektedir ve bu nedenlerle Anayasa'ya uygunluğu
savunulamaz.
Türkiye
çapında çalışacak sendikaların kurulmasının engellenmesi, işveri sendikalarının
ya da belli kentlerde veya bölgelerde işkolu sendikalarının kurulmasını ve
böylelikle bu sınırlandırma ile önlenmek istenen sendika sayısındaki
şişkinliğin ve birçok güçsüz sendikaların ortaya çıkmasının gerçekleşmesi
sonucunu doğuracaktır. Demek ki yasa kuralı ile varılmak istenilen erek değil,
onun tam tersi gerçekleşecektir; bu da, kuralın konuluşunda kamu yararını
korumaya elverişlilik olmadığını göstermektedir.
Tartışma
konusu bendin (b) ve (c) fıkralarında öngörülen 1/3 sınırlandırmaları dahi Anayasa'nın
değişik 46 ncı maddesindeki birlik kurmak hakkının özüne dokunmaktadır; çünkü
Anayasa, sendikalar gibi birliklerin de serbestçe kurulmasını güvence altına
almıştır. Bir birliğin ilk kuruluşunda belli sayıda üyeyi veya işçiyi
birleştirmesi olanağı saptanamaz. Sendikalar gibi birlikler dahi ancak
kurulduktan sonra çalışmaları ile kendilerini beğendirip yeni yeni üyelerin
birliğe katılmasını gerçekleştirebilirler.
Tartışma
konusu sınırlandırmalarla işkolları işçi sendikaları arasındaki çekişmeye son verilmesi
ereğinin güdüldüğü, uygulamada bir bölge sendikasının adının başına (Türkiye)
sözcüğünü ekliyerek Türkiye çapında çalışan bir sendika niteliğinde olduğunu
ortaya attığı, bu durumun Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve
lokavt Kanunun un uygulanması baımından bir çok sorunlar doğurmakta olduğu, çok
olduğu, çok sayıda işçilerin bir araya gelmesi yolu ile güçlü sendikalar
kurulması zorunlu bulunduğu görüşleri yasama belgelerinde ileri sürülmüş ve bu
görüşlere dayanılarak bu sınırlandırmalar savunulmuştur. İşçilerin ancak güçlü
sendikalar aracılığı ile yararlarını koruyabilecekleri, güçsüz sendikaların
artışının işçilere hiç bir yararı dokunmayacağı düşünceleri doğrudur ve bu
sakıncaların önlenmesi yolunda birtakım yasal tedbirler alınması Anayasa'nın 5
inci ve 64 üncü maddeleri gereğince Yasa Koyucuya tanınmış yetkilerdendir.
Kaldı ki son Anayasa değişikliği ile 46 ncı maddenin birinci fıkrasına (Bu
hakların kullanılışında uygulanacak şekil ve usuller kanunla gösterilir.)
kuralının eklenmesi ile Yasa Koyucunun daha önce de sahip bulunduğu düzenleme
yetkisi ayrıca belirtilmiş bulunmaktadır. Yalnız ereğe uygun olmayan,
sendikalarla federasyon ve konfederasyon ve konfederasyonların kuruluşlarını
daha başlangıçta olağanüstü zorlaştıran ve onların geniş ölçüde çalışmaları
sonucunda kendilerini beğendirerek üye sayılarını artırmalarını engelleyici
nitelikte olan bir düzenleme, Anayasa'ya uygun görülemez.
Özetlemek
gerekirse; 274 sayılı Yasanın 1317 sayılı Yasa ile değiştirilen 9 uncu
maddesinin 2 sayılı bendi yukarıda açıklanan nedenlerle Anayasa'ya aykırıdır ve
iptal edilmelidir.
Fazıl
Uluocak ve Şahap Arıç 9 uncu maddenin dâva konusu 2 sayılı bendjnin, İhsan
Ecemiş, Halit Zarbun, Lütfi Ömerbaş ve Ahmet H. Boyacıoğlu 2 sayılı bendin (a)
fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu görüşüne katılmamışlardır.
7-
274 sayılı Yasanın 1317 sayılı Yasa ile değişik 11 inci maddesinin l sayılı
bendindeki işçi sendikası kurabilecek işçinin sendikanın kurulacağı işkolunda
en az üç yıldan beri eylemli olarak çalışmış bulunması koşulunun Anayasa'ya
aykırılığı sorunu :
Herhangi
bir işkolunda eylemli olarak çalışmayan bir işçinin o işkolunda sendika
kurması, yarar yerine zarar doğurabilir. Bunun için sendika kuracak işçinin o
işkolunda eylemli olarak çalışan bir kimse olmasının aranması, sendikacılığın
ereğine uygun bir sınırlandırmadır; çünkü sendikanın uğraşacağı konularda en
önemlisi belli durumda olan işçilerin iktisadî ve toplumsal durumlarının
düzeltilmesi olduğuna göre bu konularda yararlı olabilecek bir örgütün kurulmasında
o işkolunda çalışanların durumlarını ve sorunlarını yakından bilmenin, aranması
gerekli bir nitelik sayılacağı düşünülebilir. Ancak üç yıllık sınırlandırma
serbestçe sendika kurma hakkının özüne dokunmaktadır; çünkü, olağan anlayışta
bir kimsenin belli bir işkolunda çalışan işçilerin sorunlarını kavrayabilmesi
için az bir zaman yeterlidir ve bu kimse sendika kurucusu olarak başka
kimseleri bir araya toplayabilecek ve sendikaya üye devşirebilecek bir durumda
ise, o işkolunda eylemli olarak çalışan bir kimse olması karşısında, onun
sendika kurucusu olarak sörev yapmasını engellemek, sendika kurma özgürlüğünü
yersiz biçimde ve kamu yararına dayanmaksızın sınırlandırmak niteliğine
bürünür.
Yukarıdaki
gerekçelere göre tartışma konusu kuraldaki eylemli olarak çalışma koşuluna
yönelmiş bulunan istemin reddi ve kuraldaki (en az üç yıldan beri) deyiminin
Anayasa'nın değişik 46 ncı maddesine aykırılığı nedeni ile iptali gereklidir.
Fazıl
Uluocak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun ve Lûtfi Ömerbaş,
kuralın Anayasa'ya aykırılığı görüşüne katılmamışlardır.
8-
274 sayılı Yasanın 1317 sayılı Yasa ile değişik 11 inci maddesinin 3 sayılı
bendinin birinci fıkrasındaki uluslararası meslek kuruluşlarının kurulabilmesi
için Türki'yede en çok işçiyi temsil eden işçi konfederasyonu olma veya bu
konfederasyona bağlı bulunma koşulunun Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
"Tartışma
konusu kural, sendikaların ve sendika topluluklarının uluslararası meslek
kuruluşlarının kurucusu olmasını sınırlandırmaktadır; gerçekten Türkiye'de en
çok işçiyi kendisinde toplamış olmayan işçi konfederasyonunun veya bu nitelikte
bir konfederasyona bağlı olmayan sendikaların uluslararası meslek
kuruluşlarının kurucuları olmaları yasaklanmaktadır. Uluslararası kuruluşlara
üye olmada ve böyle bir kuruluşu kurmada sendikanın belli sayıda işçiden oluşan
bir sendika niteliğini taşımasının önemi yoktur. Bu kuruluş yaşama ve işleme
yeteneğini bulabilirse kurulur, yasa; o yeteneği bulamaz ise dağılıp gider.
Uluslararası kuruluşlara katılmanın meslek açısından birtakım yararları vardır.
Kamu düzeni veya yararları söz konusu olmadıkça bir örgütü uluslararası
işbirliğinin yararlarından yoksun bırakmak doğru değildir. Tartışma konusu
sınırlandırma kamu düzenini ilgilendiren birtakım çalışmaların önlenmesi ereği
ile de savunulamaz. Çünkü, 274 sayılı Yasanın 10 uncu maddesinde işçi ve
işveren kuruluşlarının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın l inci ve 2 nci
maddeleri, 3 üncü maddesinin birinci fıkrası, 4 üncü maddesi ve 19 uncu
maddesinin son fıkrasıyla 57 nci maddesinin birinci fıkrasındaki ilkelere
aykırı biçimde çalışan uluslararası işçi ve işveren kuruluşlarına üye olmaları
yasaklanmıştır ve bu tür bir kuruluşa katılma kararlarının Bakanlar Kurulu
karariyle iptal edileceği kuralı konulmuştur. Demek ki sendikaların
uluslararası kuruluşa katılmaları konusunda ülkedeki kamu düzeninin korunması
ereğiyle Bakanlar Kuruluna geniş bir yetki tanınmıştır. Bütün bu gerekçelere
göre tartışma konusu kural kamu düzeni düşüncesine dayanan bir sınırlandırma
olarak kabuledilemez ve bu açıdan Anayasa'nın değişik 46 ncı maddesine aykırı
bulunmaktadır iptali gerekir.
Fazıl
Uluocak, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun ve Lütfî Ömerbaş, bu görüşe
katılmamışlardır.
9-
274 sayılı Yasanın 1317 sayılı Yasa ile değişik 14 üncü maddesinin l sayıh
bendinin (h) fıkrasındaki lokavta karar vermek ve idare etmek kuralının
Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
Anayasa
Mahkemesinin 63/336- 67/29 sayılı 26. 27/9/1967 günlü kararı ile 63/337- 67/31
sayılı ve 19, 20/10/1967 günlü kararında (Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi,
Sayı 6, Sahife 26 ve sonrası, Sahife 59 ve sonrası; 10/10/1968 günlü, 13031
sayılı ve 2/5/1969 günlü 13188 sayılı Resmî Gazete'ler) belirtildiği gibi,
işverenlere tanınan lokavt hakkı, Anayasa'ya aykırı değildir. Yine o kararlarda
dayanılan gerekçelerde açıklandığı üzere, lokavt anayasal bir hak olarak
öngörülmemiş ise de işverenlere bu hakkın tanınması yasak edilmiş olmayıp Yasa
Koyucunun isteğine bırakılmıştır. Anayasa'nın 47 nci maddesinin ikinci
fıkrasında (Grev hakkının kullanılması ve istisnaları ve işverenlerin hakları
kanunla düzenlenir.) kuralı bulunmaktadır. Bu kural ile işçiler için anayasal
bir hak olan grevin karşısında işverenlere de haklar tanınacağı ve böylece
işçiler ve işverenler arasındaki toplumsal dengenin sağlanacağı ilkesi
benimsenmiş bulunmaktadır. Gerçekten Anayasa, toplumsal güçler arasında dengeli
bir düzeni erek edinmiştir. Bu yön Anayasa'nın başlangıç kurallariyle 2 nci
maddesinde belirtilmektedir. işçilerin grev hakkı gibi yerine göre ağır
sonuçlar doğurabilen bir hak karşısında işverenleri savunmasız bırakmak,
toplumsal dengeyi bozacak nitelikte sayılabilir ve bu dengenin sağlanması için
yasa koyucular işverenlere lokavt hakkını veya bundan daha hafif sonuçlar
doğurabilecek birtakım başka hakları tanımayı uygun görebilirler. İşçilerin
grev hakkına karşılık işverenleri savunmasız bırakmak, onların işçilerce ileri
sürülen her isteğe boyun eğmelerine yol açabilecek nitelikte görülebilir ki bu
da emeğin sermayeyi sömürmesi demek olur; oysa Anayasa Koyucu, emeğin sermayeyi
veya sermayenin emeği sömürmesine yol açan dengesiz bir düzenin kurulmasını
istemiş değildir.
Açıklanan
nedenlerle lokavt yetkisini kapsayan kuralın iptali istemi reddolunmahdır.
10-
274 sayılı Yasanın 1317 sayılı Yasa ile değişik 14 üncü maddesinin l sayılı
bendinin (i) fıkrasındaki kooperatifler kurmak ve en çok üyesi bulunan işçi
konfederasyonunun onayını alarak sınaî ve iktisadî işletmelere yatırımlar
yapmak kuralının Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
Sendikalar
kuruluş amaçlarına göre iktisadî işletmelere yaptırımlar yaparak ticarî ve
iktisadî çalışmalarda bulunamazlar. İlke budur; gerçekten 274 sayılı Yasanın
1317 sayılı Yasa ile değişik 15 inci maddesinin ilk fıkrasında (Bu Kanuna göre
kurulan meslekî teşekküller ticaretle uğraşamazlar.) kuralı konulmuştur. Ancak
birtakım sınırlamalar altında sendika varlığının bir bölümünün sınaî ve ticari
işletmelere yatırılması, bu varlığın artırılması, başka deyimle, kazanç
sağlanarak çoğaltılması yönünden yararlı olabilir. Böyle durumlarda sendikaları
kendileri için yararlı olacak işletmelere paralarının bir bölümünü yatırmak
olanağından yoksun bırakmak, sendikacılık ereği ile çatışabilir. Sendikaların
etkili olabilmeleri için güçlü bir mal varlığını elde bulundurmaları
zorunludur. Yeterince varlıklı olmayan bir sendikanın üyelerinin geçimini,
yerine göre aylarca, sağlayarak bir grevi sürdürmesi beklenemez ve böyle bir sendika
toplu sözleşmeler masasında üyeleri için olumlu sonuçlar elde edemeyeceği gibi
düzenleyeceği grevler yeterince uzun olamıyacaklarından grev yoliyle de
üyelerinin yararlarını gereği gibi koruyamaz. Kaldı ki kooperatifler, hukukça
ticaret ortaklıklarına benzemekle birlikte, toplumsal açıdan yardımlaşma
ortaklıklarıdır. Sendikaların temel ereği yardımlaşma olduğuna göre kooperatif
kuruculuğu, ereklerine de uygun düşebilir. Bu nedenlerle kooperatifler kurmak
veya para varlığının yüzde otuzundan çok olmamak üzere sınaî ve iktisadî
işletmelere yatırımlar yapmak yetkilerinin sendikalara tanınması, Anayasa'ya
aykırı sayılamaz.
Sendika
parasının güçsüz işletmelere yatırılması nedeniyle sendikanın zarara uğramasını
önlemek için yatırım yapılmasından önce yatırım kararının bir denetimden
geçirilmesi yararlı olabilir ve bu yolla sendika varlığının güven vermiyen
işletmelere yatırılması önlenmiş bulunur. Ancak bu denetim yetkisinin
sendikanın bağlı bulunmadığı bir konfederasyona verilmesi, sendikaların
serbestçe çalışmalarını öngören Anayasa'nın değişik 46 ncı maddesine aykırı
bulunmaktadır. Yabancı bir konfederasyonun yasa gereği bir sendika üzerinde
denetim yetkisi olması, sendika özgürlüğü ile bağdaştırılamaz. Açıklanan
nedenlerden ötürü tartışma konusu fıkradaki (ve ilgisine göre en çok üyesi
bulunan işçi ve işveren konfederasyonunun muvafakatini almak) deyiminin
iptaline, kooperatifler kurma veya parasının % 30 unu aşmamak üzere sınaî ve
iktisadî işletmelere yatırımlar yapmak yetkisine yönelen istemin ise reddine
karar verilmelidir.
Recai
Seçkin bu gerekçeyi eksik bulmuştur.
11-
274 sayılı Yasa'nın 1317 sayılı Yasa ile değişik 14 üncü maddesinin l sayılı
bendinin (k) fıkrasındaki işlerinin görülmesi için gereği her türlü ham veya
yarı işlenmiş nesnelerle gereçleri sendikaların üyelerine kiralama, ödünç verme
veya bağışlama yetkisinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Sendikanın
ereği, yararlarını sağlamakta üyelerine olabildiğince yardımcı olmaktır. Bir
sendikanın kendi üyelerinin işlerini görmeleri için gerekli her türlü araç veya
gereci sağlaması onlara yardım etmesi niteliğinde bir davranıştır; böylelikle
üyelerinin ekonomik ve toplumsal yararlan korunmuş bulunur. Bunda Anayasa'ya
aykırılık düşünülemez. Bu nedenle tartışma konusu kurala yönelen istemin reddi
gerekir.
12-
274 sayılı Yasa'nın 1317 sayılı Yasa ile değişik 15 inci maddesinin ikinci
fıkrasındaki 14 üncü maddesinin birinci bendinin (j) fıkrasını saklı tutan
kural ile yine sözü edilen 15 inci maddenin üçüncü fıkrasının ikinci
cümlesindeki 14 üncü maddenin l inci bendinin (j) fıkrası gereğince dağıtılacak
risturnları saklı tutan kuralın Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
15
inci maddenin iîk fıkrasında meslek kuruluşlarının ticaretle uğraşmaları
yasaklanmakta; yukarıdaki 10 uncu bentte açıklandığı üzere ve orada gösterilen
koşullar altında sendikaların sınaî ve iktisadî işletmelere yatırım yapmalarına
ilişkin kural, burada saklı tutulmaktadır. Yukarıdaki 10 uncu bentte açıklanan
nedenlerden ötürü sendikaların varlıklarının bir bölümünü sınaî ve ticarî
işletmelere yatırma yetkisi, Anayasa'ya uygun görüldüğünden burada Anayasa'ya
uygun görülen kuralın saklı tutulması, bir Anayasa aykırılığını oluşturamaz;
oysa davacı, sözü edilen (j) fıkrasına ilişkin nedenleden ötürü, buradaki saklı
tutma kuralının da Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
15
inci maddenin üçüncü fıkrasında 14 üncü maddenin l inci bendinin i ve ı
fıkraları gereğince kurulacak kurumların işletilmesinden risturn biçiminde de
olsa kazanç dağıtılamayacağı kurala bağlandıktan sonra 14 üncü maddenin 1 inci
bendinin (j) fıkrası gereğince dağıtılacak ristumların yasak olmadığı
bildirilmektedir.
14
üncü maddenin l inci bendinin (j) fıkrası uyarınca risturn dağıtılabilmesi,
ancak kooperatifler konusunda düşünülebilir, yoksa bir sendikanın yatırımlarda
bulunduğu bir sınaî ve iktisadî işletmenin sendikaya sağlayacağı kazanç
paylarının o sendikanın üyelerine herhangi bir biçimde dağıtılması söz konusu
olamaz; nitekim 274 sayılı Yasa'nın ilk metninde 14 üncü maddenin l sayılı
bendinin j fıkrasında yalnızca kooperatif kurmaya üyelerini özendirmek ve bu
türlü kooperatiflere yardımda bulunmak veva kooperatifler kurmaktan söz
edilmekte idi ve yine ilk metnin 15 inci maddesinin ikinci fıkrasının risturn
biçiminde de olsa kazanç dağıtılmasını yasak eden kuralından sonra bu günkü
metinde dahi bulunan (14 üncü maddenin 1 inci bendinin j fıkrası gereeince
damıtılacak risturn bu hükme tabi değildir.) kuraliyle kooperatiflerin risturn
dağıtmalarının yasak olmadığı bildirilmekte idi Bugün yürürlükte bulunan kural
dahî ancak risturn dağıtımına izin vermektedir.; bu ise sendikanın ticaretle
uğraşması anlamına gelmez. Bir sendikanın kurucularından bulunduğu kooperatifin
üyelerine risturn dağıtılmasında sakınca değil, ortakların kooperatife ilgi
göstermelerine yol açtığı için yarar vardır. Başka deyimle kooperatifin risturn
dağıtması, yardımlaşma çalışmalarına özendirici bir etkendir; bu nedenle kural,
kamu yararına dayanmaktadır. Kaldı ki yukanki 10 uncu bentte görüldüğü üzere,
sendikaların kooperatif kurmaları ve belli koşullar altında sınaî ve iktisadî
işletmelere yatırımlar yapmaları Anayasa'ya aykırı bulunmadığından, bu
kooperatiflerin risturn dağıtmaları dahi Anayasa'ya aykırı olamaz. Oysa davacı
kooperatif kurmanın ve işletmelere yatırım yapmanın Anayasaya aykırılığı için ileri
sürdüğü nedenlere dayanarak buradaki kuralın da Anayasa'ya aykırı olduğu
görüşünü savunmuştur.
Açıklanan
nedenlerden ötürü davanın bu kurala yönelen bölümünün dahi reddi gerektir.
13-274
sayılı Yasa'nın 1317 sayılı Yasa ile değişik 23 üncü maddesinin 2 sayılı
bendindeki işçilerin işkolunda yetki almış sendikaya verecekleri ödentilerin
işverenden olan alacaklarından kesilerek sendikaya ödenmesi kuralının
Anayasa'ya aykırlığı sorunu :
İşçilerin
üyesi bulundukları sendikaya karşı borçları olan ödentilerin işverence
işçilerin akacaklarından kesilerek sendikaya gönderilmesi sendikaların
alacaklarını kolayca almalarını sağlaması bakımından sendikacılık ereklerine ve
ilkelerine uygun düşmektedir. Davacının ileri sürdüğünün tersine, bu kuralda
işçilerin üyesi bulunmadıkları sendikaya para ödemeye zorlanmaları söz konusu
değildir; çünkü metinde anlaşıldığı gibi; bu kuralın işlemesi için sendikanın
yazılı isteminden başka, ödenti kesilecek sendika üyesi işçilerin çizelgesinin
işverene verilmesi zorunludur. 275 sayılı Yasa gereğince dayanışma ödentisi
ödenmesi, bir işçinin üyesi bulunmadığı bir sendikanın yapmış olduğu toplu
sözleşmeden yararlanması durumunda söz konusu olabilirki işçinin üyesi olmadığı
sendikanın sağladığı kazançlı durumdan o sendikaya hiç bir şey ödemeden
yararlanması, hakkaniyete uygun olamayacağından dayanışma ödentisine ilişkin
kural Anayasa'ya aykırı sayılamaz; kaldı ki isçinin üyesi olmadığı sendikanın
yaptığı toplu sözleşmeden yararlanması ve dolayısiyle dayanışma ödentisini
yükümlenmesi de kendi isteğine bağlıdır. (15/7/1963 günlü, 275 sayılı Toplu iş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu, Madde l, bent 3; 274 sayılı Sendikalar
Kanununu, 1317 sayılı Yasa ile değişik Madde 21). Davacının ileri sürdüğü iptal
gerekçeleri, bu nedenlerden ötürü, yerinde değildir. Ancak Anayasa Mahkemesi
kuruluşuna ilişkin 44 sayılı Yasa'nın 28 inci maddesi gereğince Anayasa
Mahkemesi davacının isteminin dayanağı olarak bildirilen gerekçelerle bağlı bulunmadığından,
yapılan inceleme sonunda bulunacak başka gerekçelerle de iptal kararı
verebilir. Yapılan inceleme sonunda şu gerekçe ile kuralda Anayasa'ya aykırılık
bulunmuştur; Sendikacılığın gelişmesi için büyük kolaylık sağlayan bu kuraldan
yalnızca belli nitelikleri taşıyan sendikaların yararlandırılmasını haklı
göstereu bir neden yoktur. İstemde bulunan ve işyerinde üyeleri çalışan
sendikaların tümünün bu kolaylıktan yararlandırılmaları gerekir; Anayasa'nın 12
nci madesinde öngörülen Yasa önünde eşitlik ilkesinin gereği budur. Böyle bir
çözüm yolunun işveren için altından kalkamıyacağı yükler yükleyeceği ve bundan
dolayı yalnızca üyeleri işyerinde belli bir çoğunluk sağlayan sendikalara bu
hakkın tanınması gerekeceği düşüncesi yerinde görülemez; çünkü tartışma konusu
2 sayılı bendin son fıkrasında (sendika, aidatlarının kesiminden doğacak
masrafları işverenin talebi üzerine ödemek zorundadır) kuralı konulmuştur ve
böylece işveren ödentilerin kesilmesini isteyen sendikalar gerekli bütün
giderleri isteyip alabilecektir.
Anayasa
Mahkemesi az yukarıda anılan kuruluş yasası kuralı gereğince gerekçelerle bağlı
değilse de iptal istemine konu olarak davacının gösterdiği kuralla bağlı
bulunduğundan, davacı yalnızca (yetki almış sendikanın veya yetki alınmamış ise)
kuralının iptalini istemiş bulunduğundan az yukarıda alınan eşitlik ilkesine
aykırılık nedeni ile 2 sayılı bendin birinci fıkrasındaki deyimlerden yalnızca
istem konusu deyiminin iptaline karar verilmelidir.
Fazıl
Uluocak, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Lûtfi Ömerbaş ve Ahmet H. Boyacıoğlu,
Anayasa'ya aykırılık görüşüne katılmamışlardır.
14-
274 sayılı Sendikalar Yasa'sının 29 uncu maddesine 1317 sayılı Yasa ile eklenen
9 sayılı bentteki bir konfederasyonun kendisine bağlı sendikalar ile
federasyonların gelirlerini, giderlerini ve çalışmalarını denetleme yetkisinin
Anayasaya aykırılığı sorunu :
Davacının
ileri sürdüğü sendikalarda ve sendika birliklerinde demokratik kurala uygun
denetimin aşağıdan yukarıya başka deyimle üyelerin sendikayı, sendikanın
federasyonu ve federasyonun da konfederasyonu denetlemesi biçiminde olması
gerektiği görüşü doğrudur; ancak burada tanınan yukarıdan aşağıya denetim
yetkisininde demokrasiye uygun olan ve aşağıdan yukarıya doğru yapılan denetime
gölge düşüren bir yanı yoktur; karşılıklı denetim, gerek hesaplardaki gerekse
yönetimdeki aksaklıkların giderilmesine ve sendika ereklerinin tehlikeye
düşmekten korunarak gerçekleşmesine daha elverişlidir. Bu nedenlerle kuralda
Anayas'ya aykırılık yoktur; bu kurala yönelen istemin reddi gerekir.
F)
İptal kararının yürürlük tarihi :
Yukarıdan
beri iptalleri öngörülen kuralların çoğunun niteliklerine göre iptal karannın
hemen yürürlüğe girmesi, halinde kamu düzenini sıkısıkıya ilgilendiren ve ancak
yasama yoliyle giderebilecek olan bir boşluk oluşacaktır. Onun için Anayasa'nın
değişik 152 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 44 sayılı Yasa'nın 50 inci maddesi
olanaklarından yararlanılarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarih ayrıca
kararlaştırılmalıdır. İptal hükmünün kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı
tarihten başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun olacaktır.
Avni
Givda, Recai Seçkin, Ahmet Akar ve Şevket Müftigil, üç ve Ahmet H. Boyacıoğlu
sekiz ay süre verilmesinin yeteceği görüşünü ileri sürmüşlerdir.
G)
Sonuç :
1-
12/8/1970 günlü, 13577 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "274 sayılı
Sendikalar Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve 31 inci maddesine bir
bent ile bu kanuna 3 geçici madde eklenmesi" hakkındaki 29/7/1970 günlü,
1317 sayılı Kanuna ilişkin tasarının Cumhuriyet Senatosunda görüşülmesi ve
kabul edilmesi sırasında Cumhuriyet Senatosu Başkanının başkanlık süresi
dolduğu halde görevinin Senato kararı ile sürdürülmesinin kanunun biçim
yönünden iptalini gereklirmediğine Avni Givda'nın karşıoyu, Fazıl Uluocak, Nuri
Ülgenalp, İhsan Ecemiş ve Recai Seçkin'in değişik gerekçeleri ile ve oyçokluğu
ile;
II-
274 sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik;
a) 1
inci maddesinin 13 üncü maddesinin 3, 4 ve 6 sayılı bentlerinin ve 32 nci
maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına, dâvanın bu kurallara yönelen bölümünün
reddine, Muhittin Taylan, Avni Givda, Recai Seçkin, Ahmet Akar ve Muhittin
Gürün'ün karşıoyları ve oyçokluğu ile :
b) 5
inci maddesinin l sayılı bendindaki (ve meslekî teşekkülün yetkili organının
kabulü) deyiminin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline oybirliğiyle;
c) 6
ncı maddesinin birinci fıkrasında bulunan (çekilme noter huzurunda münferiden
kimliğin tesbitı ve istifa edecek kişinin imzasının tasdiki ile olur) kuralının
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve dâvanın bu kurala yönelen bölümünün reddine,
Avni Givda, Recai Seçkin, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün'ün karşıoyları ile ve
oyçokluğu ile;
ç) 9
uncu maddesinin 2 sayılı bendinin;
aa)
a fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, Fazıl Uluocak, Şahap Arıç,
İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Lûtfi Ömerbaş ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun
karşıoyları ile ve oyçokluğu ile;
bb)
b ve c fıkralarının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, Fazıl Uluocak ve
Şahap Arıç'ın karşıoyları ile ve oyçokluğu ile;
d)
11 inci maddesinin;
aa)
l sayılı bendinde yer alan (en az üç yıldan beri) deyiminin Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve iptaline ve bendin öteki bölümüne yönelen dâvanın reddine, Fazıl
Uluocak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun ve Lütfi
Ömerbaş'ın karşıoyları ile ve oyçokluğu üe;
bb)
3 sayılı bendinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline,
Fazıl Uluocak, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun ve Lûtfi Ömerbaş'ın karşıoylariyle ve
oyçokluğu ile;
e)
14 üncü maddesinin l sayılı bendinin;
aa)
h fıkrasındaki lokavta ilişkin kuralın Anayasa'ya aykırı olmadığına ve dâvanın
bu kurala yönelen bölümünün reddine oybirliğiyle;
bb)
j fıkrasında (veyahut bizzat koperatifler kurmak veyahut nakit mevcudunun % 30
undan fazla olmamak ve ilgilisine göre en çok üyesi bulanan işçi veya işveren
konfederasyonunun muvafakatini almak kaydiyle sınaî ve iktisadi teşebbüslere
yatırımlar yapmak) biçiminde yer alan kuraldaki (ve ilgisine göre en çok üyesi
bulunan işçi veya işveren konfederasyonunun muvafakatini almak) deyiminin
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline ve kuralın öteki bölümüne yönelen
dâvanın reddine oybirliğiyle;
cc)
k fıkrasının Anavasa'ya aykırı olmadığına ve dâvanın bu kurala yönelen
bölümünün reddine oybirliğiyle;
f)
15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan (14 üncü maddesinin j fikrası
hükmü saklıdır.) ve üçüncü fıkrasında yer alan (14 üncü maddenin l inci
bendinin j fıkrası gereğince dağıtılacak risturn bu hükme tabi değildir.)
kurallarının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve dâvanın bu kurallara yönelen
bölümünün reddine oybirliği ile;
e)
23 üncü maddenin 2 sayılı bendinde yer alan (kurulu bulunduğu işkolunda yetki
almış sendikanın veya yetki alınmamış ise) deyiminin Anayasa'ya aykırı olduğuna
ve iptaline Fazıl Uluocak, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Lütfi Ömerbaş ve Ahmet
H. Boyacıoğlu'nun karşıoyları ile ve oyçokluğu ile;
h)
29 uncu maddesinin 9 sayılı bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve dâvanın bu
kurala yönelen bölümünün reddine oybirliği ile;
III-
Karardaki iptal hükümlerinin Anayasa'nın değişik 152 nci maddesi uyarınca kararın
Resmî Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe
girmesine, Avni Givda, Recai Seçkin, Ahmet Akar ve Şevket Müftügil'in üç ve
Ahmet H. Boyacıoğlu'nun sekiz ay süre verilmesinin yeteceği yolundaki
karşıoyları ile ve oyçokluğu ile;
8 ve
9 Şubat 1972 günlerinde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Nuri
Üngenalp
|
|
|
|
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Recai
Seçkin
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Kâni
Vrana
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Anayasanın
46 ncı maddesinin gerek eski metninde gerek değişiklikten sonraki metninde
sendikalar ve sendika birlikleri kurma hakkı açıkça gösterilmiştir. Sendika
birlikleri deyimi sendikaların hem federasyon ve konfederasyon halinde
birleşmelerini hem de sendika birlikleri biçiminde birleşmelerini belirleyen
bir deyimdir. Nitekim 15/7/1963 günlü 274 sayılı Yasanın l inci maddesinin
birinci bendinde "Sendika, birlik, federasyon ve konfederasyonlar bu
Kanuna göre işçi sayılanların ve işverenlerin müşterek iktisadî, sosyal ve
kültürel menfaatlerini korumak ve geliştirmek için kurdukları meslekî
teşekküllerdir." denilmiş ve meslekî kuruluşların kuruluş biçimini
düzenleyen 9 uncu maddesinin 2 a bendinde de sendika birliklerinin
"belirli bir mahal veya bölge sınırları içinde birbirleriyle ilgili
olmayan çeşitli iş kollarında dahi olsa mevcut sendikaların en az
ikisinin" üye sıfatiyle bir araya gelmeleri yoluyla kurulacağı belirtilmiş
ve böylece birlik deyimjnin federasyon ve konfederasyonla sınırlı olmadığı Yasa
Koyucu tarafından da benimsenmiştir. Kuşkusuz bu düzenleme Anayasa'nın 46 ncı
maddesinin hem sözüne hem de özüne uygundur. Oysa, 274 sayılı Yasanın 29/7/1972
günlü ve 1317 sayılı Kanunla değişik l inci maddesinde 13. maddesinin 3, 4 ve 6
nci bentlerinde ve 32 nci maddesinde birlik deyimine yer verilmemiştir. Sendika
birliklerinin kurulmasını önleyen bu hükümler Anayasa'nın değişik 46 ncı
maddesine aykırı düştüğünden iptal edilmelidir.
Çoğunluğun
bu görüşe ters düşen kararına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
1.
Hazırlık evresindeki kararlar :
1-
Sözlü açıklamaların dinlenmesi ve Çalışma Bakanlığından bilgi istenmesi
konularında 11/5/1971 gününde verilen karar:
a)
Gerek 1970/48, gerekse bunun benzeri 1970/47 esas sayılı işlere ilişkin dava
dilekçeleri ve raportörlükçe düzenlenen ayrıntılı raporlar konuyu gereği gibi
aydınlattığı için ilgililerin sözlü açıklamalarının dinlenmesine yer yoktur ve
tersine bir tutumun davanın incelenmesini geciktirmekten başka bir sonuç
vermeyeceği ortadadır.
Dinlenmelerine
karar verilen üç örgütten Çalışma Bakanlığının dinlenme günü temsilci
göndermediğine burada işaret etmek yerinde olacaktır.
b)
"1963 ten 1971 yılı başına değin Türkiye'de hangi işçi sendikalarının,
birliklerinin, federasyon ve konfederasyonlarının var olduğu, her birinin her
yıl başındaki üye sayılan, bunlardan hangilerinin Türkiye çapında çalışmış
bulunduğu" konularında Çalışma Bakanlığından yazılı açıklama istenmesine
gelince; bu Bakanlığın elinde durumu aydınlatacak nitelikte güvenilir ve
düzenli veri ve bilgilerin bulunması olasılığı zayıf olmakla birlikte istenmesi
öngörülen bilgilerin tümü eksiksiz olarak gelse dahi bunların 274 sayılı
Sendikalar Kanununun 1317 sayılı Kanunla değişik kimi maddelerinin Anayasa'ya
uygunluk denetiminde etkili olabilmeleri düşünülemez. Nitekim Çalışma
Bakanlığının, sonradan verdiği karşılıkta 1963 - 1969 yılları için düzenlenmiş
ve yayınlanmış işçi istatistikleri bulunmadığının ve ancak 12/8/1970 gününden
sonra sendikalı işçi istatistiği tutulmağa başlandığının belirlenmesi
Bakanlıktan boşuna bilgi istenmiş olduğunu ortaya koymuştur.
c)
İlgililerin sözlü açıklamalarının dinlenmesine ve Çalışma Bakanlığından bilgi
istenmesine ilişkin olan ve davanın karara bağlanmasının gecikmesine yol açan
11/5/1971 sayılı ara kararına yukarıda belirtilen nedenlerle karşıyım.
2-
Anayasa değişikliği dolayısiyle raportörlükçe yeniden inceleme yapılması için
görüşmelerin geri bırakılması yolunda verilen 30/11/1971 günlü karar :
Anayasa'nın
dava konusunu ilgilendiren "Sosyal ve İktisadî Haklar ve Ödevler"
başlıklı üçüncü bölümünde 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Yasa ile değişen
kamulaştırmaya ilişkin 38 inci made ile sendika kurma hakkına ilişkin 46 ncı
maddedir 46 ncı madde iki yönden değişikliğe uğramıştır. Birincisi kamu hizmeti
görevlilerinin sendika kurma hakkı kapsamının dışında bırakılmalarıdır ki bunun
dava konusu ile ilişiği yoktur. İkincisi sendika ve sendika birlikleri kurma,
bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten ayrılma haklarının kullanılışında
uygulanacak biçim ve yöntemlerin kanunda gösterileceği; kanunun, Devletin
ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, milli güvenliğin, kamu düzeninin ve genel
ahlâkın korunması ereğiyle sınırlar koyabileceği yolundaki kuralın yeni madde
metninde yer almasıdır. Bu uzun incelemeleri gerektirmeyen, kolay kavranılır,
kapsamı belli, niteliği apaçık bir değişikliktir; davanın hemen ele alınmasına
engellik edebilecek yanı yoktur.
Anayasa
değişikliği dolayısiyle raportörlükçe yeniden inceleme yapılması için
görüşmelerin geri bırakılması yolunda verilen 30/11/1971 günlü ara kararına
yukarıda belirlenen nedenlerle karşıyım.
II-
274 sayılı Kanuna getirdiği kimi değişiklikler dava konusu edilen 1317 sayılı
Kanunun biçim yönünden Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Cumhuriyet
Senatosu Başkanı Atasagun'un başkanlık süresi 18/6/1970 de bitmiş, 30/6/1972
gününde "Cumhuriyet Senatosu Başkanlığı görevinin yenisi seçilinceye kadar
devam edeceği" ne Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca karar verilmiş ve
Cumhuriyet Senatosu Başkanlığı görevi yeni başkanın seçildiği 19/11/1970 gününe
dek Atasagun'ca yürütülmüştür. 274 sayılı Kanuna getirdiği kimi değişiklikler
dâva konusu edilen 1317 sayılı Kanuna ilişkin tasarı yukarıdaki 1970/48 -
1972/3 sayılı kararın (E/1) işaretli bölümünde de belirtildiği gibi işte bu
dönemde Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca görüşülmüş ve karara bağlanmıştır.
Cumhuriyet
Senatosu Başkanı, Anayasa'nın 84 üncü maddesinin ikinci fıkrası kuralına göre,
iki yıl için seçilir. Anayasa'nın kesin olarak belirlediği bu hizmet süresinin
yeni başkan seçilinceye dek kendiliğinden devam etmesi düşünülemiyeceği gibi
Cumhuriyet Senatosu karariyle uzatılmasına da olanak yoktur. Cumhuriyet Senatosu
Genel Kurulunun 30/6/1971 günlü kararı hem bu yönden Anayasa'nın 84 üncü
maddesine, hem de kararın alındığı sırada toplantı yetersayısı bulunmadığı için
86 nci maddeye aykırıdır.
Çoğunluk,
Atasagun'un tasarının görüşüldüğü birleşimlere başkanlık etmediği ve
birleşimleri başkanvekillerinin yönettiği olgusuna dayanarak durumun 1317
sayılı Kanunun biçim yönünden Anayasa'ya aykırılık nedeniyle iptalini
gerektirmediği sonucuna varmaktadır.
Belli
olan durum şudur: 18/6/1970 ve 19/11/1970 günleri arasındaki dönemde Cumhuriyet
Senatosu Başkanlığında Anayasa'ya aykırı olarak Atasagun bulunmuştur.
Cumhuriyet Senatosu Başkanlık Divanı bir bütündür. Başkandan,
başkanvekillerinden, Divan kâtiplerinden ve idare amirlerinden oluşur
(Cumhuriyet Senatosu içtüzüğü : Madde 3). Divan içinde en önemli görev yerini
işgal eden Başkanın durumundaki Anayasa'ya aykırılık elbette ki Divanın tüm
kuruluşunu etkiler ve Anayasa'ya aykırı duruma sokar. Başkanın 1317 sayılı
Kanuna ilişkin tasarının görüşüldüğü birleşimleri bizzat yönetmemiş olmasının
sonucu değiştirmesi düşünülemez. Kaldı ki başkanvekilleri de birleşimlerde
görüşmeleri başkana vekâleten başka bir deyimle onun hukukî yetkilerini
kullanarak yönetirler. Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 9 uncu maddesinden çıkan
anlam da budur.
1317
sayılı Kanuna ilişkin tasarı üzerindeki görüşmeleri kuruluşu Anayasa'ya aykırı
olan bir Başkanlık Divanı'nın yönetmiş bulunması bu kanun iptal nedeni olacak
bir şekil eksikliği ile malûl sayılmasını gerektirir. şu duruma göre dava
konusu kanun hükümleri şekil yönünden Anayasa'ya aykırıdır; iptal edilmelidir.
1970/48
sayılı davada verilen 8 ve 9 Şubat 1972 günlü, 1972/3 sayılı kararın
"tartışma konusu durumun biçim yönünden iptali gerektirmediği" ne
ilişkin bölümüne bu gerekçe ile karşıyım.
III-
274 sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik l inci maddesinin, 13 üncü
maddesinin 3, 4 ve 6 sayılı bentlerinin, 32 nci maddesinin ve 6 nci maddesinin
birinci fıkrasının esas yönüden Anayasa'ya aykırılıkları sorunu :
1-
274 sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik l, 13, 32 nci maddeleri :
15/7/1963
günlü, 274 sayılı Sendikalar Kanununun l inci maddesinde. 13 üncü maddesinin 3,
4 ve 6 sayılı bentlerinde ve 32 nci maddesinin federasyon ve konfederasyondan
başka "birlik" lerden de söz edilmekte iken bu hükümlere 1317 sayılı
Kanunla getirilen değişiklikte "birlik" deyimine yer verilmemiş;
böylece federasyon ve konfederasyonlar dışında herhangi bir sendika birliği
kurulabilmesi olanağı ortadan kaldırılmıştır. Anayasa'nın sendika kurma hakkına
ilişkin değişik 46 nci maddesinde ilke işçilerin ve işverenlerin önceden izin
almaksızın sendikalar ve sendika birlikleri,, kurabilmeleridir. "Sendika
birlikleri" deyiminin kapsamına federasyon ve konfederasyonlar ve
bunlardan ayrı biçim ve nitelikte başka her türlü sendika birlikleri de girer.
Dava ve inceleme konusu hükümlerde ise sendika birlikleri federasyon ve
konfederasyonlara inhisar ettirilerek Anayasa ilkesi büyük bir daraltma ve
sınırlamaya uğratılmıştır. Bu durum 274 sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla
değişik l inci maddesini, 13 üncü maddesinin 3, 4 ve 6 sayılı bentlerini ve 32
nci maddesini Anayasa ilkesi ile çelişkiye düşürür ve iptallerini gerektirir.
1970/48
-1972/3 sayılı kararın söz konusu hükümlerin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
davanın bunlara yönelen bölümün reddine ilişkin kesimine yukarıda açıklanan
gerekçe ile karşıyım.
2-
274 sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik 6 ncı maddesinin birinci
fıkrası:
Bu
fıkra bir kimsenin üyesi bulunduğu meslekî teşekkülden çekilebilmesini,
çekilmenin noter huzurunda münferiden kimliğin saptanması ve çekilecek kişinin
imzasının onanması ile olması koşuluna başlamaktadır. Anayasa'nın değişik 46
ncı maddesindeki ilkeye göre işçiler sendikalar ve sendika birlikleri
üyeliklerinden serbestçe ayrılma hakkına sahiptirler. Dava konusu kuralda
öngörüldüğü gibi bir işçinin, üyesi olduğu sendikadan çekilebilmek için notere
kadar gitmek, orada kimliğini kanıtlayıp imzasını onaylatmak ve bu yüzden
işinden uzak kalarak birtakım giderlere katlanmak zorunda bırakılması, ülkenin
bugün içinde bulunduğu yaşam koşulları altında, değişik 46 ncı maddede sözü
edilen, üyelikten ayrılma hakkının kullanılışında uygulanacak biçim ve
yöntemlerin kanunda gösterilmesinin çok ötesinde ereği kat kat aşan, birçok
kimselerin istemedikleri sendikalarda zorla kalmalarına yol açacak bir
düzenlemedir ve bu niteliğiyle "üyelikten serbestçe ayrılma" hakkının
özüne dokunmaktadır. Çoğunluk görüşünde belirlendiği gibi bu koşulların bir
yasa ile işçiler yararına hafifletilmesi olanağının bulunuşu hükmün bu günkü
durumiyle Anayasa'ya aykırılığını ortadan kaldırmaz. Çünkü kanun kurallarındaki
Anayasaya vs. aykırılıkların giderilmesinde de yollardan biri tabiatiyle yasama
yoludur; ancak böyle bir kuralın yürürlükte kaldıkça, Anayasa'ya aykırılığını
koruyup sürdüreceği de ortadadır.
274
sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının,
Anayasa'nın değişik 46 ncı ve değişik 11 inci maddelerine aykırılığı
dolayisiyle, iptali gerekir. 1970/48 -1972/3 sayılı kararın bu hükmün
Anayasa'ya aykırı olmadığına ilişkin bölümüne yukarıda yazılı gerekçe ile
karşıyım.
IV-
İptal kararının yürürlük tarihi :
274
sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik maddeleri arasında iptalleri
öngörülen kuralların çoğunun niteliklerine göre iptal kararının Resmî Gazete'de
yayımlanır yayımlanmaz yürürlüğe girmesi halinde kamu düzenini sıkı sıkıya
ilgilendiren ve ancak yasama yoliyle giderilebilecek bir boşluk oluşacağı için
Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 44 sayılı Yasanın 50
nci maddesi olanaklarından yararlanılarak iptal kararının yürürlüğe gireceği
tarihin aynca kararlaştırılmasına gidilmiştir.. Çoğunluk iptal hükmünün,
kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihten başlayarak bir yıl sonra
yürürlüğe girmesini uygun bulmuştur.
Anayasanın
değişik 152 nci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı yetki kullanılırken Anayasa
Mahkemesine düşen en önemli ve ağır iş iptal hükmünün kapsamını gözönünde
bulundurarak boşluğun yasama yoliyle doldurulmasına elverecek fakat Anayasaya
aykırılığı saptanmış ve Resmî Gazete ile de ilân edilmiş kanun kurallarının
gereksizce yürürlükte kalmasına yol açmayacak dengeli bir süreyi isabetle
ortaya koyabilmektir. Böyle yapılamadımı ya yasama işlemi aksar ve süresi
içinde bitirilemez; yahut Anayasaca aykırılığı saptanmış ve ilân edilmiş kanun
kurallarının bir yandan daha uzun bir süre özel haklar üzerindeki olumsuz
etkilerini sürdürmesine, bir yandan da manevî nüfuz ve itibarlarını
yetirmelerine yol açılmış olur.
1970/48
- 1972/3 sayılı kararda iptali öngörülen kuralların sayısı çok sınırlıdır ve
yerlerine getirilecek hükümler uzun inceleme ve hazırlıkları gerektirmeyecek
bir niteliktedir. İptal gerekçeleri de kararın Resmi Gazete'de yayımı ile
birlikte öğrenilmiş olacağından yürürlük için tanınan bir yıllık sürenin
gerçekten uzun ve gereksiz olduğu ve ereği asmakta bulunduğu, boşluğun yasama
yoliyle doldurulabilmesi için üç ayın yeteceği ortadadır.
1970/48
- 1972/3 sayılı karardaki iptal hükümlerinin kararın Resmî Gazete'de
yayımlandığı günden başlayarak üç ay değil de bir yıl sonra yürürlüğe
girmesinin kararlaştırılmasına yukarıda belirlenen gerekçe ile karşıyım.
Yukarıdaki
karşıoy yazısının III ve IV sayılı bölümlerine katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
1-
Müddeti dolmuş olan Senato Başkanının, yenisi seçilinceye kadar yetkisinin
devam etmesi, Senato çalışmasının sekteye uğramaması bakımından zorunlu olduğu
gibi uygulamada bu yolda olduğundan Başkanlık Divanının kuruluşuna ilişkin
itirazın bu sebeple reddi gerekir.
2-
1317 sayılı Kanunla değiştirilen 274 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci
bendinin a fıkrasında sendikaların Türkiye çapında faaliyette bulunmaları için
kurulu bulunduğu işkolundaki sigortalı işçilerin en az üçte birini temsil
etmeleri şartı kuruluşa ilişkin bir şart olmayıp memleket sathında faaliyette
bulunabilmesi içindir. Bir sendikanın memleket çapında iş görebilmesi için
elbette ki üyelerinin bu faaliyette uygun seviyede bulunmaları lâzımdır. Kaldı
ki Anayasa'nın 46 ncı maddesinde sendika ve sendika birlikleri kurma haklarının
kullanışında uygulanacak şekil ve usullerin kanunda gösterileceği ve kanunun
milli güvenlik ve kanın düzeninin korunması maksadiyle sınırlar koyabileceği
gösterilmiş ve kanun koyucu takdirini kullanarak sözü gecen 9 uncu maddedeki
esasları kabul etmiştir.
İşçi
federasyonu ve konfederasyonlarının kuruluşları için de aynı esasların
kabulünde Anayasa'ya aykırı bir yön yoktur.
3-
274 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci bendindeki (En az üç yıldan beri)
fiilen çalışır olmak şartı çoğunluk tarafından uzun bir süre olarak kabul
olunmuş ve bu sebeple iptal edilmiştir. İşçilerin sendika kurabilmeleri için
çalıştıkları işkolunun ihtiyaç ve icaplarını, ilerlemelerini ve haklarının
korunmasını temin için gerekli bilgileri hiç olmazsa ana hatlarıyla bilmeleri
lâzımdır. Bunun içinde bir çalışma süresinin geçmesi gerekir. Bu süreyi tayin
ve takdir ise Kanun Koyucunun yetkisine girer.
4-
Uluslararası meslekî bir teşekkül kurabilmek, millî itibar ve işin ciddiyeti ve
memleketin iktisadî, sosyal ve politik yönleriyle ilgili önemli ve şümullü bir
iştir. Bu itibarla bu hakkın Türkiye'de en çok işçiyi temsil eden işçi
konfederasyonu veya konfederasyonuna bağlı sendikalara tanınmış olmasında
Anayasa'ya aykırı bir cihet yoktur.
5-
Kurulu bulunduğu işkolunda yetki almış sendika ile işyerinde çalışan işçilerin
dörtte birini temsil eden sendikanın yazılı talebi üzerine; sendika üyelerinin
ödemeyi kabul ettikleri aidatların ve dayanışma aidatının işveren tarafından
işçilerin ücretlerinden kesilmesi belli nitelikteki sendikaların gelirinin
gecikmesiz ve muntazam tahsilini sağlayan bir kolaylıktan ibarettir.
Bu
düşüncelerle çoğunluk kararının Senato Başkanlık Divanına ilişkin kısmının
gerekçesine ve 1317 sayılı Kanunla değiştirilen 274 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin ikinci bendi ile 11 inci maddenin birinci ve üçüncü bentleri ve 23
üncü maddesinin ikinci bendi hükümlerine ilişkin bölümlerine katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Sayın
Recai Seçkin'in karşıoy yazısının 1., ve Sayın İhsan Ecemiş'in karşıoy
yazısının 3 üncü paragrafına katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
I-
İlk incelemeye ait karşıoy :
Dosya
tekemmül etmiş ve gerekli bütün bilgiler toplanmış olduğunda, dava konusunda
sözlü açıklama işi geciktireceğinden dinlenmesine lüzum olmadığı gibi Çalışma
Bakanlığından istenilen bilgilere de dosyaya göre ihtiyaç olmadığı reyindeyim.
II-
Esasa ilişkin karşıoyum :
1)
274 sayılı Yasa'nın 1317 sayılı Yasa ile değişik 9 uncu maddesinin ikinci
bendinin a, b, c, fıkralarında öngörülen, en az 1/3 çoğunluk, koşullarının
Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
Çoğunluk,
iptal kararındaki Anayasa'nın 11 inci maddesine ilişkin kısmına ait, gerekçede
özetle : Sözü geçen fıkralarda öngörülen 1/3 çoğunluk koşulu şeklindeki
sınırlamaların Türkiye çapında çalışan sendikalar ve birlikler kurmak hakkının
özüne dokunmakta olduğunu zira, bir sendika veya birliğin ilk kuruluşunda belli
sayıda üyeyi veya işçiyi birleştirmesi olanağı sağlananılyacağı bunların ancak
kurulduktan sonra çalışmaları ile kendilerini beğendirip yeni yeni üyelerin
birliğe katılmasını gerçekleştiribileceği bu sebeple, sendikaların federasyon
ve konfederasyonların kuruluşlarım daha başlangıçta olağanüstü zorlaştıran ve
onların geniş ölçüde çalışmaları sonucu kendilerini beğendirerek üye sayılarını
artırmalarını engelleyici nitelikte olan bu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı
bulunduğu görüşüne dayanmakta ise de;
Türkiye
çapında çalışan sendikalar veya birliklerin kurulmasına ihtiyaç duyu1
düğü zaman iptal konusu fıkralarda gösterilen 1/3 çoğunluğun sağlanmakta olduğu
kurulmuş olanlardan anlaşılmaktadır Çoğunluk görüşünde kabul edildiği üzere ilk
kuruluşta bunun sağlanamıyacağı veya sağlanamadığı hakkında bir dayanak mevcut
değildir. Cumhuriyet Senatosu geçici komisyon gerekçesinde açıklandığı üzere,
bu nispetin batı demokrasilerinde genellikle % 51 olarak tesbit edilmekte
bulunduğu da anlaşılmaktadır. Esasen böyle toplulukların, işçilerin
işverenlerle olan münasebetlerinde İktisadî ve Sosyal durumlarını korumak veya
düzeltmek gibi önem taşıyan hususlara ait faaliyetlerinin, bu müesseselerin
amaçlarına uygun bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için, o işin önemi ile mütenasip,
emniyet verici bir çoğunluk tarafından kurulmasını gerekli kılar. Anayas'a ile
tanınmış olan bu gibi müesseseleri kurma hakkı tanınırken, o kuruluşun şekil ve
usulünün de, bu kuruluşun amacını gerçekleştirmeye elverişli olması ilk planda
düşünülmesi gereken bir husustur. Hatta bu nispetin kaldırılması, o müessesenin
amacını gerçekleştirebileceği hakkında tereddütler yaratarak üyelerinin daha
başlangıçta çoğalmasına engel olacak sonuçlar doğurması da mümkün
olabileceğinden bu sınırlamanın hakkın özüne dokunan ve Anayasa'nın 11 İnci
maddesine aykın düşen bir tarafı görünmemektedir.
Öte
yandan Türkiye çapında çalışan sendikalar veya birliklerin, her aklına gelen
kimse tarafından kurulması bunların sayılarını ihtiyaçtan fazla artıracak ve
bunlar bir takım rekabet hisleriyle iş hayatını huzursuz bir hale sokacaktır.
Bu haller kamu düzeninde etkiler yapacaktır. Anayasa'nın 46 ncı rnaddesinde
sendikalar ve birlikleri kurma hakkının kullanılışında uygulanacak şekil ve
usullerin Kanunda gösterileceği belirtilmiş ve kanunun, devletin ülkesi ve
bütünlüğünün, Millî Güvenliğin, kamu düzeninin ve genel ahlâkın korunması
maksadıyla sınırlar koyabileceği ayrıca açıklanmıştır. Kanun Koyucu, bu
sebeplerle sınırlamalar yapmak yetkisine sahip kılınmıştır.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle Kanun Koyucu, iptal konusu fıkralarda işçilerin 1/3
çoğunlukla bir araya gelerek kuvvetli sendikalar veya birlikler halinde
haklarını koruması gereğini duymuş ve böyle bir düzenlemenin memleketin
bünyesine, iş hayatına uygun olduğunu takdir ederek bu sınırlamaları
getirmiştir. Bu sınırlayıcı düzenleme Anayasa'nın 46 ncı maddesine aykırı
olmadığı gibi sair maddelerine de aykırı değildir, iptal isteminin reddi
gerektiğinden bu hususa ait iptal kararına karşıyım.
2)
274 sayılı Yasa'nın 1317 sayılı Yasa ile değişik 11 inci maddesinin birinci
bendinde İşçi Sendikası kurabilecek işçinin sendikanın kurulacağı iş kolunda en
az üç yıMan beri eylemli olarak çalışmış bulunması koşulunun Anayasa'ya
aykırılığı sorunu:
Bir
iş kolunda en az üç yıldan beri eylemli olarak çalışmayan bir işçinin,
işçilerin işverenlerle olan münasebetlerinde iktisadî ve sosyal durumlarını
korumak veya düzeltmek gibi önem taşıyan sendika konularını kavrayıp bu
müessesenin amacına uygun bir şekilde faydalı olabileceğini kabul etmek zordur.
Çoğunluk gerekçesinde kabul edilen "orta anlayışta bir kimsenin belli bir
iş kolunda çalışan işçilerin sorunlarını kavrayabilmesi için az bir zamanın
yeterli olduğu" görüşü tecrübelere dayanması lâzım gelir. Kanımca bu
görüşü benimsemek sendikanın kurulacağı iş kolundaki bir işçide bilgi aramadan
sendika kurma hakkının ona tanınması sonucunu doğuracaktır ki bu da evvela o
müessesenin kuruluşundaki amacı gerçekleştireceği hususunda tereddüt
doğuracaktır. İptal konusu, üç yıllık çalışmış olmak, koşulu bu konuda aranması
gereken ehliyetin asgarî bir şartı olarak görünmektedir.
Bu
sibi işlerde çalışacak kimselerin yeteri kadar bilgiye sahip olmamaları
kuracakları sendikalardan fayda değil, zarar meydana getirecekleri, işçiyi
istismar, sendika enflüsyonu doğuracağı ve bunların da iş hayatında, memleketin
iktisadî durumunda huzursuzluk yaratacağı ve kamu düzenini etkileyeceği
meydanda olduğundan bu sınırlamanın, kamu yararına dayanarak yapılmış olduğunun
kabulü gerekir.
Bu
sebeplerle bu konuda çalışacak işçilerde gerekli niteliğin aranması zorunlu
olup memleketin bünyesi ve iş hayatının ihtiyaçlarına göre bunun da takdiri
Kanun Koyucuya aittir. Kanun Koyucu bu takdir hakkını kuşanarak bu sınırlamayı
Anayasa'nın 46. maddesinin kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak yapmıştır.
İptal konusu bu bend hakkındaki iptal isteğinin reddine karar verilmesi
gerektiğinden iptal kararına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
1-
Senato Başkanının dava konusu Kanunun görüşülmesi sırasında herhangi bir
oturuma başkanlık etmemiş olması karşısında ortada Yasa'nın iptalini
gerektirecek bir durum bulunmamakta beraber, Cumhuriyet Senatosu Çalışmalarının
sürekliliği ve süresi dolmuş olan başkanın yerine yeni başkan seçimi
sonuçlanıncaya kadar eski başkanın görevinin devam ettiği ilkesinin kabulü
zorunlu olduğundan, Başkanlık Divanının kuruluşunda esasen bir sakatlık yoktur.
2-
274 sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik 9 uncu maddesinin ikinci
bendinin (Bir işçi sendikasının Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için
kurulu bulunduğu iş kolunda çalışan sigortalı işçilerin en az 1/3 ünü)
şeklindeki a fıkrası bundan sonra gelen b ve c fıkraları gibi bir kuruluş hükmü
getirmekte olmayıp, kurulmuş bir işçi sendikasının Türkiye çapında faaliyet
göstermesinin şartını koymaktadır. Bu bakımdan, önemli olan bu şartın
konulmasında bir kamu yararı bulunup bulunmadığı ve bir sendikanın faaliyetini,
sendika kurma hakkının özüne dokunacak ölçüde sınırlayıp sınırlanmadığıdır.
Hükmü bu açıdan bakılınca bir kısım sendikaların kendilerini Türkiye çapında
faaliyette bulunabilecek güçte göstermek suretiyle işçileri yanıltmalarını
örmemek ve bu ölçüde faaliyette bulunabilme iddiasında olanların gereken güce
sahip olmalarını ve güçlü sendikacılığı sağlamak gibi bir amaç güttüğü ve bunu
yaparken de sendika kurma hakkının özüne dokunmadığı, bir sendikanın
sendikacılıktan beklenen yararların sağlanması için gereken faaliyette
bulunmasını engellemediği görülür. Bu hüküm, sendikaların gereğinden fazla
çoğalmasını önlemesi ve sendikaların sorumluluklarını yerine getirecek güçte
bulunmalarım sağlaması bakımından da yararlıdır.
Bu
hüküm bir sendikanın ilk kuruluşundaki üye sayısının ileride arttırmasına engel
teşkil etmez. Sendikanın güçlenmesi her halde yurt çapında faaliyet
gösterdiğinden önceden kabulüne bağlı değildir. Kurulu bulunduğu işkolunda
yurdun çeşitli bölgelerindeki çalışmaları ve başarısı ile üyelerini aranılan
1/3 oranına ulaştırması mümkündür.
3-
274 sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik 11 inci maddesinin birinci
bendindeki (en az 3 yıldan beri) sözü sendika kurma hakkını sınırladığı ve bir
kamu yararına dayanmadığı gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Çoğunluk
gerekçesinde herhangi bir işkolunda bir süre çalışmamış işçinin o işkolunda
sendika kurabilmesinin sakıncalı olacağı kabul edilmekle beraber 3 yılın uzun
olduğu, bir işçinin kısa bir sürede sendika kurmanın gerektirdiği sorumluluğun
kavrayabileceği öne sürülmüştür. Böylelikle bir bakıma Anayasa'nın Yasama
Meclisine tanıdığı takdir sahasına girilmiştir. Bu şart sendika kurma hakkını
ortadan kaldırmadığı gibi getirdiği kaydın kamu yararına dayandığı da
ortadadır. Bu hükmün konulmasında güdülen amaç sendika kurucularının yalnız o
işkolunun sorunlarını kısa zamanda elde edebilecek kadar bilmeleri değil bunun
yanında sendika koruculuğunda bir güven ve istikrar sağlamak böylece sendika
enflâsyonunu, gelgec ve sarı sendikacılığı önlemektir ki bu da kurucuların o
işte sağlam bir işçi kişiliğine sahip olmaları ile mümkündür ve bunun
anlaşılması ise yeteri kadar ki kanun koyucu bunu 3 yıl olarak takdir etmiştir.
Bir zamana bağlıdır. Bu bakımdan hükümde Anayasa'ya bir aykırılık
görülmemektedir.
4-
274 sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik 11 inci maddesinin üçüncü
bendinin birinci fıkrasındaki Türkiye'de en çok işçiyi temsil eden işçi
konfederasyonu ve konfederasyona bağlı sendikalar uluslararası meslekî tevekkül
kurabilirler hükmü sendikaları uluslararası dayanışma ve işbirliği imkânından
tamamen mahrum eden bir hüküm değildir. Burada söz konusu olan uluslararası bir
meslekî teşekkül kurabilme yani kuruculuk durumudur. Uluslararası bir teşekkül
kurmanın önemi ve memleketin sosyal, ekonomik ve politik bünyesi bakımından bu
alandaki çalışmaları bir düzen altına almak, olumlu sonuçlar elde edilmesini
sağlamak, ileride sakınca doğurabilecek gelişigüzel davranışları önlemek
düşüncesine dayanmaktadır. Anayasa'ya aykırı bir yönü yoktur.
5-
274 sayılı Kanunun 1317 sayılı Kanunla değişik 23 üncü maddesinin ikinci bendinde
yazılı (yetki almış sendikanın veya yetki almamış ise) sözünün Anayasa'ya
aykırılığı hususunda davacının ileri sürdüğü iddialerın yerinde olmadığı
çoğunlukça kabul edilmiş ve sebebi de gereği gibi açıklanmış bulunmaktadır
Ancak dava konusu hüküm, sendikalar arasında haklı bir sebebe dayanmayan bir
ayrım yaptığı ileri sürülerek, Anayasa'nın 12 nci maddesine aykırı bulunmuş ve
iptal edilmiştir.
Halbuki
hükmün sendikalar arasında yaptığı ayırım hem işveren hem de sendikacılık
bakımından sakıncasından çok yarar sağlayan bir niteliktedir. Sendikakanın
gereksiz yere çoğalmasının ve özellikle kanunun işverene, onun hiç bir çıkan
olmayan, bir alanda yüklediği bir yükümün daha da ağırlaşmasını önleyeceği
açıktır. Ortada kanunda belirtilen nitelikte olmayan sendikaların haklarına
zarar veren bir durum da yoktur. Belli niteliği kazanan sendikalara tanınmış
bir kolaylıktan ibarettir ve bu niteliği kazanan her sendika bundan
yararlanabilir. Bu bakımdan Anayasaya bir aykırılık görülmemektedir.
Yukarıda
yazılı nedenlerle kararın bu yönlere ilişkin bölümlerine karşıyım.
Sayın
ihsan Ecemiş'in Karşıoy yazısına katılıyorum.
Karşıoy
yazısının l sayılı bendi dışındakilere katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
1-
Cumhuriyet Senatosu çalışmaları, Anayasa'ya göre, sürekli çalışmalardır. Eu
çalışmalar ancak tatile girme veya ara verme kararları ile kesilebilir.
Başkanın süresinin dolmuş olması nedeniyle yeni başkan seçilinceye değin bu
çalışmalar durdurulamaz. Buna göre süresi dolmuş Başkanın yerine seçim
yapılmakta birlikte, Başkanlık seçimi sonuçlanıncaya değin, eski başkanın
yetkisinin sürüp gittiği ilkesinin benimsenmesi zorunludur. Bu nedenle
Başkanlık Divanının kuruluşunda Anayasa'ya aykırılık yoktur. Buna yönelen
istemin bu nedenle reddi gerektir.
2-
(Birlik) sözcüğünün maddelerden çıkarılmasıyla federasyon ve konfederasyondan
başka birliklerin kurulması bu gün için olanak dışı bulunmaktadır. Çünkü
maddelerin kesin yazılışı, başka bir yoruma elverişli değildir. Anayasa'nın
değişik 46 nci maddesinde sendika birliklerinden de söz edildiğine, federasyon
ve konfederasyonlar dışında sendika birliklerinin kurulması da
düşünülebileceğine göre sendika birliklerinin federasyon ve konfederasyonlarla
sınırlandırılması yoluyla başka biçimde birlik kurulmasının yasaklanması,
Anayasa'nın açıkça tanıdığı bir hakkın yasa ile kaldırılması niteliğindedir. Bu
nedenlerle 274 sayılı Yasanın 1317 sayılı Yasa ile değişik l inci maddesinin,
13 üncü maddesinin 3, 4 ve 6 nci bentlerinin ve 32 nci maddesinin iptali
gerekli iken bunlara yönelen istemin reddi Anayasa'ya aykırıdır.
3-
Hiçbir kuruluştan (Anayasa'nın Devletin varlığında zorunlu öğeler olarak
saydığı partilerden bile) çekilmek için aranmayan bir koşulun sendika üyelerinin
sayısının düzenli biçimde saptanmasını sağlama gerekçesiyle işçi
sendikalarından çekilmek için öngörülmesi, Anayasa'nın değişik 46 ncı
maddesindeki sendikadan serbestçe çekilme hakkının özüne dokunmaktadır.
İşçilerin gündeliklerinden olmaları, noter gideri ödemeleri ve noterin
bulunduğu yere değin yolculuk etme yüküne katlanmaları, ülkenin bu günkü yaşama
ölçüleri içinde, henüz onlardan beklenebilecek birer özveri sayılamaz.
Bu
kural, bir çok işçiyi çıkmak istediği bir sendikada kalmaya zorlama sonucunu
doğuracaktır. Çekilmenin yazı ile bölge çalışma müdürlüğüne bildirilmesi yükümü
gibi bir kural ile çekilmeler düzene sokulabilirdi. Anayasa'nın 46 nci
maddesine aykırı olan kuralın iptali isteminin reddi Anayasa'ya aykırıdır.
4-
Kararın gerekçesinin 10 uncu bendinin (... Anayasa'nın değişik 46 ncı maddesine
aykırı bulunmaktadır.) sözü ile biten sondan 3 üncü tümcesinden sonra,
aşağıdaki tümcenin yazılarak konuya yeterince açıklık verilmesi gerekli iken
çoğunlukça bunun kabul edilmeyerek gerekçenin eksik bırakılmasına karşıyım:
Denetim
yetkisinin resmî bir yere veya sendikanın bağlı olduğu bir konfederasyon varsa
ona bırakılması, ereğe uygun ve özgürlüğün özüne dokunmayan bir önlem (tedbir)
olabilir."
Sonuç:
Kararın yukarıda yazılı bölümlerine, yine yukarıda yazılı nedenlerden ötürü
katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
l-
274 sayılı Sendikalar Kanununun l inci maddesinde, 13 üncü maddesinin 3, 4 ve 6
sayıh bentlerinde ve 32 nci maddesinde işçi ve işverenlerce kurulabilecek
meslekî teşekküller arasında, önceki kanunda mevcut olduğu halde, (Sendika
Birlikleri) ne yer verilmemiş olması Anayasa'nın 46 ncı maddesinin pek açık
olan metnine aykırıdır.
Bu
konudaki gerekçem, Sayın Recai Seçkin'in karşıoy yazısının 2 nci bendinde yer
alan gerekçenin tıpkısıdır.
2-
274 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında alan ve işçinin,
sendikasından çekilebilmesi için noter huzuruna giderek tek başına kimliğinin
tespitini ve imzasının tasdikini zorunlu kılan hüküm, ekonomik gücü ve işveren
karşısındaki durumu açısından, işçinin yerine getirebilmesi çok zor bir koşul
koymakta ve işçiden katlanması hemen hemen imkânsız sayılabilecek bir
fedakârlık istemektedir.
Bu
nitelikte bir yükümü işçiye yükleyen söz konusu hükmün, Anayasa'nın 46 ncı
maddesinde yer alan ve çalışanlara Üyesi bulundukları meslekî teşekküllerden
(serbestçe ayrılma) hakkı tanıyan kura ile bağıştırılması mümkün değildir. Zira
bu kuralın amacı olan (serbestlik), işçinin sendikasından ayrılmasını
kolaylaştırıcı bir ortamın hazırlanması ile sağlanabilir. Yoksa söz konusu
madde ile yapıldığı gibi konulacak bir takım koşullarla ayrılmanın
zorlaştırılması halinde kuraldaki (serbestlik) amacına ters düşülmüş olacağı
meydandadır.
Konunun
ayrıntılarına ilişkin düşüncelerim Sayın Recai Seçkin'in karşıoy yazısının 3
üncü bendinde belirtkenlerin tıpkısıdır.
Sonuç
: Kararın yukarıda gösterilen bölümlerine açıklanan nedenlerle karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
İptal
kararının yürürlük tarihi yönünden, Sayın Avni Givda'nın karşıoy yazısının IV
sayılı bendinde açıklanan düşüncelere katılıyorum. Meydana gelen yasa
boşkığunun yasama organınca doldurulması için 3 aylık bir sürenin yeterli ve
ereğe uygun olduğu kanısındayım.
KARŞIOY
YAZISI
l-
29/7/1970 günlü, 1317 sayılı Kanunla değiştirilen 274 sayılı Sendikalar
Kanununun 9 uncu maddesinin 2 numaralı fıkrası şöyledir:
"2.
a) Bir işçi sendikasının Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için kurulu
bulunduğu işkolunda çalışan sigortalı işçilerin en az 1/3 ünü,
b)
İşçi federasyonlarının aynı işkolunda mevcut sendikalardan en az 2 sinin bir
araya gelmeleri ve o işkolunda çalışan sigortalı işçilerin en az 1/3 ünü temsil
etmeleri gerekir.
c)
İşçi konfederasyonları, (a) ve (b) fıkralarına göre sendika ve federasyonlardan
en az 1/3 ünü ve Türkiye'deki sendikalı işçilerin en az 1/3 ünün üye sıfatiyle
bir araya gelmeleri suretiyle kurulur."
9
uncu maddesinin yukarıya aynen alınan 2 nci fıkrası hükmü incelendiğinde, (b)
ve (c) bentlerinin federasyon ve konfederasyonların kurulabilmeleri için
öngörülen koşulları düzenlediği, buna karşı (a) bendinin işçi sendikasının
kuruluşu ile ilgilenmeyip bir işçi sendikasının Türkiye çapında faaliyet
gösterebilmesi için gerçekleştirilmesi gereken koşulları saptadığı açıkça
görülür.
Şunu
hemen belirtmek lâzımdır ki, bir işçi örgütünün kurulabilmesini yani var
olabilmesini öngören koşullarla, o işçi sendikasının belli edilen faaliyetlerde
bulunabilmesi ve belli yetkiyi taşıyabilmesi için kendisinde bazı vasıfların
aranması birbirinden tamamen farklı olan hususlardır. Gerçekten Anayasa,
sendika ve sendika birliklerinin kuruluş özgürlüğünü güvence altına almıştır. O
halde sözü edilen (a) bendindeki hükümle bir işçi sendikasının çalışma alanı
sınırlanırken çoğunlukça belirtildiği gibi sendika kurma temel hakkının ortadan
kaldırılmış olup olmadığı veva bu hakkın kullanılması olağanüstü güçleştirilmek
suretiyle hakkın özünün zedelenip zedelenmediği yani bunları ölü doğmuş bir
duruma mı getirdiği hususu ciddi olarak araştırılmalıdır.
Bir
işçi sendikasının kurulu bulunduğu işkolunda çalışan sigortalı işçilerin 1/3
ünü bünyesinde taşımadığı halde o sendikanın işçilerin sevgisini ve güvencesini
kazanarak genişlemesi ve kanunda belirtilen seviyeye ulaşmak için çaba
göstermesi doğal bir olaydır. Yani güçlü sendikalar, kanun gücüyle değil,
başarılı çalışması neticesinde kazandığı ve bünyesinde topladığı işçilerin adedinin
artmasiyle oluşur. O halde kanunun 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrasının (a)
bendindeki hüküm, sendika faaliyetinin Türkiye çapında yanılmasını teşvik edici
bir amaç taşıyorr ve kuvvetli örgütlerin bu yolla oluşmasını istiyor, demektir.
Diğer taraftan ne sözü edilen maddede ve ne de kanunun diğer maddelerinde,
kurulu bulunduğu işkolunda çalışan sigortalı isçilerin en az 1/3 ünü temsil
etmeyen yani Türkiye çapında faaliyette bulunmayan bir isçi sendikasının, o
işkolunda kurulmuş isçi federasyonuna katılmasını engelleyen bir hüküm de yer
almış değildir.
Bu
nedenledir ki 9 uncu maddenin 2 nci fıkrasının (a) bendi ile getirilen hükümün
Anayasaya aykırı bir yönü yoktur.
II-
274 sayılı Sendikalar Kanununun 23 üncü maddesinin 2 nci bendindeki işçilerin
işkolunda yetki almış sendikaya verecekleri ödentilerin işverenden olan
alacaklarından kesilerek sendikaya ödenmesini öngören kuralının Anayasaya
aykırı olup olmadığı hususuna gelince bir hükmün yetersiz noksan ve hatta iyi
olmayan bir biçimde düzenlenmiş olması başkadır; o hükmün Anayasaya aykırı
bulunması konusu ise başka bir şeydir.
"İşçilerin
üyesi bulundukları sendikaya karşı borçları olan ödentilerin işverence
işçilerin alacaklarından kesilerek sendikaya gönderilmesi sendikaların
alacaklarını kolayca almalarını sağlaması bakımından sendikacılık ereklerine ve
ilkelerine uygun düşmektedir." temel görüşü çoğunlukça belirtilmiş ve
davacının bu maddeye yönelen gerekçesinin yerinde olmadığı açıklanmıştır.
Maddî
bakımdan güçlü olan sendikacılığın, işçilerin haklarını daha iyi savunabilmek
yeteneğine de sahip olduğunda kuşku yoktur.
Bu
bakımdan amacı işçi sendikalarını güçlendirmek ve işçi haklarını güvence altına
almak olan ve Anayasa doğrultusunda bulunulan bu hükmün iyi düzenlenmemiş
olması onu Anayasaya aykırı hale getirmez. Çünkü bu düzenleme, imtiyaz
biçiminde bir durum yaratmayıp belli bir orana ulaşan sendikalara bu kolaylığı
ön görmekte sendikaların gelişmesini de bir bakıma teşvik etme niteliği
taşımaktadır.
Bu
nedenledir ki bu hükmünde de Anayasaya aykırı bir yön yoktur.
Yukarıdan
beri açıklanan sebeplerle 1317 sayılı Kanunla değiştirilen 274 sayılı
Sendikalar Kanununun 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrasının (a) bendi hükmü ile
aynı Kanunun 23 üncü maddesinin 2 sayılı bendinde yer alan (kurulu bulunduğu
işkolunda yetki almış sendikanın veya yetki alınmamış ise) yolundaki hükmünü
Anayasaya aykırı bularak iptal eden çoğunluk kararına karşıyım.