“…
İtiraz eden … vekilinin dilekçesinde özetle; müvekkil aleyhine tesis edilen para cezasının haksız olduğu, müvekkilinin ehliyetinin bulunduğu, yalnızca ehliyetine geçici olarak el konulduğu, ehliyetinin 6 ay süreyle geri alındığını, bu sürenin ceza tarihinde dolmuş olduğunu, yalnızca ehliyetin teslim alınmamış olduğunu, bu sebeple verilen cezanın haksız olduğu beyan etmiş ve cezanın iptali ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Gülşehir İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazılan yazıya verilen cevabı yazı ile trafik para cezasına konu evraklar celp edilmiş, incelemesinde; 06/08/2019 tarihinde … plaka sayılı araç çevreyolu uygulama noktasın üzerinde denetime tabi tutulduğu, yapılan kontrollerde araç sürücüsü … sürücü belgesiz araç kullandığı tespiti ile araç sürücüsüne KTK'nın 36/3-a maddesi gereği idari para cezası uygulandığının bildirdiği görülmüştür.
Yapılan araştırma neticesinde, itiraz edenin ehliyetine 19/08/2018 tarihinde Alanya Trafik Denetleme Büro Amirliğince alkollü araç kullanmaktan 6 ay süreyle el konulduğu, şahsın ehliyetini teslim alma şartlarını taşımadığını, vergi dairesinden borcu yoktur yazısı getirmediği için şahsın ehliyetini alamadığı anlaşılmıştır.
Dava dilekçesinin ve ilgili ceza tutanağının incelenmesinde, işlemin KTK 36/3-b maddesinden tesis edildiği, ilgili maddenin “sürücü belgesi geçici olarak elinden alınanlar” düzenlemesini içerdiği, sürücü belgesi elinden geçici olarak alınmış olan kişileri de kapsar nitelikte olduğu görülmüştür.
Kişinin ehliyetini teslim şartlarını sağlayıp sağlamadığı ilgili kurumdan sorulmuş kurumun cevap yazısında özetle; KTK 48/13 uyarınca para cezasının tamamını ödemeyenlerin ehliyetlerinin geri verilmediğini, itiraz edenin bu borcu ödediğine dair bir bilginin bulunmadığı ve bu nedenle ehliyetini geri alma şartlarını taşımadığı, bu haliyle her ehliyetsiz araç kullanışında KTK 36/3-b uyarınca işlem yapılması gerektiği bildirilmiştir.
İlgili Kanun metninde “ ... Mahkemelerce veya Cumhuriyet savcılıklarınca ya da bu Kanunda belirtilen yetkililerce sürücü belgesi geçici olarak ya da tedbiren geri alınanların,...” ibaresine yer verilmekle, sürücü belgesi alınanların da buna göre işlem göreceği düzenlenmiştir.
Resmi Gazetede 11/06/2013 tarihinde yayımlanan 6487 sayılı Kanunun 19. maddesi ile 2918 sayılı Kanunun 48. maddesinin değiştirilmiş, buna göre, ilgili maddenin 13. fıkrası “Bu madde hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz edilmesi şarttır.” şeklinde düzenlenmiştir. İlgili düzenleme ile, kişinin, vergi cezasını ödeyinceye kadar, uyuşturucu veya uyarıcı madde alınması nedeniyle sürücü belgesinin geri alınması halinde ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına dair rapor da sunuluncaya kadar ehliyetin iade edilmeyeceği kuralı getirilmiştir.
Anayasanın “Temel Haklar ve Ödevler” başlıklı İkinci Kısım, “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı İkinci Bölümünde yer alan Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti başlıklı 23. maddesi
“V. Yerleşme ve seyahat hürriyeti
Madde 23- Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.” düzenlemelerini içermektedir.
İlgili düzenleme ile, kişinin, hakkında uygulanan ehliyete geçici olarak el koyma işleminin süresi bitmiş olsa bile, para cezasının tamamı ödenmedikçe ehliyetin geri verilmeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durum kişinin seyahat özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırmamaktadır. Ancak araç sahibi ve bu aracı kullanmaya ehil birisinin, bu aracı kullanma hakkı elinden alınmaktadır. Ehliyetine el koyulan şahıs, el koyma süresi bitmiş olsa bile, para cezası ödenmediği için ehliyeti geri verilmediğinden, ehliyetine el konulan kişi statüsü devam edecek ve bu durumda araç kullanması da kanunen yasak ve cezai yaptırıma tabi olduğundan, aracını kullanamaması neticesinde seyahat özgürlüğü fiilen önemli ölçüde kısıtlanmış olacaktır.
Anayasanın “Temel Haklar ve Ödevler” başlıklı İkinci Kısım, “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı ikinci Bölüm “Mülkiyet Hakkı” başlıklı madde 35 aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
“Xll. Mülkiyet hakkı
Madde 35- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
Yukarıdaki düzenleme karşısında, mülkiyet hakkının yalnızca kanunla ve kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği kabul edilmelidir.
Kamu yararı, kamusal yarar ya da toplumun menfaati olarak da dile getirilebilecek, toplumsal bir fayda, herkesin ortak yararı anlamına gelen bir terimdir. Bu terimden anlaşılması gereken, bireyin haklarının karşısında, bu hakların özgürce kullanılmasından daha büyük önem arz edecek bir toplumsal çıkardır. Bu nedenle, kamu yararından anlaşılması gereken, niteliği itibariyle üstün kamu yararıdır. Üstün kamu yararı kavramı, bireysel özgürlüklerin önüne geçen, bu özgürlüklerin de daha verimli kullanımına hizmet eden üstün fayda ve yarardır. Mahkememiz başvurusuna konu düzenleme incelendiğinde, alkol veya uyuşturucu madde kullanımı nedeniyle ehliyetleri geçici olarak geri alınanların, bu kabahat nedeniyle düzenlenen para cezasının tamamını ödemeleri ve uyuşturucu madde kullananların ayrıca sürücü olmalarında sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış kurul raporu ibraz etmeleri durumunda ehliyetlerinin iade edileceğinin belirtildiği görünmektedir.
Mülkiyet hakkının sınırlama şartları, yukarıda belirtilen Anayasa madde 35'te düzenlenmiştir. Buna göre, sınırlamanın ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla getirilebileceği görülmektedir. Başvuru konusu sınırlama kanunla getirilmekte ise de üstün kamu yararının mevcut bulunmadığı, düzenlemenin yalnızca cezaların tahsili amacına hizmet ettiği ve bu durumda kamu yararının varlığı kabul edilse bile, bu durumun bir genel sınırlama kriteri olan ölçülülük ilkesi ile bağdaşmadığı açıktır. Ayrıca, söz konusu düzenleme dayanak gösterilerek her araç kullanırken yakalanışında, aynı 36/3-A maddesinden işlem yapılmaktadır. Ancak düzenlemede her ne kadar ehliyetin geri verilmeyeceğinden bahsedilmişse de bu duruma ilişkin yeniden para cezası düzenlenmesi hüküm altına alınmamıştır.
Her ne kadar, alkol dışında uyuşturucu madde kullanımı durumunda, bu maddelerin kullananlarda kalıcı hasarlar bırakabilme, bağımlılık yapma oranlarının yüksek olması nedeniyle ve bu şekilde araç kullanmaya devam etmelerinin toplum için ciddi bir tehlike arz etmesi argümanına başvurularak, kamu yararının bulunduğu kabul edilebilir ve söz konusu düzenleme ile getirilen kısıtlama meşrulaştırılabilir ise de, kişinin idari para cezasını ödememesi nedeniyle ehliyetinin geri verilmemesinin, özellikle de devletin alacaklarını tahsiline yönelik kapsamlı düzenlemeler ve özel tahsil yolları da mevcut iken, hem bu nedenle ehliyeti geri verilmeyen kişilerle, alkollü araç kullanmaktan haklarında cezai işlem uygulanan kişiler arasında ciddi bir eşitsizliğe neden olacağı ve bunun haksızlık oluşturacağı, hem de devletle birey arasında bireyin aleyhine olacak şekilde dengesizliğe yol açacağı, devleti bir nevi rehin alacaklısı konumuna getireceği açıktır. Bu düzenleme ile, kişi araç kullanabilmeye ehil olduğu halde, yalnızca para cezası ödenmediğinden bahisle kişinin bu hakkı elinden alınmakta, bu şekilde aracını kullanması da mümkün olmadığından mülkiyet hakkına müdahale edilmektedir. Bilindiği gibi, mülkiyet hakkı, hak sahibinin mülk üzerinde kullanma, semerelerinden yararlanma ve yok etme haklarına birlikte sahip olduğu bir haktır. Bunlardan birisinin sınırlanması, mülkiyet hakkının da sınırlanması anlamına gelir. Bilindiği gibi, ehliyeti olmayanların ve geçici olarak ehliyetlerine el koyulanların araç kullanmaları yasaktır.
Anayasa ikinci kısım birinci bölümde yer alan “Temel Haklar ve Hürriyetleri Sınırlandırılması” başlıklı 13. maddesi aşağıdaki gibidir.
Madde 13-(Değişik: 3/10/2001-4709/2 md)
Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
İlgili düzenleme, haklar ve özgürlükler için bir genel sınırlama nedeni ve kriteri olma özelliğine sahiptir. Buna göre, özel sınırlama şartları yerine getirilse bile, hak ve özgürlüklere ilişkin sınırlamalada bu genel sınırlama şartlarının da oluşup oluşmadığının incelenmesi gerekir. Anayasa madde 13 ile, hakların sınırlanmasında, öze dokunmama, ilgili maddelerde getirilen kısıtlama nedenleriyle bağlı olarak, kanunla, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine, son olarak ölçülülük ilkesine aykırı olmama şeklinde bir takım genel şartlar getirilmiştir. Ölçülülük ilkesi, bir hak veya özgürlüğe getirilen sınırlama ile, bu sınırlama sonucunda ulaşılmak istenen amacın ölçülü olması, aralarında denge kurulması gerekliliği ifade edilmektedir. Amaca ulaşılmasının sınırlama yapılmadan da mümkün olması, ulaşılmak istenen amaca kıyasla getirilen kısıtlamanın ağır olması veya kısıtlamanın amaca hizmet etmemesi gibi durumlarda ölçülülük ilkesine aykırı bir kısıtlamanın söz konusu olduğu anlaşılır.
Eldeki olay değerlendirildiğinde, alkol kullanımı ve uyuşturucu madde kullanımı yönünden bir ayrıma gidildiği, uyuşturucu madde kullanımı durumunda cezanın ödenmesine ek olarak resmi kurumlardan sürücü olabileceğine dair rapor alınması şartının getirildiği görülmektedir. Uyuşturucu madde kullanımının yasak olması ve bu maddelerin kullananlarda kalıcı hasarlar bırakabilme, bağımlılık yapma oranlarının yüksek olması nedeniyle, bu maddeleri kullanan kişiler yönünden böyle bir ek şart getirilmesinde kamu yararının bulunduğu söylenebilir.
Alkol, geçici olarak uyuşturucu etkiye sahip olan, hatta aşırı tüketimi kullananda kalıcı hasarlara yol açabilecek bir maddedir. Bununla birlikte, kullanılması yasak maddelerden olmadığı gibi, alkol kullananlar için kanunda ek bir şart aranmamakta, yalnızca para cezasının tahsil edilmesi şartı aranmaktadır. Bir an için, başvuru konusu düzenleme ile, alkollü araç kullanmaları nedeniyle ehliyetlerine geçici olarak el konulan kişilerin, el koyma süresinden bağımsız olarak, ilgili kabahatleri nedeniyle düzenlenen para cezasını ödememeleri durumunda ehliyetlerinin geri verilmemesinde, kamu alacaklarının tahsilinin sağlanmasının amaçlandığını ve bu durumda kamu yararının bulunduğu kabul edilse bile, bu durumda üstün kamu yararından söz edilmesi, dolayısıyla sınırlamanın ölçülülük ilkesine uygun olduğunun kabulü mümkün değildir.
Anayasanın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesi ve “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesi aşağıdaki gibidir.
“X Kanun önünde eşitlik
Madde 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Kişinin idari para cezasını ödememesi nedeniyle ehliyetinin geri verilmemesinin, özellikle de devletin alacaklarını tahsiline yönelik kapsamlı düzenlemeler ve özel tahsil yolları da mevcut iken, hem bu nedenle ehliyeti geri verilmeyen kişilerle, alkollü araç kullanmaktan haklarında cezai işlem uygulanan kişiler arasında ciddi bir eşitsizliğe neden olacağı ve bunun haksızlık oluşturacağı, hem de devletle birey arasında bireyin aleyhine olacak şekilde dengesizliğe yol açacağı, devleti bu kişiler karşısında bir nevi rehin alacaklısı konumuna getireceği açıktır. Haklarında hapis ve adli para cezasına mahkemelerce hükmedilen kişilerin bile ehliyetlerine yönelik el koyma işlemi, belirlenen süre sonunda ortadan kalkmak iken, haklarında idari para cezası düzenlenenlerin bu ceza ödenmediği sürece ehliyetlerinin geri verilmemesi de ciddi bir eşitsizliğe yol açmaktadır.
Bilindiği gibi, suçlar ve cezalar ancak kanunla düzenlenir ve bir aynı suç için birden fazla ceza verilemez. Bu husus Kabahatler Kanununun uygulanmasında da benimsenmiş suçlar ve cezalara ilişkin temel bir ilkedir. İdari para cezalarının da bir ceza olduğu düşünüldüğünde, bu tür cezalara da ilkenin uygulanmasının zorunlu olduğu açıktır.
Mahkememizce başvuru konusu yapılan kanun maddesi, kişinin daha önce işlediği kabahat nedeniyle geçici olarak el koyulan ehliyetinin, bu kabahat nedeniyle düzenlenen para cezasını ödemediği sürece geri verilmeyeceği düzenlemesini içermektedir. Bu durumda, kişi daha önce işlediği ve cezası verilmiş olan eylemi nedeniyle, geçici el koyma süresi dolmuş olmasına rağmen ve yalnızca para cezasını ödemediği için, ehliyeti geri verilmeyerek, ikinci bir ceza verilmesi söz konusu olmaktadır. Kişinin daha önce işlediği ve sonucunda belli bir ceza aldığı eylemi nedeniyle, yeni bir kabahati bulunmamasına rağmen, bu şekilde ehliyetine süresiz olarak el koyulmakta ve suç ve cezalara ilişkin temel evrensel ilkelere aykırı olarak adeta ikinci bir ceza verilmektedir. Anlatıldığı şekilde, para cezasının ödenmemesi/ ödenememesi durumunda ehliyetin geri verilmemesi, bir hastanın tedavi ücretini ödememe/ ödeyememe durumunda hastane tarafından rehin alınmasına benzemektedir. Aradaki tek fark ihlal edilen temel hakların türleridir. Elbette ki, mülkiyet hakkı ve seyahat özgürlüğü, insan onuru, yaşam hakkı, özel hayatın gizliliği gibi haklara göre daha ciddi kısıtlamalarla karşılaşması doğal olan haklardır. Ancak bu durum, bütün temel hak ve özgürlüklerin yalnızca kanunda yer alan özel ve genel şartlara uygun olarak ve kanunla sınırlanabileceği gerçeğini değiştirmemektedir.
“XI. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
Madde 11- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz”
Yukarıda belirtilen kanun ve Anayasa düzenlemeleri, eldeki olay bazında birlikte değerlendirildiğinde, 6487 sayılı Kanun’un 19. maddesi ile değişik, 2918 sayılı Kanun’un 48. maddesinin 13. fıkrasında yer alan “...trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması...” ve “...ayrıca...” ibarelerinin Anayasanın 10., 13., 23. ve 35. maddelerine aykırılık teşkil ettiği kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin 6/5/2020 tarihli, 2020/36 Esas ve 2020/18 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, “...bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır.” İtiraz, ehliyeti geri alınan sürücünün ehliyetsiz araç kullanması nedeniyle düzenlenen idari para cezasına ilişkin olsa da bu ceza KTK 48/13 düzenlemesi uyarınca sürücü belgesinin geri verilmemesi nedeniyle bu cezanın uygulandığı, bu nedenle, somut norm denetimi başvurusuna konu olan kuralın uygulanıp uygulanmamasının, itirazın sonucunu etkileyeceği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6487 Sayılı Kanun’un 19. maddesi ile değişik, 2918 sayılı Kanun’un 48. maddesinin 13. fıkrasında yer alan “... ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması…” ve “…ayrıca…” ibarelerinin Anaasanın 10., 13., 23. ve 35. maddelerine aykırılık teşkil ettiği kanaatine varılmış ve somut norm denetimi yoluna başvurma zorunluluğu doğmuştur.
G.D.: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Dosyanın; 6487 sayılı Kanununun 19. maddesi ile değişik, 2918 sayılı Kanunun 48. maddesinin 13. fıkrasında yer alan “… ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması...” ve “…ayrıca...” ibarelerinin Anayasanın 10., 13., 23. ve 35. maddelerine aykırılığının somut norm denetimi incelemesi sonucunda Anayasaya aykırılığının tespiti ve iptali için Anayasa Mahkemesine somut norm denetimi iptal BAŞVURUSUNDA BULUNULMASINA,
2- Dosyanın UYAP üzerinden Anayasa Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- Karardan bir örneğin itiraz eden vekiline ve karşı tarafa tebliğine,
4- Dosyanın Anayasa Mahkemesinden dönüşünün beklenmesine, 6 ay içerisinde Anayasa Mahkemesinden talep ile ilgili karar çıkmaması halinde mevcut mevzuata göre karar verilmek üzere dosyanın tekrar ele alınmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2020/64
Karar Sayısı : 2020/70
Karar Tarihi : 12/11/2020
R.G.Tarih-Sayısı : 4/2/2021-31385
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Gülşehir Sulh Ceza Hâkimliği
İTİRAZIN KONUSU: 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle değiştirilen 48. maddesinin on üçüncü fıkrasında yer alan “…ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması;…” ve “…ayrıca…” ibarelerinin Anayasa’nın 10., 13., 23. ve 35. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Sürücü belgesi geçici olarak geri alındığı hâlde araç kullanılarak trafiğe çıkılmış olması nedeniyle düzenlenen idari para cezasının iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı 48. maddesi şöyledir:
“Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı:
Madde 48- (Değişik : 24/5/2013 - 6487/19 md.)
Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılır.
Kişinin yaralanmalı veya ölümlü ya da kollukça müdahil olunan maddi hasarlı trafik kazasına karışması hâlinde, ikinci fıkrada belirtilen muayeneye tabi tutulması zorunludur. Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın adli tıp kurumuna veya adli tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol tespitinde kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır. Bu işlem bakımından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 75 inci maddesi hükümleri, beşinci fıkrası hariç olmak üzere uygulanır.
Trafik kazası sonucunda kişinin ölmesi veya teknik cihaza üfleyemeyecek kadar yaralanmış olması hâlinde, üçüncü fıkra hükümlerine göre bu kişilerden kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.
Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır. Alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında 877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle, üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması hâlinde belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar.
Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı tespit edilen sürücülere 3.600 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi beş yıl süreyle geri alınır. Bu kişiler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2000 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle geri alınır.
Sürücünün uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığından şüphe edilmesi hâlinde 5271 sayılı Kanunun adli kolluğa ilişkin hükümleri uygulanır.
Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler Sağlık Bakanlığınca, usul ve esasları İçişleri, Millî Eğitim ve Sağlık bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulurlar.
Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır.
Bu madde hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz edilmesi şarttır.
Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tespiti için kullanılacak teknik cihazların sahip olacağı asgari koşullar ile diğer usul ve esaslar yönetmelikte gösterilir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Serdar ÖZGÜLDÜR, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ ve Basri BAĞCI’nın katılmalarıyla 10/9/2020 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. Başvuru kararında 2918 sayılı Kanun’un 48. maddesinin on üçüncü fıkrasında yer alan “…ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması…” ve “…ayrıca…” ibarelerinin iptalleri talep edilmiştir.
4. İtiraz konusu kurallardan “…ayrıca…” ibaresi uyuşturucu veya uyarıcı madde alınması nedeniyle geri alınan sürücü belgelerinin iadesi durumuna ilişkindir. Bakılmakta olan dava ise alkollü olarak araç kullanma eylemi nedeniyle geri alınan sürücü belgesinin iadesini konu edinmektedir. Bu itibarla itiraz konusu “…ayrıca…” ibaresinin bakılmakta olan davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır.
5. Açıklanan nedenle 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle değiştirilen 48. maddesinin on üçüncü fıkrasında yer alan;
A. “…ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması;…” ibaresinin esasının incelenmesine,
B. “…ayrıca…” ibaresinin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu ibareye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
6. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Uğur İRİCİ tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. İtirazın Gerekçesi
7. Başvuru kararında özetle; 2918 sayılı Kanun’un 48. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca sürücü belgesi geçici süre ile geri alınan kişinin, sürenin sonunda sürücü belgesinin iadesini sağlayabilmesi için itiraz konusu kural uyarınca, 2918 sayılı Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamını ödemesi gerektiği, bu suretle öngörülen sınırlamanın ölçülü olmadığı ve ulaşılmak istenen amaca hizmet etmediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10., 13., 23. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
8. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 20. maddesi yönünden de incelenmiştir.
9. İtiraz konusu kuralda 2918 sayılı Kanun’un 48. maddesi hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade edilebilmesi için ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla anılan Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması şartı öngörülmektedir.
10. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı; bir yönüyle özel hayatın gizliliğinin korunmasını, başkalarının gözleri önüne serilmemesini, bir başka ifadeyle kişinin özel hayatında yaşananların yalnız kendisi veya kendisinin bilmesini istediği kimseler tarafından bilinmesini isteme hakkını korurken diğer yönüyle resmî makamların özel hayata müdahale edememesi, yani kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi hakkını güvence altına almaktadır.
11. Özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavramdır. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlıktır. Özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkının kapsamının belirlenmesinde bireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi kavramı temel alınmaktadır. Anılan hak; herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak, kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuki menfaati de içermektedir (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31-35; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, § 50; Ayşegül Çengel Kömür ve diğerleri, B. No: 2016/56228, 23/6/2020, § 43).
12. İtiraz konusu kural, 2918 sayılı Kanun’un 48. maddesi hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade edilebilmesi için ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla anılan Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması koşulunu öngörmek suretiyle bireylerin hayatlarını kolaylaştırması ve böylece kişiliğini serbestçe geliştirmesi yönüyle özel hayatlarının bir parçası hâline gelen araç kullanabilme imkânının yeniden elde edilmesini zorlaştırdığından özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkını sınırlamaktadır.
13. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmiştir. Buna göre özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına getirilen sınırlamanın Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir.
14. Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında anılan hakka çeşitli sebeplere bağlı kalınarak sınırlamalar getirilebileceği belirtilerek bu hakkın mutlak olmadığı kabul edilmiştir. Maddede bu sınırlama sebepleri arasında millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi sebepleri de sayılmış, böylece bunlara dayalı olarak söz konusu hakkın sınırlandırılabilmesine izin verilmiştir. Ancak anılan fıkrada söz konusu sınırlanmanın arama ve el koyma tedbirlerine özgü olarak yapılabileceği belirtildiğinden bu sebepler 20. madde bağlamında itiraz konusu kural yönünden meşru bir sınırlama nedeni olarak kabul edilemez. Bununla birlikte özel hayatın düzenlendiği maddede kural yönünden özel sınırlama sebeplerine yer verilmediğinin kabulü hâlinde dahi bu hakkın Anayasa’da güvence altına alınan diğer temel hak ve özgürlüklerin korunması veya Anayasa’nın diğer maddelerinde devlete bir görev olarak yüklenen ödevler nedeniyle sınırlandırılması mümkündür (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).
15. Anayasa'nın 5. maddesinde "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." denilmektedir. Buna göre kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin temel amaç ve görevlerindendir. Kişinin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamanın ön koşulu kamu düzeninin ve kamu güvenliğinin tesisidir. Kamu düzeninin ve kamu güvenliğinin sağlanmadığı bir ortamda hak ve özgürlüklerden gereği gibi yararlanılması mümkün değildir. Bu kapsamda devletin hak ve özgürlükleri koruma ödevinin yanında kamu düzenini ve kamu güvenliğini sağlama görevi de bulunmaktadır.
16. 2918 sayılı Kanun’un 48. maddesindeki idari para cezası gerektiren eylemin faili, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya alkol almış olan sürücülerdir. Bu eylemler karşılığında, idari yaptırım olarak idari para cezası ve sürücü belgesinin geri alınması işlemleri uygulanmakla birlikte, geri alma süresinin sonunda kişinin sürücü belgesinin iadesini sağlayabilmesi için itiraz konusu kural uyarınca anılan Kanun gereği verilen idari para cezalarının tamamını da ödemesi gerekmektedir.
17. Trafik güvenliğinin sağlanması için Kanun’da bazı zorunluluklar ve yasaklar belirlenmiştir. Aralarında alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç kullanma yasağı da öngören bu düzenlenmelerin amacı trafik düzeninin ve güveliğinin temin edilmesidir. Trafik düzeni ve güvenliğinin temininin genel olarak kamu güvenliğinin ve kamu düzeninin sağlanmasındaki etkisi yadsınamaz. Bu çerçevede kuralın anayasal açıdan meşru bir sınırlama amacına sahip olduğu anlaşılmaktadır.
18. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca özel hayata saygı gösterilmesi hakkına getirilen sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması bir başka ifadeyle demokratik toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir.
19. Buna göre kuralla ulaşılmak istenen trafik düzeninin ve güvenliğinin sağlanması yönündeki meşru amaç ve kuralın öngördüğü sınırlamanın aynı amaç doğrultusunda 2918 sayılı Kanun hükümleri uyarınca verilmiş idari para cezalarının tamamının tahsil edilme anına kadar geçerli olduğu gözetildiğinde, itiraz konusu kuralın demokratik toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığı söylenemez.
20. 24. Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; AYM, E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016). Bu itibarla kuralla özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına getirilen sınırlamanın kamu güvenliğinin ve kamu düzeninin sağlanması amacına dönük olması ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık teşkil etmemesi yeterli olmayıp ayrıca ölçülü olması gerekir.
21. 2918 sayılı Kanun’da düzenlenen idari para cezalarının trafik düzeni ve güvenliğini sağlama amacını taşıdığı, alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi altında araç kullanma eyleminin ise trafik düzeni ve güvenliğini tehlikeye düşürdüğü gözetildiğinde anılan eylemleri gerçekleştirmeleri nedeniyle sürücü belgesi geri alınmış olan kişilerin bu belgelerin iadesi için Kanun hükümleri uyarınca verilmiş olan idari para cezalarının tamamını ödemek zorunda bırakılmalarının trafik kurallarına riayeti artırmak suretiyle trafik düzeni ve güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulunmayacağı ileri sürülemez. Bu itibarla kuralın trafik düzeni ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik amaçlar bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
22. Öte yandan kural alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi altında araç kullanılması nedeniyle sürücü belgeleri geri alınmış olan kişilerin bu belgelerinin iadesi imkânını tamamen ortadan kaldırmamakta ya da aşırı oranda zorlaştırmamakta olup kuralla aynı amaca hizmet eden idari para cezalarının tamamının ödenmesi koşulu öngörülmektedir. Bu itibarla sınırlamaya konu eylemin ağırlığı ve kuralın öngördüğü sınırlamanın geçici nitelikte olduğu gözönünde bulundurulduğunda kuralla ulaşılmak istenen amaca ilişkin kamu yararı ile özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik kişisel yarar arasında bulunması gereken makul dengenin gözetildiği ve kuralın orantısız bir sınırlamaya neden olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle, kural Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe farklı gerekçeyle katılmıştır.
Kuralın Anayasa’nın 23. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususlar Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri kapsamında ele alınmış olduğundan Anayasa’nın 23. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10. ve 35. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle değiştirilen 48. maddesinin on üçüncü fıkrasında yer alan “…ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması;…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 12/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
FARKLI GEREKÇE
2918 sayılı Kanunun değişik 48. maddesinin onüçüncü fıkrasında yer alan “…ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması…” ibaresinin Anayasaya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
Red kararının gerekçesinde; kişilerin hayatlarını kolaylaştırması bakımından özel hayatlarının bir parçası hâline gelen araç kullanma imkânının yeniden elde edilmesinin zorlaştırılmasının özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkını sınırladığı, ancak itiraz konusu kuralın trafik düzeninin ve güvenliğinin ve buna bağlı olarak kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması maksadıyla getirilmiş olması sebebiyle meşru bir amacının bulunduğu, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık oluşturmadığı ve ölçülü olduğu, dolayısıyla Anayasanın 13. ve 20. maddelerine aykırı bulunmadığı belirtilmiştir.
İncelenen kuralda, bu madde hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade edilebilmesi için ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılıktan dolayı verilen idarî para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Mezkûr şartın da, niteliği itibariyle bazı suçlar açısından caydırıcılığı artırmak suretiyle trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak amacıyla öngörüldüğü açıktır.
Bu yönüyle -gerekçede belirtildiği üzere- söz konusu müeyyideyi öngören kuralla Anayasanın 20. maddesinde teminat altına alınan özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirildiği gibi, 23. maddesinde düzenlenen seyahat hürriyetine ve yolcu veya eşya taşımacılığı yapan sürücüler bakımından 48. maddesinde düzenlenen çalışma hürriyetine de sınırlama getirilmektedir. Ancak -aynı Kanunun değişik 41. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi konusundaki red kararına ilişkin farklı gerekçemde de ifade edildiği üzere- bu haklardan biri ile ilişki kurulmadan veya her biri bakımından ayrı ayrı inceleme yapılmadan, kuralın hukuk devleti ilkesi yönünden incelenmesi ve ölçülülük incelemesinin Anayasanın 2. maddesine göre yapılmasının, incelenen kural bakımından daha elverişli olduğu anlaşılmaktadır (bkz. 12/11/2020 tarihli ve E.2020/62, K.2020/69 sayılı karara ilişkin farklı gerekçem).
Bu kuralın Anayasaya aykırı olmadığı yönündeki karara da aynı düşüncelerle farklı gerekçeyle katılıyorum.