“08/02/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 2/12/2016 tarihli 6764 sayılı yasanın 62. maddesi ile değişik 7. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin "...ve bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelik ve yönergelerde belirtilen hükümlere.." cümlesinin Anayasa’nın 2., 7., 38., 87. ve 124. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
I. OLAYLAR
Başvurucu Sandıklı … … … Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkında Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü'nün 07/01/2025 tarih ve E-95178074-858-123389850 sayılı kararıyla kurumun isim değişikliği tamamlanmadan yeni ismin okul formalarında ve bina girişindeki ışıklı tavanda kullanıldığından bahisle 5580 sayılı yasanın 7. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi uyarınca idari para cezası uygulamıştır.
Başvurucu vekili tarafından yasal süresi içerisinde idari para cezasının kaldırılması istemiyle Hakimliğimize başvurulmuş ve başvuru Hakimliğimizin 2025/192 değişik iş sırasına kaydedilmiştir.
II. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
İtiraz konusu kuralın da yer aldığı 08/02/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 2/12/2016 tarihli 6764 sayılı yasanın 62. maddesi ile değişik 7. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Özel öğretim kurumunun;
a) Bakanlıkça onaylı yerleşim planında izinsiz değişiklik yapması,
b) (Değişik:27/6/2019-7180/11 md.) Gerçeğe aykırı veya yanıltıcı reklam ya da ilan vermesi, reklam veya ilanlarda öğrenci resim ya da bilgilerini kullanması,
c) Haftalık ders çizelgesi ve programları Bakanlık izni olmadan kurumda uygulaması,
d) Bu Kanun ve bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelik ve yönergelerde belirtilen hükümlere aykırı fiillerde bulunması,
e) Mevzuatta belirtilen sayıda personel çalıştırmaması veya mevzuata aykırı personel çalıştırması,
f) 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun genel ve özel amaçları ile temel ilkelerine uymaması,
g) Kurum açma şartlarından herhangi birini kaybetmesi,
h) Mevzuata uygun olarak kapatılmaması,
hâllerinde; (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki fiiller için brüt asgari ücretin beş katı; (e) ve (f) bentlerindeki fiiller için brüt asgari ücretin on katı ve (g) bendindeki fiil için brüt asgari ücretin yirmi katı idari para cezası uygulanır. Bu fıkranın (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (g) bentlerindeki fiillerin tekrarı hâlinde idari para cezası miktarı beş kat artırılarak uygulanır ve bu bentlerdeki fiillerin üçüncü kez tekrarlanması hâlinde ise kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı iptal edilir, (h) bendindeki fiilin işlenmesi hâlinde brüt asgari ücretin yirmi katı idari para cezası verilir ve kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı iptal edilir. İdari para cezası, kurum açma iznini vermeye yetkili makam tarafından verilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."
III. HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Hakimliğimizce 08/02/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 2/12/2016 tarihli 6764 sayılı yasanın 62. maddesi ile değişik 7. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin Anayasa’nın 2., 7., 38., 87. ve 124. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talep edilmektedir.
Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında belirtildiği üzere Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
Ceza hukukunun toplumun kültürel, sosyal ve ekonomik hayatıyla yakından ilgili olması nedeniyle suç ve suçlulukla mücadele amacıyla ceza ve ceza muhakemesi alanında sistem tercihinde bulunulması devletin ceza siyaseti ile ilgilidir. Bu bağlamda hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler bakımından kanun koyucu; Anayasa’nın temel ilke ve kurallarına bağlı kalmak şartıyla toplumda belirli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç sayıldıkları takdirde hangi çeşit ve ölçüde ceza yaptırımlarıyla veya seçenek yaptırımlarla karşılanacağı, hangi hâl ve hareketlerin ağırlaştırıcı ya da hafifletici öge olarak kabul edileceği gibi konularda takdir yetkisine sahiptir.
Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez” denilerek suçun kanuniliği, üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek cezanın kanuniliği ilkesi güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın anılan maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belirli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.
Anayasa’nın anılan maddesinde idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından her ikisi de bu maddede öngörülen ilkelere tabidir. Adli ve idari suçlarda davranış normlarına aykırı ve haksızlık teşkil eden bir fiille, kanun koyucunun koruma altına aldığı hukuki bir değerin ihlali söz konusu olup adli ve idari cezaların her ikisi de cebir içermektedir.
Korunan hukuki değer ile ihlalin neden olduğu hukuki sonuçların aynı olmaması ise idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasındaki temel farklılığı oluşturmaktadır. Adli para cezalarından daha yüksek miktarlarda idari para cezalarının verilebilmesine imkân tanıyan düzenlemeler de bulunmakla birlikte adli suçlar için öngörülen cezaların idari suçlar için öngörülen cezalardan genellikle daha ağır olması, hürriyeti bağlayıcı cezaların kural olarak adli suçlar yönünden geçerli olması, idari suçlarda kanun koyucunun daha az önem atfettiği bir hukuki değerin ihlal edilmesi ve öngörülen yaptırımın da genellikle idari bir makam tarafından idari usuller izlenerek uygulanması nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesindeki ilkelerin aynı boyut ve kapsamıyla idari suçlara da uygulanması, işin mahiyetine uygun düşmemektedir. Yasama organının ağır işleyen yapısı ile ekonomik ve teknik hayatın hızla değişen ve gelişen şartları gözetilerek, suç ve cezalarda kanunilik ilkesinin idari suçlar yönünden daha esnek uygulanması gerekmektedir.
Şüphesiz hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi kabahatler hukuku açısından da Anayasa'ya bağlı kalmak şartıyla hangi eylemlerin kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsünün belirlenmesi ve idareye yaptırım uygulama yetkisinin verilmesi gibi konularda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak idareye yaptırım uygulama yetkisi verilmesinin amacı, değişen sosyal, siyasal ve ekonomik koşulların ortaya çıkardığı toplumsal gereksinimlerin yerinde, zamanında ve etkin bir biçimde karşılanabilmesi için idareye farklı çözümler arasından uygun ve yerinde olanı seçme serbestîsi tanımaktır. Bu serbestî idareye “keyfî” olarak hareket edebilme yetkisi vermemektedir (AYM, E.2014/87, K.2015/112, 8/12/2015, §§ 195-198).
Bu bağlamda Anayasa’nın 38. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere suçta ve cezada kanunilik ilkesi, kanun koyucunun açık suç hükmü koymasına engel değilse de bir idari suç ve cezanın Anayasa’nın anılan maddesine uygun kabul edilebilmesi için suç konusunun ve yaptırımının tereddüde yer bırakmayacak şekilde kanunda açıkça belirtilmesi ve kişilerin belirlenen somut suç fiilini önceden bilmelerini sağlayacak kanuni güvencenin sağlanması gerekir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere idari nitelikteki suçların kanunda belirlenerek karşılığında cezasının gösterilmiş olması yeterli olup suç sayılan eylemler ve cezası, bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek şekilde kanunda gösterildikten sonra yasama organının uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin konularda alınacak önlemlerin kamu hizmetlerinin ve toplumsal ihtiyaçların değişkenliği çerçevesinde duyulan gereksinmelere uygunluğunu sağlamak amacıyla yürütme organına yetki vermesi idari kararlarla suç ihdası ve dolayısıyla kanunilik ve belirlilik ilkesinin ihlali anlamına gelmemektedir (AYM, E.2018/30, K.2018/94, 25/9/2018, §15; E.2019/110, K.2021/85, 11/11/2021, § 21).
Bu doğrultuda Hakimliğimizce yapılan değerlendirmede 08/02/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 2/12/2016 tarihli 6764 sayılı yasanın 62. maddesi ile değişik 7. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin "...ve bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelik ve yönergelerde belirtilen hükümlere.." cümlesinin suçta ve cezada kanunilik ilkesine uymadığı, belirlilik ilkesini tam olarak karşılamadığı, zira söz gelimi kanunun 7. maddesine bakıldığında, (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (g) bentlerinde belirtilen fiilerin üç kez tekrarlanması halinde kurum açma izninin iptal edileceği belirtilip a, b, c, e,f, g ve h bentlerinde belirli, açık, anlaşılır ve net fiillerden bahsedilirken 7/d fıkrasında ise belirli ve somut bir fiile yer verilmeyip, bu kanuna ve bu kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelik ve yönergelerde belirtilen hükümlere aykırı fillerde bulunulması gibi genel bir ifadenin kullanılması söz konusu fillerin tespiti hususunda bir duraksamaya neden olmuştur. Cezaların kanuniliği ve hukuki belirlilik ilkeleri kapsamında cezalandırılacak olan bir filin ve cezasının kanunda açıkça belirlenmesi gerektiği halde bu kanunun 7/d maddesinde yasa koyucunun bu ilkeye uygun davranmadığı tespit edilmektedir. Aslında yasa koyucu bu bentte aykırılık hallerini tek tek saymak yerine fiilin Yasa ya da diğer alt normlara aykırılığının idarelerce değerlendirilmesini de amaçlamış olabilir. Ancak hukuk devleti olmanın bir gereği olarak kanuni düzenlemelerin, hem kişiler hem de idare yönünden duruksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve nesnel olmasının yanı sıra idarelerin keyfiliğine izin vermemesi de gerekir. Bilhassa anılan maddenin tekrar halinde daha ağır yaptırımların öngörülmüş olması sebebiyle düzenlenmenin daha açık ve belirli olması gerekmektedir. Bu nedenle 5580 sayılı Kanunun 7.maddesinin ikinci fıkrasında yer alan d bendindeki ifadenin tamamının hem hukuk devleti ilkesinin gereklerine hem de kanunilik ilkesinin gereklerine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Ayrıca 7. maddenin ''d'' bendi bu haliyle, fiillerin tekrarı yani tekerrürün nasıl değerlendirileceği sorunsalını da beraberinde getirmektedir. Yani "d" bendi gereği özel eğitim kurumu tarafından bentte belirtilen normlardan birisine aykırı bir eylemde bulunulduktan sonra yine ilgili normlardan birisine ikinci kez ya da üçüncü kez aykırı davranılması ama farklı nitelikteki bir fiil ile bu aykırılığın yapılması halinde de tekerrürden bahsedilerek idari para cezası ya da kapatma yaptırımının verilmesi söz konusu olup olmayacağı belirsizdir. Bu nedenle anılan düzenlemesinin Anayasa aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
IV. SONUÇ VE NETİCE-İ TALEP:
Yukarıda arz edilen gerekçeler ve inceleme sırasında re'sen nazara alınacak diğer nedenler nazara alınarak, Hakimliğimizin 2025/192 Değişik İş sayılı dosyasında uygulanma ihtimali bulunan ancak 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2., 7., 38., 87. ve 124. madde hükümlerine açıkça aykırı hükümler içeren 08/02/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 2/12/2016 tarihli 6764 sayılı yasanın 62. maddesi ile değişik 7. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin "...ve bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelik ve yönergelerde belirtilen hükümlere.." kısmının Anayasa’ya aykırı olduğunun tespiti ile iptaline,
Karar verilmesi saygı ile takdirlerinize sunulur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2025/127
Karar Sayısı : 2025/113
Karar Tarihi : 3/6/2025
R.G. Tarih-Sayı : 8/8/2025 - 32980
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Sandıklı Sulh Ceza Hakimliği
İTİRAZIN KONUSU: 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 7. maddesinin 2/12/2016 tarihli ve 6764 sayılı Kanun’un 62. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının (d) bendinin “… ve bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelik ve yönergelerde belirtilen hükümlere…” bölümünün Anayasa’nın 2., 7., 38., 87. ve 124. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: 5580 sayılı Kanun’a dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelikte belirtilen hükümlere aykırı fiilde bulunulması nedeniyle verilen idari para cezasının iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un 7. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı ikinci fıkrası şöyledir:
“(Değişik ikinci fıkra: 2/12/2016-6764/62 md.) Özel öğretim kurumunun;
hâllerinde; (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki fiiller için brüt asgari ücretin beş katı; (e) ve (f) bentlerindeki fiiller için brüt asgari ücretin on katı ve (g) bendindeki fiil için brüt asgari ücretin yirmi katı idari para cezası uygulanır. Bu fıkranın (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (g) bentlerindeki fiillerin tekrarı hâlinde idari para cezası miktarı beş kat artırılarak uygulanır ve bu bentlerdeki fiillerin üçüncü kez tekrarlanması hâlinde ise kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı iptal edilir, (h) bendindeki fiilin işlenmesi hâlinde brüt asgari ücretin yirmi katı idari para cezası verilir ve kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı iptal edilir. İdari para cezası, kurum açma iznini vermeye yetkili makam tarafından verilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 3/6/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural ve sınırlama soruları görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. 5580 sayılı Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde özel öğretim kurumlarının bu Kanun ve bu Kanun’a dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelik ve yönergelerde belirtilen hükümlere aykırı fiillerde bulunması idari yaptırım uygulanmasını gerektiren durumlar arasında sayılmıştır. Söz konusu bendin “… ve bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelik ve yönergelerde belirtilen hükümlere…” bölümü itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.
4. İtiraz başvurusunda bulunan Mahkemede bakılmakta olan davanın konusu anılan Kanun’a dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelikte belirtilen hükümlere aykırılık nedeniyle uygulanan idari para cezasına ilişkindir. Bu itibarla kuralda yer alan “... ve yönergelerde…” ibaresinin bakılmakta olan davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu ibareye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
5. Kuralda yer alan “… ve bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan …” ve “… belirtilen hükümlere…” ibareleri ise bakılmakta olan davada uygulanma imkânı olmayan kurallar yönünden de geçerli, ortak kural niteliğindedir. Dolayısıyla bakılmakta olan davanın konusu gözetilerek kuralın kalan kısmının esasına ilişkin incelemenin anılan bentte yer alan “…yönetmelik…” ibaresi ile sınırlı olarak yapılması gerekir.
6. Açıklanan nedenlerle 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 7. maddesinin 2/12/2016 tarihli ve 6764 sayılı Kanun’un 62. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının (d) bendinde yer alan;
A. “...ve yönergelerde…” ibaresinin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu ibareye yönelik başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. “…ve bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmelik…” ve “…belirtilen hükümlere…” ibarelerinin esasının incelenmesine, esasa ilişkin incelemenin anılan bentte yer alan “…yönetmelik…” ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
7. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Derya ATAKUL tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
8. Anayasa’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152. maddesinin dördüncü fıkrasında “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” denilmiştir.
9. 6216 sayılı Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” başlığını taşıyan 41. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da “Mahkemenin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
10. Anayasa Mahkemesi 11/2/2025 tarihli ve E.2024/163, K.2025/41 sayılı kararında itiraz konusu kuralı esastan inceleyerek kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptali talebinin reddine karar vermiştir. Anılan karar 21/5/2025 tarihli ve 32906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesince itiraz başvurusu üzerine işin esasına girilerek reddedilen kural hakkında yeni bir başvurunun yapılabilmesi için önceki kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı 21/5/2025 tarihinden başlayarak geçmesi gereken on yıllık süre henüz dolmamıştır.
11. Açıklanan nedenle başvurunun Anayasa’nın 152. maddesinin dördüncü fıkrası ve 6216 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince reddi gerekir.
IV. HÜKÜM
8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 7. maddesinin 2/12/2016 tarihli ve 6764 sayılı Kanun’un 62. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “…yönetmelik…” ibaresine yönelik itiraz başvurusunun Anayasa’nın 152. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince REDDİNE 3/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI