ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/114
Karar Sayısı : 2024/186
Karar Tarihi : 5/11/2024
R.G.Tarih-Sayı :
31/12/2024-32769
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İstanbul Anadolu 4. Tüketici Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 21/11/2012
tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf
Finansman Şirketleri Kanunu’na, 4/3/2021 tarihli ve 7292 sayılı Kanun’un 7.
maddesiyle eklenen 39/A maddesinin (4) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin
Anayasa’nın 5., 35. ve 172. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline
karar verilmesi talebidir.
OLAY: Tasarruf
finansman sözleşmesi kapsamında ödenen organizasyon ücretinin iadesi talebiyle açılan
davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme,
iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 39/A maddesi
şöyledir:
“Tasarruf finansman sözleşmesi
MADDE 39/A- (Ek:4/3/2021-7292/7
md.)
(1) Tasarruf finansman sözleşmesi, belirli bir tasarruf tutarı
ve dönemine bağlı olarak önceden belirlenmiş koşulların gerçekleşmesi şartıyla
konut, çatılı iş yeri veya taşıt edinimi için müşteriye finansman kullanma
hakkı veren, şirkete ise müşteriye ait birikmiş tasarruf tutarını yönetme, geri
ödeme ve finansman kullandırma yükümlülüğü ile organizasyon ücreti alma hakkı
veren, faizsiz finansman esaslarına göre düzenlenen sözleşmedir.
(2) Tasarruf finansman sözleşmesi, yazılı veya uzaktan
iletişim araçlarının kullanılması suretiyle mesafeli olarak ya da mesafeli
olsun olmasın Kurulun yazılı şeklin yerine geçebileceğini belirlediği ve bir
bilişim veya elektronik haberleşme cihazı üzerinden gerçekleştirilecek ve
müşteri kimliğinin doğrulanmasına imkân verecek yöntemler yoluyla kurulacak
şekilde düzenlenir.
(3) Müşteri, sözleşme
imzalanmasını takip eden on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin
ve cezai şart ödemeksizin tasarruf finansman sözleşmesinden cayma hakkına
sahiptir. Müşterinin söz konusu cayma hakkını kullanması hâlinde şirket,
organizasyon ücreti dâhil, müşteriden aldığı tutarın tamamını cayma kararının
bildirilmesinden itibaren on dört gün içinde iade etmekle yükümlüdür.
(4) Müşteri, tasarruf finansman sözleşmesinin tasarruf
dönemi bitimine kadar sözleşmede fesih hakkına sahiptir. Şirket, müşterinin
sözleşmede fesih hakkını kullanması hâlinde organizasyon ücreti bedeli dışında
kalan toplam birikim tutarını, Kurulca belirlenecek süre içerisinde müşteriye
iade etmekle yükümlüdür. Müşterinin talebi ile tahsisat ileriki bir tarihe
ertelenebilir, erteleme hâlinde müşterinin sözleşmedeki hak ve yükümlülükleri
saklı kalır. Tasarruf finansman sözleşmeleri, müşterinin sözleşme kapsamındaki
yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumu haricinde, şirket tarafından tek
taraflı olarak feshedilemez.
(5) Tasarruf finansman sözleşmelerinde asgari olarak
tutarlara, vadeye, organizasyon ücretine, gelir, maliyet ve masraflara, konut,
çatılı iş yeri veya taşıt edinimine yönelik tasarruf etme ve finansman
kullandırma dönem ve koşullarına, iade süre ve şartlarına, temerrüde, cayma
hakkının kullanımına, sözleşmenin sona ermesine, feshine, mirasçılara
intikaline, üçüncü taraflara devrine, tarafların hak ve yükümlülüklerine
ilişkin hükümler yer alır. Şirketler tasarruf finansman sözleşmeleri kapsamında
taahhüt ettikleri yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. Sözleşme
kapsamında müşterinin bilgilendirilmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar Kurulca belirlenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri
uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI,
Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız
SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Kenan YAŞAR,
Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL ve Ömer ÇINAR’ın
katılımlarıyla 27/6/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle
başvurunun yöntemine uygunluğu sorunu görüşülmüştür.
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Anayasaya
aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa
Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem
düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta
olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri
sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada
sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği
belirtilmiş; anılan fıkranın (a) bendinde de “İptali
istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan
gerekçeli başvuru kararının aslı” Anayasa Mahkemesine gönderilecek belgeler
arasında sayılmıştır. Maddenin (4)
numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun
olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye
geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
3. Anılan İçtüzük’ün 46. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendinde de itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli
kararında, Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin
Anayasa’nın hangi maddelerine hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve
gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
4. İçtüzük’ün 49. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (b) bendinde ise Anayasa Mahkemesince yapılan ilk
incelemede, başvuruda eksikliklerin bulunduğu tespit edilirse itiraz yoluna
ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar
verileceği belirtilmiştir.
5. Yapılan
incelemede itiraz yoluna başvuran Mahkeme tarafından 6361 sayılı Kanun’un 39/A
maddesinin (4) numaralı fıkrasının itiraz konusu ikinci cümlesinde yer alan “Şirket,
müşterinin sözleşmede fesih hakkını kullanması hâlinde…” ve “...toplam
birikim tutarını, Kurulca belirlenecek süre içerisinde müşteriye iade etmekle
yükümlüdür.” ibarelerinin Anayasa’nın 5., 35. ve 172. maddelerine aykırı
olduğunun belirtildiği ancak hangi nedenlerle anılan hükümlere aykırı olduğuna
dair herhangi bir gerekçeye yer verilmediği anlaşılmıştır.
6. Buna
göre anılan ibarelere yönelik başvurunun 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendine aykırı olduğu anlaşıldığından 6216 sayılı Kanun’un 40.
maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi
gerekir.
7. Açıklanan nedenlerle 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı
Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri
Kanunu’na 4/3/2021 tarihli ve 7292 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle eklenen 39/A
maddesinin (4) numaralı fıkrasının;
A. İkinci
cümlesinde yer alan “Şirket, müşterinin sözleşmede fesih hakkını kullanması
hâlinde…” ve “...toplam birikim tutarını, Kurulca
belirlenecek süre içerisinde müşteriye iade etmekle yükümlüdür.” ibarelerine
yönelik itiraz başvurusunun 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı
fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE,
B. İkinci cümlesinin kalan kısmının esasının incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
8. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Sümeyye KOCAMAN
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
A. Genel Açıklama
9. Tasarruf finansman sözleşmesi isimsiz
sözleşmeler arasında kabul edilmekteyken 6361
sayılı Kanun’da 7292 sayılı Kanun’la bir kısım değişiklikler yapılmak suretiyle
tasarruf finansman sözleşmesine kanuni dayanak kazandırılmış ve anılan
sözleşmenin isimli sözleşme hâline gelmesi sağlanmıştır.
10. 6361 sayılı Kanun’un 39/A maddesinin (1) numaralı fıkrasında
tasarruf finansman sözleşmesi, belirli bir tasarruf tutarı ve dönemine bağlı
olarak önceden belirlenmiş koşulların gerçekleşmesi şartıyla konut, çatılı
işyeri veya taşıt edinimi için müşteriye finansman kullanma hakkı; şirkete ise
müşteriye ait birikmiş tasarruf tutarını yönetme, geri ödeme ve finansman
kullandırma yükümlülüğü ile organizasyon ücreti alma hakkı veren, faizsiz
finansman esaslarına göre düzenlenen sözleşme olarak tanımlanmıştır.
11. Anılan maddenin (2) numaralı fıkrasında sözleşmenin
yazılı veya uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle mesafeli olarak
ya da mesafeli olsun olmasın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (Kurul)
yazılı şeklin yerine geçebileceğini belirlediği ve bir bilişim veya elektronik
haberleşme cihazı üzerinden gerçekleştirilecek ve müşteri kimliğinin
doğrulanmasına imkân verecek yöntemler yoluyla kurulacak şekilde düzenleneceği
ifade edilerek şekil şartı öngörülmüştür. Sözleşmenin içeriğinde bulunması
gereken esaslı unsurlar ise maddenin (5) numaralı fıkrasında sayılmıştır. Buna
göre sözleşmelerde; asgari olarak tutarlara, vadeye, organizasyon ücretine,
gelir, maliyet ve masraflara, konut, çatılı işyeri veya taşıt edinimine yönelik
tasarruf etme ve finansman kullandırma dönem ve koşullarına, iade süre ve
şartlarına, temerrüde, cayma hakkının kullanımına, sözleşmenin sona ermesine,
feshine, mirasçılara intikaline, üçüncü taraflara devrine, tarafların hak ve
yükümlülüklerine ilişkin hükümlere yer verilmesi gerekmektedir.
12. Tasarruf finansman sözleşmesinin tarafları müşteri ve
şirkettir. Şirket; müşterinin tasarruflarını yönetme, bunları geri ödeme ve
finansman kullandırmakla yükümlü kılınmakta, bunlara karşılık ise müşteriden
organizasyon ücreti alma hakkına sahip olmaktadır.
13. Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere tasarruf
finansman sözleşmesinin amacı, belirli bir birikim süreci sonunda belirli bir
konuda finansman elde etmektir. Bu bakımdan sözleşme, birbiriyle bütünleşik bir
tasarruf ve finansman taahhüdünü içermektedir. Sözleşmeyle müşteri
taahhüt ettiği tasarruf tutarını sözleşme yaptığı şirket nezdinde biriktirmekte
ve bunun sonucunda sözleşmede yer alan süre, yasal sınırlamalar ve ödeme
gücünün devam etmesine ilişkin koşulların gerçekleşmesiyle müşteriye belirli
bir konu ve tutarda finansman sağlanmaktadır.
14. Anılan Kanun’un 3.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (l) bendinde tasarruf finansman faaliyeti; “bir
sözleşme kapsamında önceden belirlenmiş koşulların gerçekleşmesi şartıyla
konut, çatılı iş yeri veya taşıtın edinimi için faizsiz finansman esaslarına
göre belirli bir süre tasarruf edilmesi, müşterilere finansman kullandırılması
ve toplanan tasarrufların yönetimi” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre
tasarruf finansman sözleşmesinin konusunu ancak konut, çatılı iş yeri veya
taşıt edinimi oluşturabilecektir.
15. Söz konusu fıkranın (k) bendine göre tahsisat ise tasarruf finansman sözleşmesi çerçevesinde, belirlenen
koşulların yerine gelmesi şartı ile müşterinin tasarruf birikimlerinin ve
sözleşme kapsamında taahhüt edilen finansman tutarının müşterinin, mirasçısının
veya vekilinin konut, çatılı işyeri veya taşıt edinmesi amacıyla satıcı
konumundaki üçüncü kişilere hesaben ödenmesi olarak nitelendirilmektedir.
B. Anlam ve
Kapsam
16. 6361 sayılı Kanun’un 39/A maddesinde müşterinin sözleşmeden
cayma ve fesih hakları düzenlenmiştir. Anılan maddenin (3) numaralı fıkrasına
göre müşteri, sözleşme imzalanmasını takip
eden on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart
ödemeksizin tasarruf finansman sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir.
Müşterinin söz konusu cayma hakkını kullanması hâlinde şirket, organizasyon
ücreti dâhil, müşteriden aldığı tutarın tamamını cayma kararının
bildirilmesinden itibaren on dört gün içinde iade etmekle yükümlüdür.
17. Maddenin dördüncü fıkrasında ise
fesih hakkı düzenlenmiştir. Söz konusu fıkranın birinci cümlesinde müşterinin, tasarruf finansman sözleşmesinin tasarruf
dönemi bitimine kadar sözleşmeyi fesih hakkına sahip olduğu belirtilmiş, ikinci
cümlesinde ise müşterinin sözleşmede fesih hakkını kullanması hâlinde şirketin,
organizasyon ücreti bedeli dışında kalan toplam birikim tutarını, Kurulca
belirlenecek süre içerisinde müşteriye iade etmekle yükümlü olduğu hüküm altına
alınmıştır. İtiraz konusu kural anılan cümlede yer alan “…organizasyon
ücreti bedeli dışında kalan…” ibaresidir.
18. Organizasyon ücretinin niteliği Kanun’un 3.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (j) bendinde tanımlanmıştır. Anılan bende
göre organizasyon ücreti, müşterilerin tasarruf finansman sözleşmesi kapsamında
tasarruf finansman faaliyeti ve tasarruf fon havuzunun yönetimi karşılığında
ödeyecekleri tutardır. Organizasyon ücreti Kanun’un 39/A maddesinin (2)
numaralı fıkrası çerçevesinde sözleşmenin esaslı unsurlarındandır. Sözleşme
gereğince organizasyon ücreti dışında şirketin müşteriden herhangi bir bedel
talep etmesi mümkün değildir. Öte yandan Kanun’da organizasyon ücretinin
tutarına ve ödenme zamanına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından bu
hususlarda sözleşme serbestisi ilkesi geçerlidir.
19. İtiraz konusu kuralla, müşterinin tasarruf finansman
sözleşmesini imzalamasını takip eden on dört günden sonra fesih hakkını
kullanması hâlinde organizasyon ücretinin iade edilmemesi öngörülmektedir. Bu
itibarla müşteri sözleşme imzalanmasını
takip eden on dört gün içinde cayma hakkını kullanırsa toplam birikim tutarının
yanı sıra organizasyon ücretini de iade alabilecek iken bu süreden sonra tasarruf
dönemi bitimine kadar olan süreç içerisinde fesih
hakkını kullanması hâlinde yalnızca organizasyon ücreti dışında kalan toplam
birikim tutarını iade alabilecek, organizasyon ücreti ise şirkete ait
olacaktır.
C. İtirazın Gerekçesi
20. Başvuru kararında özetle; itiraz
konusu kuralla müşterinin sözleşmede kalma
süresine bakılmaksızın organizasyon ücretinin şirkete ait olmasının tüketicinin
fesih hakkını ve ekonomik özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtladığı, bu durumun devletin
tüketicileri koruma yükümlülüğüyle bağdaşmadığı belirtilerek
kuralın Anayasa’nın 5., 35. ve 172. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Ç.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
21. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 48. ve 167. maddeleri yönünden de
incelenmiştir.
22. Anayasa’nın “Çalışma
ve sözleşme hürriyeti” başlıklı 48.
maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, dilediği alanda çalışma ve
sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle çalışma ve teşebbüs özgürlükleri
güvence altına alınmıştır. Buna göre kişilerin istedikleri alanda yapacakları
sözleşmeler yoluyla hukuki ilişkiye girebilmelerinin yanı sıra kuracakları
teşebbüslerle ne şekilde faaliyet yürüteceğini de serbestçe belirleyebilmeleri
Anayasa’nın 48. maddesinin gereğidir.
23. Özel hukuk, kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini
eşitlik ve irade serbestisi esasına göre düzenleyen hukuk kurallarının
bütünüdür. Özel hukukta irade özerkliği, kişilerin yasal sınırlar içinde
istedikleri hukuki sonuca bu yoldaki iradelerini yeterince açığa vurarak
ulaşabilmelerini ifade etmektedir. Bu bağlamda sözleşme iki taraflı bir hukuki
işlem olup tarafların karşılıklı ve birbirine uygun surette irade
açıklamalarıyla meydana gelir. Sözleşme özgürlüğü ise özel hukuktaki irade
özerkliği ilkesinin anayasa hukuku alanındaki dayanağıdır (AYM, E.2016/141,
K.2018/27, 28/2/2018, § 15; E.2016/192, K.2017/160, 29/11/2017, § 13).
24. Sözleşme özgürlüğü devletin kişilerin istedikleri
hukuki sonuçlara ulaşmalarını sağlaması ve kişilerin belirli hukuki sonuçlara yönelen
iradelerini geçerli olarak tanıması, onların iradelerinin yöneldiği hukuki
sonuçların doğacağını ilke olarak benimsemesi ve koruması anlamına gelmektedir.
Sözleşme özgürlüğü uyarınca kişiler, hukuksal ilişkilerini özgür iradeleriyle
ve sözleşmelerle düzenlemekte serbesttir. Türk hukukunda tanınan bu ilke
çerçevesinde taraflar, istediği zaman istediği bir kişiyle herhangi bir konuda
hukuksal ilişki kurabilmekte, bu ilişkiyi değiştirebilmekte veya ortadan
kaldırabilmektedir. (AYM, E.2018/78, K.2022/114, 13/10/2022, § 252).
Anayasa’nın anılan maddesinde koruma altına alınan sözleşme özgürlüğü, sözleşme
yapıp yapmama ve yapılan sözleşmeyi sona erdirme serbestisinin yanı sıra
yapılan sözleşmelere dışarıdan müdahale yasağını da içerir (bazı farklarla birlikte
bkz. AYM, E.2016/192, K.2017/160, 29/11/2017, § 13; E.2017/154, K.2019/18,
10/4/2019, § 11; E.2019/40, K.2020/40, 17/7/2020, § 27).
25. Anayasa’nın 5. maddesi insanın maddi
ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı devletin temel
amaç ve görevleri arasında saymıştır.
26. Anayasa’nın 48. maddesinde bir temel
hak olarak güvence altına alınmış olan sözleşme özgürlüğünün gerçekten ve
etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına
bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için devletin negatif
yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir. Dolayısıyla
Anayasa’nın 5. ve 48. maddeleri uyarınca devletin sözleşme özgürlüğünün
korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Söz konusu pozitif
yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil
olmak üzere sözleşme özgürlüğünün korunması için belirli tedbirlerin alınmasını
gerektirmektedir. Bu bağlamda yasal, idari, mali, yargısal ve diğer tedbirlerin
alınması devletin pozitif yükümlülükleri arasındadır.
27. Sözleşme özgürlüğü ilke olarak
tarafların yüklenecekleri edimleri serbest bir biçimde belirleyebilmelerini
gerektirse de bu durum devletin tarafların sözleşmeden kaynaklı edimlerini
düzenlemesine engel değildir. Aksine sözleşme özgürlüğünün devlete yüklediği
pozitif yükümlülükler sözleşmelerin hüküm ve sonuçlarının, bu bağlamda tarafların
edimlerinin düzenlenmesini de gerektirebilmektedir. Devletin özel hukuk
ilişkileriyle ilgili pozitif yükümlülüklerinin başında bu ilişkilere
uygulanacak belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir hukuk düzeni oluşturma ödevi gelmektedir. Özel hukuk ilişkilerine uygulanacak hukuk düzenlenirken tüm tarafların menfaatlerinin
gözetilmesi ve adil bir biçimde dengelenmesi gerekmektedir.
28. Anayasa’nın 167. maddesinin birinci
fıkrasında “Devlet, para, kredi, sermaye,
mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli
işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır;…” düzenlemesine yer verilerek ekonomik hayatın işleyişini
düzenlemek, gerektiğinde bu alana müdahale etmek hususunda devlet görevli
kılınmıştır. Bu çerçevede devlet, tasarrufları ve tasarruf sahiplerinin hak ve
menfaatlerini korumak ile biriken tasarrufların millî ekonominin gereklerine
göre kullanılmalarını sağlamakla görevli olup bu görevini yerine getirebilmek
için para ve kredi piyasalarını düzenleme ve denetleme gereksinimi duyabilir ya
da bu sistemi yönlendirebilir. Devletin para, kredi ve sermaye politikalarının
oluşmasında ve saptanmış politikaların uygulanması konusunda sahip olduğu
ekonomik görevlerini ve amaçlarını gerçekleştirebilmesi için ulusal ekonominin
gereklerine uygun olarak düzenlemeler yapmak, bunları değiştirmek ve kaldırmak
anayasal sınırlar içinde kanun koyucunun yetkisindedir (AYM, E.2018/93, K.2021/69,
13/10/2021, § 33).
29. Anayasa’nın 172. maddesinde ise
devletin tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alacağı, tüketicilerin
kendilerini koruyucu girişimleri teşvik edeceği ifade edilerek tüketicilerin
haklarının korunmasına ilişkin doğrudan ve özel bir düzenlemeye yer
verilmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde de özetle tüketicilerin korunmasının tüketici
toplumu diye adlandırılan belirli bir gelişmişlik seviyesindeki ülkelerde
ortaya çıkmış olmakla birlikte- bu ölçüde gelişmemiş ülkelerde de toplumsal bir
sorun olduğunun sonradan görüldüğü ve bu konuda getirilecek tedbirlerin
tüketicileri koruyacağı, tüketicinin korunmasının bir serbest piyasa ekonomisi
tedbiri olduğu, her şeyden önce tüketicilerde tüketici bilincinin
oluşturulması gerektiği, devletin tüketicileri koruyucu başka tedbirler de
alabileceği belirtilmiştir (AYM, E.2016/162, K.2017/156, 15/11/2017, § 8).
30. Kural, müşteri ve şirket arasında
özel hukuk hükümleri çerçevesinde akdedilecek olan tasarruf finansman
sözleşmesinin feshi hâlinde müşterinin ödediği organizasyon ücretinin iade
edilmemesini öngördüğünden kuralın sözleşme özgürlüğüyle ilgisinin bulunduğu
açıktır. Organizasyon ücreti, şirketin tek gelir kalemi olduğundan, kurulan tasarruf ve finans sisteminin sağlıklı bir
şekilde yürümesinin de en önemli aracı niteliğindedir. Bununla birlikte kanun
koyucunun öngördüğü düzenlemelerin menfaatler dengesinin kurulmasında
taraflardan biri aleyhine ölçüsüzlüğe neden olması, sözleşme özgürlüğünün
devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerle bağdaşmayabilir. Dolayısıyla her iki
tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan
biri aleyhine ölçüsüz bir netice doğuracak şekilde sonuçlandırılmaması gerekir.
31. 6361 sayılı Kanun’un 39/A maddesinin (4) numaralı fıkrasının
ikinci cümlesi uyarınca müşterinin, sözleşmenin imzalanmasından itibaren on
dört gün geçmesinden başlayarak tasarruf dönemi bitimine kadar sözleşmeyi
feshedebileceği, bu durumda şirketin organizasyon ücreti bedeli dışında kalan
toplam birikim tutarını, Kurulca belirlenecek süre içerisinde müşteriye iade
etmekle yükümlü olduğu anlaşılmaktadır. Kuralla fesih süresi içerisinde
müşterinin bu hakkı kullanması hâlinde organizasyon ücreti bedeli dışında kalan
toplam birikim tutarının müşteriye iade edileceğinin herhangi bir tereddüde yer
vermeyecek şekilde açık, net ve anlaşılır bir biçimde düzenlendiği
gözetildiğinde kuralın belirli ve öngörülebilir olduğu açıktır.
32. Tasarruf finansman sözleşmesi çerçevesinde şirket,
bir yandan tasarruf finansman sistemine katılmak isteyen kişileri bulmak, bir
araya getirmek, tasarruf ve finansman dönemlerini düzenlemek ve sözleşme
imzalamak şeklinde işleyen bir organizasyon faaliyeti yürütmekte iken diğer
yandan nezdinde biriken tasarrufların da yönetimini gerçekleştirmektedir.
Sunulan bu hizmetlerin karşılığı olarak şirketin müşteriden talep edebileceği
tek edimin ise organizasyon ücreti olduğu ve sözleşme ile işin niteliği gereği
uzun bir döneme yayılan yüksek meblağlı bir hukuki ilişkinin doğduğu açıktır.
Müşteri tarafından ödenen organizasyon ücretinin sözleşmenin feshi durumunda
iade edilmeyeceğine yönelik kuralla, bir yandan sözleşmenin muhtemel süresini
gözeterek bir organizasyon yürütmekte olan şirket bakımından fesihten kaynaklı
olarak müşterinin sistemden erken ayrılması nedeniyle sistemde oluşabilecek
aksamalar ve buna bağlı doğacak mali kayıpların önüne geçilmesinin, diğer
yandan o ana kadar sözleşmeye dayalı olarak müşterinin biriken tasarruflarını
yönetme borcunu yerine getiren şirketin bu ediminin karşılığını almasının amaçlandığı
anlaşılmaktadır.
33. Tasarruf finansman sözleşmesi
çerçevesinde öngörülen cayma ve fesih hakları ile müşterinin herhangi bir
gerekçe göstermeksizin sözleşmenin imzalanmasından tasarruf dönemi bitimine
kadar sözleşmeyi sonlandırabilmesine imkân tanınmıştır. Bu hakların
kullanılması herhangi bir koşula bağlanmamış; hakların kullanılması neticesinde
şirketin herhangi bir maddi talepte bulunması da öngörülmemiştir. Tasarruf
finansman sözleşmesinin konusunu müşterinin bizzat kendisinin tasarruf
etmesinin oluşturması ve biriken tutar üzerinde dilediği zamanda dilediği
şekilde tasarruf edebilmesinin amaçlanması bu hakların esasını oluşturmaktadır.
Buna karşılık, yalnızca müşterinin sözleşme
kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda sözleşmeyi feshetme
yetkisi olan şirketlerin, sözleşmenin öngörülen süreden önce ve kendisine
atfedilecek herhangi bir kusur bulunmamasına rağmen müşteri tarafından feshi
hâlinde hiçbir suretle karşı edime hak kazanamamasının, şirketlerin finansal yapısına
olumsuz etkide bulunacağı açıktır. Bu durum anılan sektörün sağlıklı ve düzenli
bir şekilde işlemesine engel oluşturabilecektir.
34. Kanun koyucunun Anayasa’nın 167.
maddesi kapsamında tasarruf finansman şirketlerinin de menfaatlerini gözetme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu kapsamda müşterinin sözleşme ilişkisinin
kurulmasından on dört gün sonra fesih hakkını kullanması durumunda organizasyon
ücretinin şirket tarafından iade edilmeyeceğini öngörürken şirketin bu süre
içinde ücrete müstahak birtakım hizmetlerde bulunduğu gerçeğini gözettiği
anlaşılmaktadır. Müşterinin cayma hakkını, organizasyon ücretinin iadesine hak
kazanacak şekilde süresiz bir biçimde kullanabilme imkânına sahip olması
yatırım yapan ve bu amaçla personel istihdam eden, çeşitli giderlerde bulunan
şirketin ticari manada zorluklarla karşılaşmasına yol açabileceği ortadadır. Bu
sebeple müşterinin organizasyon ücretini iade alabilmesinin yalnızca on dört
gün içinde cayma hakkını kullandığı durumlarla sınırlanmasının tarafların
menfaatleri arasında bir dengesizliğe yol açmadığı değerlendirilmiştir.
35. Öte yandan kuralın emredici değil tamamlayıcı
nitelikte bir hukuk kuralı olduğunda kuşku yoktur. Bu bağlamda tarafların özgür
iradeleri ile düzenleyecekleri tasarruf finansman sözleşmelerinde organizasyon ücreti
kararlaştırılırken kuralın aksine düzenleme yapmalarına engel bir durum
bulunmamaktadır (Benzer yönde bkz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, E.2021/2214, K.2022/1956,
6/4/2022).
36. Kanun
koyucunun müşteriye cayma hakkı ve cayma hakkının sözleşmenin
imzalanmasını takip eden ilk on dört gün içerisinde kullanması hâlinde
organizasyon ücretini iade alabilme imkânı tanıdığı anlaşılmaktadır. Müşteriye
cayma hakkının tanınması ve bu hakkın sözleşmenin imzalanmasından sonra ilk on
dört gün içinde kullanılması hâlinde organizasyon ücretini iade alma imkânı
sağlanmasının tüketicinin korunması ödevi kapsamında alınmış bir tedbir olduğu
açıktır. Her ne kadar Anayasa’nın 172. maddesi devlete tüketiciyi koruyucu
önlemler alma yükümlülüğü getirmekte ise de bu yükümlülük, cayma hakkının ne
kadar sürede kullanıldığından bağımsız olarak organizasyon ücretinin her
durumda tüketiciye iadesi zorunluluğu doğurmamaktadır.
37. Bu itibarla kanun koyucunun
tüketicinin korunmasıyla ilgili olarak alınması gereken tedbirleri belirleme
konusunda haiz olduğu takdir yetkisi ve her iki tarafın menfaatlerinin
dengelenmesine ilişkin olarak yapılan düzenlemeler dikkate alındığında kuralın
müşteri aleyhine aşırı bir külfete yol açmadığı ve tarafların çatışan
menfaatlerinin dengelendiği sonucuna ulaşılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 5., 48., 167. ve 172. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi
gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 35.
maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen
hususların Anayasa’nın 5., 48., 167. ve 172. maddeleri yönünden yapılan
değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 35.
maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama,
Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’na 4/3/2021
tarihli ve 7292 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle eklenen 39/A maddesinin (4)
numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…organizasyon ücreti bedeli
dışında kalan…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE 5/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Basri BAĞCI
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
Üye
Yılmaz AKÇİL
|
Üye
Ömer ÇINAR
|
Üye
Metin KIRATLI
|