"...
“A. CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMELERİNİN (CBK) ANAYASAL ÇERÇEVESİ
21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 16 Nisan 2017 tarihli
halkoylamasıyla kabul edilmiş, böylece daha önce 1982 Anayasasının sadece 107.
maddesinde belirtilen cumhurbaşkanlığı kararnamesi, Anayasanın farklı
maddelerinde hem kapsamı genişletilerek hem de niteliği farklılaştırılarak
yeniden düzenlenmiştir. 107. maddenin önceki halinde Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliğinin kuruluşu, çalışma esasları ve personel atama işlemlerinin
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği belirtiliyordu. Bu iki tür
düzenleme, ad benzerliği dışında kapsam ve sınırları açısından birbirinden
farklıdır.
6771 sayılı Kanun ile getirilen Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
temel ilke ve koşulları, Anayasa’nın 104. maddesinin 17. fıkrasında ortaya
konulmuştur.
“Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.
Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer
alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi
haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.
Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.
Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılamaz.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler
bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması
durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.”
Anayasanın 106. maddesinin 11. fıkrasına göre de; “Bakanlıkların
kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve
taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.”
Görüldüğü üzere 2017 Anayasa kurgusu ile, kanun ile
cumhurbaşkanlığı kararnamesi arasındaki hukuki ilişki belirginleştirilmiş ve
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin kanunlara aykırı olamayacağı açıkça
belirtilmiştir.
1- Yasama Yetkisinin Devri Yasağı Karşısında Cumhurbaşkanlığı
Kararnameleri
6771 sayılı Kanun ile Anayasa’dan kaynaklanan doğrudan
düzenleme yetkisiyle yürütme fonksiyonu daha da güçlendirilmiştir. Bu bağlamda,
Türk anayasa hukukunda tartışılan konulardan biri olan idarenin, kanunla
düzenlenmeyen bir alanda düzenleme yapıp yapamayacağı hususu üzerinde
durulmalıdır. Bunun için öncelikle, yasama yetkisinin devri yasağına Anayasa
Mahkemesi’nin yaklaşımı göz önüne alınmalıdır. Anayasa'nın 7. maddesi, "
Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki
devredilemez. " kuralının öngörmektedir. Bu kral ışığında Anayasa
Mahkemesi’ne göre, “Anayasa'da kanun ile düzenlenmesi öngörülen konularda
yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi
olanaklı değildir. Ancak yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra,
uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması, yasama
yetkisinin devri olarak yorumlanamayacağı gibi yürütme organının yasama organı
tarafından çerçevesi çizilmiş alanda genel nitelikte hukuksal tasarruflarda
bulunması, hukuk devletinin belirlilik ilkesine de aykırı düşmez.” (Anayasa
Mahkemesi Kararı, E.2013/114 K.2014/184, 4.12.2014).
AYM, bir başka kararında ise, yasama yetkisinin devredilmezliği
ilkesini şu şekilde ifade etmiştir. “Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında
yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesinden ne anlaşılması gerektiği hususu
açıklanmıştır. Buna göre, kanunla düzenleme ilkesi, düzenlenen konudan yalnız
kavram, ad ve kurum olarak söz edilmesi değil, bunların kanun metninde
kurallaştırılmasıdır. Kurallaştırma ise düzenlenen alanda temel ilkelerin
konulmasını ve çerçevenin çizilmiş olmasını ifade eder… Anayasa’da öngörülen
ayrık durumlar dışında, kanunlarla düzenlenmemiş bir alanda, kanun ile
yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Yürütme organına
düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının Anayasa’nın 7. maddesine uygun
olabilmesi için temel ilkeleri koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz,
geniş bir alanı yürütmenin düzenlemesine bırakmaması gerekir” (Anayasa
Mahkemesi Kararı, E.2013/47 K.2013/72, 6/6/2013).
Bununla beraber Anayasa Mahkemesi’nin daha yakın tarihli
kararlarında bu içtihadı bir miktar esnettiği görülmektedir.
“15… yasama yetkisinin devredilmezliği esasen kanun koyma
yetkisinin TBMM dışında başka bir organca kullanılamaması anlamına gelmektedir.
Anayasa’nın 7. maddesi ile yasaklanan husus, kanun yapma yetkisinin
devredilmesi olup bu madde, yürütme organına hiçbir şekilde düzenleme yapma
yetkisi verilemeyeceği anlamına gelmemektedir. Kanun koyucu, yasama yetkisinin
genelliği ilkesi uyarınca bir konuyu doğrudan kanunla düzenleyebileceği gibi bu
hususta düzenleme yapma yetkisini yürütme organına da bırakabilir.
16. Yürütmenin türevselliği ilkesi gereğince yürütme organının
bir konuda düzenleme yapabilmesi için yasama organınca yetkilendirilmesi
gerekmektedir. Kural olarak, kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını
yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte Anayasa’da kanunla düzenlenmesi
öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi
verilmesi, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık
oluşturmaktadır. Bu nedenle Anayasa’da temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların
atanmaları, özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda, kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması
gerekmektedir. Anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü
konularda, yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve
idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri
olarak yorumlanamaz.” (Anayasa Mahkemesi Kararı, E.2017/143 K.2018/40,
2/5/2018).
Sonuçta yalnızca yakın dönem AYM kararları dikkate alındığında,
ilkesel olarak kanun koyucunun “genel ifadelerle yürütme organını
yetkilendirmesi yeterli”dir, denilebilir. Ancak Mahkemenin, Anayasa’da farklı
kavramlarla ifade ettiği kanunla düzenleme kaydı içeren konularda ise,
“Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda”, “münhasıran kanunla
düzenlenmesi öngörülen konularda”, “Anayasa koyucunun açıkça kanunla
düzenlenmesini öngördüğü konularda” genel ifadelerle yetkilendirme yapılması
kabul edilemez.
2- İdarenin Yasallığı Kuralı Karşısında Cumhurbaşkanlığı
Kararnameleri
Öte yandan, yasal idare ilkesi, Türk idare hukukunun temelini
oluşturur. Anayasanın 123/1. maddesinde karşılığını bulan bu ilke uyarınca,
“İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.” Bu ilke,
idarenin kendiliğinden bir teşkilatlanma yetkisi olmadığını bu yetkinin yasama
organında olduğunu ifade etmektedir. Anayasa Mahkemesi’ne göre, “Bu maddede yer
alan düzenleme, idarenin kanuniliği ilkesine vücut vermektedir. İdarenin
kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin kanunla
düzenlenmesini gerekli kılar.” (Anayasa Mahkemesi Kararı, E.2013/114
K.2014/184, 4.12.2014). Bu ilkeyle kamusal kaynakların toplumun hangi tür
gereksinimlerinin öncelikle karşılanacağını ve bunun hangi usuller uygulanarak
sağlanacağını tespit etme yetkisi yasama organına verilir. Ayrıca, idarenin
toplumsal gereksinimleri karşılarken kamu gücü ve ayrıcalıklarını kullanması ve
bunun da kişilerin temel hak ve hürriyetleri üzerinde olumsuz etkiler de
doğurabilmesi, bu yetkinin yasamaya verilmesi sonucunu getirmiştir.
Yasal idare ilkesi, idarenin eylem ve işlemlerinin hem kanuna
dayanmasını, hem de bu eylem ve işlemlerin kanuna aykırı olmamasını ifade eder.
Asli ve ilksel bir yetki olan yasama yetkisine dayanarak yasama organı,
Anayasaya ve kamu yararına aykırı olmamak şartıyla, Anayasanın herhangi bir
şekilde düzenlemediği bir konuyu düzenleyebilir. Buna karşılık idare, önceden
yasa ile düzenlenmeyen bir alanda faaliyette bulunamaz, ancak böyle bir konuda
yasadan aldığı bir yetkiye dayanarak bir işlem ve eylemde bulunabilir.
6771 sayılı Kanunla getirilen Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle,
her ne kadar ciddi kısıtlılıklarla çerçevelenmiş olsa da, yürütme organı yasaya
dayanmaksızın ilk elden kural koyma yetkisine sahip olmuştur. Başka bir
ifadeyle, yasama organı yanında yürütme organı da Anayasa’da kanun kaydı olan,
kanunun açıkça düzenlediği konuları içermemek ve kanunlara aykırı olmamak
şartıyla Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ilk elden düzenleme yapabilecektir.
Bununla birlikte, Cumhurbaşkanlığı kararnamesine konu olan alan, yasama konusu
olmaktan çıkmamaktadır. Çünkü Anayasa, Cumhurbaşkanlığı kararnamesine ilişkin
olarak özerk bir normatif alan öngörmemiştir. TBMM, CBK ile düzenlenen bir
alanda her zaman yasa çıkarabilir; bu durumda CBK hükümsüz kalır: “Türkiye
Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi hükümsüz hale gelir.” (madde 104/17). O halde Anayasa’da yasayla
düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacak
iken, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleneceği belirtilen ve düzenlenmiş
olan konularda dahi TBMM yasa çıkarabilecektir. Şu halde, Anayasa’ya uygunluk
kaydıyla asli düzenleme yetkisi, konu bakımından herhangi bir mutlak istisna
bulunmadan, TBMM’ye ait bulunmaktadır. Başka bir anlatımla, Anayasa’nın CBK
konusu olabilecek kimi alanları doğrudan belirlemiş olması, o alanlarda yasama
yetkisinin kullanılmasını engellememektedir.
Bu son saptamayı biraz daha ayrıntılı olarak ele almakta fayda
vardır. 6771 sayılı Kanun ile Anayasa’nın 7. maddesindeki yasama yetkisinin
devri yasağı ve 123. maddedeki idarenin yasallığı ilkesi muhafaza edilmiş,
ancak belirli idari konuların Anayasa’da açıkça Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
ile düzenleneceği öngörülmüştür. “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması,
görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının
kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.” (madde 106/son). Ayrıca
123. maddenin son fıkrasında kamu tüzel kişiliğinin Kanunla veya
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulacağı kuralına yer verilmiştir. Anayasa
hükümleri arasında hiyerarşi söz konusu olmadığından, bir çelişki kabul
edilmediğinden, bu iki hükmün bir arada, Anayasanın bütünlüğü ve sistematiği
içinde bağdaştırılarak yorumlanması gerekir. Gerçekte Anayasa koyucu 123/1.
maddede genel kuralı, idarenin yasallığı ilkesini koymuş; bakanlıkların
kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile kamu tüzel kişiliği
kurulması yönünden bu genel kurala bir istisna getirmiştir. Bu cihetle; her ne
kadar, Anayasa, idarenin yasallığı ilkesinin 106/son ve 123/son maddelerde
belirtilen hususlar açısından geçerli olmamasına olanak tanısa da; bu alanların
cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenip düzenlenmeyeceği konusunda son sözü
TBMM’ye bırakmaktadır. Yukarıda değinildiği üzere, “Türkiye Büyük Millet
Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
hükümsüz hale gelir.” hükmü; (madde 104/17), Anayasa m.106/son ve m.123/son
açısından da geçerlidir. Gerçekten de, Anayasa koyucu eğer öyle öngörseydi,
tıpkı Anayasa’nın bazı hükümlerinde söz konusu alanın ancak ve ancak kanunla
düzenlenebileceğini amir ifadelerle belirttiği gibi, bazı alanların da yine
ancak ve ancak cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenebileceğini ve a
contrario, kanunla düzenlenemeyeceğini yine açıkça ve amir ifadelerle ortaya
koyardı. Özetle; Anayasa koyucu, bazı konuların kanunla düzenlenmesini zorunlu
kılmış, doğrudan cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenebileceğini belirttiği
alanlarda da son sözü (o konuda kanun çıkarmak ya da çıkarmamak suretiyle)
kanun koyucuya bırakmıştır.
Genel kural ve istisna kural ilişkisine dair kamu hukukunda
kabul edilen birtakım yorum ilkeleri vardır: 1. Bir istisna kuralın varlığından
söz edebilmek için, bu istisnanın ayrıca ve açıkça konulmuş olması gerekir. 2.
İstisna kural, sadece ve sadece genel kuralı koyan makam tarafından konulabilir,
başka bir makamın istisna kural getirme yetkisi yoktur. 3. Genel kuralı koyan
makam açıkça yetkilendirmedikçe, bir başka makam genel kurala istisna
getiremez. 4. İstisna kural koymak, genel kuralı değiştirmek anlamına
geldiğinden istisna kural, yorum yoluyla genişletilemez; yani, yorum yoluyla
genel kurala istisna getirilemez. 5. Genel kuralın geniş yorumlanması esası
benimsenmiştir. 6. İstisna kural, dar yorumlanır. Çünkü istisna kural, genel
kuralın kapsamını daralttığından genel kuralı değiştirir, oysa onu değiştirme
salt genel kuralı koyana aittir.
Öte yandan, kamu hukukunda mevzuatın açıkça belirttiği bir
makama ya da makamın görevlisine verdiği yetkiler, devre konu olamazlar. Yargı
kararlarında da yetkinin, mevzuat tarafından kime verilmiş ise, ancak onun bu
yetkiyi kullanabileceği belirtilmiştir. Yetki devrinde yetki devredilen makamın
devraldığı bu yetkiyi kendinden alt bir makama devrinin yasak olduğu hususu,
idare hukukunda ve kamu yönetiminde benimsenen bir ilkedir.
Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrasında öngörülen
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, normlar hiyerarşisinde yasaya eşdeğer işlemler
değildir. Anayasanın bu tür kararnamelerin salt “yürütme yetkisine ilişkin
konular”la sınırlı olarak çıkarılacağını öngörmesi, bunların yasaya eşdeğer,
yasayla aynı düzeyde kurallar olamayacağını gösterir. Çünkü yürütme yetkisi,
kanunların uygulanmasına yönelik, kanunlara uygun kullanılması gereken bir
yetkidir. Ayrıca aynı fıkrada yer alan “Anayasada münhasıran kanunla
düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz;
Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz;
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde,
kanun hükümleri uygulanır; Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun
çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.”
şeklindeki düzenlemeler, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yasaya eşdeğer
olmadığının bir başka açık göstergesidir. Bu düzenlemelerden CBK ile
düzenleneceği belirtilen konuların yasayla düzenlenmesi, Anayasa’nın yasama
organına açıkça tanıdığı bir yetkidir.
Kanunsuz emre dair Anayasanın 137. maddesinde yapılan değişiklik
ise, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin, Anayasanın konuya ilişkin diğer
düzenlemeleri ile birlikte değerlendirildiğinde, normlar hiyerarşisindeki yeri
açıkça anlaşılır: “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta
olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi,
kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı
o emri verene bildirir…”.
6771 sayılı Yasa değişikliği ile Cumhurbaşkanına Anayasada
tanınan diğer yetkiler ise şöyledir: Anayasanın 123. maddenin son fıkrasında
“Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
kurulur” denilerek, CBK ile kamu tüzelkişiliği kurulmasına da olanak
tanınmıştır. Bununla birlikte, “Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda
kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz kalır”
(md.104/fıkra 17 son) kuralı gereğince, yasa ile kurulmuş bir kamu
tüzelkişiliği CBK ile kaldırılamaz; ancak CBK ile kurulan bir kamu
tüzelkişiliği, yasal düzenlemenin konusunu oluşturabilir.
124. ve 137. maddelerde yer alan tüzük ibaresi, Anayasadan
tamamen çıkarılmıştır. Böylece tüzük uygulaması yürürlükten kaldırılmış; onun
yerine çok daha geniş bir kapsama sahip olan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
konulmuştur. Yönetmelikleri düzenleyen 124. maddede, “Cumhurbaşkanı,
bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren
kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve
bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” hükmünü
öngörmüştür. Ancak bu, tüzük ve cumhurbaşkanlığı kararnamesinin aynı hukuki
nitelikte olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır. Öte yandan, Cumhurbaşkanı,
“kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla
yönetmelik çıkarır” (md.104/18).
Kanunların ve CBK’lerin uygulanması amacıyla çıkarılacak
yönetmeliklerde gerekçe, yol gösterici işlev görür. Ne var ki, kanunlar
gerekçeli olduğu halde CBK’lerin gerekçesiz olması, yönetmelik hazırlığı
sırasında üst normun yol gösterici işlevinde farklılaşmaya neden olacaktır.
Böylece, kanunun uygulanması için çıkarılacak yönetmelik ile Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin uygulanması için çıkarılacak yönetmelik eşit olanak ve
koşullarda hazırlanamayacaktır. CBK’yi uygulamaya yönelik yönetmeliğin
hazırlanmasını, yasanın uygulanmasına ilişkin yönetmeliğe göre zorlaştıran ve
belirsiz kılarak, iki ayrı uygulama yönetmeliğini farklı kılacak hiçbir haklı
neden bulunmadığı için, eşitlik ilkesi yönünden Anayasa madde 10’a aykırılık
oluşturmaktadır. CBK gerekçesizliğinin uygulama yönetmeliğinde yaratması
muhtemel belirsizlikler ise, hukuk devleti ilkelerini zedeleyici sonuçlar
doğuracaktır (md.2).
3.- Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmasının anayasal
çerçevesi ve sınırları
Anayasanın 104/17. maddesiyle getirilen CBK ile yürütmeye
tanınan düzenleme alanı oldukça dar ve sınırlıdır. Bu çerçeve, dört kalemde
açıklanabilir:
a) “Yürütme yetkisine ilişkin konular”: İlk olarak
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, “yürütme yetkisine ilişkin konularda”
çıkarılabilecektir. Maddenin gerekçesinde ise, cumhurbaşkanına “genel siyasetin
yürütülmesinde yürütme yetkisi ile ilgili ihtiyaç duyduğu konularda kararname
çıkarabilme” yetkisi verildiği ifade edilmektedir. Bu nedenle CBK’leri ancak
yürütme yetkisinin gerektirdiği hususlarda ihtiyaç duyulduğunda
çıkarılabilecek, yasama ve yargı yetkilerinden herhangi birinin alanına giren
bir konuda ise, CBK çıkarılması mümkün olmayacaktır. AYM, bu açık hususu teyit
etmektedir: “... Cumhurbaşkanı’nın yürütme yetkisine ilişkin konularda CBK
çıkarabileceği ifade edilmiştir. Buna göre yürütme yetkisine ilişkin konular
dışında CBK ile düzenleme yapılması mümkün değildir”. (AYM, E. 2018/125, K.
2020/4, 22/1/2020, R.G. 13/5/2020 – 31126, §9. Aynı yönde bkz. AYM, E. 2018/55;
K. 2020/27, 11/6/2020, R.G. 20/7/2020-31194).
b) “Düzenleme yasağı”: İkinci olarak CBK’ler, “Anayasanın ikinci
kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler”le ilgili
konularda düzenleme yapamaz.
Ancak bu yasak karşısında yanıtlanması gereken soru, sosyal ve
ekonomik haklar ve özgürlüklerin tamamının CBK ile düzenlenip
düzenlenemeyeceğidir. Sadece yukarıdaki ifadeden yola çıkarak yapılan bir
değerlendirme bu soruya olumlu cevap vermeyi gerektirir. Ancak bu cümlenin aynı
fıkradaki diğer hükümler ve Anayasanın konuya ilişkin diğer ilke ve kuralları
dikkate alınarak, Anayasanın bütünlüğü içinde tartışılması ve anlaşılması
gerekir.
Bu konuda, öncelikle “münhasır yasa kaydı” belirtilmelidir:
“Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarılamaz.” Bu açık yasak gereği, ilgili maddede yasayla
düzenlenmesi kaydı bulunan sosyal ve ekonomik hak ve ödevler, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi ile düzenlenemeyecektir. Örneğin Anayasa’nın 42/2. maddesinde
“Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.”, 51. maddesinde
“Sendika kurma hakkı … kanunla sınırlanabilir. Sendika kurma hakkının
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”, 63.
maddesinde Tarih, kültür ve tabiat varlıklarından “özel mülkiyet konusu
olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak
yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.” denilmektedir.
Dolayısıyla belirtilen konular CBK ile düzenlenemez. Eğer böyle bir düzenleme
yapılırsa bu, hem Anayasanın 104/17. maddesine hem de o hak ve ödev için kanun
kaydı koyan hükme aykırılık oluşturur. Ancak yasa kaydı içermeyen sosyal ve
ekonomik haklar, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin konusu olabilecektir. Örneğin
konut hakkını düzenleyen Anayasanın 57. maddesi böyledir. Bu durumda, dikkat
edilmesi gereken husus, söz konusu hakların sadece düzenleme konusu
olabileceği, ancak bunun sınırlama yetkisini içermediğidir.
Bu nedenle, 104/17. maddenin ikinci cümlesi, sosyal ve ekonomik
haklar alanının CBK ile düzenlenmesini kabul ederken, bu düzenlemenin
sınırlarını da belirtir: ilki, fıkranın ilk cümlesindeki CBK’nin sadece yürütme
yetkisine ilişkin konularda çıkarılabilmesi, diğeri ise üçüncü cümlesindeki
münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda çıkarılamamasıdır. Öte
yandan, Anayasanın 13. maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla
sınırlanabileceği kuralı dikkate alındığında, CBK’ye konu olabilecek sosyal ve
ekonomik hak ve ödevlerle ilgili cumhurbaşkanının sınırlama değil sadece bir
düzenleme yetkisinden bahsedilebilir. Yani düzenleme ve sınırlama ayrımı
dikkate alındığında, CBK ile sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerin
gerçekleşmesi için birtakım pozitif tedbirleri içeren düzenlemeler
yapabileceği, fakat kişilerin bundan yararlanmasına sınırlama getirilemeyeceği belirtilmelidir.
Zira anayasal çerçevede, bir hakkın kısıtlanması ancak ve ancak kanun ile
yapılabilir.
c) Üçüncü sınır, “Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi
öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.” hükmüdür. AYM
tarafından yasama yetkisinin devir yasağı çerçevesinde yürütmenin düzenleme
yetkisi açıklanırken kullanılan “münhasıran” kanunla düzenlenmesi gereken
konular ibaresi, Anayasa kuralı haline getirilmiştir (Bkz., AYM E. 2017/143,
K.2018/40, 2/5/2018). AYM’ye göre, “Kural olarak, kanun koyucunun genel
ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte Anayasa’da
kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına
düzenleme yapma yetkisi verilmesi, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine
aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenle Anayasa’da temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların
atanmaları, özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda, kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması
gerekmektedir. Anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü
konularda, yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve
idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri
olarak yorumlanamaz.”.
Bu nedenle, Anayasa’nın münhasıran kanunla düzenlenmesini
gerektirdiği konularda yürütmeye düzenleme yetkisi verilirken, yasanın “temel
esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir”. AYM ayrıca,
Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken birtakım konuları örnek
olarak sıralamıştır: “Anayasa’da temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması,
vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanmaları, özlük
hakları gibi”.
AYM’nin, münhasıran kavramını açıklarken verdiği örnekler ve
açıklamalardan bir konunun münhasıran yasa alanında olması için Anayasanın
özellikle ve ısrarla o konunun yasayla düzenleme öngörmesi, yasayla düzenlemeye
çok özel vurgu yapması gerekmemektedir. Bu çerçevede temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanmasına dair 13. maddede, sınırlamanın “ancak” kanunla yapılabileceği
şartı vardır: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir”. Oysa vergilerle ilgili 73. maddede (Vergi, resim, harç
ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.)
ve kamu hizmeti görevlileriyle ilgili genel ilkeleri koyan 128. maddede
(Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir.) yasayla düzenleme öngörülmüş, hiçbir özel vurgu
yapılmamıştır.
Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konular
kavramı, bu nedenle yasa kaydı olarak anlaşılmak ve uygulanmak durumundadır.
Anayasanın 126. maddesindeki birden çok ili içine alan merkezi idare
teşkilatının (bölge teşkilatının) “görev ve yetkileri kanunla düzenlenir”, 127.
maddesindeki “Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden
yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.”, 128. maddesindeki
“Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir” ve “üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve
esasları, kanunla özel olarak düzenlenir.” hükümleri buna örnek oluşturur.
Özellikle bu son husus, CBK ile yasanın konu itibarıyla iç içe geçme riskini
içerir, karmaşaya yol açma ihtimalini barındırır. Çünkü Anayasanın 104/9.
maddesi, cumhurbaşkanı CBK ile “üst kademe kamu yöneticilerini atar,
görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları …
düzenler” hükmünü içerirken, üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve
esasları 128. maddeye göre yasa ile özel olarak düzenlenmek zorundadır.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa’da salt bir kanunla düzenleme
kaydının bulunmasının, ilgili konuyu cumhurbaşkanlığı kararnamesinin konu
bakımından yetki alanından çıkarmak açısından yeterli olduğunu ifade etmiştir.
“... Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda CBK çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak Anayasa’da hangi
konuların münhasıran kanunla düzenleneceğine ilişkin özel bir hüküm
bulunmamaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadında
anayasa koyucunun kanunla düzenlenmesini öngördüğü konuların bu kapsamda
görülmesi gerektiği kabul edilmektedir (AYM, E.2016/150, K.2017/179,
28/12/2017, § 57; E.2016/180, K.2018/4, 18/1/2018, § 17; E.2017/51, K.2017/163,
29/11/2017, § 13; E.2016/139, K.2016/188, 14/12/2016, § 9; E.2013/47,
K.2013/72, 6/6/2013). Buna göre Anayasa’da kanunla düzenleneceği belirtilen
alanlarda Cumhurbaşkanı’nın CBK çıkarma yetkisi bulunmamaktadır”. (AYM, E.
2018/125, K. 2020/4, 22/1/2020, R.G. 13/5/2020 – 31126, §11).
Dolayısıyla, 104/17. maddede geçen “münhasıran kanunla
düzenlenmesi öngörülen konular” ibaresinin Anayasada “kanunla düzenlenir veya
kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” vb. ifadelerin bulunduğu
maddelere bakarak belirlenmesi gerekir. O halde Anayasanın bir maddesinde bir
konunun yasayla düzenlenmesi öngörülmüşse, o konunun Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi ile düzenlenmesi Anayasa’nın 7. ve 104/17. maddelerine aykırılık
oluşturacaktır.
d) Bir diğer sınır ise, “Kanunda açıkça düzenlenen konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz” kuralıdır. Bir konu yasa ile açıkça
düzenlenmişse Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Elbette CBK’lerin
çıkarılması için KHK’lerde olduğu gibi yasa ile yetkilendirme gerekmez. Ancak
KHK’ler yasaları değiştirebilirken, CBK’ler yasaların açıkça düzenlediği
hususlarda bir düzenleme yapamamakta, “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile
kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanmakta,
“Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelmektedir”. Bu hükümler açıkça
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin yasa gücünde olmadığını, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
yasaların değiştirilemeyeceğini gösterir.
Burada değinilen sınır, kanun hükmünde kararnamelerle açıkça
düzenlenen konuları da kapsar. AYM, bu hususu açıkça ifade etmiştir: “...
KHK’ların kanun hükmünde oldukları görülmektedir. Dolayısıyla KHK ile açıkça
düzenlenen bir konuda da Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
dördüncü cümlesi uyarınca CBK çıkarılamaması gerekir” (AYM, E. 2019/78, K.
2020/6, 23/1/2020, R.G. 13/5/2020–31126, §39).
Bu açıklamalar ışığında Anayasa’nın Cumhurbaşkanı kararnamesiyle
doğrudan düzenleme yetkisi verdiği konularda dahi CBK ile kanunlarda değişiklik
yapılması mümkün değildir. Örneğin Anayasanın 106/son maddesine göre,
“Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı
ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
düzenlenir.” Ancak bu, bakanlıkların kurulmasına ilişkin olarak yürürlükteki
yasalarda CBK ile değişiklik yapılabileceği anlamına gelmemektedir. Sonuç
olarak, Anayasanın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının mevcut hükümleri
karşısında hangi konuda olursa olsun CBK ile bir yasayı değiştirmek veya
yürürlükten kaldırmak mümkün değildir.
Nitekim 1 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılmadan önce
2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması
Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bakanlıkları düzenleyen birçok yasa ve
yasa gücünde kararname yürürlükten kaldırılmıştır.
4. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine İlişkin Anayasa Mahkemesi
Denetiminin Kapsamı
Anayasa Mahkemesi’nin denetim kapsamına giren işlemlerden birisi
de cumhurbaşkanlığı kararnamesidir. Anayasanın 148., 150., 151., 152. ve 153.
maddelerinde daha önce mevcut olan kanun hükmünde kararname yerine
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ibaresi konulmuştur. CBK, Anayasa Mahkemesi
tarafından, “şekil ve esas” bakımından denetlenir.
“Anayasa Mahkemesi, kanunların, Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve
esas bakımlarından uygunluğunu denetler…” (md.148/1).
“Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince
öncelikle incelenip karara bağlanır” (md.149/4).
“Şekil ve esas…” ölçütü, madde 150’de de öngörülmekle, türev
kurucu iktidar, herhangi bir tartışmaya yer vermeyecek biçimde “şekil ve esas”
denetim ölçütlerinin birlikteliğini sürekli teyit ettiği gibi, “şekil
bozukluğunu denetime öncelik” yükümlülüğü getirmiştir.
a) Gerekçe, başlıca şekil denetimi ölçütlerindendir
Hukuk devletinde her türlü resmi işlemin gerekçeli olması,
hukukun genel ilkesidir. Bu ilke, anayasa ve/ya yasalarda yazılı olmasa da,
yargısal içtihat yoluyla uzun zamandan beri kabul edilen bir hukukun genel
ilkesidir. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin gerekçesiz olması ise, hukuk
devletine açıkça aykırılık oluşturduğu gibi, bu, normatif metinlerin anlaşılır
ve öngörülebilir olmalarını da zorlaştırmaktadır. Bu itibarla; AYM, artık
CBK’ler üzerinde şekil denetimi de yaparak gerekçe yokluğunu Anayasa’ya
aykırılık nedeni saymalıdır.
2017 Anayasa kurgusu ürünü olan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi,
dört yılda yasaların önüne geçti: Çıkarılan toplam 111 CBK’nin madde sayısı,
2719’dır. Bunların 57torba tarzında olup, madde sayısı 821’dir. CBK’ler, hiçbir
gerekçe içermemektedir.
6771 sayılı kanunla gerçekleşen Anayasa değişikliği ile 104.
maddede sınırları belirlendiği şekliyle anayasal düzenimize giren
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine ilişkin bir AYM içtihadı tam anlamıyla
oluşturulabilmiş değildir. Temmuz 2022 itibariyle çıkarılan ve yürürlüğe
konulan 106 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 77’ine ilişkin iptal talebinde
bulunulmuştur. Açılan iptal davalarında, sistematik şekilde, söz konusu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa
m.104/17’ye aykırı olduğu ve yürütmenin yasamanın yetki alanına tecavüz ettiği
ortaya koyulmuştur. AYM, Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine ilişkin 16 karar
vermiştir. Bu kararların 8’inde tümden veya kısmen iptal veya iptal edilen
ögeler bulunmakla birlikte diğer 8’i ret edilmiştir. AYM, Cumhurbaşkanlığı
Kararnameleri üzerine ortalama 17 ayda karar verebilmiştir. Yapılan başvuru ve
verilen karar oranlandığında ise, tam olarak başvuruların yaklaşık 1/5’i karara
bağlanmıştır. CBK yoluyla kural koyma alanına ilişkin ivedi ve esaslı bir
içtihat oluşturulamamış olması, çok sayıda ve torba tarzda Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi çıkarılmasına neden olmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin
gerekçesiz olması olgusu, sürekli şekilde erkler ayrılığını ihlal eden bir
kapsamda ihdas edilen bu norm kategorisinin temel kusurlarından birisi olarak
göze çarpmaktadır.
Oysa “gerekçe”, hukuk devletinin bir gereğidir.
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak
yazılır” hükmü (md.141/3) dışında ‘gerekçe gereği’, Anayasa’da, yasama ve
yürütme işlemleri için doğrudan öngörülmemektedir.
Bu bir eksiklik değil; zira hukuk devleti, bütün resmi
işlemlerin gerekçeli olmasını gerekli kılar. Nitekim, yasalar ve idari işlemler
açısından, açık hüküm yokluğuna karşın gerekçe yükümlülüğü, Anayasa madde 2’den
kaynaklanır. Anayasalarda gerekçe gerekliliği açıkça öngörülmüş olmasa da,
birel veya düzenleyici işlemler bütünü için gerekçe gerekliliği, içerik olarak
hukuk devleti kavramına içkindir. CBK’lerin gerekçeli olma zorunluluğu da, bu
genel ilke içinde yer alır.
Gerekçesiz CBK’lerde saydamlık yokluğu, işlemin yapılma nedenini
perdeler; ancak daha önemlisi, işlemi yapanın öznel ve keyfi davranma riskini
yaratır ve yine uygulamada da keyfiliğe neden olur. Nitekim torba CBK tarzı,
bunun göstergesidir. Daha önemli sakıncası ise, gerekçesiz CBK, Anayasa
Mahkemesi (AYM) denetimini zorlaştırır. Gerekçe yokluğunun torba düzenleme
yöntemiyle birleşmesi ise, denetimi geciktirdiği gibi etkisizleşmektedir.
Gerekçe, hazırlık aşamasında işlemin nedenleri ve amaçlarının
belirlenmesini gerekli kılar. Bu gereklilik, işlemi yapan makamı daha özenli
davranmaya yöneltir. Eğer gerekçeli olarak hazırlansa idi, CBK’ler, muhtemelen
özenli ve ihtiyatlı çalışmalar eşliğinde, haliyle öncekiler ile bağlantıları da
gözetileceği için torba CBK tarzında değil, nicelik olarak daha az, ama hukuk
devleti ilkesine yaraşır şekilde daha nitelikli düzenlemeler olacaktı.
Torba CBK’ler, tıpkı torba yasalar gibi AYM denetimini de
güçleştirmektedir; çünkü, AYM raportörleri dosyaları uzmanlık ilkesine göre
inceledikleri için, onlarca konuyu düzenleyen bir torba CBK, o denli çok sayıda
raportör arasında paylaşma güçlüğü nedeniyle, uzmanlık ilkesi ikinci plana
geçmektedir (bkz. AYM İçtüzüğü, md.47). Bu durum ise, CBK’ler üzerinde derinleştirilmiş
denetim sürecini engellemektedir.
TBMM’de bir CBK İzleme ve Değerlendirme Komisyonu kurma
önerisinin TBMM Genel Kurulu’nda reddedilmiş olması da, CBK gerekçelerinin
önemini arttırmaktadır.
Bu bağlamda emsal olabilecek bir uygulamaya da ayrıca dikkat
çekmekte yarar var:
Bilindiği üzere önceki sistemde yürütme tarafından yapılan kanun
hükmünde kararnameler (KHK) için de tıpkı kanunlar gibi Anayasada açıkça
gerekçeli olma zorunluluğu öngörülmemişti. Bununla birlikte uygulamada
KHK’ler’in gerekçesi (gerek Genel Gerekçe gerek madde gerekçeleri) Resmi
Gazetede yayımlanmamakla birlikte, Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar biriminde
KHK’ler’in de tıpkı kanunlar gibi gerekçeleri (gerek Genel Gerekçe gerek madde
gerekçeleri) hazırlanmaktaydı ve sonradan KHK’ler TBMM’ye sunulduğunda mutlaka
işbu gerekçeleri ile birlikte sunulmaktaydı.
Diğer bir ifadeyle KHK’lerin de aslında gerekçeleri
bulunmaktaydı.
Nitekim bu bağlamda bir işlem veya düzenlemenin gerekçesinin
“bulunması” ile bu gerekçenin “yayımlanması veya ilan edilmesi” farklı
kavramlardır.
Kanunlar, KHK’ler, CBK’ler gibi genel kural koyucu üst hukuk
kurallarının gerekçelerinin “bulunması”, hukuk devleti açısından mutlaka
zorunludur. Çünkü gerek bu hukuk normlarının uygulayıcılar tarafından nasıl
yorumlanacağının anlaşılması açısından; gerekse bu üst normların dayanak
alındığı daha alt normların işbu üst normlara uygun biçimde tesis edilebilmesi
açısından, bahsi geçen gerekçenin “bulunması”, hukuka saygılı bir yönetim
anlayışının gereğidir.
Söz konusu gerekçenin en başta, yani normun yürürlüğe girdiği
zamanda kamuya ilan edilip edilmemesi ise farklı bir olgudur. Aslında hukuka
saygılı ve vatandaşların kamusal faaliyetler için bilgilenmesini ve saydamlığı
önemseyen bir yönetim anlayışında işbu gerekçelerin en baştan da kamuya
duyurulması daha doğru bir yaklaşımdır. Ancak burada olduğu gibi anılan
gerekçelerin en başta kamuya duyurulmasının zorunlu olduğuna dair açık yasal
kurallar yoksa, gerekçenin baştan kamuya duyurulmamış olması açık bir hukuka
aykırılık olarak görülmeyebilir.
Ne var ki gerekçenin en başta kamuya duyurulmaması hukuka
aykırılık taşımasa da gerekçenin “hiç bulunmaması” hukuka aykırılık
oluşturacaktır.
Bu bağlamda Türk hukukunda öteden beri kabul edilen yaklaşım,
gerekçenin baştan kamuya ilan edilme zorunluluğu bulunmasa da gerekçenin
yönetimin elinde bulunmasının ve örneğin dava açıldığında mahkemeye gerekçenin
sunulmasının zorunlu olmasıdır. Böylece hukuka uygunluk denetimi daha mükellef
biçimde yapılabilecektir.
Nitekim Danıştay’ın da uzun süredir yerleşik içtihadı,
yönetmelikler ve tüzükler dahil idari işlemlerin gerekçesinin baştan ilgililere
duyurulması zorunlu olmamakla birlikte, bunlara karşı dava açıldığında idarenin
bunların gerekçesini mahkemeye sunmasının zorunlu olduğu yönündedir. Dolayısıyla
gerekçe “bulunmadan” mahkemeye sunulması da mümkün olmayacağına göre, bu
düzenlemelerin gerekçesinin yönetimin elinde ve kayıtlarında “bulunması” yani
varolması hukuken zorunludur.
Aynı durum, CBK’ler açısından da evleviyetle (a priori) geçerli
olmalıdır. Zira CBK’lerin diğer idari düzenlemelere göre daha üst hukuk
normları olduğu kuşkusuzdur.
Anayasa Mahkemesi’nin görev tanımı Anayasa’da belirtilmiştir:
“Anayasa Mahkemesi, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından
uygunluğunu denetler…” (md.148/1)
• AYM, yasalardan farklı olarak, CBK’lerin Anayasa’nın
belirlediği çerçeve içinde çıkarılıp çıkarılmadığını yetki yönünden
denetledikten sonra esasa ilişkin denetime geçmektedir. Yetki yönünden denetim,
açık olarak bir şekil denetimidir. AYM bugüne kadar verdiği kararlarda sadece
CBK’lerin yetki yönünden şekil denetimini dolaylı şekilde yaptığı
görülmektedir. Oysa şekil denetimi salt “yetki unsuruyla” sınırlı değildir.
AYM’nin, Anayasanın CBK’lerin şekil yönünden denetimini sadece “yetki”
unsuruyla sınırlı olarak yapması, Anayasanın amir hükmüyle de bağdaşmamaktadır.
• CBK’leri şekil yönünden denetim, AYM yetkisinde olduğundan,
gerekçe yokluğu böyle bir denetimi işlevsel kılacak belirleyici ölçüttür.
• Nitekim, AYM’nin yukarıda alıntılanan kararı,
Cumhurbaşkanlığından örtülü bir gerekçe istemi anlamına gelmektedir.
• Bu itibarla, AYM’ye tarihsel bir görev düşmektedir: Gerekçe
gerekliliğini biçim yönünden denetim kapsamına almak.
• AYM denetimi, bugüne kadar CBK’ler üzerinde yetki ve esas
yönünden denetimle sınırlı kaldı. Ne var ki, madde 148, açıkça şekil denetimini
öngörmektedir ve alıntılanan kararında AYM’nin gerekçe gerekliliğine işareti,
bu denetim yoluna ilişkindir. Aksi halde, Anayasa’nın CBK’ler bakımından
öngördüğü şekil bakımından denetim kuralı, anlamını büyük ölçüde yitirmiş
olacaktır. Gerekçe yokluğunun iptal nedeni sayılması, CBK’lerin Anayasaya
uygunluk kaygısı ile hazırlanmasını gerekli kılacağından, AYM denetimi de
işlevsellik kazanacaktır.
• Öte yandan, 1982 Anayasası madde 148 ve 6216 sayılı Kanun ve
AYM İçtüzüğü hükümlerinin, kanunlardan farklı olarak CBK'lerin şekil denetimine
ilişkin bir düzenleme içermemeleri, CBK'lerin şekil denetiminin
yapıl(a)mayacağı sonucunu doğurmamaktadır. Tam aksine, Anayasa ve diğer
düzenlemelerde bu konuda hüküm bulunmaması AYM'yi, AY m.151'de yer alan şekil
denetiminin CBK'ler bakımından nasıl uygulanacağını belirleme yükümlülüğü
altına sokmaktadır. Şekil, bir normun Resmi Gazete'de yayımlanana kadar geçen
yöntemsel süreçleri kapsamakta ve bu süreç de normun gerekçesiyle birlikte
oluşturulmasıyla başlamaktaysa, CBK'lerin gerekçesiz şekilde yayımlanması, daha
baştan hukuk devleti kuralına aykırılık oluşturmaktadır. Buna ilişkin olarak
TBMM, CBK'lerin nasıl hazırlanacağına ilişkin ve gerekçelerin nerede ve nasıl
yayınlanacağına ilişkin bir kanun yapma yetkisini haiz olmasına rağmen TBMM'ce
böyle bir kanunun yapılmamış olması varılan sonucu değiştirmemekte, AYM'nin
yükümlülüğünün önemini ortaya çıkarmaktadır. AYM, CBK’ler üzerinde şekil
denetiminde yasalara göre daha geniş bir takdir marjına sahiptir; çünkü yasa
için şekil ölçütü Anayasa’da doğrudan öngörülmektedir. Bu itibarla, CBK’ler
üzerinde şekil denetim ölçütlerinin Anayasa Mahkemesi tarafından belirlenmesi,
Anayasa Mahkemesi’nin varlık nedeni ve hukuk devletinin oluşum süreci
bakımından da yerinde ve yararlı olacaktır.
• Gerekçe gereği, norm olarak uygulamada ortaya çıkacak
tereddütlerin giderilmesi için de gereklidir. (AYM bile buna haklı olarak
gereksinim duyduğuna göre…), CBK’yi uygulamak konumunda olan yargı organları ve
idare makamları buna haydi haydi gerek duyar.
• Öte yandan, CBK’ler, çok geniş bir düzenleme alanına
yayılmakta ve hatta sosyal ve ekonomik haklar bile CBK’lerle düzenlenebilmesi
ötesinde, TBMM çoğunluğunun, madde 104/17 cümle sonun verdiği yetkiyi bile
kullanmaktan kaçınması, CBK yoluyla geniş bir yelpazeye yayılan normatif
düzenlemeleri, adeta “sürekli” bir hale getirmiştir.
b) Yetki yönünden şekil denetimi
Anayasa Mahkemesi, bir şekil denetimi türü olan bu denetimi
nasıl ve hangi çerçevede yapmalıdır? Yargısal denetimde AYM öncelikle bir
CBK’nin Anayasada CBK ile düzenlenmesi öngörülen hususlarda düzenleme içerip
içermediği yani yetki yönünden denetleyecektir. Dolayısıyla CBK yetki kapsamı
dışında bir konuyu düzenlemişse doğrudan yetkisizlik dolayısıyla iptal
edilmelidir. CBK’nin yetki kapsamı içinde olduğu sonucuna varırsa AYM, bu kez
düzenlemenin esas bakımından Anayasa’nın ilgili maddelerine uygunluğunu inceleyecektir.
Her ne kadar Anayasanın 148. maddesinde CBK’lerin şekil ve esas bakımlarından
Anayasaya uygunluk denetiminden söz edilmişse de bu denetim 104. maddenin 17.
fıkrasındaki koşulların bir bütün olarak AYM tarafından denetlenmesini
gerektirir. Çünkü Anayasa’da, Cumhurbaşkanına ancak fıkrada belirtilen sınırlar
içinde CBK çıkarma yetkisi verilmiştir. Bu sınırların aşılması, CBK’yi
Anayasa’ya aykırı hale getirir. Böylece, CBK’nin, örneğin kanunun açıkça
düzenlediği bir hususu içermesi onun Anayasa’ya aykırı olması sonucunu doğurur:
“Dava konusu kural 5018 sayılı Kanun’a ekli (1) Sayılı Cetvel’e bazı eklemeler
yapmak suretiyle kanun metninde değişiklik yapılmasını öngörmektedir. Kanunları
değiştirmenin TBMM’nin görev ve yetkileri kapsamında bulunduğu ve 6771 sayılı
Kanun’la yapılan Anayasa değişikliğiyle bu hususta farklı bir düzenleme
öngörülmediği gözetildiğinde kuralın yürütme yetkisine değil yasama yetkisine
ilişkin olduğu açıktır. Dolayısıyla kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının birinci cümlesiyle bağdaşmamaktadır” (AYM, E.S.: 2018/55;
K.S.: 2020/27; K. T.:11/6/2020; R.G.: 20 Temmuz 2020-31194).
Bu açıdan CBK’lerin denetimi yasaların denetiminden farklıdır.
Yasaların esas denetiminde sadece yasanın maddi bakımdan anayasaya uygunluğu
inceleme konusu olurken, CBK’lerin, şekil denetiminden sonra esas yönünden
denetime geçmeden önce yetki yönünden incelenerek, Anayasanın 104/17. maddedeki
sınırlara uyulup uyulmadığı denetlemelidir. Bu çerçevede CBK’nin bir özgürlük
ve hakkı düzenleyip düzenlemediği, Anayasada yasa kaydı olan ya da bir kanun
tarafından düzenlenmiş bulunan bir konuda düzenlemeye yer verilip verilmediği
öncelikle ele alınmalıdır.
AYM de, konuya ilişkin ilk kararlarında, cumhurbaşkanlığı
kararnamelerinin öncelikle yetki açısından denetlenmesi gerekliliğini açıkça
ifade etmiştir:
“CBK’ların ... konu bakımından yetki kurallarına uygun olarak
çıkarılması gerekmektedir. Aksi takdirde içeriği Anayasa’ya aykırılık
oluşturmasa bile bu düzenlemelerin Anayasa’ya uygunluğundan söz edilemez.
Dolayısıyla CBK’ların yargısal denetiminde öncelikle Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında belirtilen konu bakımından yetki kurallarına
uygunluğunun ele alınması gerekir. Anılan fıkra yönünden herhangi bir aykırılık
tespit edilmemesi durumunda ise bu defa CBK’ların içerik yönünden Anayasa’ya
uygunluk denetimi yapılmalıdır” (Bkz. örneğin : AYM, E.S. :2018/125, K.S.:2020/4,
K.T.:22/1/2020, R.G. Tarih – Sayı: 13/5/2020 – 31126, §13. Aynı yönde bkz. AYM,
E.S.: 2018/55; K.S.: 2020/27; K. T.:11/6/2020; R.G.: 20 Temmuz 2020-31194).
Ayrıca sosyal ve ekonomik haklar konusunda CBK’lerin özgürlük ve
hak üzerindeki somut etkisi incelemede dikkate alınmalıdır. Bu yönden, bir CBK
hak ve hürriyet sınırlayıcı nitelikte ise, konu yasama yetkisinin alanına
kayacak ve CBK Anayasaya aykırı hale gelebilecektir. Bu nedenle sosyal ve
ekonomik haklara ilişkin olarak CBK’lerde yer alan her bir hükmün somut
etkileri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır. Bu bağlamda, örneğin
CBK’de öngörülen sosyal ve ekonomik haklarla ilgili düzenleyici kuralların,
sosyal ve/veya ekonomik haklar bakımından pozitif ayrımcılık yapılmasının
gerekli olduğu bir alanda bunu yapmamaktan ya da tetikleyebileceği dolaylı
ayrımcı sonuçlardan da sorumlu olacağını vurgulamak gerekir. Bu çerçevede hangi
kuralın hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı, hangi kuralın sadece düzenleyici
nitelikte olduğunun tespiti oldukça zor olacaktır.
Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı kararnamelerini yetki
açısından denetlemesinin, sıradan bir Anayasa’ya uygunluk denetimi sorunu
oluşturmadığı vurgulanmalıdır. Anayasa’nın Başlangıç bölümünde, açık şekilde
erkler ayrılığı ilkesine yollama yapılmakla yetinilmemekte, ilkenin aynı
zamanda tanımı da yapılmaktadır. Madde 2’nin öngördüğü hukuk devletinin gerekleri,
normlar hiyerarşisi çerçevesinde kuralı koyan organ ile onu uygulayan organın
birbirinden ayrılmasını, denetim organının ise bağımsız olmasını ifade eder.
Normların aşamalı sırası ise, üst normun alt normun varlık nedeni olduğu, üst
norma uygunluk ise, alt normun geçerlilik koşulu olduğu anlamına gelir.
Anayasa’nın 7., 8. ve 9. maddeleri; yasama, yürütme ve yargı yetkilerini ayrı
ayrı düzenlemektedir. Anayasa’nın 11. maddesine göre; Anayasa hükümleri,
yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlamaktadır. 2017 Anayasa değişikliğiyle
ortaya çıkan kurguda, her ne kadar cumhurbaşkanlığı kararnamesi adı altında
yürütmeye düzenleme yetkisi tanınmış olsa da bu yetkinin, gerek çerçevesinin
belirlendiği madde 104/17 sınırları içerisinde, gerekse Anayasa’nın değinilen
Başlangıç ve genel esasları kapsamında kullanılıp kullanılmadığı konusunda AYM
tarafından gerçekleştirilecek Anayasa’ya uygunluk denetimi, temel bir önem
kazanmaktadır. Öyle ki, AYM tarafından cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yetki
alanlarında çıkarılıp çıkarılmadığına ilişkin olarak yapılacak her denetim; bir
anlamda, aynı anda Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 11. ve 104. maddelerinin ihlal
edilip edilmediğine ilişin bir ortak bir denetim anlamına da gelecektir.
Özellikle vurgulanmalıdır ki; Anayasa madde 6/3’e göre, “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz”. Bu itibarla,
erkler ayrılığı ilkesine uyulup uyulmadığına ilişkin bir denetim olan
cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yetki alanlarında kalıp kalmadıklarına ilişkin
denetim; son tahlilde, egemenliğin Anayasa’ya uygun şekilde kullanılıp
kullanılmadığını ve anayasal yetkilerin, “Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun”
olarak kullanılıp kullanılmadığını denetlemek anlamına gelmektedir. Kısaca,
AYM’nin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini denetimi vesilesiyle yapacağı
gözlemler, belirleyeceği ilkeler ve sistemleştireceği ölçütler, Türkiye
Cumhuriyeti’nin anayasal bir devlet olup olmayacağı konusunda belirleyici
olacaktır.
c) Esas yönünden
Bu konuda gösterilmesi gereken hassasiyet ve titizlik; Anayasa
Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı kararnamelerini yetki açısından denetlemesinin,
denetimine tabi tutulan diğer normatif düzenlemelerin Anayasa’ya uygunluk
denetiminden farklı özellikler taşımasına dayanmaktadır. Anayasa, Başlangıç bölümünde,
Devlet örgütlenmesinin erkler ayrılığı üzerine inşa edileceğini açık bir
biçimde öngörmektedir. Cumhuriyet’in niteliklerini sıralayan ve somutlaştıran
madde 2 ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin “başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayan”dığını öngörmekte olup, bunu hukuk devleti olarak tanımlamaktadır. Hukuk
devleti, mekanizma olarak, devlet örgütünün erkler ayrılığı çerçevesinde
örgütlendiği, hukuki yapılanmanın ise normlar hiyerarşisine dayandığı bir
siyasal örgüt ve hukuki yapı olarak tanımlanır. Madde 2, madde 14 (değişik:
3/10/2001-4709/3 md.) ışığında okunduğunda hukuk devletinin içerik olarak da
tanımlanmış olduğu görülür: “insan haklarına dayanan demokratik ve laik
Cumhuriyet” ve aynı zamanda “sosyal devlet”; yani sosyal hukuk devleti. Bu arada;
AYM’nin hukuk devleti kavramına ilişkin olarak kanunların Anayasa’ya uygunluğu
denetimi bağlamında oluşturduğu içtihadının, cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin
denetiminde de aynı şekilde referans oluşturacağı açıktır (bu yönde bkz.: AYM,
E.S. :2018/125, K.S.:2020/4, K.T.:22/1/2020, R.G. Tarih – Sayı: 13/5/2020 –
31126, §26–28). AYM’ye göre: “Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine
açık olan devlettir” (AYM, E.S. :2018/125, K.S.:2020/4, K.T.:22/1/2020, R.G.
Tarih – Sayı: 13/5/2020 – 31126, §26). Oysa, cumhurbaşkanlığı kararnamelerine
ilişkin (ve özellikle de bunların konu bakımından yetkisizliğine dayalı) iptal
başvurularının böylesine çok sayıda ve bu kadar uzun süreler karara bağlanmamış
şekilde AYM önünde birikmiş olması, AYM’nin verdiği hukuk devleti tanımındaki
her bir unsurun adeta dondurulması anlamına gelmekte; yürütmeyi, dolaylı
olarak, yetkisi dışındaki alanları sistematik şekilde Anayasa’ya aykırı
cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenleme refleksi konusunda
cesaretlendirmektedir.
Anayasa’nın genel esaslar kısmındaki maddeleri, madde 2’nin
yaptığı çerçeve ve temel tanımlar doğrultusunda okumak ve anlamlandırmak
gerekir:
Anayasa’nın 7., 8. ve 9. maddeleri; Devlet örgütü olarak yasama,
yürütme ve yargı yetkilerini ayrı ayrı düzenlemektedir. Normlar hiyerarşisinin
ana çerçevesini koyan madde 11’e göre; Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını bağlamaktadır. Bu itibarla, Anayasa Mahkemesi’nin,
Anayasa’nın bu temel hükümleri ışığında, iptal davası konusu cumhurbaşkanlığı
kararnamelerine ilişkin denetimini titizlikle gerçekleştirmesi, ivedi bir
gerekliliktir.
B. 153 SAYILI BAZI CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMELERİNDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ’NİN BAZI HÜKÜMLERİNİN
ANAYASA’YA AYKIRILIĞI
1) 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesi ile 1
sayılı CBK’nin 100. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e) ve (f) bendlerinin
Anayasaya Aykırılığı
153 sayılı CBK’nin 3. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin dördüncü
bölümünde yeralan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hizmet
birimlerinden biri olan Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün görev ve
yetkilerine iki yeni görev ve yetki eklenmektedir. Bunlardan ilkinde Genel
Müdürlüğe mahalli idarelerin altyapı sistemleri ile ilgili genel planlama,
programlama, fizibilite, projelendirme, işletme, finansman ihtiyacı ve yatırım
önceliklerine; teknik altyapı tesislerinin mekânsal strateji planları ile çevre
düzeni ve imar planlarına uygun olarak planlanmasına, projelendirilmesine ve
yapılmasına ilişkin usul ve esaslar ile bu konulardaki her türlü etüt, proje,
yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznine ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi
verilmektedir. İkincisinde ise Genel Müdürlüğe teknik altyapı tesisleri ve
altyapı birlikleri kurulması konusunda mahalli idareler arasında işbirliği ve
koordinasyonu sağlamak, rehberlikte bulunmak ve teknik altyapı tesislerine
ilişkin envanteri tutma görev ve yetkisi verilmektedir. Söz konusu
düzenlemelerin Anayasaya aykırılıkları aşağıda sırayla ele alınacaktır.
a) 153 sayılı CBK’nin 3. Maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 100.
Maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e) bendinin Anayasaya Aykırılığı
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesi 1 sayılı
CBK’nin dördüncü bölümünde yeralan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı’nın hizmet birimlerinden biri olan Yerel Yönetimler Genel
Müdürlüğünün görev ve yetkilerine mahalli idarelerin altyapı sistemleri ile
ilgili genel planlama, programlama, fizibilite, projelendirme, işletme,
finansman ihtiyacı ve yatırım önceliklerine; teknik altyapı tesislerinin
mekânsal strateji planları ile çevre düzeni ve imar planlarına uygun olarak
planlanmasına, projelendirilmesine ve yapılmasına ilişkin usul ve esaslar ile
bu konulardaki her türlü etüt, proje, yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznine
ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi eklenmektedir. Bu görev ve yetki
aşağıda açıklandığı üzere Anayasaya aykırılıklar içermektedir.
I) Anayasa’nın 104. Maddesine Konu Bakımından Yetki Yönünden
Aykırılık
i. Münhasıran Kanunla Düzenlenmesi Gereken Konularda
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Çıkarma Yasağına Aykırılık
Söz konusu düzenleme, konu bakımından yetki yönünden
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin sınırlarını aşması nedeniyle Anayasa’nın 104.
maddesine aykırıdır. Cumhurbaşkanına tanınan cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarma yetkisinin sınırlarından birisi Anayasada kanunla düzenlenmesi
öngörülen konularda Kararname ile düzenleme yapılamayacağıdır. Bu sınırın
belirlenmesinde Anayasanın 104/17. maddede geçen “münhasıran kanunla
düzenlenmesi öngörülen konular” ibaresinin Anayasa’da “kanunla düzenlenir veya
kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” vb. ifadelerin bulunduğu maddelere
bakarak belirlenmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’da salt bir kanunla
düzenleme kaydının bulunmasının, ilgili konuyu cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
konu bakımından yetki alanından çıkarmak açısından yeterli olduğunu ifade
etmiştir: “... Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda
CBK çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak Anayasa’da hangi konuların
münhasıran kanunla düzenleneceğine ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadında anayasa koyucunun
kanunla düzenlenmesini öngördüğü konuların bu kapsamda görülmesi gerektiği
kabul edilmektedir (AYM, E.2016/150, K.2017/179, 28/12/2017, § 57; E.2016/180,
K.2018/4, 18/1/2018, § 17; E.2017/51, K.2017/163, 29/11/2017, § 13; E.2016/139,
K.2016/188, 14/12/2016, § 9; E.2013/47, K.2013/72, 6/6/2013). Buna göre
Anayasa’da kanunla düzenleneceği belirtilen alanlarda Cumhurbaşkanı’nın CBK
çıkarma yetkisi bulunmamaktadır”. (AYM, E.S. :2018/125, K.S.:2020/4,
K.T.:22/1/2020, R.G. Tarih – Sayı: 13/5/2020 – 31126, §11). O halde Anayasa’nın
bir maddesinde bir konunun yasayla düzenlenmesi öngörülmüşse o konunun
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi, Anayasa’nın 7. ve 104/17.
maddelerine aykırılık oluşturacaktır.
İptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 123. maddesinde ifade
edildiği üzere idarenin bütünlüğü içerisinde yer alan Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığının hizmet birimlerinden Yerel Yönetimler Genel
Müdürlüğünün görev ve yetkilerine ilişkindir.
Özü itibariyle söz konusu düzenleme, mahalli idarelerin altyapı
sistemleri ile genel planlama, programlama, fizibilite, projelendirme, işletme,
finansman ihtiyacı ve yatırım önceliklerine, teknik altyapı tesislerinin
mekânsal strateji planları ile çevre düzeni ve imar planlarına uygun olarak
planlanmasına, projelendirilmesine ve yapılmasına ilişkin usul ve esasları
belirleme yetkisi ile her türlü etüt, proje, yapı ruhsatı ve yapı kullanma
iznine ilişkin usul ve esasları belirleme görev ve yetkisini Çevre, Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğüne vermektedir.
Söz konusu görev ve yetkiler esas itibarıyla yerel yönetimlerin
görev ve yetki alanına giren konulardandır.
Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında idarenin
bütünlüğü ilkesi tanımlanmış; kamu tüzel kişiliklerinin kuruluşu, görev ve
yetkileri kanun ile düzenlenir şeklindeki idarenin kanuniliği ilkesiyle kamu
tüzel kişiliklerinin görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla düzenlenmesi
öngörülmüştür. İdare, Anayasanın 123. maddesinin ikinci fıkrasında belirlendiği
şekilde merkezi yönetim ve yerel yönetim olmak üzere ayrı ayrı tanımlanmıştır.
Bu çerçevede de Anayasanın 127. maddesinin ikinci fıkrasında yerel yönetimlerin
kuruluş, görev ve yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenlenmesi öngörülmüştür. Ayrıca Anayasanın 127. maddesinin beşinci
fıkrasında da mahalli idareler ile merkezi yönetim arasındaki idari ilişki
biçimi olan vesayet yetkisinin niteliği belirlenmiştir. Buna göre, merkezi
idare, mahalli idareler üzerindeki vesayet yetkisini kanunilik ilkesine uygun
olarak yerine getirmek zorundadır.
Hal böyle iken idarenin kanuniliği ilkesine ve yerel
yönetimlerin kanuniliği ilkelerine aykırı olarak 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 3. maddesiyle 1 sayılı CBK’nin 100. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen ve iptali talep edilen (e) bendi ile Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’ne verilen ve yukarıda
belirtilen görev ve yetkiler, esas itibariyle yerel yönetimlerin faaliyet
alanıyla ilgili olduğu gibi aynı zamanda özne olarak da yerel yönetimlerin
sorumlu olduğu konularla ilgilidir. Dolayısıyla, bu görev ve yetkiler
Anayasa’nın 127. maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarında belirlendiği şekilde
kanunilik ilkesine uygun olarak düzenlenmesi gereken görev ve yetkilerdir.
Dolayısıyla, mahalli idareler açısından iptali talep edilen
bent, kanun ile düzenlenmesi gereken bir görev ve yetki türü olması nedeniyle
Anayasanın 123 ve 127. maddelerine aykırılık taşımaktadır.
Bu nedenle de Anayasanın 104. Maddesinin 17. fıkrasında
belirlenen CBK’lerin yetki sınırlarını aşmakta ve münhasıran kanun ile
düzenlenmesi öngörülen bir alanda düzenleme yaptığından Anayasanın 104/17.
Maddesine yetki yönünden aykırılık taşımaktadır.
ii. Kanunda Açıkça Düzenlenen Konuda Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi Çıkarma Yasağına Aykırılık
Anayasanın 104/17. maddesinde, “Kanunda açıkça düzenlenen
konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz” kuralı bulunmaktadır. Bir
konu yasa ile açıkça düzenlenmişse, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamaz.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yasaların açıkça düzenlediği hususlarda bir
düzenleme yapılamamakta, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı
hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanmakta, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
hükümsüz hale gelmektedir. Bu hükümler, açıkça Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
yasa gücünde olmadığını, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaların değiştirilemeyeceğini
göstermektedir. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının herhangi bir
tartışmaya açık olmayan belirgin hükümleri karşısında, hangi konuda olursa
olsun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bir yasayı değiştirmek veya yürürlükten
kaldırmak mümkün değildir. Anayasanın 104. maddesi çerçevesinde kanunla
düzenlenmesi öngörülen konuların haricinde kanunla düzenlenmiş konularda da CBK
ile düzenleme yapılamaz.
153 sayılı CBK’nin 3. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 100.
Maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e) bendi yerel yönetimlerin temel
faaliyet alanlarından olan altyapı sistemleri ile teknik altyapı tesislerine
yönelik olarak kentsel imar, projelendirme, yapı ruhsatı ve yapı kullanım
izinleri yatırım önceliklerini belirleme gibi bir dizi alan ile ilgilidir.
Altyapı sistemi genel anlamda bir yapı, kent ve ülke için gerekli olan yol, su,
elektrik, gaz, kanalizasyon, peyzaj, çevre ve ulaşım gibi donanımların tümünü
ifade eder. Aynı şekilde teknik altyapı tesisleri de kent yaşamının işleyişi
için gereksinim duyulan elektrik, temiz ve atık su, doğal gaz ve haberleşme
gibi hizmetlerle ilişkili ürünlerin taşınması ve kontrol edilmesi için kurulmuş
fiziksel yapılardır. Dolayısıyla altyapı sistemleri ile teknik altyapı
tesisleri doğrudan mahalli idareleri ilgilendiren faaliyet alanlarıdır. İlgili
Genel müdürlüğe verilen görev ve yetki mahalli idarelere kanunlarla verilen
yetki ve görevler olduğu da kuşku götürmeyen bir gerçektir. Özellikle 5393
sayılı Belediyeler kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 2560
sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş Ve Görevleri
Hakkında Kanun ile 3194 sayılı İmar Kanunu kapsamında yukarıdaki görev ve
yetkiler mahalli idarelerce yürütülmektedir. Şu halde; çeşitli mer’i kanunlarca
düzenlenen konulara da uygulanma iddiasında olan ihtilaflı kural, kanunda
açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılması yasağını
ihlal etmektedir. Bu aykırılıklar aşağıda daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Öncelikle 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14., 15., 18., 68. ve
73. maddelerinde konu ile ilgili doğrudan düzenlemeler bulunmaktadır.
“Belediyenin görev ve sorumlulukları
Madde 14- Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla;
a) İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı;
coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı
atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik;
defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve
sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci
yurtları (Bu Kanunun 75. maddesinin son fıkrası, belediyeler, il özel
idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı
oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler tarafından, orta ve yüksek öğrenim
öğrenci yurtları ile Devlete ait her derecedeki okul binalarının yapım, bakım
ve onarımı ile tefrişinde uygulanmaz.); sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek
ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya
yaptırır. (Mülga son cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) (…) (Ek cümleler:
12/11/2012-6360/17 md.) Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in
üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır.
Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek
kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler.[8][9]
b) (…)[10] Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı
ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve
malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir
ve işletebilir; mabetlerin yapımı, bakımı, onarımını yapabilir; kültür ve
tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan
mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve
onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden
inşa edebilir; cemevlerinin yapım, bakım ve onarımını yapabilir. (Değişik
ikinci cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) Gerektiğinde, sporu teşvik etmek amacıyla
gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdî yardım
yapar ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler,
yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan
öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi
kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.[11][12]
(Ek fıkra: 12/11/2012-6360/17 md.; Değişik: 12/7/2013-6495/100
md.) Belediyelerin birinci fıkranın (b) bendi uyarınca, sporu teşvik etmek
amacıyla yapacakları nakdi yardım, bir önceki yıl genel bütçe vergi
gelirlerinden belediyeleri için tahakkuk eden miktarın; büyükşehir belediyeleri
için binde yedisini, diğer belediyeler için binde on ikisini geçemez.
(İptal fıkra: Anayasa Mahkemesinin 24/1/2007 tarihli ve E.
2005/95, K. 2007/5 sayılı Kararı ile. )
Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, belediyenin
malî durumu ve hizmetin ivediliği dikkate alınarak belirlenir.
Belediye hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun
yöntemlerle sunulur. Hizmet sunumunda engelli, yaşlı, düşkün ve dar
gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanır.[13]
Belediyenin görev, sorumluluk ve yetki alanı belediye
sınırlarını kapsar.
Belediye meclisinin kararı ile mücavir alanlara da belediye
hizmetleri götürülebilir.
4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümleri saklıdır.
(Ek fıkra: 1/7/2006-5538/29 md.) Sivil hava ulaşımına açık
havaalanları ile bu havaalanları bünyesinde yer alan tüm tesisler bu Kanunun
kapsamı dışındadır.”
Belediyenin yetkileri ve imtiyazları
Madde 15- Belediyenin yetkileri ve imtiyazları şunlardır:
a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak.
b) Kanunların belediyeye verdiği yetki çerçevesinde yönetmelik
çıkarmak, belediye yasakları koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları
vermek.
c) Gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri ile ilgili olarak
kanunlarda belirtilen izin veya ruhsatı vermek.
d) Özel kanunları gereğince belediyeye ait vergi, resim, harç,
katkı ve katılma paylarının tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak; vergi, resim ve
harç dışındaki özel hukuk hükümlerine göre tahsili gereken doğal gaz, su, atık
su ve hizmet karşılığı alacakların tahsilini yapmak veya yaptırmak.
e) Müktesep haklar saklı kalmak üzere; içme, kullanma ve
endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak;
bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek;
kaynak sularını işletmek veya işlettirmek.
f) Toplu taşıma yapmak; bu amaçla otobüs, deniz ve su ulaşım
araçları, tünel, raylı sistem dâhil her türlü toplu taşıma sistemlerini kurmak,
kurdurmak, işletmek ve işlettirmek.
g) Katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması, geri
kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri
yapmak ve yaptırmak.
h) Mahallî müşterek nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesi
amacıyla, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde taşınmaz almak,
kamulaştırmak, satmak, kiralamak veya kiraya vermek, trampa etmek, tahsis
etmek, bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesis etmek.
i) Borç almak, bağış kabul etmek.
j) Toptancı ve perakendeci hâlleri, otobüs terminali, fuar
alanı, mezbaha, ilgili mevzuata göre yat limanı ve iskele kurmak, kurdurmak,
işletmek, işlettirmek veya bu yerlerin gerçek ve tüzel kişilerce açılmasına
izin vermek.
k) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan dava konusu
uyuşmazlıkların anlaşmayla tasfiyesine karar vermek.
l) Gayrisıhhî müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence
yerlerini ruhsatlandırmak ve denetlemek.
m) Beldede ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi ve kayıt altına
alınması amacıyla izinsiz satış yapan seyyar satıcıları faaliyetten men etmek,
izinsiz satış yapan seyyar satıcıların faaliyetten men edilmesi sonucu, cezası
ödenmeyerek iki gün içinde geri alınmayan gıda maddelerini gıda bankalarına,
cezası ödenmeyerek otuz gün içinde geri alınmayan gıda dışı malları yoksullara
vermek.
n) Reklam panoları ve tanıtıcı tabelalar konusunda standartlar
getirmek.
o) Gayrisıhhî işyerlerini, eğlence yerlerini, halk sağlığına ve
çevreye etkisi olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak;
hafriyat toprağı ve moloz döküm alanlarını; sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG)
depolama sahalarını; inşaat malzemeleri, odun, kömür ve hurda depolama alanları
ve satış yerlerini belirlemek; bu alan ve yerler ile taşımalarda çevre
kirliliği oluşmaması için gereken tedbirleri almak.
p) Kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü
servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve
tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu,
yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit
etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere
verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.
r) (Ek: 12/11/2012-6360/18 md.) Belediye mücavir alan sınırları
içerisinde 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu,
26/9/2011 tarihli ve 655 sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve ilgili
diğer mevzuata göre kuruluş izni verilen alanda tesis edilecek elektronik
haberleşme istasyonlarına kent ve yapı estetiği ile elektronik haberleşme
hizmetinin gerekleri dikkate alınarak ücret karşılığında yer seçim belgesi
vermek,
s) (Ek: 4/4/2015-6645/84 md.) Belediye sınırları içerisinde,
yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni hangi idare tarafından verilmiş olursa
olsun, hizmete sunulacak olan asansörlerin tescilini yapmak, ilgili teknik
mevzuat çerçevesinde yıllık periyodik kontrollerini yapmak ya da
yetkilendirilmiş muayene kuruluşları aracılığıyla yaptırmak, gerekli hâllerde
asansörleri hizmet dışı bırakmak.
ş) (Ek:24/12/2020-7261/33 md.) Bisiklet yollarının ve
şeritlerinin, bisiklet ve elektrikli skuter park ve şarj istasyonlarının, yaya
yollarının ve gürültü bariyerlerinin planlanması, projelendirilmesi, yapımı,
bakımı ve onarımıyla ilgili işleri yürütmek.
(Ek fıkra: 4/4/2015-6645/84 md.) (s) bendi uyarınca
asansörlerin yıllık periyodik kontrolünü yapacak belediyeler ile
yetkilendirilmiş muayene kuruluşlarının sahip olması gereken şartlar, yıllık
periyodik kontrol esasları ile yıllık periyodik kontrol ücretleri Türkiye
Belediyeler Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Türk
Standardları Enstitüsü temsilcilerinin de yer alacağı bir komisyon tarafından
belirlenir. Konuya ilişkin düzenlemeler, komisyon kararları doğrultusunda
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılır.
(Ek fıkra: 12/11/2012-6360/18 md.) (r) bendine göre verilecek
yer seçim belgesi karşılığında alınacak ücret Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığınca belirlenir. Ücreti yatırılmasına rağmen yirmi gün
içerisinde verilmeyen yer seçim belgesi verilmiş sayılır. Büyükşehir sınırları
içerisinde yer seçim belgesi vermeye ve ücretini almaya büyükşehir belediyeleri
yetkilidir.
(l) bendinde belirtilen gayrisıhhî müesseselerden birinci sınıf
olanların ruhsatlandırılması ve denetlenmesi, büyükşehir ve il merkez belediyeleri
dışındaki yerlerde il özel idaresi tarafından yapılır.
Belediye, (e), (f) ve (g) bentlerinde belirtilen hizmetleri
Danıştayın görüşü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kararıyla süresi
kırkdokuz yılı geçmemek üzere imtiyaz yoluyla devredebilir; toplu taşıma
hizmetlerini imtiyaz veya tekel oluşturmayacak şekilde ruhsat vermek suretiyle
yerine getirebileceği gibi toplu taşıma hatlarını kiraya verme veya 67. maddedeki
esaslara göre hizmet satın alma yoluyla yerine getirebilir.[14]
İl sınırları içinde büyükşehir belediyeleri, belediye ve mücavir
alan sınırları içinde il belediyeleri ile nüfusu 10.000'i geçen belediyeler,
meclis kararıyla; turizm, sağlık, sanayi ve ticaret yatırımlarının ve eğitim
kurumlarının su, termal su, kanalizasyon, doğal gaz, yol ve aydınlatma gibi alt
yapı çalışmalarını faiz almaksızın on yıla kadar geri ödemeli veya ücretsiz
olarak yapabilir veya yaptırabilir, bunun karşılığında yapılan tesislere ortak
olabilir; sağlık, eğitim, sosyal hizmet ve turizmi geliştirecek projelere Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının onayı ile ücretsiz veya düşük bir bedelle amacı
dışında kullanılmamak kaydıyla taşınmaz tahsis edebilir. (Ek cümle:
12/11/2012-6360/18 md.) Belediye ve bağlı idareler, meclis kararıyla mabetlere,
eğitim kurumlarına, yurtlara, okul pansiyonlarına, hastanelere ve cemevlerine
indirimli bedelle ya da ücretsiz olarak içme ve kullanma suyu
verebilirler.(13)[15][16]
Belediye, belde sakinlerinin belediye hizmetleriyle ilgili görüş
ve düşüncelerini tespit etmek amacıyla kamuoyu yoklaması ve araştırması
yapabilir.
Belediye mallarına karşı suç işleyenler Devlet malına karşı suç
işlemiş sayılır. 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi hükümleri
belediye taşınmazları hakkında da uygulanır.
Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği
gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile
belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.
(Ek fıkra: 10/9/2014-6552/121 md.) İcra dairesince haciz kararı
alınmadan önce belediyeden borca yeter miktarda haczedilebilecek mal
gösterilmesi istenir (…)[17]. On gün içinde yeterli mal beyan edilmemesi
durumunda yapılacak haciz işlemi, alacak miktarını aşacak (…)(15)şekilde
yapılamaz.(15)
(Ek fıkra:22/12/2021-7349/10 md.) Belediyeler, kendisinden izin
veya ruhsat almak ya da hat kiralamak suretiyle çalışan ve toplu taşıma hizmeti
yürüten gerçek ve tüzel kişilere; nüfus, hattın uzunluğu ve hattı kullanan
sayısı kriterlerini esas alarak tespit edeceği hatlardaki toplu taşıma hizmetlerinden
ücretsiz veya indirimli olarak yararlananlara ilişkin gelir desteği ödemesi
yapabilir.”
“Meclisin görev ve yetkileri
Madde 18- Belediye meclisinin görev ve yetkileri şunlardır:
a) Stratejik plân ile yatırım ve çalışma programlarını, belediye
faaliyetlerinin ve per-sonelinin performans ölçütlerini görüşmek ve kabul
etmek.
b) Bütçe ve kesinhesabı kabul etmek, bütçede kurumsal kodlama
yapılan birimler ile fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyleri arasında
aktarma yapmak.
c) Belediyenin imar plânlarını görüşmek ve onaylamak, büyükşehir
ve il belediyele-rinde il çevre düzeni plânını kabul etmek. (Ek cümle:
1/7/2006-5538/29 md.) Belediye sınır-ları il sınırı olan Büyükşehir
Belediyelerinde il çevre düzeni planı ilgili Büyükşehir Belediye-leri tarafından
yapılır veya yaptırılır ve doğrudan Belediye Meclisi tarafından onaylanır.
d) Borçlanmaya karar vermek.
e) Taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis
şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç
duyulmaması hâlinde tahsisin kaldırılma-sına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve
süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınır-lı aynî hak tesisine
karar vermek.
f) Kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma payı konusu
yapılmayan ve ilgililerin isteği-ne bağlı hizmetler için uygulanacak ücret
tarifesini belirlemek.
g) Şartlı bağışları kabul etmek.
h) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı beşbin
YTL'den fazla dava konusu olan belediye uyuşmazlıklarını sulh ile tasfiyeye,
kabul ve feragate karar vermek.
i) Bütçe içi işletme ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi
ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve
gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulma-sına karar vermek.
j) Belediye adına imtiyaz verilmesine ve belediye yatırımlarının
yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına; belediyeye ait şirket,
işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine ka-rar vermek.
k) Meclis başkanlık divanını ve encümen üyeleri ile ihtisas
komisyonları üyelerini seç-mek.
l) Norm kadro çerçevesinde belediyenin ve bağlı kuruluşlarının
kadrolarının ihdas, iptal ve değiştirilmesine karar vermek.
m) Belediye tarafından çıkarılacak yönetmelikleri kabul etmek.
n) Meydan, cadde, sokak, park, tesis ve benzerlerine ad vermek;
mahalle kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi, adlarıyla sınırlarının
tespiti ve değiştirilmesine karar vermek; bel-deyi tanıtıcı amblem, flama ve
benzerlerini kabul etmek.
o) Diğer mahallî idarelerle birlik kurulmasına, kurulmuş
birliklere katılmaya veya ay-rılmaya karar vermek.
p) Yurt içindeki ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının izniyle
yurt dışındaki belediyeler ve mahallî idare birlikleriyle karşılıklı iş birliği
yapılmasına; kardeş kent ilişkileri kurulmasına; ekonomik ve sosyal ilişkileri
geliştirmek amacıyla kültür, sanat ve spor gibi alanlarda faaliyet ve projeler
gerçekleştirilmesine; bu çerçevede arsa, bina ve benzeri tesisleri yapma,
yaptırma, kiralama veya tahsis etmeye karar vermek.[19]
r) Fahrî hemşehrilik payesi ve beratı vermek.
s) Belediye başkanıyla encümen arasındaki anlaşmazlıkları karara
bağlamak.
t) Mücavir alanlara belediye hizmetlerinin götürülmesine karar
vermek.
u) İmar plânlarına uygun şekilde hazırlanmış belediye imar
programlarını görüşerek kabul etmek.”
“Borçlanma
Madde 68- Belediye, görev ve hizmetlerinin gerektirdiği
giderleri karşılamak amacıyla aşağıda belirtilen usûl ve esaslara göre
borçlanma yapabilir ve tahvil ihraç edebilir:
a) Dış borçlanma, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde sadece
belediyenin yatırım programında yer alan projelerinin finansmanı amacıyla
yapılabilir.
b) İller Bankasından yatırım kredisi ve nakit kredi kullanan
belediye, ödeme plânını bu bankaya sunmak zorundadır. İller Bankası hazırlanan
geri ödeme plânını yeterli görmediği belediyenin kredi isteklerini reddeder.
c) Tahvil ihracı, yatırım programında yer alan projelerin
finansmanı için ilgili mevzuat hükümleri uyarınca yapılır.
d) Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde
ellisinden fazlasına sa-hip oldukları şirketlerin, faiz dâhil iç ve dış borç
stok tutarı, en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının 213 sayılı Vergi
Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artı-rılan miktarını
aşamaz. Bu miktar büyükşehir belediyeleri için bir buçuk kat olarak uygulanır.
e) Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde
ellisinden fazlasına sa-hip oldukları şirketler, en son kesinleşmiş bütçe
gelirlerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme
oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam yüzde onu-nu geçmeyen iç
borçlanmayı belediye meclisinin kararı; yüzde onunu geçen iç borçlanma için ise
meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikli-ği Bakanlığının onayı ile yapabilir.[34][35]
f) Belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddî kaynak
gerektiren alt yapı yatı-rımlarında Cumhurbaşkanınca kabul edilen projeleri
için yapılacak borçlanmalar (d) ben-dindeki miktarın hesaplanmasında dikkate alınmaz.
Dış kaynak gerektiren projelerde Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü
alınır.[36][37]
g) (Ek:30/3/2023-7446/7 md.) Belediyeler ve bağlı kuruluşları
ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları şirketler
tarafından Avrupa Birliği ile katılım öncesi mali işbirliği çerçevesinde
desteklenen projelerin finansmanı için yapılan borçlanmalar, çok taraflı
yatırım ve kalkınma bankaları ile yabancı devlet kuruluşlarından doğrudan veya
İller Bankası Anonim Şirketi aracılığıyla yapılan borçlanmalar ve Su
Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP) kapsa-mında yürütülecek işler için
İller Bankası Anonim Şirketinden yapılan borçlanmalar (d) bendindeki miktarın
hesaplanmasında dikkate alınmaz.
Yukarıda belirtilen usûl ve esaslara aykırı olarak borçlanan
belediye yetkilileri hakkın-da, fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmeyen
durumlarda 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun görevi kötüye kullanmaya ilişkin
hükümleri uygulanır.
Belediye, varlık ve yükümlülüklerinin ayrıntılı bir şekilde yer
aldığı malî tablolarını üçer aylık dönemler hâlinde Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe
Başkanlığına gönderir.”
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı[41]
Madde 73- (Değişik: 17/6/2010-5998/1 md.)
Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi
alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları,
rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen
kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel
do-kusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel
dönüşüm ve geli-şim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve
gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan
birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan
sınırları içerisinde bulunması şarttır. Ancak, kamunun mülkiyetinde veya
kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan
edilebilmesi ve uygula-ma yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve
Cumhurbaşkanınca bu yönde karar alınması şarttır.(36)[42]
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek
alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması,
yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok
500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususlarının takdiri
münhasıran belediye meclisinin yetkisindedir. Toplamı 5 hektardan az ol-mamak
kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir dönüşüm alanı
olarak belirlenebi-lir.
Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel
dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri
yetkilidir. Büyükşehir belediye meclisince uygun gö-rülmesi halinde ilçe belediyeleri
kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uy-gulayabilir.
Büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve
gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina
inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya
büyükşehir belediyeleri yetkilidir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların
boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Kentsel
dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye
tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelik-le görüşülür ve karara
bağlanır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve
sağlık alanları hariç ka-muya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden
belediyelere devredilir. (Ek cüm-le:4/7/2019-7181/20 md.) Devredilen bu
gayrimenkuller için Cumhurbaşkanınca kentsel dönü-şüm ve gelişim alanı
kararının alındığı tarihten itibaren ecrimisil tahakkuk ettirilmez, tahakkuk
ettirilen ecrimisiller terkin edilir, tahsil edilenler ise iade edilir. Kentsel
dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit
yapılarda ilgili vergi, resim ve harçların dörtte biri alınır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul
sahipleri ve 24/2/1984 ta-rihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanuna istinaden, hak sahibi olmuş
kimselerle anlaşmaları halinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanında
hakları verilir. (Ek cümle: 10/9/2014-6552/122 md.) Anlaşma sonucu belediye
mülkiyetine geçen gayrimenkuller haczedilemez. 2981 sayılı Kanun kapsamına
girmeyen gecekondu sahip-lerine enkaz ve ağaç bedelleri verilir veya belediye
imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya
konut satışı yapılabilir. Bu kapsamda bulunanlara Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle konut satışı da yapılabilir. Enkaz
ve ağaç bedelleri arsa veya konut bedellerinden mahsup edilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde
belediyelere ait gayrimenkuller ile belediyelerin anlaşma sağladığı veya
kamulaştırdıkları gayrimenkuller üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler
tarafından yapılır veya yaptırılır. Belediye ile anlaşma yapmayan veya
be-lediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje
alanında ken-dilerine 3194 sayılı Kanunun 18. maddesine göre ayrı ada ve
parselde imar hakkı verilme-miş olanlar kamulaştırmasız el atma davası
açabilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yapılacak alt yapı
ve rekreasyon harca-maları, proje ortak gideri sayılır. Belediyelere ait inşaatların
proje ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanır. Kendilerine ayrı ada
veya parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile kamulaştırma dışı kalan
gayrimenkul sahipleri, sahip oldukları inşaatın toplam metrekaresi oranında
proje ortak giderlerine katılmak zorundadır. Proje ortak gideri ödenmeden
inşaat ruhsatı, yapılan binalara yapı kullanma izni verilemez; su, doğalgaz ve
elektrik bağlanamaz.
Dönüşüm alanı sınırı kesinleştiği tarihte, bu sınırlar içindeki
gayrimenkullerin tapu kü-tüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere tapu sicil
müdürlüğüne, paftasında gösterilmek üzere kadastro müdürlüğüne bildirilir. Söz
konusu gayrimenkullerin kaydında meydana gelen değişiklikler belediyeye
bildirilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde; ifraz,
tevhit, sınırlı ayni hak tesisi ve terkini, cins değişikliği ve yapı ruhsatı
verilmesine ilişkin işlemler belediyenin izni ile yapı-lır. (İptal ikinci,
üçüncü, dördüncü cümleler: Anayasa Mahkemesinin 18/10/2012 tarihli ve E.:
2010/82, K.:2012/159 sayılı Kararı ile) (…)[43]
Belediye, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini gerçekleştirmek
amacıyla; imar uy-gulaması yapmaya, imar uygulaması yapılan alanlardaki
taşınmazların değerlerini tespit etmeye ve bu değer üzerinden hak sahiplerine
dağıtım yapmaya veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapmaya
yetkilidir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulanması sırasında,
tapu kayıtlarında mül-kiyet hanesi açık olan veya ayni hakları davalı olan
taşınmazlar doğrudan kamulaştırılarak bedelleri mahkemece tayin edilen bankaya
belli olacak hak sahipleri adına bloke edilir. Beledi-ye kentsel dönüşüm ve
gelişim projelerinin uygulama alanında bulunan taşınmazların kamulaş-tırılması
sırasında veraset ilamı çıkarmaya veya tapudaki kayıt malikine göre işlem
yapmaya yetkilidir.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/17 md.) Büyükşehirlerde büyükşehir
belediye meclisinin, il ve ilçelerde belediye meclislerinin salt çoğunluk ile
alacağı karar ile masrafların tamamı veya bir kısmı belediye bütçesinden
karşılanmak kaydıyla kentin uygun görülen alanlarında bina cephelerinde
değişiklik ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları
yapılabilir. Cephe değişikliği yapılacak binalarda telif hakkı sahibi proje
müelliflerine talep etmeleri hâlin-de, değiştirilecek cephe veya cephelerin
beher metrekaresi için bir günlük net asgari ücret tuta-rını geçmemek üzere
telif hakkı ödenir. Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi hâlin-de,
büyükşehir belediyesi içindeki ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde bu
fıkrada belirtilen iş ve işlemleri yapabilir.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/17 md.) Bina cephelerinde değişiklik
ve yenileme ile özel ay-dınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları için yapılması
gereken iş, işlem ve yetkilendirmeler, kat maliklerinin arsa payı çoğunluğu ile
verecekleri karara göre yapılır.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/17 md.) Büyükşehir belediyelerince,
kentsel dönüşüm ve ge-lişim alanı ilan edilen alanlar ile 5366 sayılı Kanuna
göre yenileme alanı ilan edilen alanlarda veya bu Kanunun 75. maddesine göre
kamu kurum ve kuruluşları ile protokol yapmaları hâlinde, büyükşehir belediye
meclisi kararı ile, yıkılan ibadethane ve yurtların yerine veya ihti-yaç
duyulan yerlerde ibadethane ve yurt inşa edilebilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamındaki işler, kamu
idareleriyle 75. mad-de çerçevesinde ortak hizmet projeleri aracılığıyla
gerçekleştirilebilir.
Bu Kanunun konusu ile ilgili hususlarda Başbakanlık Toplu Konut
İdaresine 2985 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla verilen yetkiler saklıdır.”
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 ve 8. maddelerinde
de alt-yapı sistemleri ile teknik altyapı tesislerine yönelik düzenlemeler
bulunmaktadır.
“Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve
sorumlulukları[2][3]
Madde 7- Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları
şunlardır:
a) İlçe (…)[4] belediyelerinin görüşlerini alarak büyükşehir
belediyesinin stratejik plânı-nı, yıllık hedeflerini, yatırım programlarını ve
bunlara uygun olarak bütçesini hazırlamak.
b) Çevre düzeni plânına uygun olmak kaydıyla, büyükşehir
belediye (…)(4) sınırları için-de 1/5.000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte
nazım imar plânını yapmak, yaptırmak ve onay-layarak uygulamak; büyükşehir
içindeki belediyelerin nazım plâna uygun olarak hazırlayacak-ları uygulama imar
plânlarını, bu plânlarda yapılacak değişiklikleri, parselasyon plânlarını ve
imar ıslah plânlarını aynen veya değiştirerek onaylamak ve uygulanmasını
denetlemek; nazım imar plânının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl
içinde uygulama imar plânlarını ve par-selasyon plânlarını yapmayan ilçe (…)(3)
belediyelerinin uygulama imar plânlarını ve parselas-yon plânlarını yapmak veya
yaptırmak.(4)
c) Kanunlarla büyükşehir belediyesine verilmiş görev ve
hizmetlerin gerektirdiği pro-je, yapım, bakım ve onarım işleriyle ilgili her
ölçekteki imar plânlarını, parselasyon plânları-nı ve her türlü imar
uygulamasını yapmak ve ruhsatlandırmak, 20.7.1966 tarihli ve 775 sayı-lı
Gecekondu Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmak.
d) Büyükşehir belediyesi tarafından yapılan veya işletilen
alanlardaki işyerlerine büyük-şehir belediyesinin sorumluluğunda bulunan
alanlarda işletilecek yerlere ruhsat vermek ve de-netlemek.
e) Belediye Kanununun 69 ve 73. maddelerindeki yetkileri
kullanmak.[5]
f) Büyükşehir ulaşım ana plânını yapmak veya yaptırmak ve
uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini plânlamak ve koordinasyonu
sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üze-rinde işletilen her türlü servis ve
toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifele-rini, zaman
ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak,
meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek,
işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik
düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürüt-mek.
g) (Değişik: 12/11/2012-6360/7 md.) Büyükşehir belediyesinin
yetki alanındaki mahal-leleri ilçe merkezine bağlayan yollar, meydan, bulvar,
cadde ve ana yolları yapmak, yaptırmak, bakım ve onarımı ile bu yolların
temizliği ve karla mücadele çalışmalarını yürütmek; kentsel tasarım projelerine
uygun olarak bu yerlere cephesi bulunan yapılara ilişkin yükümlülükler koymak;
ilân ve reklam asılacak yerleri ve bunların şekil ve ebadını belirlemek;
meydan, bul-var, cadde, yol ve sokak ad ve numaraları ile bunlar üzerindeki
binalara numara verilmesi işle-rini gerçekleştirmek.
h) Coğrafî ve kent bilgi sistemlerini kurmak.
i) Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım
alanlarının ve su hav-zalarının korunmasını sağlamak; ağaçlandırma yapmak;
gayrisıhhî işyerlerini, eğlence yerleri-ni, halk sağlığına ve çevreye etkisi
olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak; in-şaat malzemeleri,
hurda depolama alanları ve satış yerlerini, hafriyat toprağı, moloz, kum ve
çakıl depolama alanlarını, odun ve kömür satış ve depolama sahalarını
belirlemek, bunların taşınmasında çevre kirliliğine meydan vermeyecek tedbirler
almak; büyükşehir katı atık yönetim plânını yapmak, yaptırmak; katı atıkların
kaynakta toplanması ve aktarma istasyonuna kadar taşınması hariç katı atıkların
ve hafriyatın yeniden değerlendirilmesi, depolanması ve bertaraf edilmesine
ilişkin hizmetleri yerine getirmek, bu amaçla tesisler kurmak, kurdurmak,
işletmek veya işlettirmek; sanayi ve tıbbî atıklara ilişkin hizmetleri
yürütmek, bunun için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya
işlettirmek; deniz araçlarının atıklarını toplamak, toplatmak, arıtmak ve
bununla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmak.[6]
j) Gıda ile ilgili olanlar dâhil birinci sınıf gayrisıhhî
müesseseleri ruhsatlandırmak ve denetlemek, yiyecek ve içecek maddelerinin
tahlillerini yapmak üzere laboratuvarlar kurmak ve işletmek.
k) Büyükşehir belediyesinin yetkili olduğu veya işlettiği
alanlarda zabıta hizmetlerini ye-rine getirmek.
l) Yolcu ve yük terminalleri, kapalı ve açık otoparklar yapmak,
yaptırmak, işletmek, iş-lettirmek veya ruhsat vermek.
m) Büyükşehirin bütünlüğüne hizmet eden sosyal donatılar, bölge
parkları, hayvanat bahçeleri, hayvan barınakları, kütüphane, müze, spor,
dinlence, eğlence ve benzeri yerleri yapmak, yaptırmak, işletmek veya
işlettirmek; gerektiğinde amatör spor kulüplerine nakdî yar-dım yapmak, malzeme
vermek ve gerekli desteği sağlamak, amatör takımlar arasında spor mü-sabakaları
düzenlemek, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya
derece alan sporculara, teknik yönetici, antrenör ve öğrencilere belediye
meclis kararıyla ödül ver-mek.[7]
n) Gerektiğinde mabetler ile sağlık, eğitim ve kültür hizmetleri
için bina ve tesisler yap-mak, kamu kurum ve kuruluşlarına ait bu hizmetlerle
ilgili bina ve tesislerin her türlü bakımını, onarımını yapmak ve gerekli
malzeme desteğini sağlamak.[8]
o) Kültür ve tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi
bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlamak, bu
amaçla bakım ve onarımını yapmak, ko-runması mümkün olmayanları aslına uygun
olarak yeniden inşa etmek.
p) Büyükşehir içindeki toplu taşıma hizmetlerini yürütmek ve bu
amaçla gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek,
büyükşehir sınırları içindeki kara ve denizde taksi ve servis araçları dahil
toplu taşıma araçlarına ruhsat vermek. (Ek cümle: 16/5/2018-7144/14 md.)
Büyükşehir içindeki toplu taşıma hatlarıyla ilgili olarak; şehir merkezine olan
uzaklık, nüfus ve hattı kullanan sayısı kriterleri esas alınarak tespit
edilecek hatlarla ilgili toplu taşıma hizmetlerinin işlettirilmesine karar
vermek.
r) Su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli
baraj ve diğer tesisle-ri kurmak, kurdurmak ve işletmek; derelerin ıslahını
yapmak; kaynak suyu veya arıtma so-nunda üretilen suları pazarlamak.
s) Mezarlık alanlarını tespit etmek, mezarlıklar tesis etmek,
işletmek, işlettirmek, defin ile ilgili hizmetleri yürütmek.
t) Her çeşit toptancı hallerini ve mezbahaları yapmak,
yaptırmak, işletmek veya işlettir-mek, imar plânında gösterilen yerlerde
yapılacak olan özel hal ve mezbahaları ruhsatlandır-mak ve denetlemek.
u) İl düzeyinde yapılan plânlara uygun olarak, doğal afetlerle
ilgili plânlamaları ve di-ğer hazırlıkları büyükşehir ölçeğinde yapmak;
gerektiğinde diğer afet bölgelerine araç, gereç ve malzeme desteği vermek;
itfaiye ve acil yardım hizmetlerini yürütmek; patlayıcı ve yanıcı madde üretim
ve depolama yerlerini tespit etmek, konut, işyeri, eğlence yeri, fabrika ve
sanayi kuruluşları ile kamu kuruluşlarını yangına ve diğer afetlere karşı
alınacak önlemler yönünden denetlemek, bu konuda mevzuatın gerektirdiği izin ve
ruhsatları vermek.
v) Sağlık merkezleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile
yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik her
türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliş-tirmek ve bu amaçla sosyal
tesisler kurmak, meslek ve beceri kazandırma kursları açmak, iş-letmek veya
işlettirmek, bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, yüksek okullar, meslek
liseleri, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak.
y) Merkezî ısıtma sistemleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya
işlettirmek.
z) (Değişik: 12/11/2012-6360/7 md.) Afet riski taşıyan veya can ve
mal güvenliği açı-sından tehlike oluşturan binaları tahliye etme ve yıkım
konusunda ilçe belediyelerinin talepleri hâlinde her türlü desteği sağlamak.
aa) (Ek:24/12/2020-7261/29 md.) Bisiklet yollarının ve
şeritlerinin, bisiklet ve elektrikli skuter park ve şarj istasyonlarının, yaya
yollarının ve gürültü bariyerlerinin planlanması, proje-lendirilmesi, yapımı,
bakımı ve onarımıyla ilgili işleri yürütmek.
bb) (Ek: 16/11/2022-7421/14 md.) Gerektiğinde cemevleri için
bina ve tesisler yapmak, bu bina ve tesislerin her türlü bakımını, onarımını
yapmak ve gerekli malzeme desteğini sağla-mak.
Büyükşehir belediyeleri birinci fıkranın (c) bendinde belirtilen
yetkilerini, imar plân-larına uygun olarak kullanmak ve ilgili belediyeye
bildirmek zorundadır. (Değişik ikinci cümle: 12/11/2012-6360/7 md.) Büyükşehir
belediyeleri birinci fıkranın (l), (s), (t) bentlerindeki görevleri ile
temizlik hizmetleri ve adres ve numaralandırmaya ilişkin görevlerini belediye
mec-lisi kararı ile ilçe belediyelerine devredebilir, birlikte yapabilirler.
(Ek üç cümle: 16/5/2018-7144/14 md.) Büyükşehir belediyeleri, birinci fıkranın
(p) bendinin ikinci cümlesinde yer alan kriterler esas alınarak büyükşehir
belediye meclisi kararıyla belirlenen yerlerdeki toplu taşıma hatlarının
işletmesinin o bölgede kurulu taşıma birlik veya kooperatiflerinden temin
edilmesine karar verebilir. Bu durumda ihaleye katılacaklarda ve kullanılacak
taşıma araçlarında arana-cak şartlar belediyelerce belirlenir. (Değişik
cümle:22/12/2021-7349/9 md.) Büyükşehir bele-diyeleri, kendisinden izin veya
ruhsat almak ya da hat kiralamak suretiyle çalışan ve toplu taşı-ma hizmeti
yürüten gerçek ve tüzel kişilere; nüfus, hattın uzunluğu ve hattı kullanan
sayısı kri-terlerini esas alarak tespit edeceği hatlardaki toplu taşıma hizmetlerinden
ücretsiz veya indirim-li olarak yararlananlara ilişkin gelir desteği ödemesi
yapabilir.
İlçe (…)[9] belediyelerinin görev ve yetkileri şunlardır:(9)
a) Kanunlarla münhasıran büyükşehir belediyesine verilen
görevler ile birinci fıkrada sayılanlar dışında kalan görevleri yapmak ve
yetkileri kullanmak.
b) Büyükşehir katı atık yönetim plânına uygun olarak, katı
atıkları toplamak ve aktarma istasyonuna taşımak.
c) Sıhhî işyerlerini, 2. ve 3. sınıf gayrisıhhî müesseseleri,
umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini ruhsatlandırmak ve denetlemek.
d) Birinci fıkrada belirtilen hizmetlerden; 775 sayılı Gecekondu
Kanununda belediyele-re verilen yetkileri kullanmak, (…)[10] spor, dinlenme ve
eğlence yerleri ile parkları yapmak; yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve
çocuklara yönelik sosyal ve kültürel hizmetler sunmak; mesleki eğitim ve beceri
kursları açmak; mabetler ile sağlık, eğitim, kültür tesis ve binalarının yapım,
bakım ve onarımı ile kültür ve tabiat varlıkları ve tarihî dokuyu korumak; kent
tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin geliştirilmesine
ilişkin hizmetler yapmak; bölge otoparkı, kapalı ve açık otoparklar yapmak,
yaptırmak, işletmek, işlettirmek veya ruhsat vermek.(10)[11][12][13]
e) Defin ile ilgili hizmetleri yürütmek.
f) (Ek: 12/11/2012-6360/7 md.) Afet riski taşıyan veya can ve
mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları tahliye etmek ve yıkmak.
g) (Ek: 16/11/2022-7421/14 md.) Cemevlerinin yapım, bakım ve
onarımını yapmak.
(Değişik son fıkra: 1/7/2006-5538/23 md.) 4562 sayılı Organize
Sanayi Bölgeleri Ka-nunuyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığına ve organize sanayi
bölgelerine tanınan yetki ve sorum-luluklar ile sivil hava ulaşımına açık
havaalanları ve bu havaalanları bünyesinde yer alan tüm tesisler bu Kanunun
kapsamı dışındadır.
(Ek fıkra: 12/11/2012-6360/7 md.) Büyükşehir ve ilçe
belediyeleri tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve
hizmette bulunabilirler.
Alt yapı hizmetleri[14]
Madde 8- Büyükşehir içindeki alt yapı hizmetlerinin koordinasyon
içinde yürütülme-si amacıyla büyükşehir belediye başkanı ya da görevlendirdiği
kişinin başkanlığında, yönet-melikle belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları ile
özel kuruluşların temsilcilerinin katıla-cağı alt yapı koordinasyon merkezi kurulur.
Büyükşehir ilçe (…)(14) belediye başkanları ken-di belediyesini ilgilendiren
konuların görüşülmesinde koordinasyon merkezlerine üye olarak katılırlar. Alt
yapı koordinasyon merkezi toplantılarına ayrıca gündemdeki konularla ilgili
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının (oda üst kuruluşu bulunan
yerlerde üst kuruluşun) temsilcileri de davet edilerek görüşleri alınır.
Alt yapı koordinasyon merkezi, kamu kurum ve kuruluşları ile
özel kuruluşlar tara-fından büyükşehir içinde yapılacak alt yapı yatırımları
için kalkınma plânı ve yıllık program-lara uygun olarak yapılacak taslak
programları birleştirerek kesin program hâline getirir. Bu amaçla, kamu kurum
ve kuruluşları ile özel kuruluşlar alt yapı koordinasyon merkezinin isteyeceği
coğrafî bilgi sistemleri dâhil her türlü bilgi ve belgeyi vermek zorundadırlar.
Kesin programlarda birden fazla kamu kurum ve kuruluşu tarafından aynı anda
yapılması gere-kenler ortak programa alınır. Ortak programa alınan alt yapı
hizmetleri için belediye ve di-ğer bütün kamu kurum ve kuruluşlarının
bütçelerine konulan ödenekler, alt yapı koordi-nasyon merkezi bünyesinde
oluşturulacak alt yapı yatırım hesabına aktarılır.
Ortak programa alınan hizmetler için kamu kurum ve kuruluş
bütçelerinde yeterli ödeneğin bulunmadığının bildirilmesi durumunda, büyükşehir
belediyesi veya ilgisine göre bağlı kuruluş bütçelerinden bu hizmetler için
kaynak ayrılabilir. Kamu kurum ve kuruluşları alt yapı ortak yatırım hizmetleri
için harcanan miktarda ödeneği, yeniden değerleme oranını da dikkate alarak
ertesi yıl bütçesinde ayırır. Ayrılan bu ödenek belediye veya ilgili bağlı
ku-ruluşunun hesabına aktarılır. Bu bedel ödenmeden ilgili kamu kurum veya
kuruluşu, bü-yükşehir belediyesi sınırlarında yeni bir yatırım yapamaz.
Ortak programa alınmayan yatırımlar için bakanlıklar, ilgili
belediye ve diğer kamu kurum ve kuruluşları alt yapı koordinasyon merkezi
tarafından belirlenen programa göre harcamalarını kendi bütçelerinden yaparlar.
Koordinasyon merkezleri tarafından alınan ortak yatırım ve toplu
taşımayla ilgili ka-rarlar, belediye ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla
ilgililer için bağlayıcıdır.
Alt yapı koordinasyon merkezinin çalışma esas ve usulleri ile bu
kurullara katılacak kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, çıkarılacak bu yönetmeliğin, alt yapı yatırım hesabının kullanılması
ve ödenek tahsisi ve aktarmasına ilişkin kısımları hakkında, Maliye Bakanlığı
ve Devlet Plânlama Teşkilâtı Müsteşarlığının görüşünü alır.[15]”
5216 sayılı Kanunun 8. maddesine göre yayımlanan Koordinasyon
Merkezi Yönetmeliği konuyu daha açık bir biçimde ele almış ve yukarıda
belirtilen ve iptali talep edilen görev ve yetkilerin belediyelere ait olduğunu
daha açık bir biçimde belirlemiştir.
Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezi Yönetmeliği’nin ;
Amaç başlıklı 1. maddesi;
Bu Yönetmeliğin amacı; büyükşehir belediyesi bünyesinde kurulan
Alt Yapı Koordinasyon Merkezi ile Ulaşım Koordinasyon Merkezinin çalışma usul
ve esaslarını düzenlemektir.
Kapsam başlıklı 2. maddesi;
Bu Yönetmelik; büyükşehir belediyesi Alt Yapı Koordinasyon
Merkezi ile Ulaşım Koordinasyon Merkezinin kuruluş, görev ve yetkileri ile bu
merkezlerin çalışma usul ve esaslarını, alt yapı yatırım hesabının oluşumunu ve
gelirini kapsar.
Bağlılık kenar başlıklı 5. maddesi;
Büyükşehir belediyesi alt yapı koordinasyon merkezi ile ulaşım
koordinasyon merkezi büyükşehir belediye başkanına bağlıdır. Başkan bu görevi
bizzat veya görevlendireceği kişi eliyle yürütür.
Alt Yapı Koordinasyon Merkezinin görev ve yetkilerinin
düzenlendiği 8. maddesinde;
“(1) AYKOME, büyükşehir dâhilindeki alt yapı hizmetlerini
etkili ve koordinasyon içinde yürütmek amacıyla;
a) Yatırımcı kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlar
tarafından büyükşehir dâhilinde yapılacak alt yapı yatırımları için kalkınma
plan ve yıllık programlara uygun olarak yapılacak taslak programları
birleştirerek kesin program haline getirir.
b) Alt yapı programlarının hazırlanmasında, taslaklarının birleştirilip
kesinleştirilmesinde üst yapı program ve çalışmaları ile koordinasyonu sağlar.
Kesin programlarda birden fazla kurum ve kuruluşlar tarafından aynı anda
yapılması gerekenleri ortak programa alır.
c) Ortak programa alınan alt yapı hizmetlerinin amaca uygun bir
şekilde gerçekleştirilmesi için "Alt Yapı Yatırım Hesabı" adı altında
bir hesap oluşturur.
ç) Ortak programa alınmayan yatırımların her Bakanlık ile ilgili
Büyükşehir ve ilçe belediyeleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca kendi bütçelerinden
yapacakları harcamalarla yerine getirilmesini sağlamak üzere bir program tespit
eder ve bu programın uygulanıp uygulanmadığını kontrol eder.
d) İlgili kuruluşlarca imar planı olmayan alanlarda önceden
yapılmış tesislerin, yeni imar durumuna uygun yol yapım çalışmaları bitmeden,
mevcut tesislerin uygun hale getirilmesini sağlar.
e) Kazı yapılacak tarihleri tespit eder, kazı yapmanın yasak
olduğu tarihlerde acil durumlar için büyükşehir belediye başkanına veya AYKOME
birimi yöneticisine yetki verir.
f) Büyükşehir belediyesi sorumluluğuna bırakılan yerlerde alt
yapı ile ilgili kazı yapacak gerçek ve tüzel kişilere izin ve kazı ruhsatı
verir ve buna ilişkin bedeli belirler; ilçe belediyelerince verilen izin ve
ruhsatlara ilişkin koordinasyonu sağlar.
g) AYKOME’ye katılan tüm kuruluşların kent içinde kullanacakları
malzemelerle ilgili standartları belirler.
ğ) Gerekli görülen konularda UKOME ile işbirliği yapar.”
2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesi;
“İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin su ve kanalizasyon
hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu
olanları devralmak ve bir elden işletmek üzere İstanbul Su ve Kanalizasyon
İdaresi Genel Müdürlüğü kurulmuştur.”
hükümleri ile büyükşehir dahilindeki altyapı hizmetlerini
yürütmek yetki ve görevi İstanbul özelinde Büyükşehir belediyesi, büyükşehir
belediyesi bünyesinde kurulan AYKOME ve İSKİ’ye verilmiştir.
Yine 3194 sayılı İmar Kanununda da iptali talep edilen düzenleme
ile ilgili hükümler bulunmaktadır ve söz konusu altyapı sistemleri ile teknik
altyapı tesisleri ile ilgili hususlar konusunda ruhsatlandırma ve projelendirme
de dahil olmak üzere kentsel mücavir alan sınırları içerisindeki tüm işlemlerden
belediyelerin sorumlu olduğu ve yetki ve görevin belediyelerde olduğu
belirlenmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun ilgili maddeleri aşağıda
sıralanmıştır:
“Kapsam:
Madde 2 – Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında
kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapılar
bu Kanun hükümlerine tabidir.
İmar programları, kamulaştırma ve kısıtlılık hali:
Madde 10 – Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden
en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını
hazırlarlar. Beş yıllık imar programları-nın görüşülmesi sırasında ilgili
yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alın-mak üzere Meclis
toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten
son-ra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen
alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları
sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan
yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu
amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur.
İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel
kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya
umumi hizmetlerle ilgili projeler ger-çekleştirilinceye kadar bu yerlerle
ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder.
Ruhsat alma şartları:
Madde 22 – Yapı ruhsatiyesi almak için belediye, valilik (....)
(1) bürolarına yapı sahip-leri veya kanuni vekillerince dilekçe ile müracaat
edilir. Dilekçeye sadece tapu (istisnai hallerde tapu senedi yerine geçecek
belge), mimari proje, statik proje, elektrik ve tesisat projeleri, resim ve
hesapları, röperli veya yoksa, ebatlı kroki eklenmesi gereklidir.
Belediyeler veya valiliklerce (....) (2) ruhsat ve ekleri
incelenerek eksik ve yanlış bulun-muyorsa müracaat tarihinden itibaren en geç
otuz gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir.
Eksik veya yanlış olduğu takdirde; müracaat tarihinden itibaren
onbeş gün içinde mü-racaatçıya ilgili bütün eksik ve yanlışları yazı ile
bildirilir. Eksik ve yanlışlar giderildikten sonra yapılacak müracaattan
itibaren en geç onbeş gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir.
Geliştirme alanlarında yapı ruhsatı:
Madde 23 – İskan hudutları içinde olup da, imar planında
beldenin inkişafına ayrılmış bulunan sahalarda her ne şekilde olursa olsun,
yapı izni verilebilmesi için;
a) Bu sahaların imar planı esaslarına ve yönetmelik hükümlerine
uygun olarak parse-lasyon planlarının belediye encümeni veya il idare kurulunca
tasdik edilmiş bulunması,
b) Plana ve bulunduğu bölgenin şartlarına göre yollarının, pis
ve içme suyu şebekeleri gibi teknik alt yapısının yapılmış olması,
Şarttır.
Ancak, bunlardan parselasyon planları tasdik edilmiş olmakla
beraber yolu, pis ve içme suyu şebekeleri gibi teknik alt yapısı henüz
yapılmamış olan yerlerde, ilgili idarenin izni halinde ve ilgili idarece
hazırlanacak projeye uygun olarak yaptıranlara veya parselleri hizası-na
rastlayan ve yönetmelikte belirtildiği şekilde hissesine düşen teknik alt yapı
bedelini % 25 peşin ödeyip geri kalan % 75 ini alt yapı hizmetinin ilgili
idaresince tamamlanacağı tarihten en geç altı ay içinde ödemeyi taahhüt
edenlere de yapı ruhsatı verilir. Kanalizasyon tesisinin yapı bitirilip
kullanılmaya başlanacağı tarihe kadar yapılmaması halinde, fosseptik veya
benzeri geçici bir tesis yaptırılması yoluna gidilir. Bu yapılmadığı takdirde
yapıya kullanma izni verile-mez.
Ana tesis yapıldığında yapı sahibi veya sahipleri lağım
ayaklarını bu tesise bağlamaya mec-burdurlar.
Toplu mesken alanlarında, ilgili şahıs veya kurumlarca ilgili
idarenin izni ile bütünü inşa ve ikmal edilen teknik altyapının iki tarafındaki
diğer parsellerin sahiplerinden, kendi par-sellerine isabet eden bedel
alınmadıkça, kendilerine yapı ruhsatı verilmez.
Toplu mesken alanlarında altyapı tesisleri belediyelerce onaylı
projesine göre ilgili şahıs veya kurumlarınca yapılmışsa belediyece altyapı
hizmetleri nedeniyle hiçbir bedel alınmaz.
Alınan bu paralar teknik altyapıyı yaptıranlara veya bu meblağı
önceden ilgili idareye ödeyen-lere aynen geri verilir.
Şu kadar ki, bir yolun iki tarafındaki parsel sahipleri bahis
konusu yol bedellerini ve bir kanalizasyon şebekesinden istifade eden veya
etmesi gereken parsel sahipleri teknik altyapı be-dellerini ilgili idareye
vermedikçe ilgili idarenin bu tesisleri inşa ve ikmali mecburiyeti yoktur.
Mevcut binalarda esaslı değişiklikler ve ilaveler yapılması da
bu madde hükümlerine bağlı olmakla beraber, bunların tamirleri için yukarıdaki
şartlar aranmaz.
Bu maddenin tatbikinde 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Ka-nun hükümleri tatbik olunur. Tatbikatla ilgili diğer hususlar
imar yönetmeliğinde belirtilir.
İmar planları ilke kararları ile yoğunluk ve yapı düzeninde
düzeltme ve yenileme getiri-len yerleşik alanlardaki uygulamada mevcut şehirsel
teknik ve sosyal altyapının tevsii ya da yenilenmesi gereken durumlarda,
şehirsel hizmetlerin yerine getirilmesi ile ilgili olarak kanun-larda
belirtilen katılma payları bu hizmetlerden yararlanacak arsa, yapı ya da bina
sahiplerin-den usulünce alınır.
İmar planlarında meskün saha olarak belirtilen yerlerde ise,
gayrimenkul sahiplerince pis su mecralarının, yapının bulunduğu sokaktaki lağım
şebekesine veya varsa umumi fossepti-ğe bağlanması, lağım şebekesi veya umumi
fosseptik olmayan yerlerde mahalli ihtiyaç ve vesai-te göre ilgili idarece
verilecek esaslar dahilinde gayrimenkulün içinde, lüzumlu tesisatın yapıl-ması
mecburidir. Bu bağlantılar mal sahibi tarafından ilgili idarece yapılacak
tebligatla verile-cek müddet zarfında yaptırılmadığı takdirde ilgili idare
tarafından yıktırılır.
Kamuya ait yapı ve tesisler ile sanayi tesislerinde ruhsat:
Madde 26 – Kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak veya
yaptırılacak yapılara, imar planlarında o maksada tahsis edilmiş olmak, plan ve
mevzuata aykırı olmamak üzere mimari, statik, tesisat ve her türlü fenni
mesuliyeti bu kamu kurum ve kuruluşlarınca üstlenilmesi ve mülkiyetin
belgelenmesi kaydıyla avan projeye göre ruhsat verilir. (Ek
cümleler:29/11/2018-7153/13 md.) Kamu kurum ve kuruluşlarınca inşaatın yapımına
ve denetimine ilişkin hizmet alımı yapılmış ise inşaatın yapımına ve denetimine
ilişkin her türlü fenni mesuliyet kamu kurum ve kuruluşu adına danışman
firmanın mimar ve mühendislerince üstlenilebilir. Danışman fir-manın fenni
mesul mimar ve mühendisleri uzmanlık alanlarına göre yapının, tesisatı ve
malze-meleri ile birlikte bu Kanuna ve ilgili diğer mevzuata, uygulama imar
planına, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere, standartlara ve teknik
şartnamelere uygun olarak inşa edilmesini kamu kurum ve kuruluşu adına
denetlemekle görevlidir.
Devletin güvenlik ve emniyeti ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekat
ve savunması bakımından gizlilik arz eden yapılara; belediyeden alınan imar durumuna,
kat niza-mı, cephe hattı, inşaat derinliği ve toplam inşaat metrekaresine uyularak
projelerinin ku-rumlarınca tasdik edildiği, statik ve tesisat sorumluluğunun
kurumlarına ait olduğunun ilgili belediyesine veya valiliklere yazı ile
bildirdiği takdirde, 22. maddede sayılan belgeler aran-madan yapı ruhsatı
verilir.”
Yukarıda belirtilen kanunlar ve bu kanunlarda belirlenen
hükümlere göre yürürlüğe giren Yönetmelikler çerçevesinde altyapı sistemleri
ile teknik altyapı tesislerine yönelik planlama, programlama, projelendirme,
finansman, yatırım öncelikleri, projje oluşturma, yapı ruhsatı ve yapı kullanma
izinlerine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi, uygulanması işlemleri
mahalli idarelerin görev, yetki ve sorumlulukları kapsamına alınmıştır.
Görüldüğü üzere, ihtilaflı kural, kanunda açıkça düzenlenmiş
konuları düzenlemenin ötesinde, mer’i kanunlara aykırılıklar da içermektedir.
Bu cihetle; ihtilaflı kural, Anayasa’nın 104. maddesinin 17.
fıkrası uyarınca kanun ile düzenlenmiş konularda CBK ile düzenleme
yapılamayacağına ilişkin hükme aykırılık teşkil ettiğinden; konu bakımından
yetkisizlik sebebiyle Anayasa’nın 104. maddesine aykırıdır.
b) 153 sayılı CBK’nin 3. Maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 100.
Maddesinin birinci fıkrasına eklenen (f) bendinin Anayasaya Aykırılığı
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesi 1 sayılı
CBK’nin dördüncü bölümünde yeralan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı’nın hizmet birimlerinden biri olan Yerel Yönetimler Genel
Müdürlüğünün görev ve yetkilerine mahalli idarelerin mahalli idarelerin teknik
altyapı tesisleri ve altyapı birlikleri kurulması konusunda mahalli idareler
arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, rehberlikte bulunmak ve teknik
altyapı tesislerine ilişkin envanteri tutma görev ve yetkisi eklenmektedir. Bu
görev ve yetki aşağıda açıklandığı üzere Anayasaya aykırılıklar içermektedir.
I) Anayasa’nın 104. Maddesine Konu Bakımından Yetki Yönünden
Aykırılık
i. Münhasıran Kanunla Düzenlenmesi Gereken Konularda
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Çıkarma Yasağına Aykırılık
Söz konusu düzenleme, konu bakımından yetki yönünden Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinin sınırlarını aşması nedeniyle Anayasa’nın 104. maddesine
aykırıdır. Cumhurbaşkanına tanınan cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarma
yetkisinin sınırlarından birisi Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda Kararname ile düzenleme yapılamayacağıdır. Bu sınırın belirlenmesinde
Anayasanın 104/17. maddede geçen “münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konular” ibaresinin Anayasa’da “kanunla düzenlenir veya kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır” vb. ifadelerin bulunduğu maddelere bakarak
belirlenmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’da salt bir kanunla düzenleme
kaydının bulunmasının, ilgili konuyu cumhurbaşkanlığı kararnamesinin konu
bakımından yetki alanından çıkarmak açısından yeterli olduğunu ifade etmiştir:
“... Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda CBK
çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak Anayasa’da hangi konuların
münhasıran kanunla düzenleneceğine ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadında anayasa koyucunun
kanunla düzenlenmesini öngördüğü konuların bu kapsamda görülmesi gerektiği
kabul edilmektedir (AYM, E.2016/150, K.2017/179, 28/12/2017, § 57; E.2016/180,
K.2018/4, 18/1/2018, § 17; E.2017/51, K.2017/163, 29/11/2017, § 13; E.2016/139,
K.2016/188, 14/12/2016, § 9; E.2013/47, K.2013/72, 6/6/2013). Buna göre
Anayasa’da kanunla düzenleneceği belirtilen alanlarda Cumhurbaşkanı’nın CBK
çıkarma yetkisi bulunmamaktadır”. (AYM, E.S. :2018/125, K.S.:2020/4,
K.T.:22/1/2020, R.G. Tarih – Sayı: 13/5/2020 – 31126, §11). O halde Anayasa’nın
bir maddesinde bir konunun yasayla düzenlenmesi öngörülmüşse o konunun
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi, Anayasa’nın 7. ve 104/17.
maddelerine aykırılık oluşturacaktır.
İptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 123. maddesinde ifade
edildiği üzere idarenin bütünlüğü içerisinde yer alan Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığının hizmet birimlerinden Yerel Yönetimler Genel
Müdürlüğünün görev ve yetkilerine ilişkindir.
Özü itibariyle söz konusu düzenleme, mahalli idarelerin teknik
altyapı tesisleri ve altyapı birlikleri kurulması konusunda mahalli idareler
arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, rehberlikte bulunmak ve teknik
altyapı tesislerine ilişkin envanteri tutma görev ve yetkisini Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğüne
vermektedir.
Söz konusu görev ve yetkiler esas itibarıyla yerel yönetimlerin
görev ve yetki alanına giren konulardandır.
Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında idarenin
bütünlüğü ilkesi tanımlanmış; kamu tüzel kişiliklerinin kuruluşu, görev ve
yetkileri kanun ile düzenlenir şeklindeki idarenin kanuniliği ilkesiyle kamu
tüzel kişiliklerinin görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.
İdare, Anayasanın 123. maddesinin ikinci fıkrasında belirlendiği şekilde
merkezi yönetim ve yerel yönetim olmak üzere ayrı ayrı tanımlanmıştır. Bu
çerçevede de Anayasanın 127. maddesinin ikinci fıkrasında yerel yönetimlerin
kuruluş, görev ve yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenlenmesi öngörülmüştür. Ayrıca Anayasanın 127. maddesinin beşinci
fıkrasında da mahalli idareler ile merkezi yönetim arasındaki idari ilişki
biçimi olan vesayet yetkisinin niteliği belirlenmiştir. Buna göre, merkezi
idare, mahalli idareler üzerindeki vesayet yetkisini kanunilik ilkesine uygun
olarak yerine getirmek zorundadır. Yine Anayasanın 127. maddesinin altıncı
fıkrasında “Mahalli idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile,
kendi aralarında Cumhurbaşkanının izni ile birlik kurmaları, görevleri,
yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezi idare ile karşılıklı bağ ve
ilgileri kanunla düzenlenir.” Dolayısıyla mahalli idarelerin birlik kurmasına
yönelik işbirliği ve koordinasyon gibi düzenlemelerin de kanunilik ilkesine
uygun olması zorunludur.
Hal böyle iken idarenin kanuniliği ilkesine ve yerel
yönetimlerin kanuniliği ilkelerine aykırı olarak 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 3. maddesiyle 1 sayılı CBK’nin 100. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen ve iptali talep edilen (f) bendi ile Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’ne yukarıda belirtilen
görev ve yetkiler, esas itibariyle yerel yönetimlerin faaliyet alanıyla ilgili
olduğu gibi aynı zamanda özne olarak da yerel yönetimlerin sorumlu olduğu
konularla ilgilidir. Dolayısıyla, merkezi idareye verilen bu görev ve yetkiler
Anayasa’nın 127. maddesinin ikinci, beşinci ve altıncı fıkralarında
belirlendiği şekilde kanunilik ilkesine uygun olarak düzenlenmesi gereken görev
ve yetkilerdir.
Dolayısıyla, mahalli idareler açısından iptali talep edilen
fıkra, kanun ile düzenlenmesi gereken bir yetki türü olması nedeniyle
Anayasanın 123 ve 127. maddelerine aykırılık taşımaktadır.
Bu nedenle de Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrasında
CBK’lerin yetki sınırlarını aşmakta ve münhasıran kanun ile düzenlenmesi
öngörülen bir alanda düzenleme yaptığından Anayasanın 104/17. maddesine yetki
yönünden aykırılık taşımaktadır.
ii. Kanunda Açıkça Düzenlenen Konuda Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi Çıkarma Yasağına Aykırılık
Anayasanın 104/17. maddesinde, “Kanunda açıkça düzenlenen
konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz” kuralı bulunmaktadır. Bir
konu yasa ile açıkça düzenlenmişse, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamaz.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yasaların açıkça düzenlediği hususlarda bir
düzenleme yapılamamakta, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı
hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanmakta, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
hükümsüz hale gelmektedir. Bu hükümler, açıkça Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
yasa gücünde olmadığını, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaların
değiştirilemeyeceğini göstermektedir. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının herhangi bir tartışmaya açık olmayan belirgin hükümleri karşısında,
hangi konuda olursa olsun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bir yasayı
değiştirmek veya yürürlükten kaldırmak mümkün değildir.
Anayasanın 104. maddesi çerçevesinde kanunla düzenlenmesi
öngörülen konuların haricinde kanunla düzenlenmiş konularda da CBK ile
düzenleme yapılamaz.
153 sayılı CBK’nin 3. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 100. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (f) bendi yerel yönetimlerin temel faaliyet
alanlarından olan altyapı sistemleri ile altyapı birlikleri kurulması konusunda
mahalli idareler arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, rehberlikte
bulunmak ve teknik altyapı tesislerine ilişkin envanteri tutmakla ile
ilgilidir. Teknik altyapı tesisleri ve altyapı birlikleri kent yaşamının
işleyişi için gereksinim duyulan elektrik, temiz ve atık su, doğal gaz ve
haberleşme gibi hizmetlerle ilişkili ürünlerin taşınması ve kontrol edilmesi
için kurulmuş fiziksel yapılar ile ilgili olarak kurulan veya kurulacak olan bu
birlikler özünde birer mahalli idare birliğidir. Mahallî idare birliği; birden
fazla mahallî idarenin (il özel idaresi, belediye ve köy), yürütmekle görevli
oldukları hizmetlerden bazılarını birlikte görmek üzere kendi aralarında
kurdukları kamu tüzel kişiliğine haiz ve kendilerine özgü bütçeleri olan kamu
idareleridir. Dolayısıyla teknik altyapı tesisleri ve altyapı birlikleri
doğrudan mahalli idareleri ilgilendiren faaliyet alanlarında bunlar tarafından
kurulan kamu tüzel kişilikleridir. İlgili Genel müdürlüğe verilen görev ve
yetki mahalli idarelere kanunlarla verilen yetki ve görevler olduğu da kuşku
götürmeyen bir gerçektir. Özellikle 26/05/2005 tarih ve 5355 sayılı Mahalli
İdare Birlikleri Kanunu, 5393 sayılı Belediyeler kanunu ile 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu kapsamında yukarıdaki görev ve yetkiler mahalli
idarelere verilmiş ve bunlar tarafından yürütülmektedir. Şu halde; çeşitli
mer’i kanunlarca düzenlenen konulara da uygulanma iddiasında olan ihtilaflı
kural, kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılması yasağını ihlal etmektedir. Aşağıda daha ayrıntılı olarak ele
alınmıştır.
Öncelikle 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu’nun
“Amaç” başlıklı 1. maddesi ile kuruluş başlıklı 4. maddesi halihazırda bu
birliklerin kamu tüzel kişisi olduğunu ve mahalli idare birliklerinin
kuruluşuna ilişkin yetki ve sorumlulukları düzenlemektedir. Yine Kanunun 20. maddesinde
ülke düzeyindeki mahalli idare birliklerinin kuruluşu da düzenlenmiştir.
“Amaç
Madde 1- Bu Kanunun amacı; mahallî idare birliklerinin hukukî
statüsünü, kuruluşunu, organlarını, yönetimini, görev, yetki ve sorumlulukları
ile çalışma usûl ve esaslarını düzenlemektir.
Kuruluş[1]
Madde 4- Birlik, birlik tüzüğünün kesinleşmesinden sonra
Cumhurbaşkanının izni ile kurulur ve tüzel kişilik kazanır.
Kurulmuş bir birliğe üyelik, üye olmak isteyen mahallî idare
meclisinin kararı ve buna dayalı başvuru üzerine, birlik meclisinin kabulü ile
olur. Bu durumda Cumhurbaşkanının izni aranmaz. Ayrılmada ilgili mahallî idare
meclisinin kararı yeterlidir.
Su, atık su, katı atık ve benzeri altyapı hizmetleri ile çevre
ve ekolojik dengenin korun-masına ilişkin projelerin zorunlu kılması durumunda;
Cumhurbaşkanı, ilgili mahallî idarelerin, bu amaçla kurulmuş birliğe
katılmasına karar verebilir. Bu fıkrada belirtilen birliklerden ayrıl-ma da
Cumhurbaşkanının iznine bağlıdır.
Mahallî idarelerin bütün görevlerini kapsayacak şekilde genel
amaçlı veya amacı açık-ça belirlenmemiş birlik kurulamaz.
Ülke düzeyinde birlik kurulması
Madde 20- Mahallî idarelerin menfaatlerinin korunması,
gelişmelerine yardımcı olun-ması, personelinin eğitilmesi ve mahallî idarelerle
ilgili kanun hazırlıklarında görüş bildirilmesi amacıyla il özel idarelerini ve
belediyeleri temsil etmek üzere ülke düzeyinde sadece birer birlik kurulabilir.
Bu durum ülke düzeyinde olmaksızın bu amaçlarla başka mahallî idare birliği
ku-rulmasına engel oluşturmaz. İl özel idareleri ve belediyeler ülke düzeyinde
kurulan birliklerden kendilerine ait olanın doğal üyesidirler. (Ek
cümle:18/10/2018-7148/31 md.) İl özel idarelerin-den oluşan ülke düzeyindeki
birliğe yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları da aynı hak, yetki ve
yükümlülüklerle üye olurlar.
Ülke düzeyinde kurulan birlikler birinci fıkrada belirtilen
amaçların yanında mahallî idarelere rehberlik etmek; mahallî idareler arasında
yardımlaşma ve işbirliğini, teknik ve idarî deneyim bilgi değişimini teşvik
etmek; iyi uygulama örneklerinin yaygınlaşmasına yardım et-mek konularında da
faaliyette bulunabilir.
Birinci fıkrada belirtilen birliklerden belediyelere ait olanın
birlik meclisi; büyükşehir, il merkezi ve nüfusu yüzbin ve daha fazla olan
yerlerin belediye başkanları ile her ilden belediye başkanı ve belediye meclis
üyeleri arasından o ilin milletvekili sayısı kadar seçilecek üyelerden oluşur.
Seçim, birlik başkanlığının talebi üzerine büyükşehir olan yerlerde büyükşehir
belediye başkanlığı, diğer yerlerde il belediye başkanlığınca tespit edilen gün
ve yerde o il içindeki bele-diyelerin başkanları ve belediye meclis üyelerinin
katılımıyla yapılır. Seçime katılacaklar kendi-lerini temsilen oy kullanmak
üzere başka bir üyeye yazılı olarak yetki verebilirler.
(Değişik dördüncü fıkra: 29/12/2005 - 5445/3 md.) Birinci
fıkrada belirtilen birlikler-den il özel idarelerine ait olanın birlik meclisi,
il valileri ile her ilin il genel meclisinin, birlik tüzüğünde gösterilen
sayıda kendi üyeleri arasından seçeceği kimselerden oluşur.
Üçüncü ve dördüncü fıkrada belirtilen birliklere üye mahalli
idarelerin birliğe ödemele-ri gereken üyelik bedeli, bu idarelerin en son
kesinleşmiş bütçelerinin birlik meclisince belirle-nen oranı olarak tespit
edilir ve birliğin talebi üzerine bu mahallî idarelere genel bütçe vergi
gelirlerinden ayrılan paylardan bu payların dağıtımını yapan kuruluşça
kesilerek birliğe öde-nir.
İkinci olarak söz konusu birliklerin kuruluşuna ilişkin 5393
sayılı Belediyeler Kanununda da açık hükümler bulunmaktadır. Özellikle Kanunun
18. maddesinde Belediye Meclislerinin görev ve yetkileri tanımlanmıştır ve
ilgili maddenin birinci fıkrasının (o) ve (p) bentlerinde mahalli idare
birlikleri ile belediyeler arasındaki ilişkiler ve Meclislerin bu kuruluşlara
ilişkin görev ve yetkileri tanımlanmıştır. Görüleceği üzere, 5393 sayılı Kanun
burada mahalli idare birliklerine katılma veya kurma hususunda tek yetkili
makam olarak belediye meclislerini yetkili kılmış ve bu çerçevede herhangi bir
işbirliği ve koordinasyon görevinin başka bir merkezi makama verilebileceğine
ilişkin istisnai bir yetki düzenlememiştir.
“Meclisin görev ve yetkileri
Madde 18- Belediye meclisinin görev ve yetkileri şunlardır:
o) Diğer mahallî idarelerle birlik kurulmasına, kurulmuş
birliklere katılmaya veya ay-rılmaya karar vermek.
p) Yurt içindeki ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının izniyle
yurt dışındaki belediyeler ve mahallî idare birlikleriyle karşılıklı iş birliği
yapılmasına; kardeş kent ilişkileri kurulmasına; ekonomik ve sosyal ilişkileri
geliştirmek amacıyla kültür, sanat ve spor gibi alanlarda faaliyet ve projeler
gerçekleştirilmesine; bu çerçevede arsa, bina ve benzeri tesisleri yapma,
yaptırma, kiralama veya tahsis etmeye karar vermek.”
Üçüncü olarak 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda da
mahalli İdare birliklerine ilişkin açık hükümler bulunmaktadır. Öncelikle,
Kanunun 8. maddesi ile büyükşehir belediyelerine altyapı hizmetlerine ilişkin
koordinasyon görevi verilmiştir. Bu koordinasyonun da altyapı koordinasyon
merkezleri tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir. Yine söz konusu
Kanunun 27. maddesinde de büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde olan
belediyelerin hizmetlerinin yürütülmesinde uyum ve koordinasyonun büyükşehir
belediyesi tarafından yerine getirileceğine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Dolayısıyla 5216 sayılı Kanun ile Büyükşehir belediyelerine verilen
koordinasyon ve iş birliği görevi aynı zamanda birlik kurmaya yönelik yetkileri
de kapsamaktadır. Her iki madde birlikte ele alındığında 153 sayılı CBK’nin 3. maddesi
ile 1 sayılı CBK’nin 100. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (f) bendi ile
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı Kentsel Dönüşüm
Başkanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’ne verilen teknik altyapı tesisleri
ve altyapı birlikleri kurulmasında mahalli idareler arasında işbirliği ve koordinasyon
görevi kanunlarla belediyelere ve büyükşehir belediyelerine verilmiş olan görev
ve yetkilerdir.
“Alt yapı hizmetleri
Madde 8- Büyükşehir içindeki alt yapı hizmetlerinin koordinasyon
içinde yürütülmesi amacıyla büyükşehir belediye başkanı ya da görevlendirdiği
kişinin başkanlığında, yönetmelikle belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları ile
özel kuruluşların temsilcilerinin katılacağı alt yapı koordinasyon merkezi
kurulur. Büyükşehir ilçe (…)(14) belediye başkanları kendi belediyesini
ilgilendiren konuların görüşülmesinde koordinasyon merkezlerine üye olarak
katılırlar. Alt yapı koordinasyon merkezi toplantılarına ayrıca gündemdeki
konularla ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının (oda üst
kuruluşu bulunan yerlerde üst kuruluşun) temsilcileri de davet edilerek
görüşleri alınır.”
Belediyeler arası hizmet ilişkileri ve koordinasyon
Madde 27- (Değişik birinci fıkra: 12/11/2012-6360/11 md.)
Büyükşehir kapsamındaki belediyeler arasında hizmetlerin yerine getirilmesi
bakımından uyum ve koordinasyon, büyük-şehir belediyesi tarafından sağlanır.
Büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri veya ilçe beledi-yelerinin kendi
aralarında hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili ihtilaf çıkması durumunda,
büyükşe-hir belediye meclisi yönlendirici ve düzenleyici kararlar almaya
yetkilidir.
(…)[36] büyükşehir belediyelerinde meydan, bulvar, cadde, yol,
sokak, park, spor ve kül-türel tesislerin büyükşehir belediyesi ile büyükşehir
kapsamındaki diğer belediyeler arasında dağılımına ilişkin esaslar büyükşehir
belediye meclisi tarafından belirlenir.(36)
Büyükşehir belediyesi mücavir alanlarının ilçe (…)[37]
belediyeleri arasındaki bölüşümü büyükşehir belediye meclisince yapılır.
Büyükşehir belediyesi, 7. maddede sayılan hizmetleri, malî ve
teknik imkânları çerçe-vesinde, nüfus ve hizmet alanlarını dikkate alarak, bu
hizmetlerden yararlanacak büyükşehir kapsamındaki diğer belediyeler arasında
dengeli olarak yürütmek zorundadır. İlçe (…)[38] belediyelerine ait görevlerden
bir veya birkaçı, bedeli kendileri tarafından karşılanmak ve istekte bulunmak
kaydıyla, büyükşehir belediye meclisinin kararına dayanarak, ortaklaşa veya
bizzat büyükşehir belediyesi tarafından yapılabilir.(37)
Büyükşehir belediyesi, ilçe (…)[39] belediyeleri ile ortak
projeler geliştirebilir ve yatırım yapabilir. Büyükşehir belediyesi,
kesinleşmiş en son yıl bütçe gelirinin % 10’unu aşmamak ve bütçede ödeneği
ayrılmış olmak şartıyla, ilgili belediyenin yatırım programında yer alan
proje-lerin finansmanı için büyükşehir belediye başkanının teklifi ve meclisin
kararıyla ilçe (…)(39) belediyelerine malî ve aynî yardım yapabilir.(39)[40]
Büyükşehir belediyesi ile bağlı kuruluşları, belediye başkanının
onayı ile birbirlerinin nakit ihtiyacını karşılayabilir. Bu şekildeki ödünç
vermelerde faiz uygulanmaz.
Yapılacak herhangi bir yatırımın büyükşehir belediyesi ile bağlı
kuruluşlarından bir ve-ya birkaçını aynı anda ilgilendirdiği ve tek elden
yapılmasının maliyetleri düşüreceğinin anla-şıldığı durumlarda, büyükşehir
belediye meclisi, yatırımı kuruluşlardan birinin yapmasına ka-rar verebilir. Bu
takdirde yatırımın ilgili diğer kurumu ilgilendiren kısmına ait harcama tutarı
o kurumun hesabında borç, yatırımcı kuruluş hesabında alacak olarak gösterilir.
(Ek fıkra: 12/11/2012-6360/11 md.) (Değişik fıkra:24/12/2020-7261/31
md.) İmar mevzuatı uyarınca belediyelerin otoparkla ilgili olarak elde
ettikleri gelirler beş yıllık imar programına göre hazırlanan kamulaştırma
projesi karşılığında bölge otoparkı için gerekli arsa alımları ile inşasında
kullanılır. Bu gelirler bu fıkrada belirtilen amaç dışında kullanılamaz.
Görüldüğü üzere, ihtilaflı kural, kanunda açıkça düzenlenmiş
konuları düzenlemenin ötesinde, mer’i kanunlara aykırılıklar da içermektedir.
Bu cihetle; ihtilaflı kural, Anayasa’nın 104. maddesinin 17.
fıkrası uyarınca kanun ile düzenlenmiş konularda CBK ile düzenleme
yapılamayacağına ilişkin hükme aykırılık teşkil ettiğinden; konu bakımından
yetkisizlik sebebiyle Anayasa’nın 104. maddesine aykırıdır.
II) Anayasanın 123 ve 127. Maddelerine Aykırılık
153 sayılı CBK’nin 3. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin dördüncü
bölümünde yeralan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hizmet
birimlerinden biri olan Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün görev ve
yetkilerine iki yeni görev ve yetki eklenmektedir. Bunlardan ilkinde Genel
Müdürlüğe mahalli idarelerin altyapı sistemleri ile ilgili genel planlama,
programlama, fizibilite, projelendirme, işletme, finansman ihtiyacı ve yatırım
önceliklerine; teknik altyapı tesislerinin mekânsal strateji planları ile çevre
düzeni ve imar planlarına uygun olarak planlanmasına, projelendirilmesine ve
yapılmasına ilişkin usul ve esaslar ile bu konulardaki her türlü etüt, proje,
yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznine ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi
verilmektedir. İkincisinde ise Genel Müdürlüğe teknik altyapı tesisleri ve
altyapı birlikleri kurulması konusunda mahalli idareler arasında işbirliği ve
koordinasyonu sağlamak, rehberlikte bulunmak ve teknik altyapı tesislerine
ilişkin envanteri tutma görev ve yetkisi verilmektedir.
İptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 123. maddesinde ifade
edildiği üzere idarenin bütünlüğü içerisinde yer alan Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığının hizmet birimlerinden Yerel Yönetimler Genel
Müdürlüğünün görev ve yetkilerine ilişkindir.
Özü itibariyle söz konusu düzenleme, mahalli idarelerin teknik
altyapı tesisleri ve altyapı birlikleri kurulması konusunda mahalli idareler
arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, rehberlikte bulunmak ve teknik
altyapı tesislerine ilişkin envanteri tutma görev ve yetkisini Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğüne
vermektedir.
Söz konusu görev ve yetkiler esas itibarıyla yerel yönetimlerin
görev ve yetki alanına giren konulardandır.
Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında idarenin
bütünlüğü ilkesi tanımlanmış; kamu tüzel kişiliklerinin kuruluşu, görev ve
yetkileri kanun ile düzenlenir şeklindeki idarenin kanuniliği ilkesiyle kamu
tüzel kişiliklerinin görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla düzenlenmesi
öngörülmüştür. İdare, Anayasanın 123. maddesinin ikinci fıkrasında belirlendiği
şekilde merkezi yönetim ve yerel yönetim olmak üzere ayrı ayrı tanımlanmıştır.
Bu çerçevede de Anayasanın 127. maddesinin ikinci fıkrasında yerel yönetimlerin
kuruluş, görev ve yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenlenmesi öngörülmüştür. Ayrıca Anayasanın 127. maddesinin beşinci
fıkrasında da mahalli idareler ile merkezi yönetim arasındaki idari ilişki
biçimi olan vesayet yetkisinin niteliği belirlenmiştir. Buna göre, merkezi
idare, mahalli idareler üzerindeki vesayet yetkisini kanunilik ilkesine uygun
olarak yerine getirmek zorundadır. Yine Anayasanın 127. maddesinin altıncı
fıkrasında “Mahalli idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile,
kendi aralarında Cumhurbaşkanının izni ile birlik kurmaları, görevleri,
yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezi idare ile karşılıklı bağ ve
ilgileri kanunla düzenlenir.” Dolayısıyla mahalli idarelerin birlik kurmasına
yönelik işbirliği ve koordinasyon gibi düzenlemelerin de kanunilik ilkesine
uygun olması zorunludur.
Hal böyle iken idarenin kanuniliği ilkesine ve yerel
yönetimlerin kanuniliği ilkelerine aykırı olarak 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 3. maddesiyle 1 sayılı CBK’nin 100. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen ve iptali talep edilen (e) ve (f) bentleri ile Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’ne yukarıda
belirtilen görev ve yetkiler, esas itibariyle yerel yönetimlerin faaliyet alanıyla
ilgili olduğu gibi aynı zamanda özne olarak da yerel yönetimlerin sorumlu
olduğu konularla ilgilidir. Dolayısıyla, merkezi idareye verilen bu görev ve
yetkiler Anayasa’nın 127. maddesinin ikinci, beşinci ve altıncı fıkralarında
belirlendiği şekilde kanunilik ilkesine uygun olarak düzenlenmesi gereken görev
ve yetkilerdir.
Dolayısıyla, mahalli idareler açısından iptali talep edilen
fıkra, kanun ile düzenlenmesi gereken bir yetki türü olması nedeniyle
Anayasanın 123 ve 127. maddelerine aykırılık taşımaktadır.
III) Anayasa’nın 7. Maddesinde Belirlenen Yasama Yetkisinin
Devredilemezliği İlkesine Aykırılık
Yürütme organı (ya da idare), Anayasada öngörülmüş durumlar
dışında kanunların düzenlemediği bir alanda kendiliğinden kural koyamaz ya da
bir kanuna aykırı olarak bir kural koyamaz.
153 sayılı CBK’nin 3. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin dördüncü
bölümünde yer alan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hizmet
birimlerinden Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün görev ve yetkilerine yeni
görev ve yetkiler eklenmektedir.
Söz konusu düzenlemeler ile Anayasa’nın 127. maddesinde yasa ile
düzenlenmesi öngörülmüş bir alanda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleme
yapılmaktadır. Bu şekilde; yürütme, fonksiyon gaspı yapmak suretiyle, Anayasa
tarafından kanun koyucunun konu bakımından yetki alanına inhisar ettirilen bir
alanda düzenleme yapmıştır. Yürütme organı (ya da idare), Anayasada öngörülmüş
durumlar dışında kanunların düzenlemediği bir alanda kendiliğinden kural
koyamaz.
Dolayısıyla yerel yönetimlerle ilgili konular ve faaliyetler ile
birlik kuruluşuna yönelik görev ve yetkiler hususunda merkezi idareye verilen
görev ve yetkilerin kanunla düzenlenmesi yolundaki Anayasa kuralına aykırı bir
düzenleme yapılması ve yürütmeye Anayasa’ya aykırı bir yetki tanımlanması,
yasama yetkisinin devrine ilişkin sınırın aşıldığını ve yürütmenin yasamanın
yetki alanına müdahale ettiğini göstermektedir. Bu nedenle, söz konusu madde,
Anayasa’nın 7. maddesinde belirlenen yasama yetkisini devretme yasağına
aykırıdır, iptali gerekir.
IV) Anayasa’nın 8. Maddesine Aykırılık
Anayasa’nın 8. maddesine göre; “Yürütme yetkisi ve görevi,
Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve
yerine getirilir”. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yürütme yetkisi olarak,
Anayasa ve kanunlar çerçevesinde kullanılmalıdır. Oysa, 153 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğüne verilen görev ve
yetkiler verilmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere bir CBK ile kanunla
düzenlenmesi öngörülen bir alanda düzenleme yapılması suretiyle kanun koyucunun
alanına müdahale edilmesi, anayasal çerçeve dışında yetki kullanımını ortaya
koymaktadır. Bu itibarla 153 sayılı CBK’nin 3. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin
100. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e) ve (f) bentleri, Anayasa’nın 8.
maddesine de aykırıdır, iptali gerekir.
V) Anayasa’nın 2. Maddesine ve Başlangıç İlkelerine Aykırılık
Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk Devleti” olan Cumhuriyet, erkler ayrılığı ilkesinde
somutlaşır: “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;” (Başlangıç, prg.4). Bu çerçevede; Anayasa’nın
7., 8. ve 9. maddeleri de yasama, yürütme ve yargı yetkilerini ayrı ayrı
düzenler.
153 sayılı CBK’nin 3. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 100. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (e) ve (f) bentleri, yukarıda açıklanan nedenlerle,
“Anayasa ve kanunların üstünlüğü” ilkesini ihlal ettiğinden, Anayasa’nın 2.
maddesine ve Başlangıç prg. 4’e de aykırılık oluşturmaktadır.
Bu aykırılık durumu, “kaynağını Anayasa’dan almayan Devlet
yetkisi kullanma yasağı” (md.6) karşısında ve Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkesi (md.11) ile daha belirgin hale gelmektedir. Başta yasama,
yürütme ve yargı organlarının saygı göstermesi gelmek üzere, “Anayasanın
üstünlüğü ve bağlayıcılığı” hükmünün etkililiği, Anayasa Mahkemesi’nin bu
kuralın biricik bekçiliğini yapması ölçüsünde mümkündür. Her vesile ile bu
hükmü anlamlandırmak ve güncellemek, hukuk devleti (md.2) açısından
yaşamsaldır. Bu bakımdan, yürütme tekeline sahip olan makamın, yasama
yetkisinin devredilmezliği kuralına saygı göstermesi, “Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı” hükmünün sürekli gözetilmesi ölçüsünde mümkündür.
Dahası, Cumhurbaşkanı’nın, “Anayasanın uygulanmasını, Devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin” etme yükümlülüğü (md.104/2),
aykırılık durumunu, aşikâr olmanın ötesinde tehlikeli hale getirmektedir. Bu
nedenle, söz konusu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olarak bir yetki kullanımını
düzenlediğinden ve yukarıda belirtilen nedenlerle Anayasa’nın 6., 11. ve 104/2.
maddelerine de aykırılık teşkil etmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle 153 sayılı CBK’nin 3. maddesi ile
1 sayılı CBK’nin 100. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e) ve (f) bentleri,
Anayasanın Başlangıç ilkelerine, 2., 6., 7., 8., 11., 104/2, 104/17., 123. ve
127. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptali talep edilmektedir.
2) 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 4. maddesi ile 1
sayılı CBK’nin 105. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e) bendinin Anayasaya
Aykırılığı
153 sayılı CBK’nin 4. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin dördüncü
bölümünde yeralan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hizmet
birimlerinden biri olan Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün görev ve yetkilerine
yeni bir görev ve yetki eklenmektedir. Genel Müdürlüğe gecekondu, kıyı alanları
ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan
alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme,
yenileme ve dönüşüm uygulamalarına ilişkin her türlü altyapı, katlı ve köprülü
kavşak gibi yapıların projelerini yapmak veya yaptırmak yetkisi verilmektedir.
Söz konusu düzenlemelerin Anayasaya aykırılıkları aşağıda sırayla ele
alınacaktır.
I) Anayasa’nın 104. maddesine konu bakımından yetki yönünden
Aykırılık
i. Münhasıran Kanunla Düzenlenmesi Gereken Konularda
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Çıkarma Yasağına Aykırılık
Söz konusu düzenleme, konu bakımından yetki yönünden Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinin sınırlarını aşması nedeniyle Anayasa’nın 104. maddesine
aykırıdır. Cumhurbaşkanına tanına cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarma
yetkisinin sınırlarından birisi Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda Kararname ile düzenleme yapılamayacağıdır. Bu sınırın belirlenmesinde
Anayasanın 104/17. maddede geçen “münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konular” ibaresinin Anayasa’da “kanunla düzenlenir veya kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır” vb. ifadelerin bulunduğu maddelere bakarak
belirlenmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’da salt bir kanunla düzenleme
kaydının bulunmasının, ilgili konuyu cumhurbaşkanlığı kararnamesinin konu
bakımından yetki alanından çıkarmak açısından yeterli olduğunu ifade etmiştir:
“... Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda CBK
çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak Anayasa’da hangi konuların
münhasıran kanunla düzenleneceğine ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadında anayasa koyucunun
kanunla düzenlenmesini öngördüğü konuların bu kapsamda görülmesi gerektiği
kabul edilmektedir (AYM, E.2016/150, K.2017/179, 28/12/2017, § 57; E.2016/180,
K.2018/4, 18/1/2018, § 17; E.2017/51, K.2017/163, 29/11/2017, § 13; E.2016/139,
K.2016/188, 14/12/2016, § 9; E.2013/47, K.2013/72, 6/6/2013). Buna göre
Anayasa’da kanunla düzenleneceği belirtilen alanlarda Cumhurbaşkanı’nın CBK
çıkarma yetkisi bulunmamaktadır”. (AYM, E.S. :2018/125, K.S.:2020/4,
K.T.:22/1/2020, R.G. Tarih – Sayı: 13/5/2020 – 31126, §11). O halde Anayasa’nın
bir maddesinde bir konunun yasayla düzenlenmesi öngörülmüşse o konunun
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi, Anayasa’nın 7. ve 104/17.
maddelerine aykırılık oluşturacaktır.
İptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 123. maddesinde ifade
edildiği üzere idarenin bütünlüğü içerisinde yer alan Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığının hizmet birimlerinden Yapı İşleri Genel
Müdürlüğünün görev ve yetkilerine ilişkindir.
Özü itibariyle söz konusu düzenleme, gecekondu, kıyı alanları ve
tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan
alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme,
yenileme ve dönüşüm uygulamalarına ilişkin her türlü altyapı, katlı ve köprülü
kavşak gibi yapıların projelerini yapmak veya yaptırmak görev ve yetkisini
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğüne
vermektedir.
Söz konusu görev ve yetkiler esas itibarıyla yerel yönetimlerin görev
ve yetki alanına giren konulardandır.
Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında idarenin
bütünlüğü ilkesi tanımlanmış; kamu tüzel kişiliklerinin kuruluşu, görev ve
yetkileri kanun ile düzenlenir şeklindeki idarenin kanuniliği ilkesiyle kamu
tüzel kişiliklerinin görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla düzenlenmesi
öngörülmüştür. İdare, Anayasanın 123. maddesinin ikinci fıkrasında belirlendiği
şekilde merkezi yönetim ve yerel yönetim olmak üzere ayrı ayrı tanımlanmıştır.
Bu çerçevede de Anayasanın 127. maddesinin ikinci fıkrasında yerel yönetimlerin
kuruluş, görev ve yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenlenmesi öngörülmüştür. Ayrıca Anayasanın 127. maddesinin beşinci
fıkrasında da mahalli idareler ile merkezi yönetim arasındaki idari ilişki
biçimi olan vesayet yetkisinin niteliği belirlenmiştir. Buna göre, merkezi
idare, mahalli idareler üzerindeki vesayet yetkisini kanunilik ilkesine uygun
olarak yerine getirmek zorundadır.
Hal böyle iken idarenin kanuniliği ilkesine ve yerel
yönetimlerin kanuniliği ilkelerine aykırı olarak 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 4. maddesiyle 1 sayılı CBK’nin 105. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen ve iptali talep edilen (e) bendi ile Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü’ne yukarıda belirtilen görev
ve yetkiler, esas itibariyle yerel yönetimlerin faaliyet alanıyla ilgili olduğu
gibi aynı zamanda özne olarak da yerel yönetimlerin sorumlu olduğu konularla
ilgilidir. Dolayısıyla, bu görev ve yetkiler Anayasa’nın 127. maddesinin ikinci
ve beşinci fıkralarında belirlendiği şekilde kanunilik ilkesine uygun olarak
düzenlenmesi gereken görev ve yetkilerdir.
Dolayısıyla, mahalli idareler açısından iptali talep edilen
ibare, kanun ile düzenlenmesi gereken bir yetki türü olması nedeniyle
Anayasanın 123 ve 127. maddelerine aykırılık taşımaktadır.
Bu nedenle de Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrasında
CBK’lerin yetki sınırlarını aşmakta ve münhasıran kanun ile düzenlenmesi
öngörülen bir alanda düzenleme yaptığından Anayasanın 104/17. maddesine yetki
yönünden aykırılık taşımaktadır.
ii. Kanunda Açıkça Düzenlenen Konuda Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi Çıkarma Yasağına Aykırılık
Anayasanın 104/17. maddesinde, “Kanunda açıkça düzenlenen
konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz” kuralı bulunmaktadır. Bir
konu yasa ile açıkça düzenlenmişse, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamaz.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yasaların açıkça düzenlediği hususlarda bir
düzenleme yapılamamakta, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı
hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanmakta, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
hükümsüz hale gelmektedir. Bu hükümler, açıkça Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
yasa gücünde olmadığını, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaların
değiştirilemeyeceğini göstermektedir. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının herhangi bir tartışmaya açık olmayan belirgin hükümleri karşısında,
hangi konuda olursa olsun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bir yasayı
değiştirmek veya yürürlükten kaldırmak mümkün değildir.
Anayasanın 104. maddesi çerçevesinde kanunla düzenlenmesi
öngörülen konuların haricinde kanunla düzenlenmiş konularda da CBK ile
düzenleme yapılamaz.
153 sayılı CBK’nin 4. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 105. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (e) bendi yerel yönetimlerin temel faaliyet
alanlarından olan gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin
bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve
kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm
uygulamalarına ilişkin her türlü altyapı, katlı ve köprülü kavşak gibi
yapıların projelerini yapmak veya yaptırmak gibi bir dizi alan ile ilgilidir.
Altyapı sistemi genel anlamda bir yapı, kent ve ülke için gerekli olan yol, su,
elektrik, gaz, kanalizasyon, peyzaj, çevre ve ulaşım gibi donanımların tümünü
ifade eder. Aynı şekilde katlı ve köprülü kavşak da kentsel ulaşım hizmetleri
için kurulmuş fiziksel yapılardır. Dolayısıyla altyapı sistemleri ile katlı ve
köprülü kavşakların projelerinin yapılması doğrudan mahalli idareleri
ilgilendiren faaliyet alanlarıdır. İlgili Genel müdürlüğe verilen görev ve
yetki mahalli idarelere kanunlarla verilen yetki ve görevler olduğu da kuşku
götürmeyen bir gerçektir. Özellikle 5393 sayılı Belediyeler kanunu, 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 2560 sayılı İstanbul Su Ve Kanalizasyon İdaresi
Genel Müdürlüğü Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanun ile 3194 sayılı İmar Kanunu
kapsamında yukarıdaki görev ve yetkiler mahalli idarelerce yürütülmektedir. Şu
halde; çeşitli mer’i kanunlarca düzenlenen konulara da uygulanma iddiasında
olan ihtilaflı kural, kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarılması yasağını ihlal etmektedir. Aşağıda daha ayrıntılı
olarak ele alınmıştır.
Öncelikle 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14., 15., ve 68.
maddelerinde konu ile ilgili doğrudan düzenlemeler bulunmaktadır.
“Belediyenin görev ve sorumlulukları
Madde 14- Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla;
a) İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı;
coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı
atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin
ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat,
turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları (Bu
Kanunun 75. maddesinin son fıkrası, belediyeler, il özel idareleri, bağlı
kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay
denetimine tabi şirketler tarafından, orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları
ile Devlete ait her derecedeki okul binalarının yapım, bakım ve onarımı ile
tefrişinde uygulanmaz.); sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri
kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya
yaptırır. (Mülga son cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) (…) (Ek cümleler:
12/11/2012-6360/17 md.) Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in
üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır.
Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek
kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler.[8][9]
b) (…)[10] Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı
ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve
malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir
ve işletebilir; mabetlerin yapımı, bakımı, onarımını yapabilir; kültür ve
tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan
mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve
onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden
inşa edebilir; cemevlerinin yapım, bakım ve onarımını yapabilir. (Değişik
ikinci cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) Gerektiğinde, sporu teşvik etmek amacıyla
gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdî yardım
yapar ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler,
yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan
öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi
kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.[11][12]
(Ek fıkra: 12/11/2012-6360/17 md.; Değişik: 12/7/2013-6495/100
md.) Belediyelerin birinci fıkranın (b) bendi uyarınca, sporu teşvik etmek
amacıyla yapacakları nakdi yardım, bir önceki yıl genel bütçe vergi
gelirlerinden belediyeleri için tahakkuk eden miktarın; büyükşehir belediyeleri
için binde yedisini, diğer belediyeler için binde on ikisini geçemez.
(İptal fıkra: Anayasa Mahkemesinin 24/1/2007 tarihli ve E.
2005/95, K. 2007/5 sayılı Kararı ile. )
Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, belediyenin
malî durumu ve hizmetin ivediliği dikkate alınarak belirlenir.
Belediye hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun
yöntemlerle sunulur. Hizmet sunumunda engelli, yaşlı, düşkün ve dar
gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanır.[13]
Belediyenin görev, sorumluluk ve yetki alanı belediye
sınırlarını kapsar.
Belediye meclisinin kararı ile mücavir alanlara da belediye
hizmetleri götürülebilir.
4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümleri saklıdır.
(Ek fıkra: 1/7/2006-5538/29 md.) Sivil hava ulaşımına açık
havaalanları ile bu havaalanları bünyesinde yer alan tüm tesisler bu Kanunun
kapsamı dışındadır.”
Belediyenin yetkileri ve imtiyazları
Madde 15- Belediyenin yetkileri ve imtiyazları şunlardır:
a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak.
b) Kanunların belediyeye verdiği yetki çerçevesinde yönetmelik
çıkarmak, belediye yasakları koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen
cezaları vermek.
c) Gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri ile ilgili olarak
kanunlarda belirtilen izin veya ruhsatı vermek.
d) Özel kanunları gereğince belediyeye ait vergi, resim, harç,
katkı ve katılma paylarının tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak; vergi, resim ve
harç dışındaki özel hukuk hükümlerine göre tahsili gereken doğal gaz, su, atık
su ve hizmet karşılığı alacakların tahsilini yapmak veya yaptırmak.
e) Müktesep haklar saklı kalmak üzere; içme, kullanma ve
endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak;
bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek;
kaynak sularını işletmek veya işlettirmek.
f) Toplu taşıma yapmak; bu amaçla otobüs, deniz ve su ulaşım
araçları, tünel, raylı sistem dâhil her türlü toplu taşıma sistemlerini kurmak,
kurdurmak, işletmek ve işlettirmek.
g) Katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması, geri
kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri
yapmak ve yaptırmak.
h) Mahallî müşterek nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesi
amacıyla, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde taşınmaz almak,
kamulaştırmak, satmak, kiralamak veya kiraya vermek, trampa etmek, tahsis
etmek, bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesis etmek.
i) Borç almak, bağış kabul etmek.
j) Toptancı ve perakendeci hâlleri, otobüs terminali, fuar
alanı, mezbaha, ilgili mevzuata göre yat limanı ve iskele kurmak, kurdurmak,
işletmek, işlettirmek veya bu yerlerin gerçek ve tüzel kişilerce açılmasına
izin vermek.
k) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan dava konusu
uyuşmazlıkların anlaşmayla tasfiyesine karar vermek.
l) Gayrisıhhî müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence
yerlerini ruhsatlandırmak ve denetlemek.
m) Beldede ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi ve kayıt altına
alınması amacıyla izinsiz satış yapan seyyar satıcıları faaliyetten men etmek,
izinsiz satış yapan seyyar satıcıların faaliyetten men edilmesi sonucu, cezası
ödenmeyerek iki gün içinde geri alınmayan gıda maddelerini gıda bankalarına,
cezası ödenmeyerek otuz gün içinde geri alınmayan gıda dışı malları yoksullara
vermek.
n) Reklam panoları ve tanıtıcı tabelalar konusunda standartlar
getirmek.
o) Gayrisıhhî işyerlerini, eğlence yerlerini, halk sağlığına ve
çevreye etkisi olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak;
hafriyat toprağı ve moloz döküm alanlarını; sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG)
depolama sahalarını; inşaat malzemeleri, odun, kömür ve hurda depolama alanları
ve satış yerlerini belirlemek; bu alan ve yerler ile taşımalarda çevre
kirliliği oluşmaması için gereken tedbirleri almak.
p) Kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü
servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve
tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu,
yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit
etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere
verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.
r) (Ek: 12/11/2012-6360/18 md.) Belediye mücavir alan sınırları
içerisinde 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu,
26/9/2011 tarihli ve 655 sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve ilgili
diğer mevzuata göre kuruluş izni verilen alanda tesis edilecek elektronik
haberleşme istasyonlarına kent ve yapı estetiği ile elektronik haberleşme
hizmetinin gerekleri dikkate alınarak ücret karşılığında yer seçim belgesi
vermek,
s) (Ek: 4/4/2015-6645/84 md.) Belediye sınırları içerisinde,
yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni hangi idare tarafından verilmiş olursa
olsun, hizmete sunulacak olan asansörlerin tescilini yapmak, ilgili teknik
mevzuat çerçevesinde yıllık periyodik kontrollerini yapmak ya da
yetkilendirilmiş muayene kuruluşları aracılığıyla yaptırmak, gerekli hâllerde
asansörleri hizmet dışı bırakmak.
ş) (Ek:24/12/2020-7261/33 md.) Bisiklet yollarının ve
şeritlerinin, bisiklet ve elektrikli skuter park ve şarj istasyonlarının, yaya
yollarının ve gürültü bariyerlerinin planlanması, projelendirilmesi, yapımı,
bakımı ve onarımıyla ilgili işleri yürütmek.
(Ek fıkra: 4/4/2015-6645/84 md.) (s) bendi uyarınca
asansörlerin yıllık periyodik kontrolünü yapacak belediyeler ile
yetkilendirilmiş muayene kuruluşlarının sahip olması gereken şartlar, yıllık
periyodik kontrol esasları ile yıllık periyodik kontrol ücretleri Türkiye
Belediyeler Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Türk
Standardları Enstitüsü temsilcilerinin de yer alacağı bir komisyon tarafından
belirlenir. Konuya ilişkin düzenlemeler, komisyon kararları doğrultusunda
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılır.
(Ek fıkra: 12/11/2012-6360/18 md.) (r) bendine göre verilecek
yer seçim belgesi karşılığında alınacak ücret Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığınca belirlenir. Ücreti yatırılmasına rağmen yirmi gün
içerisinde verilmeyen yer seçim belgesi verilmiş sayılır. Büyükşehir sınırları
içerisinde yer seçim belgesi vermeye ve ücretini almaya büyükşehir belediyeleri
yetkilidir.
(l) bendinde belirtilen gayrisıhhî müesseselerden birinci sınıf
olanların ruhsatlandırılması ve denetlenmesi, büyükşehir ve il merkez
belediyeleri dışındaki yerlerde il özel idaresi tarafından yapılır.
Belediye, (e), (f) ve (g) bentlerinde belirtilen hizmetleri
Danıştayın görüşü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kararıyla süresi
kırkdokuz yılı geçmemek üzere imtiyaz yoluyla devredebilir; toplu taşıma
hizmetlerini imtiyaz veya tekel oluşturmayacak şekilde ruhsat vermek suretiyle
yerine getirebileceği gibi toplu taşıma hatlarını kiraya verme veya 67. maddedeki
esaslara göre hizmet satın alma yoluyla yerine getirebilir.[14]
İl sınırları içinde büyükşehir belediyeleri, belediye ve mücavir
alan sınırları içinde il belediyeleri ile nüfusu 10.000'i geçen belediyeler,
meclis kararıyla; turizm, sağlık, sanayi ve ticaret yatırımlarının ve eğitim
kurumlarının su, termal su, kanalizasyon, doğal gaz, yol ve aydınlatma gibi alt
yapı çalışmalarını faiz almaksızın on yıla kadar geri ödemeli veya ücretsiz
olarak yapabilir veya yaptırabilir, bunun karşılığında yapılan tesislere ortak
olabilir; sağlık, eğitim, sosyal hizmet ve turizmi geliştirecek projelere Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının onayı ile ücretsiz veya düşük bir bedelle amacı
dışında kullanılmamak kaydıyla taşınmaz tahsis edebilir. (Ek cümle:
12/11/2012-6360/18 md.) Belediye ve bağlı idareler, meclis kararıyla mabetlere,
eğitim kurumlarına, yurtlara, okul pansiyonlarına, hastanelere ve cemevlerine
indirimli bedelle ya da ücretsiz olarak içme ve kullanma suyu
verebilirler.(13)[15][16]
Belediye, belde sakinlerinin belediye hizmetleriyle ilgili görüş
ve düşüncelerini tespit etmek amacıyla kamuoyu yoklaması ve araştırması
yapabilir.
Belediye mallarına karşı suç işleyenler Devlet malına karşı suç
işlemiş sayılır. 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi hükümleri belediye
taşınmazları hakkında da uygulanır.
Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği
gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile
belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.
(Ek fıkra: 10/9/2014-6552/121 md.) İcra dairesince haciz kararı
alınmadan önce belediyeden borca yeter miktarda haczedilebilecek mal
gösterilmesi istenir (…)[17]. On gün içinde yeterli mal beyan edilmemesi
durumunda yapılacak haciz işlemi, alacak miktarını aşacak (…)(15)şekilde
yapılamaz.(15)
(Ek fıkra:22/12/2021-7349/10 md.) Belediyeler, kendisinden izin
veya ruhsat almak ya da hat kiralamak suretiyle çalışan ve toplu taşıma hizmeti
yürüten gerçek ve tüzel kişilere; nüfus, hattın uzunluğu ve hattı kullanan
sayısı kriterlerini esas alarak tespit edeceği hatlardaki toplu taşıma
hizmetlerinden ücretsiz veya indirimli olarak yararlananlara ilişkin gelir
desteği ödemesi yapabilir.”
“Meclisin görev ve yetkileri
Madde 18- Belediye meclisinin görev ve yetkileri şunlardır:
a) Stratejik plân ile yatırım ve çalışma programlarını, belediye
faaliyetlerinin ve per-sonelinin performans ölçütlerini görüşmek ve kabul
etmek.
b) Bütçe ve kesinhesabı kabul etmek, bütçede kurumsal kodlama
yapılan birimler ile fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyleri arasında
aktarma yapmak.
c) Belediyenin imar plânlarını görüşmek ve onaylamak, büyükşehir
ve il belediyele-rinde il çevre düzeni plânını kabul etmek. (Ek cümle:
1/7/2006-5538/29 md.) Belediye sınır-ları il sınırı olan Büyükşehir
Belediyelerinde il çevre düzeni planı ilgili Büyükşehir Belediye-leri
tarafından yapılır veya yaptırılır ve doğrudan Belediye Meclisi tarafından
onaylanır.
d) Borçlanmaya karar vermek.
e) Taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis
şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç
duyulmaması hâlinde tahsisin kaldırılma-sına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve
süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınır-lı aynî hak tesisine
karar vermek.
f) Kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma payı konusu
yapılmayan ve ilgililerin isteği-ne bağlı hizmetler için uygulanacak ücret
tarifesini belirlemek.
g) Şartlı bağışları kabul etmek.
h) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı beşbin
YTL'den fazla dava konusu olan belediye uyuşmazlıklarını sulh ile tasfiyeye,
kabul ve feragate karar vermek.
i) Bütçe içi işletme ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi
ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve
gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulma-sına karar vermek.
j) Belediye adına imtiyaz verilmesine ve belediye yatırımlarının
yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına; belediyeye ait şirket,
işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine ka-rar vermek.
k) Meclis başkanlık divanını ve encümen üyeleri ile ihtisas
komisyonları üyelerini seç-mek.
l) Norm kadro çerçevesinde belediyenin ve bağlı kuruluşlarının
kadrolarının ihdas, iptal ve değiştirilmesine karar vermek.
m) Belediye tarafından çıkarılacak yönetmelikleri kabul etmek.
n) Meydan, cadde, sokak, park, tesis ve benzerlerine ad vermek;
mahalle kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi, adlarıyla sınırlarının
tespiti ve değiştirilmesine karar vermek; bel-deyi tanıtıcı amblem, flama ve
benzerlerini kabul etmek.
o) Diğer mahallî idarelerle birlik kurulmasına, kurulmuş
birliklere katılmaya veya ay-rılmaya karar vermek.
p) Yurt içindeki ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının izniyle
yurt dışındaki belediyeler ve mahallî idare birlikleriyle karşılıklı iş birliği
yapılmasına; kardeş kent ilişkileri kurulmasına; ekonomik ve sosyal ilişkileri
geliştirmek amacıyla kültür, sanat ve spor gibi alanlarda faaliyet ve projeler
gerçekleştirilmesine; bu çerçevede arsa, bina ve benzeri tesisleri yapma,
yaptırma, kiralama veya tahsis etmeye karar vermek.[19]
r) Fahrî hemşehrilik payesi ve beratı vermek.
s) Belediye başkanıyla encümen arasındaki anlaşmazlıkları karara
bağlamak.
t) Mücavir alanlara belediye hizmetlerinin götürülmesine karar
vermek.
u) İmar plânlarına uygun şekilde hazırlanmış belediye imar
programlarını görüşerek kabul etmek.”
“Borçlanma
Madde 68- Belediye, görev ve hizmetlerinin gerektirdiği
giderleri karşılamak amacıyla aşağıda belirtilen usûl ve esaslara göre
borçlanma yapabilir ve tahvil ihraç edebilir:
a) Dış borçlanma, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde sadece
belediyenin yatırım programında yer alan projelerinin finansmanı amacıyla
yapılabilir.
b) İller Bankasından yatırım kredisi ve nakit kredi kullanan
belediye, ödeme plânını bu bankaya sunmak zorundadır. İller Bankası hazırlanan
geri ödeme plânını yeterli görmediği be-lediyenin kredi isteklerini reddeder.
c) Tahvil ihracı, yatırım programında yer alan projelerin
finansmanı için ilgili mevzuat hükümleri uyarınca yapılır.
d) Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde
ellisinden fazlasına sa-hip oldukları şirketlerin, faiz dâhil iç ve dış borç
stok tutarı, en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının 213 sayılı Vergi
Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artı-rılan miktarını
aşamaz. Bu miktar büyükşehir belediyeleri için bir buçuk kat olarak uygulanır.
e) Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde
ellisinden fazlasına sa-hip oldukları şirketler, en son kesinleşmiş bütçe
gelirlerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden
değerleme oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam yüzde onu-nu
geçmeyen iç borçlanmayı belediye meclisinin kararı; yüzde onunu geçen iç
borçlanma için ise meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikli-ği Bakanlığının onayı ile yapabilir.[34][35]
f) Belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddî kaynak
gerektiren alt yapı yatı-rımlarında Cumhurbaşkanınca kabul edilen projeleri
için yapılacak borçlanmalar (d) ben-dindeki miktarın hesaplanmasında dikkate
alınmaz. Dış kaynak gerektiren projelerde Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü
alınır.[36][37]
g) (Ek:30/3/2023-7446/7 md.) Belediyeler ve bağlı kuruluşları
ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları şirketler
tarafından Avrupa Birliği ile katılım öncesi mali işbirliği çerçevesinde
desteklenen projelerin finansmanı için yapılan borçlanmalar, çok taraflı
yatırım ve kalkınma bankaları ile yabancı devlet kuruluşlarından doğrudan veya
İller Bankası Anonim Şirketi aracılığıyla yapılan borçlanmalar ve Su
Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP) kapsamında yürütülecek işler için İller
Bankası Anonim Şirketinden yapılan borçlanmalar (d) bendindeki miktarın hesaplanmasında
dikkate alınmaz.
Yukarıda belirtilen usûl ve esaslara aykırı olarak borçlanan
belediye yetkilileri hakkın-da, fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmeyen
durumlarda 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun görevi kötüye kullanmaya ilişkin
hükümleri uygulanır.
Belediye, varlık ve yükümlülüklerinin ayrıntılı bir şekilde yer
aldığı malî tablolarını üçer aylık dönemler hâlinde Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe
Başkanlığına gönderir.”
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı[41]
Madde 73- (Değişik: 17/6/2010-5998/1 md.)
Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi
alanları, ticaret alanları, tek-noloji parkları, kamu hizmeti alanları,
rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen
kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel
dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel
dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve
gelişim alanı olarak ilan edilebil-mesi için yukarıda sayılan hususlardan
birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın be-lediye veya mücavir alan
sınırları içerisinde bulunması şarttır. Ancak, kamunun mülkiyetinde veya
kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan
edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve
Cumhurbaşkanınca bu yönde karar alınması şarttır.(36)[42]
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek
alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması,
yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok
500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususlarının takdiri
münhasıran belediye meclisinin yetkisindedir. Toplamı 5 hektardan az ol-mamak
kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir dönüşüm alanı
olarak belirlenebi-lir.
Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel
dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yetkilidir.
Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe belediyeleri kendi
sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.
Büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve
gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina
inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya
büyükşehir belediyeleri yetkilidir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların
boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Kentsel
dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bu-lunan gayrimenkul sahipleri ve
belediye tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve
karara bağlanır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve
sağlık alanları hariç ka-muya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden
belediyelere devredilir. (Ek cüm-le:4/7/2019-7181/20 md.) Devredilen bu
gayrimenkuller için Cumhurbaşkanınca kentsel dönü-şüm ve gelişim alanı
kararının alındığı tarihten itibaren ecrimisil tahakkuk ettirilmez, tahakkuk
ettirilen ecrimisiller terkin edilir, tahsil edilenler ise iade edilir. Kentsel
dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit
yapılarda ilgili vergi, resim ve harçların dörtte biri alınır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul
sahipleri ve 24/2/1984 ta-rihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlem-ler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanuna istina-den, hak sahibi olmuş
kimselerle anlaşmaları halinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanın-da
hakları verilir. (Ek cümle: 10/9/2014-6552/122 md.) Anlaşma sonucu belediye
mülkiyetine geçen gayrimenkuller haczedilemez. 2981 sayılı Kanun kapsamına
girmeyen gecekondu sahip-lerine enkaz ve ağaç bedelleri verilir veya belediye
imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya
konut satışı yapılabilir. Bu kapsamda bulunanlara Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle konut satışı da yapılabilir. Enkaz
ve ağaç bedelleri arsa veya konut bedellerinden mahsup edilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde
belediyelere ait gayrimenkuller ile belediyelerin anlaşma sağladığı veya
kamulaştırdıkları gayrimenkuller üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler
tarafından yapılır veya yaptırılır. Belediye ile anlaşma yapmayan veya
be-lediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje
alanında ken-dilerine 3194 sayılı Kanunun 18. maddesine göre ayrı ada ve
parselde imar hakkı verilme-miş olanlar kamulaştırmasız el atma davası
açabilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yapılacak alt yapı
ve rekreasyon harca-maları, proje ortak gideri sayılır. Belediyelere ait
inşaatların proje ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanır.
Kendilerine ayrı ada veya parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile
kamulaştırma dışı kalan gayrimenkul sahipleri, sahip oldukları inşaatın toplam
metrekaresi ora-nında proje ortak giderlerine katılmak zorundadır. Proje ortak
gideri ödenmeden inşaat ruhsatı, yapılan binalara yapı kullanma izni verilemez;
su, doğalgaz ve elektrik bağlanamaz.
Dönüşüm alanı sınırı kesinleştiği tarihte, bu sınırlar içindeki
gayrimenkullerin tapu kü-tüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere tapu sicil
müdürlüğüne, paftasında gösterilmek üzere kadastro müdürlüğüne bildirilir. Söz
konusu gayrimenkullerin kaydında meydana gelen değişiklikler belediyeye
bildirilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde; ifraz,
tevhit, sınırlı ayni hak tesi-si ve terkini, cins değişikliği ve yapı ruhsatı
verilmesine ilişkin işlemler belediyenin izni ile yapı-lır. (İptal ikinci,
üçüncü, dördüncü cümleler: Anayasa Mahkemesinin 18/10/2012 tarihli ve E.:
2010/82, K.:2012/159 sayılı Kararı ile) (…)[43]
Belediye, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini gerçekleştirmek
amacıyla; imar uy-gulaması yapmaya, imar uygulaması yapılan alanlardaki
taşınmazların değerlerini tespit etmeye ve bu değer üzerinden hak sahiplerine
dağıtım yapmaya veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapmaya
yetkilidir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulanması sırasında,
tapu kayıtlarında mül-kiyet hanesi açık olan veya ayni hakları davalı olan
taşınmazlar doğrudan kamulaştırılarak be-delleri mahkemece tayin edilen bankaya
belli olacak hak sahipleri adına bloke edilir. Belediye kentsel dönüşüm ve
gelişim projelerinin uygulama alanında bulunan taşınmazların kamulaştı-rılması
sırasında veraset ilamı çıkarmaya veya tapudaki kayıt malikine göre işlem
yapmaya yet-kilidir.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/17 md.) Büyükşehirlerde büyükşehir
belediye meclisinin, il ve ilçelerde belediye meclislerinin salt çoğunluk ile
alacağı karar ile masrafların tamamı veya bir kısmı belediye bütçesinden
karşılanmak kaydıyla kentin uygun görülen alanlarında bina cephelerinde
değişiklik ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları
yapılabilir. Cephe değişikliği yapılacak binalarda telif hakkı sahibi proje
müelliflerine talep etmeleri hâlin-de, değiştirilecek cephe veya cephelerin
beher metrekaresi için bir günlük net asgari ücret tuta-rını geçmemek üzere
telif hakkı ödenir. Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi hâlinde,
büyükşehir belediyesi içindeki ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde bu
fıkrada belirti-len iş ve işlemleri yapabilir.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/17 md.) Bina cephelerinde değişiklik
ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları için yapılması
gereken iş, işlem ve yetkilendirmeler, kat maliklerinin arsa payı çoğunluğu ile
verecekleri karara göre yapılır.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/17 md.) Büyükşehir belediyelerince,
kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen alanlar ile 5366 sayılı Kanuna
göre yenileme alanı ilan edilen alanlarda veya bu Kanunun 75. maddesine göre
kamu kurum ve kuruluşları ile protokol yapmaları hâlinde, büyükşehir belediye
meclisi kararı ile, yıkılan ibadethane ve yurtların yerine veya ihti-yaç
duyulan yerlerde ibadethane ve yurt inşa edilebilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamındaki işler, kamu
idareleriyle 75. mad-de çerçevesinde ortak hizmet projeleri aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
Bu Kanunun konusu ile ilgili hususlarda Başbakanlık Toplu Konut
İdaresine 2985 sayı-lı Kanun ve diğer kanunlarla verilen yetkiler saklıdır.”
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 ve 8. maddelerinde
de alt-yapı sistemleri ile teknik altyapı tesislerine yönelik düzenlemeler
bulunmaktadır.
“Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve
sorumlulukları[2][3]
Madde 7- Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları
şunlardır:
a) İlçe (…)[4] belediyelerinin görüşlerini alarak büyükşehir
belediyesinin stratejik plânı-nı, yıllık hedeflerini, yatırım programlarını ve
bunlara uygun olarak bütçesini hazırlamak.
b) Çevre düzeni plânına uygun olmak kaydıyla, büyükşehir
belediye (…)(4) sınırları içinde 1/5.000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte
nazım imar plânını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak; büyükşehir
içindeki belediyelerin nazım plâna uygun olarak hazırlaya-cakları uygulama imar
plânlarını, bu plânlarda yapılacak değişiklikleri, parselasyon plânlarını ve
imar ıslah plânlarını aynen veya değiştirerek onaylamak ve uygulanmasını
denetlemek; nazım imar plânının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl
içinde uygulama imar plânlarını ve parse-lasyon plânlarını yapmayan ilçe (…)(3)
belediyelerinin uygulama imar plânlarını ve parselasyon plânlarını yapmak veya
yaptırmak.(4)
c) Kanunlarla büyükşehir belediyesine verilmiş görev ve
hizmetlerin gerektirdiği pro-je, yapım, bakım ve onarım işleriyle ilgili her
ölçekteki imar plânlarını, parselasyon plânları-nı ve her türlü imar uygulamasını
yapmak ve ruhsatlandırmak, 20.7.1966 tarihli ve 775 sayı-lı Gecekondu Kanununda
belediyelere verilen yetkileri kullanmak.
d) Büyükşehir belediyesi tarafından yapılan veya işletilen
alanlardaki işyerlerine bü-yükşehir belediyesinin sorumluluğunda bulunan
alanlarda işletilecek yerlere ruhsat vermek ve denetlemek.
e) Belediye Kanununun 69 ve 73. maddelerindeki yetkileri
kullanmak.[5]
f) Büyükşehir ulaşım ana plânını yapmak veya yaptırmak ve
uygulamak; ulaşım ve top-lu taşıma hizmetlerini plânlamak ve koordinasyonu
sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve
toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarife-lerini, zaman
ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak,
mey-dan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve
işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği
trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.
g) (Değişik: 12/11/2012-6360/7 md.) Büyükşehir belediyesinin yetki
alanındaki mahal-leleri ilçe merkezine bağlayan yollar, meydan, bulvar, cadde
ve ana yolları yapmak, yaptırmak, bakım ve onarımı ile bu yolların temizliği ve
karla mücadele çalışmalarını yürütmek; kentsel tasarım projelerine uygun olarak
bu yerlere cephesi bulunan yapılara ilişkin yükümlülükler koymak; ilân ve
reklam asılacak yerleri ve bunların şekil ve ebadını belirlemek; meydan,
bulvar, cadde, yol ve sokak ad ve numaraları ile bunlar üzerindeki binalara
numara verilmesi işlerini gerçekleştirmek.
h) Coğrafî ve kent bilgi sistemlerini kurmak.
i) Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım
alanlarının ve su havza-larının korunmasını sağlamak; ağaçlandırma yapmak;
gayrisıhhî işyerlerini, eğlence yerlerini, halk sağlığına ve çevreye etkisi
olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak; inşaat malzemeleri,
hurda depolama alanları ve satış yerlerini, hafriyat toprağı, moloz, kum ve
çakıl depolama alanlarını, odun ve kömür satış ve depolama sahalarını
belirlemek, bunların taşınma-sında çevre kirliliğine meydan vermeyecek
tedbirler almak; büyükşehir katı atık yönetim plânı-nı yapmak, yaptırmak; katı
atıkların kaynakta toplanması ve aktarma istasyonuna kadar taşın-ması hariç
katı atıkların ve hafriyatın yeniden değerlendirilmesi, depolanması ve bertaraf
edil-mesine ilişkin hizmetleri yerine getirmek, bu amaçla tesisler kurmak,
kurdurmak, işletmek veya işlettirmek; sanayi ve tıbbî atıklara ilişkin
hizmetleri yürütmek, bunun için gerekli tesisleri kur-mak, kurdurmak, işletmek
veya işlettirmek; deniz araçlarının atıklarını toplamak, toplatmak, arıtmak ve
bununla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmak.[6]
j) Gıda ile ilgili olanlar dâhil birinci sınıf gayrisıhhî
müesseseleri ruhsatlandırmak ve de-netlemek, yiyecek ve içecek maddelerinin tahlillerini
yapmak üzere laboratuvarlar kurmak ve işletmek.
k) Büyükşehir belediyesinin yetkili olduğu veya işlettiği
alanlarda zabıta hizmetlerini yerine getirmek.
l) Yolcu ve yük terminalleri, kapalı ve açık otoparklar yapmak,
yaptırmak, işletmek, iş-lettirmek veya ruhsat vermek.
m) Büyükşehirin bütünlüğüne hizmet eden sosyal donatılar, bölge
parkları, hayvanat bahçeleri, hayvan barınakları, kütüphane, müze, spor,
dinlence, eğlence ve benzeri yerleri yap-mak, yaptırmak, işletmek veya
işlettirmek; gerektiğinde amatör spor kulüplerine nakdî yardım yapmak, malzeme
vermek ve gerekli desteği sağlamak, amatör takımlar arasında spor müsaba-kaları
düzenlemek, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya
derece alan sporculara, teknik yönetici, antrenör ve öğrencilere belediye
meclis kararıyla ödül vermek.[7]
n) Gerektiğinde mabetler ile sağlık, eğitim ve kültür hizmetleri
için bina ve tesisler yapmak, kamu kurum ve kuruluşlarına ait bu hizmetlerle
ilgili bina ve tesislerin her türlü bakı-mını, onarımını yapmak ve gerekli
malzeme desteğini sağlamak.[8]
o) Kültür ve tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi
bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlamak, bu
amaçla bakım ve onarımını yapmak, ko-runması mümkün olmayanları aslına uygun
olarak yeniden inşa etmek.
p) Büyükşehir içindeki toplu taşıma hizmetlerini yürütmek ve bu
amaçla gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek,
büyükşehir sınırları içindeki kara ve denizde taksi ve servis araçları dahil
toplu taşıma araçlarına ruhsat vermek. (Ek cümle: 16/5/2018-7144/14 md.)
Büyükşehir içindeki toplu taşıma hatlarıyla ilgili olarak; şehir merkezine olan
uzaklık, nüfus ve hattı kullanan sayısı kriterleri esas alınarak tespit
edilecek hatlarla ilgili toplu taşıma hizmetlerinin işlettirilmesine karar
vermek.
r) Su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli
baraj ve diğer tesisle-ri kurmak, kurdurmak ve işletmek; derelerin ıslahını
yapmak; kaynak suyu veya arıtma so-nunda üretilen suları pazarlamak.
s) Mezarlık alanlarını tespit etmek, mezarlıklar tesis etmek,
işletmek, işlettirmek, defin ile ilgili hizmetleri yürütmek.
t) Her çeşit toptancı hallerini ve mezbahaları yapmak,
yaptırmak, işletmek veya işlettir-mek, imar plânında gösterilen yerlerde
yapılacak olan özel hal ve mezbahaları ruhsatlandırmak ve denetlemek.
u) İl düzeyinde yapılan plânlara uygun olarak, doğal afetlerle
ilgili plânlamaları ve diğer hazırlıkları büyükşehir ölçeğinde yapmak;
gerektiğinde diğer afet bölgelerine araç, gereç ve malzeme desteği vermek;
itfaiye ve acil yardım hizmetlerini yürütmek; patlayıcı ve yanıcı madde üretim
ve depolama yerlerini tespit etmek, konut, işyeri, eğlence yeri, fabrika ve
sanayi kuruluşları ile kamu kuruluşlarını yangına ve diğer afetlere karşı alınacak
önlemler yönünden denetlemek, bu konuda mevzuatın gerektirdiği izin ve
ruhsatları vermek.
v) Sağlık merkezleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile
yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik her
türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliş-tirmek ve bu amaçla sosyal
tesisler kurmak, meslek ve beceri kazandırma kursları açmak, işlet-mek veya
işlettirmek, bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, yüksek okullar, meslek
liseleri, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak.
y) Merkezî ısıtma sistemleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya
işlettirmek.
z) (Değişik: 12/11/2012-6360/7 md.) Afet riski taşıyan veya can
ve mal güvenliği açı-sından tehlike oluşturan binaları tahliye etme ve yıkım
konusunda ilçe belediyelerinin talepleri hâlinde her türlü desteği sağlamak.
aa) (Ek:24/12/2020-7261/29 md.) Bisiklet yollarının ve
şeritlerinin, bisiklet ve elektrikli skuter park ve şarj istasyonlarının, yaya
yollarının ve gürültü bariyerlerinin planlanması, proje-lendirilmesi, yapımı,
bakımı ve onarımıyla ilgili işleri yürütmek.
bb) (Ek: 16/11/2022-7421/14 md.) Gerektiğinde cemevleri için
bina ve tesisler yap-mak, bu bina ve tesislerin her türlü bakımını, onarımını
yapmak ve gerekli malzeme desteğini sağlamak.
Büyükşehir belediyeleri birinci fıkranın (c) bendinde belirtilen
yetkilerini, imar plân-larına uygun olarak kullanmak ve ilgili belediyeye
bildirmek zorundadır. (Değişik ikinci cümle: 12/11/2012-6360/7 md.) Büyükşehir
belediyeleri birinci fıkranın (l), (s), (t) bentlerin-deki görevleri ile
temizlik hizmetleri ve adres ve numaralandırmaya ilişkin görevlerini belediye
meclisi kararı ile ilçe belediyelerine devredebilir, birlikte yapabilirler. (Ek
üç cümle: 16/5/2018-7144/14 md.) Büyükşehir belediyeleri, birinci fıkranın (p)
bendinin ikinci cümlesin-de yer alan kriterler esas alınarak büyükşehir
belediye meclisi kararıyla belirlenen yerlerdeki toplu taşıma hatlarının
işletmesinin o bölgede kurulu taşıma birlik veya kooperatiflerinden te-min
edilmesine karar verebilir. Bu durumda ihaleye katılacaklarda ve kullanılacak
taşıma araç-larında aranacak şartlar belediyelerce belirlenir. (Değişik
cümle:22/12/2021-7349/9 md.) Büyükşehir belediyeleri, kendisinden izin veya
ruhsat almak ya da hat kiralamak suretiyle çalışan ve toplu taşıma hizmeti
yürüten gerçek ve tüzel kişilere; nüfus, hattın uzunluğu ve hattı kullanan
sayısı kriterlerini esas alarak tespit edeceği hatlardaki toplu taşıma
hizmetlerinden ücretsiz veya indirimli olarak yararlananlara ilişkin gelir
desteği ödemesi yapabilir.
İlçe (…)[9] belediyelerinin görev ve yetkileri şunlardır:(9)
a) Kanunlarla münhasıran büyükşehir belediyesine verilen
görevler ile birinci fıkrada sayılanlar dışında kalan görevleri yapmak ve
yetkileri kullanmak.
b) Büyükşehir katı atık yönetim plânına uygun olarak, katı
atıkları toplamak ve aktarma istasyonuna taşımak.
c) Sıhhî işyerlerini, 2. ve 3. sınıf gayrisıhhî müesseseleri,
umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini ruhsatlandırmak ve denetlemek.
d) Birinci fıkrada belirtilen hizmetlerden; 775 sayılı Gecekondu
Kanununda belediyele-re verilen yetkileri kullanmak, (…)[10] spor, dinlenme ve
eğlence yerleri ile parkları yapmak; yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve
çocuklara yönelik sosyal ve kültürel hizmetler sunmak; mesleki eğitim ve beceri
kursları açmak; mabetler ile sağlık, eğitim, kültür tesis ve binalarının yapım,
bakım ve onarımı ile kültür ve tabiat varlıkları ve tarihî dokuyu korumak; kent
tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin geliştirilmesine
ilişkin hizmetler yapmak; bölge otoparkı, kapalı ve açık otoparklar yapmak,
yaptırmak, işletmek, işlettirmek veya ruhsat vermek.(10)[11][12][13]
e) Defin ile ilgili hizmetleri yürütmek.
f) (Ek: 12/11/2012-6360/7 md.) Afet riski taşıyan veya can ve
mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları tahliye etmek ve yıkmak.
g) (Ek: 16/11/2022-7421/14 md.) Cemevlerinin yapım, bakım ve
onarımını yapmak.
(Değişik son fıkra: 1/7/2006-5538/23 md.) 4562 sayılı Organize
Sanayi Bölgeleri Ka-nunuyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığına ve organize sanayi
bölgelerine tanınan yetki ve sorum-luluklar ile sivil hava ulaşımına açık
havaalanları ve bu havaalanları bünyesinde yer alan tüm tesisler bu Kanunun
kapsamı dışındadır.
(Ek fıkra: 12/11/2012-6360/7 md.) Büyükşehir ve ilçe
belediyeleri tarım ve hayvancı-lığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve
hizmette bulunabilirler.
Alt yapı hizmetleri[14]
Madde 8- Büyükşehir içindeki alt yapı hizmetlerinin koordinasyon
içinde yürütülme-si amacıyla büyükşehir belediye başkanı ya da görevlendirdiği
kişinin başkanlığında, yönet-melikle belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları ile
özel kuruluşların temsilcilerinin katıla-cağı alt yapı koordinasyon merkezi
kurulur. Büyükşehir ilçe (…)(14) belediye başkanları ken-di belediyesini
ilgilendiren konuların görüşülmesinde koordinasyon merkezlerine üye olarak
katılırlar. Alt yapı koordinasyon merkezi toplantılarına ayrıca gündemdeki
konularla ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının (oda üst
kuruluşu bulunan yerlerde üst kuruluşun) temsilcileri de davet edilerek
görüşleri alınır.
Alt yapı koordinasyon merkezi, kamu kurum ve kuruluşları ile
özel kuruluşlar tara-fından büyükşehir içinde yapılacak alt yapı yatırımları
için kalkınma plânı ve yıllık program-lara uygun olarak yapılacak taslak
programları birleştirerek kesin program hâline getirir. Bu amaçla, kamu kurum
ve kuruluşları ile özel kuruluşlar alt yapı koordinasyon merkezinin isteyeceği
coğrafî bilgi sistemleri dâhil her türlü bilgi ve belgeyi vermek zorundadırlar.
Kesin programlarda birden fazla kamu kurum ve kuruluşu tarafından aynı anda
yapılması gere-kenler ortak programa alınır. Ortak programa alınan alt yapı
hizmetleri için belediye ve di-ğer bütün kamu kurum ve kuruluşlarının
bütçelerine konulan ödenekler, alt yapı koordi-nasyon merkezi bünyesinde
oluşturulacak alt yapı yatırım hesabına aktarılır.
Ortak programa alınan hizmetler için kamu kurum ve kuruluş
bütçelerinde yeterli ödeneğin bulunmadığının bildirilmesi durumunda, büyükşehir
belediyesi veya ilgisine göre bağlı kuruluş bütçelerinden bu hizmetler için
kaynak ayrılabilir. Kamu kurum ve kuruluşları alt yapı ortak yatırım hizmetleri
için harcanan miktarda ödeneği, yeniden değerleme oranını da dikkate alarak
ertesi yıl bütçesinde ayırır. Ayrılan bu ödenek belediye veya ilgili bağlı
ku-ruluşunun hesabına aktarılır. Bu bedel ödenmeden ilgili kamu kurum veya
kuruluşu, bü-yükşehir belediyesi sınırlarında yeni bir yatırım yapamaz.
Ortak programa alınmayan yatırımlar için bakanlıklar, ilgili
belediye ve diğer kamu kurum ve kuruluşları alt yapı koordinasyon merkezi
tarafından belirlenen programa göre harcamalarını kendi bütçelerinden yaparlar.
Koordinasyon merkezleri tarafından alınan ortak yatırım ve toplu
taşımayla ilgili ka-rarlar, belediye ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgililer
için bağlayıcıdır.
Alt yapı koordinasyon merkezinin çalışma esas ve usulleri ile bu
kurullara katılacak kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, çıkarılacak bu yönetmeliğin, alt yapı yatırım hesabının kullanılması
ve ödenek tahsisi ve aktarmasına ilişkin kısımları hakkında, Maliye Bakanlığı
ve Devlet Plânlama Teşkilâtı Müsteşarlığının görüşünü alır.[15]”
Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezi Yönetmeliği’nin ;
Amaç başlıklı 1. maddesi;
Bu Yönetmeliğin amacı; büyükşehir belediyesi bünyesinde kurulan
Alt Yapı Koordinasyon Merkezi ile Ulaşım Koordinasyon Merkezinin çalışma usul
ve esaslarını düzenlemektir.
Kapsam başlıklı 2. maddesi;
Bu Yönetmelik; büyükşehir belediyesi Alt Yapı Koordinasyon
Merkezi ile Ulaşım Koordinasyon Merkezinin kuruluş, görev ve yetkileri ile bu
merkezlerin çalışma usul ve esaslarını, alt yapı yatırım hesabının oluşumunu ve
gelirini kapsar.
Bağlılık kenar başlıklı 5. maddesi;
Büyükşehir belediyesi alt yapı koordinasyon merkezi ile ulaşım
koordinasyon merkezi büyükşehir belediye başkanına bağlıdır. Başkan bu görevi
bizzat veya görevlendireceği kişi eliyle yürütür.
Alt Yapı Koordinasyon Merkezinin görev ve yetkilerinin düzenlendiği
8. maddesinde;
“(1) AYKOME, büyükşehir dâhilindeki alt yapı hizmetlerini
etkili ve koordinasyon içinde yürütmek amacıyla;
a) Yatırımcı kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlar
tarafından büyükşehir dâhilinde yapılacak alt yapı yatırımları için kalkınma
plan ve yıllık programlara uygun olarak yapılacak taslak programları
birleştirerek kesin program haline getirir.
b) Alt yapı programlarının hazırlanmasında, taslaklarının
birleştirilip kesinleştirilmesinde üst yapı program ve çalışmaları ile koordinasyonu
sağlar. Kesin programlarda birden fazla kurum ve kuruluşlar tarafından aynı
anda yapılması gerekenleri ortak programa alır.
c) Ortak programa alınan alt yapı hizmetlerinin amaca uygun bir
şekilde gerçekleştirilmesi için "Alt Yapı Yatırım Hesabı" adı altında
bir hesap oluşturur.
ç) Ortak programa alınmayan yatırımların her Bakanlık ile ilgili
Büyükşehir ve ilçe belediyeleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca kendi
bütçelerinden yapacakları harcamalarla yerine getirilmesini sağlamak üzere bir
program tespit eder ve bu programın uygulanıp uygulanmadığını kontrol eder.
d) İlgili kuruluşlarca imar planı olmayan alanlarda önceden
yapılmış tesislerin, yeni imar durumuna uygun yol yapım çalışmaları bitmeden,
mevcut tesislerin uygun hale getirilmesini sağlar.
e) Kazı yapılacak tarihleri tespit eder, kazı yapmanın yasak
olduğu tarihlerde acil durumlar için büyükşehir belediye başkanına veya AYKOME
birimi yöneticisine yetki verir.
f) Büyükşehir belediyesi sorumluluğuna bırakılan yerlerde alt
yapı ile ilgili kazı yapacak gerçek ve tüzel kişilere izin ve kazı ruhsatı
verir ve buna ilişkin bedeli belirler; ilçe belediyelerince verilen izin ve
ruhsatlara ilişkin koordinasyonu sağlar.
g) AYKOME’ye katılan tüm kuruluşların kent içinde kullanacakları
malzemelerle ilgili standartları belirler.
ğ) Gerekli görülen konularda UKOME ile işbirliği yapar.”
2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesi;
“İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini
yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları
devralmak ve bir elden işletmek üzere İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel
Müdürlüğü kurulmuştur.”
hükümleri ile büyükşehir dahilindeki altyapı hizmetlerini
yürütmek yetki ve görevi İstanbul özelinde Büyükşehir belediyesi, büyükşehir
belediyesi bünyesinde kurulan AYKOME ve İSKİ’ye verilmiştir.
Yine 3194 sayılı İmar Kanununda da iptali talep edilen düzenleme
ile ilgili hükümler bulunmaktadır ve söz konusu altyapı sistemleri ile teknik
altyapı tesisleri ile ilgili hususlar konusunda ruhsatlandırma ve projelendirme
de dahil olmak üzere kentsel mücavir alan sınırları içerisindeki tüm
işlemlerden belediyelerin sorumlu olduğu ve yetki ve görevin belediyelerde
olduğu belirlenmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun ilgili maddeleri aşağıda
sıralanmıştır:
“Kapsam:
Madde 2 – Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında
kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapılar
bu Kanun hükümlerine tabidir.
İmar programları, kamulaştırma ve kısıtlılık hali:
Madde 10 – Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden
en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını
hazırlarlar. Beş yıllık imar programları-nın görüşülmesi sırasında ilgili
yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis
toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra
kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar,
ilgili kamu ku-ruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları
içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri
ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştı-rırlar. Bu amaçla
gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur.
İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel
kanunları gereğince kısıt-lama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya
umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçek-leştirilinceye kadar bu yerlerle
ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder.
Ruhsat alma şartları:
Madde 22 – Yapı ruhsatiyesi almak için belediye, valilik (....)
(1) bürolarına yapı sahip-leri veya kanuni vekillerince dilekçe ile müracaat
edilir. Dilekçeye sadece tapu (istisnai hallerde tapu senedi yerine geçecek
belge), mimari proje, statik proje, elektrik ve tesisat projeleri, resim ve
hesapları, röperli veya yoksa, ebatlı kroki eklenmesi gereklidir.
Belediyeler veya valiliklerce (....) (2) ruhsat ve ekleri
incelenerek eksik ve yanlış bulun-muyorsa müracaat tarihinden itibaren en geç
otuz gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir.
Eksik veya yanlış olduğu takdirde; müracaat tarihinden itibaren
onbeş gün içinde mü-racaatçıya ilgili bütün eksik ve yanlışları yazı ile
bildirilir. Eksik ve yanlışlar giderildikten sonra yapılacak müracaattan
itibaren en geç onbeş gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir.
Geliştirme alanlarında yapı ruhsatı:
Madde 23 – İskan hudutları içinde olup da, imar planında
beldenin inkişafına ayrılmış bulunan sahalarda her ne şekilde olursa olsun,
yapı izni verilebilmesi için;
a) Bu sahaların imar planı esaslarına ve yönetmelik hükümlerine
uygun olarak parselas-yon planlarının belediye encümeni veya il idare kurulunca
tasdik edilmiş bulunması,
b) Plana ve bulunduğu bölgenin şartlarına göre yollarının, pis
ve içme suyu şebekeleri gibi teknik alt yapısının yapılmış olması,
Şarttır.
Ancak, bunlardan parselasyon planları tasdik edilmiş olmakla
beraber yolu, pis ve içme suyu şebekeleri gibi teknik alt yapısı henüz
yapılmamış olan yerlerde, ilgili idarenin izni halinde ve ilgili idarece
hazırlanacak projeye uygun olarak yaptıranlara veya parselleri hizasına
rastla-yan ve yönetmelikte belirtildiği şekilde hissesine düşen teknik alt yapı
bedelini % 25 peşin ödeyip geri kalan % 75 ini alt yapı hizmetinin ilgili
idaresince tamamlanacağı tarihten en geç altı ay içinde ödemeyi taahhüt
edenlere de yapı ruhsatı verilir. Kanalizasyon tesisinin yapı biti-rilip
kullanılmaya başlanacağı tarihe kadar yapılmaması halinde, fosseptik veya
benzeri geçici bir tesis yaptırılması yoluna gidilir. Bu yapılmadığı takdirde
yapıya kullanma izni verilemez.
Ana tesis yapıldığında yapı sahibi veya sahipleri lağım
ayaklarını bu tesise bağlamaya mecbur-durlar.
Toplu mesken alanlarında, ilgili şahıs veya kurumlarca ilgili
idarenin izni ile bütünü inşa ve ikmal edilen teknik altyapının iki tarafındaki
diğer parsellerin sahiplerinden, kendi par-sellerine isabet eden bedel
alınmadıkça, kendilerine yapı ruhsatı verilmez.
Toplu mesken alanlarında altyapı tesisleri belediyelerce onaylı
projesine göre ilgili şahıs veya kurumlarınca yapılmışsa belediyece altyapı
hizmetleri nedeniyle hiçbir bedel alınmaz.
Alınan bu paralar teknik altyapıyı yaptıranlara veya bu meblağı
önceden ilgili idareye ödeyen-lere aynen geri verilir.
Şu kadar ki, bir yolun iki tarafındaki parsel sahipleri bahis
konusu yol bedellerini ve bir kanalizasyon şebekesinden istifade eden veya
etmesi gereken parsel sahipleri teknik altyapı bedellerini ilgili idareye
vermedikçe ilgili idarenin bu tesisleri inşa ve ikmali mecburiyeti yok-tur.
Mevcut binalarda esaslı değişiklikler ve ilaveler yapılması da
bu madde hükümlerine bağlı olmakla beraber, bunların tamirleri için yukarıdaki
şartlar aranmaz.
Bu maddenin tatbikinde 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Ka-nun hükümleri tatbik olunur. Tatbikatla ilgili diğer hususlar
imar yönetmeliğinde belirtilir.
İmar planları ilke kararları ile yoğunluk ve yapı düzeninde
düzeltme ve yenileme getiri-len yerleşik alanlardaki uygulamada mevcut şehirsel
teknik ve sosyal altyapının tevsii ya da yenilenmesi gereken durumlarda,
şehirsel hizmetlerin yerine getirilmesi ile ilgili olarak kanunlarda belirtilen
katılma payları bu hizmetlerden yararlanacak arsa, yapı ya da bina
sahiplerinden usulünce alınır.
İmar planlarında meskün saha olarak belirtilen yerlerde ise,
gayrimenkul sahiplerince pis su mecralarının, yapının bulunduğu sokaktaki lağım
şebekesine veya varsa umumi fosseptiğe bağlanması, lağım şebekesi veya umumi
fosseptik olmayan yerlerde mahalli ihtiyaç ve vesaite göre ilgili idarece
verilecek esaslar dahilinde gayrimenkulün içinde, lüzumlu tesisatın yapıl-ması
mecburidir. Bu bağlantılar mal sahibi tarafından ilgili idarece yapılacak
tebligatla verile-cek müddet zarfında yaptırılmadığı takdirde ilgili idare
tarafından yıktırılır.
Kamuya ait yapı ve tesisler ile sanayi tesislerinde ruhsat:
Madde 26 – Kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak veya
yaptırılacak yapılara, imar planlarında o maksada tahsis edilmiş olmak, plan ve
mevzuata aykırı olmamak üzere mimari, statik, tesisat ve her türlü fenni
mesuliyeti bu kamu kurum ve kuruluşlarınca üstlenilmesi ve mülkiyetin
belgelenmesi kaydıyla avan projeye göre ruhsat verilir. (Ek
cümleler:29/11/2018-7153/13 md.) Kamu kurum ve kuruluşlarınca inşaatın yapımına
ve denetimine ilişkin hizmet alımı yapılmış ise inşaatın yapımına ve denetimine
ilişkin her türlü fenni mesuliyet kamu kurum ve kuruluşu adına danışman
firmanın mimar ve mühendislerince üstlenilebilir. Danışman fir-manın fenni
mesul mimar ve mühendisleri uzmanlık alanlarına göre yapının, tesisatı ve
malze-meleri ile birlikte bu Kanuna ve ilgili diğer mevzuata, uygulama imar
planına, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere, standartlara ve teknik
şartnamelere uygun olarak inşa edilmesini kamu kurum ve kuruluşu adına
denetlemekle görevlidir.
Devletin güvenlik ve emniyeti ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekat
ve savunması bakımından gizlilik arz eden yapılara; belediyeden alınan imar durumuna,
kat niza-mı, cephe hattı, inşaat derinliği ve toplam inşaat metrekaresine uyularak
projelerinin kurumlarınca tasdik edildiği, statik ve tesisat sorumluluğunun
kurumlarına ait olduğunun ilgili belediyesine veya valiliklere yazı ile
bildirdiği takdirde, 22. maddede sayılan belgeler aranmadan yapı ruhsatı
verilir.”
Yukarıda belirtilen kanunlar ve bu kanunlarda belirlenen
hükümlere göre yürürlüğe giren Yönetmelikler çerçevesinde altyapı, katlı ve
köprülü kavşak gibi yapıların projelendirme işlemlerini yapmak veya yaptırmak
mahalli idarelerin görev, yetki ve sorumlulukları kapsamındadır.
Görüldüğü üzere, ihtilaflı kural, kanunda açıkça düzenlenmiş
konuları düzenlemenin ötesinde, mer’i kanunlara aykırılıklar da içermektedir.
Bu cihetle; ihtilaflı kural, Anayasa’nın 104. maddesinin 17.
fıkrası uyarınca kanun ile düzenlenmiş konularda CBK ile düzenleme
yapılamayacağına ilişkin hükme aykırılık teşkil ettiğinden; konu bakımından
yetkisizlik sebebiyle Anayasa’nın 104. maddesine aykırıdır.
II) Anayasanın 123 ve 127. Maddelerine Aykırılık
153 sayılı CBK’nin 4. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 105. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (e) bendi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğüne yerel yönetimlerin temel faaliyet
alanlarından olan gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin
bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve
kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm
uygulamalarına ilişkin her türlü altyapı, katlı ve köprülü kavşak gibi
yapıların projelerini yapmak veya yaptırmak görev ve yetkisi verilmektedir.
İptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 123. maddesinde ifade
edildiği üzere idarenin bütünlüğü içerisinde yer alan Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığının hizmet birimlerinden Yapı İşleri Genel
Müdürlüğünün görev ve yetkilerine ilişkindir.
Özü itibariyle söz konusu düzenleme, gecekondu, kıyı alanları ve
tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan
alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme,
yenileme ve dönüşüm uygulamalarına ilişkin her türlü altyapı, katlı ve köprülü
kavşak gibi yapıların projelerini yapmak veya yaptırmak görev ve yetkisini
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğüne
vermektedir.
Söz konusu görev ve yetki esas itibarıyla yerel yönetimlerin
görev ve yetki alanına giren konulardandır.
Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında idarenin
bütünlüğü ilkesi tanımlanmış; kamu tüzel kişiliklerinin kuruluşu, görev ve
yetkileri kanun ile düzenlenir şeklindeki idarenin kanuniliği ilkesiyle kamu
tüzel kişiliklerinin görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla düzenlenmesi
öngörülmüştür. İdare, Anayasanın 123. maddesinin ikinci fıkrasında belirlendiği
şekilde merkezi yönetim ve yerel yönetim olmak üzere ayrı ayrı tanımlanmıştır.
Bu çerçevede de Anayasanın 127. maddesinin ikinci fıkrasında yerel yönetimlerin
kuruluş, görev ve yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenlenmesi öngörülmüştür. Ayrıca Anayasanın 127. maddesinin beşinci
fıkrasında da mahalli idareler ile merkezi yönetim arasındaki idari ilişki
biçimi olan vesayet yetkisinin niteliği belirlenmiştir. Buna göre, merkezi
idare, mahalli idareler üzerindeki vesayet yetkisini kanunilik ilkesine uygun
olarak yerine getirmek zorundadır.
Hal böyle iken idarenin kanuniliği ilkesine ve yerel
yönetimlerin kanuniliği ilkelerine aykırı olarak 153 sayılı CBK’nin 4. maddesi
ile 1 sayılı CBK’nin 105. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e) bendi ile
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü’ne
verilen ve yukarıda belirtilen görev ve yetki, esas itibariyle yerel
yönetimlerin faaliyet alanıyla ilgili olduğu gibi aynı zamanda özne olarak da
yerel yönetimlerin sorumlu olduğu konularla ilgilidir. Dolayısıyla, merkezi
idareye verilen bu görev ve yetki Anayasa’nın 127. maddesinin ikinci, ve
beşinci fıkralarında belirlendiği şekilde kanunilik ilkesine uygun olarak
düzenlenmesi gereken görev ve yetkilerdir.
Dolayısıyla, mahalli idareler açısından iptali talep edilen
fıkra, kanun ile düzenlenmesi gereken bir yetki türü olması nedeniyle
Anayasanın 123 ve 127. maddelerine aykırılık taşımaktadır.
III) Anayasa’nın 7. Maddesinde Belirlenen Yasama Yetkisinin
Devredilemezliği İlkesine Aykırılık
Yürütme organı (ya da idare), Anayasada öngörülmüş durumlar
dışında kanunların düzenlemediği bir alanda kendiliğinden kural koyamaz ya da
bir kanuna aykırı olarak bir kural koyamaz.
153 sayılı CBK’nin 4. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 105. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (e) bendi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı’nın hizmet birimlerinden Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün görev ve
yetkilerine yeni görev ve yetki eklenmektedir.
Söz konusu düzenleme ile Anayasa’nın 127. maddesinde yasa ile
düzenlenmesi öngörülmüş bir alan ile kanunlarla düzenlenmiş konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleme yapılmaktadır. Bu şekilde; yürütme,
fonksiyon gaspı yapmak suretiyle, Anayasa tarafından kanun koyucunun konu
bakımından yetki alanına inhisar ettirilen bir alanda düzenleme yapmıştır.
Yürütme organı (ya da idare), Anayasada öngörülmüş durumlar dışında kanunların
düzenlemediği bir alanda kendiliğinden kural koyamaz ve kanunlara aykırı
düzenleme yapamaz.
Dolayısıyla yerel yönetimlerle ilgili konular ve faaliyetler ile
birlik kuruluşuna yönelik görev ve yetkiler hususunda merkezi idareye verilen
görev ve yetkilerin kanunla düzenlenmesi yolundaki Anayasa kuralına aykırı bir
düzenleme yapılması ve yürütmeye Anayasa’ya aykırı bir yetki tanımlanması,
kanunla düzenlenmiş konularda düzenleme yapmış olması nedeniyle yasama
yetkisinin devrine ilişkin sınırın aşıldığını ve yürütmenin yasamanın yetki
alanına müdahale ettiğini göstermektedir. Bu nedenle, söz konusu madde,
Anayasa’nın 7. maddesinde belirlenen yasama yetkisini devretme yasağına
aykırıdır, iptali gerekir.
IV) Anayasa’nın 8. Maddesine Aykırılık
Anayasa’nın 8. maddesine göre; “Yürütme yetkisi ve görevi,
Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve
yerine getirilir”. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yürütme yetkisi olarak,
Anayasa ve kanunlar çerçevesinde kullanılmalıdır. Oysa, 153 sayılı CBK’nin 4.
maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 105. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e)
bendi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel
Müdürlüğü verilen görev ve yetki verilmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere bir
CBK ile kanunla düzenlenmesi öngörülen bir alanda düzenleme yapılması suretiyle
kanun koyucunun alanına müdahale edilmesi, kanunlarla düzenlenmiş konularda kanunlara
aykırı düzenleme yapılmış olması yoluyla anayasal çerçeve dışında yetki
kullanımını ortaya koymaktadır. Bu itibarla 153 sayılı CBK’nin 4. maddesi ile 1
sayılı CBK’nin 105. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e) bendi, Anayasa’nın
8. maddesine de aykırıdır, iptali gerekir.
V) Anayasa’nın 2. Maddesine ve Başlangıç İlkelerine Aykırılık
Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk Devleti” olan Cumhuriyet, erkler ayrılığı ilkesinde
somutlaşır: “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;” (Başlangıç, prg.4). Bu çerçevede; Anayasa’nın
7., 8. ve 9. maddeleri de yasama, yürütme ve yargı yetkilerini ayrı ayrı
düzenler.
153 sayılı CBK’nin 4. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 105. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (e) bendi, yukarıda açıklanan nedenlerle, “Anayasa ve
kanunların üstünlüğü” ilkesini ihlal ettiğinden, Anayasa’nın 2. maddesine ve
Başlangıç prg. 4’e de aykırılık oluşturmaktadır.
Bu aykırılık durumu, “kaynağını Anayasa’dan almayan Devlet
yetkisi kullanma yasağı” (md.6) karşısında ve Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkesi (md.11) ile daha belirgin hale gelmektedir. Başta yasama,
yürütme ve yargı organlarının saygı göstermesi gelmek üzere, “Anayasanın
üstünlüğü ve bağlayıcılığı” hükmünün etkililiği, Anayasa Mahkemesi’nin bu
kuralın biricik bekçiliğini yapması ölçüsünde mümkündür. Her vesile ile bu
hükmü anlamlandırmak ve güncellemek, hukuk devleti (md.2) açısından
yaşamsaldır. Bu bakımdan, yürütme tekeline sahip olan makamın, yasama
yetkisinin devredilmezliği kuralına saygı göstermesi, “Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı” hükmünün sürekli gözetilmesi ölçüsünde mümkündür.
Dahası, Cumhurbaşkanı’nın, “Anayasanın uygulanmasını, Devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin” etme yükümlülüğü (md.104/2),
aykırılık durumunu, aşikâr olmanın ötesinde tehlikeli hale getirmektedir. Bu
nedenle, söz konusu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olarak bir yetki kullanımını
düzenlediğinden ve yukarıda belirtilen nedenlerle Anayasa’nın 6., 11. ve 104/2.
maddelerine de aykırılık teşkil etmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle 153 sayılı CBK’nin 4. maddesi ile
1 sayılı CBK’nin 105. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (e) bendi,
Anayasanın Başlangıç ilkelerine, 2., 6., 7., 8., 11., 104/2, 104/17., 123. ve
127. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptali talep edilmektedir.
3) 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 6. maddesi ile 4
sayılı CBK’ye eklenen 792/M maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin
Anayasaya Aykırılığı
153 sayılı CBK’nin 6. maddesi ile 4 sayılı CBK’ye eklenen
beşinci bölümde yeralan 792/M maddesi ile yeni kurulan Kentsel Dönüşüm
Başkanlığı’nın görev ve yetkileri tanımlanmıştır. Söz konusu maddenin birinci
fıkrasının (c) bendi ile de Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’na yenileme alanı
ilanına ilişkin gerekli hazırlık işlemleri yürütme görevi verilmiştir. Söz
konusu görevin Anayasaya aykırılıkları aşağıda sırayla ele alınacaktır.
I) Anayasa’nın 104. maddesine konu bakımından yetki yönünden
Aykırılık
i. Münhasıran Kanunla Düzenlenmesi Gereken Konularda
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Çıkarma Yasağına Aykırılık
Söz konusu düzenleme, konu bakımından yetki yönünden
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin sınırlarını aşması nedeniyle Anayasa’nın 104.
maddesine aykırıdır. Cumhurbaşkanına tanına cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarma yetkisinin sınırlarından birisi Anayasada kanunla düzenlenmesi
öngörülen konularda Kararname ile düzenleme yapılamayacağıdır. Bu sınırın
belirlenmesinde Anayasanın 104/17. maddede geçen “münhasıran kanunla
düzenlenmesi öngörülen konular” ibaresinin Anayasa’da “kanunla düzenlenir veya
kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” vb. ifadelerin bulunduğu
maddelere bakarak belirlenmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’da salt bir
kanunla düzenleme kaydının bulunmasının, ilgili konuyu cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin konu bakımından yetki alanından çıkarmak açısından yeterli
olduğunu ifade etmiştir: “... Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi
öngörülen konularda CBK çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak
Anayasa’da hangi konuların münhasıran kanunla düzenleneceğine ilişkin özel bir
hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yerleşik
içtihadında anayasa koyucunun kanunla düzenlenmesini öngördüğü konuların bu
kapsamda görülmesi gerektiği kabul edilmektedir (AYM, E.2016/150, K.2017/179,
28/12/2017, § 57; E.2016/180, K.2018/4, 18/1/2018, § 17; E.2017/51, K.2017/163,
29/11/2017, § 13; E.2016/139, K.2016/188, 14/12/2016, § 9; E.2013/47,
K.2013/72, 6/6/2013). Buna göre Anayasa’da kanunla düzenleneceği belirtilen
alanlarda Cumhurbaşkanı’nın CBK çıkarma yetkisi bulunmamaktadır”. (AYM, E.S.
:2018/125, K.S.:2020/4, K.T.:22/1/2020, R.G. Tarih – Sayı: 13/5/2020 – 31126,
§11). O halde Anayasa’nın bir maddesinde bir konunun yasayla düzenlenmesi
öngörülmüşse o konunun Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi, Anayasa’nın
7. ve 104/17. maddelerine aykırılık oluşturacaktır.
İptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 123. maddesinde ifade
edildiği üzere idarenin bütünlüğü içerisinde yer alan Kentsel Dönüşüm
Başkanlığının görev ve yetkilerine ilişkindir.
Özü itibariyle söz konusu düzenleme ile yeni kurulan Kentsel
Dönüşüm Başkanlığı’na yenileme alanı ilanına ilişkin gerekli hazırlık işlemleri
yürütme görevi verilmektedir. Söz konusu görev ve yetkiler esas itibarıyla
yerel yönetimlerin görev ve yetki alanına giren konulardandır.
Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında idarenin
bütünlüğü ilkesi tanımlanmış; kamu tüzel kişiliklerinin kuruluşu, görev ve
yetkileri kanun ile düzenlenir şeklindeki idarenin kanuniliği ilkesiyle kamu
tüzel kişiliklerinin görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla düzenlenmesi
öngörülmüştür. İdare, Anayasanın 123. maddesinin ikinci fıkrasında belirlendiği
şekilde merkezi yönetim ve yerel yönetim olmak üzere ayrı ayrı tanımlanmıştır.
Bu çerçevede de Anayasanın 127. maddesinin ikinci fıkrasında yerel yönetimlerin
kuruluş, görev ve yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenlenmesi öngörülmüştür. Ayrıca Anayasanın 127. maddesinin beşinci
fıkrasında da mahalli idareler ile merkezi yönetim arasındaki idari ilişki
biçimi olan vesayet yetkisinin niteliği belirlenmiştir. Buna göre, merkezi
idare, mahalli idareler üzerindeki vesayet yetkisini kanunilik ilkesine uygun
olarak yerine getirmek zorundadır.
Hal böyle iken idarenin kanuniliği ilkesine ve yerel
yönetimlerin kanuniliği ilkelerine aykırı olarak 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 6. maddesiyle 4 sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığına verilen ve yukarıda
belirtilen görev, esas itibariyle yerel yönetimlerin faaliyet alanıyla ilgili
olduğu gibi aynı zamanda özne olarak da yerel yönetimlerin sorumlu olduğu
konularla ilgilidir. Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilanı ile yenileme alanı
ilanı konularında Başkanlığa verilen hazırlık işlemleri yürütme görevi esas itibarıyla
bir kentsel yaşam ile ilgilidir. Kentsel dönüşüm uygulamaları, binalaşmanın
yoğun olduğu çağımızda önem arz eden uygulamalardan biridir.
Kentsel dönüşüm uygulamaları aşağıda belirtilen amaçlarla
yapılabilmektedir: Fiziksel veya sosyal anlamda çöküntü alanı haline gelmiş bir
yerin yenilenmesi, Kaybedilen bir ekonomik faaliyetin yeniden geliştirilmesi,
Toplumsal anlamda sorun teşkil eden bir bölgede toplumsal sorunların
giderilmesi, Mekânsal ya da sosyal anlamda toplumun bir parçası olmaktan dışlanmanın
engellenerek yeniden sosyal ve mekansal bütünlüğün sağlanması, Ekolojik diğer
bir ifadeyle çevresel, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, İklim
değişikliği dikkate alınarak çevre odaklı yenilemeler yapılması ve Doğal
afetlerden korunma adına fiziksel yenilenmenin sağlanması. Bu çerçevede kentsel
dönüşüm ve gelişim alanları yerel yönetimlerce belirlenir.
Yine kentsel yenileme alanı da yıpranan ve özelliğini kaybetmeye
yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak
tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının,
bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu
bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları
oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve
kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması
için yenileme alanı belirlemesi yapılabilir. Bu da yerel yönetimlerin
sorumluluğunda olan bir düzenleme alanıdır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanları ile yenileme alanlarının
belirlenmesi doğal olarak ilgili kent ile ilgili bir alan olmasının yanı sıra
yerinden yönetim ilkesi doğrultusunda belirlenmesi gereken bir konudur. Yine
merkezi yönetime bu yönde bir yetki verilebilmesinin yolu da Anayasa’nın 127. maddesi
gereğince kanunilik ilkesine uygun olarak düzenlenmelidir. Hal böyle iken bu
alanların belirlenmesine ilişkin ilanlarda yukarıda belirttiğimiz üzere kentin
yapı stoğunda çeşitli nedenlerle ortaya çıkan ihtiyaçların giderilmesine
ilişkin olması nedeniyle yerel yönetimlerin görev alanında olması gereken
hususlardır.
Dolayısıyla, bu görev ve yetki Anayasa’nın 127. maddesinin
ikinci ve beşinci fıkralarında belirlendiği şekilde kanunilik ilkesine uygun
olarak düzenlenmesi gereken görev ve yetkilerdir.
Dolayısıyla, mahalli idareler açısından iptali talep edilen
düzenleme, kanun ile düzenlenmesi gereken bir yetki türü olması nedeniyle
Anayasanın 123 ve 127. maddelerine aykırılık taşımaktadır.
Bu nedenle de Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrasında CBK’lerin
yetki sınırlarını aşmakta ve münhasıran kanun ile düzenlenmesi öngörülen bir
alanda düzenleme yaptığından Anayasanın 104/17. maddesine yetki yönünden
aykırılık taşımaktadır.
ii. Kanunda Açıkça Düzenlenen Konuda Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi Çıkarma Yasağına Aykırılık
Anayasanın 104/17. maddesinde, “Kanunda açıkça düzenlenen
konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz” kuralı bulunmaktadır. Bir
konu yasa ile açıkça düzenlenmişse, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamaz.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yasaların açıkça düzenlediği hususlarda bir
düzenleme yapılamamakta, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı
hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanmakta, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
hükümsüz hale gelmektedir. Bu hükümler, açıkça Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
yasa gücünde olmadığını, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaların
değiştirilemeyeceğini göstermektedir. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
herhangi bir tartışmaya açık olmayan belirgin hükümleri karşısında, hangi
konuda olursa olsun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bir yasayı değiştirmek
veya yürürlükten kaldırmak mümkün değildir.
Anayasanın 104. maddesi çerçevesinde kanunla düzenlenmesi
öngörülen konuların haricinde kanunla düzenlenmiş konularda da CBK ile
düzenleme yapılamaz.
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4
sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile Kentsel
Dönüşüm Başkanlığına verilen kentsel dönüşüm gelişim alanları ile yenileme
alanı ilanı için hazırlık işlemlerini yürütme görev ve yetkisi ile ilgilidir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarının belirlenmesi ve ilanı imar planlarının
yapılması ve yapıların yenilenmesi ile ilgili işlemler bütününün bir
parçasıdır. Yine yenileme alanlarının ilanı da kent içerisinde eskiyen yapı ve
kültür varlıklarının korunması amacıyla belirli bir bölgenin yapısal olarak
yenilenmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla kentsel dönüşüm ve gelişim alanı
ile yenileme alanı ilanlarının hazırlanması işlemleri doğrudan mahalli
idareleri ilgilendiren faaliyet alanlarıdır. Kentsel Dönüşüm Başkanlığına
verilen görev ve yetki mahalli idarelere kanunlarla verilen yetki ve görevler
olduğu da kuşku götürmeyen bir gerçektir. Özellikle 3/7/2005 tarihli ve 5393
sayılı Belediyeler kanunu ile 16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi
ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak
Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında söz konusu işlemleri yapmaya yetkili
kurumlar olarak mahalli idareler görevlendirilmiştir. Şu halde; çeşitli mer’i
kanunlarca düzenlenen konulara da uygulanma iddiasında olan ihtilaflı kural,
kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılması yasağını
ihlal etmektedir. Aşağıda daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesi
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı[41]
Madde 73- (Değişik: 17/6/2010-5998/1 md.)
Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi
alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları,
rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen
kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel
dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel
dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve
gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan
birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan
sınırları içerisinde bulunması şarttır. Ancak, kamunun mülkiyetinde veya
kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan
edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Cumhurbaşkanınca
bu yönde karar alınması şarttır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek
alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması,
yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok
500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususlarının takdiri
münhasıran belediye meclisinin yetkisindedir. Toplamı 5 hektardan az olmamak
kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir dönüşüm alanı
olarak belirlenebilir.
Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel
dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri
yetkilidir. Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe
belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri
uygulayabilir.
Büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve
gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina
inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya
büyükşehir belediyeleri yetkilidir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların
boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Kentsel
dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye
tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara
bağlanır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve
sağlık alanları hariç kamuya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden
belediyelere devredilir. (Ek cümle:4/7/2019-7181/20 md.) Devredilen bu
gayrimenkuller için Cumhurbaşkanınca kentsel dönüşüm ve gelişim alanı kararının
alındığı tarihten itibaren ecrimisil tahakkuk ettirilmez, tahakkuk ettirilen
ecrimisiller terkin edilir, tahsil edilenler ise iade edilir. Kentsel dönüşüm
ve gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit yapılarda
ilgili vergi, resim ve harçların dörtte biri alınır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul
sahipleri ve 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanuna istinaden, hak sahibi olmuş
kimselerle anlaşmaları halinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanında
hakları verilir. (Ek cümle: 10/9/2014-6552/122 md.) Anlaşma sonucu belediye
mülkiyetine geçen gayrimenkuller haczedilemez. 2981 sayılı Kanun kapsamına
girmeyen gecekondu sahiplerine enkaz ve ağaç bedelleri verilir veya belediye
imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya
konut satışı yapılabilir. Bu kapsamda bulunanlara Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle konut satışı da yapılabilir. Enkaz
ve ağaç bedelleri arsa veya konut bedellerinden mahsup edilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde
belediyelere ait gayrimenkuller ile belediyelerin anlaşma sağladığı veya
kamulaştırdıkları gayrimenkuller üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler
tarafından yapılır veya yaptırılır. Belediye ile anlaşma yapmayan veya
belediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje
alanında kendilerine 3194 sayılı Kanunun 18. maddesine göre ayrı ada ve
parselde imar hakkı verilmemiş olanlar kamulaştırmasız el atma davası açabilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yapılacak alt yapı
ve rekreasyon harcamaları, proje ortak gideri sayılır. Belediyelere ait
inşaatların proje ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanır.
Kendilerine ayrı ada veya parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile
kamulaştırma dışı kalan gayrimenkul sahipleri, sahip oldukları inşaatın toplam
metrekaresi oranında proje ortak giderlerine katılmak zorundadır. Proje ortak
gideri ödenmeden inşaat ruhsatı, yapılan binalara yapı kullanma izni verilemez;
su, doğalgaz ve elektrik bağlanamaz.
Dönüşüm alanı sınırı kesinleştiği tarihte, bu sınırlar içindeki
gayrimenkullerin tapu kütüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere tapu sicil
müdürlüğüne, paftasında gösterilmek üzere kadastro müdürlüğüne bildirilir. Söz
konusu gayrimenkullerin kaydında meydana gelen değişiklikler belediyeye
bildirilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde; ifraz,
tevhit, sınırlı ayni hak tesisi ve terkini, cins değişikliği ve yapı ruhsatı
verilmesine ilişkin işlemler belediyenin izni ile yapılır. (İptal ikinci,
üçüncü, dördüncü cümleler: Anayasa Mahkemesinin 18/10/2012 tarihli ve E.:
2010/82, K.:2012/159 sayılı Kararı ile) (…)[43]
Belediye, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini gerçekleştirmek
amacıyla; imar uygulaması yapmaya, imar uygulaması yapılan alanlardaki
taşınmazların değerlerini tespit etmeye ve bu değer üzerinden hak sahiplerine
dağıtım yapmaya veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapmaya
yetkilidir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulanması sırasında,
tapu kayıtlarında mülkiyet hanesi açık olan veya ayni hakları davalı olan
taşınmazlar doğrudan kamulaştırılarak bedelleri mahkemece tayin edilen bankaya
belli olacak hak sahipleri adına bloke edilir. Belediye kentsel dönüşüm ve
gelişim projelerinin uygulama alanında bulunan taşınmazların kamulaştırılması
sırasında veraset ilamı çıkarmaya veya tapudaki kayıt malikine göre işlem
yapmaya yetkilidir.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/17 md.) Büyükşehirlerde büyükşehir
belediye meclisinin, il ve ilçelerde belediye meclislerinin salt çoğunluk ile
alacağı karar ile masrafların tamamı veya bir kısmı belediye bütçesinden
karşılanmak kaydıyla kentin uygun görülen alanlarında bina cephelerinde
değişiklik ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları
yapılabilir. Cephe değişikliği yapılacak binalarda telif hakkı sahibi proje
müelliflerine talep etmeleri hâlinde, değiştirilecek cephe veya cephelerin
beher metrekaresi için bir günlük net asgari ücret tutarını geçmemek üzere telif
hakkı ödenir. Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi hâlinde,
büyükşehir belediyesi içindeki ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde bu
fıkrada belirtilen iş ve işlemleri yapabilir.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/17 md.) Bina cephelerinde değişiklik
ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları için yapılması
gereken iş, işlem ve yetkilendirmeler, kat maliklerinin arsa payı çoğunluğu ile
verecekleri karara göre yapılır.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/17 md.) Büyükşehir belediyelerince,
kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen alanlar ile 5366 sayılı Kanuna
göre yenileme alanı ilan edilen alanlarda veya bu Kanunun 75. maddesine göre
kamu kurum ve kuruluşları ile protokol yapmaları hâlinde, büyükşehir belediye
meclisi kararı ile, yıkılan ibadethane ve yurtların yerine veya ihtiyaç duyulan
yerlerde ibadethane ve yurt inşa edilebilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamındaki işler, kamu
idareleriyle 75. madde çerçevesinde ortak hizmet projeleri aracılığıyla
gerçekleştirilebilir.
Bu Kanunun konusu ile ilgili hususlarda Başbakanlık Toplu Konut
İdaresine 2985 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla verilen yetkiler saklıdır.
5393 sayılı Belediyeler Kanunun 73. maddesinin çeşitli
fıkralarında kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilanına yönelik iş ve işlemlerin
belediyeler ve büyükşehir belediye meclislerince alınan kararlar doğrultusunda
belediyeler ve büyükşehir belediyelerinin görev ve yetkisi olduğu açık bir
biçimde düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu ilana yönelik hazırlık işlemleri de yine
belediye ve büyükşehir belediyelerinin uhdesinde olan işlemlerdir.
Yine 16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve
Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması
Hakkında Kanunun 1., 2. ve 3. maddelerinde de yenileme alanı ilanı ve buna
yönelik bütün iş ve işlemlerin belediyeler ve büyükşehir belediyelerinin görev
ve yetkisi kapsamında olduğu belirlenmiştir.
“Amaç ve kapsam
Madde 1- Bu Kanunun amacı, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir
belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe
belediyeleri ve nüfusu 50.000'in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin
yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz
tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak
tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının,
bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu
bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları
oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve
kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak
kullanılmasıdır.
Bu Kanun, yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda
oluşturulacak olan yenileme alanlarının tespitine, teknik altyapı ve yapısal
standartlarının belirlenmesine, projelerinin oluşturulmasına, uygulama,
örgütlenme, yönetim, denetim, katılım ve kullanımına ilişkin usûl ve esasları
kapsar.
Alanların belirlenmesi[1]
Madde 2- (Değişik birinci, ikinci, üçüncü cümleler:
16/5/2012-6306/15 md.) Yenileme alanları; il özel idarelerinde il genel
meclisinin ve belediyelerde belediye meclisinin üye tam sayısının salt
çoğunluğunun kararı ile belirlenir. İl özel idaresinde il genel meclisince ve
büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince bu konuda alınan
kararlar, Cumhurbaşkanına sunulur. Büyükşehirlerde ise ilçe belediye
meclislerince alınan kararlar, büyükşehir belediye meclisince onaylanması
üzerine Cumhurbaşkanına sunulur. Cumhurbaşkanı projenin uygulanıp
uygulanmamasına üç ay içinde karar verir.
Cumhurbaşkanınca kabul edilen alanlardaki uygulama bir program
dahilinde etap etap projelendirilebilir.
Etap proje ve programları, meclis üye tam sayısının salt
çoğunluğunun kararı ve belediyelerde belediye başkanının, il özel idarelerinde
valinin onayı ile uygulamaya konulur.
Belirlenen alan sınırları içindeki tüm taşınmazlar, belediyece
ve il özel idaresince hazırlanacak yenileme projelerinin kültür ve tabiat
varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanmasını müteakip bu Kanuna göre
yapılacak yenileme projesi hükümlerine tâbi olurlar. Büyükşehir belediye
sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında kalan
yenileme projeleri, ilçe ve ilk kademe belediyelerince hazırlanması ve
meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak
yürürlüğe girer. Buna göre kamulaştırma ve uygulama yapılır.
Yenileme alanlarının teknik altyapı ve yapısal standartların
oluşturulması, bu alanların yönetimi ile örgütlenme ve uygulama alanlarında
bulunan hak sahiplerinin veya bölge halkının katılımına dair usûl ve esaslar
yönetmelikte belirlenir.
Uygulama
Madde 3- Yenileme alanları olarak belirlenen bölgelerde il özel
idaresi ve belediye tarafından hazırlanan veya hazırlatılan yenileme projeleri
ve uygulamaları ilgili il özel idareleri ve belediyeler eliyle yapılır veya
kamu kurum ve kuruluşları veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine
yaptırılarak uygulanır. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama
yapılabileceği gibi, Toplu Konut İdaresine de uygulama yaptırılabilir.
Büyükşehirlerde, büyükşehir belediyeleri tarafından
başlatılmayan uygulamalar ilçe ve ilk kademe belediyelerince tek başına veya
müşterek olarak yapılır veya yaptırılır.
Yenileme alanı içinde yapı parsellerindeki uygulamalarda kendi
parseli ve yapısı aynen korunarak yenilenecek yapılar, projenin bütünlüğünü
bozmamak şartıyla belediyece kabul edilen projeye bağlı kalmak ve il özel
idaresi ve belediyenin belirleyeceği amaçta kullanılmak kaydıyla parsel
sahibince yapılabilir. Bu durumlarda uygulamanın projeyle eş zamanlı olarak
başlatılması ve tamamlanması esastır. Aksi takdirde il özel idaresi ve
belediyece bu Kanun hükümleri uygulanır.
Yenileme alanlarında yenileme projelerinin uygulanması sırasında
tabiî afet riski taşıdığı Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca belirlenen
bölgelerde gerekli tedbirleri almak üzere il özel idareleri ve belediyeler
yenileme projelerinde tasfiye de dahil olmak üzere gerekli düzenlemeleri
yapabilir, yasaklar koyabilir. Bu konudaki esas ve usûller yönetmelikte
belirlenir.
Uygulama esnasında her türlü kontrol, denetim ve takip
işlemleri, ilgili il özel idaresi ve belediyece yapılır veya yaptırılarak
sonuçlandırılır. Bu işlemler, projenin özelliğine göre konuyla ilgili uzman
kişi, kurum ve ekiplere yaptırılır.
Yenileme alanlarındaki uygulamalar her türlü vergi, resim, harç
ve ücretlerden muaftır.
Yenileme projelerini onaylamak üzere 2863 sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 51. maddesine göre gerektiği kadar Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu oluşturulur. Kurulca onaylanan
projeler, il özel idaresi veya belediyece uygulanır.
Yenileme alanlarında yapılacak uygulamalarda her türlü mal ve
hizmet alımları ile yapım işleri, ceza ve ihalelerden yasaklama hükümleri hariç
olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerinden muaftır.
Yenileme projeleri, uygulama alanı içerisinde bulunan taşınmaz
kültür ve tabiat varlıklarının rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ile
onarılacak veya yeniden inşa edilecek yapıların imar mevzuatında öngörülen
projelerinden oluşur.
(Ek fıkra: 16/5/2012-6306/16 md.) Yenileme projelerinin
gerektirdiği uygulamalar, verilen süre içinde yapı malikince yapılmadığı
takdirde, il özel idaresi veya belediye tarafından yapılarak masrafı yapı
malikinden tahsil edilir. İl özel idaresi veya belediye tarafından, yapı
malikinin uygulama masraflarını ödemesini kolaylaştırıcı tedbirler alınabilir.
Bu tedbirlere ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Yukarıda belirtilen kanunlar ve bu kanunlarda belirlenen
hükümlere göre yürürlüğe giren Yönetmelikler çerçevesinde kentsel dönüşüm ve
gelişim alanı ilanı ile yenileme alanı ilanına ilişkin hazırlık işlemlerini
yapmak veya yaptırmak mahalli idarelerin görev, yetki ve sorumlulukları
kapsamındadır.
Görüldüğü üzere, ihtilaflı kural, kanunda açıkça düzenlenmiş
konuları düzenlemenin ötesinde, mer’i kanunlara aykırılıklar da içermektedir.
Bu cihetle; ihtilaflı kural, Anayasa’nın 104. maddesinin 17.
fıkrası uyarınca kanun ile düzenlenmiş konularda CBK ile düzenleme
yapılamayacağına ilişkin hükme aykırılık teşkil ettiğinden; konu bakımından
yetkisizlik sebebiyle Anayasa’nın 104. maddesine aykırıdır.
II) Anayasanın 123 ve 127. Maddelerine Aykırılık
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4
sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile Kentsel
Dönüşüm Başkanlığına kentsel dönüşüm gelişim alanları ile yenileme alanı ilanı
için hazırlık işlemlerini yürütme görev ve yetkisi verilmektedir.
İptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 123. maddesinde ifade
edildiği üzere idarenin bütünlüğü içerisinde yer alan Kentsel Dönüşüm
Başkanlığının görev ve yetkilerine ilişkindir.
Özü itibariyle söz konusu düzenleme ile yeni kurulan Kentsel
Dönüşüm Başkanlığı’na yenileme alanı ilanına ilişkin gerekli hazırlık işlemleri
yürütme görevi verilmektedir. Söz konusu görev ve yetkiler esas itibarıyla
yerel yönetimlerin görev ve yetki alanına giren konulardandır.
Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında idarenin
bütünlüğü ilkesi tanımlanmış; kamu tüzel kişiliklerinin kuruluşu, görev ve
yetkileri kanun ile düzenlenir şeklindeki idarenin kanuniliği ilkesiyle kamu
tüzel kişiliklerinin görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla düzenlenmesi
öngörülmüştür. İdare, Anayasanın 123. maddesinin ikinci fıkrasında belirlendiği
şekilde merkezi yönetim ve yerel yönetim olmak üzere ayrı ayrı tanımlanmıştır.
Bu çerçevede de Anayasanın 127. maddesinin ikinci fıkrasında yerel yönetimlerin
kuruluş, görev ve yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenlenmesi öngörülmüştür. Ayrıca Anayasanın 127. maddesinin beşinci
fıkrasında da mahalli idareler ile merkezi yönetim arasındaki idari ilişki
biçimi olan vesayet yetkisinin niteliği belirlenmiştir. Buna göre, merkezi
idare, mahalli idareler üzerindeki vesayet yetkisini kanunilik ilkesine uygun
olarak yerine getirmek zorundadır.
Hal böyle iken idarenin kanuniliği ilkesine ve yerel
yönetimlerin kanuniliği ilkelerine aykırı olarak 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 6. maddesiyle 4 sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığına verilen ve yukarıda
belirtilen görev, esas itibariyle yerel yönetimlerin faaliyet alanıyla ilgili
olduğu gibi aynı zamanda özne olarak da yerel yönetimlerin sorumlu olduğu
konularla ilgilidir. Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilanı ile yenileme alanı
ilanı konularında Başkanlığa verilen hazırlık işlemleri yürütme görevi esas
itibarıyla bir kentsel yaşam ile ilgilidir. Kentsel dönüşüm uygulamaları,
binalaşmanın yoğun olduğu çağımızda önem arz eden uygulamalardan biridir.
Kentsel dönüşüm uygulamaları aşağıda belirtilen amaçlarla
yapılabilmektedir: Fiziksel veya sosyal anlamda çöküntü alanı haline gelmiş bir
yerin yenilenmesi, Kaybedilen bir ekonomik faaliyetin yeniden geliştirilmesi,
Toplumsal anlamda sorun teşkil eden bir bölgede toplumsal sorunların
giderilmesi, Mekânsal ya da sosyal anlamda toplumun bir parçası olmaktan
dışlanmanın engellenerek yeniden sosyal ve mekansal bütünlüğün sağlanması,
Ekolojik diğer bir ifadeyle çevresel, tarihi ve kültürel değerlerin korunması,
İklim değişikliği dikkate alınarak çevre odaklı yenilemeler yapılması ve Doğal
afetlerden korunma adına fiziksel yenilenmenin sağlanması. Bu çerçevede kentsel
dönüşüm ve gelişim alanları yerel yönetimlerce belirlenir.
Yine kentsel yenileme alanı da yıpranan ve özelliğini kaybetmeye
yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak
tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının,
bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu
bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları
oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve
kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması
için yenileme alanı belirlemesi yapılabilir. Bu da yerel yönetimlerin
sorumluluğunda olan bir düzenleme alanıdır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanları ile yenileme alanlarının
belirlenmesi doğal olarak ilgili kent ile ilgili bir alan olmasının yanı sıra
yerinden yönetim ilkesi doğrultusunda belirlenmesi gereken bir konudur. Yine
merkezi yönetime bu yönde bir yetki verilebilmesinin yolu da Anayasa’nın 127. maddesi
gereğince kanunilik ilkesine uygun olarak düzenlenmelidir. Hal böyle iken bu
alanların belirlenmesine ilişkin ilanlarda yukarıda belirttiğimiz üzere kentin
yapı stoğunda çeşitli nedenlerle ortaya çıkan ihtiyaçların giderilmesine
ilişkin olması nedeniyle yerel yönetimlerin görev alanında olması gereken
hususlardır.
Dolayısıyla, bu görev ve yetki Anayasa’nın 127. maddesinin
ikinci ve beşinci fıkralarında belirlendiği şekilde kanunilik ilkesine uygun
olarak düzenlenmesi gereken görev ve yetkilerdir.
Dolayısıyla, mahalli idareler açısından iptali talep edilen
düzenleme, kanun ile düzenlenmesi gereken bir yetki türü olması nedeniyle Anayasanın
123 ve 127. maddelerine aykırılık taşımaktadır.
III) Anayasa’nın 7. Maddesinde Belirlenen Yasama Yetkisinin
Devredilemezliği İlkesine Aykırılık
Yürütme organı (ya da idare), Anayasada öngörülmüş durumlar
dışında kanunların düzenlemediği bir alanda kendiliğinden kural koyamaz ya da
bir kanuna aykırı olarak bir kural koyamaz.
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4
sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile Kentsel
Dönüşüm Başkanlığına kentsel dönüşüm gelişim alanları ile yenileme alanı ilanı
için hazırlık işlemlerini yürütme görev ve yetkisi verilmektedir.
Söz konusu düzenleme ile Anayasa’nın 127. maddesinde yasa ile
düzenlenmesi öngörülmüş bir alan ile kanunlarla düzenlenmiş konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleme yapılmaktadır. Bu şekilde; yürütme,
fonksiyon gaspı yapmak suretiyle, Anayasa tarafından kanun koyucunun konu
bakımından yetki alanına inhisar ettirilen bir alanda düzenleme yapmıştır.
Yürütme organı (ya da idare), Anayasada öngörülmüş durumlar dışında kanunların
düzenlemediği bir alanda kendiliğinden kural koyamaz ve kanunlara aykırı
düzenleme yapamaz.
Dolayısıyla yerel yönetimlerle ilgili konular ve faaliyetler ile
birlik kuruluşuna yönelik görev ve yetkiler hususunda merkezi idareye verilen
görev ve yetkilerin kanunla düzenlenmesi yolundaki Anayasa kuralına aykırı bir
düzenleme yapılması ve yürütmeye Anayasa’ya aykırı bir yetki tanımlanması,
kanunla düzenlenmiş konularda düzenleme yapmış olması nedeniyle yasama
yetkisinin devrine ilişkin sınırın aşıldığını ve yürütmenin yasamanın yetki
alanına müdahale ettiğini göstermektedir. Bu nedenle, söz konusu madde,
Anayasa’nın 7. maddesinde belirlenen yasama yetkisini devretme yasağına
aykırıdır, iptali gerekir.
IV) Anayasa’nın 8. Maddesine Aykırılık
Anayasa’nın 8. maddesine göre; “Yürütme yetkisi ve görevi,
Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine
getirilir”. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yürütme yetkisi olarak, Anayasa ve
kanunlar çerçevesinde kullanılmalıdır. Oysa, 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 6. maddesiyle 4 sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığına kentsel dönüşüm gelişim
alanları ile yenileme alanı ilanı için hazırlık işlemlerini yürütme görev ve
yetkisi verilmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere bir CBK ile kanunla
düzenlenmesi öngörülen bir alanda düzenleme yapılması suretiyle kanun koyucunun
alanına müdahale edilmesi, kanunlarla düzenlenmiş konularda kanunlara aykırı
düzenleme yapılmış olması yoluyla anayasal çerçeve dışında yetki kullanımını
ortaya koymaktadır. Bu itibarla 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6.
maddesiyle 4 sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendi, Anayasa’nın 8. maddesine de aykırıdır, iptali gerekir.
V) Anayasa’nın 2. Maddesine ve Başlangıç İlkelerine Aykırılık
Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk Devleti” olan Cumhuriyet, erkler ayrılığı ilkesinde
somutlaşır: “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;” (Başlangıç, prg.4). Bu çerçevede; Anayasa’nın
7., 8. ve 9. maddeleri de yasama, yürütme ve yargı yetkilerini ayrı ayrı
düzenler.
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4
sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi, yukarıda
açıklanan nedenlerle, “Anayasa ve kanunların üstünlüğü” ilkesini ihlal
ettiğinden, Anayasa’nın 2. maddesine ve Başlangıç prg. 4’e de aykırılık oluşturmaktadır.
Bu aykırılık durumu, “kaynağını Anayasa’dan almayan Devlet
yetkisi kullanma yasağı” (md.6) karşısında ve Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkesi (md.11) ile daha belirgin hale gelmektedir. Başta yasama,
yürütme ve yargı organlarının saygı göstermesi gelmek üzere, “Anayasanın
üstünlüğü ve bağlayıcılığı” hükmünün etkililiği, Anayasa Mahkemesi’nin bu
kuralın biricik bekçiliğini yapması ölçüsünde mümkündür. Her vesile ile bu
hükmü anlamlandırmak ve güncellemek, hukuk devleti (md.2) açısından
yaşamsaldır. Bu bakımdan, yürütme tekeline sahip olan makamın, yasama
yetkisinin devredilmezliği kuralına saygı göstermesi, “Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı” hükmünün sürekli gözetilmesi ölçüsünde mümkündür.
Dahası, Cumhurbaşkanı’nın, “Anayasanın uygulanmasını, Devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin” etme yükümlülüğü (md.104/2),
aykırılık durumunu, aşikâr olmanın ötesinde tehlikeli hale getirmektedir. Bu
nedenle, söz konusu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olarak bir yetki kullanımını düzenlediğinden
ve yukarıda belirtilen nedenlerle Anayasa’nın 6., 11. ve 104/2. maddelerine de
aykırılık teşkil etmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 6. maddesiyle 4 sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi, Anayasanın Başlangıç ilkelerine, 2., 6., 7., 8., 11.,
104/2, 104/17., 123. ve 127. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptali talep
edilmektedir.
4) 153 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 6. maddesi ile 4 sayılı
CBK’ya eklenen 792/O maddesinin Anayasaya Aykırılığı
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4
sayılı CBK’ya eklenen 792/O maddesi ile Kentsel Dönüşüm Başkanlık teşkilatının
bir birimi olan başkan yardımcılarının atanmaları ve sorumlulukları
düzenlenmektedir.
a) Anayasanın 104/17, 123 ve 128. Maddelerine Aykırılık
Anayasa'nın 123. maddesinin birinci fıkrasında yer alan idarenin
kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin kanunla
düzenlenmesini gerekli kılar. Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında ise
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir hükmü yer alır. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında,
Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kişilerin
atanmalarına, görev ve yetkileri ile yükümlülükleri ile statülerine ve özlük
haklarına ilişkin düzenlemelerin kanunla yapılması gerektiği, bu konuların
düzenlenmesinin idarenin düzenleyici işlemlerine bırakılmasının Anayasa'ya
aykırı olacağı hususu vurgulanmıştır (bkz., AYMK 6.6.2013 tarih, E.2013/47
K.2013/72)
Anayasanın 123. maddesinde ifade edildiği üzere, idarenin bütünlüğü
içinde yer alan Kentsel Dönüşüm Başkanlığının teşkilatı ve burada çalışacak
olan kamu görevlilerinin atanmalarının yasayla düzenlenmesi gerekir. İdarenin
yasallığı ilkesi ise, idarenin organlarının/hizmet birimlerinin de yasayla
düzenlenmesini gerektirir… Keza, kamu kurumlarca gerçekleştirilen ve genel
idare esaslarına göre yürütülmekte olan kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve
sürekli görevleri ifa eden kamu görevlilerinin atanmaları, görev, yetkileri ve
sorumlulukları ile statüleri, Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrası
gereğince yasayla düzenlenmek durumundadır (AYMK, 10.3.2011 tarih, E.2009/90
K.2011/47)
Yukarıda belirtildiği üzere idarenin kanuniliği ilkesine aykırı
olarak 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4 sayılı CBK’ya
eklenen 792/O maddesi ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığı teşkilatı içerisinde bir
hizmet birimi olan başkan yardımcılarının teşkili ile atanmaları ile
sorumlulukları belirlenmektedir. Yasa ile düzenlenmesi gereken alanda düzenleme
yapıldığından söz konusu CBK düzenlemesi, Anayasanın 123. Maddesine aykırılık
taşımaktadır.
Anayasa’nın 128. maddesinde, “Memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.
Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır” hükmü
yer almaktadır.
Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen bu hüküm açıkça kamuda
çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin, atama, nitelikleri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve diğer özlük işleri ile görevlerinin sona erme
işlemlerinin kanun ile düzenlenmesi şartını getirmektedir.
Bu nedenle Kentsel Dönüşüm Başkanlığı başkan yardımcısı olarak
yürütülmekte olan kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa
etmek için görev yapacak personelin atanmaları, görev ve yetkilerinin,
yükümlülüklerinin, haklarının da kanunla belirlenmesi gerekmekte olup bunun
dışında Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile bu konularda belirleme yapılması
mümkün değildir. Belirtilen nedenlerle, iptal davası konusu CBK düzenlemesi,
Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen kanunla düzenleme yapılması öngörülen
konulardan sayıldığı için Anayasa’nın 128. maddesine aykırıdır. Bu nedenle
iptali gerekir.
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4
sayılı CBK’ya eklenen 792/O maddesi ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığı başkan
yardımcılarının atanmaları ve yükümlükleri tanımlanmıştır. İptali istenen madde
ile Anayasanın 123. ve 128. maddeleri kapsamında yasal düzenleme konusu olması
gereken Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’nın Başkan yardımcılarının atanması ve
sorumlulukları, görevleri ve yetkileri sadece CBK ile düzenlenmiştir.
Dolayısıyla iptali istenen madde münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken
konularda CBK çıkarılamaz kuralını içeren Anayasanın 104/17. maddesine
aykırıdır.
b) Anayasa’nın 7. Maddesinde Belirlenen Yasama Yetkisinin
Devredilemezliği İlkesine Aykırılık
Yürütme organı (ya da idare), Anayasada öngörülmüş durumlar
dışında kanunların düzenlemediği bir alanda kendiliğinden kural koyamaz ya da
bir kanuna aykırı olarak bir kural koyamaz.
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4
sayılı CBK’ya eklenen 792/O maddesi ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığı başkan
yardımcılarının atanması ile sorumlulukları ile görev ve yetkileri
belirlenmektedir.
Söz konusu düzenleme ile Anayasa’nın 123. ve 128. maddelerinde
yasa ile düzenlenmesi öngörülmüş bir alanda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile
düzenleme yapılmaktadır. Bu şekilde; yürütme, fonksiyon gasbı yapmak suretiyle,
Anayasa tarafından kanun koyucunun konu bakımından yetki alanına inhisar
ettirilen bir alanda düzenleme yapmıştır. Yürütme organı (ya da idare),
Anayasada öngörülmüş durumlar dışında kanunların düzenlemediği bir alanda
kendiliğinden kural koyamaz.
Dolayısıyla bir kamu kurumunun başkan yardımcılarının görev ve
yetkilerinin kanunla düzenlenmesi yolundaki Anayasa kuralına aykırı bir
düzenleme yapılması yürütmeye Anayasa’ya aykırı bir yetki tanımlanması, yasama
yetkisinin devrine ilişkin sınırın aşıldığını ve yürütmenin yasamanın yetki
alanına müdahale ettiğini göstermektedir. Bu nedenle, söz konusu madde,
Anayasa’nın 7. maddesinde belirlenen yasama yetkisini devretme yasağına
aykırıdır, iptali gerekir.
c) Anayasa’nın 8. Maddesine Aykırılık
Anayasa’nın 8. maddesine göre; “Yürütme yetkisi ve görevi,
Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve
yerine getirilir”. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yürütme yetkisi olarak,
Anayasa ve kanunlar çerçevesinde kullanılmalıdır. Oysa, yukarıda da
belirtildiği üzere 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4
sayılı CBK’ya eklenen 792/O maddesi ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığı başkan
yardımcılarının atanması ile sorumlulukları ile görev ve yetkileri
belirlenmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere bir CBK ile kanunla düzenlenmesi
öngörülen bir alanda düzenleme yapılması suretiyle kanun koyucunun alanına
müdahale edilmesi ve Anayasa’da Cumhurbaşkanına verilen bir yetki türü olan
CBK’lar için öngörülmeyen bir yetki devrini öngörmesi nedeniyle anayasal
çerçeve dışında yetki kullanımını ortaya koymaktadır. Bu itibarla 153 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4 sayılı CBK’ya eklenen 792/O
maddesi, Anayasa’nın 8. maddesine de aykırıdır, iptali gerekir.
d) Anayasa’nın 2. Maddesine ve Başlangıç İlkelerine Aykırılık
Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk Devleti” olan Cumhuriyet, erkler ayrılığı ilkesinde
somutlaşır: “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;” (Başlangıç, prg.4). Bu çerçevede; Anayasa’nın
7., 8. ve 9. maddeleri de yasama, yürütme ve yargı yetkilerini ayrı ayrı
düzenler.
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. maddesiyle 4
sayılı CBK’ya eklenen 792/O maddesi, yukarıda açıklanan nedenlerle, “Anayasa ve
kanunların üstünlüğü” ilkesini ihlal ettiğinden, Anayasa’nın 2. maddesine ve
Başlangıç prg. 4’e de aykırılık oluşturmaktadır.
Bu aykırılık durumu, “kaynağını Anayasa’dan almayan Devlet
yetkisi kullanma yasağı” (md.6) karşısında ve Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkesi (md.11) ile daha belirgin hale gelmektedir. Başta yasama,
yürütme ve yargı organlarının saygı göstermesi gelmek üzere, “Anayasanın
üstünlüğü ve bağlayıcılığı” hükmünün etkililiği, Anayasa Mahkemesi’nin bu
kuralın biricik bekçiliğini yapması ölçüsünde mümkündür. Her vesile ile bu hükmü
anlamlandırmak ve güncellemek, hukuk devleti (md.2) açısından yaşamsaldır. Bu
bakımdan, yürütme tekeline sahip olan makamın, yasama yetkisinin
devredilmezliği kuralına saygı göstermesi, “Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı” hükmünün sürekli gözetilmesi ölçüsünde mümkündür.
Dahası, CB’nin, “Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının
düzenli ve uyumlu çalışmasını temin” etme yükümlülüğü (md.104/2), aykırılık
durumunu, aşikâr olmanın ötesinde tehlikeli hale getirmektedir. Bu nedenle, söz
konusu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olarak bir yetki kullanımını
düzenlediğinden ve yukarıda belirtilen nedenlerle Anayasa’nın 6., 11. ve 104/2.
maddelerine de aykırılık teşkil etmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 6. maddesiyle 4 sayılı CBK’ya eklenen 792/O maddesinin
Anayasanın Başlangıç ilkelerine, 2., 6., 7., 8., 11., 104/2, 104/17., 123. ve
128 maddelerine aykırı olması nedeniyle iptali talep edilmektedir.
5) 153 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 7. maddesi ile ekli (1) ve (2) sayılı
Listelerin Anayasaya Aykırılığı
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 7. maddesi ile Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı teşkilatları için ekli (1) sayılı
listede bulunan kadrolar ve pozisyonlar iptal edilmiş yeni kurulan Kentsel
Dönüşüm Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatları için ekli (2) sayılı listedeki
kadrolar ve pozisyonlar ihdas edilmiş ve 2 sayılı CBK’nin eki (I) sayılı
Cetvele Kentsel Dönüşüm Başkanlığı olarak eklenmesine ilişkin düzenleme
yapılmıştır. Söz konusu madde ve ekli listeler, aşağıdaki açılardan Anayasa’ya
aykırıdır.
a) Anayasa’nın 104. maddesine konu bakımından yetki yönünden
Aykırılık
Söz konusu düzenleme, konu bakımından yetki yönünden
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin sınırlarını aşması nedeniyle Anayasa’nın 104.
maddesine aykırıdır. Anayasanın 104/17. maddede geçen “münhasıran kanunla
düzenlenmesi öngörülen konular” ibaresinin Anayasa’da “kanunla düzenlenir veya
kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” vb. ifadelerin bulunduğu
maddelere bakarak belirlenmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’da salt bir
kanunla düzenleme kaydının bulunmasının, ilgili konuyu cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin konu bakımından yetki alanından çıkarmak açısından yeterli
olduğunu ifade etmiştir: “... Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi
öngörülen konularda CBK çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak
Anayasa’da hangi konuların münhasıran kanunla düzenleneceğine ilişkin özel bir
hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yerleşik
içtihadında anayasa koyucunun kanunla düzenlenmesini öngördüğü konuların bu
kapsamda görülmesi gerektiği kabul edilmektedir (AYM, E.2016/150, K.2017/179,
28/12/2017, § 57; E.2016/180, K.2018/4, 18/1/2018, § 17; E.2017/51, K.2017/163,
29/11/2017, § 13; E.2016/139, K.2016/188, 14/12/2016, § 9; E.2013/47,
K.2013/72, 6/6/2013). Buna göre Anayasa’da kanunla düzenleneceği belirtilen
alanlarda Cumhurbaşkanı’nın CBK çıkarma yetkisi bulunmamaktadır”. (AYM, E.S.
:2018/125, K.S.:2020/4, K.T.:22/1/2020, R.G. Tarih – Sayı: 13/5/2020 – 31126,
§11). O halde Anayasa’nın bir maddesinde bir konunun yasayla düzenlenmesi
öngörülmüşse o konunun Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi,
Anayasa’nın 7. ve 104/17. maddelerine aykırılık oluşturacaktır.
İptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 123. maddesinde ifade
edildiği üzere idarenin bütünlüğü içerisinde yer alan Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatları
için ekli listelerde belirtilen sınıf ve derecesi ile sayısı belirlenen
kadrolar ile pozisyonların iptaline ve ihdasına ilişkindir.
Anayasa Mahkemesi bir kararında, “Kadro unvanı, personelin
niteliğini ifade etmenin yanında, o personelin yerine getireceği görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük
haklarını da ifade etmektedir. Kadro derecesi ile personelin özellikle aylık ve
ödenekleri ve diğer özlük hakları bakımından sıkı bir bağ bulunmaktadır.” değerlendirmesinde
bulunmuştur (AYM, E.2005/139, K.2007/33, 22/3/2007). Anayasa Mahkemesinin
(AYMK, E.2005/145 K.2009/112, 23.7.2009; AYMK, E. 2018/73, K.2019/65,
24.7.2019) kararlarında da belirtildiği üzere, bu hususlar Anayasa’nın 128.
maddesi kapsamındadır.
Bu nedenle bu kadro iptali veya ihdasına ilişkin kuralların da
Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca kanunla düzenlenmesi gerekir. Nitekim,
Anayasa Mahkemesi, E. 2018/73, K.2019/65, 24.7.2019 kararının 139 ila 141.
paragraflarında memurların kadro ihdas ve iptal işlemlerinin kanun ile
düzenlenmesi öngörülen alanlardan olduğunu belirterek, bu kadroların ihdas ve
iptallerine ilişkin olarak Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenleme
yapılamayacağını da dolaylı olarak tanımlamıştır.
Anayasa’nın 104/17. maddesine göre kanunla düzenlenmesi
öngörülen konular CBK ile düzenlenemez. Dolayısıyla söz konusu düzenleme konu
bakımından yetki açısından CBK ile düzenlenebilecek konulardan değildir.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi, 65 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ilişkin verdiği
kararda bazı yüksek öğretim kurumlarının kadro ihdas ve iptallerin ilişkin
düzenlemenin Anayasa’nın 130. maddesi kapsamında münhasıran kanun ile
düzenlenmesi gereken konulardan olduğunu belirterek üniversitelerin kadro
ihdaslarına ilişkin düzenlemeyi iptal etmiştir (AYM, E. 2020/71, K.2021/33,
29/04/2021).
Bu nedenle iptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 128.
maddesinde belirlenen kanunilik ilkesine ve dolayısıyla Anayasa’nın 104/17. maddesine
aykırıdır, iptali gerekir.
Dolayısıyla, yukarıda belirtilen kadronun ihdasına ilişkin
ihtilaflı düzenleme, Anayasa’nın 104/17. maddesinde belirlenen sınırları aşarak
kanun ile düzenlenmesi öngörülen alanda düzenleme yapması nedeniyle; konu
bakımından yetkisizlikle maluldür ve Anayasa’nın 104/17. fıkrasına aykırıdır.
Bu cihetle, ihtilaflı kuralın iptali gerekir.
b) Anayasa’nın 128. maddesine aykırılık
Yine İptali talep edilen düzenleme, Anayasa’nın 123. maddesinde
ifade edildiği üzere idarenin bütünlüğü içerisinde yer alan Çevre, Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığı merkez ve taşra
teşkilatları için ekli listelerde belirtilen sınıf ve derecesi ile sayısı
belirlenen kadrolar ile pozisyonların iptaline ve ihdasına ilişkindir.
Anayasa’nın 128. maddesinde, “Memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.
Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır” hükmü
yer almaktadır. Anayasa Mahkemesi, son olarak 43 sayılı CBK’ye ilişkin olarak
bu bağlamda verdiği ihlal kararında şu tespiti yapmıştır: “Anayasa’nın 128.
maddesine göre memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülüklerinin kanunla düzenlenmesi gerekmekte olup kuralla
hazine ve maliye başmüfettişleri, müfettişler ve müfettiş yardımcılarının
görev, yetki ve sorumluluklarına yönelik bir düzenleme öngörülmektedir … Bu
itibarla Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi
gereken bir konuda düzenleme yapan kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır” (AYM,
E.2019/96, K.2022/17, 24/02/2022, §60-61).
Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen bu hüküm açıkça kamuda
çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin, atama, nitelikleri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve diğer özlük işleri ile görevlerinin sona
erme işlemlerinin kanun ile düzenlenmesi şartını getirmektedir. Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığı 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ek (I) sayılı Cetvel
kapsamındaki kamu idareleri arasında sayılmıştır. Söz konusu Bakanlık ve
Başkanlık Anayasa’nın 123. maddesinde ifade edildiği üzere idarenin bütünlüğü
içinde yer almaktadır. Dolayısıyla, yukarıda belirtilen Bakanlık ile
Başkanlıkta çalışan personelin atanması, görev ve yetkileri, iş akitlerinin
sona ermesi veya bunların tayin, nakil gibi özlük haklarını doğrudan etkileyen
bir düzenlemenin de kanunla yapılması gerektiği aşikârdır. Söz konusu
personelin kadrosunun ve/veya pozisyonunun ihdası ve iptali de atanması ile
doğrudan bağlantılı olan bağlı bir düzenlemedir. Anayasa Mahkemesi de bir
kararında “Kadro unvanı, personelin niteliğini ifade etmenin yanında, o personelin
yerine getireceği görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve
ödenekleri ile diğer özlük haklarını da ifade etmektedir. Kadro derecesi ile
personelin özellikle aylık ve ödenekleri ve diğer özlük hakları bakımından sıkı
bir bağ bulunmaktadır.” değerlendirmesinde bulunmuştur (AYM, E.2005/139,
K.2007/33, 22/3/2007).
Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi’nin E. 2018/73, K.2019/65,
24.7.2019 tarihli kararında bu durum açıkça belirlenmiştir. Mahkeme söz konusu
kararında;
“139. Adı geçen kurumlar Anayasa'nın 123. maddesinde ifade
edildiği üzere idarenin bütünlüğü içinde yer almaktadır. Bu kurumlarda genel
idare esaslarına göre yürütülmekte olan kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve
sürekli görevleri ifa eden personel Anayasa'nın 128. maddesi kapsamında
olduğundan bunların kadrolarına, bu kadroların ihdas ve iptaline ilişkin
kuralların da Anayasa'nın 128. maddesi uyarınca kanunla düzenlenmesi gerekir.
140. Dava konusu kuralda ise anılan idarelerin 2017 yılı fiilî
kadrolarının 2016 yılı sonuna kadar TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunca
belirlenmesi öngörülmüştür. Kural bu hâliyle yasama yetkisinin devri sonucunu
doğurmakta, kamu görevlilerinin statülerinin kanunla düzenlenmesi yolundaki
anayasal kurala aykırılık oluşturmaktadır.
141. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 7. ve 128.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.”
saptaması ile kadro ihdas ve iptalinin de Anayasa’nın 128.
maddesinin 2. fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yine Anayasa Mahkemesi, 36 sayılı CBK’ye ilişkin açılan iptal
davasında, 2019/78 Esas, 2020/6 Karar sayılı Kararında:
“20. Genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu
hizmetlerinde kadro ve pozisyon esastır. Bu hizmetleri yürüten memur ve diğer
kamu görevlileri kendilerine özgü statüye sahiptir. Görevleri dışında da kamu
hizmetleri statüsünün bir bölümü olan bu statü hükmüne tabi olurlar ve resmî
sıfat ve yetkilerini korurlar. Oysa Kurul, Cumhurbaşkanlığı teşkilatı içinde
Cumhurbaşkanına bağlı icrai bir karar alma ve bunu uygulatma yetkisi olmayan
tamamıyla istişari nitelikte bir birim olarak düzenlenmiştir. Kurul üyelerinin
ancak kurul hâlinde çalıştıkları, tek başlarına bir hizmet yapmadıkları, kamu
hizmetlerine geçici ve arızi olarak katıldıkları, görevin ifası sırasında
devletin emredici gücünün kullanılmadığı, Kurulda yer alacak üyeler için kadro
ve pozisyonun belirlenmediği, bu üyeler ile merkezî idare arasında tam bir
statüer ilişkinin kurulmadığı, söz konusu Kurul üyelerinin Kurul üyeliği
dışında başka meslek ve uğraşlarına devam edebildikleri anlaşılmaktadır. Bu
itibarla Kurul üyelerinin yaptıkları görev, Anayasamın 128. maddesi anlamında
devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel
idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetinin gerektirdiği
asli ve sürekli bir görev niteliğinde değildir. Dolayısıyla Kurul üyelerinin
belirlenmesi hususu münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren bir konu
değildir.”
şeklindeki tespitiyle memur ve kamu görevlisi statüsünde olan
personelin kadro ihdas ve iptallerinin Anayasanın 128. maddesinde belirlenen
şekilde kanun ile düzenlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Kadrolar konusunda; Anayasa Mahkemesine göre, kamu
görevlilerinin “kadrolarına, bu kadroların ihdas ve iptaline ilişkin kuralların
da Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca kanunla düzenlenmesi gerekir” (AYM,
E.2018/73, K.2019/65, 24/7/2019, § 139).
Ancak, Anayasa Mahkemesi, 53 sayılı CBK’nin bazı maddelerinin
iptali talebiyle yapılan başvuruda, kadro ihdas ve iptaline ilişkin
düzenlemelerin bakanlıklar nezdinde teşkilat yapılarıyla doğrudan bağlantılı
olduğu hasebiyle Anayasa’nın 106. maddesinin 11. fıkrası kapsamında
Cumhurbaşkanı Kararnameleriyle düzenlenebileceğini belirtmiştir. (AYM,
E.2020/8, K.2021/25, 31/3/2021). Kararın ilgili bölümü şu şekildedir:
“22. Bu bağlamda Anayasa’nın CBK tarafından düzenleneceğini özel
olarak öngördüğü yukarıda belirtilen bakanlıkların kurulması, kaldırılması,
görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının
kurulması ile düzenlenmesi kapsamında, bu konularla sınırlı olmak üzere
Anayasa’nın 106. maddesinin anılan hükmünde belirtilen hususlarda CBK ile
düzenleme yapılabilir.
23. Bu çerçevede, kuralların Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrasında CBK ile düzenlenmesi öngörülen Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının teşkilat yapısına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Zira
yukarıda da belirtildiği üzere kadro ile teşkilat arasında yakın bir ilişki
olup kadro belirlenmeden bir kurum ve kuruluşun teşkilatlanmasından söz
edilmesi zordur. Bu itibarla kuralların Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci
fıkrasıyla bağlantılı olarak 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü
cümlesine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır (AYM, E.2018/119, K.2020/25,
11/6/2020, § 28).”
AYM, yukarıda belirtilen kararının sonunda da, “Kurallar
Anayasa’nın 123. maddesi bağlamında 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
üçüncü cümlesi yönünden incelendiğinden ayrıca 128. maddesi bağlamında anılan
fıkra yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.” şeklindeki görüşüyle konunun
sadece yetki açısından 104. madde kapsamında ele alındığını belirtirken, daha
önceki diğer kararlarıyla çelişen bir karar vermiştir. Yukarıda da belirtildiği
üzere kadro ihdası, sadece teşkilat yapısının bir parçası olarak
değerlendirilemez. Söz konusu düzenlemeler, kamu görevlilerinin özellikle
memurların görevlerine atanması veya görevlerinin sona ermesi ile doğrudan
bağlantılı bir konudur. Bu nedenle Anayasa’nın 128. maddesinin 2. fıkrası
kapsamında ele alınması gereken bir konudur. Yürütme erkine, bakanlıklar
açısından kadro ihdas ve iptal yetkisinin verilmesi, kamu görevlilerinin
görevlerini ifa etmelerinde yürütme erkinin etkisi altında kalmaları riskini
doğurduğu gibi; yürütme erki açısından, memurların görev ve yetkilerini
kullanamamasının bir yolu olarak görülebilir. Dolayısıyla, yürütme erkinin
anılan yetkiye sahip olduğunun kabulü halinde, memurların görevlerini yaparken
siyasi etkilerden korunması amacıyla düzenlenen Anayasa’nın 128. maddesinin
ikinci fıkrası hükümleri fiilen etkisini yitirmiş olacaktır.
Diğer yandan, söz konusu kadro ve pozisyon ihdas ve iptalleri
aynı zamanda kamu görevlilerinin özlük haklarıyla doğrudan bağlantılıdır. Kadro
derecesine ve pozisyonuna göre aylık ve diğer hakları hesaplanan kamu
görevlilerine kamu kurum veya kuruluşu tarafından yapılacak harcamalar ve
ödenekler de ilgili yıl bütçesi ile belirlendiğinden kadro ve pozisyon ihdası
veya iptali aynı zamanda bir bütçeleme konusudur. Dolayısıyla Anayasa’nın 161.
maddesi çerçevesinde de ele alınması gereken bir konudur. Anayasa’nın 128.
maddesi ve 161. maddesine bakıldığında ise bu alanda yapılacak düzenlemelerin
kanunilik ilkesine uygun olması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Anayasa
Mahkemesi, “münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konular” arasında sayılan
bu hususları göz ardı etmemelidir.
Nitekim, 65 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ilişkin
verdiği kararda bazı yüksek öğretim kurumlarının kadro ihdas ve iptallerin
ilişkin düzenlemenin Anayasa’nın 130. maddesi kapsamında münhasıran kanun ile
düzenlenmesi gereken konulardan olduğunu belirterek üniversitelerin kadro
ihdaslarına ilişkin düzenlemeyi iptal etmiştir (AYM, E. 2020/71, K.2021/33,
29/04/2021). Anayasa’nın 130. maddesi çerçevesinde üniversitelerde görev yapan
kamu görevlileri açısından kadro ihdasının görev ve yetkileri, unvanları, mali
işleri ve özlük hakları ile doğrudan bağlantılı olarak değerlendirilirken
Bakanlıklar nezdinde görevlerini yürütmekte olan memurlar açısından Anayasa’nın
128. maddesi kapsamında ele alınmaması ise kamu görevlisinin korunmasına
ilişkin anayasal güvenceyi düzenleyen hükmü işlevsiz kılacaktır. Bu bakımdan;
Anayasa’nın tutarlı şekilde yorumlanma gereği de Anayasa’nın 128. maddesinin
ihtilaflı düzenlemeye uygulanmak gerektiğini işaret etmektedir.
Yasama yetkisinin genelliği ve CBK çıkarma yetkisinin
istisnailiği ile birlikte; Anayasa’nın sistematik yorumu uyarınca, Anayasa’nın
106. maddesini 128. maddeyle tutarlı şekilde yorumlama gereği de dikkate
alındığında, kadro ve pozisyon ihdası ve iptali konusunu “teşkilat yapısı” kavramı
içerisinde addetmenin mümkün olmaması gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda
anılan kararları, kadro ve pozisyon ihdası ve iptali konusuna Anayasa’nın 128.
maddesinin uygulandığını açık şekilde ortaya koymaktadır. Buna karşın;
Anayasa’nın 106. maddesini kadro ve pozisyon ihdası ve iptali konusu bakımından
128. maddeye nazaran lex specialis olarak kabul etmek mümkün değildir; zira,
106. maddede yer alan ve bakanlıkların kurumsal örgütlenmesine ilişkin
“teşkilat yapısı” kavramı, “kamu görevlilerinin” “atanmaları” ve “diğer özlük
işleri”ne ilişkin 128. maddeyle konu bakımından kesişmemektedir. Kadro ve
pozisyon ihdası ve iptali konusu; Anayasa’nın kurumsal mercekli 106. ve (kadro
ihdasına uygulandığı AYM kararlarıyla sabit) statü mercekli 128. maddelerinin
kurumsal yapıya ve kamu görevlileri rejimine ilişkin farklı uygulanma alanları
dikkate alındığında, Anayasa’nın 128. maddesi bünyesinde ele alınması gereken
bir konudur. Öyle ki, Anayasa koyucu eğer isteseydi, Anayasa’nın 106.
maddesinin son fıkrasına, 128. madde bakımından istisna oluşturacak bir hükmü
açık ve tereddüde yer vermeyecek biçimde koyardı.
Bu nedenle yukarıda belirtilen Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığının merkez ve taşra
teşkilatları için genel idare esaslarına göre yürütülmekte olan kamu
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa etmek için ekli
listelerde belirtilen hizmet sınıfı ve memur unvanında çalıştırılacak olan
personelin kadro ihdası ve iptali ile söz konusu listelerde belirtilen
kanunlara göre istihdam edilen sözleşmeli personelin pozisyonlarının iptal ve
ihdaslarının kanunla belirlenmesi gerekmekte olup bunun dışında
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile bu konuda belirleme yapılması mümkün
değildir. Belirtilen nedenlerle, iptal davası konusu CBK düzenlemesi,
Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen kanunla düzenleme yapılması öngörülen
konulardan sayıldığı için Anayasa’nın 128. maddesine aykırıdır. Bu nedenle
iptali gerekir.
c) Anayasa’nın 161. Maddesine Aykırılık
Yukarıda da belirtildiği üzere, Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığının merkez ve taşra
teşkilatları için genel idare esaslarına göre yürütülmekte olan kamu
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa etmek için ekli
listelerde belirtilen hizmet sınıfı ve memur unvanında çalıştırılacak olan
personelin kadro ihdası ve iptali ile söz konusu listelerde belirtilen
kanunlara göre istihdam edilen sözleşmeli personelin pozisyonlarının iptal ve
ihdasları aynı zamanda kamu görevlilerinin özlük haklarıyla doğrudan
bağlantılıdır. Kadro derecesine ve pozisyonuna göre aylık ve diğer hakları
hesaplanan kamu görevlilerine kamu kurum veya kuruluşu tarafından yapılacak
harcamalar ve ödenekler de ilgili yıl bütçesi ile belirlendiğinden kadro ve
pozisyon ihdası veya iptali aynı zamanda bir bütçeleme konusudur. Dolayısıyla
Anayasa’nın 161. maddesi çerçevesinde kanunilik ilkesine tabi olarak ele
alınması gereken bir konudur. İhtilaflı CBK düzenlemesi, bu açıdan da
Anayasa’nın 161. maddesine aykırıdır.
d) Anayasa’nın 153. Maddesine Aykırılık
Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrası uyarınca: “Anayasa
Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”
Anayasa Mahkemesi kararlarında Anayasa'nın 153’üncü maddesinde
belirtilen bağlayıcılık ilkesine aykırılıktan söz edilebilmesi için iptal
edilen kuralla dava konusu yeni düzenlemenin içerik ve kapsam bakımından aynı
ya da benzeri olması gerektiği belirtilmektedir (Anayasa Mahkemesi’nin
12.11.1991 tarihli ve 1991/7 E.: 1991/43 K. sayılı kararı).
Yukarıda iptali istenen kuralla içerik ve kapsam bakımından
benzer kuralların Anayasa’ya aykırılığına, Anayasa Mahkemesi tarafından daha
önce hükmedilmiştir (Bkz. yukarıdaki başlıklarda alıntılanan kararlar ve bu
cümleden olarak özellikle: AYM, E.2018/73, K.2019/65, 24.7.2019, §§139-141;
AYM, E.:2018/125, K.S.:2020/4, K.T.:22/1/2020, R.G. Tarih – Sayı: 13/5/2020 –
31126, §11; AYM, 2019/78 E.2020/6, K.T.:23/01/2020; AYM, E. 2020/71, K.2021/33,
29/04/2021; E.2019/96, K.2022/17, 24/02/2022, §60-61).
Yukarıda gösterildiği üzere, AYM’nin daha önceki kararlarında
saptadığı bir Anayasa ihlalini aynı şekilde devam ettiren ihtilaflı kural, bu
cihetle, Anayasa’nın 153. maddesine de aykırıdır.
e) Anayasa’nın 7. Maddesinde Belirlenen Yasama Yetkisinin
Devredilemezliği İlkesine Aykırılık
Yürütme organı (ya da idare), Anayasada öngörülmüş durumlar
dışında kanunların düzenlemediği bir alanda kendiliğinden kural koyamaz ya da
bir kanuna aykırı olarak bir kural koyamaz.
153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 7. maddesi ile Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı teşkilatları için ekli (1) sayılı
listede bulunan kadrolar ve pozisyonlar iptal edilmiş yeni kurulan Kentsel
Dönüşüm Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatları için ekli (2) sayılı listedeki
kadrolar ve pozisyonlar ihdas edilmiş ve 2 sayılı CBK’nin eki (I) sayılı
Cetvele Kentsel Dönüşüm Başkanlığı olarak eklenmesine ilişkin düzenleme
yapılmıştır.
Söz konusu düzenleme ile Anayasa’nın 128. maddesinde ve yasa ile
düzenlenmesi öngörülmüş bir alanda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile personel
kadrosu ve pozisyonu ihdası ve iptali düzenlemesi yapılmaktadır. Bu şekilde;
yürütme, fonksiyon gaspı yapmak suretiyle, Anayasa tarafından kanun koyucunun
konu bakımından yetki alanına inhisar ettirilen bir alanda düzenleme yapmıştır.
Yürütme organı (ya da idare), Anayasada öngörülmüş durumlar dışında kanunların
düzenlemediği bir alanda kendiliğinden kural koyamaz.
Dolayısıyla kamu görevlilerinin kadro ve pozisyon, atanmalarının
kanunla düzenlenmesi yolundaki Anayasa kuralına aykırı bir düzenleme yapılması
ve yürütmeye Anayasa’ya aykırı bir yetki tanımlanması, yasama yetkisinin
devrine ilişkin sınırın aşıldığını ve yürütmenin yasamanın yetki alanına
müdahale ettiğini göstermektedir. Bu nedenle, söz konusu madde, Anayasa’nın 7.
maddesinde belirlenen yasama yetkisini devretme yasağına aykırıdır, iptali
gerekir.
f) Anayasa’nın 8. Maddesine Aykırılık
Anayasa’nın 8. maddesine göre; “Yürütme yetkisi ve görevi,
Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve
yerine getirilir”. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yürütme yetkisi olarak,
Anayasa ve kanunlar çerçevesinde kullanılmalıdır. Oysa, 153 sayılı CBK’nin 7.
maddesi ve ekli (1) ve (2) sayılı listeler ile Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı ile Kentsel Dönüşüm Başkanlığının merkez ve taşra
teşkilatları için genel idare esaslarına göre yürütülmekte olan kamu
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa etmek için ekli
listelerde belirtilen hizmet sınıfı ve memur unvanında çalıştırılacak olan
personelin kadro ihdası ve iptali ile söz konusu listelerde belirtilen
kanunlara göre istihdam edilen sözleşmeli personelin pozisyonlarının iptal ve
ihdasları yapılmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere bir CBK ile kanunla
düzenlenmesi öngörülen bir alanda düzenleme yapılması suretiyle kanun koyucunun
alanına müdahale edilmesi, anayasal çerçeve dışında yetki kullanımını ortaya
koymaktadır. Bu itibarla 153 sayılı CBK’nin 7. maddesi ve ekli (1) ve (2)
sayılı listeler, Anayasa’nın 8. maddesine de aykırıdır, iptali gerekir.
g) Anayasa’nın 2. Maddesine ve Başlangıç İlkelerine Aykırılık
Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk Devleti” olan Cumhuriyet, erkler ayrılığı ilkesinde
somutlaşır: “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;” (Başlangıç, prg.4). Bu çerçevede; Anayasa’nın
7., 8. ve 9. maddeleri de yasama, yürütme ve yargı yetkilerini ayrı ayrı
düzenler.
153 sayılı CBK’nin 7. maddesi ve ekli (1) ve (2) sayılı
listeler, yukarıda açıklanan nedenlerle, “Anayasa ve kanunların üstünlüğü”
ilkesini ihlal ettiğinden, Anayasa’nın 2. maddesine ve Başlangıç prg. 4’e de
aykırılık oluşturmaktadır.
Bu aykırılık durumu, “kaynağını Anayasa’dan almayan Devlet yetkisi
kullanma yasağı” (md.6) karşısında ve Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
ilkesi (md.11) ile daha belirgin hale gelmektedir. Başta yasama, yürütme ve
yargı organlarının saygı göstermesi gelmek üzere, “Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı” hükmünün etkililiği, Anayasa Mahkemesi’nin bu kuralın biricik
bekçiliğini yapması ölçüsünde mümkündür. Her vesile ile bu hükmü anlamlandırmak
ve güncellemek, hukuk devleti (md.2) açısından yaşamsaldır. Bu bakımdan,
yürütme tekeline sahip olan makamın, yasama yetkisinin devredilmezliği kuralına
saygı göstermesi, “Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı” hükmünün sürekli
gözetilmesi ölçüsünde mümkündür.
Dahası, Cumhurbaşkanı’nın, “Anayasanın uygulanmasını, Devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin” etme yükümlülüğü (md.104/2),
aykırılık durumunu, aşikâr olmanın ötesinde tehlikeli hale getirmektedir. Bu
nedenle, söz konusu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olarak bir yetki kullanımını
düzenlediğinden ve yukarıda belirtilen nedenlerle Anayasa’nın 6., 11. ve 104/2.
maddelerine de aykırılık teşkil etmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle 153 sayılı CBK’nin 7. maddesi ve
ekli (1) ve (2) sayılı listelerin Anayasanın Başlangıç ilkelerine, 2., 6., 7.,
8., 11., 104/2, 104/17., 128., 153. ve 161. maddelerine aykırı olması nedeniyle
iptali talep edilmektedir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri, 6771 sayılı Anayasa Değişikliği
Kanunu ile Anayasada yapılan değişikliklerle hukuk sistemimize girmiş ve 24
Haziran Seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının yemin ederek görevine başlamasıyla
yürürlüğe girmiştir. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile ilk defa yürütme
organına, dayanağını doğrudan Anayasadan alan bir düzenleme yetkisi
tanınmıştır. Anayasa’da önemli sınırlamalar getirilerek tanınmış olan bu
yetkinin, anayasal sınırlar çerçevesinde kullanılması, kötüye kullanılmaması ve
yasama yetkisinin devri niteliği taşımaması, Anayasa’nın başta 6., 7. ve 8.
maddeleri gereği olup, örgütlenmesi, erkler ayrılığına dayanan demokratik hukuk
devletinin yaşama geçirilmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Oldukça güçlü
yetkilerle donatılmış ve doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının
Anayasa’da kendisine tanınan sınırlı alanı aşarak her konuda düzenlemeler
yapması, demokratik hukuk devletinin özünü oluşturan denge ve denetleme
mekanizmalarını işlevsiz hale getirecek, sistemi yürütmenin keyfi yönetimine
dönüştürecektir.
Göreve başlamasının hemen ardından Cumhurbaşkanınca oldukça
kapsamlı pek çok CBK çıkarıldığı görülmektedir. Gerekçesiz bu CBK’lerin pek
çoğunda da çerçevesini Anayasa’nın açıkça çizdiği yetki sınırlarının aşıldığı,
Anayasanın CBK ile düzenlenmesini yasakladığı alanlarda düzenlemeler yapıldığı
görülmektedir. Yukarıda iptali istenen kural da Anayasanın cumhurbaşkanlığı
kararnamesi ile düzenlenmesini yasakladığı alanlara ilişkin bir düzenleme
oluşturmaktadır. Bu nedenle ultra vires geçersizlikle maluldür. Bu bakımdan
Anayasa Mahkemesince ivedilikle incelenerek yetki dışı düzenlemelerin iptal
edilmesi ve hukuk sisteminden ayıklanması, normlar hiyerarşisine dayanan hukuk
düzeninin devamlılığı bakımından hayati önem taşımaktadır.
24/08/2023 tarihli ve 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin
iptali istenen hükümlerinin açıkça Anayasa’ya aykırı olduğu yukarıda etraflı
bir şekilde açıklanmıştır.
Anayasa’nın temel ilkelerine, insan hakları, hukuk devleti ve
demokrasi değerlerine ağır bir saldırı oluşturan kuralların yürürlüğünün derhal
durdurulması, hayati önem taşımaktadır.
Anayasal gereklere uymadan kabul edilen ve iptal edilmesi
gereken bir kuralın uygulanması halinde telafisi imkânsız zararların doğacağı
açıktır. O kadar ki; iptali istenen kurallar, demokratik hukuk devletinin
esasını ortadan kaldıracaktır.
Diğer taraftan, Anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve
düzenlemelerden en kısa sürede arındırılması, hukuk devletinin temel gereğidir.
Anayasa’ya aykırılıkların sürdürülmesi, özenle korunması gereken hukukun
üstünlüğü ilkesini de zedeleyecektir. Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir
düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu
ilkenin zedelenmesi, hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve
zararlara yol açacaktır.
Ayrıca, burada tekrar vurgulanmalıdır ki; Anayasa’nın
çerçevesini ve sınırlarını sınırlı sayı ilkesiyle (numerus clausus) belirlemiş
olduğu yetki alanı dışında çıkarılan cumhurbaşkanlığı kararnameleri, Türkiye
Cumhuriyeti’nin üzerine inşa edildiği erkler ayrılığı ilkesinin ve bu çerçevede
Devletin yönetim biçimine ilişkin emredici ve yasaklayıcı Anayasa hükümlerinin
ihlal edilmesi sonucunu doğurduğu kadar, Devlet’in hukuki yapılanmasının
çerçevesini oluşturan normlar hiyerarşisinin de bozulmasına sebep olmaktadır.
Siyasi rejimin, hesap verebilir hükümet sistemine dayanan demokrasiden, hesap
verebilirlik ilkesinden arındırılan ve yürütmenin, yani hükümet etme yetkisinin
tek başına Devlet başkanına tevdi edildiği monokrasiye kaydırıldığı, yargının
bağımsızlığını yitirdiğine ilişkin çok ciddi iddia ve tespitlerin bulunduğu bir
tarihsel zaman diliminde (bu son nokta hakkında bkz. Türkiye’nin AİHS’nin 18.
maddesini ihlal ettiğine karar veren müteakip karar: AİHM, Kavala/Türkiye,
başvuru no: 28749/18, 10 Aralık 2019, p.197-232), AYM’nin, açık şekilde
Anayasa’nın çizdiği yetki çerçevesinin dışına çıkan cumhurbaşkanlığı
kararnamesi maddelerinin yürürlüklerinin durdurulmasına karar vermesi;
Anayasa’nın tanımladığı şekliyle Devlet düzeninin sağlıklı işleyişi, hukuk
devletini ilkesinin asgari gereklerinin işletilmesi ve demokrasinin devamı
açısından yaşamsal olduğu kadar, Anayasa Mahkemesi’nin varlık sebebi açısından
da bir zorunluluktur.
Yukarıda sayılan türde zarar ve durumların doğmasını önlemek
amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan söz konusu maddenin iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine
dava açılmıştır.
IV. SONUÇ VE İSTEM
15/10/2023 tarihli ve 153 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin;
1) 3. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 100. maddesinin birinci
fıkrasına eklenen (e) ve (f) bentleri, Anayasanın Başlangıç ilkelerine, 2., 6.,
7., 8., 11., 104/2, 104/17., 123. ve 127. maddelerine,
2) 4. maddesi ile 1 sayılı CBK’nin 105. maddesinin birinci
fıkrasına eklenen (e) bendi, Anayasanın Başlangıç ilkelerine, 2., 6., 7., 8.,
11., 104/2, 104/17., 123. ve 127. maddelerine,
3) 6. maddesiyle 4 sayılı CBK’ya eklenen 792/M maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi, Anayasanın Başlangıç ilkelerine, 2., 6., 7., 8.,
11., 104/2, 104/17., 123. ve 127. maddelerine,
4) 6. maddesiyle 4 sayılı CBK’ya eklenen 792/O maddesinin
Anayasanın Başlangıç ilkelerine, 2., 6., 7., 8., 11., 104/2, 104/17., 123. ve
128 maddelerine,
5) 7. maddesi ve ekli (1) ve (2) sayılı listelerin Anayasanın
Başlangıç ilkelerine, 2., 6., 7., 8., 11., 104/2, 104/17., 128., 153. ve 161. maddelerine
aykırı olması nedeniyle iptallerine ve dava sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün
durdurulmasına, karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.”