ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/93
Karar Sayısı : 2025/98
Karar Tarihi : 22/4/2025
R.G.Tarih-Sayı : 23/6/2025-32935
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Kahramanmaraş 2. İdare
Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 15/5/1959
tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak
Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 31/8/1999 tarihli ve 574 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin 2. maddesiyle değiştirilen 29. maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan ”…veya eşine…” ve “…o yerde…” ibarelerinin
Anayasa’nın 2., 5., 7. ve 35. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine
karar verilmesi talebidir.
OLAY: Hak sahipliği talebinin reddine ilişkin işlemin iptali
talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu
kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAME KURALLARI
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer
aldığı 29. maddesi şöyledir:
“Madde 29 – (Değişik: 31/8/1999-KHK-574/2 Md.)
Yıkılan, yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması
muhtemel olan binalarla imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk
bulunan yerlerdeki binalarda oturan ailelere hak sahibi olmak şartıyla konut
yaptırılır veya kredi verilir.
Aynı bina içinde hak sahibi ebeveyn ile birlikte oturan
evli kişilerin durumu, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca bu konuda hazırlanacak
yönetmelik gereğince takdir ve tespit edilir.
Kendilerine ait olmayan arsa veya arazi üzerine inşaat
ruhsatı almaksızın bina inşa eden yapı sahipleri ile yer kayması, su baskını,
kaya düşmesi ve benzeri sebeplerle imar planında yapı yapılması sakıncalı
olarak belirlenen yerlerde ruhsatsız olarak yapılan yapıların sahipleri
haksahibi olarak kabul edilmez.
Kendisine veya eşine ait o yerde
aynı cins müstakil hasarsız başka bir binası veya dairesi olan ailelere bina ve
inşaat kredisi verilemez.
Yıkık olduğu veya ağır, orta ve az derecede hasar gördüğü
belirlenen binalardan mülkiyeti tüzel kişilere ait olanlara yardım yapılmaz.
Afete uğramasıyla ekonomik ve sosyal hayatı kesintiye
uğratan dükkan ve fırın gibi binalar için de sahiplerine, borçlandırma
hükümleri dairesinde, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca belirlenecek esaslara
göre inşaat kredisi verilebilir. O yerde kendisine veya eşine ait müstakil
hasarsız başka bir işyeri bulunanlar, bu yardımdan faydalanamazlar.
(Değişik son fıkra: 29/5/2003-4864/3 md.) Hasarlı bina veya işyeri sigortalı ise yapılacak
yardımdan sigorta tutarı indirilmez.
(Ek fıkra: 9/5/2012-6305/16 md.) Zorunlu deprem sigortası kapsamındaki binalar için, bu
Kanundan ve ilgili diğer mevzuattan doğan Devletin konut kredisi açma ve bina
yaptırma yükümlülükleri, zorunlu deprem sigortası yaptırılmamış olmasının
tespit edilmesiyle birlikte ortadan kalkar.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri
BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız
SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Yılmaz AKÇİL ve Ömer
ÇINAR’ın katılımlarıyla 9/5/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Burcu TAŞYAPAN
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmünde
kararname (KHK) kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. KHK’ların Yargısal Denetimi ile 6771
Sayılı Kanun’la Yapılan Anayasa Değişikliğinin Yargısal Denetime Etkileri
Hakkında Genel Açıklama
3. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
(TBMM) daha önceki hükûmet sisteminde yer alan Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma
yetkisi verebileceğini hükme bağlayan ve KHK’ların hukuksal rejimini düzenleyen
Anayasa’nın 91. maddesi 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 9/7/2018 tarihinde yürürlüğe
giren 16. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış, böylece KHK çıkarılabilme imkânına
anayasal olarak son verilmiştir.
4. Buna karşılık 6771 sayılı Kanun’la
Anayasa’ya eklenen geçici 21. maddenin (F) fıkrasının birinci cümlesinde “Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan kanun hükmünde
kararnameler, tüzükler, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan
yönetmelikler ile diğer düzenleyici işlemler yürürlükten kaldırılmadıkça
geçerliliğini sürdürür” denilmek suretiyle Anayasa’nın 91. maddesinin
yürürlükten kaldırılma tarihine kadar çıkarılmış ve yürürlükte bulunan
KHK’ların geçerliliklerini sürdürmeye devam edeceği hükme bağlanmıştır.
5. Anılan fıkranın ikinci cümlesinde ise
“Yürürlükte bulunan kanun hükmünde kararnameler hakkında 152 nci ve 153 üncü
maddelerin uygulanmasına devam olunur” hükmüne yer verilerek Anayasa
Mahkemesinin olağan KHK’lara ilişkin yargısal denetim yetkisinin devam ettiği
kabul edilmiştir
6. Anayasa’nın 148. maddesinin birinci
fıkrasının 6771 sayılı Kanun’la değiştirilmeden önceki hâlinde Anayasa
Mahkemesinin KHK’ların Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu
denetleyeceği hükme bağlanmış ve 2017 yılında yapılan söz konusu Anayasa
değişikliği ile KHK rejimine son verilmeden önce Anayasa Mahkemesi; Anayasa’nın
mülga 91. maddesini ölçü norm olarak esas alarak bu madde uyarınca KHK’ları
yetki kanununa dayanıp dayanmadığı, yetki kanununun kapsamında olup olmadığı ve
yasak alan içinde kalıp kalmadığı hususlarında denetime tabi tutmuştur.
Anayasa’nın geçici 21. maddesinin (F) fıkrasının ikinci cümlesinde KHK’larla
ilgili denetim yetkisinin devamı öngörülmekle birlikte söz konusu denetimde
mülga normların ölçü norm olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususunda bir
hükme yer verilmemiştir.
7. Bu bağlamda mülga normların
niteliklerini dikkate alan Anayasa Mahkemesi 19/2/2020 tarihli ve E.2018/122,
K.2020/14 sayılı kararında mevcut KHK’ların Anayasa’ya uygunluk denetiminde
Anayasa’nın mülga 91. maddesinin ölçü norm olarak dikkate alınmaya devam
edilmesi gerektiğine karar vermiştir. Anılan kararda içerik bakımından
Anayasa’ya uygunluk denetiminde Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesi
gereğince ilke olarak denetimin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan normların
ölçü norm olarak dikkate alınacağı ancak anayasa yargısı denetimine tabi bir
norm, oluşturulduğu süreçte geçerli olan yetki kuralları esas alınarak vücut
bulduğundan bu unsura ilişkin denetimin -yürürlükten kalkmış olsa dahi- o
tarihteki kurallar esas alınarak yapılması gerekeceği ifade edilmiştir.
Geçerliliğini sürdüren ve yetki unsuru bakımından da anayasal denetime tabi olan
KHK’ların çıkarılması sırasındaki anayasal yetkinin kaynağını, ilga edilmiş
olsa da Anayasa’nın 91. maddesinin teşkil ettiği, bu itibarla KHK çıkarma
yetkisinin Anayasa’ya uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı yönünden yapılacak
denetimin ancak söz konusu anayasal yetkinin tanımlandığı, konu yönünden kapsam
ve sınırlarının çizildiği normun ölçü alınması suretiyle gerçekleştirilecek bir
inceleme ile mümkün olabileceği belirtilmiştir (AYM, E.2018/122, K.2020/14,
19/2/2020, §§ 11, 12).
8. Açıklanan nedenlerle mevcut KHK’ların
Anayasa’nın mülga 91. maddesine uygunluğunun denetlenmesi gerekir.
9. Anayasa’nın
mülga 91. maddesinde düzenlenen KHK’lar işlevsel yönden yasama işlemi
niteliğinde olduğundan bu kuralların yargısal denetimlerinin yapılması görev ve
yetkisi Anayasa Mahkemesine verilmiştir. Anılan maddede KHK’ların Anayasa’ya
şekil ve esas bakımlarından uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte olup
Anayasa’ya uygunluk denetiminin içine KHK’nın yetki kanunu kapsamında olup
olmadığının denetimi de girmektedir. Nitekim Anayasa’nın mülga 91.maddesinde
Bakanlar Kuruluna ancak yetki kanununda belirtilen sınırlar içinde KHK çıkarma
yetkisinin verilmesi öngörülmüştür. Söz konusu yetkinin dışına çıkılması,
KHK’yı Anayasa’ya aykırı duruma getirir. Dolayısıyla yargısal denetimde KHK’nın
yetki kanunu kapsamında olup olmadığı sorununun da çözümlenmesi gerekir.
10. Dayanaklarını
doğrudan doğruya Anayasa’dan alan olağanüstü hâl KHK’larından farklı olarak
olağan dönemlerdeki KHK’ların bir yetki kanununa dayanması zorunludur. Bu
nedenle KHK’lar ile dayandıkları yetki kanunu arasında çok sıkı bir bağ vardır.
KHK’nın yetki kanunu ile olan bağı, KHK’yı aynen ya da değiştirerek kabul eden
kanun ile kesilir. KHK’nın Anayasa’ya uygun bir yetki kanununa dayanması,
Anayasa’ya uygunluğunun ön koşuludur. Bir yetki kanununa dayanmadan çıkarılan
veya dayandığı yetki kanunu iptal edilen KHK’ların içeriği Anayasa’ya aykırılık
oluşturmasa bile bunların Anayasa’ya uygunluğundan söz edilemez.
11. KHK’ların
Anayasa’ya uygunluk denetimi, kanunların denetiminden farklıdır. Anayasa’nın
11. maddesinde “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” denilmektedir. Bu
nedenle kanunların denetiminde, onların yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup
olmadığı saptanır. KHK’lar ise konu, amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem
dayandıkları yetki kanununa hem de Anayasa’ya uygun olmak zorundadır.
12. Anayasa’nın
mülga 91. maddesinde kimi konuların KHK’larla düzenlenmesi yasaklanmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında “...sıkıyönetim ve olağanüstü haller
saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde
yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan
siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.”
denilmiştir. Bu kural uyarınca TBMM, Bakanlar Kuruluna ancak KHK ile
düzenlenmesi yasaklanmış alana girmeyen konularda KHK çıkarma yetkisi
verebilir.
13. Öte
yandan Anayasa’nın herhangi bir maddesinde kanunla düzenleneceği öngörülen bir
konunun Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrasının açıkça yasakladığı
hükümler ile ilgili olmadıkça ya da Anayasa’nın 163. maddesinde olduğu gibi KHK
çıkarılamayacağı açıkça belirtilmedikçe KHK ile düzenlenmesi Anayasa’ya
aykırılık oluşturmaz (AYM, E.2011/107, K.2012/184, 22/11/2012).
B. Anlam ve Kapsam
14. 7269 sayılı Kanun’da deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi,
çığ, tasman ve benzeri afetlerde; yapılar ve kamu tesislerinin genel hayata
etkili olacak derecede zarar gördüğü veya görmesi muhtemel olan yerlerde gerekli tedbirlerin alınması ve zarara uğrayanlara
yapılacak yardımlara ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
15. Anılan
Kanun’un 29. maddesinde afetler nedeniyle konutu yıkılan, yanan veya ağır
hasara uğrayanlara yapılacak yardımlar ve bu yardımlara yönelik hak sahipliğine
ilişkin şartlara yer verilmiştir. Söz konusu maddenin birinci fıkrasında afetin gerçekleşmesinin ardından afet bölgelerinde yıkılan,
yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan binalarla imar
planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda
oturan ailelere hak sahibi olmaları şartıyla konut yaptırılacağı veya kredi
verileceği belirtilmiştir.
16. Hak sahiplerine tanınan haklar Kanun’un
40. maddesinde gösterilen usul ve esaslara göre geri ödemek üzere devletten
inşaat kredisi almak veya devlet tarafından afetzede aileler için yapılan veya
yaptırılan konutlardan birini, bedeli Kanun’da belirtilen usul ve esaslar
çerçevesinde taksitler hâlinde ödenmek üzere almaktan ibarettir.
17. Söz konusu maddenin dördüncü
fıkrasında ise kendisine veya eşine ait o yerde aynı cins müstakil hasarsız
başka bir binası veya dairesi olan ailelere bina ve inşaat kredisi
verilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Anılan fıkrada yer alan “…veya eşine…”
ve “…o yerde…” ibareleri itiraz konusu kuralları oluşturmaktadır.
18. Bu itibarla kurallar uyarınca yıkılan,
yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan binalarla imar
planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda
oturan ailelerde, karı veya kocadan herhangi birisinin o yerde aynı cins
müstakil hasarsız başka bir binası veya dairesi olması durumunda diğer eş hak
sahipleri için Kanun’da belirtilen konut edindirme ya da kredi imkânlarından
faydalanamayacaktır.
C.
İtirazın Gerekçesi
19. Başvuru kararında
özetle; itiraz konusu kurallarla afet nedeniyle yapısı ağır hasar alan veya
yıkılan bir kimsenin 7269 sayılı Kanun’da öngörülen imkânlardan sadece eşine
ait hasarsız yapı bulunduğu gerekçesiyle mahrum bırakılmasının mülkiyet
hakkıyla bağdaşmadığı, eşe ait yapının edinilme şekli ve zamanıyla ilgili olarak
herhangi bir ayrım yapılmayarak 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu’nda öngörülen mal rejiminin gözardı edildiği, bu durumun boşanma hâlinde
mağduriyete neden olacağı, ayrıca hak sahipliği için eşe ait o yerde aynı cins
hasarsız bir daire veya bina olmaması şartı getirilmekle birlikte “…o yer…”
ibaresinin belirsiz olduğu, hak sahipliğinin tespiti bakımından idareye geniş
bir takdir yetkisinin tanındığı belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 5., 7.
ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Ç. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1. Kuralların Anayasa’nın Mülga 91.
Maddesi Yönünden İncelenmesi
20. 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
43. maddesi uyarınca kurallar, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın mülga 91. maddesi
yönünden de incelenmiştir.
21. Kurallar,
7269 sayılı Kanun’a 574 sayılı KHK’nın 2. maddesiyle eklenmiştir. 574 sayılı
KHK, 27/8/1999 tarihli ve 4452 sayılı Doğal Afetlere Karşı Alınacak Önlemler ve
Doğal Afetler Nedeniyle Doğan Zararların Giderilmesi İçin Yapılacak
Düzenlemeler Hakkında Yetki Kanunu (Yetki Kanunu) kapsamında çıkarılan
KHK’lardandır.
22. Yetki Kanunu’nun amacını düzenleyen 1. maddesiyle “doğal
afetlere karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi, bu afetler nedeniyle doğan
zararların giderilmesi, yeni yerleşim alanlarının kurulması, imar, ihale,
müteahhitlik, müşavirlik hizmetleri ile kültür ve tabiat varlıklarını koruma,
sivil savunma, mevcut fonların işleyişi ve gerektiğinde ilave fon kurulması,
her türlü bağış ve yardımların etkin kullanımı, ekonomik konularda düzenleme,…”
konularında düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi
verilmiştir. Öte yandan anılan Kanun’un 4. maddesinde verilen yetkinin Yetki Kanunu’nun
yayımından itibaren üç ay süreyle geçerli olduğu belirtilmiştir.
23. Kurallara konu konut edindirme ya da kredi
imkânlarından faydalandırmaya ilişkin düzenlemenin afetler nedeniyle doğan
zararın giderilmesine ve yardımların etkin kullanımına yönelik olduğu,
dolayısıyla Yetki Kanunu’nun kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Yetki
Kanunu’nun 29/8/1999 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlandığı ve anılan KHK’nın
kabul tarihinin 31/8/1999 olduğu gözetildiğinde KHK’nın Yetki Kanunu’nun
tanıdığı süre içinde çıkarıldığı da açıktır.
24. Kurallarda yıkılan, yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması
muhtemel olan binalarla imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk
bulunan yerlerdeki binalarda oturan ailelerde, karı veya kocadan herhangi
birisinin o yerde aynı cins müstakil hasarsız başka bir binası veya dairesi
olması durumunda diğer eş hak sahiplerinin Kanun’da belirtilen konut edindirme
ya da kredi imkânlarından faydalanamayacakları düzenlenmiştir. Bu
yönüyle kişilere Anayasa’nın 57. maddesinde düzenlenen konut hakkı kapsamında
sağlanacak imkânlara ilişkin koşulları düzenleyen kurallar, Anayasa’nın KHK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısım Birinci Bölüm ve İkinci Bölümünde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümünde yer alan siyasi
haklar ve ödevlerle ilgili herhangi bir düzenleme de içermemektedir (benzer
yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2019/77, K.2021/2, 14/1/2021, §19; AYM,
E.2019/105, K.2020/30, 12/6/2020, §§ 43, 44).
25. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın mülga 91.
maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
2. Kuralların İçerik Yönünden İncelenmesi
26. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar,
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 57. maddesi yönünden de incelenmiştir.
27. Anayasa’nın 2.
maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini
bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
28. Hukuk devletinin
temel unsurlarından biri belirlilik ilkesidir. Anayasa
Mahkemesinin yerleşik kararlarına göre anılan ilke, yasal düzenlemelerin
hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer
vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olmasını
gerektirmektedir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey,
kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal
yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini
verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır.
29. Anayasa Mahkemesi
birçok kararında belirlilik ilkesinin yalnızca yasal belirliliği değil daha
geniş anlamda hukuki belirliliği ifade ettiğini, yasal düzenlemeye dayanarak
erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olma gibi niteliklere ilişkin
gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin
düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirliliğin sağlanabileceğini, asıl olanın
muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür
sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir normun varlığı
olduğunu vurgulamıştır (AYM, E.2011/45, K.2013/24, 31/1/2013; E.2014/118,
K.2015/35, 1/4/2015; E.2016/44, K.2016/153, 7/9/2016, § 6; E.2015/41,
K.2017/98, 4/5/2017, § 43; E.2017/179, K.2018/106, 8/11/2018, § 10; E.2017/21,
K.2020/77, 24/12/2020, § 247; E.2018/112, K.2021/24, 31/3/2021, § 4).
30. 7269 sayılı
Kanun’un 29. maddesinin itiraz konusu kuralların da yer aldığı dördüncü
fıkrasında o yerde kendisine veya eşine ait aynı cins müstakil hasarsız
bir konutu olan ailelerin anılan Kanun’da devletten
inşaat kredisi almak veya devlet tarafından afetzede aileler için yapılan veya
yaptırılan konutlardan birini almak şeklinde düzenlenen yardımdan
faydalanamayacakları düzenlenmiştir. Söz konusu fıkrada yer alan itiraz konusu “…o
yerde…” ibaresinin tabi afetler nedeniyle yıkılan, yanan veya ağır hasara
uğrayan veya uğraması muhtemel olan binaların ya da imar planları gereğince
kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan binaların bulunduğu köy, belde, ilçe
gibi yerleşim yerlerini ifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla itiraz konusu “…o yerde…” ibaresinin belirsiz ve
öngörülemez nitelikte olduğu söylenemez. Nitekim, yargı kararlarında da o yerde
ibaresinin yıkılan, yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan
binalarla imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan
yerlerdeki binaların bulunduğu yer sınırı olarak kabul edildiği görülmektedir
(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, E.2007/1224, K.2008/370, 20/3/2008; Danıştay
11. Dairesi, E.2008/9430, K.2011/2405, 30/3/2011; Danıştay 11. Dairesi,
E.2007/12815, K.2010/989, 12/2/2010; Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari
Dava Dairesi, E.2024/9750, K.2025/406, 13/2/2025; Samsun Bölge İdare Mahkemesi
2. İdari Dava Dairesi E. 19/10/2018, E.2018/275, K.2018/861; İzmir Bölge İdare
Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi, E.2021/552, K.2021/1054, 16/11/2021; Ankara
Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesi E.2024/739, K.2024/1965,
2/10/2024).
31. Anayasa’nın 5. maddesinde devletin temel amaç ve
görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak biçiminde
sayılmıştır.
32. Anayasa’nın konut hakkını düzenleyen
57. maddesinde ise “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını
gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak
tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.” denilmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde “Vatandaşlar için konutun arz ettiği önem
dikkate alınarak, devletin konut yapımını destekleyici, planlayıcı rolüne
işaret edilmektedir.” ifadelerine yer verilmiştir.
33. Buna göre devlet, konut ihtiyacını
karşılayacak tedbirleri almakla yükümlüdür. Bununla birlikte devletin konut
yardımı konusundaki yükümlülükleri Anayasa’nın 65. maddesine göre mali
kaynakları ile sınırlıdır. Anılan maddeye göre devlet, sosyal ve ekonomik
alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun
öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.
34. Kanun’da hak sahipliği için gerekli
şartları taşıyanların faydalandırıldığı kalıcı konut yaptırılması veya konut
kredisi verilmesi imkânının öncelikle hukuki niteliğinin ortaya konulması
gerekmektedir. Kurallarla öngörülen imkân, Kanun’un 29. maddesinin birinci
fıkrası kapsamında sayılan afetler nedeniyle barınma imkânından yoksun kalan
hak sahibi ailelerin acil konut ihtiyaçlarını gidermek için öngörülmüş bir
sosyal yardım olup kişilerin barınma ihtiyaçlarının karşılanması
amaçlanmaktadır.
35. Afet nedeniyle barınma ihtiyacından
yoksun kalan kişilere kalıcı konut imkânı sağlanmasının amaca uygun bir düzenleme
olduğu açıktır. Öte yandan kurallarla konut yardımının konutu hasar gören
kişilerin tamamına değil, devletin mali kaynaklarının sınırlılığı gözetilerek Kanun’un
29. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan binaların bulunduğu yerde
başkaca hasarsız konutu olmayan ailelere tanındığı anlaşılmaktadır.
36. Afetin meydana geldiği veya gelmesi
muhtemel olan yerlerde bir an önce olağan hayat düzenine dönülmesinin
sağlanması amacıyla, konut imkânından tamamen yoksun kalan ailelere öncelik
tanınması ve bu ölçütün belirlenmesinde kendisinin yanında o yerde -edinme
şekline bakılmaksızın- eşe ait aynı nitelikte hasarsız konutun bulunup
bulunmadığının dikkate alınması kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Dolayısıyla
kuralların devletin konut hakkından kaynaklanan pozitif yükümlülüğüyle
bağdaşmayan bir yönü bulunmamaktadır.
37. Açıklanan
nedenlerle kurallar Anayasa’nın 2., 5. ve 57. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 7. ve 35. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir
Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un
31/8/1999 tarihli ve 574 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesiyle
değiştirilen 29. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “…veya eşine…”
ve “…o yerde…” ibarelerinin
Anayasa’nın mülga 91. maddesi yönünden ve içeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE 22/4/2025 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Basri BAĞCI
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Yılmaz AKÇİL
|
Üye
Ömer ÇINAR
|
Üye
Metin KIRATLI
|
|
|
|
|