“...
A- Yetki Yasalarının ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin Anayasal Konumu:
10.05.2018 tarihli ve 7142 sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda
Yetki Kanunu ile ilgili olarak, Anayasaya aykırılık savının anlatılabilmesi
için öncelikle yetki yasalarının ve kanun hükmünde kararnamelerin (KHK)
anayasal konumu üzerinde durulması, bu yöndeki anayasal ilkelerin değerlendirilmesi
gerekmektedir. Aksi halde, KHK çıkarma konusundaki anayasal yetkinin, anayasal
sınırlar içinde, Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkelerine uygun olarak,
etkin, verimli ve yerinde kullanılması hususu doğru değerlendirilemez. Bu temel
anayasal ilkeler, Anayasayı yorumlamak ve anayasal denetimi yapmak amacıyla,
Anayasayla kurulmuş Anayasa Mahkemesinin, yetki yasalarıyla ilgili olarak
verdiği birçok kararda yer almış ve yerleşik içtihat haline gelmiştir.
Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında yetki yasalarının ve
KHK’lerin anayasal konumu ve ilkeleri şöyle açıklanmıştır:
Anayasanın 6 ncı maddesinde, Türk Milletinin egemenliğini yetkili
organları eliyle kullanacağı, 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin olduğu ve devredilemeyeceği, 8 inci
maddesinde, yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu
tarafından Anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirileceği; 9 uncu
maddesinde de, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağı belirtilmiştir.
Anayasanın “Başlangıç”ının dördüncü paragrafına göre, kuvvetler
ayrılığı Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli
bir devlet yetkisinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı bir işbölümü
ve işbirliğidir. Üstünlük ancak Anayasa ve yasalardadır.
Yetki Yasası ve KHK'lerle ilgili hükümler Anayasanın 87 nci ve 91 inci
maddelerinde yer almaktadır. 87 nci maddede, Bakanlar Kurulu'na "belli
konularda" KHK çıkarma yetkisinin verilmesi TBMM'nin görev ve yetkileri
arasında sayılmış, 91 inci maddede, KHK çıkarılmasına yetki veren yasada
bulunması zorunlu öğeler belirtilmiştir. Buna göre, yetki yasasında,
çıkarılacak KHK'nin amacının, kapsamının, ilkelerinin, kullanma süresinin ve
süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağının belirtilmesi
gerekir. Bakanlar Kuruluna verilen yetki, yasada öngörülen konu, amaç, kapsam,
ilke ve süre ile sınırlı bir yetkidir. Bu durumda yetki yasasının, Anayasanın
belirlediği öğeleri belli bir içeriğe kavuşturarak somutlaştırması ve verilen
yetkiyi açıkça belirleyerek Bakanlar Kuruluna çerçeve çizmesi gerekir. Ayrıca,
91 inci maddenin sekizinci fıkrasında, yetki yasalarının, TBMM komisyonları ve
Genel Kurulu'nda öncelik ve ivedilikle görüşüleceği öngörülmüştür. Anayasa'da
görüşülmesinde bile "öncelik ve ivedilik" aranarak KHK çıkarma
yetkisi verilmesinin özel bir yönteme bağlanması konunun öneminden
kaynaklanmaktadır.
Anayasanın 7 nci, 87 nci ve 91 inci maddelerinin birlikte
değerlendirilmesinden, yasama yetkisinin genel ve asli bir yetki olması,
TBMM'ne ait bulunması ve devredilememesi karşısında KHK çıkarma yetkisinin
kendisine özgü ve ayrık bir yetki olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu yetki,
yasama yetkisinin devri anlamına gelecek ya da bu izlenimi verecek biçimde
yaygınlaştırılıp genelleştirilmemelidir. KHK'ler ancak ivedilik gerektiren
belli konularda, kısa süreli yetki yasaları temel alınarak etkin önlemler ve
zorunlu düzenlemeler için yürürlüğe konulur. Maddenin Danışma Meclisi'nde
görüşülmesi sırasında KHK çıkarabilmesi için hükümete yetki verilmesinin nedeni
"...çok acele hallerde hükümetin elinde uygulanacak bir seri kural
olmadığı için, acele olarak çıkarılıp ve hemen olayın üstüne gidilmesi gereken
hallerde çıkarılması için bu düzenleme getirilmiştir..." biçiminde
açıklanmış; Anayasa Komisyonu Başkanınca da "Kanun hükmünde kararname,
yasama meclisinin acil bir durumda, kanun yapmak için geçecek sürede çıkaracağı
kanun ihtiyacı, halledilmesi gereken meseleyi çözemeyeceğine; o zaman çok geç
kalınacağı endişesinden kaynaklanan bir müessesedir ve bu müessese bunun için
kurulmuştur" denilmek suretiyle konunun altı çizilmiştir.
Anayasada kimi konuların KHK'lerle düzenlenmesi yasaklanmaktadır. 91
inci maddenin birinci fıkrasında "sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı
kalmak üzere, Anayasanın İkinci Kısmı'nın birinci ve ikinci bölümlerinde yer
alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan
siyasî haklar ve ödevler"in kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği
belirtilmiş, 163 üncü maddede ise "Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararname ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez." denilmiştir.
Bu kurallar gereğince, TBMM, "Bakanlar Kurulu"na ancak yasak alana
girmeyen belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir.
Yetki yasasında Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin "amaç",
"kapsam" ve "ilkeleri"nin belirlenmesinden amaç, bu yetki
ile Bakanlar Kurulunun neleri gerçekleştirebileceğinin açıklığa
kavuşturulmasıdır. KHK'nin, amacı, kapsamı ve ilkeleri de konusu gibi geniş
içerikli, her yöne çekilebilecek, yuvarlak ve genel anlatımlarla
gösterilmemeli, değişik biçimlerde yorumlamaya elverişli olmamalıdır. Verilen
yetkinin konu, amaç, kapsam ve ilkeler yönünden belirgin duruma getirilmesi,
başka bir anlatımla somutlaştırılması, yürürlüğe konulacak KHK'lerin yetki
yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının, 91 inci maddede belirlenen yasak
alana girip girmediklerinin, önemli, ivedi ve zorunlu bir durum için düzenlenip
düzenlenmediklerinin saptanabilmesi yönünden gereklidir.
KHK çıkartılmasına
yetki verilmesi, Anayasada öngörülen koşullar ve sınırlar içinde kalmak
kaydıyla yasama yetkisinin devri anlamına gelmez. Bir yetki yasasının Anayasaya
aykırı olmaması için Anayasadaki öğe ve ölçütlere, Anayasa Mahkemesi kararları
ile getirilen yorumlara uygun olması gerekir. Anayasa Mahkemesi kararlarının
bağlayıcılığı ilkesi kararlarda açıklanan gerekçelerin göz önünde
bulundurulmasını zorunlu kılar. Yetki yasalarına kullanma süreleri uzatılarak süreklilik
kazandırılması ve her konuda KHK'lerle düzenlemelere gidilmesi, "önemli,
zorunlu ve ivedi durumlar" dışında bu yetkinin verilmesi, yetki kanununda
açık bir şekilde yer almayan ya da yetki kanununda yapılan açık olmayan genel
düzenlemelere dayanılarak bir KHK çıkarılması yasama yetkisinin devri anlamına
gelir. Böylece yasama, yürütme ve yargı erki arasındaki denge bozularak
yürütme, yasama organına karşı üstün duruma gelir.
Başta yasama organı
olmak üzere tüm organlar, Anayasa Mahkemesi kararlarının yalnız sonuçları ile
değil, bir bütünlük içinde gerekçeleri ile de bağlıdır. Kararlar
gerekçeleriyle, yasama işlemlerini değerlendirme ölçütlerini içerirler ve
yasama etkinliklerini yönlendirme işlevi de görürler. Bu nedenle, yasama organı
düzenlemelerde bulunurken iptal edilen yasalara ilişkin kararların sonuçları
ile birlikte gerekçelerini de göz önünde bulundurmak zorundadır.
7142 sayılı Yetki
Yasası da, Anayasanın ve Anayasa Mahkemesinin, yetki yasalarıyla ve KHK’lerle
ilgili, yukarıda özetlenen, anayasal ilkelerine uymak zorundadır.
B- 7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Geçici 21. Maddesinin B. fıkrası hükmü
açısından özel konumunun değerlendirilmesi
21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında yapılan değişikliklere uyum sağlamak üzere Bakanlar
Kuruluna KHK çıkarma yetkisi veren 10.05.2018 tarih ve 7142 sayılı 6771 Sayılı
Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması
Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Konusunda Yetki Kanunu yürürlük ve yürütme dahil 4 maddeden oluşmaktadır.
Tasarının genel gerekçesinde;
“21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında değişiklik yapılmış ve yapılan değişiklikle,
parlamenter hükümet sistemi yerine Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi
getirilmiştir.
Anayasa değişikliğiyle getirilen yeni hükümet sistemine bağlı olarak
Anayasada; Başbakanlık ve Bakanlar Kuruluna ilişkin hükümlerde değişiklik
yapılmış, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan tüzük şeklindeki düzenleyici
işlem uygulamasına son verilmiş, savaş hali hariç askeri mahkemelerin kurulamayacağı
düzenlenmiş, Cumhurbaşkanına bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri
ve yetkileri ile teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması,
üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esasların
düzenlemesi, kamu tüzelkişiliğinin kurulması, Milli Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliğinin teşkilatı ve görevleri, Devlet Denetleme Kurulunun işleyişi,
üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri ile yürütme yetkisine ilişkin
konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilme
yetkisi verilmiş ve yeni
hükümet sistemi çerçevesinde çeşitli maddelerde önemli değişiklikler
yapılmıştır. Anayasada gerçekleştirilen yeni hükümet sistemine geçiş için
yapılan değişiklikler
ilgili kanunlarda bazı düzenlemelerin
yapılmasını gerekli hale getirmiştir.
Bilindiği üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
20/4/2018 tarihli ve 1183 sayılı Kararıyla 3/11/2019 tarihinde yapılması
planlanan 27 nci Yasama Dönemi
milletvekili genel seçimi ve
Cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi 24/6/2018 olarak
değiştirilmiştir. Bu
sebeple Anayasa değişikliğinin gerektirdiği kanuni düzenlemelerin bir an
önce
yapılması önem arz etmekte olup ivedi olarak yapılması gereken bazı
düzenlemelerin
kanun hükmünde kararname çıkarılması
yoluyla gerçekleştirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu kapsamda çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler ile yeni hükümet
sisteminde uygulaması kalmayacak olan tüzük, Bakanlar Kurulu, Başbakan,
Başbakanlık, kanun tasarısı gibi bazı ibarelerin kanun ve kanun hükmünde kararnamelerden
çıkarılması ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin gerektirdiği düzenlemelerin
yapılması öngörülmekte olup bu düzenlemeler yapılırken kamu hizmetlerinin
verimli, süratli ve etkin bir şekilde yürütülmesi, atama ve görevde yükselmede
kariyer ve liyakat esaslarının esas alınması, kamu hizmetlerinde koordinasyonun
sağlanması ve kaynak kullanımında israfın önlenmesi gibi ilkeler gözönünde
bulundurulacaktır.
Tasarı ile, yukarıda belirtilen düzenlemelerin yapılabilmesi için
Bakanlar Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri
sonucunda Cumhurbaşkanının yemin ederek göreve başladığı tarihe kadar geçerli
olacak şekilde kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin verilmesi
amaçlanmaktadır.”
açıklaması yer almaktadır.
21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının çok sayıda maddesinde değişiklik yapılmış, söz konusu
değişiklikler 16 Nisan 2017 tarihinde halkoyuna sunulmuştur. Söz konusu halk
oylamasının sonuçları 27.04.2017 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu tarafından
27.04.2017 tarihli 30050 sayılı mükerrer Resmi Gazetede ilan olunmuştur.
21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 17. maddesinde aşağıdaki hüküm yer
almaktadır.
“MADDE 17 – 2709 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 21 – A) Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 27’nci Yasama Dönemi milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı
seçimi 3/11/2019 tarihinde birlikte yapılır. Seçimin yapılacağı
tarihe kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve Cumhurbaşkanının görevi
devam eder. Meclisin seçim kararı alması halinde, 27’nci Yasama Dönemi
milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
B) Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en
geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Kanunla yapılan
değişikliklerin gerektirdiği Meclis İçtüzüğü değişikliği ile diğer kanuni
düzenlemeleri yapar. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği belirtilen
değişiklikler ise Cumhurbaşkanının göreve başlama tarihinden itibaren en geç
altı ay içinde Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenir………”
Söz konusu madde hükmüne göre anayasa
değişikliğinin gerektirdiği kanuni düzenlemelerin 27.04.2017 tarihinden
itibaren 6 ay içerisinde TBMM tarafından yapılması gerekmekte idi.
Tasarının gerekçesinde Anayasada gerçekleştirilen yeni hükümet
sistemine geçiş için yapılan değişikliklerin ilgili kanunlarda bazı
düzenlemelerin yapılmasını gerekli hale getirdiği, aynı zamanda Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun 20/4/2018 tarihli ve 1183 sayılı Kararıyla
3/11/2019 tarihinde yapılması planlanan 27 nci Yasama Dönemi
milletvekili
genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi 24/6/2018 olarak
değiştirilmiş
olduğu ifade edilerek, Anayasa değişikliğinin gerektirdiği kanuni
düzenlemelerin bir an
önce yapılmasının önem arz etmekte
olduğu, ivedi olarak yapılması gereken bazı düzenlemelerin
kanun hükmünde
kararname çıkarılması yoluyla gerçekleştirilmesinde zorunluluk bulunduğu ifade
olunmuştur.
Ancak yasama organının yeni sisteme uyum yasalarını 27.10.2017
tarihine kadar çıkarmasının anayasal bir zorunluluk olduğu ancak TBMM ‘nin bu
görevini 27.10.2017 tarihine kadar yerine getirmediği hususuna değinilmemiştir.
KHK'lerle düzenlemelere
gidilmesi yönünde, 'önemli, zorunlu ve ivedi durum' daha ortada yok iken,
yasama organının yeni sisteme uyum yasalarını 27.10.2017 tarihine kadar
çıkarmaktan imtina etmesinin nedeni anlaşılamamaktadır. Bu durum Anayasanın demokratik hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmayacağı gibi yasama yetkisinin bilerek devri anlamına da
gelmektedir
7142 sayılı Yetki Yasasının çıkarılmasında öncelikli anayasal sorun,
söz konusu yasanın çıkarılma zamanıdır. Genel seçim tarihi öne çekilerek,
seçimin 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun 20.04.2018 tarihli 89 üncü Birleşiminde karar verilmiş, söz
konusu karar Resmi Gazetenin 20.04.2018 tarih ve 30397 sayılı Mükerrer
nüshasında yayınlanmıştır.
Yetki Yasasına ilişkin “yasa tasarısı” ise genel seçim
kararının alınmasından 12 gün sonra 02.05.2018 tarihinde Başbakanlıkça TBMM
Başkanlığına sunulmuş, tasarı 08.05.2018 tarihinde ana komisyon sıfatıyla Plan
ve Bütçe Komisyonuna sevk edilmiş, 10.05.2018 tarihinde sabah oturumunda Plan
ve Bütçe Komisyonunda, aynı gün öğleden sonra T.B.M.M. Genel Kurulunda
görüşülüp kabul edilerek yasalaşmıştır.
Genel seçim, şekli
bakımından, iki anayasal organın, iki yetkili organın, yasama ve yürütme organlarının
birbirlerine bağlı olarak yenilenmesi; özü bakımından da, Anayasa değiştirme
yetkisi de bulunan kural koyucu organın ve buna bağlı olarak ülkenin hukuksal
yapısının ve yönetim programının belirlendiği en önemli ve etkin demokratik
müessesedir. Seçim kararı almak, demokratik toplum düzeninin gereklerini yerine
getirme yönünden, egemenliğin sahibi iradeye başvurmaktır.
Yetki yasasını TBMM gündemine taşıyan
iktidar partisi, bu yasama döneminde olağan çalışma sürecini sürdürmüş, ancak
hiçbir gerekçe yokken Anayasa değişikliğinin gerektirdiği uyum yasalarını TBMM
gündemine getirmekten anayasal zorunluluk olmasına karşın imtina etmiştir.
Yürütme organı temsilcileri (bakanlar) Cumhurbaşkanlığı sistemine uyum
yasalarını anayasada da belirtilen 6 aylık süre boyunca düzenlemeyip, yasama
organının gündemine getirmemek suretiyle aslında bir ölçüde görevlerini ihmal
etmiş konuma düşmüşlerdir. Bu nedenle aynı zamanda T.B.M.M de kendisine 21/1/2017
tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunun 17. Maddesiyle Anayasaya eklenen geçici 21. maddenin B fıkrasıyla
verilen görevi yapmayarak görevini ihmal etmiş, bir ölçüde ihmal suretiyle
anayasa ihlali suçunu işler duruma getirilmiştir.
Yetki yasası kapsamındaki konular, tam
anlamıyla incelemeyi, araştırmayı, tartışmayı gerektiren konulardır.
Kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin,
verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak, zaten hukuk devletinin
en temel ve vazgeçilmez unsurudur. Hukuk güvenliği ve hukuksal istikrar da bunu
gerektirir. Bunun için, başta yasalar güvenilir olmalı, güvenlik ve istikrarı
sağlamalıdır. Kamu hizmetlerinin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde
yürütülmesini sağlamak, öncelikle yasa koyucunun sorumluluğundadır.
Kanun Hükmünde Kararname Kurumu, 22.9.1971 günlü, 1988 sayılı Yasa ile
1961 Anayasasının 64 üncü maddesinde yapılan değişiklik sonucu hukukumuza
girmiştir. 1982 Anayasasında da KHK’ler, temelde 1961 Anayasasından çok farklı
olmamakla birlikte kimi yeniliklerle ve fakat benzer gerekçelerle 91 inci
maddede düzenlenmiştir. Böylece, hem yürütme organını güçlendirmek hem de
değişen ekonomik ve sosyal konuların ortaya çıkardığı sorunlara ivedi çözümler
bulmak amacına ulaşılmak istenilmiştir.
Bu anayasal düzenlemelerde olağan dönemlerde çıkarılan KHK’lerin
mutlaka bir yetki yasasına dayanması zorunlu tutulmuş ve 87 nci maddede
Bakanlar Kurulu’na “belli konularda” KHK çıkarma yetkisi vermek TBMM’nin görev
ve yetkileri arasında sayılmıştır. Yetki Yasası’nın içeriği ve öğeleri de Anayasanın
91 inci maddesinde belirlenmiştir.
16 Nisan 2017 tarihinde halkoyuna sunulan ve yapılan halkoylamasında
kabul edilen 18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
çok sayıda maddesinde değişiklik yapan 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 17. Maddesi ile
mevcut Anayasaya eklenen Geçici 21. Maddenin B fıkrasıyla, bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine, bu Kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği Meclis
İçtüzüğü değişikliği ile diğer kanuni düzenlemeleri bizzat yapma görevi
verilmiştir.
Geçici 21. madde ile TBMM ne verilen bu yetki, “özel bir yetkidir.Münhasır
bir yetkidir.” ve özel bir hükümle TBMMne verilmiştir. Dolayısıyla 91. maddenin
genel hükümleri ile Bakanlar Kurulunca çıkarılacak Kanun Hükmünde Kararnamelere
bırakılamaz. Özel hükmün olduğu yerde de genel hüküm uygulamasına gidilemez.
Bu maddede Anayasada yapılan değişiklerin
gerektirdiği yasal düzenlemeleri yapmakla T.B.M.M. bizzat görevlendirirlmiştir.
Bu maddede; Anayasa’da yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal
düzenlemelerin Bakanlar Kurulunca yetki kanunu çıkartılarak K.H.K.’lar
aracılığıyla yapılabilirliği konusunda bir düzenleme bulunmadığından bu
görevin bizzat T.B.M.M. tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın Geçici 21/B. maddesinde yer alan
düzenleme özel bir düzenlemedir. Anayasa’nın 91. maddesinde yer alan düzenleme ise
yetki kanununa dayanılarak çıkarılacak K.H.K.larla ilgili genel düzenleme
niteliğinde bulunmaktadır. Lex specialis derogat legi generali (Özel kanun genel kanunları ilga eder) ilkesi
gereği 6771 sayılı kanunla mevcut Anayasa’da
yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemelerin bizzat T.B.M.M. tarafından
yerine getirilmesi icap etmektedir.
Anayasa’nın Geçici 21/B. maddesinde yer alan
düzenleme mevcut iken, Anayasada yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal
düzenlemelerin Anayasa’nın 91. Maddesi dayanak yapılarak Bakanlar Kurulunca
yetki kanunu ve buna ilişkin K.H.K.larla gerçekleştirilmesi T.B.M.M.’ne ait
yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelir.
Anayasa’nın Geçici 21/B. Maddesinde yer alan
düzenleme gereği; bu maddede T.B.M.M.’ye tevdi olunan Anayasa’da yapılan
değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemeleri yapma görevi mevcut
Anayasa’nın 91. Maddesi hükmünde yer alan yetki kanunu ve buna dayanılarak
K.H.K. çıkarma yöntemiyle gerçekleştirilemeyeceğinden, 7142 sayılı 6771
Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Anayasanın 7. ve
87. maddelerine aykırı bulunmakta Geçici 21. Maddesinin B fıkrası karşısında
tamamen hükümsüz kalmaktadır.
C- 7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun 21.01.2017 tarih ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun’un 5., 16/E., 18. Maddeleri
ile 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Geçici 21. Maddesinin
F fıkrası hükmü açısından özel konumunun değerlendirilmesi
7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun çıkarılmasına
dayanak teşkil eden yürürlükte olan Anayasanın 87
nci maddesinde yer alan, T.B.M.M. tarafından Bakanlar Kurulu'na 'belli
konularda' KHK çıkarma yetkisinin verilmesine yönelik düzenleme 21.01.2017
tarih ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunun’un 5. maddesi hükmü ile artık yeni sistemde Bakanlar Kurulu
olmadığından madde metninden çıkarılmıştır.
Yine mevcut yürürlükte olan Anayasanın TBMM
tarafından Bakanlar Kuruluna verilen kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
esaslarını düzenleyen 91. maddesi de 21.01.2017 tarih ve 6771 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 16. maddesinin E
fıkrası hükmü ile yürürlükten kaldırılmıştır. 87. madde metnindeki değişiklik
ve 91. maddenin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler 21.01.2017
tarih ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunun 18. maddesi hükmü gereği birlikte yapılan Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının göreve
başladığı tarihte yürürlüğe girecektir.
21.01.2017 tarih ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 17. maddesi hükmü ile 2709 sayılı 1982
Anayasasına eklenen Geçici 21. maddenin F fıkrası;
“F) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan kanun hükmünde
kararnameler, tüzükler, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan
yönetmelikler ile diğer düzenleyici işlemler yürürlükten kaldırılmadıkça
geçerliliğini sürdürür. Yürürlükte bulunan kanun hükmünde kararnameler hakkında
152 nci ve 153 üncü maddelerin uygulanmasına devam olunur.”
hükmünü taşımakta olup, 6771 sayılı Kanunun 18. Maddesi gereğince söz
konusu madde; birlikte yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı
seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte yürürlüğe
girecektir.
Yeni anayasal sistemde Bakanlar Kurulu
olmadığından; Bakanlar Kuruluna herhangi yetki yasası ile belli konularda KHK
çıkarma yetkisinin verilmesi veya Bakanlar Kurulunca da bu yetki kanununa
istinaden KHK çıkarılması söz konusu değildir. Yeni anayasal sistemde Cumhurbaşkanına
yürütme yetkisine dair konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarması yetkisi
verilmektedir.
Mevcut anayasal sistemde Bakanlar Kurulunca
yetki yasası ile belli konularda KHK çıkarılmasına ilişkin olarak üç aşamanın
yerine getirilmesi gerekmektedir.
1-Yetki kanunun hazırlanarak T.B.M.M.’ye
sevki ve yasalaşması
2-Yasalaşan yetki kanunu sınırları
çerçevesinde KHK hazırlanarak yayımlanması ve T.B.M.M.’ye aynı gün sevk
edilmesi,
3-Yetki kanunlarına dayanarak çıkarılan
Kanun Hükmünde Kararnamelerin TBMM’de komisyonlarda ve genel kurulda
görüşülerek yasalaştırılması
Yeni anayasal sistemin yürürlüğe girmesi ile
yukarıda izah olunan 3. aşamanın gerçekleştirilemeyeceği anlaşılmaktadır. Yani
T.B.M.M.’nin bu yetki yasasına ilişkin olarak çıkarılan Kanun Hükmünde
Kararnameleri görüşme, tartışma, değerlendirme, yasalaştırma yetkisi bilinçli
bir şekilde elinden alınmaktadır.
Kanun hükmündeki kararnameler için anayasada
öngörülen mevcut sürecin tamamlanamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, T.B.M.M.’de
herhangi bir onay sürecinden geçirilmeyeceği bilinerek 7142 sayılı yetki kanunu
çerçevesinde çıkarılacak söz konusu Kanun Hükmündeki Kararnamelerin mevcut
mevzuat sistemimize dahil olacakları anlaşılmaktadır.
Anayasada öngörüldüğü biçimi ile KHK’ler yapısal (organik) bakımdan
yürütme organı işlemi, işlevsel (fonksiyonel) yönden ise yasama işlemi
niteliğindedirler. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi verdiği yetkiyi bir yasa
ile her zaman geri alabilmekte, kendisine sunulan KHK’leri reddedebilmekte ya
da değiştirerek de kabul edebilmektedir.
Anayasaya göre KHK’ler Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin denetimine
tabidir. Anayasanın 91 inci Maddesinde, “Kararnameler, Resmî Gazete’de
yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Yetki kanunları ve
bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi
komisyonları ve Genel Kurulunda öncelik ve ivedilikle görüşülür.”
denilmektedir. Öncelik ve ivedilik koşuluyla, yetki yasalarının gecikmeden
çıkarılabilmesi ve çıkarıldıktan sonra da yürürlüğe konulan KHK’lerin aynı
biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde karara bağlanması istenilmiştir.
Yetki Yasası, KHK ve KHK’nin Türkiye Büyük Millet Meclisince aynen ya
da değiştirilerek kabulü birbirlerinden bağımsız işlemler olmayıp Anayasada
öngörülen bir sürecin değişik aşamalarıdır. KHK’nin yetki yasası ile olan bağı,
KHK’yi aynen ya da değiştirerek kabul eden yasa ile kesilir. Bu yasa, KHK’yi
kendi bünyesine alarak genel anlamda bir yasa niteliğine dönüştürür. Bu
nedenle, KHK ile dayandığı yetki yasası arasındaki bağ, KHK’nin aynen ya da
değiştirilerek yasaya dönüşmesine kadar devam etmektedir. KHK, yasa gücünü,
dayandığı yetki yasası ile konulan esaslara uygunluğu ve yetki yasasının da
Anayasaya uygunluğu varsayıldığı için kazanmaktadır.
Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; Anayasa
Mahkemesinin birçok kararında da açıklandığı üzere; eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan,
yargı denetimine açık, Anayasa’nın ve yasaların üstünde yasa
koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu
bilincinde olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel,
objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk
devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın kamu yararı dışında saklı bir amacı
gerçekleştirmek amacıyla konulduğu ve keyfiliği teşvik ettiği durumlarda yetki
saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından sakatlığı ortaya çıkar.
Hukuk devleti olmanın gereği “adaletli hukuk
düzeninin kurulması ve bunun sürdürülmesi” olup, bu bağlamda devlet yönetiminde
keyfiliğin değil, hukuk kurallarının egemen olmasıdır.
Kanun hükmündeki
kararnameler için anayasada öngörülen mevcut sürecin tamamlanamayacağı ve
T.B.M.M.’de herhangi bir onay sürecinden geçirilmeyeceği bilinerek 7142 sayılı
yetki kanunu çerçevesinde Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname çıkarılma
yetkisi verilmesi Anayasanın 2. Maddesinde tanımını bulan hukuk devleti
ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
1) 7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun 1. maddesinin 2. fıkrasının
son cümlesinde yer alan “ile
diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin” ifadesinin Anayasaya aykırılığı.
7142 sayılı Kanun’un 1. maddesi:
“Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı, 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile
18/10/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yapılan
değişikliklere uyum sağlamak üzere;
a) Kamu kurum ve kuruluşlarının kuruluş, teşkilat, görev ve
yetkilerinin düzenlenmesi,
b) Kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan tüzük, Bakanlar
Kurulu, İcra Vekilleri Heyeti, İcra Vekilleri Heyeti Kararı, Bakanlar Kurulu
Kararı, Bakanlar Kurulu Yönetmeliği, Hükümet, Başbakan, Başvekil, Başbakanlık,
Başvekalet, sıkıyönetim, nizamname, kanun tasarısı gibi bazı ibarelerin
değiştirilmesi, yürürlükten kaldırılması veya bu çerçevede kanunlar ve kanun
hükmünde kararnamelerde yer alan ilgili hükümlerin yeniden düzenlenmesi,
c) Mevcut bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve
ilgilerinin yeniden belirlenmesi,
ç) Uygulama imkânı kalmayan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin
yürürlükten kaldırılması,
d) Kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan bakanlıkların, kamu
kurum ve kuruluşlarının kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri,
personeli ve teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması ve
üst kademe kamu yöneticilerinin atanmaları ile görevlerine son verilmesine
ilişkin usul ve esasların düzenlenmesinin sağlanması; Cumhurbaşkanının yürütme
yetkisine ilişkin hususlara dair hükümlerin düzenlenmesi ile bu bent
kapsamındaki ilgili hükümlerin değiştirilmesi veya yürürlükten kaldırılması,
için çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapılması hususunda düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektir.
(2) Bu Kanuna göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler;
a) 23/5/1928 tarihli ve 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin
Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanun,
b) 14/6/1935 tarihli ve 2804 sayılı Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğü Kanunu,
c) 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
ç) 10/4/1967 tarihli ve 852 sayılı Başbakanlık Basımevi Döner Sermaye
İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanun,
d) 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda
Atama Usulüne İlişkin Kanun,
e) 13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
f) 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname,
g) 24/5/1984 tarihli ve 3011 sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanacak Olan
Yönetmelikler Hakkında Kanun,
ğ) 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev
Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13/12/1983 Gün ve 174
Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun,
h) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun,
ı) 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
i) 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun,
j) 19/2/1985 tarihli ve 3154 sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
k) 31/10/1985 tarihli ve 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun,
l) 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun,
m) 9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun,
n) 16/4/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun,
o) 16/7/2003 tarihli ve 4947 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtı
Kanunu,
ö) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanunu,
ile diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin bu maddenin birinci
fıkrasında belirtilen hususlara ilişkin hükümlerinde yapılacak değişiklik,
yürürlükten kaldırma ve yeni düzenlemeleri kapsar.”
hükmünü içermektedir.
Kanunun 1. maddesi amaç ve kapsam maddesidir. Bu maddede yer alan
hükme göre yetki kanunun amacı ve kapsamı;
a) Kamu kurum ve kuruluşlarının kuruluş, teşkilat, görev ve
yetkilerinin düzenlenmesi,
b) Kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan tüzük, Bakanlar
Kurulu, İcra Vekilleri Heyeti, İcra Vekilleri Heyeti Kararı, Bakanlar Kurulu
Kararı, Bakanlar Kurulu Yönetmeliği, Hükümet, Başbakan, Başvekil, Başbakanlık,
Başvekalet, sıkıyönetim, nizamname, kanun tasarısı gibi bazı ibarelerin
değiştirilmesi, yürürlükten kaldırılması veya bu
çerçevede kanunlar ve
kanun hükmünde kararnamelerde yer alan ilgili hükümlerin yeniden düzenlenmesi,
c) Mevcut bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve
İlgilerinin yeniden belirlenmesi,
ç) Uygulama imkânı kalmayan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin
yürürlükten kaldırılması,




d)
Kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan bakanlıkların, kamu kurum ve
kuruluşlarının
-kurulması,
-kaldırılması,
-görevleri,
-yetkileri,
-personeli ve teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının
kurulması,
-üst kademe kamu yöneticilerinin atanmaları ile görevlerine son
verilmesine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesinin sağlanması;
-Cumhurbaşkanının yürütme yetkisine ilişkin hususlara dair hükümlerin
düzenlenmesi ile bu bent kapsamındaki ilgili hükümlerin değiştirilmesi veya
yürürlükten kaldırılması, için çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde
değişiklik yapılması hususunda düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
vermek olarak sıralanmaktadır.
Maddenin 2. fıkrasında da açıkça belirtilmek suretiyle değişiklik
yapılabilecek veya yürürlükten kaldırılabilecek kanun veya kanun hükmünde
kararnameler sayılmaktadır. (19 adet).
Yine Bakanlar Kuruluna aynı madde ile bilahare ilave olarak diğer tüm
kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin birinci maddenin birinci fıkrasında
belirtilen hususlara ilişkin hükümlerinde yapılacak değişiklik, yürürlükten
kaldırma ve yeni düzenlemeleri yapma yetkisi de verilmektedir.
Bu düzenleme ile yetki yasa tasarısının
zaten çok geniş olan kapsamı daha da genişletilmiş, belirsiz ve sınırsız hale
getirilmiştir. Bu genişlemeye hangi yasa ya da KHK'lerin gireceğinin
öngörülmesi olanaklı değildir. Kamu kurum ve kuruluşlarının tüm bölümünü ve
kamu personelini kapsayan yetki düzenlemeleriyle, yasama organının çalışmadığı
bu seçim döneminde yürütme organına değişen anayasa maddelerine uyumun
sağlanması gerekçe gösterilerek Devletin tüm işlev ve örgütlenmesini değiştirme
yetkisi verilmektedir.
Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti;
Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da açıklandığı üzere; eylem ve işlemleri
hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan,
yargı denetimine açık, Anayasa’nın ve yasaların üstünde yasa
koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu
bilincinde olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına
yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet
ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın kamu yararı
dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu ve keyfiliği teşvik
ettiği durumlarda yetki saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından
sakatlığı ortaya çıkar.
Hukuk devleti olmanın gereği “adaletli hukuk
düzeninin kurulması ve bunun sürdürülmesi” olup, bu bağlamda devlet yönetiminde
keyfiliğin değil, hukuk kurallarının egemen olmasıdır.
Anayasanın 6 ncı maddesinde, Türk Milletinin egemenliğini yetkili
organları eliyle kullanacağı, 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin olduğu ve devredilemeyeceği
belirtilmektedir.
Yürürlükte olan Anayasanın 87 nci maddesinde, Bakanlar Kurulu'na
'belli konularda' KHK çıkarma yetkisinin verilmesi TBMM'nin görev ve yetkileri
arasında sayılmış, 91 maddesinde de TBMM tarafından Bakanlar Kuruluna verilen
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi esasları düzenlenmiştir.
Anılan madde;
“Madde 91 – Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü
haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci
bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü
bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle
düzenlenemez.
Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını,
kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir.
Bakanlar Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin
bitmesi, belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz.
Kanun hükmünde kararnamenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
süre bitiminden önce onaylanması sırasında, yetkinin son bulduğu veya süre
bitimine kadar devam ettiği de belirtilir.
Sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde, Cumhurbaşkanının Başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarmasına ilişkin
hükümler saklıdır.
Kanun hükmünde kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün
yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir
tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulur. Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde
kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda
öncelikle ve ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen
kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar.
Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer.”
hükmünü içermektedir.
Anayasa’nın 91. maddesinde yer alan
hükümlere göre; yetki yasasında, çıkarılacak KHK'nin amacının, kapsamının,
ilkelerinin, kullanma süresinin ve süresi içinde birden fazla kararname
çıkarılıp çıkarılamayacağının belirtilmesi gerekir. Bakanlar Kuruluna verilen
yetki, yasada öngörülen konu, amaç, kapsam, ilke ve süre ile sınırlı bir
yetkidir. Bu durumda yetki yasasının, Anayasanın belirlediği öğeleri belli bir
içeriğe kavuşturarak somutlaştırması ve verilen yetkiyi açıkça belirleyerek
Bakanlar Kuruluna çerçeve çizmesi gerekir.
Yasaların, KHK'lerin ve bunlara ilişkin
konuların yasada sayılmış gibi gözükmesi de yeterli değildir. Bu sayma işlemi,
geniş kapsamlı ve sınırsız olduğu takdirde 'belli konu' ilkesi yerine
getirilmemiş olur.
Bakanlar Kurulu, yetki yasasında sayılan 19 ayrı yasa ve KHK ve 'diğer' sözcüğü
kullanılmak suretiyle, sayısı belirsiz yasa ve KHK ile, kamu kurum ve
kuruluşların çoğunluğunu yeniden örgütleyebilecek, bunların görev ve
yetkilerini, yeniden düzenleyebilecek, kaldırabilecek, yenilerini
kurabilecektir. Bunların görevleri, yetkileri, personeli ve teşkilat
yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması ve üst kademe kamu
yöneticilerinin atanmaları ile görevlerine son verilmesine ilişkin usul ve
esaslar da yeni baştan düzenlenebilecektir. Bu
konularda mevcut kanun ve KHK'lerde değişiklik yapabilecek, bunlara ilişkin
yeni kurallar getirebilecektir.
Sınırları bu kadar geniş ve belirsiz
konularda düzenleme yapmak üzere Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi
verilmesi, Anayasanın 87 nci maddesinde belirtilen 'belli konu'larda verilen
yetki olarak değerlendirilemez.
Anayasanın 87 nci Maddesinin, Bakanlar Kuruluna verilecek KHK çıkarma
yetkisinin ancak belli konularda olabileceği hükmü uyarınca Türkiye Büyük
Millet Meclisi, kabul edeceği yetki kanununda açık bir şekilde gösterilen
konularda Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verebilir. Bu nedenle verilen
KHK çıkarma yetkisinin yürütmeyi, yasama organına karşı üstün duruma getirecek
şekilde her konuyu kapsayacak biçimde (ki bu durum Anayasaya aykırıdır)
olmamalı, ancak açıkça belirtilen belli konularda olmalıdır.Yetki,
somutlaştırılmış belli bir konu ya da konulara tanınmalıdır. Bakanlar Kuruluna
sınırları belirsiz bir konuda KHK çıkarma yetkisi verilemez. KHK’nin konusu da
yetki yasasında belirlenen çerçevenin dışına çıkmamalıdır. KHK’nin yetki
yasasında belirtilen amaç, kapsam ve ilkelere de uygun olması gerekir. Verilen yetkinin
konusunun açıkça yasada gösterilmesi zorunluluğu, bu yasaya dayanılarak
yürürlüğe konulan KHK’lerin yetki yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının
yargısal ve siyasal denetimlerinin yapılması açısından büyük bir öneme
sahiptir. Yetki yasasının kapsamı dışında yürürlüğe konulan veya başka bir
anlatımla yasanın öngörmediği bir konuda düzenleme yapan bir KHK’nin Anayasaya
aykırı olacağı kuşkusuzdur. Bir KHK, yasada gösterilen amacı dışında yürürlüğe
konulmuşsa ya da yetkinin kapsamını aşıyorsa veya ilkelere uygun değilse bu
durum KHK’yi, hem yetki yasasına ve hemde Anayasaya aykırı duruma düşürür.
KHK’nin yargısal denetimi söz konusu olduğunda, dayandığı yetki
yasasının öncelikle Anayasaya daha sonra da KHK’nin kendisinin hem yetki
yasasına hem de Anayasaya uygunluğu sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Her ne
kadar, Anayasanın 148 inci maddesinde KHK’lerin yetki yasalarına uygunluğunun
denetlemesinden değil yalnızca Anayasaya biçim ve esas bakımlarından
uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise de, Anayasaya uygunluk
denetiminin içerisine öncelikle KHK’nin yetki yasasına uygunluğunun denetimi de
girmektedir. Çünkü Anayasada, Bakanlar Kuruluna ancak yetki yasasında
belirtilen sınırlar içerisinde KHK çıkarma yetkisi verilmesi öngörülmüştür.
Yetki yasası olmazsa (Anayasa mad. 121 dışında) KHK olamaz. Bu yetkinin dışına
çıkılması KHK’yi Anayasaya aykırı duruma getirir. Böylece, KHK’nin yetki
yasasına aykırı olması Anayasaya aykırı olması ile özdeşleşir. Nitekim 335 ve
347 sayılı KHK’ler dayandırıldıkları 3268, 3347 ve 3479 sayılı Yetki
Yasalarının kapsamı dışında kalmaları nedeniyle; 493, 501, 502, 503, 508, 509,
510, 511, 512, 513, 514, 515, 516, 517, 518, 519, 520, 521 ve 524 sayılı
KHK’ler ise dayandıkları 3911 sayılı Yetki Yasası’nın iptali nedeniyle Yüce
Mahkemeniz tarafından Anayasaya aykırı görülerek iptal edilmişlerdir.
Yasanın 1 inci maddesinde çıkarılacak
KHK'lerin 'kapsam' ve konusu iç içe girmiş, kapsamının çok geniş ve sınırsız
olması nedeniyle de verilen yetkinin 91 inci maddede öngörülen yasak alana
girip girmediğinin denetimi de olanaksız hale gelmiştir. Konu ve kapsamdaki bu
sınırsızlık ve belirsizlik, TBMM'ne ait olan yasama yetkisinin yürütme organına
devri anlamına gelmektedir.
Amaç, konu, ilke ve kapsamla ilgili
sınırların belirli olması gerekirken bunlara uyulmadan, geniş kapsamlı KHK
çıkarma yetkisi verilmesi Anayasanın 7 nci maddesine aykırılık oluşturmaktadır.
Yasallık ilkesinin en temel ilkesi, takdire
dayalı, keyfi ve sınırsız uygulamaları önleyecek sınırlamaların ve çerçevenin
yasada yer almasıdır. Anayasanın 91 inci maddesi kapsamında yetki yasaları da
bu kapsamdadır. Yetki vermek yetmemektedir. KHK çıkarma yetkisinin hukuksal
yapısının, 'belli konuda' temel ilke ve koşullarının, sınırlarının ve
çerçevesinin açık, net ve anlaşılır olarak yasada belirlenmesi, keyfi ve
sınırsız uygulamalara meydan verebilecek çok geniş bir takdir yetkisini
tanımaması gerekir.
Devlet yönetiminde, devamlılık, düzen ve
istikrar asıldır. Bu nedenle, devlet organlarının ve özelliklede 'idare'nin kuruluşu
ile kamu personeline ilişkin düzenlemeler yasallık ilkesinin güvencesine altına
alınmıştır.
Yasallık ilkesi, sadece, keyfi, takdiri ve
sınırsız ölçülere dayalı uygulamaları önlemek için değil, aynı zamanda sistem
ve yönetimde adalet, istikrar, düzen ve kararlılığın sağlanması amacına
yöneliktir. Yetki yasaları da, önemli, zorunlu ve ivedi durumlara bağlılıkla
birlikte yasallık ilke ve amacına uygun olmak zorundadır. KHK müessesesi,
ilkesiz ve amaç dışı kullanılarak toplum yönünden güvensiz bir sisteme
dönüşmemelidir.
Yetki yasa tasarısının 1. maddesinin 2.
fıkrasında yer alan “diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin bu
maddenin birinci fıkrasında belirtilen hususlara ilişkin hükümlerinde yapılacak
değişiklik, yürürlükten kaldırma ve yeni düzenlemeleri kapsar” hükmü Anayasa Mahkemesi'nin bu güne kadarki yerleşik
içtihatları ile Anayasa'nın 7., 87. ve 91. maddelerine aykırı düşmektedir.
Açıklık getirilmesi amacıyla, Anayasa
Mahkemesi'nin konuya ilişkin kararlarına işaret etmek yararlı olacaktır.
Anayasa Mahkemesi'nin 12.10.1988 günlü, 3479
sayılı Yetki Kanunu'nu denetlediği 1.2.1990 tarih ve E:1988/64, K.1990/2 sayılı
kararında (R.G. 21.4.1990, S. 20499) ''Bu Yasanın amacı, memurlar ve
diğer kamu görevlilerinin çalışmalarında müessiriyeti artırmak ve kamu
hizmetlerinin düzenli, süratli, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini
temin etmektir. Niteliği itibariyle uzun süreli ve çok yönlü
çalışmaları zorunlu kılan personel mevzuatı genelde ivediliği gerektiren
bir konu olarak değerlendirilemez' Memurları ve diğer kamu
görevlilerinin çalışmalarında müessiriyeti artırmak ve kamu hizmetlerinin
düzenli, süratli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini temin etmek
amacıyla bunların idari, mali ve sosyal haklarında iyileştirmeler yapmak, kısa
sürede gerçekleştirilebilecek işlerden değildir' bu işin KHK'lerle
düzenlenmesi, parlamentonun yasama yetkisinin bu konularda işlerliğini
kaybetmesi ve yürütmeye devri sonucunu doğurur'' gerekçesiyle Yetki
Yasası'nın ilgili maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin 20.10.1988 günlü, 3481
sayılı Yetki Kanunu'nu denetlediği 23.6.1990 tarih ve E.1988/62,
K.1990/3 sayılı kararında (R.G. 12.10.1990, S.20663) '' Anayasanın 91
inci maddesi yetki yasasında Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin amacı, kapsamı
ve ilkelerinin de belirtilmesini zorunlu kılmıştır. KHK'nin amacı ve
kapsamı da konusu gibi geniş içerikli, her yöne çekilebilecek yuvarlak ve
genel anlatımlarla gösterilmemeli; değişik yorumlamaya elverişli olmamalıdır'
Yetki yasasının gerekçesinde güdülen amacın, Bakanlar Kurulunun ivedi çözümler
getirmesi ya da kısa sürede etkin önlemler alması için yetkilendirilmesi
olmayıp, uzun ve yoğun çalışmaları gerektiren bir alanda yürütme
organına kolaylık sağlamak olduğu belirtilmektedir' Verilen yetkinin amaç,
kapsam ve ilkeler açısından sınırları kesin çizgilerle gösterilmemiştir. Amaç
ve kapsam çok geniş ve genel anlatımlarla belirtildiğinden, verilen yetki, amaç
ve kapsam bakımından sınırsız gözükmektedir'' gerekçesiyle Yetki
Yasası'nın ilgili maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin 24.6.1993 günlü, 3911
sayılı Yetki Kanunu'nu denetlediği 16.9.1993 tarih ve E.1993/26,
K.1993/28 sayılı kararında (R.G. 8.10.1993, S.21722) ''Verilen yetkiler çok
geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu alanın boyutu personel reformuna ve örgütsel
yapının tüm ayrıntılarına kadar uzunırken, özelleştirmeye ilişkin tüm
konuları kapsamakta, kamu taşınmazları konusunda her türlü tasarruf
yapabilme hakkını içermekte; sosyal güvenlik, bankacılık ve sigortacılık
sektörlerinin önemli yasalarında değişiklik yapılmasını olanaklı kılacak
biçimde genişliğe ulaşmaktadır' Böylece, Bakanlar Kuruluna, emeklilik,
özelleştirme, kamu taşınmazları, sosyal güvenlik ve bankacılık,
sigortacılık gibi çok çeşitli konularda çok geniş bir yetki verildiği;
özelleştirme konusunda çıkarılacak KHK için KHK'nin amaç ve kapsamının,
diğerlerinde ise amaç, kapsam ve ilkelerin hiç gösterilmediği, bu
belirsizliğin sonuçta, amaç ve kapsam sınırsızlığına kadar vardığı, böylece TBMM'nin
yürütme organına, yasama yetkisini sınırsız biçimde kullanma
olanağı sağladığı görülmektedir'' gerekçesiyle Yetki Yasası'nın
ilgili maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin 31.5.1995 günlü, 4109
sayılı Yetki Kanunu'nu denetlediği 4.7.1995 tarih ve E:1995/35, K.1995/26
sayılı kararında (R.G. 2.11.1995, S.22451) ''KHK çıkarma yetkisi, kendine
özgü sınırlı ve ayrık durumlarda kullanılabilecek bir yetki olup, Anayasaya
getiriliş amacına uygun olarak çıkarılmalıdır. TBMM tarafından Bakanlar
Kuruluna yasama yetkisinin devri anlamına gelebilecek nitelikte geniş
kapsamlı yetki verilmesi, yasama ve yürütme erki arasındaki dengeyi
bozar, yürütme organına üstünlük sağlar. Bu durum ise parlamenter demokrasinin
dayanağı olan kuvvetler ayrılığı ve Anayasanın 2. maddesindeki demokratik
hukuk devleti ilkesi ile çelişir' Anayasa Mahkemesinin bundan önceki
kararlarında da; örgütlenmeye ilişkin işlemlerin ivedi ve zorunlu
olmadığı, bu konuların özelliği nedeniyle uzun süreli ve çok yönlü çalışmaları
zorunlu kıldığı, bir plâna dayalı olarak ve sık sık değiştirilmeyecek biçimde
yasal kurallarla düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir'' gerekçesiyle Yetki
Yasası'nın ilgili maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin 8.6.1995 günlü, 4113
sayılı Yetki Kanunu'nu denetlediği 19.9.1995 tarih ve E.1995/44, K.1995/44
sayılı (R.G. 29.9.1995, S.22419) ile 19.9.1995 tarih ve E.1995/39,
K.1995/45 (R.G. 20.4.1996, S.22617) sayılı kararlarında ''Yetki yasasında
Bakanlar Kurulunun hangi konularda KHK çıkarabileceği açıkça belirtilmeli
ve verilen yetki, konu yönünden mutlaka belirgin olmalıdır. Yetki
yasasında, çıkarılacak KHK'lerin amaç, kapsam ve ilkelerinin belirtilmesinden
amaç; Bakanlar Kurulunun kendisine verilen yetki ile neleri gerçekleştirebileceğinin
açıklıkla gösterilmesidir. KHK'nin amacı, kapsamı ve ilkeleri de konusu gibi
geniş içerikli, her yöne çekilebilecek yuvarlak ve genel anlatımlarla
gösterilmemeli; değişik biçimlerde yorumlanmaya elverişli olmamalıdır''
gerekçesiyle Yetki Yasası'nın ilgili maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
Ancak Anayasa Mahkemesi 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin
Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum
ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin
Konularda Yetki Kanunu'nun 1. maddesinin, Anayasa'nın 2., 7., 87. ve 91.
maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemi ile
ilgili olarak açılan davada; daha önce vermiş bulunduğu kararların çoğunluğunun
aksine olarak;
“Yetki kanunu, çıkarılacak
KHK'lerin konusunu ve kapsamını bu şekilde belirleyip sınırlandırmıştır. Yetki
yasalarında, çıkarılması için izin verilen KHK'lerin konusunun belirlenmiş
olması gerekmektedir. Bununla birlikte belirlenen bu konunun mutlaka dar
kapsamlı olması gerektiği yönünde Anayasada herhangi bir kural bulunmamaktadır.
Kaldı ki, yetki kanunlarında KHK'lerle düzenlenmesi için yetki verilen konunun
kapsamının sınırlı mı yoksa geniş mi olduğu şeklindeki bir irdelemenin, sübjektif
değerlendirmeleri ortaya çıkaracağı hususu, izahı gerektirmeyecek derecede
açıktır. Ayrıca, konu ve kapsamın belirlenmiş olduğunun söylenebilmesi için,
hangi yasalarda değişiklik yapılacağının yetki kanununda mutlaka sayma yoluyla
gösterilmesi de şart değildir. Bu nedenle, dava konusu yasa kurallarında, bir
kısım kanunların isimleri sıralandıktan sonra belirlenen bu iki konuyla ilgili
'diğer kanun ve kanun hükmünde kararnameler'de de değişiklik yapılabileceğinin
ifade edilmiş olması, konunun belirli olmadığı iddiasına dayanak teşkil
edebilecek bir husus değildir. Zira konu ve kapsamın belirtilmiş olması
kaydıyla, belirlenen bu konu ve kapsamın sınırları içine hangi yasa ya da
KHK'lerin girdiğinin yetki yasasında sayma yoluyla gösterilmesi şart değildir.
Bu husus 1961 ve 1982 Anayasalarının konuyla ilgili düzenlemelerinin
karşılaştırılmasından da açıkça anlaşılmaktadır. Şöyle ki, 1961 Anayasasının
konuyla ilgili 64. maddesinde 'Yetki veren kanunda ' yürürlükten kaldırılacak
kanun hükümlerinin açıkça gösterilmesi' şartı aranmışken, 1982 Anayasasının 91.
maddesinde böyle bir şarta yer verilmemiştir. Yürürlükten kaldırılacak kanun
hükümlerinin yetki yasasında açıkça gösterilmesi şart olmadığına göre, hangi
kanunlarda ya da KHK'lerde değişiklik yapılacağının yetki kanununda sayma
yoluyla gösterilmesi de şart değildir.”
gerekçesini kullanarak söz
konusu maddenin Anayasa’ya aykırılık istemini oyçokluğuyla red etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin bu
konularda ve bazı KHK’ların iptali için açılan davalarda müstekar gelen
görüşünün aksine yukarıda gerekçesi özetlenen kararında, 1961 Anayasasının
konuyla ilgili 64. maddesinde 'Yetki veren kanunda ' yürürlükten kaldırılacak
kanun hükümlerinin açıkça gösterilmesi' şartı aranmışken, 1982 Anayasasının 91.
maddesinde böyle bir şarta yer verilmemiş olmasını da uzun yıllar sonrasında
dayanak olarak göstermiştir.
Yasanın 1. maddesinin 2. fıkrasının son
cümlesinde yer alan açıklık, netlik, belirlilik içermeyen “ile diğer
kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin”
şeklindeki ifade hangi Kanun ' hangi KHK ' sorusunu sordurarak bir
bilinmeyene işaret etmesi, düzenlemenin amaç ve kapsam yönünden çok geniş ve
genel anlatımla, ilgili ilgisiz tüm mevzuatı değiştirme yetkisi tanıması
itibariyle ucu açık bir mahiyet arzetmesi karşısında,
artık 'belli' bir konu ve kanundan da söz edebilmeye imkân
yoktur ve bu somut tespit bu düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı hale
getirmektedir.
7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun 1. maddesinin
2. fıkrasının son cümlesinde yer alan “ile diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerin” ibaresi;
Yasama yetkisinin genel ve asli bir yetki olması, TBMM'ne ait
bulunması ve devredilememesi karşısında KHK çıkarma yetkisinin kendisine özgü
ve ayrık bir yetki olduğu düşünüldüğünde, Anayasanın belirlediği öğeler
açısından belli bir içeriğe kavuşturularak somutlaştırılmamış olduğu, kapsam ve
verilen yetkinin açıkça belirlenerek Bakanlar Kuruluna çerçeve çizilmediği
dikkate alınarak, tam tersine, yasama yetkisinin devri anlamına gelecek şekilde
yaygınlaştırılıp genelleştirici ifade içermesi nedeniyle Anayasanın 2 nci, 7
nci, 87 nci ve 91 inci maddelerine aykırı bulunmaktadır.
2- 7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla
Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda
Yetki Kanunu”nun 2. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda
Cumhurbaşkanının andiçerek göreve başladığı tarihe kadar” ifadesinin
Anayasa’ya aykırılığı;
7142 sayılı Kanun”un 2. Maddesi;
“İlkeler ve yetki süresi
MADDE 2- (1)
Bakanlar Kurulu bu Kanuna göre verilen yetkiyi kullanırken; yürürlükteki kanun
ve kanun hükmünde kararnamelerin ilgili hükümlerinin 6771 sayılı Kanun ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yapılan değişikliklerle uyumlu hale
getirilmesini, kamu hizmetlerinin verimli, süratli ve etkin bir şekilde
yürütülmesi ile hizmetin özelliği ve gereklerine uygun düzenlemeler
yapılmasını, atama ve görevde yükselmede kariyer ve liyakat esasları ile
nitelikli personel istihdamının esas alınmasını, kamu hizmetlerinde iş bölümü
ve koordinasyonun sağlanmasını, benzer hizmetlerin tek kuruluş veya birim
tarafından yürütülmesini ve kaynak kullanımında israfın önlenmesini gözönünde
bulundurur.
(2) Bakanlar Kuruluna verilen yetki, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının
andiçerek göreve başladığı tarihe kadar geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar
Kurulu birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarabilir .”
hükmünü taşımaktadır.
Yetki yasasının 2. maddesi ilkeler ve yetki
süresi ile ilgilidir.
Bu maddeye göre; Bakanlar Kurulu KHK çıkarma
yetkisini kullanırken;
-Yürürlükteki kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerin ilgili hükümlerinin 6771 sayılı Kanuna uyumlu hale
getirilmesini,
-Kamu hizmetlerinin verimli, süratli ve etkin bir
şekilde yürütülmesi ile hizmetin özelliği ve gereklerine uygun düzenlemeler
yapılmasını,
-Atama ve görevde yükselmede kariyer ve liyakat
esasları ile nitelikli personel istihdamının esas alınmasını,
-Kamu hizmetlerinde iş bölümü ve koordinasyonun
sağlanmasını, benzer hizmetlerin tek kuruluş veya birim tarafından
yürütülmesini ve kaynak kullanımında israfın önlenmesini,
Göz önünde bulunduracaktır.
Bu maddede yer alan hükme göre, Bakanlar Kuruluna
verilen yetki, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının yemin
ederek göreve başladığı tarihe kadar geçerli olacaktır.
Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla kanun
hükmünde kararname çıkarabilecektir.
Söz konusu madde metninde yer alan kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisinin Cumhurbaşkanının yemin ederek göreve başladığı
tarih gibi bir anlamda belirsiz bir tarihe kadar sürdürülmesi hukukun temel
kavramları açısından gerekli ve önemli olan “kesinlik” ve belirlilik”
kavramları açısından sorun taşımaktadır.
Anayasanın 6771 sayılı yasa ile değişik 101.
maddesinde Cumhurbaşkanlığı adayı ve seçimi ile ilgili esaslar aşağıdaki
şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.
A.
Adaylık ve seçimi
“Madde 101 – Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş,
yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk
vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının
görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde
toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan
siyasi partiler ile en az yüzbin seçmen aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı
seçilen milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer. Genel
oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday,
Cumhurbaşkanı seçilir. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı
izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en
çok oy almış iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday,
Cumhurbaşkanı seçilir. İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin
herhangi bir nedenle seçime katılmaması halinde; ikinci oylama, boşalan
adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır.
İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde
yapılır. Aday, geçerli oyların salt çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı
seçilir. Oylamada, adayın geçerli oyların çoğunluğunu alamaması halinde, sadece
Cumhurbaşkanı seçimi yenilenir. Seçimlerin tamamlanamaması halinde, yenisi
göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının görevi devam eder.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin diğer usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”
Söz konusu anayasa maddesine göre; Cumhurbaşkanlığı seçimi,
Cumhurbaşkanlığı adaylarının seçime katılan aday sayısı ve adayların geçerli
oyların salt çoğunluğunu alıp alma durumuna göre birkaç tur sürebilecektir.
Örneğin ikinci tura tek adayın katılması ve adayın geçerli oyların salt
çoğunluğunu alamaması dururmunda Cumhurbaşkanlığı seçimi yenilenebilecektir.
Seçimlerin tamamlanamaması halinde, yenisi göreve başlayıncaya kadar mevcut
Cumhurbaşkanının görevi devam edecektir.
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usul ve esaslar
ise, 19.01.2012 tarih ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanununda
düzenlenmiş bulunmaktadır.
Anılan kanunun;
“Seçim sistemi ve uygulaması” başlıklı 4.
maddesi;
“Seçim sistemi ve uygulanması
MADDE 4 – (1) Genel oyla yapılacak seçimde,
geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday, Cumhurbaşkanı seçilir. İlk oylamada
bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci Pazar günü ikinci oylama
yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve
geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir.
(2) İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan
adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması hâlinde; ikinci
oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi
suretiyle yapılır. Ancak ikame, geçici sonuçların ilânını takip eden gün saat
17.00’ye kadar yapılabilir.
(3) Oylamalara tek adayla gidilmesi hâlinde,
oylama referandum şeklinde yapılır. Geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday
Cumhurbaşkanı seçilir. Oylamada, adayın geçerli oyların salt çoğunluğunu
alamaması hâlinde seçim yenilenir ve kesin sonuçların ilânından sonra gelen
kırkbeşinci günü takip eden ilk Pazar günü sadece Cumhurbaşkanı seçimi yapılır.
(4) Cumhurbaşkanının görev süresinin dolması veya
seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi ya da seçimlerin tamamlanamaması
hâllerinde, yenisi göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının görevi
devam eder.
(5) Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeliği sona erer.”
“Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlandırılması”
başlıklı 20. maddesi;
“MADDE 20 – (1) Cumhurbaşkanı seçiminin kesin
sonuçları, Yüksek Seçim Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Makamına bildirilir, kamuoyuna ilân edilir ve
Resmî Gazetede yayımlanır.
(2) Seçilen Cumhurbaşkanı adına, Yüksek Seçim
Kurulu tarafından Cumhurbaşkanı seçildiğine dair bir tutanak düzenlenir.
“Cumhurbaşkanına tutanağın verilmesi ve andiçme
töreni” başlıklı 21. maddesi;
“MADDE 21 – (1) Seçilen Cumhurbaşkanı adına
düzenlenen tutanak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı tarafından verilir ve aynı oturumda andiçme töreni
yapılır. Bu oturum, eski Cumhurbaşkanının görev süresinin dolduğu gün, makamın
başka bir sebeple boşalması hâlinde ise seçim sonuçlarının kesinleşmesinden
itibaren üç gün içinde gerçekleştirilir.”
hükümlerini içermektedir.
Söz konusu maddelerde yer alan hükümlerden; “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı
seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının andiçerek göreve başladığı tarih”
kavramının bir anlamda uzun ve belirsiz bir süreci içerdiği
anlaşılmaktadır.
Ayrıca 2014 yılında gözlemlenen bazı hadiseler;
anayasal ve yasal kurala dahi bağlanmış bulunan “Cumhurbaşkanının ant içerek göreve
başlama” takviminin dışarıdan yapılan müdahalelerle uzatılabildiğini
göstermiştir.
28. Ağustos 2014 raih ve 29102 Mükerrer sayılı
Resmi Gazetede yer alan Yüksek Seçim Kurulunun 15.08.2014 tarih ve 3719 sayılı
Kararında:
“Resmî Gazetenin 10/06/2014 tarihli, 29026 sayılı
nüshasında yayımlanan Yüksek Seçim Kurulunun 6/6/2014 tarihli ve 2910
sayılı kararı ile kabul edilen “Seçim Takvimi” uyarınca, 10 Ağustos 2014 Pazar
günü yapılan Cumhurbaşkanı Seçimi geçici sonuçları 11 Ağustos 2014 Pazartesi günü
Kurulumuz internet sitesi www.ysk.gov.tr adresinde
yayımlanarak kamuoyuna duyurulmuştur.
6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun 20. maddesinin;
Birinci fıkrasında; “Cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçları, Yüksek
Seçim Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile
Cumhurbaşkanlığı Makamına bildirilir, kamuoyuna ilân edilir ve Resmî Gazetede
yayımlanır.”,
İkinci fıkrasında; “Seçilen Cumhurbaşkanı adına, Yüksek Seçim Kurulu
tarafından Cumhurbaşkanı seçildiğine dair bir tutanak düzenlenir.”
Aynı Kanun’un 14. maddesinin ikinci fıkrasında; “Adaylar, Yüksek Seçim
Kurulu tarafından belirlenecek adaylık başvurusu süresi içinde mal bildiriminde
bulunmak zorundadır. Seçilen adayın mal bildirimi, seçim sonuçlarının
kesinleşmesini müteakip Resmî Gazetede yayımlanır.”
hükümleri yer almaktadır.
Yüksek Seçim Kurulunun 6/6/2014 tarihli ve 2014/2910 sayılı
kararı eki “Seçim Takvimi”nde;
15 Ağustos 2014 Cuma günü;
“1- Yüksek Seçim Kurulunca kesin seçim sonuçlarının Resmî Gazete,
Radyo ve Televizyonda ilân edilmek üzere ilgili mercilere gönderilmesi,”
şeklinde düzenlenmiştir.
6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun 20. maddesinin birinci
fıkrası gereğince, 10 Ağustos 2014 Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanı
Seçimi sonuçlarının birleştirme tutanaklarındaki duruma göre kesin olarak ilânı
ve yayımlanması ile seçilen adayın mal bildiriminin Resmî Gazetede yayımlanması
hususu takdirlerinize arz olunur.” denilmiş olmakla, konu incelenerek;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
10 Ağustos 2014 Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanı Seçimi sonuçları ile
ilgili il seçim kurulları ve Yurt Dışı İlçe Seçim Kurulu tutanaklarının
Kurulumuza ulaştırılmasının tamamlandığı anlaşılmıştır.
Buna göre;
1- 10 Ağustos 2014 Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanı Seçimi kesin
sonuçlarının gösterildiği şekilde tespit ve ilânına,
3- Bu sonuca göre geçerli oyların salt çoğunluğunu alan Recep
Tayyip ERDOĞAN’ın 12. Türkiye Cumhurbaşkanı seçildiğinin tespitine ve
adına Yüksek Seçim Kurulunca tutanak (mazbata) düzenlenmesine,
4- Keyfiyetin 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun
20. maddesinin birinci fıkrası gereğince;
a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı
Makamına bildirilmesine,
b) Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) aracılığı ile kamuoyuna
duyurulmasına,
c) Karar örneği ve eki cetveller ile Cumhurbaşkanı seçilen Recep
Tayyip ERDOĞAN’ın mal bildiriminin Resmî Gazetede
yayımlanmasına,
d) Karar örneği ve eki cetvellerin …. Seçmen Kütüğü Genel
Müdürlüğünce Kurulumuzun internet sitesi www.ysk.gov.tr adresinde yayınlanmasına,
15/08/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
denilmektedir.
Yüksek Seçim Kurulu Kararı 15.08.2018 tarihinde
Resmi Gazeteye gönderilmesine rağmen, söz konusu karar 13 gün süre
geciktirilerek 28.08.2014 tarihli Resmi Gazetenin Mükerrer 29102 sayılı
nüshasında yayımlanmıştır.
10.Ağustos 2014 tarihinde yapılan seçimi kazanan
Cumhurbaşkanı 13 gün süre gecikmeli olarak T.B.M.M.’nin 28.08.2014 tarih ve
133. Birleşiminde ant içerek göreve başlamıştır.
Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti;
Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da açıklandığı üzere; eylem ve işlemleri
hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan,
yargı denetimine açık, Anayasa’nın ve yasaların üstünde yasa
koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu
bilincinde olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına
yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet
ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın kamu yararı
dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu ve keyfiliği teşvik
ettiği durumlarda yetki saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından
sakatlığı ortaya çıkar.
Diğer taraftan, Anayasa'nın 2’nci maddesinde yer
alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri 'belirlilik'tir. Bu ilkeye göre,
yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya
ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması
gereklidir.
Yasa metinlerinde açıklıktan yoksun ve keyfi bir
düzenleme, öngörülemezlik ve belirsizlik yaratır. Belirlilik ve
öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısı ile hukuki güvenlik
sağlamayan kurallar ise “hukuk devleti” ilkesi ve dolayısıyla Anayasanın
Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2. maddesi ile
bağdaşmaz.
Anayasanın “Kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi verme” başlıklı 91. Maddesindeki hüküm gereği; yetki kanunununda kanun
hükmünde kararname çıkarma yetki süresinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Yetki yasasının 2. Maddesinin 2. fıkrasında yer
alan Bakanlar Kuruluna verilen kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin “bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının yemin ederek göreve
başladığı tarihe kadar” bir süre ile geçerli olacağına dair düzenleme tam
olarak kesinlik ve belirlilik içermediği için Anayasa’nın 2. ve 91.
maddelerine aykırılık içermektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle 7142 sayılı “6771
Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum
Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun 2. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı
seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının andiçerek göreve başladığı tarihe kadar”
ifadesinin Anayasa’nın 2 ve 91. maddeleri hükmüne aykırı olduğundan iptali
gerekir.
I. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
1- 7142 sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu, Anayasa’nın Geçici
21/B. maddesinde yer alan hüküm ile mevcut Anayasa’da yapılan değişikliklerin
gerektirdiği yasal düzenlemelerin bizzat TBMM tarafından yapılmasını
emrettiğinden ve söz konusu yasal değişikliklerin mevcut Anayasa’nın 91.
Maddesi hükmünde yer alan yetki kanunu ve buna dayanılarak K.H.K. çıkarma
yöntemiyle gerçekleştirilemeyeceğini öngörüldüğünden 7142 sayılı yetki yasası
hem Anayasanın 2., 7., 87. ve 91. maddelerine aykırı bulunmakta aynı zamanda
Geçici 21. Maddesinin B fıkrası karşısında tamamen hükümsüz kalmaktadır.
2- Kanun hükmündeki kararnameler için anayasada öngörülen mevcut
sürecin tamamlanamayacağı ve T.B.M.M.’de herhangi bir onay sürecinden
geçirilmeyeceği bilinerek 7142 sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
çerçevesinde Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname çıkarılma yetkisi
verilmesi Anayasanın 2. maddesinde tanımını bulan hukuk devleti ilkesine açıkça
aykırılık teşkil etmektedir.
3- 7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun 1. maddesinin
2. fıkrasının son cümlesinde yer alan “ile diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerin” ibaresi yasama yetkisinin devri anlamına gelecek şekilde
yaygınlaştırılıp genelleştirici ifade içermesi nedeniyle Anayasanın 2., 7., 87.
ve 91 inci maddelerine aykırı bulunmaktadır.
4- 7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun 2. maddesinin
2. fıkrasında yer alan “Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının andiçerek
göreve başladığı tarihe kadar” ifadesi tam Bakanlar Kuruluna verilen
Kanun Hükmünde Kararname çıkarma süresi açısından kesinlik ve belirlilik
içermediği için Anayasa’nın 2. ve 91. maddelerine aykırılık içermektedir.
Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce
sınırlandıran ve Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması
halinde, sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır.
Öte yandan, anayasal
düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti
sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk
devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun
üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin
sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında
sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden
giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama
bulunmamaktadır.
7142 sayılı Yetki
Yasasının Anayasaya aykırılığı ileri sürülen maddelerinin uygulanması halinde;
kamu kurum ve kuruluşları ile personelinin Anayasaya aykırı yasaya dayanılarak
KHK’lerle düzenlenmesi sonucu, sonradan öngörülemeyecek ve giderilemeyecek
büyük kayıplara sebebiyet verilebilecek, telafisi imkansız zararlar doğacaktır.
Bu zarar ve
durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan söz konusu
maddelerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması
istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.
IV. SONUÇ VE İSTEM
A- 7142 sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu, Anayasa’nın Geçici
21/B. maddesinde yer alan hüküm ile mevcut Anayasa’da yapılan değişikliklerin
gerektirdiği yasal düzenlemelerin bizzat TBMM tarafından yapılmasını
emrettiğinden ve söz konusu yasal değişikliklerin mevcut Anayasa’nın 91.
Maddesi hükmünde yer alan yetki kanunu ve buna dayanılarak K.H.K. çıkarma
yöntemiyle gerçekleştirilemeyeceğini öngörüldüğünden 7142 sayılı yetki yasası
hem Anayasanın 87. ve 91. maddelerine aykırı bulunmakta aynı zamanda Geçici 21.
Maddesinin B fıkrası karşısında tamamen hükümsüz kalmaktadır
B- Kanun hükmündeki kararnameler için anayasada öngörülen mevcut
sürecin tamamlanamayacağı ve T.B.M.M.’de herhangi bir onay sürecinden
geçirilmeyeceği bilinerek 7142 sayılı 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu
çerçevesinde Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname çıkarılma yetkisi
verilmesi Anayasanın 2. maddesinde tanımını bulan hukuk devleti ilkesine açıkça
aykırılık teşkil etmektedir.
C- Ayrıca
1- 7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun 1. maddesinin
2. fıkrasının son cümlesinde yer alan “ile diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerin” ibaresi yasama yetkisinin devri anlamına gelecek şekilde
yaygınlaştırılıp genelleştirici ifade içermesi nedeniyle Anayasanın 2., 7., 87.
ve 91 inci maddelerine aykırı olduğundan,
2- 7142 sayılı “6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu”nun 2. maddesinin 2.
fıkrasında yer alan “Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının andiçerek
göreve başladığı tarihe kadar” ifadesi tam Bakanlar Kuruluna verilen
Kanun Hükmünde Kararname çıkarma süresi açısından kesinlik ve belirlilik
içermediği için Anayasa’nın 2. ve 91. maddelerine aykırı olduğundan
iptallerine;
Uygulanmaları halinde, giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve
durumlar olacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin
durdurulmasına,
karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.”