“...
… vekili … tarafından davacının davalı İşveren nezdinde geçen çalışmalarının 5953 sayılı Basın İş Kanunu kapsamında olmasına karşın, Davalı tarafından “01.10.2008 tarihinden 01.07.2015 tarihine” kadar olan çalışmalar için 4857 sayılı İş Yasasına tabi bildirimde bulunulması nedeniyle davacının belirtilen dönemlerde İşveren yanındaki çalışmalarının 5953 sayılı Kanun kapsamında olduğunun ve buna göre primlerinin yatırılması (2A-3A kapsamında) gerektiğinin tespit edilmesi, davacının çalışmalarının 506 sayılı Yasanın Ek 5 maddesi kapsamında kalan itibari hizmet olarak kabul ve tespitine karar verilmesine ilişkin mahkememiz nezdinde dava ikame edilmiştir.
Davacı vekili yargılama aşamasında dosyaya ibraz ettiği dilekçesinde Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmuştur. Davacı vekili dilekçesinde özetle; Mülga 506 sayılı Yasa Döneminde “İtibari Hizmet Düzenlemesinin” olduğunu, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği dönemde, itibari hizmetin fiili hizmet zammı adını aldığını, bu düzenleme ile gazetecilere tanınan hakkın ortadan kaldırıldığını, 10.01.2013 tarihinde 6385 sayılı yasa ile yapılan düzenlemede tekrar bu hakkın gazetecilere tanındığını, ancak bu kez de kapsama sadece Basın Kartı sahibi olan gazetecilerin alındığını, ancak davacının basın kartının olmadığını ve mevcut şartlarda basın kartı almasının da mümkün olmadığını, zira Basın Kartı sahibi olabilmek için 25.08.2015 Tarihli 29456 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan “Basın Kartı Yönetmeliği'nin belirlediği şartların gerçekleşmesinin zorunlu olduğunu, davalı işverenin davacıyı Basın İş Kanununa göre çalıştırmaması nedeni ile anılan madde şartlarının gerçekleşmediğini, hali hazırdaki mevcut düzenlemeler çerçevesinde davacının fiilen ve hukuken basın kartı alabilmesinin mümkün olmadığını, davacının hakkını alabilmesinin öncelikle böyle bir hakkının varlığının tespiti neticesinde ve HMK 106. madde gereğince mümkün ve olanaklı olduğunu beyan etmiştir.
Davacı vekili dilekçesinde devamla; “davacının mahkememiz dosyasında görülmekte olan davada, davalı işvereni yanında geçen çalışmalarını 5953 sayılı Basın İş Yasasına tabi olduğunu tespit ettirmedikçe, 5510 sayılı Yasanın 6385 SAYILI YASA İLE DEĞİŞİK 40. maddesinden yararlanamayacağını hem de Basın Kartları Yönetmeliği gereğince Basın Kartı alabilmesi mümkün olmayacağını, anılan nedenle bu davayı açmakta hukuki yararın olduğunu, anılan yasal düzenlemenin Anayasaya aykırılık teşkil ettiğini iddia ederek Anayasa'nın kanun önünde eşitlik ve çalışma hakkına yönelik ilgili maddelerine atıfla 5510 sayılı Yasanın 40. maddesinin 16. bendinin bu madde kapsamdaki kişiler yönünden Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 49. maddelerine aykırı olduğu gerekçesi ile anılan 5510 sayılı Yasanın 40. maddesinin 16. bendindeki düzenlemenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesini” talep etmiştir. Davacı vekilinin itirazları yerinde görülerek Anayasa Mahkemesine somut norm denetimi yapılmak üzere Anayasaya aykırılık itirazında bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
I- UYUŞMAZLIĞIN MADDİ ÇERÇEVESİ:
Dava, davacının 01.10.2008 - 01.07.2015 tarihleri arasında Davalı yanında 5953 sayılı Basın İş Yasası kapsamında çalıştığının ve primlerinin buna göre ödenmesi (2A-3A) gerektiğinin, davacı çalışmalarının 506 sayılı Yasanın Ek 5 maddesi kapsamında kalan İtibari hizmet olarak tespiti talebine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının davalı iş yerinden hizmet bildirimi yapılan 01.10.2008 - 01.07.2015 tarihleri arasında davacının yaptığı işin fikir ve sanat işi kapsamında bulunup bulunmadığı ve bu hali ile 5953 sayılı Kanun kapsamına girip girmediği, 01.10.2008 - 01.07.2015 tarihleri arasındaki çalışmaların da basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen geçip geçmediği noktasında toplanmaktadır.
II- UYGULANACAK YASA KURALI SORUNU:
Davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı Yasa'nın geçici 7. maddesi hükmünde “Bu Yasanın yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Yasalar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Yasa'nın geçici 20'nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Yasa hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü ve genel olarak Yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 40. maddesi ve 5953 sayılı Kanundur. 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesinde, 212 sayılı Kanunla değiştirilen 5953 sayılı basın mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki münasebetleri düzenleyen kanun kapsamına tabi olarak çalışan sigortalıların 5953 sayılı Kanunu değiştiren 212 sayılı Kanunun birinci maddesi kapsamına giren işyerlerinde geçen çalışmalarının ve basın kartı yönetmeliğine göre basın kartına sahip olmak suretiyle gazetecilik yaparken, kamu kurumlarına giren ve bu kurumlarda meslekleriyle ilgili görevlerde istihdam edilen sigortalıların basın Müşavirlik-lerinde geçen çalışmalarının itibari hizmeti gerektiren çalışmalar olduğu belirtilmiş, öngörülen istisnaları dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 40. maddesine 19.01.2013 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Kanunun 15. maddesi ile eklenen düzenleme ile de, basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışanların ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle; Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda haber hizmetinde fiilen çalışanların bu çalışma sürelerinin fiili hizmet süresi zammının hesabında gözetileceği hüküm altına alınmış,21. maddede de, anılan düzenlemenin 2008 yılı Ekim ayı başından itibaren geçerli olacağı belirtilmiştir.
Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında 5953 sayılı Kanunun 1’inci maddesinde, bu Kanun hükümlerinin Türkiye'de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki “işçi” tarifi kapsamı dışında kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanacağı, bu Kanunun kapsamına giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci deneceği belirtilmiştir.
Basın Kartı sahibi olabilmek için ise 25.08.2015 Tarihli 29456 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Basın Kartı Yönetmeliği”nin belirlediği şartların gerçekleşmesi zorunludur. Basın Kartı Yönetmeliğinin 6. maddesi d bendi gereğince çalışanın 5953 sayılı Basın İş Kanununa göre iş sözleşmesi imzalaması/çalışmış olması gerekmektedir. Basın Kartı Yönetmeliği “Bekleme Süreleri” başlıklı 17. maddesine göre “c) 5953 sayılı Kanun kapsamında sözleşmeli olarak en az beş yıl çalıştığını belgelendirenlere, “Basın Kartı verilmektedir. Bu halde bekleme süresi aranmaz.” hükmünü taşımaktadır.
III- ANAYASA AYKIRILIĞA İTİRAZIMIZIN NEDENLERİ:
A- Dayanılan Anayasa Kuralları:
Anayasanın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” hükmüne yer verilmektedir.
Yine Anayasa’nın 49. maddesinde “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. (Değişik fıkra: 03/10/2001-4709/19 md.) Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır” hükmüne yer vermektedir.
B- İtirazımıza Konu Yasa Kuralının Kapsamı, Anlamı ve Sonuçları:
Mülga 506 sayılı yasa döneminde var olan itibari hizmet düzenlemesi 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi ile fiili hizmet zammı adını almış ve gazetecilere tanınan bir kısım haklar ortadan kaldırılmıştır. Akabinde 10.01.2013 tarihinde 6385 sayılı Yasa ile yapılan düzenlemede gazetecilerin durumunda iyileştirme yapılmış ise de anılan düzenlemede basın kartı sahibi olan gazeteciler ibaresine yer verilmiştir. Bu durum ise basın kartı sahibi olan ve olmayan gazeteciler şeklinde ikili bir ayrıma yol açmıştır. Bu ayrım ise basın kartı sahibi gazeteciler ile basın kartına sahip olmayan gazetecilerin aynı işi yapmalarına rağmen sigortalılık hakları bakımından farklı düzenlemeler tabi olmaları sonucu meydana getirmiştir.
Ayrıca basın kartı alabilmek için getirilen “basın iş sözleşmesi kapsamında çalışma şartı” ile basın sektöründe çalışanın basın kartı alıp alamayacağı hususu işverenlerin yetkisine bırakılmış, İşveren doğal olarak kendi maddi çıkarlarını gözeterek iş sözleşmesi yapacağı çalışan ile “çalışanın basın iş kapsamında çalıştığı” yönünde sözleşme imzalamamıştır. Kanundaki eksiklikten kaynaklanan bu durum ise Anayasanın çalışma hakkı, eşitlik hakkını ihlal etmiştir.
V- İSTEM ve SONUÇ:
Açıklanan ve diğer kanun ve yönetmeliklerle açıkça çelişkili olduğu anlaşılan 5510 sayılı Anayasanın 40. maddesinin, Anayasa’mızın 10. ve 49. maddelerine açıkça aykırı olduğu ve Anayasa Mahkemesi’nce iptali gerekeceği düşüncesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu uyarınca itiraz yoluyla incelenmek üzere Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına, yine anılan yasa maddesinin 5. fıkrası uyarınca başvurumuzun Anayasa Mahkemesi’ne noksansız olarak gidişinden başlayarak beş ay süre ile Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki kararının beklenmesine, başvuru kararımız, kararımıza ilişkin tutanağımız ile dava dilekçesi ve eklerinin onaylı örneklerinin Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesine, kararımızın bir örneğinin taraflara tebliğine 09.04.2019 tarihinde karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2019/62
Karar Sayısı:2019/98
Karar Tarihi:25/12/2019
R.G.Tarih-Sayısı:14/2/2020 - 31039
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İstanbul 22. İş Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 17/4/2018 tarihli ve 5754 sayılı Kanun’un 25. maddesiyle değiştirilen 40. maddesinin ikinci fıkrasına 10/1/2013 tarihli ve 6385 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle eklenen (16) numaralı bendin Anayasa’nın 10. ve 49. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Fiilî hizmet süresi zammından yararlanmak için çalışmalarının basın ve gazetecilik mesleğinde geçmiş sayıldığının tespiti talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 40. maddesi şöyledir:
“Fiilî hizmet süresi zammı
Madde 40- (Değişik: 17/4/2008-5754/25 md.) Aşağıda belirtilen işyerlerinde ve işlerde 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu işyerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayıları, fiilî hizmet süresi zammı olarak eklenir. 360 günden eksik sürelere ait fiilî hizmet süresi zammı, 360 gün için eklenen fiilî hizmet süresi ile orantılı olarak belirlenir. Çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç sigortalının kapsamdaki işyerleri ile birlikte belirtilen işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalması şarttır. (Ek cümle: 10/9/2014-6552/42 md.) Tablonun (10) numaralı sırasında belirtilen sigortalıların, fiili hizmet süresi zammından yararlandırılacakları dönem içinde kalan; yıllık ücretli izin, sıhhi izin, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günleri ile eğitim, kurs, iş öncesi ve sonrası hazırlık sürelerinde fiilen çalışma ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalma şartı aranmaz.
Aşağıdaki bentlerden birden fazlasına dahil olanlar için, en yüksek olan bentten fiilî hizmet süresi zammı uygulanır.
Kapsamdaki Kapsamdaki Eklenecek
İşler/İşyerleri Sigortalılar Gün Sayısı
… … …
16) (Ek: 10/1/2013-6385/ 15 md.)
Basın ve gazetecilik Basın Kartı Yönetmeliğine göre 90
mesleğinde basın kartı sahibi olmak suretiyle
fiilen çalışanlar.
Bu maddenin birinci fıkrası hükmüne göre hesaplanan fiilî hizmet süresi zammı, yukarıdaki tablonun (13) ve (14) numaralı sırasında yer alan sigortalılar için sekiz, diğer sigortalılar için beş yılı geçmemek üzere uzun vadeli sigorta kolları uygulamasında prim ödeme gün sayısına eklenir. Bu sürelerin, üç yılı geçmemek üzere; (18) numaralı sırasında bulunanlar için tamamı diğerleri için yarısı emeklilik yaş hadlerinden indirilir. Tablonun (10) numaralı sırasında yer alan sigortalılar için bu fıkradaki süre sınırı uygulanmaz.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen yaş haddi indiriminden yararlanabilmek için ölüm ve malûliyet halleri ile (18) numaralı sırada bulunanlar hariç tablonun (10) numaralı sırasında yer alan sigortalıların en az 1800 gün, diğer sıralarda yer alan sigortalıların ise en az 3600 gün belirtilen işyeri ve işlerde çalışmış olmaları şarttır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurumun önerisi üzerine Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, Hasan Tahsin GÖKCAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Yıldız SEFERİNOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine 30/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Cengiz ERTEN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. İtirazın Gerekçesi
3. Başvuru kararında özetle; mülga 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu döneminde var olan itibari hizmet düzenlemesinin 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle fiilî hizmet zammı adını aldığı ve gazetecilere tanınan bir kısım hakların ortadan kaldırıldığı, sonrasında 10/1/2013 tarihli ve 6385 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemede gazetecilerin durumunda iyileştirme yapıldığı ancak basın kartı sahibi olan ve olmayan gazeteciler şeklinde ikili bir ayrımın ortaya çıktığı, bu ayrımın ise basın kartı sahibi gazeteciler ile basın kartına sahip olmayan gazetecilerin aynı işi yapmalarına rağmen sigortalılık hakları bakımından farklı düzenlemelere tabi olmaları sonucunu doğurduğu, ayrıca basın kartı alabilmek için getirilen basın iş sözleşmesi kapsamında çalışma şartı ile basın sektöründe çalışanın basın kartı alıp alamayacağı hususunun işverenlerin yetkisine bırakıldığı, işverenlerin doğal olarak kendi maddi çıkarlarını gözeterek, çalışanlarla basın iş sözleşmesi kapsamında çalıştığı yönünde sözleşme imzalamayacağı, Kanun’daki eksiklikten kaynaklanan bu durumun ise çalışma hakkı ve eşitlik hakkını ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10. ve 49. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
4. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. ve 60. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
5. Kuralla basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliği’ne göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışan sigortalılara çalışma sürelerinin her 360 günü için 90 gün sayısının fiilî hizmet süresi zammı olarak ekleneceği öngörülmektedir.
6. Anayasa’nın 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir./Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” denmektedir. Buna göre sosyal güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek devlet için bir görevdir.
7. Sosyal güvenlik; bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerinin en aza indirilmesi, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardının güvence altına alınmasıdır. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak kişilerin yaşlılık, hastalık, malullük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır. Kişilere sağlanan bu anayasal güvencelerin yaşama geçirilebilmesi için devlet tüm çalışanlara sosyal güvenlik hakkını sağlamak ve bunun için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
8. 5510 sayılı Kanun’un 40. maddesinin gerekçesinde, 506 sayılı Kanun ile 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre, bazı ağır ve yıpratıcı işler için, itibarî hizmet veya fiilî hizmet süresi zammı adıyla farklı esas ve sürelerde verilmekte olan fiilî hizmet sürelerine ayrıca eklenen süreler yeniden düzenlenirken, sosyal güvenlik kurumlarına göre farklılıkların kaldırılarak norm birliğinin sağlanmasının amaçlandığı belirtilmektedir. Fiili hizmet zammı, ağır, yıpratıcı ve tehlikeli hizmetlerde çalışanların bu çalışma koşulları nedeniyle yıpranmalarına karşılık her hizmet yılına fiilen çalışmadan katılan itibari bir süredir.
9. Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 40. maddesinde fiilî hizmet zammından yararlanılması için aranan koşullar düzenlenmiştir. Bunlardan ilki, ilgili hizmetin maddede yer alan çizelgede “Kapsamdaki İşler/ İşyerleri” başlığı altında belirlenmiş hizmetlerden biri olması; ikincisi bu zamdan yararlanacak kişilerin “Kapsamdaki Sigortalılar” başlığı altında belirtilen nitelikleri taşımaları ve belirtilen işlerde çalışmalarıdır. Bu koşulları taşıyan sigortalıların söz konusu işte geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen 60 ila 180 arasında değişen gün sayısının fiilî hizmet zam süresi olarak eklenmesi öngörülmüştür.
10. İtiraz konusu kuralla basın ve gazetecilik alanlarında çalışan sigortalıların fiziksel, ruhsal ve fizyolojik bakımlardan insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen ağır ve yıpratıcı koşullar altında çalıştıkları ve bu nedenle fiilî hizmet zammı hakkından yararlandırılmaları kabul edilmiştir. 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’da gazeteci, bu Kanun kapsamına giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlar olarak tanımlanmıştır. Kanun koyucu kural ile basın ve gazetecilik mesleğini icra edenlerin fiilî hizmet zammından yararlanabilmeleri için bu kişilerin ayrıca basın kartı sahibi olmaları koşulunu aramaktadır. 23/7/2018 tarihli ve 14 numaralı İletişim Başkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesine dayanılarak çıkartılan Basın Kartı Yönetmeliği’ne göre basın kartı, bu Yönetmelik’in 6. maddesindeki şartları taşıyan kişilere, İletişim Başkanlığınca verilen resmî nitelikte kimlik belgesini ifade etmektedir. Ancak basın kartı verilecek kişilerin nitelikleri ve basın kartının verilmesine ilişkin şartlar yönünden herhangi bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır.
11. Anayasa’nın 60. maddesine göre sosyal güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek devlet için bir görevdir. Kapsamındaki işyerleri ve sigortalılar belirlenerek fiilî hizmet zammının kabulü de anayasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla kanun koyucunun takdirindedir. Kanun’da sosyal güvenlik hakkı çerçevesinde basın ve gazetecilik mesleğinde çalışanların fiilî hizmet zammından yararlanabilmelerine imkân sağlanmaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun gazetecilik mesleğinde çalışanlar yönünden de fiili hizmet zammını sosyal güvenlik hakkı kapsamına dâhil ettiği anlaşılmaktadır. Ancak kuralda bu haktan sadece basın kartı sahibi kişilerin yararlanabileceği öngörülerek sosyal güvenlik hakkına bir sınırlama getirilmektedir. Bu durumda belirtilen sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçütlere uygunluğunun denetlenmesi gerekmektedir.
12. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” denilmiştir. Buna göre sosyal güvenlik hakkına sınırlama getiren düzenlemeler kanunla yapılmalıdır.
13. Ancak Anayasa’nın 13. ve 60. maddeleri kapsamında sosyal güvenlik hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.
14. Esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk devletinde kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması icap eden bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154).
15. Kuralla fiilî hizmet zammından yararlanacak basın kartı sahibi olanların tespiti Basın Kartı Yönetmeliği’ne bırakılmıştır. Böylece basın kartı sahibi olmak için gerekli şartlar ve dolayısıyla fiilî hizmet zammının uygulanacağı basın ve gazetecilik mesleğinde çalışanların belirlenmesinde temel esaslar ve ilkeler kanunla düzenlenmeyerek bu konudaki düzenleme yetkisi yönetmelik aracılığıyla bütünüyle yürütme organına verilmiştir. Basın ve gazetecilik mesleğinde fiilen çalışanların fiilî hizmet zammından yararlanmaları için kuralda olduğu gibi Basın Kartı Yönetmeliği’ne göre basın kartı sahibi olmaları şartının öngörülmesi yeterli değildir. Kanunilik ölçütünün gerçekleşmesi için sosyal güvenlik hakkının sınırlanmasına yol açan söz konusu düzenleme nedeniyle basın kartının niteliği ile ne şekilde verileceği konusunda ve bu kartın verileceği kişilerde aranacak şartları içeren temel ilkelerin anılan hakka keyfi bir şekilde müdahale edilmesini önleyecek şekilde kanunla açık bir şekilde ortaya konulması gerekir. Kanunda söz konusu temel ilkeler ve kanuni çerçeve belirlenmeksizin itiraz konusu kuralla sosyal güvenlik hakkına sınırlama getirilmesine imkân tanınması temel hakların ancak kanunla sınırlanabileceğini öngören Anayasa hükmünü ihlal etmektedir.
16. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13. ve 60. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR, Burhan ÜSTÜN, Muammer TOPAL, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Yıldız SEFERİNOĞLU ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kural, Anayasa’nın 13. ve 60. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 10. ve 49. maddeleri yönünden incelenmemiştir.
IV. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
17. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez” denilmekte, 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde Resmî Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
18. 5510 sayılı Kanun’un 5754 sayılı Kanun’un 25. maddesiyle değiştirilen 40. maddesinin ikinci fıkrasına 6385 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle eklenen (16) numaralı bendin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlâl edecek nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
V. HÜKÜM
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 17/4/2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun’un 25. maddesiyle değiştirilen 40. maddesinin ikinci fıkrasına 10/1/2013 tarihli ve 6385 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle eklenen (16) numaralı bendin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Serdar ÖZGÜLDÜR, Burhan ÜSTÜN, Muammer TOPAL, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Yıldız SEFERİNOĞLU ile Selahaddin MENTEŞ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükmünün, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE 25/12/2019 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 5510 sayılı Kanun’un 40. maddesinin ikinci fıkrasına eklenen iptal istemine konu 16 no’lu bendin incelenmesinde; basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliği’ne göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışanlara, yılda 90 gün fiili hizmet süresi zammı uygulanacağı hüküm altına alınmaktadır. 5510 sayılı Kanun’daki bu düzenlemenin, ana hatları itibariyle 506 ve 5434 sayılı Kanun’larda 1977’den beri yer aldığı anlaşılmaktadır. Gerçekten, halen mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun Ek 5. maddesinde (11/8/1977 tarih ve 2098 sayılı Kanunla değişik) ve 5434 sayılı Kanun’un 32. maddenin (i) bendinde (11/8/1977 tarih ve 2098 sayılı Kanunla değişik) basın mensupları yönünden “Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak”, öngörülen 90 günlük fiili hizmet süresi zammı için bir koşul olarak öngörülmekteydi. Aynı kurallar 5510 sayılı Kanunla, bu kez birleştirilerek yeniden yürürlüğe konulmuştur.
2. Kural incelendiğin, “belirlilik” ilkesi bakımından herhangi bir sorun bulunmadığı; kuralın açık, net ve uygulanabilir mahiyette olduğu görülmektedir. “Basın ve gazetecilik mesleğinde” çalışmak ve “Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışmak” kuralın belirleyici iki unsurudur. İlk unsur da açık ve net olup Anayasallık denetiminde bir sorun teşkil etmemektedir. Çoğunluğa göre sorun teşkil eden ikinci unsura gelince: Basın kartı sahibi olma yönünden Basın Kartı Yönetmeliğine atıf yapılan, kuralı belirsiz hale getirmediği gibi; asıl kurucu unsurlar olan basın ve gazetecilik mesleğinde çalışmak ve basın kartı sahibi olmak da kuralda açıkça belirtildiğinden, salt kimlerin basın kartı sahibi olacağı konusunun düzenleyici tasarrufa (Basın kartı Yönetmeliğine) bırakılması yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemez. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında teknik ve detaya ilişkin konuların düzenleyici tasarruflara bırakabileceği ifade edildiğinden, kuralın Anayasa’nın 7. maddesi ile de uyum halinde olduğu kuşkusuzdur.
3. Kuralın sosyal güvenlik hakkı yönünden de Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmayıp, yasa koyucunun takdir hakkı çerçevesinde yürürlüğe koyulduğu dikkate alındığı; bu yönden de bir sorunun olmadığı görülmektedir.
4. Açıklanan nedenlerle; kuralın Anayasa’ya aykırı bir yönünün olmadığı ve iptal isteminin reddi gerektiği kanaatin vardığımızdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.