ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/33
Karar Sayısı : 2023/117
Karar Tarihi : 22/6/2023
R.G. Tarih - Sayı : 15/9/2023
- 32310
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2023/33)
2. Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2023/47)
3. Alanya Asliye
Ticaret Mahkemesi (E.2023/99)
İTİRAZLARIN KONUSU: 13/1/2011
tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı
Kanun’un 38. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (15) numaralı fıkrasının
ikinci ve beşinci cümlelerinin Anayasa’nın
2., 13., 35. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talepleridir.
OLAY: Ticaret
sicilinden terkin olunan şirketin yeniden tescili talebiyle açılan davalarda
itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptalleri
için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un geçici 7. maddesinin itiraz konusu kuralların da
yer aldığı (15) numaralı fıkrası şöyledir:
“(15) Bu maddede
düzenlenmeyen hususlarda ilgili kanun ve esas sözleşmelerde öngörülen usullere
göre hareket edilir. Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket
veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek malvarlığı, unvana ilişkin kaydın
silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket
ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının
sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak
kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret
sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki
menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren
beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.”
II. İLK İNCELEME
A. 2023/33 Sayılı Başvuru Yönünden
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü (İçtüzük)
hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin
YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki
HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN,
Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 16/2/2023 tarihinde yapılan ilk
inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. 2023/47 Sayılı Başvuru Yönünden
2. Anılan İçtüzük hükümleri uyarınca
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin
KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin
MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin
katılımlarıyla 9/3/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle
uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.
3. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu
dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini
Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü
aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin
iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler
uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde
yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali
talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural
ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların
çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak
nitelikte bulunan kurallardır.
4. İtiraz yoluna başvuran mahkeme 6102
sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin (15)
numaralı fıkrasının ikinci ve beşinci cümlelerinin iptallerini talep etmiştir.
5. Anılan fıkranın itiraz konusu ikinci
cümlesinde bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket
veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek mal varlığının unvana ilişkin kaydın
silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği
öngörülmüştür.
6. Bakılmakta olan davanın konusu ise ticaret sicilinden
kaydı silinen şirketin ihyası talebine ilişkin olup anılan şirketin unvanının
silinmesinden ortaya çıkan herhangi bir malvarlığına yönelik değildir.
Dolayısıyla itiraz konusu ikinci cümlenin
bakılmakta olan davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır.
7. Öte yandan 6216 sayılı Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri
sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa
Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem
düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta
olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
hükümlerini Anayasa'ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri
sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada
sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği
belirtilmiş; anılan fıkranın (a) bendinde de “İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı
olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı”, Anayasa
Mahkemesine gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Maddenin (4) numaralı
fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan
itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye
geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
8. İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendinde de itiraz yoluna başvuran mahkemenin
gerekçeli kararında, Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülen hükümlerin her
birinin Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı
ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade
edilmiştir.
9. Yine İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(b) bendinde Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede başvuruda
eksikliklerin bulunduğunun tespit edilmesi hâlinde itiraz yoluna ilişkin
işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği, (2)
numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın itiraz yoluna
başvuran mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel
olmadığı belirtilmiştir.
10. Yapılan incelemede itiraz yoluna
başvuran Mahkeme tarafından ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık gerekçelerinin
6102 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin (15) numaralı fıkrasının itiraz
konusu beşinci cümlesinde yer alan “...silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde...” ibaresine yönelik olduğu
görülmektedir. Buna karşılık itiraz konusu cümlenin kalan kısmının Anayasa’nın
hangi maddelerine hangi nedenlerle aykırı olduğunun açıklanmadığı
anlaşılmaktadır.
11. Bu itibarla 6216 sayılı Kanun’un 40.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile İçtüzük’ün 46. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendine aykırı olduğu anlaşılan itiraz konusu cümlenin kalan kısmına yönelik
başvurunun anılan Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince
yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
12. Açıklanan nedenlerle13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na
26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle eklenen geçici 7.
maddenin (15) numaralı fıkrasının;
A. İkinci
cümlesinin itiraz başvurusunda bulunan
Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu cümleye
ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. Beşinci cümlesinde
yer alan “...silinme tarihinden
itibaren beş yıl içinde...” ibaresinin
esasının incelenmesine, yürürlüğünün durdurulması talebinin esas inceleme
aşamasında karara bağlanmasına,
C. Beşinci
cümlesinin kalan kısmına ilişkin başvurunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40.
maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE,
9/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
C. 2023/99 Sayılı Başvuru Yönünden
13. İçtüzük hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin
KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin
MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 31/5/2023
tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından
işin esasının incelenmesine, yürürlüğünün durdurulması talebinin esas
inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE
karar verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARLARI
A. E.2023/47 Sayılı Başvuru Yönünden
14. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu’na 26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle eklenen
geçici 7. maddenin (15) numaralı fıkrasının beşinci
cümlesinde yer alan “...silinme
tarihinden itibaren beş yıl içinde...”
ibaresinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi
talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2023/47 sayılı davanın
aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2023/33 sayılı dava ile
BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2023/33 sayılı
dosya üzerinden yürütülmesine 9/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. E.2023/99 Sayılı Başvuru Yönünden
15. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu’na 26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle eklenen
geçici 7. maddenin (15) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinde yer alan “...beş
yıl içinde...” ibaresinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar
verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2023/99 sayılı davanın
aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2023/33 sayılı dava ile
BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2023/33 sayılı
dosya üzerinden yürütülmesine 31/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
16. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör
Hülya ÇOŞTAN ÇETİN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
17. Anonim şirketlerin tasfiye usulü 6102 sayılı Kanun’un
536 ila 548. maddelerinde hükme bağlanmış, limited şirketlerin tasfiyesi de
anılan Kanun’un 643. maddesinde anonim şirketlere ilişkin tasfiye usulüne
atıfla düzenlenmiştir. Kooperatiflerin tasfiyesinde de 24/4/1969 tarihli ve
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda yer alan özel hükümler dışında söz konusu
Kanun’un 98. maddesinin 6102 sayılı Kanun’a yapmış olduğu atıf nedeniyle anonim
şirketlere ilişkin tasfiye hükümleri uygulanmaktadır.
18. 6102 sayılı Kanun’un 536 ila 548. maddelerinde sona
eren anonim şirketin tasfiyeye gireceği belirtilmiş ve tasfiye usulü ayrıntılı
bir şekilde düzenlenmiştir. Tasfiye memurlarının belirlenmesi ve
yetkilendirilmesi, tasfiye memurlarınca envanter ve bilançonun çıkarılması,
şirket alacaklılarının tespiti, alacaklıların alacaklarını bildirmeye daveti,
alacaklı olduğu bilinmekle birlikte bildirimde bulunmayanların alacaklarının
bankaya depo edilmesi, şirketin süregelen işlerinin yürütülmesi, şirketin
malvarlığının paraya çevrilmesi, şirketin borçlarının ödenmesi, pay
bedellerinin iadesi, kalan varlığın pay sahiplerine dağıtılması, defterlerin
saklanması ve şirketin sicilden terkini tasfiye usulünün ana hatlarını
oluşturmaktadır.
19. Tasfiye sürecine ilişkin bu düzenlemelerin başlıca
amaçlarından birisi de şirket alacaklılarının korunması ve alacaklarını, sona
eren şirketin veya kooperatifin mal varlığından alabilmelerine imkân
sağlanmasıdır. Bununla birlikte tasfiyenin tamamlanmasından ve şirketin
sicilden terkininden sonra da şirkete karşı ileri sürülebilecek taleplerin
ortaya çıkabileceğini öngören kanun koyucu, Kanun’un 547. maddesinde ek tasfiye
kurumunu düzenlemiştir. Bu kapsamda tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye
işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması hâlinde ilgililerin
asliye ticaret mahkemesinden bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar şirketin
yeniden tescilini isteyebilecekleri ve mahkemenin istemin yerinde olduğuna
kanaat getirmesi hâlinde şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar
vereceği hükme bağlanmıştır. Böylece ticaret sicilinden silinmesi sebebiyle
tüzel kişiliğini kaybeden şirketin sicile yeniden tescil edilerek tekrar tüzel
kişilik kazanmasına ve hukuki işlemlere taraf olmasına imkân tanınarak
ilgililerin olası mağduriyeti önlenmiştir. Ek tasfiye talebi ise herhangi bir
süreye bağlanmamıştır.
20. Anılan Kanun’un geçici 7. maddesinde münfesih olmasına veya sayılmasına karşın tasfiye
edilmeyerek ticaret sicili kayıtlarından terkin edilmeyen anonim ve limited
şirketler (şirketler) ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve sicilden terkinine
ilişkin düzenlemelere yer verilmiş, böylece bu şirketler ile kooperatiflerin
varlıklarını şeklen sürdürmelerinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bu çerçevede
münfesih olan veya sayılan şirketler ile kooperatiflerin anılan genel hükümlere
nazaran kolaylaştırılmış bir usulde tasfiye edilerek unvanlarının sicilden
silinmesine ve bunun mümkün olmaması hâlinde ise unvanlarının sicilden resen
silinmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Bu itibarla geçici 7.
maddenin genel tasfiye usulünün istisnası ile ticaret unvanının sicilden resen
silinme usullerini düzenlediği anlaşılmaktadır.
21. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında bu maddeye
göre tasfiye edilecek ve ticaret sicilinden silinecek şirket ve kooperatifler
belirlenmiştir. Bu kapsamda 1/7/2015 tarihine kadar sermayelerini mevzuatta
öngörülen tutarlara çıkarmamış olan şirketler, münfesih sayılan şirketler,
dağılmış sayılan kooperatifler, son beş yıla ait olağan genel kurul
toplantıları yapılamayan şirketler ve kooperatifler ile tasfiye işlemlerine
başlanılmış ancak bilançoları genel kurula tevdi edilemediği için ticaret
sicilinden terkin işlemi yapılamamış olan şirketler ve kooperatifler
sayılmıştır. Söz konusu maddenin (2) numaralı fıkrasıyla davacı veya davalı
sıfatı devam eden şirket ve kooperatifler ise kapsam dışında tutulmuştur.
22. Maddenin (4) numaralı fıkrasında ise bu maddeye göre
yapılacak tasfiye usulü kapsamında ilgili şirket ve kooperatife ihtar yapılması
gerekliliği ile bu ihtarın ilan usulü ve içeriği düzenlenmiştir. Sermaye
artırımında bulunmayarak münfesih olan şirketlere yapılacak söz konusu ihtarda tasfiye memurunun bildirilmesi gerektiği, aksi hâlde tescil kaydının
sicilden silineceği, madde kapsamındaki diğer şirketlere ve kooperatiflere
yapılacak ihtarda ise faaliyetlerine devam etmek istemeleri hâlinde münfesih
olma nedenini ortadan kaldıran işlemlerin yapılarak ispat edici belgelerin
bildirilmesi hususunun belirtilmesi öngörülmüştür.
23. (5) numaralı fıkrada ihtar üzerine şirket veya
kooperatif tarafından tasfiye memurlarının bildirilmesi hâlinde tasfiye
memurlarının ve adreslerinin tescil ve ilan edileceği, ayrıca bu ilanda şirket
veya kooperatif alacaklılarının alacaklarını bildirmeye davet edileceği, şirket
veya kooperatifin mal varlığı ile alacak ve borçlarını gösteren listenin de
şirket yetkilileri tarafından tasfiye memurlarına verilmesi ihtarının yer
alacağı düzenlenmiştir.
24. (6), (7) ve (8) numaralı fıkralarda tasfiye
memurlarınca tasfiyenin gerçekleştirilmesi üzerine şirketin veya kooperatifin
unvanının sicilden silinmesi ve ilanı hükme bağlanmıştır. (9) numaralı fıkrada
ise tasfiye memurlarının gerekli bilgi veya belgelere erişememesi ve bu durumun
bildirimi üzerine unvanın silinmesi ve bu hususun ilanı düzenlenmiştir. (10)
numaralı fıkrada bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiyesine
başlanan şirket veya kooperatiflerin genel kurullarının iki defa üst üste
toplanamaması hâlinde, son ve kati bilançonun sicile tevdii üzerine tasfiyenin
sona ermiş sayılması ve unvanın sicilden silinerek bu hususun ilanı hükme
bağlanmıştır.
25. Söz konusu maddenin (11) numaralı fıkrasında, (4)
numaralı fıkraya göre yapılan ihtar ve ilana süresi içinde cevap vermeyen ya da
tasfiye memuru bildirmeyen, durumunu kanuna uygun hâle getirmeyen veya
faaliyette bulunduğu adresi kanıtlamayan şirket ve kooperatiflerin sicilden
tasfiye edilmeksizin resen terkini öngörülmüştür.
26. (12) numaralı fıkrada bu madde uyarınca tasfiye
sürecinin işletilememesi veya iflas durumunun söz konusu olması hâlinde şirket
veya kooperatifin borçlarının bulunmasının unvanın sicilden silinmesine engel
teşkil etmediği belirtilmiştir.
27. (15) numaralı fıkranın ikinci ve üçüncü cümlelerinde
bu madde uyarınca tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya
kooperatiflerin ortaya çıkabilecek mal varlıklarının unvana ilişkin kaydın
silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve Hazinenin
bu şirket veya kooperatifin borçlarından dolayı sorumlu tutulamayacağı hükme
bağlanmıştır. Anılan fıkranın beşinci cümlesinde ticaret sicilinden kaydı
silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri
bulunanların haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl
içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği
düzenlenmiştir. Anılan cümlede yer alan “...silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde...” ibaresi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.
28. Kelime anlamıyla yeniden canlandırma, diriltme
anlamlarına gelen ihya; itiraz konusu kural kapsamında sicilden silinen şirket
veya kooperatifin sicile tescil edilerek tekrar tüzel kişilik kazanmasını,
böylelikle hukuki işlemlere taraf olmasını sağlayan hukuki kurumu ifade
etmektedir. Yukarıda açıklanan geçici 7. madde anlamında ihya, bu madde
uyarınca genel hükümlere nazaran kolaylaştırılmış usulde tasfiye olunan veya
yine bu maddeye göre tasfiye edilmeksizin resen sicilden silinen şirketler ile
kooperatiflerin yeniden sicile tescil edilerek tüzel kişilik kazanmaları amacıyla
öngörülmüş hukuki bir kurumdur. Bu amaçla alacaklılar ile hukuki menfaatleri
bulunanların haklı sebeplere dayanarak ilgili şirketin veya kooperatifin tüzel
kişilik kazanabilmesi için mahkemeye başvurmasına imkân tanınmıştır.
29. Söz konusu haklı sebepler kapsamında kanunda
öngörülen usule uyulmadan sicilden silme işleminin yapılması, sicilden silinen
şirket veya kooperatife ait bazı aktiflerin sonradan ortaya çıkması, şirket
organlarına karşı sorumluluk davası açılması veya şirket lehine bir dava açılması
ya da şirkete karşı dava açılması veya icra takibi başlatılması gerekliliği
gibi şirketin tüzel kişiliğinin dolayısıyla hak ve fiil ehliyetinin bulunmasını
zorunlu kılan hâller örnek gösterilebilir.
30. Kanun’un ek tasfiyeyi düzenleyen 547. maddesinde, Kanun’daki
olağan usule göre tasfiye edilerek ticaret sicilinden silinen şirketlerin ek
tasfiye işlemlerinin zorunluluk arz etmesi hâlinde mahkemeden yeniden sicile
tescili talebine ilişkin hükümler belirlenmiş ve talep herhangi bir süreyle
sınırlanmamıştır. Kanun’un geçici 7. maddesinde ise münfesih olan veya sayılan
şirketler ile kooperatifler için kolaylaştırılmış bir tasfiye neticesinde veya
bazı hâllerde tasfiyesiz bir şekilde ticaret sicilinden silinmeyi mümkün kılan
ve 1/7/2015 tarihine kadar uygulanma imkânı olan istisnai bir süreç
düzenlenmiştir. İtiraz konusu kural ise bu madde uyarınca ticaret sicilinden
silinen şirketler ile kooperatiflerin ihyası için başvurulabilecek süreyi
silinme tarihinden itibaren beş yıl ile sınırlamaktadır.
B. İtirazların Gerekçeleri
31. Başvuru kararlarında özetle; sicilden terkin edilen
şirketin ihyası için açılacak davanın ticaret sicilinden silinme tarihinden
itibaren beş yıl ile sınırlanmış olması sebebiyle ihya davası açılmasının
mümkün olmadığı, bu sebeple şirkete karşı açılabilecek diğer davaların da
açılamadığı belirtilerek itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2., 10., 13., 35. ve
36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
32. 6216 sayılı Kanun’un
43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 40. maddesi yönünden
de incelenmiştir.
33. Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz.” denilmektedir. Anayasa’nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan
mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her
türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır.
34. Mülkiyet hakkı; kişiye başkasının
hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak şartıyla
sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, semerelerinden yararlanma ve
üzerinde tasarruf etme imkânı veren bir haktır (AYM, E.2017/21, K.2020/77, 24/12/2020,
§ 137; E.2019/100, K.2020/62, 22/10/2020, § 13).
35. Öte yandan Anayasa’nın “Temel hak
ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrası “Anayasa
ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama
geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir”
hükmünü içermektedir. Anılan hükme göre kişilerin yargı makamları ile idari
makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması
anayasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, temel hak ve özgürlüğü ihlal edilen
ya da ihlal edildiğini iddia eden kişilerin ilgili yargı veya idari merciler
nezdinde şikâyetlerini dile getirmesi hususunda devlete gerekli ve yeterli
mekanizmaları oluşturarak uygun koşulları sağlama yükümlülüğü getirmektedir
(AYM, E.2019/102, K.2019/99, 25/12/2019, § 16; E.2021/46, K.2022/47, 21/4/2022,
§ 15).
36. Bu çerçevede Anayasa’nın anılan
maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının
ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını
inceletebileceği makul, erişilebilir, etkili, ihlalin gerçekleşmesini veya
sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya elverişli idari ve
yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânının sağlanmasını teminat altına
almaktadır (AYM, E.2019/102, K.2019/99, 25/12/2019, § 17; E.2021/46, K.2022/47,
21/4/2022, § 16).
37. 6102 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinde münfesih olmasına veya sayılmasına karşın tasfiye
edilmeyerek ticaret sicili kayıtlarından terkin edilmeyen şirketler ile
kooperatiflerin sicilden resen terkin edilmesi öngörülmektedir. Borçlu şirket
ve kooperatiflerin sicilden terkin edilmesi bunların taraf ehliyetini de sona
erdirdiğinden alacaklıların bu şirketler ve kooperatifler aleyhine dava açması
imkânı ortadan kalktığı gibi bu şirket ve kooperatifler tarafından dava
açılabilmesi imkânı da sona ermektedir.
38. Anılan Kanun’un geçici 7. maddesinin
itiraz konusu kuralın da yer aldığı (15) numaralı fıkrasıyla bu şirketler ile
kooperatiflerin ihya edilmesi imkânı getirilmiştir. Bu bağlamda resen sicilden
resen terkin edilen şirket ve kooperatiflerden alacağı bulunan kişiler ile
bunların yeniden tüzel kişilik kazanmasında menfaati bulunan kişiler ilgili
şirket veya kooperatifin ihyası talebinde bulunabilir. Bununla birlikte itiraz konusu
kural, tüzel kişiliğin ihya edilebileceği süreyi silinme tarihinden itibaren
beş yılla sınırlandırmıştır.
39. Sicil kayıtları terkin edilen şirket
ve kooperatiflerden alacaklı olanların bu alacaklarının ve bunlara karşı ileri
sürülebilecek diğer maddi taleplerin Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülk
teşkil ettiği açıktır. Dolayısıyla Anayasa’nın 35. maddesiyle bağlantılı olarak
40. maddesinden doğan güvencelerin sicil kaydı terkin edilen şirket ve
kooperatiflerden alacaklı olanların bu alacakları yönünden de geçerli olduğu
anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 40. maddesi alacaklının alacağının varlığını
tespit ettirebileceği, takip ve tahsilini sağlayabileceği etkili başvuru
yollarının oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır.
40. Bu kapsamda mülkiyet hakkı ile
bağlantılı olan kuralla Anayasa’nın 40. maddesi kapsamında devletin bu hakkın
korunmasıyla ilgili gerekli koşulları sağlama fonksiyonunu ne ölçüde yerine getirdiğinin
değerlendirilmesi gerekmektedir.
41. Anılan Kanun’un geçici 7. maddesi
uyarınca sicilden silinen şirketler ile kooperatiflerin ihyası için tanınan
mahkemeye başvuru süresi bu yolu işlevsiz kılacak nitelikte olmamalıdır. Bu
itibarla alacaklılar ile hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere
dayanarak ihya talebiyle mahkemeye başvurmaları için itiraz konusu kuralla
öngörülen sürenin bu yolu işlevsiz kılıp kılmadığı değerlendirilmelidir.
42. Münfesih olan veya sayılan şirketler
ile kooperatiflerin sicilden silinmesine ilişkin istisnai bir usulü düzenleyen
Kanun’un geçici 7. maddesi ile sicil kayıtlarının fiilî durumu yansıtmasının
amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan şirketler ile kooperatiflere
ilişkin hukuki statünün kesinleştirilmesi amacıyla ihya başvurularına ilişkin
sürenin kuralla sınırlanması, sicilden silinmeye ilişkin istisnai usulün
niteliğinin gereği olarak görülebilir.
43. Bununla birlikte temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiğine ilişkin iddiaların ileri sürülebileceği bir başvuru yolunun
mevzuatta öngörülmesi yeterli değildir. Söz konusu başvuru yolunun aynı zamanda
uygulamada da etkili olması diğer bir ifadeyle başarı şansı sunması gerekir.
44. Kuralla sicilden silinen şirketler ile kooperatiflere
ilişkin ihya başvurusu için öngörülen sürenin silinme tarihinden itibaren
başladığı ve kuralda alacaklıların veya hukuki menfaati bulunanların bu
tasfiyeden haberdar olmasını sağlayacak güvencelere yer verilmediği
görülmüştür. Bunun yanı sıra kural, ihya için öngörülen sürenin başlaması
bakımından alacaklının veya hukuki menfaati bulunanın söz konusu alacağını ya
da hukuki menfaatini talep edebilme imkânından haberdar olması şartını da
aramamaktadır. Bu durum alacaklılar ile hukuki menfaatleri bulunanların bu süre
dolduktan sonra haberdar oldukları veya ileri sürülebilir duruma gelen talepleri
için öngörülen ihya yolunun işlevsiz hâle gelmesine neden olabilecek
niteliktedir.
45. Bu bağlamda Kanun’un geçici 7. maddesi uyarınca kolaylaştırılmış
bir tasfiye neticesinde veya bazı hâllerde tasfiyesiz bir şekilde sicilden
silinme durumunda yeniden tescil talebinin silinme tarihinden itibaren süreye
bağlanmış olmasının bu yolun işlevsiz hâle gelmesine neden olabileceği görülmüştür.
Başka bir deyişle şirkete veya kooperatife karşı ileri sürülebilir haklı
talebin ortaya çıktığı, talep sahibinin bu durumu öğrendiği veya öğrendiğinin
makul olarak kabul edilebildiği ve talebin hukuken ileri sürülebilir hâle
geldiği tarih yerine silinme tarihinden başlayan sürenin ihya yolunun işlevini
gerçekleştirmesine engel teşkil ettiği anlaşılmıştır.
46. Bu yönüyle kural Kanun’un geçici 7. maddesi uyarınca
sicilden silinen şirketler ile kooperatiflerin yeniden tescili amacıyla yapılabilecek
ihya başvurusuna ilişkin azami sürenin silinme tarihinden itibaren başlatılması
Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın
40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkına aykırılık oluşturmaktadır.
47. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 35. ve 40.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların
Anayasa’nın 35. ve 40. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında
ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kural Anayasa’nın 35. ve 40. maddelerine
aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 10., 13. ve 36.
maddeleri yönünden incelenmemiştir.
V. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
48. Başvuru kararında özetle, itiraz konusu kuralın
uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğabileceği
belirtilerek yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na
26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle eklenen geçici 7.
maddenin (15) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinde yer alan “...silinme
tarihinden itibaren beş yıl içinde...”
ibaresine yönelik yürürlüğün durdurulması talebinin, koşulları
oluşmadığından REDDİNE 22/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI. HÜKÜM
13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na
26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle eklenen geçici 7.
maddenin (15) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinde yer alan “...silinme
tarihinden itibaren beş yıl içinde...”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE 22/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
|