“… Adli kontrol; 5271 sayılı CMK’nın Koruma Tedbirleri başlıklı Dördüncü Kısmın Adli Kontrol başlıklı Üçüncü Bölümünde yer alan 109 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Adli kontrol kararlarının koruma tedbiri olduğu noktasında kanun sistematiği ve hukuk doktrini gözetildiğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
5271 sayılı CMK’nın Adli kontrol kararının kaldırılmasına başlıklı 111. maddesinin 2. fıkrasının “Adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.” şeklindedir. Madde başlığı Adli kontrol kararının kaldırılması başlığını taşısada hem adli kontrolün kaldırılması hem de devamı kararları için itiraz yolu açıktır. Nitekim 5271 sayılı CMK’nın 111/1. fıkrası istemi üzerine adli kontrolün kaldırılmasına karar verilebileceği bildirmekte olup adli kontrolün devamına karar verilmesi de her zaman mümkündür.
5271 sayılı CMK’nın Kararların açıklanması ve tebliği başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrası “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurabilecek hakim veya mahkeme kararları (…) (1) hazır bulunmayan ilgilisine tebliğ olunur.” şeklindedir. Ceza yargılamasının asıl süjeleri (tarafları) sanık ve müşteki (katılan) olduğuna göre buradaki “ilgili”den kastedilenin sanık veya müşteki (katılan) olduğu kuşkusuzdur. Kanun bu maddesi ile aleyhine kanun yoluna başvurabilecek bir kararın yoklukta verilmesi durumunda ilgilisine tebliğ edilmesini zorunlu kılmış iken koruma tedbirlerine ilişkin hakim ve mahkeme kararları bu zorunluluktan muaf tutmuştur. Bu kapsamda diğer koruma tedbirlerinde olduğu gibi adli kontrol kararının kaldırılması veya devamı yönündeki kararların sanık veya müştekiye (katılına) tebliği gerekmemektedir.
5271 sayılı CMK’nın 35/2. maddesinde yer alan “aleyhine kanun yoluna başvurabilecek hakim veya mahkeme kararları” şeklindeki ibare ile bahsi geçen tebliğin kanun yoluna başvuru amacına hizmet ettiği açıktır. Yani adli kontrol tedbirinin (veya genel anlamda koruma tedbirinin) devamına karar verilmesi halinde sanığın itiraz için hukuki yararı bulunmaktadır. Adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına ilişkin karar yönünden ise müştekinin (katılanın) itirazı söz konusu olabilecektir (Tarafımızca kovuşturma aşamasında işin esasını çözmeye yetkili mahkemenin adli kontrolün kaldırılmasına ilişkin kararının CMK 111/2. maddenin aksine itiraza tabi tutulmaması gerektiği değerlendirilmektedir.) Bu kapsamda yürürlükteki yasal düzenlemede gözetildiğinde adli kontrol kararının kaldırılması durumunda müştekinin (katılanın) bu karardan haberdar olup karara karşı kanun yoluna başvurma imkanının tanınması gerekir. Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” şeklindedir. Adli kontrol kararının kaldırılmasına dair karardan müştekinin (katılanın) haberdar olup karara karşı kanun yoluna başvurma imkanının tanınmaması (bildirimde bulunulmayarak kanun yoluna başvuru hakkının kısıtlanması) Anayasanın 36/1. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetine aykırılık teşkil edecektir.
Anayasanın dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı başlıklı 74. maddesinde “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle ve kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu gecikmeksizin, dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir. Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Bu kapsamda yargılama sırasında sanığın kendi hakkında verilmiş karar hakkında Anayasaya göre bilgi edinme hakkına sahip olduğunun kabulü gerekir. Bilgi edinme hakkı hem bizzat sanığın dilekçeyle yaptığı başvuru sonucunu kapsadığı gibi (anılan maddenin 2. fıkrası) sanık talebi dışındaki adli kontrole ilişkin kararları da kapsayacaktır. Nitekim Anayasanın 74. maddenin 4. fıkrasının “Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.” şeklindeki hükmü bu kabulü gerektirir. Bu nedenle 5271 sayılı CMK’nın kararların açıklanması ve tebliği başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasının “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç” ibaresi Anayasanın 74. maddesine de aykırıdır.
Koruma tedbirine ilişkin kararın tebliğ edilmemesinin önemli bir sonucu da sanığın hakkındaki adli kontrol tedbirinin kaldırıldığından haberdar olmaması durumudur. Sanığın adli kontrol tedbirinin sona erdiğinden haberdar olmaması Anayasada yer alan bir takım hak ve özgürlükleri (seyahat özgürlüğü, kişi hürriyeti vs.) kullanılmasına engel olabilecektir. Bu kapsamda yurtdışına çıkış yasağı kaldırılan sanığın bu karardan haberdar olmaması sanığın seyahat özgürlüğünü kullanmasını engelleyecek veya geciktirecektir. Bu durum (bilgi edinme hakkı da kısıtlanan) sanık için hukuki belirsizlik oluşturacak sanığın hukuki güvenliği zedelenecektir. Bu durum Anayasanın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil edecektir.
SONUÇ : Yukarıda arz edilen gerekçeler ve inceleme sırasında re’sen nazara alınacak diğer nedenler nazara alınarak, Mahkememizin 2021/24 esas sayılı dava dosyasında uygulanma ihtimali bulunan ancak 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2., 36. ve 74. madde hükümlerine açıkça aykırı hükümler içeren 5271 sayılı CMK’nın kararların açıklanması ve tebliği başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrası “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç aleyhine kanun yoluna başvurabilecek hakim veya mahkeme kararları, (…) (1) hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.” şeklindeki hükmünün “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç” kısmının İPTALİNE KARAR VERİLMESİ talep olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2021/67
Karar Sayısı : 2021/48
Karar Tarihi : 14/7/2021
R.G.Tarih-Sayısı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Hatay 6. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 35. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç,…” ibaresinin Anayasa’nın 2., 36. ve 74. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Sanığın hakaret suçundan cezalandırılması talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 35. maddesi şöyledir:
“Kararların açıklanması ve tebliği
Madde 35- (1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.
(2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, (…) hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.
(3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Mustafa Erdem ATLIHAN tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 5271 sayılı Kanun’un 35. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç,…” ibaresinin iptalini talep etmiştir. Anılan maddede koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç olmak üzere aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararlarının hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunacağı hükme bağlanmıştır.
4. Bakılmakta olan davada sanık hakkında daha önce verilmiş olan adli kontrol tedbiri kararının kaldırılmasına, kovuşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının huzurunda, kendisine usulüne uygun davetiye gönderilerek duruşmadan haberdar edilen müşteki ile sanığın yokluğunda karar verilmiştir. Hakkında verilmiş olan adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına dair karar aleyhine sanığın kanun yoluna başvurmasında hukuki yararının bulunmadığı, usulüne uygun davetiye ile duruşmadan haberdar edildiği hâlde duruşmaya gelmeyerek katılma talebinde bulunmayan müştekinin kanun yoluna başvurma yetkisinin olmadığı ve anılan hususa Cumhuriyet savcısının huzurunda karar verildiği gözetildiğinde aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek nitelikteki kararların hazır bulunamayan ilgilisine tebliğinin istisnasını düzenleyen itiraz konusu kuralın bakılmakta olan davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır.
5. Açıklanan nedenle kuralın itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
III. HÜKÜM
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 35. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç,…” ibaresinin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu ibareye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE 14/7/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN