ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2019/50
Karar Sayısı:2019/96
Karar Tarihi:25/12/2019
R.G.
Tarih-Sayısı:24/3/2020-31078
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Osmaniye İş Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU:
21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 30. maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkralarının Anayasa’nın 2., 11., 13., 49. ve 60. maddelerine aykırılığı ileri
sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Bir kamu
kurumunda çalışılmaya başlandığı gerekçesiyle yaşlılık aylığının kesilmesine ve
o ana kadar ödenen aylıkların iadesine yönelik işlemlerinin iptalleri talebiyle
açılan davada itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırılık iddiasını ciddi
bulan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı 30.
maddesi şöyledir:
“Madde 30- Cumhurbaşkanı tarafından (…) atanan veya
görevlendirilenler, Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılan seçimler sonucunda
görev verilenler ile yükseköğretim kurumlarının öğretim üyeliklerine ve Sağlık
Bakanlığının tabip ve uzman tabip kadrolarına yapılacak atamalar hariç olmak
üzere, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı
alanlar, genel bütçeye dahil dairelerin, katma bütçeli idarelerin, döner
sermayelerin, kefalet sandıklarının, sosyal güvenlik kurumlarının ve bütçeden
yardım alan kuruluşların kadrolarına açıktan atanamazlar. Diğer kanunların bu
fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.
Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya
yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil
daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il
özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve
işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel
kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu
iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve
işletmelerinde ve sermayesinin %50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer
ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev
yapamazlar.
Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta
iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin
atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11 inci maddesine göre
1.1.2005 tarihinden önce alınmış Bakanlar Kurulu kararları uygulanmaz.
Bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri;
a) Cumhurbaşkanlığına seçilenler,
b) Cumhurbaşkanı yardımcılığı veya bakanlığa atananlar,
c) Yasama Organı üyeliğine seçilenler,
d) Mahalli idareler seçimleri sonucuna göre görev
alanlar,
e) Sadece toplantı veya huzur ücreti ya da hakkı ödenen
görevleri yürütenler ile yönetim ve denetim kurulu üyeliği ücreti karşılığında
görevlendirilenler,
f) Yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla her derece ve
türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders görevi
verilenler (üniversitelerde ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler
hakkında yaş haddini aşmamış olmaları kaydı aranmaz.),
g) Vakıf üniversitelerinde görev alanlar,
h) Özel kanunlarında veya Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerinde emeklilik veya yaşlılık aylığı kesilmeksizin çalıştırılma veya
görev yapma hakkı verilenlerden Cumhurbaşkanı tarafından (…) atanan veya
görevlendirilenler ve Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılan seçimler
sonucunda görev verilenler,
i) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 60 ıncı maddesinin
(a) fıkrası uyarınca Yasama Organı üyeliğinin bitiminden sonra öğretim üyesi
olarak atanmış olanlar,
j) (Ek: 31/10/2016-KHK-678/20 md.; Değiştirilerek kabul:
1/2/2018-7071/20 md.) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanununun ek 36 ncı maddesi kapsamında istihdam edilen ihtiyat
pilotlar ile Millî Savunma Bakanlığı ve bağlı birimlerinde personel ve askeri
öğrenci temin faaliyetine yönelik hizmetlerin yürütülmesi için görevlendirilen
emekli subay ve astsubaylar,
k) (Ek: 17/4/2017-KHK-690/34 md.; Aynen kabul:
1/2/2018-7077/30 md.) 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun 74 üncü
maddesine göre görevlendirilen güvenlik korucuları,
Hakkında uygulanmaz.
(Ek fıkra: 10/1/2013-6385/2 md.) İkinci fıkraya göre
emeklilik veya yaşlılık aylığı kesilenlerin sigortalılıklarının sona erdiği
tarih yazılı istek tarihi kabul edilerek ilgili sosyal güvenlik kanunlarına
göre aylıkları yeniden bağlanır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Engin YILDIRIM, Hasan Tahsin GÖKCAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ,
Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ,
Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Yıldız SEFERİNOĞLU’nun
katılımlarıyla 15/5/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında
öncelikle uygulanacak kural ve sınırlama sorunları görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40.
maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu dava sebebiyle
uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini
Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü
aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin
iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler
uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde
yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali
talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural
ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların
çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak
nitelikte bulunan kurallardır.
3. Başvuru kararında 5335 sayılı Kanun’un 30. maddesinin
ikinci ve üçüncü fıkralarının iptalleri talep edilmiştir.
4. Bakılmakta olan davada davacı 17/7/1964 tarihli ve 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 81. maddesinin (B) bendinin (a) alt
bendi kapsamında yaşlılık aylığı bağlanan bir sigortalı olup dava, bu kapsamda
bağlanan yaşlılık aylığı kesilmeksizin davacının belediye tarafından kurulan
bir işletmede çalıştığı gerekçesiyle aylığın kesilmesine ve o ana kadar ödenen
aylıkların iadesine yönelik işlemlere ilişkindir. Dolayısıyla 5335 sayılı
Kanun’un 30. maddesinin itiraz konusu ikinci fıkrasında yer alan “Herhangi
bir sosyal güvenlik kurumundan…”, “…yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları
kesilmeksizin;…”, “…belediyeler…”, “…tarafından kurulan…”, “…işletmeler,…” ve
“…herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev
yapamazlar.” ibareleri dışında kalan bölümün bakılmakta olan davada
uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca söz konusu ibarelerin yaşlılık
aylığının yanı sıra bakılmakta olan davanın konusu olmayan 8/6/1949 tarihli ve
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu uyarınca emeklilik aylığı
alanlar bakımından da ortak ve geçerli kurallar olduğu gözetildiğinde ibarelere
ilişkin esas incelemenin “…yaşlılık…” ibaresiyle sınırlı olarak
yapılması gerekir.
5. Öte yandan Kanun’un 30. maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan itiraz konusu kuralın “Diğer kanunların…”, “…yaşlılık aylığı
almakta iken…”, “…yaşlılık aylıkları…”, “…kesilmeksizin…”, “…çalıştırılmaya…”,
“…izin veren hükümleri…” ve “…uygulanmaz.” ibareleri dışında kalan
bölümü 5434 sayılı Kanun gereğince emeklilik aylığı alan kişiler bakımından
geçerli olduğundan davada uygulanacak kural değildir. Ayrıca anılan ibarelerin
yaşlılık aylığının yanı sıra bakılmakta olan davanın konusu olmayan 5434 sayılı
Kanun uyarınca emeklilik aylığı alanlar bakımından da ortak ve geçerli kurallar
olması nedeniyle esas incelemenin “…yaşlılık…” ibareleriyle sınırlı
olarak yapılması gerekir.
6. Açıklanan nedenlerle 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’un 30. maddesinin;
A. İkinci
fıkrasında yer alan “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan…”, “…yaşlılık
aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin;…”, “…belediyeler…”, “…tarafından
kurulan…”, “…işletmeler,…” ve “…herhangi bir kadro, pozisyon veya
görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar.” ibarelerinin esasının incelenmesine,
esasa ilişkin incelemenin “…yaşlılık…” ibaresiyle sınırlı olarak
yapılmasına,
B. İkinci
fıkrasının kalan bölümünün, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta
olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu bölüme ilişkin başvurunun
Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
C. Üçüncü
fıkrasında yer alan “Diğer kanunların…”, “…yaşlılık aylığı almakta iken…”,
“…yaşlılık aylıkları…”, “…kesilmeksizin…”, “…çalıştırılmaya…”, “…izin veren
hükümleri…” ve “…uygulanmaz…” ibarelerinin esasının incelenmesine,
esasa ilişkin incelemenin “…yaşlılık…” ibareleriyle sınırlı olarak
yapılmasına,
Ç. Üçüncü
fıkrasının kalan bölümünün, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta
olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu bölüme ilişkin başvurunun
Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
7. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Berrak YILMAZ
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun
hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A. Sınırlama Sorunu
8. Kanun’un 30. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında
yer alan itiraz konusu “…yaşlılık…” ibareleri 506 sayılı Kanun’un yanı
sıra 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu kapsamında bağlanan yaşlılık
aylığını da kapsamaktadır. Bakılmakta olan davanın konusunun ise 506 sayılı
Kanun kapsamında bağlanan yaşlılık aylığı olduğu gözetildiğinde 5335 sayılı
Kanun’un 30. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan itiraz konusu “…yaşlılık…”
ibarelerinin “506 sayılı Kanun’a göre yaşlılık aylığı bağlananlar” yönünden
incelenmesi gerekir.
B. İtirazın Gerekçesi
9. Başvuru kararında özetle; çalışmanın sadece bir hak
değil aynı zamanda bir ödev olduğu, itiraz konusu kuralların çalışma hürriyeti
ve hakkını sınırladığı, bu sınırlamanın hakkın özüne dokunduğu ve ölçüsüz
olduğu, yaşlılık aylığının alınması konusunda kazanılmış bir hakka müdahalede
bulunması nedeniyle sosyal güvenlik hakkını ve hukuk devleti ilkesini
zedelediği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 11., 13., 49. ve 60. maddelerine
aykırı oldukları ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
10. 6216 sayılı Kanun’un
43. maddesi uyarınca kurallar, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 35. maddesi
yönünden de incelenmiştir.
11. Kurallarla, herhangi
bir sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık aylığı alanların bu aylıkları
kesilmeksizin belediyeler tarafından kurulan işletmelerde herhangi bir kadro,
pozisyon veya görevde çalıştırılamayacakları ve görev yapamayacakları, diğer
kanunların yaşlılık aylığı almakta iken yaşlılık aylıkları kesilmeksizin
çalıştırılmaya izin veren hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmektedir. Kurallar “506 sayılı Kanun’a göre
yaşlılık aylığı bağlananlar” yönünden incelenmiştir.
12. Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve
miras haklarına sahiptir./ Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
denilmektedir. Anayasa’nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı,
ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü malvarlığı
hakkını kapsamaktadır.
13. Mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve ekonomik
değerleri koruyan bir temel haktır. Kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir
mülkün mülkiyetini kazanma beklentisi, bu konudaki menfaati ne kadar güçlü
olursa olsun mülkiyet kavramı içinde değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan
Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 36). Ayrıca gelecekte elde edileceği
iddia edilen bir gelirin mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkün
değildir (Sultan Tokay ve diğerleri, B. No: 2013/1122, 26/6/2014, § 42).
Buna karşılık mülkiyet hakkı, bireylere bir tür sosyal güvenlik ödemesi alma
hakkı içermemekle birlikte, yürürlükteki mevzuatta, önceden prim ödeme şartıyla
veya şartsız olarak sosyal yardım alma hakkı şeklinde bir ödeme yapılması
öngörülmüş ise yargısal içtihatlara paralel olarak ilgili mevzuatın aradığı
şartları yerine getiren bireyin mülkiyet hakkı kapsamına giren bir menfaatinin
doğduğu kabul edilmelidir (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166,
25/6/2015, § 36). Ayrıca mülkiyet hakkının belli şartlar altında ortadan
kaldırılması, onun en azından ortadan kaldırılıncaya kadar mülk olarak
kabul edilmesine engel teşkil etmez (Bülent Akgül, B. No: 2013/3391,
16/9/2015, § 56).
14. Mülkiyet hakkı; kişiye başkasının hakkına zarar
vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla sahibi olduğu şeyi
dilediği gibi kullanma, semerelerinden yararlanma ve üzerinde tasarruf etme imkânı
veren bir haktır. Bu bağlamda malikin mülkünü kullanma, semerelerinden
yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin
kısıtlanması veya mülkünden yoksun bırakılması mülkiyet hakkına getirilmiş bir
sınırlama niteliğindedir. Bu çerçevede belediyeler tarafından kurulan
işletmelerde çalışılması üzerine yaşlılık aylığının kesilmesini öngören
kuralların mülkiyet hakkını sınırladığı açıktır.
15. Anayasa’nın 13.
maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir. Buna göre mülkiyet hakkına sınırlama getiren düzenlemelerin,
Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun olması, hakkın özüne dokunmaması
ve ölçülü olması gerekir.
16. Anayasa’nın 35.
maddesinde mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği
öngörülmüştür. Gerekçelerinde de ifade edildiği üzere kurallarla eğitim
kurumlarından ve özellikle yükseköğretim kurumlarından mezun olan genç ve
nitelikli kişilerin sayısının artmasına rağmen, kamu kurum ve kuruluşlarının
personel alımlarının oldukça kısıtlı olması nedeniyle işsizlik sorununun yoğun
olarak yaşandığı bu dönemde, tercihini emeklilik yönünde kullanmış ve bu
suretle emeklilik haklarını elde etmiş kişilerin tekrar kamuda istihdamının
önlenmesi suretiyle öncelikle işsiz kesimin istihdamının sağlanması
amaçlanmıştır. Bu yönüyle kurallarla getirilen sınırlamanın kamu yararına dayalı
meşru bir amacı içerdiği anlaşılmaktadır.
17. Dokunulamayacak
öz her temel hak ve özgürlük açısından farklılık göstermekle birlikte kanunla
getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmadığının kabulü için temel hakların
kullanılmasını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına engel olmaması ve
etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşımaması gerekir. Kurallarla
kişilerin emeklilik statüsü zarar görmemekte, yeniden çalışmaya başlanması
nedeniyle ve çalışıldığı sürece yaşlılık aylığının kesilmesi öngörülmekte, bu
çalışma sona erdiğinde ise sigortalıya tekrar yaşlılık aylığı bağlanmaktadır.
Bu bağlamda yaşlılık aylığının geçici olarak kesilmesinin mülkiyet hakkından yararlanma
imkânını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına engel olduğundan veya bu
hakkın etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşıdığından söz
edilemeyeceğinden sınırlamanın hakkın özüne dokunduğu söylenemez.
18.
Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi ise elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen
amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen
amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını, diğer bir ifadeyle aynı amaca
daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık
ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir
dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
19. Kuralların yaşlılık aylığı alanların belediyeler tarafından kurulan işletmelerde yeniden
çalışmaya başlamaları hâlinde yaşlılık aylıklarının kesilmesini öngörmek
suretiyle emekli olmuş kişilerin tekrar kamuda istihdamının önlenmesi ve bu
suretle öncelikle işsiz olan kesimin istihdamının sağlanmasını hedeflediği
anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralların istihdamın artırılmasına yönelik amaca
ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
20. Kurallarla kişilerin kendilerinin
çalışma gücüne sahip olduklarını görerek daha iyi bir yaşam elde etme
düşüncesiyle kendi istekleriyle yeniden çalışmaya başlamaları hâlinde yeniden
çalışma durumu devam ettiği sürece ve bu süreçle sınırlı olarak yaşlılık aylığının
kesilmesi öngörülmektedir. Bu bağlamda kişilerin yaşlılık dolayısıyla
çalışamama riski karşılığında sosyal güvenlik sisteminin sağladığı yaşlılık
aylığı bütünüyle ortadan kaldırılmamakta ve yeniden çalışma durumu sona
erdiğinde sigortalıya tekrar yaşlılık aylığı bağlanmaktadır.
21. Öte yandan kuralların yaşlılık aylığı
alan herkesi kapsadığı, öngörülemez ve keyfi bir nitelik taşımadığı da açıktır.
Kuralların hedeflediği gençlerin işsizlik sorununa çözüm bulma ve istihdamın
sağlanması şeklindeki meşru amacın ağırlığı da dikkate alındığında, kurallarla
ulaşılmak istenen amaca ilişkin kamu yararı ile mülkiyet hakkı arasında
bulunması gereken makul dengenin gözetildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla
kuralların orantısız bir sınırlamaya da neden olmadığı, dolayısıyla anılan
hakka ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna ulaşılmıştır (aynı yönde
yapılan değerlendirmeler için bkz. İsmail Hakkı Bulunmaz, B. No:
2014/2960, 4/10/2017, §74).
22. Diğer taraftan Anayasa'nın 49.
maddesinde çalışmanın, herkesin hakkı ve ödevi olduğu belirtilerek çalışma
hakkı güvence altına alınmıştır. Kurallarla
kişilerin yaşlılık aylığı almakta iken yeniden çalışmaya başlamaları üzerine ve
çalışmaya devam ettikleri sürece yaşlılık aylıklarının kesilmesi
öngörüldüğünden kuralların çalışma hakkına da
sınırlama getirdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Anayasa’nın 13. maddesi
uyarınca öncelikle getirilen sınırlamanın anayasal bağlamda meşru bir nedene
dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekmektedir.
23. Anayasa Mahkemesi kararlarında vurgulandığı
üzere özel sınırlama nedeni öngörülmemiş özgürlüklerin de o özgürlüğün
doğasından kaynaklanan sınırları bulunmakta, ayrıca Anayasa'nın başka
maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel
sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği
kabul edilmektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; AYM, E.2014/177,
K.2015/49, 14/5/2015).
24. Anayasa’nın 49. maddesinin ikinci
fıkrasında devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını
geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek,
işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını
sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı belirtilmiştir. Kurallarla çalışma hakkına getirilen sınırlamanın devletin anılan pozitif yükümlülükleri kapsamında gençlerin
işsizlik sorununa çözüm bulunması biçimindeki meşru
amaca yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
25. Kurallar yaşlılık aylığı alanların çalışma imkânını
tamamen ortadan kaldırmamakta ve yaşlılık aylığı kesilmek suretiyle çalışabilme
imkânı devam etmektedir. Bu bağlamda kurallarla getirilen sınırlamanın çalışma
hakkından yararlanma imkânını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına
engel olduğundan veya bu hakkın etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik
taşıdığından söz edilemeyeceğinden sınırlamanın hakkın özüne dokunduğu da
söylenemez.
26. Kuralların, yaşlılık aylığı alanların belediyeler tarafından kurulan işletmelerde yeniden
çalışmaya başlamaları hâlinde yaşlılık aylıklarının kesilmesini öngörmek
suretiyle, emekli olmuş kişilerin tekrar kamuda istihdamlarının önlenmesini ve
öncelikle işsiz olan kesimin istihdamının sağlanmasını hedeflediği
gözetildiğinde kuralların anılan amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli
olmadığı da değerlendirilemez.
27. Öte yandan kurallarla getirilen
sınırlamayla çalışma hakkı yaşlılık aylığının kesilmesi şartına bağlanmakta; bu
suretle işsizliği önlemeye elverişli bir ortamın yaratılması ve öncelikle işsiz
olan kesimin istihdamının sağlanmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Buna göre
çalışma imkânının ortadan kaldırılmadığı, kişinin yaşlılık aylığının kesilmesi
şartıyla çalışıp çalışmama konusunda seçim hakkına sahip olduğu da gözönünde
bulundurulduğunda kurallarla ulaşılmak istenen amaca ilişkin kamu yararı ile
çalışma hakkı arasında bulunması gereken makul dengenin gözetildiği
anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralların orantısız bir sınırlamaya da neden
olmadığı, dolayısıyla anılan hakka ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna
ulaşılmıştır.
28. Anayasa’nın 60. maddesinde “Herkes,
sosyal güvenlik hakkına sahiptir./ Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli
tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” denilmektedir. Buna göre sosyal
güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek devlet için bir görevdir.
29. Sosyal güvenlik, kişilerin istek ve
iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle
yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı
etkilerinin en aza indirilmesi, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardının
güvence altına alınmasıdır. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal
güvenlik kuruluşları oluşturularak kişilerin yaşlılık, hastalık, malullük, kaza
ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması
amaçlanmaktadır. Kişilere sağlanan bu anayasal güvencelerin yaşama
geçirilebilmesi için devlet tüm çalışanlara sosyal güvenlik hakkını sağlamak ve
bunun için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
30. Yaşlılık aylığı alan kişilerin
belediyeler tarafından kurulan işletmelerde çalışmaları hâlinde yaşlılık
aylığının kesilmesini hükme bağlayan kuralların sosyal güvenlik hakkına yönelik
olarak da bir sınırlama öngördüğü açıktır. Buna göre Anayasa’nın 13. maddesi
uyarınca öncelikle getirilen sınırlamanın anayasal bağlamda meşru bir nedene
dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekmektedir.
31. Anayasa’nın 60. maddesi uyarınca devlete yüklenen tedbirleri alma yükümlülüğü,
sosyal güvenlik sistemine yapılan malî transferlerin doğru ve etkin bir şekilde
yönetimini gerektirir. Ancak bu şekilde sosyal güvenlik sisteminin korunması ve
devamlılığının sağlanması mümkün olur. Bu kapsamda yaşlılık aylığının, yaşlılık
nedeniyle çalışma gücü ve imkânı olmadığı kabul edilen kişilere asgari yaşam
düzeyi sağlamayı hedefleyen uzun vadeli bir sigorta türü olduğu, kişinin
yeniden çalışmaya başlamasının ise, yaşlılığın o kimsenin çalışmasına engel
olmadığını ortaya koyduğu gözetildiğinde çalışan kişinin yaşlılık aylığının
kesilmesini öngören kuralların sosyal güvenlik sisteminin korunması ve
devamlılığının sağlanması biçimindeki kamu yararı amacına hizmet ettiği
anlaşılmaktadır.
32. Diğer yandan kuralların Anayasa’nın 49.
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca devlete yüklenen ödevler kapsamında yer alan
işsizlerin korunması, işsizliği önlemeye elverişli bir ortamın yaratılmasına
yönelik amaçları da gözönünde bulundurulduğunda kurallarla sosyal güvenlik
hakkına getirilen sınırlamanın meşru bir amacı olduğu açıktır.
33. Kurallarla sigortalının emeklilik
statüsünde de herhangi bir değişiklik yapılmamakta ve bu çalışması sona
erdiğinde sigortalıya yaşlılık aylığı tekrar bağlanmaktadır. Bu itibarla
kurallarla getirilen sınırlamanın sosyal güvenlik hakkından yararlanma imkânını
ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına engel olduğundan veya bu hakkın
etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşıdığından söz edilemeyeceğinden
sınırlamanın hakkın özüne dokunduğu söylenemez.
34. Kuralların, yaşlılık aylığı alanların belediyeler tarafından kurulan işletmelerde yeniden
çalışmaya başlamaları hâlinde yaşlılık aylıklarının kesilmesini öngörmek
suretiyle bir yandan yaşına rağmen çalışabilir konumda olmaları nedeniyle bu
kişilere yaşlılık aylığının ödenmesinin önüne geçilerek sosyal güvenlik
sisteminin korunmasını ve devamlılığının sağlanmasını, diğer yandan da
işsizlerin istihdamına imkân tanınmasını hedeflediği gözetildiğinde kuralların
anılan amaçlara ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı da
değerlendirilemez.
35. Ayrıca kurallarla kişilerin yaşlılık
nedeniyle çalışamama riski karşılığında sosyal güvenlik sisteminin kendilerine
sağladığı yaşlılık aylığı, kişilerin kendilerini çalışma gücüne sahip görerek
daha iyi bir yaşam elde etme düşüncesiyle kendi istekleriyle yeniden çalışmaya
başlaması nedeniyle kesilmektedir. Söz konusu yaşlılık aylığının sadece yeniden
çalışılması hâlinde ve çalışma süresince kesildiği, bu çalışmanın sona ermesi
durumunda sigortalıya tekrar yaşlılık aylığının bağlandığı, bu itibarla
yaşlılık aylığının kesilmesinin geçici nitelikte olduğu, sigortalının emeklilik
statüsünün zarar görmediği dikkate alındığında kişilerin elde ettiği sosyal
güvenlik hakkı çerçevesinde sosyal riskler karşısında asgari yaşam düzeyinin
sağlanması amacının ortadan kalkmadığı anlaşılmaktadır.
36. Genç nüfusun kamuda istihdamının artırılmasını
sağlamak amacıyla kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmış kişilerin yeniden kamu
sektöründe çalışmaya karar vermeleri durumunda sosyal güvenlik hakkı kapsamında
yapılan ödemelerden çalıştıkları süre boyunca yararlanamayacaklarının
öngörülmesi, sınırlı kamu kaynaklarının etkin bir biçimde yönetim ve
kullanımının bir tezahürü olarak görülebilir. Bu yolla devletin, çalışma
hayatını geliştirme, çalışanları ve işsizleri koruma, sosyal güvenlik
sisteminin etkin bir biçimde işlemesini sağlayacak tedbirleri alma
yükümlülükleri ile sosyal güvenlik hakkı arasında bir dengelemeye gittiği; bu
görevlerin amaçlarına uygun önceliklerini gözeterek sınırlı malî kaynakların
toplumun huzur ve refahını sağlayacak şekilde kullanılmasını sağlamak için
tedbir almayı hedeflediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralların sosyal
güvenlik hakkına getirilen sınırlama ile kamu yararı arasında kurulması gereken
adil dengeyi bozmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla kurallar orantısız bir
sınırlamaya da neden olmamakta ve anılan hakka ölçüsüz bir sınırlama
getirmemektedir.
37. Açıklanan nedenlerle kurallar
Anayasa’nın 13., 35., 49. ve 60. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi
gerekir.
Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe
katılmamıştır.
Kuralların Anayasa’nın 2. maddesine de
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların
Anayasa’nın 13., 35., 49. ve 60. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler
kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca
bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralların Anayasa’nın 11. maddesiyle
ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
21/4/2005 tarihli ve
5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun’un 30. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan “…yaşlılık…”
ibarelerinin;
A. Esasına ilişkin incelemenin “17/7/1964 tarihli ve 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre yaşlılık aylığı bağlananlar” yönünden
yapılmasına OYBİRLİĞİYLE,
B. “506 sayılı Kanun’a göre yaşlılık aylığı bağlananlar”
yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Hasan Tahsin
GÖKCAN’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
25/12/2019 tarihinde
karar verildi.
Başkan
Zühtü
ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Kadir
ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Mahkeme çoğunluğu tarafından benimsenen görüş
doğrultusunda, 5335 sayılı Kanunun 30. maddesinin; sosyal güvenlik kurumundan
yaşlılık aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin kuralda sayılan kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışamayacaklarına ilişkin 2. ve 3. fıkralarının
iptali isteminin reddine karar verilmiştir. Bu karara ve gerekçelerine aşağıda
açıkladığım nedenlerle katılmamaktayım.
2. Sosyal güvenlik, irade dışı gerçekleşebilecek sosyal
risklerin (hastalık, kaza, yaşlılık vb.) çalışan ve geçindirmekle yükümlü
oldukları üzerindeki gelir ve yaşam düzeylerine ilişkin olumsuz yansımalarının
azaltılarak, sağlıklı ve asgari bir yaşam düzeyinin sağlanmasını
amaçlamaktadır. Sosyal güvenlik hakkı kapsamındaki yaşlılık aylığı güvencesi,
Anayasanın 60. maddesi uyarınca devletin pozitif yükümlülükleri içerisinde
görülmektedir. Kişi hakları teorisinde pozitif statü hakları içerisinde
değerlendirilmektedir. Sosyal güvenlik sistemi ve bu kapsamda yaşlılık
aylığının amacı, yaşa ve çalışma gücündeki azalmaya bağlı olarak kişinin
gelirinde de azalma olacağı öngörüsünden hareketle, insan onuruna uygun ve
sağlıklı bir asgari yaşam seviyesinin oluşturulmasıdır. Bu arada sosyal
güvenlik sistemimizin prim ödenmesi esasına dayandığına da işaret edilmelidir.
3. Diğer taraftan çalışma hakkı, kişinin maddi ve manevi
varlığını geliştirme hakkının bir yansıması olarak temel haklardan biridir.
Aynı zamanda kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin asgari yaşam düzeyini
sağlayabilecek bir gelir elde etme faaliyetinde bulunma yükümlülüğü
getirdiğinden bu hak Anayasada bir ödev olarak nitelenmiştir. Devletin pozitif
yükümlülüğü iş alanlarının çoğalması ve iş bulunmasını kolaylaştırıcı tedbirler
alma yönündedir. Negatif yükümlülük ise çalışma hakkının kullanılmasına engel
olunmaması noktasındadır. Yaşlılık aylığı alan kişilerin de çalışma hakkının
devam ettiği açıktır. Onların da maddi ve manevi varlığını çalışarak geliştirme
hakkı bulunmaktadır. Yaşlılık aylığını hak edip almakta olan birisinin kamu
kuruluşunda çalışmaya başlaması dolayısıyla bu aylığının kesilmesi karşısında,
kuralın çalışma özgürlüğünü sınırlamadığı söylenemez. Kural, yaşlılık aylığı
aldığı halde çalışmak isteyenin mülkiyetinde (gelirinde) azalmaya yol açacak
bir hukuki sonuç öngörmekte ve dolayısıyla çalışmanın önüne ciddi bir engel
konulmaktadır. Bu yönüyle kural Devletin negatif yükümlülüğüne aykırılık
oluşturmaktadır. Elbette kuralın genç işsizliği azaltmak şeklinde meşru amacı
bulunmaktadır. Fakat bu amacın varlığı sınırlamanın demokratik toplumda gerekli
ve ölçülü olmasını sağlamayabilir.
4. Yine, hak edilmiş yaşlılık aylığının mülkiyet hakkı
kapsamında görüldüğü Mahkememizin çeşitli kararlarında belirtiliyor (bkz. Muratcan
Kolçak, B. No: 2016/5490, 12/6/2019; Veysel Kara, B. No: 2014/12139, 5/10/2017;
Kuddis Büyükakıllı, B. No: 2014/3941, 5/10/2017). Bu durumda kamu kuruluşlarında
çalışmaya başladığı için yaşlılık aylığının kesilmesinin mülkiyet hakkına bir
müdahale ve sınırlama teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Mülkiyet hakkı yönünden de
sınırlamanın meşru amacı olduğu söylenebiliyor ise de gerekliliği ve ölçülülüğü
tartışılabilir durumdadır.
5. Sosyal güvenlik sisteminde çalışan ve işverenden
kesilen primlerden oluşan havuzdan tüm katılımcılara sosyal güvenlik yardımları
yapılmaktadır. Yaşlılık aylığının özel hukuktaki gibi sigorta bedeli olmayıp
bir sosyal güvenlik ödemesi niteliğinde olduğu dikkate alınmalı ise de bu
durum, çalışanların prim ödeyerek bu haktan yararlandıkları gerçeğini gözardı
etmemelidir. Kanunlarda belirtilen yıl ve prim sayısı şartlarını tamamlayarak
yaşlılık aylığı hak edinip almaya başlayan bir kimsenin mülkiyet hakkı
kapsamındaki bu hakkının çalışma gibi doğal bir hak vesilesiyle kesilmesi
sadece mülkiyet hakkı ve çalışma hakkına müdahale oluşturmayıp, sosyal güvenlik
hakkına da müdahale teşkil eder. Değerlendirme yapılırken yaşlılık aylığının
atıfet kurumu yönü, prim ödeme karşılığı kanunen hak edinilme yönünü
perdelememelidir.
6. Sosyal güvenlik yardımının iki önemli güvencesinden
biri sağlık yardımlarıdır. Ancak esasen kişinin çalışması dolayısıyla kesilecek
primler karşılığı da sağlık yardımı alma hakkı bulunmaktadır. Diğer taraftan
kişinin güncel yaşamı için aldığı aylığın ne kadar önem taşıdığı açıktır.
Yaşlılık aylığının, çalışma karşılığı ödenen ücret gibi değerlendirilemeyeceği
ve sosyal yardım niteliği gereği sınırlandırılabileceği kabul edilebilir. Bu
anlamda işsizliğin önlenmesi amacıyla hakkın sınırlanmasının demokratik toplum
bakımından gerekli ve elverişli olduğu da söylenebilir. Ancak çalışma gibi
doğal ve temel bir hakkın kullanımı nedeniyle yasa gereği hak edilen yaşlılık
aylığının kesilmesinin, ilgili anayasal haklara aşırı ve ölçüsüz bir müdahale
oluşturduğu açıktır. Emeklilik statüsünün iptal edilmeyip çalışma süresince
askıya alınması da ölçülülüğü temin için yeterli değildir. Bu anlamda maddi ve
manevi varlığını geliştirmek amacıyla çalışmayı tercih eden sosyal güvenlik
emeklisinin aylığının tümüyle kesiliyor olmasının hakkın özünü zedelediği,
ölçülü ve adil olmadığı düşüncesindeyim.
Açıklanan hukuki nedenler dolayısıyla tarafımca çoğunluk
görüşüne iştirak edilememiştir.
|
|
|
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|