ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı
: 2019/7
Karar Sayısı
: 2020/57
Karar Tarihi
: 15/10/2020
R.G. Tarih-Sayısı
: 25/12/2020-31345
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Konya Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’na 11/5/2018 tarihli ve 7143 sayılı Kanun’un
16. maddesiyle eklenen geçici 16. maddenin dördüncü fıkrasında yer alan “…tahsil
edilemeyen…” ibaresinin Anayasa’nın 10. maddesine aykırılığı ileri
sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Ruhsat ve
eki mimari projeye aykırı yapıldığı belirlenen taşınmazın ruhsata uygun hâle
getirilmesi için yapı sahibi davacıya süre verilmesine, verilen sürede imar
mevzuatına uygun hâle getirilmediği takdirde yapının yıktırılmasına ve idari
para cezası verilmesine ilişkin belediye encümeni kararının iptali talebiyle
açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya
aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu
kuralın da yer aldığı geçici 16. maddesi şöyledir:
“Geçici Madde 16- (Ek: 11/5/2018-7143/16 md.)
Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat
ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması
amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar
başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine
kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir.
Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve
diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı
sahibinin beyanına göre kaydedilir.
Yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319
sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen yaklaşık
maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda
yüzde beş oranında alınacak kayıt bedeli başvuru sahibi tarafından genel
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi
hesabına yatırılır. 6306 sayılı Kanun kapsamında kullanılmak üzere kaydedilen
gelirler karşılığı Bakanlık bütçesine ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu ödenek, dönüşüm projeleri özel hesabına aktarılarak kullanılır. Kayıt
bedeline ilişkin oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar azaltmaya,
yapının niteliğine ve bölgelere göre kademelendirmeye, ayrıca başvuru ve ödeme
süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir.
Yapı Kayıt Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait
olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz
bağlanabilir.
Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu
Kanun ve 2960 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil
edilemeyen idari para cezaları iptal edilir.
Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış
veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin
tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına
denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi
aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda,
ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir.
Beşinci fıkra uyarınca kat mülkiyetine geçilmiş olması
6306 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, Hazineye ait
taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Bakanlığa tahsis
edilir. Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin
31/12/2019 tarihine kadar yapacakları satın alma talepleri üzerine taşınmazlar
Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır. Bu durumda elde edilen
gelirler bu maddenin ikinci fıkrasına göre genel bütçeye gelir kaydedilir.
Ayrıca bu gelirler hakkında 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait
Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrası, yapı ve tesisler
hakkında ise onbirinci fıkrası hükmü uygulanmaz. (Ek cümleler:4/7/2019-7181/14 md.) Yapı kayıt belgesine konu taşınmaz için 24/2/1984
tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak
Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre tapu tahsis belgesi
alınması ve bu belgeye esas arsa bedellerinin ödenmiş olması hâlinde bu madde
uyarınca ayrıca satış bedeli alınmaz. Yapı kayıt belgesi alınan taşınmazların
satışa konu edilen kısımlarından yapı kayıt belgesi tarihi ile satış tarihi
arasındaki dönem için ecrimisil alınmaz, tahakkuk
ettirilen ecrimisiller terkin edilir, satış tarihi
itibarıyla tahsil edilen ecrimisil tutarı satış
bedelinden mahsup edilir, bu tutardan fazlası iade edilmez.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların belediyelere ait
taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri
ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bedeli ilgili belediyesine
ödenmek kaydıyla taşınmazlar rayiç bedel üzerinden belediyelerce doğrudan
satılır.
Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda
bulunan yapılar ile Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde
bulunan yapılar bu madde hükümlerinden yararlandırılmaz.
Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya
kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen
yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri
uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır.
Bu madde hükümleri, 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı
Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde
ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile İstanbul
tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen
alanlarda ve ayrıca 19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları
Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş
Tarihi Alanda uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
Bakanlık ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir.”
II. İLK İNCELEME
1.
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca
Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi
DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN,
Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in
katılımlarıyla 13/2/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2.
Başvuru kararı ve ekleri,
Raportör Elif KARAKAŞ tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralı ve gerekçesi ile diğer yasama
belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
3. 3194 sayılı Kanun’un geçici 16. maddesinde, ruhsatsız
veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılan kayıt altına alınması ve imar barışının
sağlanmasına yönelik usul ve esaslar düzenlenmiştir.
4. Anılan maddeye göre ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine
aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla
31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için yapı kayıt belgesi
verilebilecektir. Emlak vergi değeri ile yapının idare tarafından belirlenen
yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda %3, ticari
kullanımlarda %5 oranında bir bedel karşılığında verilecek olan bu belge,
ruhsata aykırı yapıya geçici olarak su, elektrik ve doğal gaz bağlanabilme
imkânı ile anılan yapıyı kullanabilme hakkı sağlamaktadır.
5. Maddenin dördüncü fıkrasında ise yapı kayıt belgesi
verilen yapılarla ilgili bu Kanun ve 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi
Kanunu uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para
cezalarının iptal edileceği hüküm altına alınmıştır. İtiraz konusu kural, söz
konusu fıkrada yer alan “…tahsil edilemeyen…” ibaresidir. Kurala göre
yapı kayıt belgesi verilen yapılarla ilgili 3194 ve 2960 sayılı Kanunlar
uyarınca verilen ancak tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilecektir.
6. Bununla birlikte anılan fıkrada yer alan “…ve 2960
sayılı Kanun…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 24/9/2020 tarihli ve E.2019/21,
K.2020/51 sayılı kararıyla iptal edildiğinden itiraz konusu kurala yönelik
inceleme, 3194 sayılı Kanun uyarınca verilen ancak tahsil edilemeyen idari para
cezaları kapsamında yapılacaktır.
7. Kuralın da yer aldığı fıkrada, hakkında idari para
cezası kesilmiş olmakla birlikte bu cezayı ödemiş olan yapı sahiplerine ilişkin
herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Düzenlemenin mefhumu muhalifinden
haklarında tesis edilen idari para cezası kendilerinden tahsil edilmiş olan
yapı sahipleri yönünden bu cezaların iptalinin ve/veya tahsil edilen meblağın
bu kişilere iadesinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
B. İtirazın Gerekçesi
8. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralla imar
mevzuatına aykırı yapı maliki olup idareye başvurarak yapı kayıt belgesi
alanlar hakkında daha önce tesis edilip de tahsil edilemeyen idari para
cezalarının iptal edilmesinin öngörüldüğü, düzenlemenin bu hâliyle hukuken aynı
konum ve durumda olmalarına rağmen idari para cezasını ödemiş olanları ödeme
yapmayanlara göre dezavantajlı bir duruma düşürdüğü, bu durumun eşitlik
ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10. maddesine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
9. Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./ Kadınlar
ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini
sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı
olarak yorumlanamaz./ Çocuklar, yaşlılar, özürlüler,
harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak
tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./ Hiçbir kişiye, aileye, zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınamaz./ Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.” denilmek suretiyle kanun önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir.
10. Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde
eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile
eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı
durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını
sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle,
aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun
karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her
yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve
uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi
zedelenmez.
11. Yapı kayıt belgesi verilen yapılarla ilgili 3194
sayılı Kanun uyarınca tahakkuk ettirilen ancak hâlihazırda tahsil edilemeyen
para cezalarının iptal edilmesine yönelik kurala ilişkin eşitlik ilkesi
yönünden yapılacak anayasallık denetiminde öncelikle Anayasa'nın 10. maddesi
çerçevesinde aynı ya da benzer durumda bulunan kişilere farklı muamelenin
mevcut olup olmadığı tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da benzer durumdaki
kişiler arasında farklılık gözetilip gözetilmediği belirlenmelidir. Bundan
sonra farklı muamelenin objektif ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve
nihayetinde objektif ve makul bir temele dayanıyorsa söz konusu farklı
muamelenin ölçülü olup olmadığı hususları irdelenmelidir.
12. Yapı kayıt belgesi alanlar arasında, tahsil
edilemeyen idari para cezalarının yükümlüsü olan kişiler ile anılan ceza
kendisinden tahsil edilmiş olan kişilerin yapı kayıt belgesi verilmesine
ilişkin koşullar açısından karşılaştırma yapılmaya
müsait olacak şekilde benzer durumda oldukları görülmektedir. Öte yandan
yalnızca tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptalinin öngörülmesi
suretiyle tahsil edilemeyen idari para cezalarının yükümlüleri ile cezası
kendisinden tahsil edilmiş olanlar arasında ilki lehine farklı bir durumun
oluşturulduğu açıktır.
13. Eşitlik ilkesinin gereği olarak aynı veya benzer
durumda olanlar arasından bir kısmı lehine getirilen farklı düzenlemenin bir
ayrıcalık tanınması niteliğinde olmaması için nesnel ve makul bir temele
dayanması ve ölçülü olması gerekir.
14. Geçici 16. maddenin gerekçesinde afet risklerine
hazırlık kapsamında ruhsatsız, ruhsat ve eklerine aykırı veya imar mevzuatına
aykırı yapıların kayıt altına alınması ile dönüşüm projelerine kaynak sağlanarak
dönüşümün daha hızlı ve etkin yapılması amacıyla 31/12/2017 tarihinden önce
yapılmış yapıların yapı sahiplerinin müracaatları üzerine ve beyanlarına göre
hazırlanacak yapı kayıt sistemine işlenmesi, bu yapılara su, elektrik ve doğal
gaz bağlanabilmesi, yargı ve belediyelerdeki iş yükünün azaltılabilmesi için
alınmış yıkım kararlarından ve tahsil edilmeyen para cezalarından vazgeçilmesi,
maliklerin yarısının muvafakatinin bulunması hâlinde yapı kullanma izin belgesi
aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyetinin tesis edilebilmesi, yapı
kayıt belgesinden elde edilecek gelirin genel bütçeye gelir kaydedilmesi, bu
gelirlerin de şehirlerin yeniden inşası ve imarında kullandırılması yönünde
düzenleme yapıldığı belirtilmiştir.
15. Buna göre anılan maddeyle, devletin afet risklerine
hazırlık kapsamında veri altyapısını oluşturmasının ve mali kaynak elde
etmesinin; ruhsata aykırı yapı sahiplerinin de imar mevzuatına aykırılık
nedeniyle sahip olamadıkları bazı hukuki imkânlara kavuşmasının hedeflendiği
söylenebilir. İtiraz konusu kuralı içeren dördüncü fıkranın da yapı kayıt
belgesi alan yapılarla ilgili daha önce verilmiş yıkım kararlarının ve tahsil
edilemeyen para cezalarının iptal edilmesi suretiyle yargı ve belediyelerdeki
iş yükünün azaltılması amacıyla düzenlendiği görülmektedir.
16. İtiraz konusu “…tahsil edilemeyen…” ibaresinin
iptali talebi, bu ibareyi de içeren dördüncü fıkranın kapsamına tahsil edilen
idari para cezalarının da dâhil edilmesi gerektiği iddiasına dayanmaktadır. Bu
anlamda kuralın iptali 3194 sayılı Kanun uyarınca tahakkuk ettirilmiş tüm para
cezalarının iptali ve dolayısıyla tahsil edilmiş olan ceza bedellerinin iadesi
sonucunu doğuracaktır.
17. İmar barışı kapsamında, daha önce tahsil edilen idari
para cezalarının iptal edilip edilmemesi anayasal kural ve ilkelere aykırı
olmamak kaydıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Kanun koyucu
imar barışı ile ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapılarla ilgili olarak -yapının
yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olmak
kaydıyla- yeni bir hukuki durum öngörmüştür. Dolayısıyla imar barışı kapsamında
yapılan düzenlemelerin mevcut problemleri çözmeye yönelik olması, sona ermiş
hukuki ilişkiler üzerinde sonuç doğurmaması makul görülebilir. Bu açıdan
bakıldığında kuralla idari para cezası tahsil edilemeyenler lehine yapılan
ayrımın imar barışının amacı ile örtüştüğü ve bu amacın da nesnel ve makul bir
temele dayandığı söylenebilir.
18. Ayrıca kuralın yapı kayıt belgesine başvuru süreci
gibi belirli bir döneme özgü ve o döneme ilişkin işlem ve uyuşmazlıklara
uygulanabilecek geçici bir madde kapsamında düzenlendiği, dolayısıyla kural ile
tahsil edilen ve edilemeyen idari para cezaları arasında yapılan ayrımın geçici
nitelik taşıdığı vurgulanmalıdır.
19. Bu itibarla kuralın kentsel dönüşümün finansmanı için
kaynak elde etmeye ve yargı ve belediyelerin iş yükünü azaltmaya yönelik meşru
bir amaç taşıdığı, iptalinin doğuracağı hukuki sonuçların bu amaçla örtüşmediği
ve kuralın geçici niteliği gözönünde
bulundurulduğunda tahsil edilemeyen ve tahsil edilen idari para cezaları
arasında yapılan ayrımın makul ve nesnel bir temele dayandığı ve ölçülü olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
20. Açıklanan nedenlerle
kural, Anayasa’nın 10. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ ve Yusuf Şevki
HAKYEMEZ bu görüşe katılmamışlardır.
IV.
HÜKÜM
3/5/1985 tarihli ve
3194 sayılı İmar Kanunu’na 11/5/2018 tarihli ve 7143 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle
eklenen geçici 16. maddenin dördüncü fıkrasında yer alan “…tahsil
edilemeyen…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ ile Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 15/10/2020 tarihinde
karar verildi.
Başkan
Zühtü
ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir
ÖZKAYA
|
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Üye
Recai
AKYEL
|
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|
Üye
Basri
BAĞCI
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1.
Mahkememiz çoğunluğu, 3194 sayılı İmar Kanunu’na 11/5/2018 tarihli ve 7143 sayılı
Kanun’un 16. maddesiyle eklenen geçici 16. maddenin dördüncü fıkrasında yer
alan “… tahsil edilemeyen…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına
karar vermiştir.
2.
İtiraz konusu ibarenin de içinde bulunduğu fıkra şu şekildedir: “Yapı Kayıt Belgesi
verilen yapılarla ilgili bu Kanun ve 2960 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım
kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir.”
3.
Anayasa’nın 56. maddesinde korunan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkı, çevrenin korunması ve geliştirilmesi bakımından devlete pozitif
yükümlülükler yüklemektedir. İmar mevzuatına aykırı yapılaşma sağlıklı çevrede
yaşama hakkını olumsuz yönde etkilediğinden, devletin bu tür yapılaşmaları
önleyecek tedbirleri alması anılan yükümlülüklerin başında gelmektedir.
Anayasa’nın 63. maddesi de “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve
değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici
tedbirleri alır” demek suretiyle devlete çok önemli yükümlülükler
yüklemiştir.
4.
3194 sayılı Kanun uyarınca imar mevzuatına aykırılıktan dolayı verilen ve
tahsil edilemeyen tüm para cezalarını kapsayan kural, Anayasa’nın 56. ve 63.
maddeleri gereği korunması gereken çevre ile tarih, kültür ve tabiat
varlıklarına zarar verecek şekilde yapılaşmalar nedeniyle uygulanan para
cezalarının iptalini de içermektedir. Nitekim çevre ile tarih, kültür ve tabiat
varlıklarını özel olarak koruyan kanunlarda yaptırımlar konusunda 3194 sayılı
Kanun’un uygulanacağı açıkça belirtilmektedir. Sözgelimi 21/7/1983 tarihli ve
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 16. maddesi,
korunması gerekli kültür ve tabiat varlıkları ile bunların koruma alanlarında
ruhsatsız olarak yapılan inşaatlar ve koruma amaçlı imar planlarında plana,
sitlerde ise sit şartlarına aykırı yapılaşmalar hakkında imar mevzuatına göre
işlem yapılmasını öngörmektedir. Aynı şekilde, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı
Kıyı Kanunu’nun 14. maddesinde de bu kanun kapsamında kalan alanlarda ruhsatsız
yapılar ile ruhsat ve eklerine aykırı yapılar hakkında 3194 sayılı İmar Kanunu
hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Bu örneklerden anlaşılacağı üzere,
itiraz konusu kural çevre ile tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına
yönelik yaptırımları dışarıda bırakmayacak şekilde imar mevzuatına aykırılıktan
kaynaklanan tahsil edilemeyen tüm para cezalarını iptal etmektedir.
5.
Bu kapsamda Kanuna aykırı yapılaşmadan dolayı verilen para cezalarının iptalini
öngören itiraz konusu kuralı, devletin çevreyi, tarih, kültür ve tabiat
varlıklarını koruma yükümlülüğüyle bağdaştırmak zordur. Tersine kural, imar
mevzuatına aykırı yapılaşmayı, dolayısıyla korunması gereken çevre ile kültür
ve tabiat varlıklarına yönelik zararlı davranışları teşvik edici niteliktedir.
6.
Çoğunluk kararında kuralın “kentsel dönüşümün finansmanı için kaynak elde
etme” ile “yargı ve belediyelerin iş yükünü azaltma” şeklinde iki
meşru amacının olduğu belirtilmiştir (§ 19). Para cezalarının iptalinin kentsel
dönüşüm için kaynak temini bakımından gerekli olduğu kabul edilse bile bu
durumda ortaya çıkan yararların tartılması gerekmektedir.
7.
Burada çevre ile tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasıyla oluşan
kamusal yarara daha ağır basan bir toplumsal yararın varlığından bahsedilemez.
Başka bir ifadeyle para cezalarının iptalinin getirdiği kişisel yarar ve
kentsel dönüşüme mali katkısı bakımından sağladığı kamusal yarar ile tarih,
kültür ve tabiat varlıklarının korunmasından kaynaklanan kamu yararı arasında
dengeleme yapıldığında ikincisinin ağır bastığı açıktır. Devletin iş yükünü
hafifletmek veya kentsel dönüşüme kaynak temin etmek için çevre ile tarih,
kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik yükümlülüklerini ihmal
etmesi söz konusu olamaz.
8.
Nitekim Anayasa Mahkemesi aynı fıkrada yer alan “…ve 2960 sayılı Kanun…”
ibaresinin iptaline karar verirken “şehirlerin yeniden inşası ve imarı
açısından kaynak temininin başka yöntemlerle de mümkün olduğu”nu belirtmiş ve “çevre ile
kültür ve tabiat varlıklarını koruma ve geliştirmeye ilişkin devletin pozitif
yükümlülükleri arasındaki adil dengenin kurulamadığı” sonucuna ulaşmıştır
(E. 2019/21, K. 2020/51, 24/9/2020, § 49).
9.
İtiraz konusu kural bakımından da bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden
yoktur. Bu nedenle kural Anayasa’nın 56. ve 63. maddelerine aykırılık teşkil
etmektedir.
10.
Öte yandan, çoğunluğa göre kuralın iptali “3194 sayılı Kanun uyarınca
tahakkuk ettirilmiş tüm para cezalarının iptali ve dolayısıyla tahsil edilmiş
olan ceza bedellerinin iadesi sonucunu doğuracaktır” (§ 16). Hiç kuşkusuz
yukarıda açıklanan gerekçelerle verilecek bir iptal kararı ile böyle bir sonuç
bağdaşmayacaktır. Bunu önlemek için de Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü
fıkrası uyarınca iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarih ayrıca
kararlaştırılabilir ve bu suretle kanun koyucunun yeniden düzenleme yapması
sağlanabilirdi.
11.
Açıklanan gerekçelerle kuralın iptal edilmesi gerektiğini düşündüğümden
çoğunluğun red yönündeki görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 3194 sayılı İmar Kanunu’na 7143 sayılı Kanun’un 16.
maddesiyle eklenen geçici 16 maddesinin dördüncü fıkrasında bulunan “…tahsil
edilemeyen…” ibaresinin iptali talep edilmiştir. Buna göre Yapı Kayıt
Belgesi verilen yapılarla ilgili olarak bu kanun ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu
çerçevesinde alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para
cezaları iptal edilecektir.
2. İmara aykırı yapılar için bir yaptırım uygulanmasının
Anayasa’nın 56. maddesinde güvence altına alınan sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkı ile ilişkili olduğu açıktır. Bu maddeye göre, “Herkes, sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların
ödevidir.” Maddenin gerekçesine baktığımızda da kırsal kesimden şehirlere
göçün çevre üzerinde neden olduğu olumsuzluklara dikkat çekilmiştir. Bu
çerçevede, maddede belirtilen sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının
sağlanması ve genel olarak çevrenin korunması hususlarında devletin yerine
getirmesi gereken pozitif yükümlülükler bulunmaktadır.
3. Bilindiği üzere, imar planlarının en önemli amacı
düzenli bir kentleşmenin gerçekleşmesine katkı yapmaktır. Anayasa’nın 56.
maddesini bu bağlamda değerlendirdiğimizde imar planlarına dayalı düzenli ve
planlı bir kentleşmenin çarpık bir kentleşmeyle karşılaştırıldığında sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşamayı çok daha etkili bir şekilde sağladığı
kuşkusuzdur.
4. Anayasa’nın 63. maddesinde de devletin, tarih, kültür
ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlayacağı ve bu amaçla
destekleyici ve teşvik edici tedbirler alacağı hüküm altına alınmıştır. Tarih,
kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili kanunlarda da dava konusu kurala atıf
yapılması, bu varlıklara zarar veren uygulamalar için öngörülen tahsil
edilemeyen para cezalarının da iptal edilmesine yol açmaktadır.
5. Çoğunluk, dava konusu kuralla ilgili ret gerekçesinde,
kuralın “kentsel dönüşümün finansmanı için kaynak elde etme” amacı taşıdığına
da dikkat çekmiştir. Hâlbuki mevzuata aykırı yapılaşmalardan dolayı uygulanan
ve tahsil edilemeyen para cezalarının iptal edilmesi “kaynak elde etme” değil,
tam tersine kaynak elde etmeme sonucunu doğurmaktadır.
6. Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamanın sağlanması
ile tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması devletin bu amaçlara dönük
olarak kişilere gerekli hallerde bir takım yaptırımlar
uygulamasını zorunlu kılmaktadır. Bu yaptırımlar, çevrenin ve tarih, kültür ve
tabiat varlıklarının korunması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara
aktarılmasının mümkün hale gelebilmesinde küçümsenmeyecek bir işleve sahiptir.
7. Devlet çeşitli nedenlerle kişiler için öngördüğü bazı
ceza ve yaptırımlardan vazgeçebilir, af veya iptal edebilir. Bununla birlikte,
önümüzdeki mesele göreceli olarak “sıradan” ve “basit” bir af veya iptal konusu
değildir, çünkü ortaya çıkabilecek sonuçlar sadece belli bir zaman dilimini ve
şu an hayatta olan kuşağı değil, geleceği ve dolayısıyla henüz doğmamış olan
kuşakları da ilgilendirmektedir.
8. İnsan faaliyetlerinin neden olduğu değişikliklerin
gezegenimizde yeni bir jeolojik döneme-Antroposen
(İnsan Çağı)-neden olduğu bilim insanları tarafından son yıllarda sıklıkla dile
getirilmektedir. Ekonomik, teknolojik ve kentsel düzlemde yoğunlaşan bu
faaliyetlerin küresel sıcaklık artışı, iklim değişikleri ve biyo-çeşitliliğin
azalması gibi yeryüzünde yaşamı ciddi olarak tehdit edecek gelişmelere yol
açmaya başladığı bilim dünyasında gittikçe artan bir oranda kabul görmektedir.
İmara aykırı yapılar için getirilen tahsil edilemeyen para cezalarının iptali
gibi “sıradan” bir hukuki konu ile tüm dünyayı etkileyen yeni bir jeolojik
dönemin başlaması arasında ilgi kurmamız “yapay bir zorlama” olarak
değerlendirilmemelidir, çünkü kurduğum bağlantı ve ilgi Anayasa’nın 56. ve 63.
maddelerinde ifade edilen amaçlarla uyumludur. Sağlıklı bir çevrede yaşamak
için alınacak tedbirler sadece o çevrede yaşayanları değil, çevrenin kendisini
de koruyacaktır. İmar planlarına aykırı, tarih, kültür ve tabiat varlıklarına
zarar veren yapılaşmalar sağlıksız bir çevre oluşmasına neden olarak şu anki ve
gelecek kuşakların tarihi ve doğal çevreyle uyumlu bir yaşam sürmelerini
engellemiş olacaktır. Dolayısıyla, böyle bir durumun ortaya çıkmasının
önlenmesinde idari para cezalarının caydırıcı bir etkisi olmadığı söylenemez.
İptale konu kural nedeniyle vazgeçilen yaptırım Anayasa’nın 56.ve 63.
maddelerinde öngörülen çevrenin ve tarih, kültür ve tabiat varlıklarının
korunması amacının gerçekleştirilmesini zorlaştıracaktır.
9. Dava konusu kuralın sağladığı kişisel yarar ile kamu
yararı arasındaki dengelemede kamu yararı, kuralın gerekçesinde ve çoğunluk
kararında kuralın doğurduğu iddia edilen yargısal, mali ve idari kolaylıklar
açısından değerlendirilmiştir. Hâlbuki Anayasa’nın 56. ve 63. maddelerini
dikkate aldığımızda gerçekleştirilmek istenen kamusal yararın sağlıklı bir
çevrede yaşamanın sağlanmasında ile çevrenin ve tarih, kültür ve tabiat
varlıklarının korunmasında yattığı açıktır.
10. İmar planlarına aykırılık gerekçesiyle verilen idari
para cezaları Anayasa’nın 56. ve 63. maddelerinde devlete yüklenen sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkını sağlama ile tarih, kültür ve tabiat
varlıklarını koruma pozitif yükümlülüğünün bir yansımasıdır. Bu yükümlülüğün
yerine getirilmesinden kaçınılması, yukarıda belirtilen iki Anayasa maddesinin
varmak istediği hedeflerle uyuşmamaktadır.
11. Belirtilen gerekçelerle, dava konusu kuralın
Anayasa’nın 56. ve 63. maddelerine aykırı olduğu düşüncesiyle, çoğunluk
kararına katılmadım.
KARŞIOY GEREKÇESİ
3194 sayılı Kanuna eklenen geçici 16. maddenin dördüncü
fıkrasında yer alan “…tahsil edilemeyen…” ibaresinin Anayasaya aykırı
olmadığına ve iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
İtiraz konusu kuralın Başkan Sayın Zühtü ARSLAN’ın karşıoy gerekçesinde
açıkladığı sebeplerle Anayasanın 56. ve 63. maddelerine aykırı olduğu ve iptal
edilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun red
kararına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Anayasa Mahkemesi çoğunluğunca 3/5/1985 tarihli ve
3194 sayılı İmar Kanunu’na 11/5/2018 tarihli ve 7143 sayılı Kanun’un 16.
maddesiyle eklenen geçici 16. maddenin 27/12/2018 tarihli ve 7159 sayılı
Kanun'un 4. maddesiyle değişiklik yapılan dördüncü fıkrasında yer alan “…tahsil
edilemeyen…” ibaresinin Anayasa’nın 10. maddesine aykırı olmadığı
gerekçesiyle iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
2. Karardaki Anayasa’nın 10. maddesi yönünden yapılan
incelemeye ve çoğunluk görüşündeki Anayasa’ya aykırılık bulunmadığına ilişkin
kanaate katılmaktayım. Bununla birlikte kamuoyunda kullanılan şekliyle “imar
barışı” olarak bilinen uygulama bağlamında İmar Kanunu’na dahil edilen geçici
16. maddede yer verilen dava konusu “…tahsil edilemeyen…” ibaresinin
Anayasa’ya uygunluk denetiminin Anayasa’nın 10. maddesi yanında ayrıca
Anayasa’nın 56. ve 63. maddeleri yönünden de yapılması gerektiği kanaatindeyim.
3. Zira bahse konu imar barışı kapsamında Yapı Kayıt
Belgesi verilen yapılarla ilgili 3194 ve 2960 sayılı Kanunlar uyarınca
alınmış yıkım kararları ile “tahsil edilemeyen” idari para cezalarının iptali
şeklindeki kanuni düzenleme Anayasa’nın “sağlık hizmetleri ve çevrenin
korunması” başlıklı 56. maddesi ve “tarih, kültür ve tabiat varlıklarının
korunması” başlıklı 63. maddesi ile de doğrudan ilgili düzenleme
niteliğindedir.
4. Bu nedenle imar barışı kapsamında tahsil edilemeyen
idari para cezalarının iptalini öngören kuralın Anayasa’nın 56. ve 63.
maddeleri yönünden incelenmesinin de Anayasa’ya uygunluk denetiminin eksiksiz
biçimde yapılabilmesi açısından zorunlu olduğu kanaatindeyim. Zira Anayasa’nın
bu iki maddesi konumuz bağlamında devlete hem çevrenin korunması hem de özel
olarak korunması gereken tarih, kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili olarak
pozitif yükümlülükler yüklemektedir.
5. Bu nedenle imar barışı ile ilgili olarak dava konusu
düzenlemenin Anayasa’ya uygunluk denetiminde Anayasa’nın 10. maddesi yönünden
yapılan inceleme yanında Anayasa’nın 56. ve 63. maddeleri yönünden de
incelenmesi zorunludur. Zira imar barışı kapsamında Türkiye’nin çok farklı
bölgelerindeki doğal, kültürel ve tarihi özellikleri ile tanınmış, bilinen
yerlerde 3194 ve 2960 sayılı Kanunlar uyarınca alınmış yıkım kararları ile
tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptali söz konusudur.
6. Dava konusu kuralda afet risklerine hazırlık
kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına
alınması ve imar barışının sağlanması amacı ile Anayasa’nın 56. ve 63. maddelerinde
düzenlenen çevre ve tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması gibi
amaçlar arasında bir dengelemeye gidilmiş değildir. Dava konusu ibare ile
hiçbir ayrım yapılmaksızın bu alanlardaki mevzuata aykırı tüm yapılar için
kategorik olarak tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptali şeklinde bir
muafiyet öngörme Anayasa’nın 56. ve 63. maddelerine aykırılık teşkil
etmektedir. Bu durum devletin çevre ve tarih, kültür ve tabiat varlıklarının
korunması yönündeki pozitif yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır. Zira devletin
bu alanlardaki mevzuata aykırı yapılar nedeniyle kişilere yönelik caydırıcı
tedbirler alması pozitif yükümlülüğün bir gereğidir.
7. Anayasa gereği özel olarak korunması gereken doğal,
tarihi ve kültürel özellikleri ile ön plana çıkmış olan milli parklar, kültürel
alanlar ve benzeri yerlerdeki yapılara hiçbir istisna olmaksızın tahsil
edilemeyen idari para cezalarında bir muafiyet öngörülmesi Anayasa’nın bu iki
hükmü yönüyle ciddi sorunlara yol açacaktır.
8. Yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu ibarenin
Anayasa’nın 56. ve 63. maddeleri yönünden incelenmesi gerektiği ve kategorik
biçimde doğal, tarihi ve kültürel alanlardaki yapılara da idari para
cezalarının iptali şeklinde bir muafiyet sağladığı gerekçesiyle Anayasa’nın bu
maddelerine aykırılık teşkil ettiği kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne
katılmamaktayım.