ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2020/21
Karar Sayısı:2020/53
Karar Tarihi:1/10/2020
R.G. Tarih - Sayı:17/11/2020
- 31307
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Tekirdağ 2. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 29/6/2001
tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 4/4/2015 tarihli ve 6645
sayılı Kanun’un 32. maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen 8. maddesinin
dördüncü fıkrasının dördüncü cümlesinin Anayasa’nın 2., 36. ve 155. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Denetim
görevini mevzuata uygun şekilde yerine getirmediği gerekçesiyle bir yapı
denetim şirketi hakkında 4708 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca verilen idari para cezasının iptali talebiyle açılan davada itiraz
konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için
başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 8. maddesi
şöyledir:
“İdari müeyyideler ve teminat
Madde 8- (Değişik: 4/4/2015-6645/32 md.)
Yapı denetim kuruluşlarından bu Kanunda ve ilgili
mevzuatta öngörülen esaslara göre denetim görevini yerine getirmedikleri tespit
edilenlere, tespit edilen fiil ve hâllerin durumuna göre, aşağıdaki idari
yaptırımlar uygulanır.
a) Denetim personelinin görevi başında bulunmaması veya
yapı denetim kuruluşunun denetim personeline görevi ile ilgili yazılı olarak
bilgi vermediğinin anlaşılması,
b) Mevzuatın öngördüğü evrakın tanziminde eksiklik veya
kusur bulunması,
c) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (b) veya (f)
bendinde belirtilen görevlerin yerine getirilmemesi,
hâllerinde, tespite konu yapının yapı denetimi hizmet
sözleşmesi bedelinin %10’u kadar idari para cezası,
ç) (Değişik:14/2/2020-7221/25 md.) Aşağıda belirtilen;
1) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendinde
belirtilen görevlerin yerine getirilmediğinin tespiti hâlinde, bu hataların
yapının ruhsat eki onaylı statik projesinin ve hesaplarının, zemin etüd
raporuna veya standartlara veya ilgili mevzuata aykırı olmaması,
2) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (c) ve (g)
bentlerinde belirtilen görevlerin yerine getirilmediğinin tespiti hâlinde, bu
hataların yapım aşamasında ruhsat eki onaylı statik projesine aykırı olmaması,
hallerinde tespite konu olan yapı denetimi hizmet
sözleşmesi bedelinin %20’si kadar idari para cezası verilir.
d) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (d) veya (e) veya
(h) veya (ı) bentlerinde belirtilen görevlerin yerine getirilmediğinin tespiti
hâlinde, tespite konu yapının yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedelinin %30’u
kadar idari para cezası verilir.
Yapı denetim kuruluşlarına denetim sorumluluğunu
üstlendiği bir işe yönelik yapılacak tespitler doğrultusunda yukarıdaki
bentlerde belirtilen idari müeyyidelerden birden fazla cezanın verilmesinin
gerekmesi hâlinde o işe ait yapı denetim hizmet sözleşmesinin en fazla %50’si
kadar idari para cezası verilir.
e) Aşağıda belirtilen;
1) (Değişik:14/2/2020-7221/25 md.) Denetim
hizmetinin bu Kanunda yazılı hizmet bedelinden farklı bir hizmet bedeli ile
üstlenildiğinin tespit edilmesi,
2) Yapı sahibinden veya vekilinden, yapı denetim hesabına
yatırılmaksızın yapı denetimi hizmet bedeli alındığının tespit edilmesi,
hâllerinde, üstlenilen denetim işlerinin tamamına ait
yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedelleri toplamının %3’ü kadar idari para
cezası verilir.
f) (Değişik:14/2/2020-7221/25 md.) 6 ncı maddenin
birinci fıkrası hükmüne aykırı hareket edilmesi hâlinde idari müeyyideye konu
yapıların yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedellerinin %10’u kadar idari para
cezası verilir.
g) (Değişik:14/2/2020-7221/25 md.) Aşağıda
belirtilen;
1) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendinde
belirtilen görevlerin yerine getirilmediğinin tespiti hâlinde, bu hataların
yapının ruhsat eki onaylı statik projesinin ve hesaplarının, zemin etüd
raporuna veya standartlara veya ilgili mevzuata aykırı olması,
2) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (c) ve (g)
bentlerinde belirtilen görevlerin yerine getirilmediğinin tespiti hâlinde, bu
hataların yapım aşamasında yapının ruhsat eki onaylı statik projesine aykırı
olması,
3) 3 üncü maddenin beşinci fıkrasının birinci cümlesi
hükmüne aykırı hareket edilmesi,
hallerinde, cezayı gerektiren fiil ve hâlin, yetkililer
tarafından yapılan inceleme ve denetimlerle tespit edilip öğrenilmesinden
itibaren İl Yapı Denetim Komisyonunun teklifi üzerine Bakanlıkça bir yıl yeni
iş almaktan men cezası verilir.
h) Yeni iş almaktan men yönünde verilen ilk cezanın ilan
edilmesinden sonra, yeni iş almaktan men yönünde cezayı gerektiren ikinci bir
fiilin işlenmesi ve bundan dolayı ceza verilip ilan edilmesinden sonra üçüncü
defa yeni iş almaktan men yönünde ceza vermeyi gerektiren bir fiilin işlenmesi
ve bundan dolayı da ceza verilip ilan edilmesi hâlinde, son ilan tarihinden itibaren
Merkez Yapı Denetim Komisyonunun teklifi üzerine Bakanlıkça yapı denetim
kuruluşunun izin belgesi iptal edilerek faaliyetine son verilir ve teminatı
irat kaydolunur.
(Değişik fıkra:14/2/2020-7221/25 md.) Yapı denetim kuruluşunda ortak veya görevli iken başkaca
mesleki ve inşaat işleri ile ilgili ticari faaliyette bulunan veya
laboratuvarlarda ortak olan veya görev alan yapı denetimi kuruluşunun
ortakları, denetçi mimar ve mühendisleri ile diğer teknik elemanlarına İl Yapı
Denetim Komisyonunun teklifi üzerine Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce 10.000
Türk lirası idari para cezası verilir.
İdari müeyyide, cezayı gerektiren fiil ve hâlin,
yetkililer tarafından yapılan inceleme ve denetimlerle tespit edilmesini
müteakip yapı denetim kuruluşunun ve ilgililerin savunmaları alınarak verilir
ve yazılı olarak tebliğ edilir.
İdari para cezasına karşı on beş gün içinde yetkili idare
mahkemesine itiraz edilebilir. Bu süre içinde itiraz yoluna başvurulmaması
hâlinde idari para cezası kesinleşir. İtirazlar, zaruret olmayan hâllerde evrak
üzerinde incelenerek en kısa süre içinde karara bağlanır. İtiraz üzerine
verilen mahkeme kararları kesindir.
(Değişik fıkra:14/2/2020-7221/25 md.) Yeni iş almaktan men ve faaliyetine son verme cezalarına
dair işlemler ile dokuzuncu fıkra kapsamında yapılan işlemler Resmî Gazete’de
ilan edilir.
Yeni iş almaktan men cezası, yapı denetim kuruluşunun
denetimindeki diğer işlerin devamına mani değildir. Ancak, yapı denetim
kuruluşuna yeni iş almaktan men cezası verilmesine esas olan yapım işinin devam
edebilmesi için, Bakanlıkça elektronik ortamda belirlenen başka bir yapı
denetim kuruluşu görevlendirilmedikçe, ilgili idare tarafından işin devamına
izin verilmez. Faaliyete son verme cezası verilen hâllerde de, yapı denetim
kuruluşunun denetimini üstlendiği yapıların devamına, yeni yapı denetim
kuruluşu görevlendirilmedikçe ilgili idare tarafından izin verilmez.
(Değişik fıkra:14/2/2020-7221/25 md.) Yeni iş almaktan men cezası alan yapı denetim kuruluşunun
ortakları ceza süresince, faaliyete son verme cezası alan yapı denetim
kuruluşunun ortakları ise üç yıl süreyle herhangi bir yapı denetim veya
laboratuvar kuruluşunda teknik bir görev alamaz ve başka bir yapı denetim veya
laboratuvar kuruluşunun ortağı olamaz.
(Değişik fıkra:14/2/2020-7221/25 md.) Yapı denetim kuruluşlarına üç ayrı teknik inceleme raporu
kapsamında üç adet idari müeyyide uygulanmasına sebebiyet vererek kayıtları
tutulan denetçi mimar ve denetçi mühendisler ile diğer teknik personel, Merkez
Yapı Denetim Komisyonunun kararı ve Bakanlığın onayı ile üç yıl süre ile
herhangi bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunda teknik bir görev alamaz
ve başka bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunun ortağı olamaz.
(Değişik fıkra:14/2/2020-7221/25 md.) Bakanlıkça, yapı denetim izin belgesi geçici olarak geri
alınan yapı denetim kuruluşunun, verilen süre içerisinde eksikliklerini
tamamlamaması halinde izin belgesi iptal edilerek faaliyetine son verilir ve
birinci fıkranın (h) bendindeki durumlar hariç teminatı iade edilir.
Laboratuvar kuruluşlarının personel, tesis, makine,
teçhizat ve kalite kontrol sisteminde olumsuz yönde bir değişiklik olduğunun
veya gerçekleştirilen deneylerin belirlenmiş teknik kritere uygun olmadığının
veya bu Kanunda ve ilgili mevzuatta belirtilen hükümlere aykırı hareket
edildiğinin tespit edilmesi hâlinde, tespit edilen fiil ve hâllerin durumuna
göre, İl Yapı Denetim Komisyonunun teklifi üzerine Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğünce;
a) (Değişik:14/2/2020-7221/25 md.) Laboratuvar
kuruluşunun kalite sistemine ilişkin şartlar bakımından tespit edilen
aykırılıklar için uyarma cezası,
b) Verilen ilk uyarma cezasının tebliğ edilmesinden
sonra, aynı türden cezayı gerektiren ikinci bir fiilin işlenmesi ve bundan
dolayı ceza verilip tebliğ edilmesinden sonra üçüncü defa uyarma cezası vermeyi
gerektiren bir fiilin işlenmesi ve bundan dolayı da ceza verilip tebliğ
edilmesi hâlinde, laboratuvar kuruluşuna 5.000 Türk Lirası idari para cezası,
c) (Değişik:14/2/2020-7221/25 md.) Laboratuvar
kuruluşlarına;
1) Alet ve cihaz kalibrasyonlarının zamanında
yaptırılmaması,
2) Taze betondan numune alınması, şantiye mahallinde
saklanması, laboratuvarda kürlenmesi, deneylerinin yapılması ve raporlanması,
izlenmesi ve denetlenmesi süreçlerinde ilgili standartlara ve mevzuata
uyulmaması,
3) Karot numunesi alınması sırasında laboratuvar
denetçisinin hazır bulunmaması,
4) Laboratuvarın deney kapsam listesinde bulunmayan deney
raporlarında Bakanlık logosunu kullanması,
5) Numune kayıt ve rapor defterinde aralarda boş satır
bırakılması,
6) Alınan numunelerin numune kayıt defterine
kaydedilmemesi,
7) Laboratuvar kuruluşunun faaliyet gösterdiği il
dışındaki illerden kendi numune toplama istasyonunun bulunduğu il veya iller
hariç olmak üzere faaliyet gösterdiği il dışından taze beton numunesi alması,
8) Laboratuvar kuruluşunda görev yapan idari veya teknik
personel değişikliğinin veya laboratuvarın adres değişikliğinin zamanında
bildirilmemesi,
hallerinde 19.030 Türk lirası idari para cezası,
verilir.
d) (Değişik:14/2/2020-7221/25 md.) Bu fıkranın (c)
bendine göre laboratuvar kuruluşuna son üç yıl içinde üç ayrı idari para cezası
verilmesi hâlinde, İl Yapı Denetim Komisyonunun teklifi üzerine Bakanlıkça bir
yıl yeni iş almaktan men cezası verilir.
e) Aşağıda belirtilen;
1) Bu fıkranın (d) bendine göre verilen cezanın ilan
edilmesinden sonra, aynı türden cezayı gerektiren ikinci bir fiilin işlenmesi
ve bundan dolayı ceza verilip ilan edilmesinden sonra üçüncü defa aynı türden
ceza vermeyi gerektiren bir fiilin işlenmesi ve bundan dolayı da ceza verilip
ilan edilmesi,
2) Laboratuvar kuruluşunun idarelere veya şahıslara
verdiği deney raporlarının gerçeği yansıtmayan sonuçlar ihtiva ettiğinin tespit
edilmesi,
hâllerinde Merkez Yapı Denetim Komisyonunun teklifi üzerine
Bakanlıkça laboratuvar kuruluşunun izin belgesi iptal edilerek faaliyetine son
verilir. Sözleşmesi feshedilir ve teminatı irat kaydolunur.
Üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkra hükümleri, laboratuvar
kuruluşu hakkında uygulanan idari müeyyideler için de geçerlidir.
(Değişik fıkra:14/2/2020-7221/25 md.) Yeni iş almaktan men cezası alan laboratuvarın ortakları
ceza süresince, faaliyete son verme cezası alan laboratuvarın ortakları ise üç
yıl süreyle herhangi bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunda teknik bir
görev alamaz ve başka bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunun ortağı
olamaz.
(Değişik fıkra:14/2/2020-7221/25 md.) Laboratuvar kuruluşunun, onuncu fıkranın (e) bendinin (2)
numaralı alt bendi kapsamında izin belgesinin iptaline sebebiyet veren veya
laboratuvar kuruluşuna üç ayrı değerlendirme raporu kapsamında üç adet idari
para cezası uygulanmasına sebebiyet vererek kayıtları tutulan denetçi
mühendisler ile teknik personel üç yıl süre ile herhangi bir yapı denetim veya
laboratuvar kuruluşunda teknik bir görev alamaz ve başka bir yapı denetim veya
laboratuvar kuruluşunun ortağı olamaz.
(Mülga fıkra:14/2/2020-7221/25 md.)
(Değişik fıkra:14/2/2020-7221/25 md.) Bu Kanun hükümleri çerçevesinde görevini yerine
getirmediği tespit edilen mimar ve mühendisler hakkında meslek odaları, kendi
mevzuatı uyarınca cezai işlem yaparak neticesini Bakanlığa bildirir.
Laboratuvar kuruluşlarının veya denetçi mimar ve denetçi
mühendislerin izin belgesi alma safhasında gerçeğe aykırı belge düzenlediğinin
izin belgesi verildikten sonra anlaşılması hâlinde, izin belgesi derhâl iptal
edilir.
Yapı denetim kuruluşlarına denetim sorumluluğunu
üstlendiği bir işte yeni bir iş almaktan men cezası almasını gerektiren 2 nci
maddenin dördüncü fıkrasının (a) ve (c) ile (g) bendine aykırı hareket
ettiğinin aynı anda tespit edilmesi hâlinde bir kez yeni iş almaktan men cezası
verilir.
Laboratuvar kuruluşlarına uyarı cezası vermeyi gerektiren
birden fazla fiilin aynı anda tespit edilmesi hâlinde kuruluşa idari para cezasına
esas olmak üzere tek bir uyarı cezası uygulanır.
Laboratuvar kuruluşlarına idari para cezası vermeyi
gerektiren birden fazla fiilin aynı anda tespit edilmesi hâlinde kuruluşa en
fazla 15.000 Türk Lirası idari para cezası verilir.
Bu Kanun kapsamında verilecek idari para cezaları İl Yapı
Denetim Komisyonunun teklifi üzerine Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce
verilir ve verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde
ödenir.
Bu Kanuna göre yapı denetim izin belgesi ve laboratuvar izin
belgesi verilmesi sürecinde Bakanlıkça teminat alınır. (Ek
cümle:14/2/2020-7221/25 md.) Her ne suretle olursa olsun, alınan
teminatlar haczedilemez ve üzerine ihtiyati tedbir konulamaz. Teminatın türü,
tutarı, iadesi ve irat kaydedilmesine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça
hazırlanan yönetmelik ile belirlenir.
(Ek fıkra:14/2/2020-7221/25 md.) Bu Kanun ve ilgili mevzuata göre görevini yerine
getirmeyen yapı denetim kuruluşları hakkında bu madde uyarınca idari para
cezası uygulanmasını gerektiren fiillerin tespiti halinde ayrıca 3194 sayılı
Kanun uyarınca idari para cezası uygulanmaz.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Recep KÖMÜRCÜ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Burhan ÜSTÜN,
Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ,
Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız
SEFERİNOĞLU ve Selahaddin MENTEŞ’in katılımlarıyla 19/2/2020 tarihinde yapılan ilk
inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından
işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Gülbin AYNUR tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A.
Anlam ve Kapsam
3. Yapı denetimi can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla
4708 sayılı Kanun’a tabi yapıların inşa aşamasının imar planına, fen, sanat ve
sağlık kurallarına ve standartlarına uygunluk yönünden tüm süreçlerde
denetlenmesidir. Söz konusu denetim Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
(Bakanlık) alınması gerekli bir izin belgesi ile münhasıran yapı denetimi
görevini yürüten, ortaklarının tamamı mimar ve mühendislerden oluşan yapı
denetim kuruluşları tarafından gerçekleştirilmektedir. Denetim sürecinde inşaat
ve yapı malzemeleri ile ilgili ham madde ve mamul madde üzerinde ilgili
standartlara veya teknik şartnamelere göre gerekli ölçüm ve muayeneler ise bu
konuda Bakanlıktan izin almış laboratuvar kuruluşlarına ait tesislerde
yapılmaktadır.
4.Yapı denetim kuruluşu tarafından üstlenilen yapı
denetim hizmeti yapı sahibi ile imzalanan bir hizmet sözleşmesine göre
yürütülmektedir. Bu hizmet karşılığında yapı sahibi tarafından yapı denetim
kuruluşuna Kanun’da belirlenen ölçütlere göre hesaplanan ve hizmet
sözleşmesinde de gösterilmesi gereken bir hizmet bedeli ödenmektedir. Bu
kapsamda Kanun’un 1. maddesinin üçüncü fıkrasının (f) bendinde hizmet bedeline
esas yapı yaklaşık maliyetinin binalarda yapı inşaat alanının Bakanlıkça
yönetmelik ile belirlenen birim maliyeti veya birim maliyetleri ile çarpımından
elde edilen bedeli ifade ettiği belirtilmiş; 5. maddesinin beşinci fıkrasında
ise hizmet bedelinin hizmet bedeline esas yapı yaklaşık maliyetinin %1,5’i
kadar olduğu hükme bağlanmıştır. Aynı fıkrada hizmet bedeli oranının yapım
süresi iki yılı aşan iş için yıllık %5 artırılacağı, yapım süresi iki yıldan az
olan işler için %5 azaltılacağı belirtilmiştir.
5. Yapı denetimi hizmetinin Kanun’da gösterilen ölçütler
uyarınca belirlenen hizmet bedeli ile görülmesinin zorunlu olduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin
(1) numaralı alt bendinde denetim hizmetinin Kanun’da yazılı hizmet bedelinden
farklı bir hizmet bedeli ile üstlenilmesi idari para cezasını gerektiren fiil
ve hâller arasında sayılmıştır.
6. Gerek yapı denetim gerekse laboratuvar kuruluşlarının
Kanun’da ve ilgili mevzuatta öngörülen usul ve esaslara uygun bir şekilde
görevlerini yerine getirmemesi çeşitli idari yaptırımlara bağlanmıştır. Bunlar
fiilin niteliğine ve ağırlığına göre uyarma, idari para cezası, bir yıl yeni iş
almaktan men cezası, izin belgesinin iptal edilerek faaliyete son verilmesi
gibi yaptırımlardır. İdari para cezalarının bir kısmı 5.000 ile 19.030 TL
arasında değişen maktu miktarlar olmakla birlikte özellikle yapı denetim
kuruluşları için öngörülen idari para cezalarının büyük bir bölümü yapı
denetimi hizmet sözleşmesi bedelinin %3’ü ile %50’si arasında değişen oranlarla
belirlenmiştir.
7. Kanun'un 8. maddesinin dördüncü fıkrasında bu kapsamda
verilen idari para cezalarına karşı on beş gün içinde yetkili idare
mahkemelerine itiraz edilebileceği öngörülmüş olup itiraz konusu kuralla itiraz
üzerine verilen mahkeme kararlarının kesin olduğu hükme bağlanmıştır.
B. İtirazın Gerekçesi
8. Başvuru kararında
özetle, hukuka uygunluk karinesinden yararlanan idari işlemlerin denetiminin
idari yargıda gerçekleştirildiği hatırlatılmış ve bu yargı kararlarına karşı
üst derece yargı yolunun açık olmasının ilk derece mahkemelerince verilen
kararların hukuki denetiminin yapılmasının yanı sıra içtihat birliğinin
oluşturularak bireylerin hangi durumda hangi hukuki sonuca muhatap olacaklarını
önceden bilmelerinin sağlanması bakımından da gerekli olduğu ifade edilmiştir.
Anayasa'nın 155. maddesinden idari yargıda tek dereceli bir sistemin
öngörülmediğinin anlaşıldığı, bu durumun birtakım istisnalarının olabileceği,
nitekim hukukumuzda bazı idari davalarda verilen kararların kesin olduğu
yönünde düzenlemelerin bulunduğu belirtilen başvuru kararında, bu davaların
ekonomik yönden ortalama güce sahip bir bireyin bir şekilde ödemek zorunda
kalması hâlinde maddi olarak çok fazla etkilenmeyeceği parasal miktarları
aşmayan uyuşmazlıklara ilişkin olduğuna dikkat çekilmiş ve itiraz konusu
kuralla kesin olduğu belirtilen mahkeme kararlarına konu idari para cezalarının
nispi olarak belirlendiği, olaya göre ceza oranlarının değiştiği, dolayısıyla
ceza miktarlarının önceden bilinmesinin mümkün olmadığı gibi çok yüksek
miktarlara da ulaşabildiği, bu sebeple söz konusu davaların istisna kapsamında
değerlendirilmeye müsait makul bir parasal sınır içerdiğinden söz edilemeyeceği
ifade edilmiştir. Başvuru kararında ayrıca kişilerin söz konusu idari para
cezalarıyla bağlantılı olarak ileride daha ağır yaptırımlara maruz
kalabildikleri, bu itibarla söz konusu cezalara ilişkin mahkeme kararlarının
denetlenmesi yönünden getirilen kısıtlamanın o yaptırımlarla ilgili davaları da
etkilemesinin kaçınılmaz olduğu belirtilerek kuralın Anayasa'nın 2., 36. ve
155. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1.
Hükmün Denetlenmesini Talep
Etme Hakkına İlişkin Genel Açıklama
9. Anayasa’nın “Hak
arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”
hükmüne yer verilmiştir.
10. Anayasa’nın anılan maddesinde düzenlenen hak arama
hürriyeti, yargılama usulüne ilişkin güvencelerle hakkaniyete uygun yargılama
yapılmasını hedefleyen ve demokratik toplumda vazgeçilmez nitelikte olan adil
yargılanma hakkını da kapsayan geniş bir içeriğe sahiptir.
11. Hak arama, kişinin maddi ve manevi varlığını
geliştirme hakkı ve insan onuru kavramıyla yakından ilgilidir. Bu nedenle
demokratik hukuk düzenlerinde hakların korunmasını ve hak ihlallerinin
giderilmesini temin edebilecek hukuki yollar öngörülmüştür. Nitekim
Anayasa Mahkemesi de kararlarında hak arama hürriyetinin hukuk devletinin
başlıca ölçütü ve demokrasinin vazgeçilmez koşullarından biri olduğunu ifade
etmiştir (AYM, E.1991/2, K.1991/30, 19/9/1991). Bu doğrultuda Anayasa’nın 40.
maddesinde hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin yetkili makama
geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa’nın 74. maddesinde düzenlenen yasama organına dilekçe
verme hakkı ile bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakları da anayasal
güvence altına alınan hak arama yolları arasındadır.
12. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan yargı
mercileri önünde hak arama hürriyeti, hakların korunmasını amaç edinen
vazgeçilmez meşru yöntemlerin başında gelmektedir. Anayasa’daki temel hakların
korunmasında önemli bir teminat olan yargısal hak arama yolu, hakların
korunmasında en etkili ve güvenceli yoldur.
13. Hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde
adalet ve hukuk devleti gibi temel anayasal ilkelerin de gözönünde
bulundurulması gerekir. Bu doğrultuda hak arama hürriyetinin amacının hak
ihlalinin önlenerek kişiye hakkının teslim ve adaletin tesis edilmesi olduğu
söylenebilir. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı,
kanunun açıkça hatalı veya keyfî uygulanmasına ilişkin istisnalar dışında
yargılama sonucunda verilen hükmün adil olup olmadığı veya hukuki açıdan isabetli
olup olmadığı hususlarını içermemektedir. Bu itibarla adil yargılanma hakkının
davanın taraflarına sağladığı tüm usul güvencelerine uyulmuş olsa bile
yargılama sonucunda verilen hükmün hatalı olması mümkündür. Diğer bir ifadeyle
adil yargılanma hakkının güvencelerine riayet edilmiş olsa da hâkimin gerek
maddi vakıaların değerlendirilmesinde gerekse hukuk kurallarının uygulanmasında
yanılgıya düşmesi ve buna bağlı olarak hukuka aykırı hüküm vermesi söz konusu
olabilmektedir. Böyle kararlara ilgililerin veya toplumun katlanmasını istemek
adalete olan güveni sarsar ve hukuk devletini zedeler. Bu nedenle hak arama
hürriyetinden yararlanılabilmesi bakımından adil ve isabetli olmadığı düşünülen
bir hükmün başka bir yargı mercii tarafından denetlenmesi bir gereklilik olarak
ortaya çıkmaktadır. Anayasa açısından bu gereklilik, özel olarak düzenlenen hak
arama hürriyetinin kapsamı ve mahiyetinden kaynaklanmaktadır (AYM, E.2018/71,
K.2018/118, 27/12/2018, § 8).
14. Anayasa’nın 154. ve 155. maddelerinin de mahkeme
kararlarının kural olarak denetlenmesi gerektiği düşüncesiyle düzenlendiği
anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 154. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde “Yargıtay,
adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine
bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir” kuralına yer
verilmiştir. Aynı şekilde Anayasa’nın 155. maddesinin birinci fıkrasının ilk
cümlesinde de “Danıştay, idare mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir
idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir”
denilmektedir. Anayasa koyucunun bu kurallarla Yargıtay ve Danıştayın varlığını
anayasal güvence altına aldığı ve anılan Yüksek Mahkemeleri kural olarak ilk
derece adli ve idari yargı mercilerince verilen karar ve hükümlerin son
inceleme mercii olarak görevlendirdiği anlaşılmaktadır. Ancak bu maddelerde
adli ve idari yargı mahkemelerince verilen hükümlerin denetlenmesi görevinin
anılan Yüksek Mahkemelere verilmemesi hâlinde de bu görevin başka yargı
mercilerine bırakılması gerektiğinin öngörülmesiyle Anayasa koyucunun ilk
derece mahkemesince verilen karar ve hükümlerin kural olarak bir başka yargı
mercii tarafından denetlenmesi gerekliliğini kabul ettiği sonucuna
ulaşılmaktadır (AYM, E.2018/71, K.2018/118, 27/12/2018, § 9).
15. Anayasa’nın 36., 154. ve 155. maddeleri birlikte
değerlendirildiğinde Anayasa’nın mahkemelerce verilen hükmün bir başka yargı
mercii tarafından denetlenmesini talep etme hakkını yargılamanın konusuna göre
herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen
hak arama hürriyeti kapsamında güvenceye kavuşturduğu görülmektedir.
Dolayısıyla hükmün denetlenmesini talep etme hakkı, konusu bir suç isnadına
dayanan ya da medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan tüm yargılamalar için
geçerlidir.
16. Bununla birlikte yargılamanın
konusu ceza mahkûmiyeti olduğunda mahkeme kararlarının denetlenmesi ihtiyacı
daha da önem kazanmaktadır. Nitekim uluslararası sözleşmelerde de hükmün
denetlenmesinin bir hak olarak tanındığı görülmektedir. Türkiye’nin de taraf
olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (Sözleşme) ek 7 No.lu Protokol’ün 2.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde “Mahkeme tarafından
ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkûm edilen herkes, mahkûmiyetinin veya
hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama
hakkına sahiptir” denilmek suretiyle mahkemece verilen mahkûmiyet ve
cezaların denetlenmesini talep hakkı güvenceye bağlanmıştır. Yine Türkiye’nin
taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14. maddesinin
(5) numaralı fıkrasında da “Bir suçtan hüküm giyen herkes, mahkumiyet ve
cezanın yasalara uygun olarak daha yüksek bir yargı organınca yeniden
incelenmesi hakkına sahip olacaktır” biçiminde benzer bir kurala yer
verilmiştir.
17. Bu bağlamda anılan uluslararası sözleşmelerde yer
alan suç, ceza, mahkûmiyet gibi kavramların sadece klasik
ve teknik anlamda ceza yargılaması hukukuna özgü kavramlar olarak
değerlendirilmeyip anayasal anlamda özerk bir yoruma tabi tutulması gerekir.
18. Nitekim Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurudaki
yerleşik içtihadına göre ceza hukuku yaptırımı olarak düzenlenmeyen ve
geleneksel ceza davasına konu olmayan idari yaptırımlar cezanın üst sınırı,
niteliği, miktarı, kişi üzerinde oluşturduğu etki ve sonuçlar yönünden
ciddiyeti ve ağırlığı gözetilerek anayasal anlamda özerk bir yorumla ceza
olarak nitelendirilebilmektedir. Bu kapsamda idari para cezalarını konu alan ve
idari yargıda görülen bazı davalar da adil yargılanma hakkının suç isnadı
yönü kapsamında incelenmiştir (Hasan Cihan, B. No: 2016/14869,
24/10/2019; Uyaroğlu Akaryakıt İnşaat Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. B.
No: 2014/2303, 5/4/2018; Salim Koç, B. No: 2014/2540, 29/11/2018).
19. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti
kapsamındaki hükmün denetlenmesini talep etme hakkı, kişinin aleyhine verilen
bir hükmün başka bir yargı mercii tarafından gözden geçirilmesini ve
denetlenmesini isteyebilmesini teminat altına almaktadır.
20. Bununla birlikte hükmün denetlenmesini talep etme
hakkının -tabiatı itibarıyla- devletin kanuni düzenleme yapmasını gerektirdiği
açıktır. Kişilerin ne şekilde bu haktan yararlanacakları ve bu hakkın temini
bakımından nasıl bir sistemin kurulacağı hususunda kanun koyucunun geniş takdir
yetkisi bulunmaktadır.
21. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkına ilişkin
kanuni düzenlemelerde bu denetimin sadece hukuk kurallarının doğru uygulanıp
uygulanmadığı hususuyla mı sınırlı olacağı yoksa bunun yanında maddi olguların
değerlendirilmesini de mi kapsayacağı hususu kanun koyucunun takdir
yetkisindedir. Bu bağlamda mahkeme hükmünün denetiminin maddi olguların
değerlendirilmesini de kapsaması gerektiğine dair bir anayasal zorunluluk
bulunmamaktadır. Denetimi yapacak yargı merciinin hukuk kurallarının doğru
uygulanıp uygulanmadığına yönelik bir denetim yapma yetkisi ile donatılması, hükmün
denetlenmesini talep etme hakkının sağlanmasına ilişkin anayasal yükümlülüğün
yerine getirilmesi bakımından yeterli görülebilir (AYM, E.2018/71, K.2018/118,
27/12/2018, § 16).
22. Bunun yanında hükmün denetlenmesini talep etme hakkının
mahiyeti dikkate alındığında bu hakkın mutlak bir hak olarak kabulü mümkün
değildir. Dolayısıyla bu hak kanun koyucu tarafından bazı sınırlamalara tabi
tutulabilir. Ancak bu sınırlandırmaların Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ölçütlere uygun olarak yapılması gerekir.
23. Öte yandan hükmün denetlenmesini talep etme hakkının
bir suç isnadını konu alan yargılamalardaki kapsam ve sınırıyla medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan yargılamalardaki kapsam ve sınırının aynı
olmayacağının da belirtilmesi gerekir. Bu yönüyle anılan hak, bireye bir
suçlamanın yöneltilmesi ve sonucu itibarıyla bireyi bir cezaya maruz bırakması
sebebiyle temel hak ve özgürlüklere daha ağır müdahalelerin söz konusu olduğu
suç isnadını konu alan yargılamalar alanında daha geniş bir uygulama alanı
bulurken diğer alanlarda daha esnek uygulanabilecektir.
2.
Kuralın İncelenmesi
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural,
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
25. İdari yargıda ilk derece mahkemesi kararlarına karşı
kural olarak istinaf yolu öngörülmüştür. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre konusu
5.000 TL’yi geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere
karşı açılan iptal davaları hakkında verilenler hariç olmak üzere idare ve
vergi mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulması mümkündür.
26. Hakkında idari para cezası işlemi tesis edilen
kişinin bu işlemin iptali talebiyle idare mahkemesine yaptığı itirazın
reddedilmesi durumunda işlemin hukuka uygunluğu ve dolayısıyla idari işlemin
sebebini teşkil eden fiil veya durumun hukuka aykırı olduğu yargı kararıyla
tespit edilmekte ve bunun sonucunda da kişi o cezayı ödemek zorunda
kalmaktadır. Dolayısıyla böyle bir durumda kişi aleyhine hüküm kurulmuş
olduğundan hükmün denetlenmesini talep etme hakkına ilişkin güvenceler devreye
girmektedir. Bireyin aleyhine verilen idare mahkemesi kararına karşı kanun
yolunun kapalı olması hükmün başka bir mahkeme tarafından denetlenmesini talep
etme hakkına sınırlama teşkil etmektedir. Bu itibarla idari para cezasına karşı
yapılan itiraz üzerine verilen mahkeme kararlarının kesin olduğunu öngören
kural, hükmün başka bir mahkeme tarafından denetlenmesini talep etme hakkına
sınırlama getirmektedir.
27. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve
hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde
belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu
sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik
Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmiştir.
Buna göre hükmün denetlenmesini talep etme hakkına sınırlama getiren kanuni
düzenlemelerin Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması
gerekir.
28. Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama hürriyeti için
herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir
şekilde sınırlanması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu düşünülemez. Anayasa
Mahkemesi kararlarında, Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve
özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş
hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM,
E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).
29. İtiraz konusu kural uyarınca idare mahkemelerinin
4708 sayılı Kanun gereğince verilen idari para cezalarının iptali taleplerine
ilişkin hükümlerine karşı istinaf yolunun kapatılmasının amacının yargılamanın
makul süre içinde tamamlanması ve usul ekonomisinin sağlanması olduğu
anlaşılmaktadır.
30. Nitekim Anayasa’nın 36. maddesinde
güvenceye bağlanan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri de makul
sürede yargılanma hakkıdır. Anayasa'nın 141. maddesinin son fıkrasında “Davaların
en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” denilmek
suretiyle davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerekliliği açıkça ifade
edilmiştir. Bu hak gereğince devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasını
engelleyecek etkin çareler oluşturmak zorundadır (AYM, E.2013/4, K.2013/35,
28/2/2013). Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinin
son fıkrasında davaların en az giderle sonuçlandırılması da bir ilke olarak
düzenlenmiştir. Usul ekonomisi olarak da adlandırılan bu ilke, yargılama
maliyetinin en düşük düzeyde olmasını ve bu sürecin mümkün olan en hızlı
yöntemlerle gerçekleştirilmesini öngörmektedir. Dolayısıyla davaların makul
süre içinde ve daha az masrafla sonuçlanmasının sağlanması amacıyla hükmün
denetlenmesini talep etme hakkının sınırlandırılmasının anayasal açıdan meşru
bir amaca dayandığı görülmektedir.
31. Hükmün denetlenmesini talep etme
hakkına getirilen sınırlamanın meşru bir amaca yönelik olması yeterli olmayıp
ayrıca ölçülü olması gerekir. Ölçülülük
ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere
üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın
ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik
ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını, diğer bir
ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün
olmamasını, orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak
istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade
etmektedir (AYM, E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; AYM, E.2016/13, K.2016/127,
22/6/2016).
32. Buna göre hükmün denetlenmesini talep etme hakkının
sınırlanması için seçilen aracın öngörülen amaca ulaşılabilmesi bakımından
elverişli olması gerekir. Ayrıca seçilen araç bu hakkı en az zedeleyici
nitelikte olmalıdır. Bununla birlikte hakkı daha az zedeleyen aracın tercih
edilmesi gerektiğinin söylenebilmesi için söz konusu araç aynı amacı
gerçekleştirmeye elverişli olmalıdır. Daha hafif sınırlama teşkil eden aracın
tercih edilmesi hâlinde öngörülen amaç gerçekleşmeyecek ise daha ağır sınırlama
oluşturan aracın seçimi hususundaki tercih, Anayasa’ya aykırı olmaz. Bunun
dışında hangi sınırlama aracının tercih edileceği hususunda kanun koyucunun
takdir yetkisi bulunmaktadır.
33. Ayrıca hükmün denetlenmesini talep etme hakkına
yönelik sınırlamalar orantılı olmalıdır. Orantılılık, amaç ile araç arasında
adil bir denge kurulmasını gerektirmektedir. Buna göre hükmün denetlenmesini
talep etme hakkına getirilen sınırlamayla ulaşılmak istenen meşru amaç ve
aleyhine hüküm kurulan kişinin bu hükmü denetlettirebilmesindeki bireysel yarar
arasında makul bir orantı kurulmalıdır. Hedeflenen amaca ulaşıldığında elde
edilecek kamusal yararla kıyaslandığında, sınırlama ile kişiye yüklenen
külfetin aşırı ve orantısız olmaması gerekir.
34. Kanun’da idari para cezalarının iptali taleplerine
ilişkin idare mahkemesi kararlarına karşı kanun yolunun kapalı tutulması
suretiyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen sınırlamanın
davaların makul süre içinde sonuçlandırılması ve usul ekonomisinin sağlanması
amacına ulaşılabilmesi bakımından elverişli ve gerekli bir araç olmadığı
söylenemez.
35. Öte yandan hükmün denetlenmesini talep etme hakkına
getirilen sınırlamanın orantılı olup olmadığının tespitinde hükmün konusu ile
kişinin hak ve menfaatleri üzerinde oluşturduğu tesir ve sınırlamanın
gerekçesini oluşturan meşru amacın niteliği gözönünde bulundurulmalıdır.
36. Bu bağlamda Kanun kapsamındaki idari para cezalarına
dayanak teşkil eden, başka bir ifadeyle kişiye isnat edilen fiiller kabahat
niteliğindedir. Dolayısıyla hafif nitelikteki bu isnatların, manevi varlığı
bakımından muhatabı üzerinde ağır etki ve sonuçlar doğurmayacağı söylenebilir.
Bununla birlikte Kanun uyarınca verilen idari para cezalarının bir kısmının
yapı yaklaşık maliyetine göre değişiklik gösteren yapı denetimi hizmet
sözleşmesi bedeli esas alınarak ve nispi oranlarla hesaplandığı ve bu cezaların
somut olayın niteliğine göre yüksek meblağlara ulaşabildiği görülmektedir.
Yüksek meblağlara ulaşabilen idari para cezalarının kişinin malî durumu
üzerinde yarattığı etki itibarıyla ağır ve ciddi bir yaptırım olduğu,
dolayısıyla ceza niteliği taşıdığı açıktır. Bu itibarla söz konusu idari
para cezalarını konu alan yargılamalar suç isnadı kapsamında olup
kişinin malî yönden oldukça ağır bir ceza ile karşı karşıya kalması sonucunu
doğurabilen bu nitelikteki hükümlerin denetime tabi tutulmasının önemi
yadsınamaz.
37. Kuşkusuz hükmün denetlenmesini talep etme hakkının
kategorik olarak Kanun kapsamındaki tüm idari para cezaları hakkında verilen
hükümlere karşı bu denetimi talep etme imkânı tanınmasını zorunlu kılan bir
yönü bulunmamaktadır. Bu bakımdan özellikle muhatap kitlesi üzerinde yaratacağı
ekonomik etki itibarıyla nispeten düşük olarak değerlendirilebilecek
miktarlardaki idari para cezalarına ilişkin hükümlerin kesin olması, hükmün
denetlenmesini talep etme hakkına yönelik orantılı bir sınırlama olarak
nitelendirilebilir. Ancak itiraz konusu kural kapsamındaki idari para
cezalarının tümünün bu bağlamda düşük nitelikte olduğu söylenemez.
38. Yargılamanın makul bir sürede sonuçlandırılması ve usul
ekonomisinin sağlanması amacıyla da olsa bu denli yüksek idari para cezalarını
konu alan hükümlerin denetime tabi kılınmamasının kişiye aşırı bir külfet
yükleyeceği açıktır. Dolayısıyla söz konusu hükümlerin denetime kapalı
tutulmasıyla kişiye yüklenen külfet, yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılması ve usul ekonomisinin sağlanması amaçlarıyla haklı kılınamaz.
Başka bir deyişle belirtilen nitelikteki hükümlerin denetlettirilmesi
vasıtasıyla elde edilecek bireysel yarar, makul sürede yargılanma hakkı ve usul
ekonomisi ilkesine feda edilemez. Bu itibarla itiraz konusu kural, hükmün
denetlenmesini talep etme hakkına yönelik orantısız bir sınırlama
getirmektedir.
39. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13. ve 36.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2.
ve 155. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda
belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 36. maddeleri yönünden yapılan
değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. ve 155.
maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına
gerek görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı
Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 4/4/2015 tarihli ve 6645 sayılı Kanun’un 32.
maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen 8. maddesinin dördüncü fıkrasının
dördüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE 1/10/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü
ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir
ÖZKAYA
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Üye
Recai
AKYEL
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|
Üye
Basri
BAĞCI
|