ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2020/98
Karar Sayısı
: 2022/87
Karar Tarihi
: 20/7/2022
R.G.
Tarih-Sayısı : 17/8/2022-31926
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Van 4. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 12/6/1933 tarihli ve 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin
Murakabesi Hakkında Kanun’a 1/2/2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun’un 11.
maddesiyle eklenen ek 2. maddenin Anayasa’nın 2., 5., 13. ve 35. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Davacı banka lehine üzerinde rehin tesis edilen araca
uyuşturucu imal ve ticaretinde kullanıldığı gerekçesiyle el konularak Emniyet
Genel Müdürlüğüne hibe edilmesi işleminin iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu
kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu ek 2. maddesi şöyledir:
“Uyuşturucu veya uyarıcı madde
imal ve ticareti suçunda kullanılan araca elkoyma
Ek Madde 2- (Ek: 15/8/2017-KHK-694/11 md.; Aynen
kabul: 1/2/2018-7078/11 md.)
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti suçunun işlenmesinde kullanılan araçlara, 5271 sayılı Kanunun 128 inci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre elkonulur.
Bu maddenin birinci fıkrasına göre
elkonulan aracın;
a) Soruşturma ve kovuşturma devam
ederken aynı suçun işlenmesinde tekrar kullanılması,
b) Türkiye’de sicile kayıtlı olmaması,
c) Önemli miktar veya değerde uyuşturucu
veya uyarıcı maddeyle ele geçirilmesi,
ç) Suçun işlenmesini kolaylaştıracak
özel tertibatının bulunması,
hallerinden birinin varlığı durumunda,
elkonulan araç sahibine iade edilmez. Bu durumda sahibinin, aracın değeri kadar
teminatı elkoyma tarihinden itibaren otuz gün içinde Maliye Bakanlığına teslim
etmesi halinde araç sahibine iade edilir. Aksi takdirde Maliye Bakanlığı
tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin araç derhal tasfiye
olunur. Tasfiyenin satış suretiyle gerçekleşmesi halinde satıştan elde edilen
gelirden aracın muhafaza edilmesi ve satışı için gerekli olan bütün masraflar
karşılandıktan sonra kalan miktar, kovuşturma sonucuna göre işlem yapılmak
üzere emanet hesabına alınır.
İkinci fıkra hükmünün uygulanmasındaki
değerden, kara araçlarında kasko değeri; deniz araçlarında tekne ve makine
sigortasına esas teşkil eden değer; sigortasız araçlar ile hava ve demiryolu
araçlarında ise piyasa değeri anlaşılır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA,
Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ,
Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin
MENTEŞ ve Basri BAĞCI’nın katılmalarıyla 24/12/2020 tarihinde yapılan ilk
inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural ve sınırlama sorunları
görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40.
maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu dava sebebiyle
uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini
Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü
aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin
iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler
uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde
yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali
talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural
ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların
çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak
nitelikte bulunan kurallardır.
3. Başvuru kararında 2313 sayılı Kanun’un ek 2.
maddesinin iptali talep edilmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunun
işlenmesinde kullanılan araçlara el konulacağı, ikinci fıkrasının (a), (b), (c)
ve (ç) bentlerinde de bu şekilde el konulan aracın sahibine iade edilmeyeceği
hâller düzenlenmiştir. El konulan aracın (a) bendine göre soruşturma ve
kovuşturma devam ederken aynı suçun işlenmesinde tekrar kullanılması, (b) bendi
uyarınca Türkiye’de sicile kayıtlı olmaması, (c) bendine göre önemli miktar
veya değerde uyuşturucu veya uyarıcı maddeyle ele geçirilmesi ve (ç) bendi
uyarınca suçun işlenmesini kolaylaştıracak özel tertibatının bulunması
hâllerinden birinin varlığı durumunda, el konulan araç sahibine iade edilmez.
4. Bakılmakta olan davanın konusu ise önemli miktar veya değerde uyuşturucu veya uyarıcı
maddeyle ele geçirilen aracın sahibine iade
edilmeyip tasfiye olunmasıdır. Bu itibarla itiraz konusu maddenin birinci
fıkrası ile ikinci fıkrasının (a), (b) ve (ç) bentlerinin bakılmakta olan
davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır.
5. Ayrıca ikinci fıkranın birinci cümlesinin bentler
dışında kalan kısmı bakılmakta olan davanın konusu olan (c) bendinin yanı sıra
davada uygulanma imkânı olmayan (a), (b) ve (ç) bentleri bakımından da geçerli,
ortak kural niteliğindedir. Bu itibarla bakılmakta olan davanın konusu
gözetilerek anılan cümlenin kalan kısmının (c) bendi ile sınırlı olarak
incelenmesi gerekir.
6. Öte yandan itiraz konusu maddenin ikinci fıkrasının
ikinci ve dördüncü cümleleri ile üçüncü fıkrasında araç sahibinin araç değeri
kadar teminatı teslim etmesi hâlinde aracı teslim alabileceği, araçların
tasfiyesinin satış suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda satış bedelinin
değerlendirilmesi ile aracın değerinin belirlenmesine ilişkin hususlar
düzenlenmiştir. Bakılmakta olan davada araç sahibi tarafından herhangi bir
teminatın yatırılmadığı ve aracın tasfiyesinin satış yoluyla değil hibe yoluyla
gerçekleştirildiği gözetildiğinde anılan fıkra ile cümlelerin de bakılmakta
olan davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır.
7. Diğer yandan ikinci fıkranın üçüncü cümlesinde teminat
yatırılmadığı takdirde soruşturma ve
kovuşturma sonucu beklenmeksizin aracın derhâl tasfiye olunacağı belirtilmiştir.
Anılan cümle, tüm tasfiye yöntemleri bakımından geçerli, ortak kural
niteliğindedir. Bu itibarla bakılmakta olan davanın konusu gözetilerek cümlenin
esasına ilişkin incelemenin “hibe suretiyle tasfiye” yönünden yapılması gerekir.
8. Açıklanan nedenlerle 12/6/1933 tarihli ve 2313 sayılı
Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’a 1/2/2018 tarihli ve 7078
sayılı Kanun’un 11. maddesiyle eklenen ek 2. maddenin;
A. 1.
Birinci fıkrasının,
2. İkinci
fıkrasının (a), (b) ve (ç) bentleri ile ikinci ve dördüncü cümlelerinin,
3. Üçüncü
fıkrasının,
itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu
davada uygulanma imkanı bulunmadığından bu fıkralara, bentlere ve cümlelere
ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. İkinci
fıkrasının kalan kısmının esasının incelenmesine, esasa ilişkin incelemenin
anılan fıkranın;
1. Birinci
cümlesinin kalan kısmının (c) bendi ile sınırlı olarak,
2. Üçüncü
cümlesinin “hibe suretiyle tasfiye” yönünden,
incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
9.
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Alparslan KOÇAK tarafından hazırlanan işin
esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları
ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A.
Sınırlama Sorunu
10. Kanun’un ek 2.
maddesinin ikinci fıkrasının dördüncü cümlesinde, el konulan araca yönelik
tasfiyenin satış suretiyle gerçekleşmesi hâlinde satıştan elde edilen gelirden
aracın muhafaza edilmesi ve satışı için gerekli olan bütün masraflar
karşılandıktan sonra kalan miktarın, kovuşturma sonucuna göre işlem yapılmak
üzere emanet hesabına alınacağı belirtilmiştir. Cümlede yer alan “Tasfiyenin
satış suretiyle gerçekleşmesi halinde…” ibaresinden satış dışında tasfiye
yöntemlerinin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Bakılmakta olan davada ikinci
fıkranın (c) bendi uyarınca sahibine iade edilmeyen aracın satış dışında bir
yöntemle tasfiyesinin dava konusu edilmiş olması nedeniyle ikinci fıkranın
teminat yatırılmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin
aracın derhâl tasfiye olunacağını düzenleyen üçüncü cümlesinin esasına ilişkin
incelemenin (c) bendi ve “satış dışı yöntemlerle tasfiye” yönünden
yapılması gerekir.
B.
Anlam ve Kapsam
11. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde
düzenlenmiş olup söz konusu suçun işlenmesinde kullanılan veya bu suçun
işlenmesine tahsis edilen araçlar iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmamaları
şartıyla anılan Kanun’un 54. maddesi uyarınca müsadere edilmektedir.
12. 2313
sayılı Kanun’un ek 2. maddesinde ise uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti suçunda kullanılan araca el konulmasına ve tasfiyesine ilişkin usul ve
esaslar düzenlenmiştir. Bu kapsamda elkoyma işlemi 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 128. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca
yapılmakta olup kara, deniz ve hava ulaşım araçları hakkında verilen elkoyma
kararı, bu araçların kayıtlı bulunduğu sicile şerh verilmek suretiyle yerine
getirilmektedir. Bir başka ifadeyle elkoyma işlemi kayden yerine getirilmekte
ve araç sahibine iade edilmektedir.
13. Ancak
2313 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinin ikinci fıkrasının itiraz konusu (c)
bendine göre bu şekilde el konulan aracın önemli miktar veya değerde uyuşturucu
veya uyarıcı maddeyle ele geçirilmesi hâlinde el konulan araç, sahibine iade
edilmemekte ancak araç sahibi tarafından aracın değeri kadar bir teminatın el
koyma tarihinden itibaren otuz gün içinde Hazine ve Maliye Bakanlığına
(Bakanlık) teslim edilmesi hâlinde araç, sahibine iade edilmektedir. Anılan
fıkranın itiraz konusu üçüncü cümlesinde ise teminat yatırılmaması durumunda
Bakanlık tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin aracın
derhâl tasfiye olunacağı öngörülmüş olup kural “satış dışı yöntemlerle tasfiye” yönünden incelenmiştir.
C. İtirazın Gerekçesi
14. Başvuru
kararında özetle; kovuşturma sonucu beklenmeksizin el konulan aracın hibe
yoluyla tasfiyesinin araç üzerinde rehin hakkı bulunan üçüncü kişinin mülkiyet
hakkını orantısız bir şekilde sınırladığı belirtilerek kuralların Anayasa’nın
2., 5., 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Ç.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1.
Kanun’un Ek 2. Maddesinin İkinci Fıkrasının (c) Bendinin İncelenmesi
15.
Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir.” denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye
bağlanmıştır. Birey özgürlüğü ile doğrudan ilgili olan mülkiyet hakkı, bireye
emeğinin karşılığına sahip olma ve geleceğe yönelik planlar yapma imkânı
tanıyan temel bir haktır.
16.
Mülkiyet hakkı -kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu
sınırlamalara uymak şartıyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, onun
semerelerinden yararlanma ve ondan tasarruf etme imkânı veren bir haktır. Bu
bağlamda malikin mülkünü kullanma, onun semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde
tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin kısıtlanması veya mülkünden yoksun
bırakılması mülkiyet hakkına sınırlama teşkil eder.
17. İtiraz
konusu kuralla 5271 sayılı Kanun’un 128. maddesinin dördüncü fıkrasına göre el
konulan aracın önemli miktar veya değerde uyuşturucu veya uyarıcı maddeyle ele
geçirilmesi durumunda sahibine iade edilmeyeceği öngörülmektedir. Bir suç isnadına bağlı olarak elkoyma tedbirinin
uygulanması sonrasında aracın, sahibine iade edilmemesi mülkiyet hakkını
hukuken ortadan kaldırmamakla birlikte, malikin mülkiyet hakkından kaynaklanan
yetkilerinin kısıtlanmasına ve mülkten geçici süreyle de olsa yoksun kalmasına
yol açmaktadır. Dolayısıyla suçta kullanıldığı iddia edilen ve el konulan
aracın, sahibine iade edilmemesini öngören kural ile mülkiyet hakkına sınırlama getirildiği açıktır.
18.
Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir. Buna göre mülkiyet
hakkına sınırlama getiren
düzenlemelerin kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun
ve ölçülü olması gerekir.
19.
Anayasa’nın anılan maddesi hak ve özgürlüklerin ancak kanunla
sınırlanabileceğini temel bir kural olarak benimsemiştir. Buna göre mülkiyet
hakkına yapılan sınırlamalarda dikkate alınacak öncelikli ölçüt, sınırlamanın
kanunla yapılmasıdır. Ancak temel hakları sınırlayan kanunun şeklen var olması
yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli,
ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.
20. Esasen
temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması, Anayasa’nın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk
devletinin temel unsurlarından olan hukuki belirlilik ilkesi uyarınca kanuni
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel
olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem
içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin
sağlanması bakımından da zorunludur. Zira hukuki güvenlik ilkesi hukuk
normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde
devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven
duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2015/41,
K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154). Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesinde
sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik, Anayasa’nın 2. maddesinde
güvenceye alınan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır.
21. İtiraz
konusu kuralda hangi durumda aracın sahibine iade edilmeyeceğine ilişkin husus
herhangi bir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açık ve net olarak düzenlendiği
görüldüğünden kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu
anlaşılmaktadır. Bu yönüyle kuralın kanunilik şartını taşımadığı söylenemez.
22. Öte yandan Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve
özgürlüklere getirilen sınırlamanın Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine
uygun olması gerekir. Anayasa’nın 35. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlanabilir.
23. Kamu
yararı kavramı, mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda
sınırlandırılmasına imkân verdiğinden bir sınırlandırma amacı olmasının yanı
sıra mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek
ve bu anlamda bir sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir
şekilde korumaktadır (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, § 53; Yunis
Ağlar, B. No: 2013/1239, 20/3/2014, § 28).
24. Kural
ile soruşturma veya kovuşturma aşamasında suç şüphesi altında olan kişinin
suçta kullanılan aracı üzerindeki mülkiyete ilişkin haklarını kullanması
engellenmektedir. Suçta
kullanıldığı iddia edilen aracın önemli miktar veya değerde uyuşturucu veya
uyarıcı maddeyle ele geçirilmesi durumunda yeniden suçta kullanılmasının
önlenmesi, caydırıcılığın artırılması ve muhtemel bir müsaderenin sonuçsuz
kalmaması için kayden el konulma ile yetinilmeyerek sahibine iade edilmemesini
öngören kuralın kamu yararına dayalı anayasal meşru bir amacının bulunduğu
anlaşılmaktadır.
25. Bununla birlikte söz konusu hak bağlamında
getirilen sınırlamanın kanunilik ve meşru amaç şartlarını taşıması yeterli
olmayıp aynı zamanda ölçülü olması da gerekir. Anayasa’nın
13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi ise elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın
zorunlu olmasını, diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının
mümkün olmamasını, orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir.
26.
Uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçu nedeniyle yürütülen bir ceza
soruşturma çerçevesinde suçta kullanıldığı şüphesi bulunan araca ilgili sicile
şerh verilmesi suretiyle el konulmaktadır. Önemli miktar veya değerde uyuşturucu veya uyarıcı maddeyle
ele geçirilen aracın sahibine iade edilmemesinin söz konusu aracın yeniden suçta kullanılmasının önlenmesi, caydırıcılığın
sağlanması ve muhtemel bir müsaderenin sonuçsuz kalmamasına yönelik kamu yararı
amacını gerçekleştirmek bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
27. Kuralla mülkiyet hakkına getirilen sınırlama özü itibarıyla tedbir
niteliğindedir. Kural, uyuşturucu madde imal ve ticareti suçunun işlenmesinde
kullanılan aracın her durumda sahibine iadesini engellememekte, sadece aracın önemli
miktar veya değerde uyuşturucu veya uyarıcı maddeyle ele geçirilmesi durumunda
iadesini önlemektedir. Diğer taraftan ek 2.
maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde, sahibinin, aracın değeri kadar
teminatı el koyma tarihinden itibaren otuz gün içinde Maliye Bakanlığına teslim
etmesi hâlinde araç sahibine iade edileceği belirtilerek teminat karşılığında
aracın iade edilebilmesi imkânı güvence altına alınmıştır.
28. Ayrıca 5237 sayılı Kanun’un 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla
kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen
ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesi “iyiniyetli üçüncü kişilere
ait olmamak” şartına bağlanmış, 5271 sayılı Kanun’un 131. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında da şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait el konulmuş
eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya
müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması hâlinde, resen veya istem üzerine
geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar
verileceği ve iade talebinin reddi kararlarına karşı itiraz yoluna
başvurulabileceği hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede kanunda iyi niyetli üçüncü
kişilerin haklarının zedelenmemesi için gerekli güvencelerin oluşturulduğu
görülmektedir.
29. Bu itibarla kuralda orantısız bir sınırlamanın da söz konusu
olmadığı, araç sahibi ve üçüncü kişiler açısından mülkiyet hakkı ile kamu
yararı arasında bulunması gereken makul dengenin gözetildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla
kural, mülkiyet hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirmemektedir.
30. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
13. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların
Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında
ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa'nın 5. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
2.
Kanun’un Ek 2. Maddesinin İkinci Fıkrasının Üçüncü Cümlesinin (c) Bendi ve “satış
dışı yöntemlerle tasfiye” Yönünden İncelenmesi
31.
Kuralla, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunun işlenmesinde
kullanılması nedeniyle el konulan aracın önemli miktar veya değerde uyuşturucu
veya uyarıcı maddeyle geçirilmesi hâlinde sahibinin,
aracın değeri kadar teminatı el koyma tarihinden itibaren otuz gün içinde
Bakanlığa teslim etmemesi durumunda Bakanlık tarafından soruşturma ve
kovuşturma sonucu beklenmeksizin aracın derhâl tasfiye olunacağı öngörülmüştür.
Kural “satış dışı yöntemlerle tasfiye” yönünden incelenmiştir. El
konulan aracın tasfiye edilmesini öngören kuralın mülkiyet hakkına sınırlama getirdiği açıktır.
32.
Uyuşturucu madde imal ve ticareti suçunun işlenmesinde kullanıldığı iddia
edilen ve el konulan aracın tasfiyesinin satış yoluyla yapılmasına ilişkin
hususlar ek 2. maddenin ikinci fıkrasının dördüncü cümlesinde düzenlenmiştir.
Buna göre satıştan elde edilen gelirden
aracın muhafaza edilmesi ve satışı için gerekli olan bütün masraflar
karşılandıktan sonra kalan miktar, kovuşturma sonucuna göre işlem yapılmak
üzere emanet hesabına alınacak, müsadere koşullarının gerçeklemesi hâlinde söz
konusu miktarın müsaderesine karar verilecektir.
33.
Bununla birlikte anılan cümlede yer alan “tasfiyenin satış suretiyle
gerçekleşmesi halinde” ibaresinden satış dışında tasfiye yöntemlerinin de
mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu tasfiye yöntemlerinin neler olduğu ve
hangi şartlarda yapılacağı, tasfiye öncesi ve sonrasındaki muhafaza ve sair
masrafların nasıl karşılanacağı, müsadere kararı verilmemesi durumunda iadeye
konu bedelin nasıl belirleneceği, mülkiyet hakkı sahibi ya da özellikle üçüncü
kişilerin hak ve alacaklarının neler olduğu ve hangi usulle korunacağına
ilişkin olarak herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
34. Bu
itibarla, uyuşturucu madde imal ve ticareti suçunun işlenmesinde kullanıldığı
iddiasıyla el konulan aracın satış dışı yöntemlerle tasfiyesine yönelik
ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir düzenlemeler içermeyen kuralın hukuki
belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini ihlal eder nitelikte olduğu,
dolayısıyla kanunilik ölçütüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
35.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırıdır.
İptali gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların
Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında
ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın
Anayasa’nın 5. maddesiyle
ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
12/6/1933 tarihli ve 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin
Murakabesi Hakkında Kanun’a 1/2/2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun’un 11.
maddesiyle eklenen ek 2. maddenin ikinci
fıkrasının;
A. (c) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
B. Üçüncü cümlesinin esasına
ilişkin incelemenin “(c)” bendi ve “satış dışı yöntemlerle tasfiye” yönünden yapılmasına,
C. Üçüncü cümlesinin “(c)”
bendi ve “satış dışı yöntemlerle
tasfiye” yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
20/7/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|