ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2019/40
Karar Sayısı:2020/40
Karar Tarihi:17/7/2020
R.G.Tarih-Sayısı:9/10/2020-31269
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1. Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2019/40)
2. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi (E.2019/41)
3. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi (E.2019/60)
4. Çorum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2020/38)
İTİRAZLARIN KONUSU: 13/10/1983
tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
A. 14/4/2016
tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen 90. maddesinin;
1. Birinci cümlesinin “...bu Kanun ve bu
Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara
tabidir.” bölümünün,
2. İkinci
cümlesinde yer alan “...ve genel şartlarda...” ibaresinin,
B.
92. maddesine 6704 sayılı Kanun’un 4.
maddesiyle eklenen (g), (h) ve (i) bentlerinin,
C.
17/10/1996 tarihli ve 4199 sayılı
Kanun’un 34. maddesiyle değiştirilen 93. maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” ibaresinin,
Ç. 6704 sayılı
Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen 97. maddesinin birinci cümlesinin,
D. 99. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “...zorunlu
mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,...” ibaresinin,
Anayasa’nın 2., 5., 7., 8., 9., 10., 13., 17., 19., 35.,
36., 41., 48. ve 138. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
OLAY: Zararın
tazmini talebiyle zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin tarafı olan
sigorta şirketleri aleyhine açılan davalarda itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan
Mahkemeler, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı;
1. 90. maddesi
şöyledir:
“Maddi ve manevi tazminat:
Madde 90- (Değişik:14/4/2016-6704/3 md.)
Zorunlu mali sorumluluk sigortası
kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel
şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve
manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda
düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
2. 92. maddesi
şöyledir:
“Zorunlu mali sorumluluk sigortası
dışında kalan hususlar:
Madde 92- Aşağıdaki hususlar,
zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca
eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun,
kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı
kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri
talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu
tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü
fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak
motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan
talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın
uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler.
g) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Hak
sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.)
İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat
talepleri,
i) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Bu Kanun
çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve
ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.”
3. 93. maddesi
şöyledir:
“En az sigorta tutarları:
Madde 93- (Değişik: 17/10/1996-4199/34
md.)
Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel
şartları,
teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı
bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır.
Tarife ve talimatların tespitinde; araç
türleri; coğrafi bölge; sigorta süresi içinde herhangi bir hasar ödemesine
neden olmayan işletenlerin primlerinin indirilmesi yoluyla ödüllendirilmesi,
hasar ödemesine neden olan işletenlerin primlerinin yükseltilmesi yoluyla
cezalandırılması ve gerekli görülen diğer hususlar dikkate alınır.”
4. 97. maddesi
şöyledir:
“Doğrudan doğruya talep ve dava hakkı:
Madde 97- (Değişik:
14/4/2016-6704/5 md.)
Zarar görenin,
zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna
gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden
itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya
verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar
gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.”
5.
99. maddesi şöyledir:
“Tazminat ve giderlerin ödenmesi:
Madde 99- Sigortacılar, hak
sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen
belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği
tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası
sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.
Ödemeyi yapan sigortacı, ödenen miktarın
sorumluluk oranlarında paylaşılmasını diğer sigortacılardan yazılı olarak talep
eder. Diğer sigortacılar talep tarihinden itibaren sekiz iş günü içinde
kendilerine düşen miktarı talepte bulunana öder.
(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu
madde hükmüne uymayan sigortacılar, 108 000 000 lira hafif para cezası ile
cezalandırılırlar.”
II. İLK İNCELEME
A. E.2019/40 ve E.2019/41 Sayılı Başvurular Yönünden
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Engin YILDIRIM, Hasan Tahsin GÖKCAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ,
Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ,
Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Yıldız SEFERİNOĞLU’nun
katılımlarıyla 15/5/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyalarda eksiklik bulunmadığından işlerin esaslarının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma taleplerinin esas inceleme aşamalarında
karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. E.2019/60 Sayılı Başvuru Yönünden
2. İçtüzük hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Engin
YILDIRIM, Hasan Tahsin GÖKCAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN,
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA,
Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Yıldız SEFERİNOĞLU’nun
katılımlarıyla 30/5/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
C. E.2020/38 Sayılı Başvuru Yönünden
3. İçtüzük hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin
GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Serdar ÖZGÜLDÜR, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal
Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf
Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU ve Selahaddin
MENTEŞ’in katılımlarıyla 6/5/2020 tarihinde
yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARLARI
A. E.2019/41 Sayılı
Başvuru Yönünden
4. 13/10/1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
A. 14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle
değiştirilen 90. maddesinin birinci cümlesinin “...bu Kanun ve bu Kanun
çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.”
bölümünün,
B. 92. maddesine 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen
(h) ve (i) bentlerinin,
iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar
verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2019/41 sayılı
davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2019/40 sayılı dava ile
BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2019/40 sayılı
dosya üzerinden yürütülmesine 15/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
B. E.2019/60 Sayılı Başvuru Yönünden
5. 13/10/1983 tarihli
ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
A. 14/4/2016
tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen 90. maddesinin;
1. Birinci
cümlesinde yer alan “...bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda
öngörülen…” ibaresinin,
2. İkinci
cümlesinde yer alan “...ve genel şartlarda...” ibaresinin,
B. 92. maddesine
6704 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen (i) bendinin,
C. 17/10/1996
tarihli ve 4199 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değiştirilen 93. maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel
şartları,…” ibaresinin,
iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar
verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2019/60 sayılı
davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2019/40 sayılı dava ile
BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2019/40 sayılı
dosya üzerinden yürütülmesine 30/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
C. E.2020/38 Sayılı Başvuru Yönünden
6. 13/10/1983 tarihli
ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
A. 14/4/2016
tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen 90. maddesinin
birinci cümlesinin “...bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda
öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümünün,
B. 92. maddesine
6704 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen (g), (h) ve (i) bentlerinin,
iptallerine karar
verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2020/38 sayılı
davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2019/40 sayılı dava ile
BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2019/40 sayılı
dosya üzerinden yürütülmesine 6/5/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
7. Başvuru kararları ve ekleri, Raportör
Hülya ÇOŞTAN ÇETİN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile
bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Genel Açıklama
8. Mali sorumluluk sigortası, sigortanın konusunu
oluşturan riskin gerçekleşmesi hâlinde sigortayı yaptıran kişinin hukuken
sorumlu tutulabileceği zarar kalemleri sebebiyle ödemekle yükümlü olacağı
tazminatın sigorta şirketi tarafından teminat miktarı ile sınırlı olarak
ödenmesini güvence altına alan sigorta türüdür. Anılan sigorta, sigorta
kapsamındaki riskin gerçekleşmesi ve zararın doğması hâlinde, zarar gören
kişilerin tazminat alacaklarını teminat altına almanın yanında sigortayı
yaptıran kişi bakımından da güvence sağlamaktadır. Söz konusu sigorta ihtiyari
ya da zorunlu nitelikte olabilmektedir.
9. 2918 sayılı Kanun’un karayolunda motorlu taşıt
işletilmesi sebebiyle meydana gelebilecek zarardan dolayı hukuki sorumluluğu
düzenleyen 85. maddesiyle motorlu taşıt işleten ve bağlı olduğu teşebbüsün
sahibi, motorlu taşıtın işletilmesi
sebebiyle meydana gelen destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve
eşya zararını tazmin ile yükümlü kılınmıştır.
Karayolunda motorlu taşıt işletilmesinden doğan hukuki sorumluluk, haksız
fiilden doğan sorumluluk niteliğinde olup öğretide de kabul edildiği üzere kusursuz
sorumluluk türü olan tehlike sorumluluğunun özel bir türü şeklinde
düzenlenmiştir.
10. 20/4/1959 tarihinde üye ülkelerin imzasına açılan,
ülkemiz tarafından 26/6/1974 tarihinde imzalanan ve 4/11/1999 tarihli ve 4477
sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunan Motorlu Taşıtlar Zorunlu Malî
Sorumluluk Sigortasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, 15/2/2000 tarihli ve 23965
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanmıştır.
Anılan Sözleşme’nin 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, akit tarafların
motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarar gören kişilerin tazminat taleplerinin
kurulacak zorunlu sigorta sistemi vasıtasıyla teminat altına alınmasına ilişkin
yükümlülükleri düzenlenmiştir. Sözleşmenin 10. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında motorlu taşıtın sigorta ettirilmesinden sorumlu kişilerin tespit
edilmesi gerektiği ve Sözleşme’ye Ek Hükümler’in 3. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında da sigortanın, sigorta edilmiş taşıtın sahibinin, zilyedinin ve
sürücüsünün malî sorumluluğunu teminat altına alması gerektiği kurala
bağlanmıştır.
11. Motorlu taşıtın
işletilmesi sebebiyle meydana gelen destekten yoksun kalma zararı, bedensel
zarar ve eşya zararından dolayı işleten sorumlu olup bu zararı tazmin etmekle
yükümlü ise de bu zararların tazmin edilebilmesinin, işletenin ekonomik gücüne
bağlı olduğu açıktır. Bu durumun hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açabileceğini
öngören kanun koyucu, Motorlu Taşıtlar
Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin de gereği
olarak, zorunlu malî sorumluluk sigortası yaptırma yükümlülüğünü düzenlemiştir.
12. 2918 sayılı Kanun’un 91. maddesinin
birinci fıkrasında karayolunda motorlu taşıt
işletenlerin, bu Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan
sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası
yaptırmaları zorunlu kılınmış ve anılan maddenin son fıkrasında bu zorunluluğa
uymamanın yaptırımı hükme bağlanmıştır.
13. Kanun’un 101. maddesinin birinci fıkrasında ise
zorunlu mali sorumluluk sigortasının Türkiye'de kaza sigortası dalında
çalışmaya yetkili olan sigorta şirketleri tarafından yapılacağı, bu sigorta
şirketlerinin anılan sigortayı yapmakla yükümlü oldukları belirtilmiş ve
maddenin son fıkrasında bu zorunluluğa uymamanın yaptırımı düzenlenmiştir.
14. Kanun koyucunun tehlikeli faaliyet olarak
nitelendirdiği motorlu taşıt işletilmesi fiili, bir taraftan işletene menfaat
sağlamakta diğer taraftan ise üçüncü kişileri, bu taşıtın işletilmesi sebebiyle
zarara uğrama riskine maruz bırakmaktadır. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının
amacı da işletenin motorlu taşıtın işletilmesindeki menfaati ile üçüncü
kişilerin bu motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle uğrayabilecekleri olası
zararlarının tazmin edilmesindeki menfaatleri arasında denge sağlamaktır.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin tarafları işleten ile sigorta
şirketidir.
15. Sigorta şirketlerinin faaliyet gösterdikleri dalların
kapsamında bulunan zorunlu sigorta sözleşmelerini yapma zorunluluğu, 13/1/2011
tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1483. maddesinin yanı sıra
3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun “Zorunlu sigortalar”
başlıklı 13. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde hükme
bağlanmıştır.
16. Kanun koyucu sigorta şirketlerinin zorunlu sigortalar
bakımından sözleşme yapmasını zorunlu kılan bu genel kurallar yanında
sözleşmenin içeriğine yönelik düzenlemeler de öngörmüştür. Bu kapsamda 5684
sayılı Kanun’un “Sigorta sözleşmeleri” başlıklı 11. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında “Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça
onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara
uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun
olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde
ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde
açık olarak belirtilir.” denilmektedir. Kuralda yer alan “…Müsteşarlıkça…”
ibaresi aynı Kanun’un 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (j) bendine göre
Hazine Müsteşarlığını ifade etmekte ise de anılan Müsteşarlık, 10/7/2018
tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (1) numaralı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde
teşkilatlandırılmıştır. Dolayısıyla sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası,
Hazine ve Maliye Bakanlığı (Bakanlık) tarafından onaylanan ve sigorta
şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak
düzenlenmelidir.
17. Sigorta sözleşmesinin ana muhtevasının Bakanlıkça
onaylanan genel şartlara tabi kılınmasının amacı, 5684 sayılı Kanun’un 11.
maddesinin gerekçesinde, sigorta mevzuatının teknik ve ayrıntılı bilgiler
gerektirmesi nedeniyle sigortalı olmak isteyenlerin, sigortanın
kapsamına ve ilgili diğer hükümlerine ilişkin doğru ve yeterli bilgiye
sahip olarak sözleşme yapmasının sağlanması ve böylelikle sigortalının
korunması olarak açıklanmıştır. Dolayısıyla sigorta şirketi ile sigorta
yaptırmak isteyen kişi arasında yapılacak sigorta sözleşmelerinde sigorta
şirketlerinin sözleşmenin güçlü tarafı olduğunu, bu sebeple de sigorta
sözleşmesi yapmak isteyen kişilerin kendileri aleyhine buna karşılık sigorta
şirketi lehine olan sözleşme koşullarını kabul etmek durumunda
kalabileceklerini öngören kanun koyucunun, sigorta sözleşmelerinin ana
muhtevasının genel şartlar vasıtasıyla belirlenmesini öngörmek suretiyle
sözleşmenin zayıf tarafının korunmasını amaçladığı anlaşılmaktadır.
18. 2918 sayılı Kanun’un 93. maddesinin birinci
fıkrasında zorunlu mali sorumluluk sigortasına ilişkin özel bir düzenleme
öngörülmüş ve zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça tespit edileceği ve Resmî Gazete’de
yayımlanacağı kurala bağlanmıştır. Zorunlu mali sorumluluk sigortası
sözleşmesinin ana muhtevası niteliğinde olan bu genel şartlar, idarenin
düzenleyici işlemleri niteliğinde olup kanuna nazaran ikincil nitelik
taşımaktadır.
19. 14/5/2015 tarihli ve 29355 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel
Şartları’nın (Genel Şartlar) A.1 maddesinde bu Genel Şartlar’ın amacının, 2918
sayılı Kanun uyarınca motorlu araç işletenlere yüklenen hukuki sorumluluk için
yaptırılması gereken zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında ilgililerinin
hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi olduğu
belirtilmiştir. Genel Şartlar’ın “SİGORTANIN KAPSAMI” başlıklı A.3
maddesinin birinci fıkrasında “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın
işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir
şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk
çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin
talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde
karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının
Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında,
sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.”
denilerek sigorta şirketlerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası
sözleşmesinden doğan hukuki sorumluluklarının kapsamı belirlenmiştir. Bu
çerçevede Genel Şartlar’da sigorta şirketinin sorumlu olmayacağı durumlar ile
tazminat sorumluluğunun hesaplanmasını düzenleyen kurallara da yer verilmiştir.
Genel Şartlar’ın A.6 maddesinde teminat dışında kalan hâller belirtilmişken Ek
(1)’de değer kaybının hesaplanmasına, Ek (2)’de destekten yoksun kalma
tazminatının hesaplanmasına ve Ek (3)’te sürekli sakatlık tazminatının
hesaplamasına ilişkin kurallar düzenlenmiştir.
20. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere
verilen zarardan dolayı işletenin hukuki sorumluluğu, haksız fiilden doğan
sorumluluk niteliği taşıdığı için tazminat borcunun kapsamı 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu’na göre belirlenmektedir.
İşletenin söz konusu tazminat borcunun dolayısıyla zarar gören üçüncü kişilerin
tazminat alacaklarının teminat altına alınması amacıyla öngörülmüş olan zorunlu
mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin tazminat borcunun kapsamı
ise Genel Şartlar’a göre belirlenmektedir. Bu durum işletenin 6098 sayılı
Kanun’a göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamı ile bu borcu teminat altına alması
için kendisiyle sözleşme yapılmış olan sigorta şirketinin Genel Şartlar’a göre
hesaplanan tazminat borcunun kapsamının farklılaşmasına yol açmaktadır. Bunun
sebebi ise idarenin düzenleyici işlemi niteliğindeki Genel Şartlar’ın
tazminatın hesaplanmasını düzenleyen kurallarında, 6098 sayılı Kanun’un gerçek
zararın tazminini öngören kurallarından ayrılan hükümlere yer verilmiş
olmasıdır. Başka bir ifadeyle gerçek zararın tazmininin teminat altına alınması
için öngörülmüş olan hukuki sorumluluğun kapsamının Genel Şartlar ile
belirlenmesine ve değiştirilmesine imkân tanındığı görülmektedir.
B. Kanun’un 90. Maddesinin
Birinci Cümlesinin “...bu Kanun ve
bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara
tabidir.” Bölümünün, İkinci Cümlesinde Yer Alan “...ve genel
şartlarda...” İbaresinin ve 92. Maddesinin (i) Bendinin İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
21.
Kanun’un 90. maddesinin birinci cümlesinde zorunlu mali sorumluluk sigortası
kapsamındaki tazminatların bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan
genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabi olduğu belirtilmiştir. Anılan cümlenin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde
hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümü
itiraz konusu kurallardan birini oluşturmaktadır.
22.
Söz konusu maddenin ikinci cümlesinde ise zorunlu mali sorumluluk sigortası
kapsamındaki tazminatlar ile manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun’da ve
genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 6098 sayılı Kanun’un haksız fiillere
ilişkin hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır. Anılan cümlede yer alan “…ve
genel şartlarda…” ibaresi itiraz konusu diğer kuralı oluşturmaktadır.
23.
Kanun’un 90. maddesinin 6704 sayılı Kanun’la değiştirilmeden önceki hâlinde ise
“Maddî tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevî tazminat konularında Borçlar
Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilmek suretiyle
zorunlu mali sorumluluk kapsamında sigorta şirketi tarafından ödenecek
tazminatların kapsamının 6098 sayılı Kanun’a göre belirleneceği hükme
bağlanmıştı. Bu itibarla anılan madde metninin yürürlükte olduğu dönemde,
motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarar meydana gelmesi hâlinde hem motorlu
taşıtı işletenin hem de zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesi gereğince
bu zarardan dolayı sorumlu olan sigorta şirketinin tazminat borçlarının kapsamı
6098 sayılı Kanun’un haksız fiilden doğan sorumluluğu düzenleyen hükümlerine
göre belirlenmekteydi.
24.
2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin itiraz konusu (i) bendi ise bu Kanun
çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve
ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan taleplerin zorunlu mali
sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğunu hükme bağlamaktadır. Bu itibarla
kural, genel şartlar kapsamında yapılacak düzenlemelerle sigorta şirketine
yöneltilebilecek tazminat taleplerinin kapsamının sınırlandırılabilmesine imkân
tanımaktadır.
25.
Anılan açıklamalar çerçevesinde itiraz konusu kuralların motorlu taşıt
işletilmesi sebebiyle meydana gelen zarardan dolayı işletenin tazminat borcunun
kapsamı ile zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesi sebebiyle bu zarardan
dolayı sorumlu olan sigorta şirketinin tazminat borcunun kapsamının farklı
esaslara göre hesaplanmasına imkân tanıdığı anlaşılmaktadır.
2. İtirazların Gerekçeleri
26. Başvuru kararlarında özetle; zorunlu mali sorumluluk
sigortası sözleşmesi yapılmasının kanun ile zorunlu kılındığı, bu sözleşmenin
yapılmasında kamu yararının bulunduğu, sigorta sözleşmesinin eki niteliğinde
olan ve sözleşmenin taraflarını bağlayan hususlarda yürütmeye bırakılan
düzenleme yapma yetkisinin asli nitelik taşıdığı, zorunlu mali sorumluluk
sigortası kapsamında sigorta şirketi tarafından ödenecek tazminatların
hesaplanmasında geçerli esasların genel şartlar ile belirlendiği, böylelikle
sigorta şirketleri açısından farklı bir hesaplama yöntemi oluşturularak bu
şirketlere imtiyaz tanındığı, genel şartları belirleme yetkisinin yürütme
organına tanınmış olmasının yasama yetkisinin devri anlamına geldiği, kişilerin
ölüme, bedensel zarara veya eşya zararına dayanan tazminat alacaklarının
hesaplanmasına ilişkin usulün kanunla belirlenmesi gerektiği, insan zararları
konusunda uzman olmayan yürütmeye teminat dışı hâllerin belirlenmesi konusunda
sınırsız ve keyfî bir yetkinin tanındığı, sigortalı kişilerin düzenleyici
işlemlere karşı yargıya başvurma hakkının da bulunmadığı belirtilerek
kuralların Anayasa’nın 2., 5., 7., 8., 9., 10., 13., 17., 19., 35., 36., 48. ve
138. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “...bu
Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve
esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “...ve bu Kanun çerçevesinde
hazırlanan genel şartlarda…” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “...ve
genel şartlarda...” İbaresi ve 92. Maddesinin (i) Bendi
27. Anayasa’nın 48. maddesinde “Herkes, dilediği
alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir.” denilerek sözleşme
özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Anayasa
açısından sözleşme özgürlüğü; devletin kişilerin istedikleri hukuki sonuçlara
ulaşmalarını sağlaması ve bu bağlamda kişilerin belli hukuki sonuçlara yönelen
iradelerini geçerli olarak tanıması, onların iradelerinin yöneldiği hukuki
sonuçların doğacağını ilke olarak benimsemesi ve koruması demektir. Bu
özgürlük, sözleşme yapıp yapmama serbestisinin yanı sıra yapılan sözleşmelere
dışarıdan müdahale yasağını da içermektedir (AYM, E.2016/192, K.2017/160,
29/11/2017, § 13).
28. Özel hukukun temel ilkelerinden olan irade
özgürlüğünün sözleşme hukuku alanındaki görünümü olan sözleşme özgürlüğüne,
6098 sayılı Kanun’un 26. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan maddeye göre
tarafların bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce
belirleyebilmesi olarak tanımlanan sözleşme özgürlüğü kişinin sözleşme yapacağı
kişiyi seçme özgürlüğü yanında sözleşme yapmama özgürlüğünü de kapsamaktadır.
29. Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin
konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi
sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını,
bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına
almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği
borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar
vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme
borcudur.
30. İtiraz konusu kurallar sigorta şirketinin bu borcunun
kapsamının ne şekilde belirleneceğini düzenlemektedir. Bu kurallara göre
sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan
borcunun kapsamı, 2918 sayılı Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlara göre
belirlenecektir. Kurallar, sözleşmeden doğan borcun kapsamını belirlemek
suretiyle Anayasa’nın 48. maddesinde güvence altına alınan sözleşme özgürlüğünü
sınırlamaktadır.
31. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir.
Buna göre sözleşme
özgürlüğüne sınırlama getiren düzenlemelerin öncelikle kanunla yapılması
gerekir.
32. Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında, sözleşme
özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması
yeterli olmayıp kanuni düzenlemelerin keyfîliğe izin vermeyecek şekilde
belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olması gerekir.
33. Esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu
niteliklere sahip olması, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk
devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin hem
kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer
vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca
kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir.
Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından
da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, kişilerin
tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal
düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli
kılar (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154). Dolayısıyla
Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik,
Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesi ışığında
yorumlanmalıdır.
34. İtiraz konusu kurallarda sigorta şirketinin zorunlu
mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı
düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel
şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali
sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman
değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir.
Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda
belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla sözleşmenin içeriğine yönelik sınırlama öngören kurallar kanunilik
ölçütü yönünden Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırıdır.
35. Öte yandan Anayasa’nın 17. maddesinde “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” hükmüne yer verilmiştir. Kişinin yaşam hakkı ile maddi
ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan,
devredilmez ve vazgeçilmez haklarındandır.
36. Anayasa’nın 35.
maddesinde ise “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./ Bu
haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının
kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasal anlamda
mülkiyet hakkı ekonomik değer ifade eden ve değeri parayla ölçülebilen her
türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır.
37. Anayasa’nın 5. maddesi insanın maddi ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı devletin temel amaç ve görevleri
arasında saymıştır. Anayasa’nın
17. maddesinde temel haklar olarak güvence altına alınmış olan yaşam hakkı ile
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının yanında Anayasa’nın 35.
maddesinde yine bir temel hak olarak ifadesini bulan mülkiyet hakkının etkili
bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin bu haklara müdahaleden kaçınmasına
bağlı değildir. Anayasa’nın 5., 17. ve 35. maddeleri uyarınca devletin pozitif
yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu pozitif yükümlülükler kimi durumlarda özel
kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere söz konusu temel hakların
korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (benzer yönde bkz. AYM, E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019,
§ 13).
38. Motorlu taşıt işletilmesine bağlı olarak üçüncü
kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararı, bedensel zarar, eşya
zararı ve manevi zarar Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen
haklarının ihlali sonucunda ortaya çıkan zarar niteliğindedir. Dolayısıyla karayolunda motorlu taşıt
işletilmesini düzenleyen kuralları, bu kuralların ihlali hâlinde uygulanacak
idari ve cezai yaptırımları belirlemenin ve uygulamanın yanı sıra motorlu taşıt
işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği zararın tazmin edilmesini
güvence altına almak da devletin görevleri kapsamındadır.
39. Karayolunda motorlu taşıt işletilmesi, üçüncü
kişilerin yaşam, maddi ve manevi varlıklarını koruma ile mülkiyet haklarının
ihlali riskini içeren bir faaliyettir. Başka bir ifadeyle motorlu taşıt
işletilmesi, kişilerin ölümüne, bedensel zarara ve eşya zararına uğramasına yol
açma riskini içermektedir. Ölüm sebebiyle ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin
maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesi ile bedensel zarara ve eşya
zararına maruz kalan kişinin bu sebeplerle meydana gelen zararının tazmini
esasen motorlu taşıt işletenin hukuki sorumluluğu kapsamındadır. Bununla
birlikte zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında sigorta şirketinin bu
zararlardan dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulmuş olması, zarar gören
kişinin Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarının Anayasa’nın
5. maddesiyle bağlantılı olarak korunmasının amaçlandığını göstermektedir.
40. Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine
ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları
olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt
işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin
menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerekmektedir. Kanun koyucunun öngördüğü düzenlemelerin menfaatler dengesinin
kurulmasında taraflardan birisi aleyhine ölçüsüzlük teşkil edecek şekilde yürütmeye
takdir yetkisi tanıması; üçüncü kişinin yaşam hakkı, maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkı ile mülkiyet hakkı yönünden olduğu kadar işletenin
ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkı yönünden de pozitif yükümlülüklerle
bağdaşmayabilir. Bu bağlamda anılan konunun düzenlenmesi sırasında ilgili
tarafların tümünün menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi gözetilmelidir.
41. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin
zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı
Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu
tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali
sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz
konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da
zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi
lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz
konusu olabilecektir.
42. Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak
nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi
hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu
teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır.
Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan
miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta
şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise
sebepsiz zenginleşmeye yol
açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak
nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması
hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu
teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı
olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı,
dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır.
İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi
tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki
farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin
sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik
durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin
edilebilecektir.
43. Açıklanan nedenlerle kurallar
Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
Yıldız SEFERİNOĞLU ve Selahaddin
MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralların Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın
13. ve 48. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış
olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kurallar Anayasa’nın
5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı
bulunarak iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 7. 8., 9., 10., 19., 36.
ve 138. maddeleri yönünden incelenmemiştir.
b. Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “...bu
Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve
esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “...bu
Kanun…” ve “…öngörülen usul ve
esaslara tabidir.” İbareleri
44. Kanun’un 90. maddesinin birinci cümlesinin itiraz
konusu bölümünde yer alan ve zorunlu mali
sorumluluk kapsamındaki tazminatların bu Kanun’da öngörülen usul ve esaslara
tabi olduğunu öngören kuralların kanunilik şartını karşıladığı anlaşılmaktadır.
Nitekim bu usul ve esaslar Kanun’un diğer hükümlerinde düzenlendiği gibi
düzenlenmeyen hususlar hakkında 6098 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı
belirtilmektedir. Bu nedenle itiraz konusu bölümde yer alan “...bu Kanun…” ve
“…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” ibareleri bakımından bir belirsizlik söz konusu değildir. Kuralların
Anayasa’nın 48. maddesi bakımından Anayasa’nın 13. maddesini ihlal eden bir
yönü bulunmadığı gibi kurallar Anayasa’nın 5., 17. ve 35 maddeleri yönünden
işleten, sigorta şirketi ve zarar gören arasındaki menfaat dengesine etki
edecek herhangi bir hüküm de içermemektedir.
45. Açıklanan nedenlerle kurallar
Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın
13. ve 48. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış
olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralların Anayasa’nın
7., 8., 9., 10., 19., 36. ve 138. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
C.
Kanun’un 92. Maddesinin (g) Bendinin İncelenmesi
1.
İtirazların Gerekçeleri
46. Başvuru kararlarında özetle; sigorta sözleşmesinin
tarafı olan işletenin kendi sigortasından yararlanamamasının veya kazanın
meydana gelişinde kusuru olan sürücünün kendi kusurundan dolayı bir talepte
bulunamamasının temel bir ilke olduğu, bu sebeple de itiraz konusu kurala yer
vermeye gerek olmadığı, işletenin veya sürücünün yakınlarıyla da bir ilgisinin
bulunmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 9., 10., 13., 19., 35.,
36., 41. ve 138. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
47. 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43.
maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesi yönünden de
incelenmiştir.
48.
2918 sayılı Kanun’un “Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan
hususlar:” başlıklı 92. maddesinin itiraz konusu (g) bendinde hak
sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin zorunlu mali
sorumluluk sigortası kapsamı dışında kaldığı belirtilmiştir. Bu itibarla zarar
gören kişi, kendi kusurlu davranışı sebebiyle uğradığı zarar nedeniyle sigorta
şirketinden tazminat talebinde bulunamayacaktır.
49.
Zorunlu mali sorumluluk sigortasının amacı yukarıda da açıklandığı üzere
motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğradıkları destekten
yoksun kalma zararının, bedensel zararın ve eşya zararının tazmininin teminat
altına alınmasıdır. Hak sahibinin kendi kusurlu davranışı sebebiyle uğradığı
zarara kendisinin katlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Dolayısıyla kişinin kendi
kusuru sebebiyle uğradığı zararın sigorta kapsamı dışında tutulmasının
Anayasa’nın 5., 17. ve 35. maddelerini ihlal eden bir yönü bulunmamaktadır.
50. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 5., 17. ve 35.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2., 9., 10., 13., 19., 36., 41. ve
138. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Ç.
Kanun’un 92. Maddesinin (h) Bendinin İncelenmesi
1.
İtirazların Gerekçeleri
51. Başvuru kararlarında özetle; kuralın kapsamının
belirsiz olduğu, kuralla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun tek taraflı kazalarda
destekten yoksun kalanların sigorta şirketinden tazminat talebinde bulunmasını
mümkün kılan içtihadının önüne geçilmesinin amaçlandığı belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 2., 9., 10., 13., 17., 19., 35., 36. ve 138. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
2.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
52. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural,
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesi yönünden de incelenmiştir.
53.
2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin itiraz konusu (h) bendinde ilgililerin,
sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat taleplerinin zorunlu
mali sorumluluk sigortasının kapsamında olmadığı belirtilmektedir.
54.
Kanun’da ilgililerin kimler olduğu belirtilmemiş ise de anılan ibareyle
ifade edilenin kazaya uğrayan kişi dışında tazminat talep edebilecek kişiler
olduğu anlaşılmaktadır. Kuralda yer alan “…sigortalının sorumluluk riski…”
ibaresinin anlamı da değerlendirilmelidir. Yukarıda da açıklandığı üzere
zorunlu mali sorumluluk sigortasının amacı işletenin Kanun’un 85. maddesinde
düzenlenen hukuki sorumluluğunu güvence altına almaktır. Dolayısıyla bu hukuki
sorumluluğunu sigorta ettirmekle yükümlü olan işletenin sigortalı konumunda
olduğu, sigortalının sorumluluk riskinin ise Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen
hukuki sorumluluk kapsamında gerçekleşmesi olası risklerle sınırlı olduğu
anlaşılmaktadır. Bu yönleriyle kuralın belirsiz olduğu söylenemez.
55.
Kural uyarınca sigortalının sorumluluk riski kapsamında değerlendirilemeyecek
risklerden doğan tazminat taleplerinden dolayı zorunlu mali sorumluluk
sigortasına dayanılarak sigorta şirketinden talepte bulunulamayacaktır. Mali
sorumluluk sigortasının sigortalının kanundan doğan hukuki sorumluluğunu
teminat altına almak amacıyla zorunlu kılındığı dikkate alındığında,
sigortalının hukuki sorumluluğu kapsamında olmayan tazminat taleplerinden
dolayı sigorta şirketinin de sorumlu tutulamamasının işin niteliği gereği
olduğu anlaşılmaktadır.
56.
Sigorta şirketinin sorumluluğunun zorunlu mali sorumluluk sigortası ile teminat
altına aldığı riskler ile sınırlandırılması suretiyle ilgililerin, işletenin
dahi sorumlu olmadığı tazminat taleplerini sigorta şirketine yöneltmelerinin
önüne geçilmesinin ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkının korunmasının
amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda esasen sigortalıdan talepte bulunması
mümkün olmayan ilgililerin, sigorta şirketinden de talepte bulunamamasının
Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarını ihlal ettiği
söylenemez. Kuralın ilgililerin menfaatleri ile sigorta şirketinin menfaatleri
arasında makul bir denge kurulmasını engelleyen bir yönünün bulunmadığı
görülmektedir.
57.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 5., 17. ve 35. maddelerine aykırı
değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda
belirtilen hususların Anayasa’nın 5., 17. ve 35. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele
alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 9., 10., 13., 19, 36. ve 138.
maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
D.
Kanun’un 93. Maddesinin Birinci Fıkrasında Yer Alan “Zorunlu mali sorumluluk
sigortası genel şartları,…” İbaresinin İncelenmesi
1. İtirazın Gerekçeleri
58. Başvuru kararında özetle; Anayasa’da belirtilen ayrık durumlar dışında yürütmenin
düzenleme yetkisinin asli değil ikincil nitelikte olduğu, bu nedenle yürütme
tarafından yapılacak düzenlemelerin temel ilkelerinin ve çerçevesinin yasama
tarafından belirlemesi gerektiği, yürütmenin ancak kanunla çizilmiş bu sınırlar
içinde düzenleme yapabileceği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 7., 9., 10.
ve 138. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
59. Kanun’un 93. maddesinin birinci fıkrasında; zorunlu mali
sorumluluk sigortası genel şartlarının, teminat tutarlarının, tarife ve
talimatların Bakanlıkça tespit edileceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacağı
belirtilmiştir. Anılan fıkrada yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası
genel şartları,…” ibaresi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.
60. Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.”
denilmektedir. Anayasa’nın açıkça kanunla
düzenlenmesini öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme
yapılarak ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması mümkündür.
Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleme yapılması öngörülmeyen konularda da
yasamanın asliliği ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri haricinde geçerli olan
yürütmenin türevselliği ilkeleri gereği idari işlemlerin kanuna dayanması
zorunluluğu vardır. Ancak bu durumda kanunda belirlenmesi gereken çerçeve,
Anayasa’nın kanunla düzenlenmesini öngördüğü durumdakinden çok daha geniş
olabilecektir. Başka bir ifadeyle Anayasa’ya göre kanunla düzenlenmesi
gerekmeyen bir konu, kanuni dayanağı olmak kaydıyla idarenin düzenleyici
işlemlerine bırakılabilir (AYM, 19/2/2020, E.2018/91, K.2020/10, § 110).
61. Kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme
organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte Anayasa’da kanunla
düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme
yapma yetkisi verilmesi, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık
oluşturabilmektedir. Bu nedenle Anayasa’da temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların
atanmaları, özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması
gerekmektedir. Anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü
konularda, yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare
tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri olarak
yorumlanamaz.
62. Kanun’un 93.
maddesinin birinci fıkrası, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının
Bakanlıkça tespit edileceğini ve Resmî Gazete’de yayımlanacağını öngörmektedir.
Bu itibarla kural ile yürütmeye düzenleyici nitelikte işlem yapma yetkisinin
tanındığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere Anayasa’nın açıkça
kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme
yapılarak ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması mümkündür. Öte
yandan Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleneceği öngörülen konularda da kanun
koyucu temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin
hususları yürütmeye bırakabilir. Yürütme
organına böyle bir yetkinin tanınmış olmasının sebebinin ise zorunlu mali
sorumluluk sigortası sözleşmesinin ana muhtevası niteliğindeki genel şartların
Bakanlık tarafından belirlenmesini sağlamak suretiyle sözleşmenin güçlü tarafı
olan sigorta şirketlerinin kendisi lehine olan sözleşme koşullarını dikte
ettirmesinin önlenmesi olduğu görülmektedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası
kapsamında ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini
yasal çerçeve belirlenmeden genel şartlara bırakan itiraz konusu kuralların
iptallerine karar verilmiş olması da gözetilerek yürütmenin düzenleyici
nitelikte işlemi olan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarını tespit
etme yetkisinin Bakanlığa bırakılması Anayasa’ya aykırı değildir.
63. Açıklanan nedenlerle kural
Anayasa’nın 7. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2., 9., 10. ve 138.
maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
E. Kanun’un 97. Maddesinin Birinci Cümlesinin İncelenmesi
1.
İtirazların Gerekçeleri
64.
Başvuru kararında özetle; kuralla zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında
sigorta şirketine karşı açılacak davalar bakımından özel nitelikte dava
şartının getirildiği, anılan davaların hâlihazırda arabulucuya başvurulması
şeklinde düzenlenmiş olan genel nitelikte bir dava şartına tabi olduğu, bu iki
dava şartının birlikte uygulanmasının mağdurun alacağına kavuşmasını
geciktirebileceği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10., 13. ve 36. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
65.
İtiraz konusu kural zarar gören kişinin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında
öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna
yazılı başvuruda bulunması gerektiğini düzenlemektedir.
66. Anayasa’nın hak arama hürriyetini
düzenleyen 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir./Hiçbir
mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.” denilmektedir.
67. Hak arama hürriyetinin temel
unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, hukuki
bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne
götürülmesi hakkını da kapsar. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara
karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya
işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin
en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını
kullanabilmesidir.
68. Zorunlu mali sorumluluk sigortası
kapsamında sigorta şirketine karşı dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta
şirketine başvuruda bulunulması koşulu, hak arama hürriyetine ve bu kapsamda mahkemeye erişim
hakkına getirilen bir sınırlama niteliğindedir. Bu bakımdan hak arama
hürriyetini sınırlandıran kuralın Anayasa’nın 13. maddesine aykırı bir
sınırlama olup olmadığı incelenmelidir. Buna
göre Anayasa’nın anılan maddesi uyarınca adil yargılanma hakkına getirilen
sınırlamaların Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması
gerekir.
69. Anayasa’nın 36.
maddesinde, hak arama hürriyeti için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş
olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak
bir hak olduğu düşünülemez. Öte yandan Anayasa’nın tüm maddeleri aynı etki ve
değerde olup aralarında bir üstünlük sıralaması bulunmadığından uygulamada
bunlardan birine öncelik tanımak mümkün değildir. Bu nedenle kimi zaman zorunlu
olarak birlikte uygulanan iki Anayasa kuralından biri, diğerinin sınırını
oluşturabilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa’nın başka
maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel
sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği
kabul edilmektedir.
70. Bu itibarla kuralın Anayasa’nın 13. maddesine uygunluğu denetlenirken
ilk olarak sınırlamayı haklı kılan sebebin bulunup bulunmadığının yukarıda
açıklanan çerçevede ortaya konulması gerekmektedir.
71. Anayasa’nın 141. maddesinin dördüncü fıkrasında “Davaların
en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”
denilmek suretiyle davaların makul süre içinde bitirilmesi gerekliliği ifade
edilmiştir. Bu ilke gereğince devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasını
engelleyecek etkin önlemler almalıdır.
72. Anayasa’nın 142. maddesinde “Mahkemelerin
kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla
düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre kanun koyucu Anayasa’ya aykırı olmamak kaydıyla yargılama
usulüne ilişkin kuralları belirleme ve bu konuda
ihtiyaç duyduğu düzenlemeleri yapma konusunda takdir yetkisine sahiptir.
73. Yukarıda yer verilen Anayasa kuralları birlikte
değerlendirildiğinde kuralla zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen
sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı
başvuruda bulunulması koşulunun öngörülmesiyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın
yargıya taşınmadan çözülmesini sağlamak suretiyle hem talepte bulunanın
tazminat alacağına bir an önce kavuşmasının hem de yargının iş yükünün
azaltılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle sınırlamanın anayasal
bağlamda meşru bir amaca dayandığı görülmektedir.
74. Adil yargılanma hakkına getirilen
sınırlamanın anayasal bağlamda meşru bir amaca yönelik olması yeterli olmayıp
ayrıca ölçülü olması gerekir. Ölçülülük ilkesi ise elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın
zorunlu olmasını, bir başka deyişle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile
ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise getirilen sınırlama ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir. Öngörülen tedbirin ulaşılmak istenen kamu yararı karşısında
kişiyi olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda sınırlamanın
orantılı ve dolayısıyla ölçülü olduğundan söz edilemez.
75. Uyuşmazlıkların yargı yetkisi
kullanan mahkemeler aracılığıyla çözülmesi esas olmakla birlikte her
uyuşmazlığın çözümünün mahkemelerden beklenmesi mahkemelerin iş yükünün
artmasına ve davaların makul sürelerde bitirilememesine yol açabildiği gibi bu
durum tarafların menfaatlerine de aykırı olabilmektedir. Yargının iş yükünün
azaltılması, adalete erişimin kolaylaştırılması ve usul ekonomisi gibi çeşitli
nedenlerle yargıya ilişkin anayasal kuralların etkililiğinin sağlanması da
gözetilerek dava şartlarının öngörülmesi söz konusu olabilmektedir.
76. Davanın esası hakkında karar
verilebilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan koşullar şeklinde
tanımlanabilecek olan dava şartları, yargılama usulü kanunlarında genel
nitelikte dava şartları şeklinde düzenlendiği gibi diğer kanunlarda özel
nitelikte dava şartı şeklinde de düzenlenebilmektedir. İtiraz konusu kural
uyarınca dava yoluna başvurulmadan önce ilgili sigorta şirketine yazlı
başvuruda bulunulmuş olması koşulu da özel nitelikte dava şartıdır. Dolayısıyla
dava açılmadan önce yazılı başvuruda bulunulmuş olması, açılacak davada
mahkemenin uyuşmazlığın esası hakkında inceleme yapabilmesi için zorunludur. Bu
zorunluluğun yerine getirilmemesi hâlinde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle
usulden reddine karar verilecektir. Bu suretle dava açılmadan önce zarar
görenin ilgili sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunmasının öngörülmesinin taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargıya başvurulmadan
çözümüne imkân tanıması ve böylece gerek zarar görenin tazminat alacağına kısa
sürede kavuşmasına gerekse yargının iş yükünün azalmasına hizmet edebileceği
gözetildiğinde kuralın bu yönüyle kamu yararını sağlama amacına ulaşılması
bakımından elverişli olduğu açıktır.
77. Hukuki
uyuşmazlıkların yargıya başvurulmadan önce çözümüne imkân tanımak suretiyle hem
uyuşmazlıkların kısa süre içinde giderilmesini hem de yargının iş yükünün
azalmasını temin etmek biçimindeki amaçların dava açılmadan önce ilgili sigorta
şirketine başvurulması zorunluluğundan daha hafif bir tedbirle
gerçekleştirilebileceği, dolayısıyla sınırlamanın gerekli olmadığı da
söylenemez.
78. Diğer yandan kural zarar görenin dava yoluna gitmeden
önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunmuş olması koşulunu
öngörmekte ise de Kanun’un 97. maddesinin ikinci cümlesinde sigorta kuruluşunun
başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak
cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık
olması hâlinde zarar görenin dava açabileceği veya tahkime başvurabileceği
açıkça düzenlenmiştir. Kaldı ki kural işletene karşı herhangi bir başvuru
yapılmış olmasına veya dava açılmış olmasına dahi gerek olmaksızın doğrudan
sigorta şirketine başvuru yapılmasına imkân tanımaktadır. Bu yönleriyle kuralın
kişilere aşırı bir külfet yüklediğinden de söz edilemez.
79. Bu itibarla Kanun’da sınırlama aracının sınırlama
amacına uygun ve orantılı şekilde kullanılmasını sağlayacak yasal güvencelere
yer verildiği ve amaç ile araç arasında makul bir dengenin gözetildiği
anlaşıldığından kural mahkemeye erişim
hakkına orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlama da getirmemektedir.
80. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13. ve 36.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 10. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
F.
Kanun’un 99. Maddesinin Birinci Fıkrasında Yer Alan “...zorunlu mali
sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,...” İbaresinin
İncelenmesi
1.
İtirazların Gerekçeleri
81.
Başvuru kararında özetle, kuralla tazminat talebinde bulunan kişi ile sigorta şirketinin
ispat haklarının genel şartlarda belirlenen belgelerle sınırlandırıldığı
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
82. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural,
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 5., 17. ve 35. maddeleri yönünden incelenmiştir.
83.
2918 sayılı Kanun’un 99. maddesinin birinci fıkrası, hak sahibinin zorunlu mali
sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının
merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü
içinde sigortacıların zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan
miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduğunu düzenlemektedir. Anılan
fıkrada yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla
belirlenen belgeleri,…” ibaresi itiraz
konusu kuralı oluşturmaktadır.
84. Söz konusu fıkra, tazminat talep etme hakkına sahip
olan kişinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında belirlenen
belgeler ile sigorta şirketine başvurması hâlinde sigorta şirketini sekiz iş
günü içinde ödeme yapmakla yükümlü kılmak suretiyle hak sahibinin tazminat
alacağına bir an önce kavuşmasını amaçlamaktadır.
85. Öte yandan motorlu taşıt işletilmesi sonucunda ortaya
çıkan zararın tazmini amacıyla ödenecek tazminatın belirlenebilmesi için
öncelikle zararın belirlenmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi
sebebiyle meydana gelen zarar, kişinin mal varlığında azalma şeklinde ortaya
çıkabileceği gibi kişinin mal varlığında artışın engellenmesi şeklinde de
olabilmektedir. Örneğin bedensel zarara uğrayan kişiye ödenecek tazminatın
hesaplanabilmesi öncelikle iş gücü kaybı ve tedavi gideri gibi zararların
belirlenmesine bağlıdır. Bu belirlemenin hastane veya doktor tarafından
düzenlenen raporlar, kesilen faturalar gibi belgelere dayandırılması gerekeceği
açıktır. Aynı şekilde destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanabilmesi de
ölenin sağladığı destek miktarı ve destek olmaya devam edeceği süre gibi
hususların ortaya konulmasını gerekli kılmaktadır. Benzer şekilde eşya zararı
sebebiyle ödenecek tazminatın hesaplanabilmesi de eşyanın uğradığı değer
kaybının belirlenmesine bağlıdır. Gerek bedensel zararın ve destekten yoksun
kalma zararının gerekse eşya zararının belirlenebilmesi dolayısıyla tazminatın
hesaplanabilmesi tazminat talebinde bulunan kişi tarafından ileri sürülen
iddia, olgu ve belgelerin değerlendirilmesine bağlıdır. Sigorta şirketi
tarafından yapılacak olan tazminat ödemesinin hak sahibi tarafından zorunlu
mali sorumluluk sigortası genel şartları ile belirlenecek belgelerin sigorta
şirketine iletilmesi koşuluna bağlanmış olmasının işin doğasının gereği olduğu
anlaşılmaktadır.
86. Diğer yandan söz konusu belgelerin bilim ve teknoloji
alanındaki gelişmelere bağlı olarak değişebileceği açıktır. Gerek bedensel
zararın gerekse mal varlığı zararının ispatı amacıyla düzenlenen belgeleri
düzenlemeye yetkili kurumlar ya da düzenlenecek belgelerin niteliği zaman
içinde değişebileceği gibi ispat için gereken belgelerin sayısı da değişebilecektir.
Dolayısıyla bu belgelerin genel şartlar ile belirlenmesi, genel şartların
öngörülme amacı kapsamında olduğu gibi genel şartların haiz olduğu ikincil
mevzuat niteliğine de uygun düşmektedir.
87. Kanun’un 99. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer
aldığı birinci fıkrası; zararın belirlenmesine, dolayısıyla tazminatın
hesaplanmasına temel teşkil edecek belgelerin sunulması hâlinde sigorta
şirketini sekiz iş günü içinde ödeme yapmakla yükümlü kılarak zarar görenin
zararının tazminini öngören bir imkân sunmaktadır. Böylece motorlu taşıt
işletilmesi sebebiyle kişinin uğradığı zararın bir an önce tazmin edilmesi
mümkün olmaktadır. Bu yönüyle kuralın Anayasa’nın 5., 17. ve 35. maddeleri
gereği devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerle bağdaşmadığı söylenemez.
88. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 5., 17. ve 35.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 13. ve 36. maddeleri ile ilgisi
görülmemiştir.
V. YÜRÜRLÜĞÜN
DURDURULMASI TALEPLERİ
89. Başvuru kararlarında özetle, itiraz konusu kuralların uygulanmaları hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların
doğabileceği belirtilerek yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
13/10/1983 tarihli ve
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
A. 1. 14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3.
maddesiyle değiştirilen 90. maddesinin;
a. Birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun
çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda...” ibaresine,
b. İkinci cümlesinde yer alan “...ve genel şartlarda...”
ibaresine,
2. 92. maddesine 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen
(i) bendine,
yönelik yürürlüğün
durdurulması taleplerinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE,
B. 1. 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen 90.
maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...bu Kanun…” ve “…öngörülen
usul ve esaslara tabidir.” ibarelerine,
2. 92. maddesine 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen
(g) ve (h) bentlerine,
3. 17/10/1996 tarihli ve 4199 sayılı Kanun’un 34.
maddesiyle değiştirilen 93. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu
mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” ibaresine,
4. 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen 97.
maddesinin birinci cümlesine,
5. 99. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “...zorunlu
mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,...” ibaresine,
yönelik iptal talepleri
17/7/2020 tarihli ve E.2019/40, K.2020/40 sayılı kararla reddedildiğinden bu
bentlere, cümleye ve ibarelere ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin
REDDİNE,
17/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
VI. HÜKÜM
13/10/1983 tarihli ve
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
A. 14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle
değiştirilen 90. maddesinin;
1. Birinci cümlesinde yer alan;
a. “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel
şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Yıldız
SEFERİNOĞLU ve Selahaddin MENTEŞ’in
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b. “…bu Kanun…” ve “…öngörülen
usul ve esaslara tabidir.” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve
itirazın REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. İkinci cümlesinde yer alan “...ve genel şartlarda...”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, Yıldız SEFERİNOĞLU ve Selahaddin MENTEŞ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. 92. maddesine 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle
eklenen;
1. (g) ve (h) bentlerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına
ve itirazın REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. (i) bendinin Anayasa’ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Yıldız SEFERİNOĞLU ve Selahaddin MENTEŞ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. 17/10/1996 tarihli ve 4199 sayılı Kanun’un 34.
maddesiyle değiştirilen 93. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu
mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
Ç. 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen 97.
maddesinin birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
D. 99. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “...zorunlu
mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,...” ibaresinin
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
17/7/2020 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü
ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir
ÖZKAYA
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Üye
Recai
AKYEL
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|
Üye
Basri
BAĞCI
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 13/10/1983 tarihli
ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değiştirilen 90.
maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve
bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci
cümlesinde yer alan “...ve genel şartlarda...” ibaresinin ve 92.
maddesine 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar
verilmiştir.
2. İptal kararının
gerekçesinde; anılan kuralların, sözleşmeden
doğan borcun kapsamını belirlemek suretiyle sözleşme özgürlüğünü
sınırlandırdığı (§ 30), borcun kapsamının
tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunla belirlenmemiş olması
sebebiyle idareye geniş bir takdir yetkisi bırakılmasının kanunilik ölçütü
yönünden Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırı olduğu (§ 34), zorunlu mali
sorumluluk sigortası kapsamında sigorta şirketinin tazminat ödemekle sorumlu
tutulmuş olmasının zarar gören kişinin Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde
düzenlenen haklarının Anayasa’nın 5. maddesiyle bağlantılı olarak korunmasının
amaçlandığını gösterdiği (§ 39) belirtilerek, kuralların Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48.
maddelerine aykırı olduğu ve iptalleri gerektiği sonucuna varılmıştır.
3. Anayasa’nın 7.
maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir. Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği
konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntıların
düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması mümkündür. Anayasa’da münhasıran kanunla
düzenleme yapılması öngörülmeyen konularda da yasamanın asliliği ve
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri haricinde geçerli olan yürütmenin türevselliği
ilkeleri gereği idari işlemlerin kanuna dayanması zorunluluğu vardır. Ancak bu
durumda kanunda belirlenmesi gereken çerçeve, Anayasa’nın kanunla
düzenlenmesini öngördüğü durumdakinden çok daha geniş olabilecektir. Başka bir
ifadeyle Anayasa’ya göre kanunla düzenlenmesi gerekmeyen bir konu, kanuni
dayanağı olmak kaydıyla idarenin düzenleyici işlemlerine bırakılabilir (§ 60).
4. Kural olarak kanun
koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla
birlikte Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle
yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi, yasama yetkisinin
devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturabilmektedir. Bu nedenle Anayasa’da
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması, vergi ve benzeri mali
yükümlülüklerin konması ve memurların atanmaları, özlük hakları gibi münhasıran
kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları, ilkeleri ve
çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir. Anayasa koyucunun açıkça kanunla
düzenlenmesini öngördüğü konularda, yasama organının temel kuralları
saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye
bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz (§ 61).
5.
İptal edilen kurallar, 2918 sayılı Kanun uyarınca karayolları zorunlu trafik
sigortası kapsamında ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin esasların
ikincil mevzuat niteliğindeki idari düzenleme olan “Genel Şartlar” ile
belirlenmesini öngörmektedir. Böylelikle, kararda da belirtildiği üzere,
sigorta şirketinin sorumlu tutulacağı tazminat miktarının hesaplanması,
11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun tazminatın
hesaplanmasını düzenleyen 49 ilâ 56. maddelerinden farklı kurallara tabi
kılınmıştır (§ 20).
6.
Vurgulamak gerekir ki 6098 sayılı Kanun’un 49 ilâ 56. maddeleri, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başka bir kişiye
zarar veren kişinin bu zararı giderme yükümünün kapsamını düzenlemektedir.
Zarar veren kişinin, verdiği zarardan dolayı sorumlu olması ve gerçek zararı
tazmin ile mükellef kılınması hukukun evrensel ilkelerindendir. Ancak iptal
edilen kurallar, motorlu taşıt işleten kişinin verdiği zarardan dolayı sigorta
şirketinin tazminat sorumluluğunun kapsamının belirlenmesine ilişkindir.
Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle meydana gelen zararın tazmini hususunda,
zarar veren işletenin sorumluluğu haksız fiilden doğan sorumluluk olup
6098 sayılı Kanun’un anılan hükümlerine tabidir. Buna karşılık aynı zarardan
dolayı sigorta şirketinin tazminat sorumluluğu, sözleşmeden doğan
sorumluluktur. Bu sebeple işletenin tazminat sorumluluğu ile sigorta
şirketinin tazminat sorumluluğunun kapsamının farklı esaslara tabi kılınması,
sorumluluklarının dayandıkları esasların farklı olması nedeniyle kaçınılmazdır.
7. Diğer taraftan mali
sorumluluk sözleşmesinin yasa gereği zorunlu nitelikte olduğu da dikkate
alınmalıdır. Kararda da belirtildiği üzere 2918
sayılı Kanun’un 91. maddesinin birinci fıkrasında karayolunda motorlu taşıt
işletenlerin, bu Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan
sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası
yaptırmaları zorunlu kılınmıştır (§ 12). Sigorta şirketlerinin mali
sorumluluk sigortası yapma zorunluluğu ise Kanun’un 101. maddesinin birinci
fıkrasında hükme bağlanmıştır (§ 13). Dolayısıyla zorunlu mali sorumluluk
sigortası sözleşmesi yapılmasının sözleşmenin her iki tarafı için de yasadan
kaynaklanan bir zorunluluk olduğu dikkate alındığında bu sözleşmenin içeriğine
yönelik düzenleme getiren kanun hükümlerinin Anayasa’nın 48. maddesi
çerçevesinde sözleşme özgürlüğünü sınırlandığından söz edilememelidir. Bu
nedenle § 34 nolu paragrafta belirtilen çoğunluk görüşüne katılmak mümkün
değildir.
8. Kararda zorunlu mali
sorumluluk sigortasının amacının işletenin motorlu taşıtın işletilmesindeki
menfaati ile üçüncü kişilerin bu motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle
uğrayabilecekleri olası zararlarının tazmin edilmesindeki menfaatleri arasında
denge sağlamak olduğu ifade edilmiştir (§ 14). Bu dengenin sağlanmasında
toplumun genel menfaatinin de dikkate alınması gerektiği kuşkusuzdur. Kanun
gereği zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesi yapmak zorunda olan sigorta
şirketinin bu sözleşmeden dolayı işletenin tabi olduğu haksız fiil esaslarına
göre sorumlu tutulmasının bu sözleşme sebebiyle doğacak prim borçlarının
artması sonucunu beraberinde getireceği açıktır. Bunun ise işletenlerin yasaya
aykırı olarak, zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesi yapmaktan
kaçınmaları dolayısıyla zarar gören üçüncü kişilerin sigorta korumasından
mahrum kalmalarına yol açması kuvvetle muhtemeldir. Mali sorumluluk sigortası
sözleşmesinin yasa ile zorunlu kılınmış olması karşısında bu sözleşmenin
içeriğinin belirlenmesi konusunda yasa ile yürütme organına bırakılan yetkinin
Anayasa’ya aykırı bir yönünün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle,
kuralların Anayasa’ya aykırı olmadığı ve iptal isteminin reddine karar
verilmesi gerektiği kanaatine vardığımızdan çoğunluğun iptal kararına
katılmıyoruz.
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|