ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2020/18
Karar Sayısı : 2021/38
Karar Tarihi : 3/6/2021
R.G.Tarih-Sayısı :
23/9/2021-31607
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL ve Engin ÖZKOÇ ile birlikte
132 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU:
5/12/2019 tarihli ve 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve
375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un
50. maddesiyle 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine
Dair Kanun’un 37. maddesine eklenen (3) numaralı fıkranın Anayasa’nın 2., 6., 10.,
13., 15., 35., 36., 40., 60., 118. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri
sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un iptali talep edilen kuralın da yer aldığı 50.
maddesiyle 6755 sayılı Kanun’un (3) numaralı fıkrasının eklendiği 37. maddesi
şöyledir:
“Sorumluluk
MADDE 37- (1) 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe
teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin
bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü
adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal
süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve
görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki,
idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.
(2) (Ek: 20/11/2017-KHK-696/121 md.; Aynen kabul:
1/2/2018-7079/113 md.) Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir
görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen
darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin
bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra
hükümleri uygulanır.
(3)
(Ek:5/12/2019-7194/50 md.) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca
Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olan ve bu nedenle kamu görevinden çıkarılmış olan kişilerden, adli veya idari
soruşturma veya kovuşturması devam edenlerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin
başvuruları hakkında 31/10/2019 tarihine kadar karar alan, bu kararları yerine
getiren veya işlem yapmayan kamu görevlilerinin bu karar ve fiilleri nedeniyle
hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Recep
KÖMÜRCÜ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal
Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai
AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU ve Selahaddin MENTEŞ’in
katılımlarıyla 19/2/2020 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin
esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Aydın AYGÜN
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava konusu kanun hükmü,
dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A.
İptal Talebinin Gerekçesi
3. Dava
dilekçesinde özetle; dava konusu kuralın yöneticileri ve yönetilenleri hukukça
eşit yönetim ilkesine tabi tutan hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu, hukuka
aykırı ve keyfî her türlü fiil ve işlemleri meşru hâle getirdiği, failleri
sorumluluktan kurtardığı, idarenin her türlü eylem ve işlemine yargı yolunun
açık olduğunu düzenleyen anayasal kurallarla bağdaşmadığı, Türkiye
Cumhuriyeti’nin sosyal devlet olma niteliğine ve bu çerçevede sosyal güvenlik
hakkına, mülkiyet hakkına, hak arama hürriyetine ve temel hak ve özgürlükleri
ihlal edilen kişilerin gecikmeksizin yetkili makamlara başvurma hakkına aykırı
olduğu, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ilkelere uygun
olmadığı, eşitlik ilkesiyle çeliştiği, kuralda yer alan “…Milli Güvenlik
Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen
yapı,…” ibaresinin ancak tavsiye niteliğinde karar alabilecek olan Millî
Güvenlik Kuruluna (MGK) icrai nitelikte karar alma yetkisi tanıdığı
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 6., 10., 13., 15., 35., 36., 40., 60.,
118. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1. Dava
Konusu Fıkrada Yer Alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” İbaresinin
İncelenmesi
4. 6755
sayılı Kanun’un 37. maddesinin (3) numaralı fıkrasında terör örgütlerine veya MGK’ca
devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olan ve bu nedenle kamu görevinden çıkarılmış olan kişilerden adli veya idari
soruşturma veya kovuşturması devam edenlerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin
başvuruları hakkında 31/10/2019 tarihine kadar karar alan, bu kararları yerine
getiren veya işlem yapmayan kamu görevlilerinin bu karar ve fiilleri nedeniyle
hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun olmadığı öngörülmekte olup anılan
fıkrada yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresi dava konusu kuralı
oluşturmaktadır.
5.
Anayasa’nın 118. maddesinin üçüncü fıkrasında “Millî Güvenlik Kurulu;
Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili
alınan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusundaki
görüşlerini Cumhurbaşkanına bildirir. Kurulun, Devletin varlığı ve
bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin
korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar
Cumhurbaşkanınca değerlendirilir” denilmektedir.
6. Bu
bağlamda MGK’nın başlıca görevleri devletin millî güvenlik siyasetinin tayini,
tespiti ve uygulanması ile ilgili tavsiye kararları almak ve gerekli
koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini bildirmektir. MGK’nın
devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun
huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere
ait kararları Cumhurbaşkanlığınca değerlendirilir.
7.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve Genelkurmay başkanının önerileri dikkate alınarak
Cumhurbaşkanınca gündemi düzenlenen MGK’nın kararlarının hukuki niteliği
Anayasa’nın anılan maddesinde açıkça belirlenmiştir. Buna göre MGK’nın alacağı
kararlar tavsiye niteliğinde olup bu kararlar Cumhurbaşkanı’na
bildirilir.
8. Nitekim
Anayasa’nın 104. maddesinde devletin başı olan Cumhurbaşkanı’nın millî güvenlik
politikalarını belirleyeceği ve bu kapsamda gerekli tedbirleri alacağı düzenlenmiştir.
Yine Cumhurbaşkanı’nın millî güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin
yurt savunmasına hazırlanmasından sorumlu olduğu Anayasa’nın 117. maddesinde
hükme bağlanmıştır.
9. Bu itibarla
istişari nitelikte bir danışma organı olan MGK’nın icrai karar alma yetkisine
sahip olmadığı gözetildiğinde Cumhurbaşkanınca ayrı bir kararla benimsenmemiş
MGK kararlarına hukuki sonuç bağlanamayacağı ve bu kararların kendiliğinden
icra edilemeyeceği açıktır.
10. Bu
başlık altında incelenen ibarenin de yer aldığı (3) numaralı fıkrada devletin
millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen
yapı oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla
irtibatı olan ve bu nedenle kamu görevinden çıkarılmış olan kişilerden adli
veya idari soruşturma veya kovuşturması devam edenlerin sosyal güvenlik
haklarına ilişkin başvuruları hakkında 31/10/2019 tarihine kadar karar alan, bu
kararları yerine getiren veya işlem yapmayan kamu görevlilerinin bu karar ve
fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun bulunmadığı
düzenlenmektedir. Millî güvenliğe karşı tehditlerin belirlenmesi ve bu
tehditlerin hangi kaynak, kişi ya da yapıdan geldiğinin tespit edilmesinde
Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan MGK’nın tavsiye niteliğinde karar
alamayacağı söylenemez.
11.
Bununla birlikte dava konusu “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresi,
tavsiye niteliğindeki MGK kararına kendiliğinden hukuki bir sonuç
bağlamaktadır. Şüphesiz MGK’nın tavsiye niteliğindeki kararlarının yürütme
organı tarafından dikkate alınması ve hukuk aleminde hayata geçirilmesi
mümkündür. Ancak MGK’nın kararları hakkında başkaca icrai bir karar alınmadan
bu kararlara hukuk âleminde sonuçlar bağlanması Anayasa’nın açık lafzıyla
bağdaşmamaktadır.
12.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 118. maddesine aykırıdır. İptali
gerekir.
Kural
Anayasa’nın 118. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca
Anayasa’nın 2., 6., 10., 13., 15., 35., 36., 40., 60. ve 125. maddeleri
yönünden incelenmemiştir.
2. Dava Konusu Fıkrada Yer Alan “…hukuki,…” ve “…mali…”
İbarelerinin İncelenmesi
13.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43.
maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 129. maddesi yönünden de
incelenmiştir.
14.
Anayasa’nın 129. maddesinin beşinci fıkrasına göre “Memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat
davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve
şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.” Bu hüküm,
kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri her türlü kusurdan
kaynaklanan tazminat davalarının muhatabının idare olduğunu açıkça ifade
etmektedir. Ancak kusuruyla idareyi zarara uğratan kamu görevlisinin
sorumluluğu ortadan kaldırılmamıştır. Anayasa’nın anılan maddesi uğranılan mali
zarar için sorumlu kamu görevlisine rücu edilmesini zorunlu kılmaktadır.
Maddenin gerekçesinde bu husus, “Kamu hizmeti görevlilerinin görevleri ile
ilgili olarak kusurlu eylem ve işlemleri ile idareye verdikleri zarardan
sorumlu olacakları ise esasen uygulanmakta olan bir ilkenin tekrarıdır.” şeklinde
ifade edilmiştir.
15. Dava
konusu kurallar, belirli bir tarihe kadar terör örgütlerine veya devletin millî
güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya
gruplarla bağı olan ve bu nedenle kamu görevinden çıkarılmış olan kişilerden
adli veya idari soruşturma veya kovuşturması devam edenlerin sosyal güvenlik
haklarına ilişkin başvuruları hakkında karar alan, bu kararları yerine getiren
veya işlem yapmayan kamu görevlilerinin hukuki ve mali sorumluluğunun
olmadığını düzenlemektedir.
16. İdari
eylem ve işlemler ihdas edilirken bireylerin bazı haklarının ihlal edilmesi
nedeniyle çeşitli zararların ortaya çıkması mümkündür. Bu zararların
giderilmesi yükümlülüğü, hukuk alanında sorumluluk olarak kabul edilmektedir.
17. Dava
konusu kurallar, belirli şartlar altındaki kişilerin sosyal güvenlik haklarına
ilişkin başvuruları hakkında 31/10/2019 tarihine kadar karar alan, bu kararları
yerine getiren veya işlem yapmayan kamu görevlilerinin sorumsuzluğunu
öngördüğünden kamu görevlisinin göreviyle bağlantısı bulunan kusurlarına
ilişkin düzenleme öngörmektedir. Kamu görevlisinin bu tür kusurları doktrinde
hizmet içi kişisel kusur ya da görevsel kusur olarak da tanımlanmaktadır.
18.
Anayasa’nın 40. maddesinin üçüncü fıkrasında kişilerin, resmi görevliler
tarafından gerçekleştirilen haksız işlemler sonucu uğradığı zararların devletçe
tazmin edileceği ve devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkının saklı
olduğu ifade edilmiş, Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrasında da
memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri
kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği
belirtilmiştir. Nitekim bu doğrultuda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasında kişilerin kamu hukukuna
tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı sadece ilgili
kurum aleyhine dava açabilecekleri düzenlenmiştir.
19. Dava
konusu kurallarda, kamu görevlisinin görevsel kusurundan kaynaklanan tazmin
sorumluluğunun düzenlendiği ve bu bağlamda aynı anlamda kullanılan hukuki ve
mali sorumluluk kavramlarıyla dava konusu fıkrada belirtilen konularda
idarenin kamu görevlisine rücu etme imkânının ortadan kaldırılmasının
amaçlandığı anlaşılmaktadır.
20. Dava
konusu kurallarda düzenlenen kamu görevlisinin hukuki ve mali sorumluluğu,
yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle idarenin maddi olarak zarara uğraması
durumunda ortaya çıkmaktadır. Anayasa’nın 129. maddesinin beşinci fıkrasına
göre kamu görevlisinin neden olduğu maddi zarar kamu görevlisine rücu edilmek
şartıyla idare tarafından karşılanmaktadır. Dava konusu “…hukuki,…” ve “…mali…”
ibareleri ise kamu görevlisinin hukuki ve mali bir sorumluluğunun olmadığını
düzenlemek suretiyle söz konusu Anayasa hükmü ile çelişmektedir.
21.
Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 129. maddesine aykırıdır. İptalleri
gerekir.
Muammer
TOPAL, Rıdvan GÜLEÇ ve Basri BAĞCI bu görüşe katılmamışlardır.
Kurallar
Anayasa’nın 129. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca
Anayasa’nın 2., 6., 10., 13., 15., 35., 36., 40., 60., 118. ve 125. maddeleri
yönünden incelenmemiştir.
3. Dava
Konusu Fıkranın Kalan Kısmının İncelenmesi
22. 6216
sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 87.
maddesi yönünden de incelenmiştir.
23. Dava
konusu fıkranın “Terör örgütlerine veya … Devletin milli güvenliğine karşı
faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği,
mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve bu nedenle kamu
görevinden çıkarılmış olan kişilerden, adli veya idari soruşturma veya
kovuşturması devam edenlerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin başvuruları
hakkında 31/10/2019 tarihine kadar karar alan, bu kararları yerine getiren veya
işlem yapmayan kamu görevlilerinin bu karar ve fiilleri nedeniyle … idari, … ve
cezai sorumluluğu doğmaz.” biçimindeki kalan kısmıyla terör örgütlerine
veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen
yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla
irtibatı olan ve bu nedenle kamu görevinden çıkarılmış olan kişilerden adli
veya idari soruşturma veya kovuşturması devam edenlerin sosyal güvenlik
haklarına ilişkin başvuruları hakkında 31/10/2019 tarihine kadar karar alan, bu
kararları yerine getiren veya işlem yapmayan kamu görevlilerinin bu karar ve
fiilleri nedeniyle idari ve cezai sorumluluklarının olmadığı öngörülmektedir.
24.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka
uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her
alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği
sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla
kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
25. Hukuk
devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Anayasa Mahkemesinin birçok
kararında belirlilik ilkesinin yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş
anlamda hukuki belirliliği ifade ettiği, yasal düzenlemeye dayanarak
erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olma gibi niteliklere ilişkin
gereklilikleri karşılaması şartıyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin
düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirliliğin sağlanabileceği, asıl olanın
muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür
sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir normun varlığı
olduğu vurgulanmıştır (AYM, E.2017/21, K.2020/77, 24/12/2020, § 247).
26.
Kuralla, terör örgütleriyle veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla irtibatlı veya iltisaklı
bulunan, bu nedenle kamu görevinden çıkarılmış olan kişilerden adli veya idari
soruşturma veya kovuşturması devam edenlerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin
başvuruları hakkında belirli bir tarihe kadar karar alan, bu kararları yerine
getiren veya işlem yapmayan kamu görevlilerinin idari ve cezai yönden
sorumsuzlukları öngörülmekte olup kuralda yer alan iltisaklı kavramı
kavuşan, bitişen, birleşen; irtibatlı kavramı ise bağlantılı anlamına
gelmektedir. Anılan ibareler genel kavram niteliğinde olmakla birlikte hukuki
niteliği ve objektif anlamı yargı içtihatlarıyla belirlenebilecek durumda olup
bu kavramların kategorik olarak belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğu
söylenemez (AYM, E.2018/89, K.2019/84, 14/11/2019, §§ 30-33). Dolayısıyla
kuralın belirlilik ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
27.
Anayasa’nın 87. maddesinde “…Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek…”, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin (TBMM) görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
28. Af
yetkisinin kullanılması, devletin cezalandırma yetkisinden geçici olarak
feragat etmesi anlamına gelmektedir (AYM, E.2001/4, K.2001/332, 18/7/2001). Bu
çerçevede af bazen sadece kesinleşmiş cezaları kaldıran, azaltan veya daha
hafif bir ceza türü ile değiştiren, bazen de kamu davasını düşüren veya
mahkûmiyeti bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldıran bir kamu hukuku
tasarrufu olarak oraya çıkmaktadır. Buna göre kesinleşmiş cezaları kaldıran,
azaltan veya daha hafif bir ceza türü ile değiştiren düzenlemeler özel af
niteliğindeyken bir fiil nedeniyle yapılan soruşturma ve kovuşturmayı ve varsa
mahkûmiyeti, hükmedilmiş ise cezaları bütün neticeleriyle birlikte ortadan
kaldıran af genel af niteliği taşımaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler
için bkz. AYM, E.2001/4, K.2001/332, 18/7/2001; E.2020/44, K.2020/41,
17/7/2020, § 15).
29.
Anayasa Mahkemesi 17/7/2020 tarihli ve E.2020/44, K.2020/41 sayılı kararında genel
ve özel affın niteliğini anayasal anlamda açıklamıştır. Bu kapsamda genel suç
ve ceza siyasetini belirleme kapsamında kanunla bir fiilin suç olmaktan
çıkarılması ya da cezasının hafifletilmesi yetkisinden farklı olarak af
yetkisini kullanan yasama organı, genel olarak bir fiili suç olmaktan
çıkarmamakta ya da cezasında bir değişiklik yapmamakta; suç ve ceza aynı
kalmakla birlikte sadece geçmişe yönelik olarak belirli bir dönemde işlenmiş
olan o fiilden dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılmasını, mahkûmiyet kararı
ve ceza verilmesini ya da verilen cezanın infaz edilmesini engellemektedir
(bkz. § 20).
30. Dava
konusu kural 31/10/2019 tarihine kadar belirli şartlardaki kişilere yönelik
sosyal güvenlik haklarına ilişkin başvurularda karar alan, bu kararları yerine
getiren veya işlem yapmayan kamu görevlilerinin bu karar ve fiilleri nedeniyle
cezai sorumluluklarının olmadığını düzenlemektedir. Kamu görevlisinin cezai
sorumluluklarını gündeme getirecek karar ve fiiller ceza hukuku anlamında suç
oluşturan fiillerdir.
31. Dava
konusu kural geçmişteki belirli bir dönemi kapsamına almakta ve soruşturma
başlamış olsun ya da olmasın veya mahkûmiyet hükmü verilmiş olsun ya da olmasın
kamu görevlilerinin anılan dönemdeki tüm karar ve işlemlerinden dolayı herhangi
bir cezai sorumluluklarının olmadığını düzenlediğinden nitelik itibarıyla genel
af düzenlemesidir.
32.
Anayasa’nın 87. maddesine göre kanun koyucunun takdir yetkisinde olan affın
ilanı için TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı gereklidir. Kanunların
esas bakımından Anayasa’ya uygunluk denetimi, kanunun maddi olarak (hukuk
dünyasında yarattığı değişiklik itibarıyla) Anayasa’ya uygun olup olmadığını
ifade etmektedir. Şekil bakımından uygunluk ise teklifin kanunlaşabilmesi için,
diğer bir anlatımla kanun olarak varlık kazanabilmesi için Anayasa’da öngörülen
usullere uyulup uyulmadığının denetimini ifade etmektedir. İş bu davada kuralın
esas bakımından Anayasa’ya aykırılığının incelenmesi karşısında kanun koyucunun
takdir yetkisinde olan kuralın Anayasa’yla bağdaşmayan bir yönü
bulunmamaktadır.
33. Öte
yandan, kural aynı zamanda kapsamındaki kamu görevlilerinin kuralda belirtilen
karar ve fiilleri nedeniyle idari sorumluluklarının olmadığını da
öngörmektedir. Kamu görevlisinin idari sorumluluğu kamu görevlisi ile idare
arasındaki disiplin hukuku çerçevesindeki işlemlerde ortaya çıkmaktadır.
Disiplin cezaları, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak
amacıyla öngörülmüş, yapma veya yapmama biçiminde beliren davranış kurallarının
ihlali hâlinde uygulanan idari yaptırımlardır.
34. Kamu
görevlisinin görevinin gereklerini yerine getirmemesi nedeniyle her hâlükârda
disiplin işlemlerinin yürütülmesini zorunlu kılan bir hükme Anayasa’da yer
verilmemiştir. Yasamanın genelliği ilkesi gereğince Anayasa’da düzenlenmemiş
bir konuda kanun koyucunun düzenleme yapabileceği, bu konudaki tercihin
Anayasa’ya aykırı olmamak kaydıyla kanun koyucunun takdiri kapsamında kaldığı
kabul edilmelidir. Bu bağlamda devletle kamu görevlisi arasında gerçekleşen
disiplin hukukunun sonucu olan idari sorumluluğun ortadan kaldırılması kanun
koyucunun takdirindedir.
35.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. ve 87. maddelerine aykırı değildir.
İptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın
Anayasa’nın 6., 10., 13., 15, 35., 36., 40., 60., 118. ve 125. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
IV.
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
36. Dava
dilekçesinde özetle, dava konusu kuralın uygulanması hâlinde telafisi güç veya
imkânsız zararların doğabileceği belirtilerek yürürlüğünün durdurulmasına karar
verilmesi talep edilmiştir.
5/12/2019 tarihli ve 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’un 50. maddesiyle 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 37. maddesine eklenen;
A. (3) numaralı fıkrada yer alan “…Milli Güvenlik
Kurulunca…”, “…hukuki,…” ve “…mali…” ibarelerine yönelik
yürürlüğün durdurulması taleplerinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE,
B. (3) numaralı fıkranın kalan kısmına yönelik iptal talebi
3/6/2021 tarihli ve E.2020/18, K.2021/38 sayılı kararla reddedildiğinden bu kısma
ilişkin yürürlüğün durdurulması talebinin REDDİNE,
3/6/2021 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V. HÜKÜM
5/12/2019 tarihli ve 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi
ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’un 50. maddesiyle 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 37. maddesine eklenen;
A. (3) numaralı fıkrada yer alan “…Milli Güvenlik
Kurulunca…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE
OYBİRLİĞİYLE,
B. (3) numaralı fıkrada yer alan “…hukuki,…” ve
“…mali…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE,
Muammer TOPAL, Rıdvan GÜLEÇ ile Basri BAĞCI’nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. (3) numaralı fıkranın kalan kısmının Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
3/6/2021 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü
ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir
ÖZKAYA
|
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Üye
Recai
AKYEL
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|
Üye
Basri
BAĞCI
|
Üye
İrfan
FİDAN
|
KARŞI OY
7184 sayılı Kanun ile 6755 sayılı Kanun’un 37. maddesine
eklenen 3. fıkra ile terör örgütleri ile Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla bir şekilde ilintisi
bulunan ve bu nedenle kamu görevinden çıkartılan kişilerin sosyal güvenlik
işlemlerine dair muamelelerde rol alan kamu görevlilerinin hukuki, idari, mali
ve cezai sorumsuzluğuna ilişkin bir düzenleme getirilmiştir.
İdari ve cezai açıdan, bu düzenlemenin bir af niteliği
taşıdığı kabul edilerek, kanun koyucunun bu tip düzenlemeleri yapma notasındaki
takdir hakkı bulunduğundan bahisle Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verilmiştir.
Kamu görevlilerinin hukuki ve mali sorumsuzluğu
noktasında ise çoğunluk düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine
ulaşmıştır.
15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan olağan dışı şartlarda
ortaya çıkan hukuki sorunların giderilmesi amacını taşıyan düzenlemenin konusu
suç teşkil eden eylemler açısından bir koruma sağlamadığı Anayasa Mahkemesinin
benzer düzenlemelere ilişkin verdiği 24/7/2019 günlü 2016/205 Esas 2019/63
sayılı kararlarıyla teyit edilmiştir.
İptal talebine konu edilen ve kamu görevlilerine hukuki
ve mali sorumsuzluk getiren düzenleme, varsa konunun muhatabı olan ve
haklarının ihlal edilme durumu söz konusu olan kişiler açısından bir
mağduriyete de neden olmamaktadır. Zira bu kişiler açısından Devletin
sorumluluğu devam etmektedir.
Düzenlemenin cezaî ve idarî açıdan bağışıklık sağlayan
kısmı ile eylemlerin bu yönüyle tetkik konusu yapılmaması öngörülmesine rağmen,
aynı fiiller nedeniyle kamu görevlilerinin hukuki açıdan sorumluluklarının
devam ettirilmesini hukuken izah etmek mümkün değildir.
Kaldı ki normal dönemlerde dahi Devletin kendi adına
görev ifa eden kamu çalışanlarının hukuki durumlarını daha güvenceli kılmak ve
onların belli kaygılardan uzak görev ifa etmelerini temin etmek adına özel
düzenlemeler uzun süreden beri caridir.
Bu kapsamda kamu görevlileri hakkındaki ceza
soruşturmalarının genel uygulamalardan farklı olarak özel bir usule tabi tabi
tutulması (4483 sayılı Kanun) veya Devlet memurlarının eylemlerinden
kaynaklanan tazminat taleplerinin öncelikle kamu kurumlarına yöneltilmesine
dair (657 sayılı Kanun’un 13. maddesinde yer alan) düzenlemeler konuya örnek
olarak gösterilebilir.
Bu değerlendirmeler çerçevesinde olağan dışı bir döneme
münhasır olmak üzere kamu görevlilerine hukukî ve malî sorumluluk konularında
kısmi bağışıklık sağlayan ayrıca muhatapların mağduriyetine sebebiyet vermeyen
düzenlemenin Anayasa’ya aykırı bir yönünün bulunmadığını düşündüğümüzden
çoğunluğun iptal yönündeki görüşüne iştirak olunmamıştır.
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Basri BAĞCI
|