“Belirtilen konu ile ilgili olarak, mahkememizce, somut norm denetimi yolu ile iptal başvurusuna konu edilen kanun hükmünün, Anayasanın 5., 13. ve 40. maddelerine uygun düşmediği düşünülmüştür. Aykırılık başvurusunun esbabı mucibesinin izah olunmasından evvel, belirtilen Anayasa maddelerine yer vermekte fayda olacaktır.
V. Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5 – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
II. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması
Madde 13 – Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
XV. Temel hak ve hürriyetlerin korunması
Madde 40 – Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir
İtiraz başvurusunun konusu olan kanun hükmünün, Anayasanın, belirtilen maddelerindeki bir takım kurallar, temel hak ve hürriyetler ile bu hakların amaç, kapsam ve sınırlarının bir arada değerlendirilmesi neticesinde, kanun hükmünün, ilk ve hususi olarak, Anayasanın, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlıklı maddesine açıkça ve doğrudan aykırı olduğu, belirtilen diğer maddelere ise dolaylı ve bağlantılı olarak aykırı olduğu değerlendirilmiştir. Öyleyse, ilk olarak 13. madde çerçevesinde izahatlar yapılmalıdır.
Kanun hükmünün 13. maddeye neden aykırı olduğunu anlayabilmek ve anlatabilmek içün evvela TMK'nın 432 ve devamındaki, koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasına dair hükümlere değinilmelidir. Sözü edilen 432. madde şu şekildedir; Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.
Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur.
İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır.
Vesayet makamınca verilen karara karşı itiraz yolu açıktır. Buna dair kanuni düzenleme ise TMK 435'te yer almaktadır. Başvuruya konu 437. maddede, hakimin ilgili kişiyi dinlemesi gerektiği emredilmektedir. "dinler" şeklindeki ifadenin emredici bir kanun hükmü olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Toplum için tehlike oluşturan bir kişinin mahkemece dinlenmesinin mecburi kılınması bir takım hukuki ve fiili sakıncalara sebebiyet verecek niteliktedir. Bu tür kişilerin özgürlüklerinin kısıtlanmasının kanunda belirtilen sebepleri nazara alındığında kısıtlama işlemine dayanak olması gereken esas unsurun tıp ilmi ile alakalı olduğu ve yetkili sağlık kuruluşlarınca düzenlenen sağlık raporlarına göre kısıtlama kararının verileceği gözden ırak tutulmamalıdır. Diğer bir ifade ile, bu tür bir kimsenin toplum için tehlike oluşturup oluşturmadığına elbette ki tıp insanlarının değerlendirmelerine bakılarak karar verilmesi icap eder. Sağlık kurulu raporu ile toplum için tehlike oluşturma kıstası sağlanmış ise artık bu kişinin mahkemece dinlenmesinde hiçbir hukuki fayda olmayacaktır. Ayrıca kişinin sağlık kuruluşundan çıkarılarak mahkemeye getirilmesi sürecinde bir takım fiili sakıncaların olacağı da gözetilmelidir. Kaldı ki, uygulamada bu tür işlemlerde karar verilir iken sağlık raporu var ise vesayet makamları ilgiliyi dinlemeden özgürlüğün kısıtlanması kararı vermektedirler. Uygulamanın kanuna aykırı olduğu akla gelse de hakikaten hakkında toplum için tehlikeli olduğuna dair rapor bulunan bir insanın ayrıca bir de mahkemece dinlenmesinin zorunlu kılınması, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması ve korunmasına dair anayasal kurallar ile bağdaşmamaktadır.
Bunun yanında, fiil ehliyetinin kısıtlanmasına dair kanun hükümlerine göre işlem yapılarak kısıtlama kararı verilmesinde sağlık kuruluşlarından alınan sağlık raporlarında kişinin mahkemece dinlenmesine gerek olmadığı bildirilerek vesayet makamlarınca bu şekilde kısıtlama kararları verilmektedir. Bir kimsenin sürekli olarak fiil ehliyetinin önemli ölçüde kısıtlanmasına karar verildiğinde dahi o kişinin mahkemece dinlenmesi mahkemenin takdirine bırakılmış iken geçici bir süreyle özgürlüğün kısıtlanması durumlarında ilgili kişinin mahkemece dinlenmesinin zorunlu kılınması arasında hak ve toplum menfaati ve kamu yararı bakımından uygunluk bulunmadığı ifade edilebilir.
Şu husus da belirtilmelidir ki; TMK'nın 432. maddesinin üçüncü fıkrasında, "ilgili kişi durumu elverir el vermez kurumdan çıkarılır" şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Kişinin bu durumuyla ilgili de elbetteki sağlık kuruluşunun raporu esas alınacaktır. Kişinin kurumdan çıkarılmasına karar verildiğinde mahkemeden herhangi bir izin alınması ve kişinin mahkemede dinlenmesine gerek olmamasına, kişinin ciddi nitelikte ruhsal hastalık bulgu ve belirtilerinin bulunduğu saptanmasına, ayrıca sağlık kurulu raporunda hastanede yatarak tedavisinin uygun olacağı ve mahkemece dinlenmesine gerek olmadığına dair tıbbi kanaat bildirilmesine rağmen kişinin mahkemece dinlenmesi yönündeki emredici kanun hükmünde anayasaya aykırılık olduğu ifade edilmelidir.
İlgili sağlık kuruluş tarafından kişinin koruma amacıyla tedavi altına alınması gerektiği yönünde görüş bildirildiği durumda kişinin mahkemece dinlendiği sırada hastalığın pasif dönemine denk gelme ihtimalinde herhangi bir ruh ve akıl sağlığı yönünden sakıncalı davranışı bulunmuyor ise mahkeme o kişi hakkında sağlıklı bir insan olduğu kanaatine varabilir. Bu ihtimalde de tedavi altına alınması yönünde sağlık kurulunun tespit ve görüşleri ile hakimin gözlemi birbiri ile uyumlu olmayabilir. O bakımdan bu tür hallerde esas ölçütün alanında uzman tıp insanlarının ilgili kişinin sağlık durumuna dair görüşleri yeterli kabul edilmelidir. Nitekim, yukarıda belirtilen TMK 432/3 hükmü de uzmanların kanaatine göre ilgilinin durumunun elvermesi halinde kurumdan çıkarılacağını öngörmüş olup tıp insanlarının görüşlerine üstünlük tanımıştır.
Özgürlüğünün kısıtlanmasına karar verilmesi vesayet makamına ihbar edilenler hakkında sağlık kurulu raporu bulunmuyor ise başvuruya konu kanun hükmünde bir anayasaya aykırılık durumu gündeme gelmeyebilir. O bakımdan kanundaki "dinler" kelimesi yerine "dinleyebilir" şeklinde bir ibarenin var olduğu düşünüldüğünde hakime, ilgiliyi dinleyip dinlememekte bir takdir yetkisi verilmesinin çok daha uygun olabileceği söylenmelidir.
Sonuç olarak, itiraza konu kanun hükmünün, yukarıda sıralanan Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırı olduğu değerlendirilmiş ve bu şekilde, iptal başvurusu gerekçelendirilerek Anayasa'ya aykırılık gerekçeleri izah olunmuştur.
ARA KARAR : ( Gerekçeleri Yukarıda Açıklandığı Üzere;)
1-Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca, Türk Medeni Kanunu'nun 437. maddesinin üçüncü fıkrasının; "Hakim, ilgili kişiyi dinler, ..." şeklindeki ilk cümlesinin, Anayasa'nın 5., 13. ve 40. maddelerine aykırı olması sebebi ile belirtilen kanun hükmünün somut norm denetimi yolu ile iptali için Anayasa Mahkemesi'ne müracaatta BULUNULMASINA,
2-Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 46. maddesi uyarınca, başvuru kararına ilişkin dosyaya sunulan tüm belgelerin tarih sırasına göre başlıklar hâlinde sıralandığı dizi pusulası halinde Anayasa Mahkemesi'ne üst yazı ile GÖNDERİLMESİNE,
Dair; ara kararın niteliği gereğince kanun yolu kapalı olmak üzere karar verilmiştir.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2025/2
Karar Sayısı : 2025/4
Karar Tarihi : 16/1/2025
R.G. Tarih - Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Küçükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 437. maddesinin 6/12/2019 tarihli ve 7196 sayılı Kanun’un 54. maddesiyle değiştirilen üçüncü fıkrasında yer alan “Hâkim, ilgili kişiyi dinler,...” ibaresinin Anayasa’nın 5., 13. ve 40. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması kararına karşı denetim makamına yapılan itiraz üzerine itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 437. maddesi şöyledir:
“II. Yargılama usulü
Madde 437- Hâkim, basit yargılama usulüne göre karar verir.
Gerektiğinde ilgili kişiye adlî yardım sağlanır.
(Değişik fıkra:6/12/2019-7196/54 md.) Hâkim, ilgili kişiyi dinler, tahkikatı tamamlar ve gecikmeksizin en geç iki gün içinde kararını verir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Muhammed Nuri ÖZGÜR tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği belirtilmiş; anılan fıkranın (a) bendinde “İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı”, (b) bendinde ”Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği” Anayasa Mahkemesine gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Maddenin (4) numaralı fıkrasında ise yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
3. Anılan İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli kararında Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği hüküm altına alınmış, söz konusu maddenin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde de ”Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği” Anayasa Mahkemesine sunulacak belgeler arasında sayılmıştır.
4. Yine İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede başvuruda eksikliklerin bulunduğunun tespit edilmesi hâlinde itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği, (2) numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın itiraz yoluna başvuran mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
5. Yapılan incelemede itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli karar ile itiraz yoluna başvurduğu ancak gönderilen belgeler arasında başvuru kararına ilişkin olarak düzenlenen tutanağın onaylı örneğinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
6. Ayrıca itiraz yoluna başvuran Mahkeme tarafından itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 5., 13. ve 40. maddelerine hangi nedenlerle aykırı olduğu da ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmemiştir. Bu itibarla başvurunun yöntemine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
7. Açıklanan nedenlerle 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ve (2) numaralı fıkrasının (a) bendine aykırı olduğu anlaşılan itiraz başvurusunun 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından esas incelemeye geçilmeksizin reddi gerekir.
III. HÜKÜM
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 437. maddesinin 6/12/2019 tarihli ve 7196 sayılı Kanun’un 54. maddesiyle değiştirilen üçüncü fıkrasında yer alan “Hâkim, ilgili kişiyi dinler,...” ibaresinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 16/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI