ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1972/4
Karar Sayısı:1972/11
Karar günü:24/2/1972
Resmi Gazete tarih/sayı:13.5.1972/14186
İstemde
bulunan : Danıştay 10. Dairesi.
İstemin
konusu : 8/6/1949 günlü, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa 8/7/1971
günlü, 1425 sayılı Kanunla konulan ek 1. maddenin son fıkrasının Anayasa'nın
12. maddesindeki yasa karşısında eşitlik ilkesine aykırılığı nedeni ile iptali
istenilmiştir.
A)
OLAY :
Emekliye
ayrılmış bir Danıştay üyesince Danıştan Başkanlığına karşı açılan davada;
kendisinin 31/7/1970 günlü, 1327 sayılı Yasa ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
konulan ek geçici 8. maddenin ikinci fıkrası uyarınca 1000 + 200 gösterge
üzerinden kazanılmış hak olarak aylık almakta iken 13/7/1971 de yaş nedeni ile
emekliye ayrıldığı, görev sırasında aldığı aylık için 1000 + 200 göstergesinin
esas tutulmuş bulunması dolayısıyle 8/7/1971 günlü, 1425 sayılı Yasanın 1.
maddesinin c bendi gereğince emekli aylığı bağlanamasına da 1000 + 200 için bu
yasaya ekli tabloda gösterilen 795 göstergesinin esas alınması gerektiği, bu
durum gözönünde tutularak kendisinden 1000 + 200 üzerinden kesenek alınarak T.
C. Emekli Sandığına ödenmesi zorunlu iken bu işlemin eksik yapılmış bulunması
sonucunda emekli aylığının eksik bağlanmış olduğunun Emekli Sandığının ödendan
öğrenildiği, 7/8/1971 günlü 1425 sayılı Yasa ile 5434 sayılı Yasaya konulan ek
l. maddenin son fıkrasında 1000 + 200.üzerinden emekli ay lığı bağlanmasının
engelleyici bir kural bulunmakta ise de anılan metinde 1323 sayı Yasa bağlı
olanlar yararına 1000 + 200 gösterge üzerinden emekli aylığı bağlanması kabul
edilmiş bulunması karşısında bu kuralın Anayasa'nın 12. maddesindeki eşitlik
ilkesine açıkça aykırı olduğu ileri sürülerek 1000 + 200 göstergenin katsayı
ile çarpımı esası üzerinden alınan aylığa göre Emekli Sandığına kesenek ve
karşılık ödenmesi için karar verilmesi istenilmiştir.
Danıştay
Başkanlığının dava dilekçesine verdiği karşılıkta Anayasa'ya aykırılık savına
karşı herhangi bir düşünce ileri sürülmeyip bu yönün dairenin takdirine bağlı
olduğu bildirilmekte yetinilmiştir.
Danıştay
10. Dairesi Anayasa'ya aykırılık savını yerinde görerek kendisi de bu sava
katıldığından istem konusu kuralın Anayasa'ya aykırılığı nedeni ile iptali için
Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
C)
METİNLER :
l-
Bir hükmünün iptali istenilen Yasa maddesi :
(5434
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa ek ve geçici maddeler
eklenmesine ve bu Kanun ile diğer kanunların bazı hükümlerinin değiştirilmesine
ve kaldırılmasına dair 8/7/1971 günlü, 1475 sayılı kanun) un 2. maddesi ile
5434 sayılı yasaya eklenen Ek 1. madde (11/7/1971 günlü, 13892 sayılı Resmî
Gazete'deki metne göre) :
Ek
madde l- Aylıklarını personel kanunları hükümlerine göre alan iştirakçilerin,
emeklilik keseneklerine, personel kanunları gereğince kazanılmış hak olarak
aldıkları rütbe, kıdem, derece ve kademelerin gösterge rakamlarının katsayı ile
çarpımı sonunda bulunacak aylık miktarı esas alınır.
İki
yılda bir derece yükselmesine tabi bulunan İştirakçilerden, emeklilik
keseneklerine esas aylıkları birinci dereceye yükselenlerin emeklilik
kesenekleri, ilk yıl bu derecenin ilk kademesi, ikinci yıl ikinci kademesi ve
üçüncü yıl son kademesi aylığı üzerinden kesilir.
Ancak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlardan emeklilik
keseneğine esas aylıkları birinci dereceye yükselenlerin emeklilik kesenekleri,
bu derecenin dördüncü kademesi aylığı üzerinden kesilir. Emeklilik keseneğine
esas aylıkları diğer derecelerde bulunanların emeklilik kesenekleri ise, bu
derecelerin beşinci kademesi aylıkları başlangıç alınarak kesilir ve yürütülür.
Derece
ve kademe göstergelerine eklenen rakamlar, emeklilik keseneğine esas aylığın
tesbitinde nazara alınmaz. Ancak, 14/8/1970 tarihli ve 1323 sayılı Kanunun ek
göstergeler ile ilgili hükümleri saklıdır,
(Son
cümledeki 14/8/1970, günü, 1323 sayılı Kanunun kabul tarihi olmayıp Resmî
Gazete'de yayımlanma günüdür.)
2-
Konu ile ilgili öteki yasa metinleri :
a)
657 sayılı Devlet Memurları Kanununa 31 Temmuz 1970 günlü, 1327 sayılı Yasa ile
konulan ek geçici madde 7 (Düstur 5. Tertip, Cilt 9/2. Sayfa 2787) -Anayasa
Mahkemesi asıl ve yedek üyeleri ve raportörleri, hâkimlik ve savcılık
mesleklerinde bulunanlarla bu meslekte sayılan görevlerde olanlar, Danıştay ve.
Sayıştay meslek grupları ve Sayıştay savcı ve savcı yardımcıları hakkında,
kendi özel kanunları yürürlüğe girinceye kadar 788. sayılı Memurin, 1108 sayılı
Maaş, 2556 sayılı Hâkimler, 44 sayılı Anayasa Mahkemesi, 521 sayılı Danıştay,
832 sayılı Sayıştay Kanunları ile 3656 sayılı Kanuna ek ve tadillerinin aylık
ve ödeneklerle ilgili hükümleri hariç, diğer hükümlerinin uygulanmasına devam
olunur ve bu kanunla Devlet memurlarına sağlanan diğer haklardan faydalanırlar.
b)
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa 31 Temmuz 1970 günlü, 1327 Sayılı Yasa ile
konulan Ek geçici madde 8 (Yukarıdaki - a - bendinde yazılı Düstur cilt ve
sayfa) :
Fıkra
3 ve 4 - Anayasa Mahkemesi asıl ve yedek üyeleri, birinci sınıf hakim ve
savcılarla, Danıştay ve Sayıştay kanunlarına göre l inci derece kadroda
bulunanlar, gösterge tablosunun l nci derecesinin son kademesi olan 1000
göstergesine intibak ederler ve aylık ödemeleri bu gösterge rakamına ilave
edilecek 200 rakamından sonra bulunacak sayının belli kat sayı ile çarpılması
sonunda elde edilecek miktar esas alınarak yapılır.
Hakimlik
ve savcılık meslekinde ve bu meslekten sayılan görevlerde bulunanların Anayasa
Mahkemesi raportörlerinin, Danıştay ve Sayıştay meslek mensupları ile sayıştay
savcı yardımcılarının aylık ödemeleri: 10. 9, 8 ve 7 nci derecelerin
kademelerinde bulunanlara o kademenin gösterge rakamına ilave edilecek 100; 6.5
ve 4 ncü derecelerin kademelerinde bulunanlara o kademenin gösterge rakamına
ilave edilecek 150: 3.2 ve l nci derecelerin kademelerinde bulunanlara o
kademenin gösterge rakamına ilâve edilecek 200 rakamından sonra bulunacak
sayının belli katsayı ile çarpılması sonunda elde edilecek miktar esas
tutularak yapılır.
c)
926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 31 Temmuz 1^70 günlü 1323
savı h kanunun 4. maddesi ile değişik 137. maddesi (Düstur 5 Tertip, Cilt 9/2,
sayfa 2866) :
Birinci,
İkinci, üçüncü fıkralar - Silahlı kuvvetlerdeki subay astsubay, uzman, çavuş ve
uzman Jandarma çavuşlarının aylıkları, rütbe rütbedeki kıdem ve kademe esasına
göre tesbit edilir.
En
düşük gösterge rakamı 100 ve en yükseği 1000 dir.
Üç
yılını bitirmiş albaya ve general - amirallere 1000 gösterge rakamı uygulanır.
Ancak tuğgeneral - tuğamirallere 1000 + 50, tümgeneral - tümamirallere 1000 +
100, korgeneral - koramirallere 1000 -f 150 orgeneral - oramirallere 1000 + 200
lük göstergeler tahsis olunur.
3-
Dayanılan Anayasa kuralı :
Madde
12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep
ayrımı gözetmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
C)
İLK İNCELEME :
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 10/2/1972 gününde, Muhittin Taylan,
Avni Givda, Fazıl Uluocak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Recai
Seçkin, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Ziya Önel, Kani Vrana, Mustafa Karaoğlu,
Muhittin Gürün, Lütfi Ömerbaş ve Şevket Müftügil'in katılmaları ile yapılan ilk
inceleme toplantısında dosyanın eksiği bulunmadığı anlaşıldığından işin
esasının 5434 sayılı T. C. Emekli sandığı Kanununa 1425 sayılı Yasa ile konulan
Ek 1. maddenin son fıkrasının mahkemenin uygulama durumunda bulunduğu birinci
cümlesi kuralı ile sınırlı olarak incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
Danıştay'da
açılan davanın davacısı bulunan emekli Danıştay Üyesinin keseneklerinin 1000 +
200 gösterge üzerinden hesaplanmayıp yalnızca 100 gösterge üzerinden
hesaplanmasını sağlayan kural, Danıştay Başkanlığının vermiş bulunduğu karşılık
yazısında dayanılan ve 5434 sayılı Yasa'ya 8/7/1971 günlü, 1425 sayılı Yasa ile
konulan Ek 1. maddenin son fıkrasının tümü olmayıp yalnızca bu fıkranın (Derece
ve kademe göstergelerine eklenen rakamlar, emeklilik keseneğine esas aylığın
tesbitinde nazara alınmaz.) kuralı olup bu fıkranın ikinci cümlesindeki (Ancak,
14/8/1970 tarihli ve 1323 sayılı Kanunun ek göstergelerle ilgili hükümleri
saklıdır.) kuralının Danıştaydaki davada uygulanma olanağı yoktur. Nitekim
davalı olan Danıştay Başkanlığı yalnızca birinci cümle kuralına dayandığı gibi
Danıştay 10. Dairesi yalnızca bu kurala dayanarak ek gösterge üzerinden kesenek
saptanması istemini reddedebilir. Anayasa'nın değişik 151. maddesi uyarınca bir
davaya bakmakta olan mahkeme; o davada uygulanacak bir yasa kuralını Anayasa'ya
aykırı görürse veya dâva ilgililerinden birinin ileri sürdüğü aykırılık savının
ciddî olduğu kanısına varırsa ancak o kuralın iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurabileceğinden incelemenin yalnızca birinci cümle kuralı ile sınırlı
olarak yapılması gerekli görülmüştür.
D)
ESASIN İNCELENMESİ :
Esasa
ilişkin raporla dayanılan Anayasa ve Yasa kuralları ve bunlara ilişkin yasama
belgeleri ile konuyu ilgilendiren öteki metinler incelendi; gereği görüşülüp
düşünüldü :
l-
657 sayılı Devlet Memurları Kanununa 31 Temmuz 1970 günlü, 1327 sayılı Yasa ile
konulan Ek Geçici 8. maddenin Üçüncü fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesi
üyelerinin aylıkları 1000 gösterge sayasına 200 sayısının eklenmesinden sonra
bulunacak sayının belli katsayı ile çarpılması sonunda elde edilecek tutardır.
Eğer bu dâva sonunda iptal kararı çıkacak olursa Anayasa Mahkemesi üyelerinin
emekli kesenekleri dahi 1000 + 200 göstergesinin katsayı ile çarpımından elde
edilecek aylık üzerinden hesaplanacaktır; oysa bugün bu kesenekler 1000
göstergesinin katsayı ile çarpımından elde edilen tutar üzerinden hesaplanmakta
ve ödenmektedir. Demek ki verilecek kararın sonucu Anayasa Mahkemesinin asıl ve
yedek bütün üyelerini ilgilendirmektedir ve üyelerden birkaçının bu yüzden
kurula katılmaktan çekinmesi sonucu mahkeme kurulunun toplanması ve davaya
bakması olanağı kalmayacaktır. Anayasa Mahkemesinin kuruluşunu ve yargılama
usulleri düzenleyen 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasa'nın 43. maddesinin l sayılı
bendi gereğince Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri kendilerini ilgilendiren
dava ve işlere bakamazlar ve anılan yasanın 46. maddesi uyarınca 43. maddede
yazılı nedenlere dayanarak bir üyenin davaya veya işe bakmaktan çekinmesi
durumunda Mahkemenin konu hakkında kesin karar vermesi gerekir. Ancak, bu
maddenin ikinci fıkrasındaki (Kurulun toplanmasına mani olacak sayıda üyelerin
çekinme istekleri dinlenmez.) kuralına göre incelenen davada Mahkeme üyelerinin
çekinme yetkisi bulunmadığından bu zorunluk gözönünde tutularak işin esasının
incelenmesine geçilmiştir.
2-
5434 sayılı T. C. Emekli Sandığı Kanununa 8/7/1971 günlü, 1425 sayılı Yasa ile
konulan Ek 1. maddenin son fıkrasının inceleme konusu birinci cümlesinin
koyduğu kural, başka deyimle derece ve kademe göstergelerine eklenen sayıların
emeklilik keseneğine esas aylığın saptanmasında gözönünde tutulamayacağı
kuralı, ilk önce bu maddenin birinci fıkrası ile konulan ilkeye göre bir ayırım
yaratmaktadır; çünkü bu ek maddenin birinci fıkrasında çaylıklarını personel
yasalarına göre alan iştirakçilerin emeklilik keseneklerine, bu yasalar
uyarınca kazanılmış hak olarak aldıkları, rütbe, kıdem, derece ve kademelerin
gösterge sayılarının katsayı ile çarpımı sonunda bulunacak aylık tutarının esas
alınması ilkesi benimsenmiştir.
Buna
karşılık aynı maddenin son fıkrasının söz konusu birinci cümlesinde bu esastan
ayrılmayarak kimi görevliler için kazanılmış hak aylıklarının bir bölümü emekli
keseneğinin saptanmasında hesap dışı tutulmakta, böylece kanunun 4. maddesine
bağlı çizelgede emekli aylığına esas olacak aylık saptanırken kendi
göstergelerinin tümü değil ancak bir bölümü gözönünde bulundurulmuş olmaktadır.
İncelemede
önce, "kazanılmış hak olan aylık" kavramı üzerinde durulmak gerekir.
Kazanılmış
hak olan aylık deyiminin neyi anlattığının belirlenmesi için de aylığa ilişkin
kuralların gözden geçirilmesi zorunludur :
657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 31/7/1970 günlü, 1327 sayılı Yasa ile değişik
147. maddesinin A bendinde, aylık sözcüğünün (Bu Kanuna tabi kurumlarda
görevlendirilen Devlet memurlarına, hizmetlerinin karşılığında kadroya
dayanılarak ay itibariyle ödenen parayı) anlattığı kurala bağlanmış, ayın
yasanın değişik 149. maddesinde (Kademe aylığı, 36. maddede gösterilen
sınıflara ait genel gösterge tablosundaki derecelere dahil kademelerden herbiri
için tespit edilen gösterge rakamına tekabül eden aylıktır.), değişik 155.
maddesinde ise (Bu Kanunun 36. maddesinde yer alan sınıflara ait gösterge
tablosundaki rakamların Genel Bütçe Kanununda o yıl için tespit edilen katsayı
ile çarpılması sonunda bulunacak miktar, sınıfların derece ve kademelerindeki
memurların aylık tutarlarını gösterir.) kuralları yer almıştır. Görülüyor ki,
657 Yasanın kurduğu düzene aylıklar, birisi 657 sayılı Yasada belirlenmiş
bulunan, öbürü de her yılın bütçe yasaları ile saptanacak olan iki sayının
çarpımından elde edilecek bir tutardır ve anılan Yasa kurallarınca bu
sayılardan ilkine gösterge, sonrakine katsayı denilmektedir; memurun hakkı olan
aylık da, memurun işinde bulunduğu sınıfta kişisel durumu açısından yer aldığı
derece ve kademenin göstergesinin katsayı ile çarpımı sonunda bulunacak
aylıktır ki buna kazanılmış hak olan aylık dahî denilmektedir. Demek ki 1425
sayılı Yasanın tartışma konusu kuralında emekli keseneğine temel olarak
gösterilen kazanılmış hak niteliğindeki aylıklar, memurların kişisel durumları
ve çalıştıkları sınıf, derece ve kademeye göre saptanan göstergenin Genel Bütçe
Kanunu ile belli yıl için kabul edilmiş katsayı ile çarpımından elde edilecek
tutarlardır.
657
sayılı Devlet Memurları Kanununa 1327 sayılı Yasa ile konulan ek geçici 7.
maddede Anayasa Mahkemesi üyeleri ve raportörleri ile hükimlik ve savcılık
mesleklerinde, Danıştay ve Sayıştay meslek gruplarında bulunanlar için kendi
özel yasaları yürürlüğe girinceye değin eski kuralların uygulanacağı, ancak bu
eski kuralların aylık ve ödeneklerle ilgili olanlarının uygulanmayacağı ve 657
sayılı Yasa ile .Devlet Memurlarına sağlanan öbür haklardan dahi bu
görevlilerin yararlanacakları kurala bağlandıktan sonra yukarıda metni yazılı
ek geçici 8. madde ile de bu kimselere ödenecek aylıkların, kanundaki genel
gösterge sayılarından, kendi derecelerinin karşılığı olanlarına maddede belli
edilen bir takım sayıların eklenmesinden sonra bulunacak sayının belli katsayı île
çarpılması sonucunda elde edilen tutar olacağı ilkesi benimsenmiştir. Devlet
Memurları Kanununun az önce anılan, aylık tanımına ilişkin kuralları ile
buradaki kuralın karşılaştırılması sonucunda genel gösterge sayılarına eklenen
sayıların (Örneğin 1000 genel göstergesine eklenen 200 sayısının) söz konusu
maddede belirlenenlerin aylık göstergelerinin ayrılmaz bir parçası olduğu,
bunların göstergelerinin şu iki sayının toplamından oluştuğu yoksa aylıktan
ayrı nitelikte bir ödeme için öngörülmüş ek bir sayı durumunda bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Başka deyinle bu maddede geçen + 100, + 150, + 200 gibi
sayılar hakimlere ve Yasa'ca onlara eşit tutulan öbür görevlilere ödenek
niteliğinde ya da fazla çalışma karşılığında bir ödeme yapılmasını sağlamak
için kabul edilmiş değillerdir. Unutulmamalıdır ki, göstergenin tek sayı
olmasını zorunlu kılan bir yasa kuralı yoktur ve göstergenin 1000 + 200
biçiminde veya 1200 biçiminde yazılmasının onun gösterge niteliği üzerinde
etkili olacağı düşünülemez
657
Sayılı Devlet Memurları kanununun (ödenek) adı altında öngördüğü bir takım ek
ödemeler vardır ki bunlar çalışmanın olağan karşılığı bulunmadıkları için
aylıktan ayrı birer nitelik taşımaktadırlar. Örneğin bu Yasanın 195. ve sonraki
maddelerinde sözü edilen mahrumiyet ödeneği, 202. ve sonraki maddelerinde
düzenlenen aile yardımı ödeneği, 208. maddesinde düzenlenen ölüm yardımı
Ödeneği, aylıktan ayrı birer ödenek niteliğindedir. Yine Devlet Memurları
kanununun 1327 sayılı Yasa ile değişik 43. maddesinin dördüncü fıkrasının a
bendinde genel idare sınıfının 1., 2., 3., ve 4. derecelerine giren birtakım
görevlerle ilgili memurlukların yönetim sorumu ve Devlet için taşıdıkları önem
gözönünde bulundurulmak yolu ile derecelerdeki kademelerin gösterge sayılarına,
50, 100, 150 veya 200 sayılarının eklenmesi ile bulunacak göstergeler üzerinden
ödeme yapılabileceği, hangi görevlerde çalışanların bu göstergelerden aylık
alacağının bakanlar Kurulunca saptanarak her yıl bütçe kanunlarında
gösterileceği ve böylece saptanan göstergeler üzerinden aylık alanların asıl
kadro ve derecelerini koruyacakları ve gösterge sayılarına 50, 100, 200
sayıları eklenerek yapılacak ödemelerin memurlar için yükselme bakımından
kazanılmış hak sayılmayacakları bildirilerek göstergelere yapılan eklerin ilke
olarak kazanılmış hakka temel tutulacağı ve ancak yasanın bunun tersine açıkça
kural koyduğu durumlarda ek göstergelerin kazanılmış hakka temel sayılmayacağı
anlatılmıştır.
Yukarıda
değinilen ek geçici 8. maddede belirtilmiş ek gösterge sayılarının bu nitelikte
olmadığı maddenin açık anlatımından da belli olmaktadır. Çünkü madde içinde,
hâkimlerle onlar gibi sayılanların aylık ödemeleri konusunda (...gösterge
rakamına ilave edilecek... rakamından sonra bulunacak sayının belli kat sayı
ile çarpılması sonunda elde edilecek miktar esas alınarak yapılır), denilerek
söz konusu görevlilere ilişkin göstergenin, bu iki sayı toplanarak saptanacağı
ve aylık tutarının da böylece bulunacak göstergeye, katsayının çarpılması
yoluyla belli edileceği kuşkuya yer verilmeyecek bir açıklıkta belirtilmiştir.
1425
Sayılı Kanunun 2. maddesi ile T. C. Emekli Sandığı Kanununa konulan ek 1.
maddenin birinci fıkrasında, emeklilik keseneklerine Personel Kanunları
gereğince kazanılmış hak olarak alınan rütbe, kıdem, derece ve kademelerin gösterge
sayılarının kat sayı ile çarpımı sonunda bulunacak aylık tutarlarının esas
alınacağı gösterilmiş iken, sözü edilen maddenin dördüncü fıkrasının iptali
istenen ilk cümlesindeki yasa koyucunun bu genel ilkeden ayrılarak
göstergelerin bir bölümünün emeklilik keseneğinin ve dolayısıyle de emekliliğe
esas aylığın saptanmasında göz önünde tutulamayacağını kabul ettiği görülmekte
böylece hâkimler ve onlara benzer durumda olanlar genel kuralın dışında
bırakılarak onlara karşı ayırım gözetici bir işlem yapılmış olmaktadır. Öteki
Devlet görevlileri yönünden kabul edilmiş bulunan genel kuralın bunlardan
esirgenmesi ve bu konuda bu tür bir eşitsizlik yaratılması için haklı bir neden
de ortaya konulabilmiş değildir.
Sonuç
olarak denebilecek şudur : Söz konusu cümle kuralı Anayasanın 12. maddesine
aykırı bir durum yaratmış bulunmaktadır.
3-
Anayasa'nın mahkemelere ve hâkimlere ilişkin kuralları gözönünde tutulunca
hâkimlerin devlet görevlileri içinde özel önemde bir görev yaptıkları ve özel
bir hukuki durumda bulunmaları gerektiği ilkesinin Anayasa koyucu tarafından
benimsendiği kolaylıkla anlaşılır. Anayasa'nın 7. maddesi uyarınca yargı
yetkisi Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Hâkim demek
mahkemede yargı yetkisini Türk Ulusu adına kullanan kimse demektir. Anayasa'nın
132. maddesinin ilk fıkrasına göre hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar
Anayasa'nın değişik 134. maddesinin ilk fıkrası gereğince hâkimlerin aylık ve
ödenekleri mahkemelerin bağımsızlığı kuralına göre kanunla düzenlenir.
Anayasanın bütün hâkimler ve mahkemeler için uygulanacak nitelikte bulunan bu
genel kurallarla yetinmeyip bir takım özel kurallara dahi yer vermiş ve o
kurallarda bu ilkeleri pekiştirmiş olması Anayasa koyucunun hâkimlik görevine
ve hâkimlere ne denli önem verdiğini ve bu konulardaki düzenlemelerde ne ölçüde
bir titizlik gösterdiğini belirtmeye yetmektedir. Gerçekten askerî yargıya
ilişkin değişik 138. maddenin son fıkrasında askeri hâkimlerin özlük işlerinin
mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik güvencesi ve askerlik hizmetlerinin
gereklerine göre özel yasa ile düzenlenmesi öngörülmüştür. Özlük işlerinin en
önemlilerinden birisinin aylık ve ödenek işleri olduğunda kuşku yoktur. Yine
yüksek idare mahkemesi olan Danıştaya ilişkin değişik 140. maddesin beşinci
fıkrasında Danıştay mensupların in aylık ve ödeneklerinin mahkemelerin
bağımsızlığı ve hakimlik güvencesi esaslarına göre yasa ile düzenlenmesi
öngörülmüştür. Anayasa' nın düzenlediği hiç bir kuruluş için bağımsızlıktan söz
edilmemiş ve herhangi bir devlet görevlisinin görevinde bağımsız bulunduğu
bildirilmemiş iken mahkemelerin ve hakimlerin bağımsızlığından açıkça söz
edilmiş olması ve bu kavram üzerinde genel kurallarla yetinilmeyip askeri yargı
ile idari yargı konusunda bu kavrama ayrıca yer verilmesi hâkimlerin hiç bir
Devlet görevlisinin görevi ile Ölçülemeyecek önemde bir görev yaptıklarının
Anayasa'ca kabul edildiğini belirtmektedir. Anayasa'nın başlangıç kurallarında
Devletin demokratik hukuk devleti olduğu ve bu Anayasa'nın demokrasiye bağlı
hukuk devletini bütün hukuksal ve toplumsal temelleriyle kurmak ereğini güttüğü
açıklandıktan sonra 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan sosyal bir hukuk devleti olduğu kuralına yer
verilmiştir. Demek ki Anayasa'nın ereklerinden birisi Türkiye Cumhuriyetini
bütün hukuksal ve toplumsal temelleri ile hukuk devleti olarak kurmaktır ve
Devletin bütün iş ve işlemlerinin hukuk devleti ilkelerine uygun olmak
zorunluğu kesinlikle öngörülmüştür. Çağdaş hukuk anlayışına göre hukuk devleti,
bütün iş ve işlemleri hukuk kurallarına bağlı olan bir devlet demektir. Bütün
iş ve işlemlerin hukuk kurallarına bağlı olmasını gerçekten sağlayacak tek ilke
ise, bu iş ve işlemlerin yargı yolu ile denetlenmesi, başka deyimle Devletin
bütün iş ve işlemlerinden ötürü bağımsız mahkemelerde dava açılabilmesinin
kabulü ve bütün bu iş ve işlemlerin bağımsız hâkimlerce hukuka uygun olup
olmadığının karara bağlanabilmesidir.
Az
Önce de belirtildiği gibi Anayasa'nın 7. ve 132. maddelerine göre hâkimler,
görevlerinde bağımsız olarak Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanırlar.
Buna
karşı öteki devlet görevlileri, yürütme organı içinde ve belli bir
astlık-üstlük ilişkisinin kurallarına uyarak görev yapmaktadırlar.
Bu
durum,, hâkimlerle öteki kamu görevlilerinin gördükleri işin öneminin anayasal
açıdan eşit sayılamıyacağının açık bir kanıtıdır. Şu açıklamalara göre sonuç
olarak denilebilir ki; hâkimlerin aylık ve ödeneklerinin özel yasalarla
düzenleneceğine ilişkin Anayasa kuralları dahi bu biçimde bir ayrım haklı gösteremez;
tam tersine hâkimlerin en azından öteki kamu görevlileriyle eşit tutulmalarını
gerektirir.
4-
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa 1425 sayılı Yasa ile konulan ek 1.
maddenin son fıkrasının ikinci cümlesinde (Ancak 14/8/1970 tarihli ve 1323 sayılı
Kanunun ek göstergelerle ilgili hükümleri saklıdır.) kuralı ile de ikinci bir
eşitsizlik yaratılmaktadır. Saklı tutulan kural, 926 sayılı Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanununu değiştiren bir yasada yer almıştır. 926 sayılı
Yasa'nın 1323 sayılı Yasa ile değişik 137. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince
tuğgeneral-tuğamirallere 1000 + 50, tümgeneral-tümamirallere 1000+100,
korgeneral-koramirallere 1000+150, orgeneral-oramirallere 1000+200 lük
göstergeler verilecektir.
Burada
+50, +100, +150 ve +200 sayılan da genel göstergelere eklenen sayılardır. Ek 1.
maddenin itiraz konusu son fıkrasının birinci cümlesinde benimsenen ilkeye göre
generallere ve amirallere ilişkin bu ek sayıların dahi emekli keseneğinde
gözönünde tutulmaması gerekli iken az önce değinilen saklı tutma kuralı ile bu
ek göstergelerin emekli keseneğine temel alınması kabul edilmiş bulunmakta ve
böylece burada da ikinci bir ayrım yaratılmış olmaktadır.
Aslında
bu düzenlemenin, söz konusu ek 1. maddenin esasına ve genel kuralına uygun olduğunda
kuşku yoktur. Çünkü maddenin birinci fıkrasında yer alan bu konudaki genel
kural, kazanılmış Hak olarak alınan aylığın, emeklilik keseneğine ve bu yoldan
da emekliliğe esas olan. aylığın saptanmasına temel olmasıdır. Maddenin son
fıkrasının son cümlesindeki (saklı tutma) hükmü ile yapılmış olan da bundan
ibarettir.
Ancak
açıklanan şu niteliği ile hukuka ve bütün Devlet görevlileri için kabul edilmiş
bulunan genel kurala uygun bulunan bu düzenleme, itiraz konusu fıkranın birinci
cümlesi hükmü karşısında yeni bir eşitsizliğe yol açmaktadır. Şöyle ki :
Fıkranın
son cümlesi ile general ve amirallerin emeklilik keseneklerine ve emekli
aylıklarının bağlanmasına esas olan aylıkların tesbitinde, iki bölümden oluşan
aylık göstergelerinin tümü hesaba katılırken, aynı fıkranın ilk cümlesi ile,
aylık göstergeleri bunlar gibi iki bölümden oluşan ve her iki bölümün toplamını
da onlar gibi kazanılmış hak olarak alan hâkimlerin aylık göstergelerinden
yalnız bir bölümü emeklilik keseneğinin hesabında ve dolayısiyle emekli aylığı
bağlanmasına esas aylığın saptanmasında gözönünde tutularak öteki bölümü hesap
dışı bırakılmaktadır. Aradaki eşitsizliğin elle tutulur derecede açık bulunduğu
ortadadır.
Özetlemek
gerekirse; herhangi bir Devlet görevlisi kümesine, artılı gösterge üzerinden
emekli aylığı ödenmesini sağlayacak bir kuraldan, gördükleri işin ve
yüklendikleri sorumun Anayasa açısından özel önemi az önce (Yukarıda 3. bentte)
belirtilen hâkimlerin yararlandırılmamış olması, herhangi bir haklı nedenle
açıklanamaz bir ayrım ortaya çıkarır ve Anayasa'nın 12. maddesine aykırı düşer.
5-
Tartışma konusu ek maddenin son fıkrasının ilk cümlesi, 1425 sayılı Yasa
tasarısının Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında konulan ve ek göstergelerin
emekli keseneğine temel tutulmasını öngören kuralın değiştirilmesi amacı ile
Cumhuriyet Senatosunda konulmuş ve sonradan Millet Meclisince de benimsenerek
yasalaşmıştır. Cumhuriyet Senatosunda tasarıyı inceleyen geçici komisyon
raporunda "1327 sayılı Kanunla bazı görevler için ilgili memuriyetlerin
yönetim sorumluluğu ve Devlet için taşıdıkları önem gözönünde bulundurularak
uygulanması öngörülen ve müktesep hak teşkil etmeyeceği açıkça belirtilen ek
gösterge sisteminin yönetim sorumluluğu bulunmayan emeklilerin bazılarının
aylıklarında dikkate alınmasının sakıncaları üzerinde durulmuş; müzakereler
sonucunda, 657 sayılı Kanunun espirisine, eşitlik ve genellik prensiplerine
aykırı görülen ve tasarıya Millet Meclisinde eklenen ek göstergelerle ilgili
hükümlerin metinden çıkarılması ve sadece müktesep hakların mahfuz tutulması
kararlaştırılmıştır." (Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi, cilt 65, S.
Sayısı 1605, sayfa 2 ve sonrası) denilmektedir. Tartışma konusu kuralın 1327
sayılı Yasa'nın yukarıda anılan 43. maddesinin dördüncü fıkrasının a bendinde
düzenlenen geçici nitelikteki ek göstergelerle bir ilgisi bulunmadığı için
gerekçede neden dolayı bundan söz edildiği anlaşılamadıktan başka yönetim
sorumu bulunmayan emekli general ve amiraller için kabul edilmiş bir kuralın
neden ötürü emekli hâkimler için kabul edilmediğini açıklamaya dahi raporda
yazılı olanlar hiçbir zaman yeterli görülemez. Hâkimler ve onlar gibi aylık
alanlar için ek göstergeler yukarıdaki bentlerde açıklandığı üzere kazanılmış
bir hakkı oluşturmaktadır; öteki Devlet memurlarında emekli keseneğinin
kazanılmış hak üzerinden kesilmesi kabul edilmiş iken hâkimler için bu kuraldan
ayrılmanın eşitliği sağlama düşüncesi ile bağdaştırılması mantık ve hukuk
açısından olanak dışıdır; çünkü yukarıda 2. bentte de belirtildiği üzere ortaya
tam bir eşitsizlik çıkmaktadır ve bu eşitsizliğe eşitlik adı verilmektedir.
6-
Yukarıdan beri açıklananlarla varılan sonuç şudur : Sınırlama kararı uyarınca
incelenen itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 12. maddesine aykırılığı
dolayısiyle iptali gerekir.
7-
1425 sayılı Yasa ile T. C. Emekli Sandığı Kanununa konulan ek 1. maddenin son
fıkrasının ilk cümlesinin iptali öngörüldüğüne göre bu fıkranın ikinci
cümlesinin uygulama yeri kalmamaktadır; anılan ikinci cümlenin dahi Anayasa
Mahkemesinin kuruluşunu ve yargılama usullerini düzenleyen 22/4/1962 günlü, 44
sayılı Yasa'nın 28. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iptali gerekmektedir.
Gerçekten
926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununu değiştiren 1323 sayılı
Yasa'nın göstergelerle ilgili kurallarına göre orada anılan görevlilere ayrılan
artı sayılı göstergeler kazanılmış hak niteliğinde bulunduğundan, o kimseler
için dahi ek birinci maddenin ilk fıkrası uyarınca aylıklarının tümü üzerinden
kesenek alınması zorunludur. Ancak iptali öngörülen kural ile göstergelere
eklenen sayıların emeklilik keseneğine temel aylığın saptanmasında gözönünde
tutulmayacağı ilkesi konulmuş olduğu için emeklilik kesenekleri ve dolayısiyle
emeklilik aylıkları bakımından durumlarında duraksama beliren general ve
amirallerin keseneklerinin aylıklarının tümü üzerinden hesaplanacağını
bildirmek üzere söz konusu ikinci cümlenin son fıkraya eklenmesi zorunlu
görülmüştür. İptal ile ortaya çıkacak hukukî durum karşısında böyle bir kurala
artık yer kalmıyacağından ikinci cümle kuralı yasal düzende boş yere duran ve
uygulama olanağı kalmayan bir kural niteliğine bürünmektedir.
E)
SONUÇ:
1-
8/7/1971 günlü, 1425 sayılı (5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununa ek ve geçici maddeler eklenmesine ve bu kanun ile diğer kanunların
bazı hükümlerinin değiştirilmesine ve kaldırılmasına dair Kanun) un ikinci
maddesi ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa konulan ek
1. maddenin son fıkrasındaki (Derece ve kademe göstergelerine eklenen rakamlar,
emeklilik keseneğine esas aylığın tesbitinde nazara alınmaz) kuralının
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline esasta oybirliği ve gerekçenin bir
bölümünde Muhittin Gürün'ün karşı oyu ile ve oyçokluğiyle;
2-
Aynı fıkradaki (Ancak 14/8/1970 tarihli ve 1323 sayılı Kanunun ek göstergelerle
ilgili hükümleri saklıdır.) kuralının 44 sayılı Kanunun 28. maddesinin son
fıkrası uyarınca iptaline oybirliğiyle 24/2/1972 gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Nuri
Ülgenalp
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
Recai
Seçkin
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Kâni
Vrana
|
Üye
Mustafa
Karaoğlu
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
KARŞIOY
YAZISI
Yukarıdaki
kararın "d - esasın incelenmesi)" bölümünün 2 No. lu bendinin
sonlarında ve 5 işaretli bendinde; 1327 sayılı Kanunun ek geçici 8.
maddesindeki (artılı gösterge) niteliğini taşımıyan hükümlerden sözedilirken,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 1327 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle
değiştirilen 43 üncü maddesindeki artılı gösgelerin de kazanılmış hak
olmadıkları öne sürülerek emeklilik keseneğinin hesabında bunların nazara
alınmayacakları belirtilmektedir.
Bu
görüş, aşağıdaki nedenlerle doğru değildir :
l-
657 sayılı Kanunun değişik 43 üncü maddesi ile, genel idare sınıfının l - 4
üncü derecelerine dahil bazı görevler için ilgili memuriyetlerin yönetim
sorumluluğu ve Devlet için taşıdıkları önem gözönünde bulundurulmak suretiyle
işgal edilen kademelerin gösterge rakamlarına 50, 100, 150, 200 rakamlarının
eklenmesi suretiyle bulunacak (Gösterge rakamları) üzerinden ödeme yapılacağı
kabul edilmiştir. Hangi memuriyetlerin bu artılı göstergelerden ayrık
olacağının tayini yetkisi Bakanlar kuruluna verilmiştir. Artılı gösterge
üzerinden aylık alanların kendi kadro ve derecelerini muhafaza edecekleri ve bu
miktarlar üzerinden aylık alanları için bu ödemelerin terfi bakımından müktesap
hak sayılmayacağı, maddede ayrıca belirtilmiştir.
Maddenin
hükümlerinin, söz konusu ek geçici 8 inci madde ile karşılaştırılmak suretiyle,
incelenmesinden çıkan sonuç şudur :
a -
Bakanlar Kurulunca bu gibi memuriyetlerden birisine artılı gösterge uygulanması
kabul edilmesiyle birlikte kadrodaki memurun aylık göstergesi, genel
göstergenin eklenen rakam ile birlikte toplamından ibarettir. Madde metninde bu
toplamın, memurun aylık göstergesini teşkil ettiği, ek geçici 8 inci maddeye
nazaran daha açık bir şekilde ifade edilmiştir. Zira ek geçici 8. maddede bu
toplam : (... ilâve edilecek ... rakamından sonra bulunacak sayı...) deyimiyle
ifade edildiği halde, sözü geçen 43. maddede (... rakamlarının eklenmesi
suretiyle bulunacak gösterge rakamları...) denilmek suretiyle bu toplamın bu
memurların aylıklarının göstergesini teşkil ettiği açıkça ortaya konulmuştur.
b -
Söz konusu 43. maddeye göre artılı göstergeden aylık alanlar kendi derece ve
kadrolarını muhafaza ettikleri gibi ek geçici 8. maddeye göre artılı gösterge
üzerinden aylık alanlar da kendi kadro ve derecelerini muhafaza ederler. Yani
artılı gösterge, her iki gruptaki görevlilere de kadro ve derece bakımından bir
hak vermemektedir.
c -
Haklarında 43. madde uygulananlara, söz konusu artılı göstergelerin terfi
bakımından müktesep hak sayılması mümkün olmadığı gibi ek geçici 8. maddeye
göre artılı gösterge alanlar için de bu miktarlar terfi bakımından kazanılmış
hak doğurmazlar.
Yani
ek geçici 8. maddede sayıların terfilerine de, artılı gösterge rakamlarının
toplamının karşıtı olan derece ve kademeler esas tutulamaz. Esasen bu toplam
göstergeler, tesadüfi olarak uygun düşen bir ikisi hariç., kanundaki derece ve
kademe genel göstergelerinin tam karşılığı da değillerdir. Buna göre bunların
terfileri söz konusu oldukta artışız gösterse rakamlarına göre işlem yapılır.
İlâve gösterge rakamı, bunların aylıklarının ödenmesinde hesaba katılacak bir
unsurdur. Bir başka deyimle bunlar bakımından da kazanılmış hakkın esas konusu,
görevlerinin derece ve kademeleridir bu derece ve kademeler karşılığı olarak
kabul edilmiş bulunan artılı göstergelerin uygulanması suretiyle ödenecek aylık
miktarları da dolayısiyle kazanılmış hak teşkil ederler.
43. maddede
söz konusu olanlar için de bu konular aynı niteliktedir. Aradaki tek fark, artı
göstergenin, evvelkiler için kanunla uygulanmış olmasına karşı bunlara,
kanundaki yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulu karariyle verilmiş bulunmasından
ibarettir.
1425
sayılı Kanunun ek I. maddesinin birinci fıkrasiyle kabul edilen genel kural,
emeklilik keseneklerine, personel kanunları gereğince görevlilerin kazanılmış
hak olarak aldıkları rütbe, kıdem, derece ve kademelerin gösterge rakamlarının
kat sayı ile çarpımı sonunda bulunacak aylık miktarlarının esas alınmasıdır.
Gerek
1327 sayılı Kanunun ek geçici 8. maddesine göre, gerekse 657 sayılı Kanunun 43.
maddesine göre aylık alanların, personel kanunları gereğince kazanılmış hak
teşkil eden birer derece ve kademeleri vardır. Bunlardan birincilerin kanuna
göre, ikincilerin de Bakanlar Kurulu kararı ile saptanmış artılı göstergeleri
bulunmaktadır. Bakanlar Kurulu Kararı devam ettiği sürece bu artılı
göstergelerin, ödenen aylık miktarları bakımından kazanılmış bir hak doğurdukları
kuşkusuzdur.
Ek
geçici 8. madde ile kabul edilmiş bulunan artılı gösterge sistemi de sadece o
görevlere münhasır olup bu maddede yazılı olanların öteki kamu görevlerine,
artılı göstergeleriyle değil, genel gösterge rakamları ile geçmeleri mümkün olduğundan
buradaki kazanılmış hak durumunun da yalnız ek geçici 8. madde de, yazılı
görevlerde kalındığı müddetçe geçerli bulunduğu meydandadır. Sadece bu nitelik
bile aradaki benzerliği açık olarak göstermeğe yeterlidir.
Bu
nedenlerle 1425 sayılı Kanunun ek I. maddesindeki emekliliğe esas tutulacak
aylık bakımından, 657 sayılı Kanunun 43. maddesinde yer alan artılı göstergeler
ile 1327 sayılı Kanunun ek geçici 8. maddesinde sözü edilen artılı göstergeler
arasında bir nitelik farkı bulunduğunu öne sürmek mümkün değildir.
2-
Yukarıki kararda, artılı göstergesi olan general ve amirallerle aynı suretle
artılı göstergeleri bulunan hâkimler arasında emekliliğe esas tutulan aylık
bakımından yapılmış olan farklı düzenlemenin Anayasa'nın eşitlik ilkesini
zedelediği öne sürülürken, öte yandan bunlar gibi artılı gösterge üzerinden
aylık alan 43. madde konusuna giren görevliler hakkında tamamen tersi bir
görüşün savunulduğu görülmektedir. Bu durumun, ortaya koyduğu çelişki bir yana,
kararda dayanılan Anayasa'nın 12. maddesindeki eşitlik ilkesiyle
bağdaştırılması da mümkün değildir. Zira ortada bu biçimdeki farklı düzenlemeyi
gerekli kılan haklı bir neden yoktur.
3-
Nihayet konu, Anayasa'nın 48. maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkı ve bu
hakkın uygulamasını sağlayan sosyal sigorta esaslariyle ilişkilidir. Kamu
görevlilerinin emeklilik haklan, T. C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleriyle
düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu düzenlemenin sosyal güvenlik ve sosyal sigorta
esas ve prensiplerine uygun biçimde yapılması zorunluğu ortadadır. Anayasal bir
hakkın sigorta esaslarına uygun olarak düzenlenmesi söz konusu olunca da
kişinin kazancının tümü üzerindeki, saptanacak belli nisbetlere göre işlem
yapılmasından daha tabiî bir şey olamaz. Kaldıki bu düzenlemede de kişiler
arasında Anayasa'nın 12. maddesinde öngörülen eşitliğin saklı tutulması
gerekir. Yani aynı kazanç sahibi kişiler arasında, sağlanacak haklar bakımından
farklılık yaratılması mümkün değildir.
Açıklanan
nedenlerle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 1327 sayılı Kanunun 14.
maddesiyle değiştirilen 43. maddesi gereğince artılı gösterge üzerinden aylık
alan kamu görevlileriyle ilgili olarak yukarıki kararda öne sürülen görüşlere
karşıyım.