ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2019/70
Karar Sayısı:2019/81
Karar Tarihi:16/10/2019
R.G. Tarih – Sayı:5/12/2019 –
30969
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Danıştay Onüçüncü Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 15/2/2011
tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkında Kanunu’nun geçici 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının üçüncü
cümlesinde yer alan “Kanal ve frekans kullanım bedelini 42 nci maddeye göre
ödemeyen…” ibaresinin Anayasa’nın 2. maddesine aykırılığı ileri sürülerek
iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
OLAY: Kanal ve
frekans kullanım bedelini ödemediği gerekçesiyle idare tarafından yayını
durdurulan yayıncı kuruluş hakkında açılan davada itiraz konusu kuralın
Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN VE İLGİLİ GÖRÜLEN KANUN HÜKÜMLERİ
A. İptali İstenen Kanun Hükmü
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı geçici 4.
maddesi şöyledir:
“Kanal ve
frekanslarla ilgili geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 4 - (1) Üst Kurulca sıralama ihalesi
yapılıp, karasal yayın lisansları verilene kadar geçecek süre içerisinde,
sadece 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanunun geçici 6 ncı maddesi uyarınca karasal ortamda yayında olan radyo ve
televizyon kuruluşları, Üst Kurulca yayın yapmalarına müsaade edilmiş olan
yerleşim yerleri ile sınırlı olmak kaydıyla, yayınlarına devam ederler. Bu
kuruluşlardan, 41 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen
kanal ve frekans yıllık kullanım bedeli, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren
tahsil edilir. Kanal ve frekans kullanım bedelini 42 nci maddeye göre
ödemeyen veya karasal yayın lisansları için sıralama ihalesinin
yapılmasının ardından tahsise hak kazanmayan kuruluşların karasal yayınları bir
ay içinde Üst Kurulca durdurulur. Sıralama ihalesinde tahsise hak kazanan
kuruluşların yayınları Üst Kurulca belirlenen takvimde, daha önce yayın
yaptıkları kanal ve frekanslardan, tahsis edilen kanal, multipleks kapasitesi
ve frekanslara taşınır.
(2) (Değişik: 10/9/2014-6552/136 md.) Sıralama
ihalesinde karasal sayısal televizyon multipleks kapasitesi tahsisine hak
kazanan kuruluşlardan bir bölümüne, ihaledeki sıraları ve analog kanal
kapasitesi dikkate alınarak en fazla iki yıl süreyle karasal sayısal yayının
yanı sıra analog televizyon yayını yapmalarına da imkân tanınır. Tahsisi
müteakip en geç iki yıllık süre sonunda analog karasal televizyon yayınları
ülke genelinde tümüyle sonlandırılır ve analog karasal televizyon yayınları
durdurulur. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu da kendisine yapılan tahsisler
çerçevesinde ve Üst Kurulca verilen süre içinde karasal radyo ve televizyon
yayınlarını eski kullandığı kanal ve frekanslardan tahsis edilen kanal,
multipleks kapasitesi ve frekanslara taşır.
(3) Bu madde uyarınca Üst Kurulca yayınları durdurulan
kuruluşların yayınlarına izinsiz olarak devam etmeleri durumunda bu kuruluşlar
hakkında, 33 üncü maddenin birinci fıkrası uyarınca işlem yapılır.
(4) Karasal yayın lisanslarının verilmesinin ardından
mevcut verici tesisleri özel medya hizmet sağlayıcılar tarafından kaldırılır
veya tarafların mutabık kalacakları bir bedel karşılığında verici tesis ve
işletim şirketine devredilir. Verici tesis ve işletim şirketi tarafından
devralınmayan verici tesisleri Üst Kurulca yapılacak uyarının ardından üç ay
içinde kaldırılır. Verilen süre içinde kaldırılmayan ve faaliyetine devam eden
verici tesisleri Üst Kurulca mühürlenerek kapatılır.
(5) Frekans planları ve uygulama takvimi bu Kanunun
yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde hazırlanır.
(6) Üst Kurula tahsis edilen frekans bantları dışındaki
frekans bantları, sayısal yayına geçişin tamamlanmasını takiben Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun talebi çerçevesinde Üst Kurul tarafından
boşaltılır.
(7) (Ek: 10/9/2014 - 6552/136 md.; Mülga:
2/1/2017-KHK-687/9 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7076/9 md.)”
B. İlgili Görülen Kanun Hükmü
Kanun’un ilgili görülen 42. maddesi şöyledir:
“Gelirlerin tahsili
MADDE 42 – (1) (Değişik: 10/9/2014 - 6552/135 md.) Yayın
lisans ücreti birinci taksiti lisans belgesinin verilmesinden önce ödenmek
koşuluyla kalan taksitler takip eden her yılın Şubat ayının son gününe kadar
ödenecek şekilde on eşit taksitte; yayın iletim yetkilendirme ücreti, yetki
belgesinin verilmesini müteakip altı ay içinde eşit taksitlerle alınır.
(2) 41 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre
ödenecek televizyon kanal, multipleks kapasitesi ve radyo frekans yıllık
kullanım ücreti, her yılın ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında olmak üzere
dört eşit taksitte, (ç) bendinde öngörülen ticarî iletişim gelirlerinden
ayrılacak paylar, elde edildikleri ayı takip eden üçüncü ayın en geç yirmisinde
ilgili medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar tarafından ödenir.
(3) (Değişik: 4/7/2012-6353/63 md.) Medya hizmet
sağlayıcıları, her takvim ayı içinde elde ettikleri ticari iletişim
gelirlerini, takip eden ayın son gününe kadar şekil ve içeriğiyle verilme usul
ve esasları Üst Kurul tarafından belirlenen beyanname ile beyan ederler. İlgili
dönemde gelir elde edilmemiş olsa dahi beyanname verilmesi zorunludur.
(4) (Ek: 4/7/2012-6353/63 md.) Medya hizmet
sağlayıcıları ile ticari iletişim gelirinin elde edilmesine aracılık yapanlar,
yasal defter kayıtlarını, Üst Kurul payının hesaplanmasına esas teşkil eden
ticari iletişim gelirlerinin doğru tespit edilmesini sağlayacak şekilde
düzenlerler. Medya hizmet sağlayıcılar ile ticari iletişim gelirinin elde
edilmesine aracılık yapanlar, Üst Kurul payının hesaplanmasına esas teşkil eden
ticari iletişim gelirlerinin tespitine ilişkin olarak Üst Kurul tarafından veya
Maliye Bakanlığına bağlı vergi incelemesine yetkili elemanlar tarafından
incelendikleri hallerde, incelemeyi yapanlarca istenilen bilgileri vermeye ve
bunlarla ilgili defter ve belgeleri ibraz etmeye mecburdurlar. Bilgiler yazı
ile istenilir ve cevap vermeleri için kendilerine 15 günlük süre verilir. Zor
durumda bulunmaları sebebiyle bilgi verme ve ibraz ödevlerini süresi içinde
yerine getiremeyecek olanlara, sürenin bitmesinden önce yazı ile istemde
bulunulması ve istemde belirtilen mazeretin kabule layık görülmesi kaydıyla
kanuni sürenin bir katını geçmemek üzere ek süre verilebilir.
(5) (Ek: 4/7/2012-6353/63 md.) Üst Kurul tarafından
üçüncü fıkra uyarınca verilmesi gereken beyannameyi süresinde vermeyen medya
hizmet sağlayıcı kuruluşlar hakkında, beşbin Türk Lirası; dördüncü fıkrasında
belirlenen bilgi verme ve ibraz yükümlülüklerini süresi içinde yerine
getirmeyen veya eksik yerine getiren medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar ile
ticari iletişim gelirinin elde edilmesine aracılık yapanlar hakkında, onbin
Türk Lirası tutarında idari para cezası kesilir. Bu fıkra uyarınca kesilecek
ceza, radyo kuruluşları hakkında yüzde elli oranında uygulanır. (Ek cümle:
10/9/2014 - 6552/135 md.) Beyannamenin kanuni süresinden sonraki ilk otuz gün
içinde verilmesi hâlinde yukarıda belirlenen ceza tutarı 1/10 oranında, devam
eden otuz gün içinde verilmesi hâlinde ceza tutarı 1/5 oranında, devam eden
günlerde verilmesi hâlinde ise ceza tutarı tam olarak uygulanır.
(6) (Ek: 4/7/2012-6353/63 md.) Bu Kanunun 41 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde yer alan Üst
Kurul gelirlerinin süresinde ödenmemesi halinde bu gelirlere 21/7/1953 tarihli
ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci
maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında faiz uygulanır.
(7) (Ek: 4/7/2012-6353/63 md.) Üçüncü fıkraya göre beyan
edilmesi gereken ticari iletişim gelirlerinin süresinde beyan edilmediği veya
eksik beyan edildiğinin tespiti üzerine medya hizmet sağlayıcılarına 30 gün
içerisinde Üst Kurul gelirinin ödenmesi bir yazı ile bildirilir. Medya hizmet
sağlayıcıları tarafından süresinden sonra beyan edilen Üst Kurul geliri beyan
tarihini takip eden 30 gün içerisinde ödenir. Üçüncü fıkraya göre beyan
edilmesi gereken Üst Kurul gelirinin süresinde beyan edilmemesi veya eksik
beyan edilmesi halinde, beyan edilmesi gerektiği tarihten ödendiği tarihe kadar
geçen süreye altıncı fıkra kapsamında faiz uygulanır.
(8) (Ek: 4/7/2012-6353/63 md.) Süresinde ödenmeyen Üst
Kurul gelirleri genel hükümlere göre tahsil edilir. (Ek cümle: 10/9/2014 -
6552/135 md.) Bu madde hükümlerine göre Üst Kurulca yapılacak icra takiplerinde
Ankara icra daireleri yetkilidir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN,
Hicabı DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA,
Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Yıldız SEFERİNOĞLU’nun
katılımlarıyla 26/6/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri Raportör
Hilmi Can TURAN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu
ve ilgili görülen kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa
kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Genel Açıklama
3. 6112 sayılı Kanun’un 41. maddesinde; yayın lisans
ücretleri, televizyon kanal, multipleks kapasite ve radyo frekans yıllık
kullanım ücretleri, yayın iletim yetkilendirme ücretleri, aylık brüt ticari
iletişim gelirlerinden ayrılacak yüzde bir buçuk paylar, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı bütçesinden alınacak Hazine yardımı ve sair gelirler Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun (Üst Kurul) gelir kalemleri olarak sayılmıştır.
4. Kanun’un 42. maddesinde ise Üst Kurul gelirlerinin
tahsiline ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiş, anılan maddenin (6) ve (8)
numaralı fıkralarında yayın lisans ücretleri, televizyon kanal, multipleks
kapasite ve radyo frekans yıllık kullanım ücretleri, yayın iletim yetkilendirme
ücretleri ile aylık brüt ticari iletişim gelirlerinden ayrılacak yüzde bir
buçuk pay gelirlerinin süresinde ödenmemesi hâlinde bu gelirlere 21/7/1953 tarihli
ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51. maddesine
göre belirlenen gecikme zammı oranında faiz uygulanacağı ve süresinde ödenmeyen
Üst Kurul gelirlerinin genel hükümlere göre tahsil edileceği belirtilmiştir.
B. Anlam ve Kapsam
5. Kanun’un geçici 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
üçüncü cümlesinde kanal ve frekans kullanım bedelini 42. maddeye göre ödemeyen
kuruluşların karasal yayınlarının bir ay içinde Üst Kurulca durdurulacağı hükme
bağlanmakta olup anılan cümlede yer alan “Kanal ve frekans kullanım bedelini
42 nci maddeye göre ödemeyen…” ibaresi, itiraz konusu kuralı
oluşturmaktadır.
6. İtiraz konusu kuralla düzenlenen yayın durdurma
işleminin daimi veya geçici mahiyette olduğu Kanun metninde belirtilmemiştir.
Ancak kanal ve frekans kullanım bedelinin usulüne uygun ödenmemesi üzerine
kuruluşların karasal yayınlarının durdurulacağının hükme bağlanmış olması
karşısında yayın durdurma işleminin anılan bedelin ödenmesine kadar tesis
edilebilecek geçici bir nitelik taşıdığı anlaşılmaktadır. Nitekim Üst Kurulun
uygulaması da bu yöndedir. Ayrıca yayın durdurma tedbirine başvurulması
bakımından ödenmeyen kanal ve frekans bedelinin parasal tutarı hakkında
Kanun’da bir sınır öngörülmediğinden anılan tedbire kanal ve frekans bedelinin
tamamen ödenmemesi durumunda başvurulabileceği gibi kısmen ödenmeme hâlinde de
başvurulabileceği anlaşılmaktadır.
C. İtirazın Gerekçesi
7. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralda kanal
ve frekans kullanım bedelini Kanun’un 42. maddesine göre ödemeyen kuruluşların
karasal yayınlarının durdurulmasının öngörüldüğü, anılan maddede ödenmeyen Üst
Kurul gelirinin genel hükümlere göre tahsil edileceği hususunun özel olarak
düzenlendiği, bu yolla tahsili mümkün olan bir alacak nedeniyle özel radyo ve
televizyonların yayın faaliyetlerinin bütünüyle durdurulmasının Üst Kurul
alacağının tahsili bakımından zorunlu olmadığı, bu yaptırım ile ulaşılmak
istenen amaç arasında makul bir orantı bulunmadığı, bu yönüyle ölçülülük
ilkesini ihlal ettiği ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek
kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Ç. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
8. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13., 26. ve 28.
maddeleri yönünden de incelenmiştir.
9. Anayasa’nın 25.
maddesinin birinci fıkrasında herkesin düşünce ve kanaat hürriyetine sahip
olduğu belirtildikten sonra 26. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes,
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların
müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de
kapsar” hükmüne yer verilerek ifade özgürlüğü güvence altına alınmıştır.
10. İfade özgürlüğü yalnızca düşünce ve kanaatlerin içeriğini
değil iletilme biçimlerini de koruma altına almaktadır. Nitekim Anayasa’nın 26.
maddesinde ifade özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar söz,
yazı, resim veya başka yollar olarak ifade edilmiş ve başka yollar
ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir.
Anılan maddenin birinci fıkrasının son cümlesinde; ifade özgürlüğünün radyo,
televizyon ve benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına
engel olmadığı ifade edilerek radyo ve televizyon yayınlarının da 26. maddenin
koruması altında olduğu belirtilmiştir. Radyo ve televizyon yayınlarının ifade
özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğu konusunda hiçbir şüphe
bulunmamaktadır.
11. Anayasa’nın 28. maddesinde ise basın
özgürlüğü güvence altına alınmış, maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesinde “Basın hürdür, sansür edilemez” hükmü
yer alırken, ikinci fıkrada “Devlet
basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır” düzenlemesi
yer almaktadır. Maddenin üçüncü fıkrasında ise basın özgürlüğünün
sınırlanmasında, Anayasa’nın 26. ve 27. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı
ifade edilmiştir.
12. Karasal ortamda yayın yapan radyo ve
televizyon kuruluşlarından kanal ve frekans yıllık kullanım ücretinin veya
bedelinin tamamen veya kısmen tahsil edilmemesi durumunda uygulanacak yayın
durdurma tedbirinin, ilgili radyo ve televizyon kanallarının ifade ve basın
özgürlüğünü sınırlandırdığı açıktır.
13. İfade ve basın özgürlüğüne sınırlama
getirilirken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel
ilkeleri düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması
gerekmektedir.
14. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve
hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde
belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu
sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik
Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”
denilmektedir. Anayasa’nın anılan maddesi uyarınca ifade ve basın özgürlüğü,
yalnızca kanunla ve Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı
olarak sınırlanabilir. Ayrıca getirilen bu sınırlamalar demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
15. Karasal ortamdan yapılan radyo ve televizyon
yayınlarıyla ilgili olarak belirli bir takvime göre sınırlı bir doğal kaynak
olan frekans bantlarını planlama ve daha sonra yapılacak sıralama ihalesi
sonrası medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara kanal ve frekansları tahsis etme ve
yayın lisansı verme yetkisi 6112 sayılı Kanun’la Üst Kurula verilmiştir.
16. Kanun’un 26. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre karasal
ortamdan yapılacak radyo ve televizyon yayın hizmeti için tahsis edilmiş kanal,
multipleks kapasitesi ve radyo frekansları için kamu ve özel medya hizmet
sağlayıcı kuruluşlardan yıllık kullanım ücreti alınır. Bu ücreti kanallardan
tahsis etmeye yetkili organ 41. madde uyarınca Üst Kuruldur.
17. Frekans bantları, ülkenin tamamının hak sahibi olduğu
ulusal bir kaynak olup hazine malı niteliğindedir. Bu itibarla 5/11/2008
tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunca Üst Kurula tahsis edilmiş olan
frekans bantlarının kullanım izni Üst Kurul tarafından verilmektedir. Karasal
ortamda yayın yapan radyo ve televizyon kuruluşlarından kanal ve frekans
yıllık kullanım ücretinin veya bedelinin tahsil edilmesi de bu izin
sisteminin bir parçasıdır.
18. Belirtilen nedenlerden dolayı herhangi bir kanalın
kullanım ücretini ödemeden frekans kullanımı, kıt kaynağın etkin kullanımına
imkân sağlayacak tedbirlerin alınmasını engelleyebilecek, izin sisteminin kanal
ve radyolar üzerindeki bağlayıcılığını zayıflatabilecektir.
19. 6112 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinde kanal ve
frekans kullanım bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilgili radyo ve televizyon
kuruluşlarının karasal yayınlarının durdurulabilmesine yetki tanıyan kural, söz
konusu kuruluşların kanal ve frekans kullanım bedelini usulüne uygun bir
şekilde ödemeye zorlayıcı bir tedbir olarak öngörülmüştür.
20. Sınırlı bir frekans alanının paylaştırılması ve söz
konusu alanın yönetilmesine ilişkin alınması gereken idari tedbirler gözönünde
bulundurulduğunda kanal ve frekans bedelinin ödenmesi izin sisteminin bir
gereğidir. İtiraz konusu kuraldaki gibi bu ödemelerin yapılması için idarenin
tedbir uygulaması, Anayasa’nın 26. maddesinde belirtilen izin sistemi
kapsamında yapılan sınırlamayı ifade etmekte olup bu yönüyle kuralla getirilen
sınırlamanın anayasal bakımdan meşru bir amacının bulunduğu anlaşılmaktadır.
21. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında
belirtildiği üzere ifade ve basın özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin
işleyişi için yaşamsal önemdedir. Bu bakımdan radyo
ve televizyon frekans tahsisi konusunda bir izin sistemi işletilerek bu alanın
sağlıklı bir düzene kavuşturulması, kanal ve radyoların sınırlı olan
frekansları kullanabilmesine dolayısıyla ifade ve basın özgürlüklerinin
korunmasına hizmet edecektir. Bu itibarla izin sistemi kapsamında kanal ve
frekans kullanım ücretinin tahsil edilmesini amaçlayan birtakım tedbirlere
başvurulması demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırılık taşımamaktadır.
22. Anayasa’nın
13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen
amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen
amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını diğer bir ifadeyle aynı amaca
daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık
ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir
dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
23. Frekans planı ve tahsisi ile izin siteminin
sağlıklı bir şekilde uygulanmasını sağlamak ve bu sistemin kanal ve radyolar
üzerindeki bağlayıcılığını devam ettirmek için kanal ve frekans kullanım
ücretlerinin tahsili önem arz etmektedir.
24. Kuralla öngörülen yayın durdurma yetkisi ile
kanal ve frekans kullanım ücretlerinin zamanında ödenmesinin sağlanarak izin
sisteminin tam olarak uygulanmasının amaçlandığı kuşkusuzdur. Söz konusu
tedbirin hedeflenen amaca ulaşma bakımından elverişli olmadığı söylenemez. Bu
durumda, öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olup
olmadığına ve sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin
bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.
25. Kanun’un 42. maddesinin (8) numaralı
fıkrasındaki “Süresinde ödenmeyen Üst Kurul gelirleri genel hükümlere göre
tahsil edilir...” düzenlemesi ile aynı maddenin (6) numaralı fıkrasındaki “Bu
Kanunun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde
yer alan Üst Kurul gelirlerinin süresinde ödenmemesi halinde bu gelirlere
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındda
Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında faiz uygulanır”
hükmü gözetildiğinde, kanal ve frekans kullanım bedelinin ödenmemesine karşı
birtakım tahsil yollarının mevzuatta öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
26. İtiraz konusu kuralda gecikmesi ya da
ödenmemesi durumunda gecikme zammı uygulanan ve icra yoluyla da tahsili mümkün
olan bir alacak nedeniyle kademeli bir tedbir yöntemi olmaksızın, doğrudan özel
radyo veya televizyon yayınının durdurulması öngörülmektedir. Kanun’da yayın
durdurma tedbirine başvurulması bakımından ödenmeyen parasal tutar için bir
sınır da öngörülmemiş, dolayısıyla küçük meblağlar için de bu sürecin
işletilebilmesine imkân tanınmıştır. Üstelik yayın durdurma konusunda bağlı
yetki söz konusu olduğundan küçük meblağlar yönünden de yayının durdurulması
zorunluluğunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan yayın durdurma tedbirinin
neticesinde ilgili kanalın faaliyetlerinin durması ve gelirlerinin kesilmesiyle
geçici olan yayın durdurma tedbiri kalıcı hâle gelebilecektir.
27. Herhangi bir ifade özgürlüğü sınırlamasına
nazaran basın özgürlüğüne yönelik sınırlamaların bireylerin haber alma hakkını
da temin ettiğinden daha katı ölçütlere tabi olması gerekir. Bu çerçevede
anılan hususlar dikkate alındığında öngörülen tedbirin kuralla ulaşılmak
istenen amaç bakımından zorunlu olmadığı, kuralda sınırlamayla hedeflenen kamu
yararı ile ifade ve basın özgürlüğü arasında bulunması gereken makul dengenin
kurulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13.,
26. ve 28. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe ek gerekçeyle
katılmıştır.
Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA, Recai
AKYEL ve Yıldız SEFERİNOĞLU bu görüşe katılmamışlardır.
Kural, Anayasa’nın 13., 26. ve 28. maddelerine aykırı
görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2. maddesi yönünden
incelenmemiştir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
29. Başvuru
kararında özetle itiraz konusu kuralın uygulanması hâlinde telafisi güç veya
imkânsız zararlar doğabileceği belirtilerek yürürlüğünün durdurulmasına karar
verilmesi talep edilmiştir.
15/2/2011
tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkında Kanun’un geçici 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının üçüncü
cümlesinde yer alan “Kanal ve frekans
kullanım bedelini 42 nci maddeye göre ödemeyen…” ibaresine yönelik yürürlüğün durdurulması talebinin,
koşulları oluşmadığından REDDİNE 16/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
V. HÜKÜM
15/2/2011
tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkında Kanun’un geçici 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının üçüncü
cümlesinde yer alan “Kanal ve frekans
kullanım bedelini 42 nci maddeye göre ödemeyen…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Muammer TOPAL, M.
Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL ile Yıldız SEFERİNOĞLU’nun karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA 16/10/2019 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü
ARSLAN
|
Başkanvekili
Engin
YILDIRIM
|
Başkanvekili
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Kadir
ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Üye
Recai
AKYEL
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|
EK GEREKÇE
İtiraz mahkemesi, başvurusunda; itiraza konu kuralın geçici
maddeyle düzenlendiğini, geçici bir durumun süreklilik kazanacak bir şekilde
uygulanamayacağını, bu durumun ise Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti
ilkesine aykırı olduğunu öne sürmektedir.
Kuralın (6112 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinin) incelenmesinde;
“Üst kurulca sıralama ihalesi yapılıp, karasal yayın lisanları verilene
kadar geçecek süre içerisinde” kanal ve frekans kullanım bedelini aynı
Kanun’un 42. maddesine göre ödemeyen yayın kuruluşunun karasal yayınlarının
durdurulacağının hüküm altına alındığı görülmektedir. 6112 sayılı Kanun
15/2/2011 tarihinde kabul edilmiş olup, dosya kapsamında kuralda öngörülen
sıralama ihalesinin halen (geçen sekiz yıla yakın süre zarfında) yapılmadığı
anlaşılmaktadır. Bu ihalenin ne zaman yapılacağı da belli olmadığından,
“geçici” mahiyetindeki bir kural adeta “daimi” kurala dönüşmüş durumdadır. Bu
durum ise Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesi ile bağdaşır
mahiyette değildir.
Açıklanan nedenle, kuralın aynı zamanda Anayasa’nın 2.
maddesi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğu kanısında olduğumdan, iptal sonucuna
bu ek gerekçe ile katılıyorum.
KARŞI OY
İtiraz başvurusu; 6112 sayılı Kanun’un geçici 4.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Kanal ve frekans kullanım
bedelini 42’nci maddeye göre ödemeyen…” bölümünün iptaline yöneliktir.
Konu ve mahiyet itibarıyla benzer nitelikte bulunan
15/6/2012 tarih ve E:2012/24, K:2012/95 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında yer
alan karşı oyumdaki gerekçelerle çoğunluğun kuralın iptali yönündeki kararına
katılmadım.
KARŞIOY GEREKÇESİ
6112 sayılı Kanunun geçici 4. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının üçüncü cümlesinin “Kanal ve frekans kullanım bedelini 42 nci maddeye
göre ödemeyen …” bölümünün Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar
verilmiştir.
İptal kararının gerekçesinde; anılan bedelin ödenmemesi
nedeniyle yayınların durdurulmasının ödeme için zorlayıcı bir tedbir ve bu
bedelin ödenmesinin izin sisteminin gereği olduğu, bu nedenle kuralla öngörülen
sınırlamanın meşru bir amacının bulunduğu, izin sistemi kapsamında kanal ve
frekans kullanım ücretinin tahsil edilmesini amaçlayan tedbirlere
başvurulmasının demokratik toplum düzeninin gereklerine de aykırılık
taşımadığı, ancak kuralla öngörülen söz konusu tedbirin hedeflenen amaca ulaşma
bakımından elverişli olsa da ölçülülük ilkesinin gereklilik ve orantılılık
ilkelerine uygun olmadığı belirtilerek kuralın Anayasanın 13., 26. ve 28.
maddelerine aykırı olduğuna hükmedilmiştir.
Bilindiği gibi, Anayasanın 26. maddesinde ifade hürriyeti
düzenlenirken birinci fıkra hükmünün radyo ve televizyon gibi yollarla
yayınların izin sistemine bağlanmasına engel olmadığı; 133. maddesinin birinci
fıkrasında da radyo ve televizyon kurma ve işletmenin kanunla düzenlenecek
şartlar çerçevesinde serbest olduğu belirtilmiştir.
Anayasanın bu hükümlerine uygun olarak 6112 sayılı
Kanunla radyo ve televizyon yayınları ile ilgili usul ve esaslar
belirlenmiştir. Kanunun itiraz konusu kuralı da içeren geçici 4. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında ise, sıralama ihalesi yapılıp yayın lisansları verilene
kadar geçecek süre içinde, daha önce yürürlükte olan 3984 sayılı Kanunun geçici
6. maddesi uyarınca yayında olan radyo ve televizyon kuruluşlarının yayınlarına
devam etmeleri öngörülerek bunlardan 41. maddede belirtilen kanal ve frekans
kullanım bedeli alınacağı ve bu bedelleri 42. maddeye göre ödemeyen
kuruluşların yayınlarının Üst Kurulca durdurulacağı hükme bağlanmıştır.
Böylece Anayasanın 28. maddesinde izne ve malî şartlara
bağlanamayacağı belirtilen basımevi kurmadan farklı olarak radyo ve
televizyonların kuruluşu Anayasanın 26. ve 133. maddelerine uygun şekilde izin
sistemine bağlanmış ve -diğer şartların yanında- kanal ve frekans kullanım
bedellerinin de ödenmesi şartına tâbi tutulmuştur.
Söz konusu bedelin ödenmesi Anayasada öngörülen izin
sisteminin sağlıklı bir şekilde uygulanması bakımından zorunlu olduğundan,
kuralla getirilen sınırlamanın meşru bir amacı bulunduğu gibi kullanım
ücretinin tahsil edilmesini amaçlayan tedbirlere başvurulması da demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı değildir. Ancak çoğunluğun kararında, bu
hususların yanında sınırlamanın ölçülülük ilkesinin alt ilkelerinden olan
elverişlilik ilkesine de aykırı olmadığı kabul edilirken basın özgürlüğüne
yönelik sınırlamaların daha katı ölçütlere tâbi tutulması gerektiği, bu
çerçevede mezkûr tedbirin ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmadığı ve
sınırlamayla hedeflenen kamu yararı ile ifade ve basın hürriyetleri arasında
bulunması gereken makul dengenin kurulamadığı belirtilmiştir.
Temel hakları sınırlayan kanun hükümleri ölçülülük ilkesi
bakımından değerlendirilirken, bir yandan düzenlemenin kamu yararının
sağlanması amacına yönelik olup olmadığı ve ulaşılmak istenen kamu yararının
önemi, diğer yandan da sınırlama öngören düzenlemenin mahiyeti gözönünde
tutularak düzenlemeden etkilenen kişilere yüklenen külfet dikkate alınmalıdır.
Kararın gerekçesinde, söz konusu kanal ve frekansların
sınırlı ulusal bir kaynak olduğu ve ülkenin tamamının bunların üzerinde hak
sahibi bulunduğu, bu nedenle kullanım izninin Üst Kurul tarafından verildiği ve
anılan bedelin tahsil edilmesinin getirilen izin sisteminin gereği olduğu, bu
ödemelerin yapılması için zorlayıcı bir idarî tedbir öngörülmesinin de
Anayasanın 26. maddesinde belirtilen izin sistemi kapsamında yapılan
sınırlamayı ifade ettiği, bu yönüyle kuralla getirilen sınırlamanın anayasal
bakımdan meşru bir amacının bulunduğu belirtilerek düzenlemenin önemli bir kamu
yararının sağlanması amacına yönelik olduğu çoğunluk tarafından da kabul
edilmiştir.
Kararda kuraldaki sınırlamanın gerekli olmadığı ve
hedeflenen kamu yararı ile ifade ve basın hürriyetleri arasında bulunması
gereken makul dengenin kurulamadığı sonucuna ulaşılmasının nedeni olarak
gösterilen söz konusu hürriyetler kuşkusuz demokrasinin işleyişi bakımından
hayatî önemdedir. Ancak ifade ve basın hürriyetleri herkes için geçerlidir.
Başka bir anlatımla, anılan özgürlükler sadece izin sistemine ilişkin kanunî
düzenlemeler yürürlüğe girmeden önce radyo ve televizyon yayınlarına başladığı
için dava konusu kuralın da bulunduğu geçici madde hükmünden yararlanma
ayrıcalığı tanınan radyo ve televizyon kuruluşları için değil, yayın yapmak
isteyen ve Kanundaki şartlara sahip oldukları hâlde sıralama ihalesinin
yapılmaması sebebiyle bu haktan yararlanamayanlar için de söz konusudur. Bu
durumda olanlarla izin sistemine ilişkin düzenlemelerden önce yayına
başladıkları için geçici madde hükmünden yararlanarak yayınlarına devam eden
kuruluşların ifade ve basın özgürlükleri arasında önem ve öncelik farkı
bulunmamaktadır.
Nitekim, anılan geçici maddenin kapsamında yer almaması
ve sıralama ihalesinin yapılmaması sebebiyle yayın izni verilmeyen bir
kuruluşun yaptığı bireysel başvuruda, Mahkememizce uygulamadaki eşitsizliğe
işaret edilerek, sınırlı sayıda olan kanal ve frekansların, Kanunda belirtilen
şartları yerine getirenlerin yayın yapmalarına imkân sağlayacak biçimde ve
hakkaniyete uygun olarak tahsis edilmesi gerektiği belirtilmiş; Anayasanın ve
kanunların mezkûr emredici hükümlerinin uygulanmamasından dolayı yayın izni
alamayan başvurucunun da ifade ve basın hürriyetlerinin ihlal edildiğine karar
verilmiştir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş.[GK], B. No:
2014/11028, 18/10/2017, §§ 61,67).
İncelenen kuralın iptal gerekçesinde de vurgulandığı
üzere, kullanım bedelleri ödenmeden kanal ve frekans kullanımı, esasen kıt
kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasına imkân sağlayacak tedbirlerin
alınmasını engelleyebilecek ve izin sisteminin ilgili kuruluşlar üzerindeki
bağlayıcılığını etkileyebilecektir.
Diğer taraftan, düzenlemeyle öngörülen sınırlamanın
mahiyeti de öngörülen tedbirin gerekli ve orantılı olup olmadığının değerlendirilmesinde
dikkate alınmalıdır.
Kuralda öngörülen yayın durdurma yaptırımının idarî
tedbir niteliğinde olduğu kararın gerekçesinde de kabul edilmektedir. Başka bir
ifadeyle, yayın durdurma cezalandırma amaçlı değil, mevzuat ihlalini durdurma,
engelleme, tekrarlanmamasını sağlama ve hizmetin (sistemin) aksama riskini
ortadan kaldırma amaçlı bir idarî tedbir olduğundan -idarî cezalardan farklı
olarak- idare hukukunda idarî işlemler için öngörülen kriterlere tâbi olması
gerekmektedir (geniş bilgi için bkz. Ali D. Ulusoy, İdari Yaptırımlar, İstanbul
2013, s. 8-9, 11 ve 175-177; Ali D. Ulusoy, Yeni Türk İdare Hukuku, 2. bs.,
Ankara 2019, s.448-452).
Kuşkusuz yasama organı idarî tedbirler öngören
düzenlemeler yaparken de sınırsız bir yetkiye sahip olmadığından öngörülen
idarî tedbirlerin de ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir. Ancak buna
ilişkin değerlendirmede sınırlamanın mahiyeti ve özellikle yayın durdurma
tedbirinin geçici olduğu gözönünde bulundurulmalıdır.
Mahkememiz de bir kararında, ilgililerin geçici olarak
kamu ihalelerine katılamayacaklarını hükme bağlayan kuralda öngörülen
yaptırımın idarî ceza değil tedbir niteliğinde olduğunu, kamu ihalelerinde
rekabetçi bir ortamın oluşturulması ve fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla
çıkarılan Kanunda yer verilen ve iptali talep edilen kuraldaki idarî tedbirin
Kanunla ulaşılmak istenen amaç için elverişsiz ve gereksiz olduğundan söz
edilemeyeceği gibi orantısız olarak kabulünün de mümkün olmadığını belirterek
ölçülülük ilkesi açısından Anayasaya aykırılık bulunmadığına karar vermiştir
(14/1/2010 tarihli ve E.2007/68, K.2010/2 sayılı kararımız).
İptali talep edilen tedbirin de yayıncı kuruluşların
menfaatlerini olumsuz yönde etkileyeceği kuşkusuzdur. Ancak Anayasada açıkça,
sınırlı kaynakların hakkaniyete uygun olarak kullanılmasını sağlamak amacıyla
bir izin sistemi kurulması konusunda yasama organına takdir yetkisi tanındığı,
yayın durdurma yetkisi ile kullanım bedellerinin zamanında ödenmesinin ve izin
sisteminin tam olarak uygulanmasının amaçlandığı dikkate alındığında bu idarî
tedbirin gerekli olmadığından söz edilemez.
Ayrıca sınırlama öngören hükmün bedelin ödenmesine kadar
geçici nitelikte bir tedbir uygulanmasına imkân tanıdığı, bedelin ödenmemesi
hâlinde yayın durdurma tedbirinin uygulanacağının açık olduğu, kuralın bu
yönüyle ilgililerin önceden gerekli önlemleri almalarını mümkün kıldığı,
Kanunun 42. maddesinde söz konusu bedellerin dört eşit taksitte ödenmesi
öngörülerek kolaylık sağlandığı, ödenmemesi hâlinde yayınların bir ay içinde
durdurulacağı belirtilerek ilâve bir süre tanındığı ve özellikle anılan bedelin
ödenmesinde tekrarlanan aksaklıklar olmamasına rağmen icra yoluyla tahsil
yöntemi denenmeden veya önemsiz meblağlar için de doğrudan yayın durdurma
kararı verilmesi gibi uygulamada karşılaşılabilecek keyfî muamelelere karşı
iptal davası açma ve uygulanan tedbirin ölçülü olup olmadığının idarî yargı
yoluyla denetlenmesi imkânının olmasından dolayı usulî güvencelerin de
bulunduğu dikkate alındığında, düzenlemeyle hedeflenen kamu yararı ile ifade ve
basın özgürlükleri arasında bulunması gereken makul dengenin bozulmadığı, başka
bir ifadeyle orantılı olduğu da açıktır.
Bu itibarla, incelenen kuralın Anayasaya aykırı
olmadığını düşündüğümden, kuralla getirilen mezkûr tedbirin gereklilik ve
orantılılık alt ilkeleri yönünden ölçülü bulunmadığı gerekçesiyle varılan iptal
sonucuna katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Mahkememiz çoğunluğunca, 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un geçici 4.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesindeki “Kanal ve frekans
kullanım bedelini 42 nci maddeye göre ödemeyen …” ibaresinin,
gereklilik ve orantılılık açısından ölçülülük ilkesine uygun olmadığı,
dolayısıyla Anayasanın 13., 26. ve 28. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle
iptaline karar verilmiştir.
Aşağıda açıklanan nedenlerle tarafımızca bu sonuca
iştirak edilememiştir.
Öncelikle belirmek gerekir ki, kanal ve frekans kullanım
bedeli, yayıncı kuruluşlara tahsis edilen kanal ve frekansların karşılığı
olarak, bir başka söyleyişle yayıncı kuruluşlara kanal ve frekans tahsis
edilmesi nedeniyle istenilmektedir. Bu nedenle, itiraz konusu kuralın bir
yaptırım olmadığı, idarece verilen bir hizmetin karşılığını oluşturan “bedelin”
tahsilini kolaylaştırmaya ve bedeli ödenmeden söz konusu hizmetten yararlanmaya
devam edilmesini engellemeye yönelik bir tedbir olduğu vurgulanmalıdır.
Bu nedenle kuralın Anayasanın 26. maddesiyle ve ifade
hürriyetiyle ilişkilendirilmeden incelenmesi gerektiği düşünülmektedir.
Diğer taraftan aksi kabul edildiğinde de varılan sonuca
katılmak mümkün değildir. Çoğunluk görüşüne dayalı kararda; incelenen kuralla
öngörülen yayın durdurma tedbirinin meşru amacının bulunduğu, demokratik toplum
düzeninin gereklerine aykırılık taşımadığı, ancak kanal ve frekans kullanım
bedelinin ödenmemesi nedeniyle yayın durdurmanın ulaşılmak istenen amaç
bakımından zorunlu olmadığı ve sınırlamayla hedeflenen kamu yararı ile ifade ve
basın hürriyetleri arasında bulunması gereken makul denge kurulamadığı için
ölçülü bulunmadığı belirtilmektedir.
Oysa kararın gerekçesinde de açıklandığı gibi, söz konusu
kanal ve frekansların sınırlı olması nedeniyle Anayasa’da radyo ve televizyon
yayınlarının izin sistemine bağlanabileceği öngörülmüş ve kullanım bedeli
tahsil edilmesine de imkân sağlayan bir yasal düzenleme yapılmıştır.
Dolayısıyla kanal ve frekans kullanım ücreti alınması da, bunun ödenmemesi
durumunda yayın durdurma tedbiri uygulanması da getirilen izin sisteminin
gereğidir. Başka bir ifadeyle bu ödemelerin yapılması için öngörülen tedbir de
Anayasa’nın 26. maddesinde belirtilen izin sisteminin gereği olarak yapılan bir
sınırlamayı ifade etmektedir.
Bu nedenle Anayasa’nın 26. maddesine dayanılarak bir izin
sistemi öngörülmesi konusunda yasama organına takdir yetkisi tanındığı ve yayın
durdurma yetkisi ile kullanım bedellerinin zamanında ödenmesinin sağlanarak
izin sisteminin etkin bir şekilde uygulanmasının amaçlandığı göz önünde
bulundurulduğunda söz konusu idarî tedbirin gerekli olmadığı söylenemez.
Öte yandan kuralda bedelin dört taksitte ödenmesine izin
verilmesi suretiyle ödemede önemli bir kolaylık getirilmiştir. Ayrıca öngörülen
sınırlama ile geçici bir tedbir uygulanmasına, yani bedelin ödenmesine kadar
geçici nitelikte bir tedbir uygulanmasına imkân tanınmıştır. Üstelik kural söz
konusu bedelin ödenmemesi hâlinde yayın durdurma tedbirinin uygulanacağının
muhatapları tarafından baştan bilinmesini sağlayacak açıklıkta olduğundan
ilgililerin bu konuda önceden gerekli önlemleri almaları mümkündür.
Bu nedenlerle, sınırlamanın orantılı olmadığı
söylenemeyeceği gibi keyfî uygulamalara karşı iptal davası açma imkânı da
bulunduğundan kuralda sınırlamayla hedeflenen kamu yararı ile ifade ve basın
özgürlükleri arasında bulunması gereken makul denge bozulmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle incelenen kuralda Anayasaya
aykırılık bulunmadığını düşündüğümden, kuralın iptal edilmesine ilişkin
çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞI OY
15/2/2011 tarih ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un geçici 4. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “Kanal ve frekans kullanım bedelini
42. maddeye göre ödemeyen….” ibaresinin iptaline ilişkin çoğunluk görüşüne
katılmıyoruz.
Şöyle ki;
İtiraz konusu kural ile kanal ve frekans ücretinin
usulüne göre ödenmemesi durumunda Üst Kurul tarafından yayınların, ödeme
yapılıncaya kadar, geçici olarak durdurulmasını öngörmektedir.
6112 sayılı Kanun ile, karasal ortamda yayında olan radyo
ve televizyon kuruluşlarından “Kanal ve frekans yıllık kullanım bedeli”
tahsil edileceği hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede yıllık kullanım ücretlerinin
ödenmesini sağlamak için yayınların geçici olarak durdurulmasına imkan
sağlayan, izin sisteminin bir parçası olarak radyo ve televizyon kuruluşlarına
yasal olarak yüklenen bedelin ödenmesini ve böylece izin sisteminin
işletilmesinin sağlanması amaçlanmıştır. Somut olayda da anayasa koyucu,
radyo ve televizyon yayınlarının izin sistemine bağlanabileceğini ve
dolayısıyla, bir izin sistemi kurulmuşsa radyo ve televizyon yayıncılığının bu
izin sistemine uygun kullanılması gerektiğini kabul etmiştir.
Kanal ve frekans bedelinin ödenmesi kamu düzeninin
gereğidir. Ödemelerin yapılması için yaptırım ve tedbir uygulanması Anayasa 26.
maddede sayılan sınırlama içinde kalmaktadır.
Sınırlamanın geçici olması ve tedbir niteliğinde
bulunması (ödeninceye kadar), yürütmeyi durdurma dahil dava açma hakkının
bulunması ve en önemlisi de söz konusu yayın durdurma tedbirlerine maruz
kalabileceğinin ilgilileri tarafından önceden biliniyor olması
karşısında, kuralın amacının izin sisteminin gereği olduğu anlaşılmaktadır.
Üye
Recai
AKYEL
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|