“...
1) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 6.
maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (a) Bendinin Anayasaya Aykırılığı
İptali istenen düzenlemelerin Anayasa’ya aykırılıklarını, Türkiye’nin
mali sistemi bağlamında ortaya koyabilmek için aşağıdaki açıklamaların
yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. (Bu başlık altında yapılan ortak açıklamalar,
6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun iptali istenen tüm kuralları
için geçerlidir.)
A)
Parlamentonun Bütçe Hakkı ve Anayasanın Bağlayıcılığı
Anayasa, siyasal iktidarın yapısını, işleyişini, siyasal kurumların
statülerini, görev ve yetkilerini belirleyen, vatandaşların hak ve
özgürlüklerini tespit eden ve bunların hukuki güvencelerini içeren bir “Toplum
Sözleşmesi”dir. Kişilerin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınabilmesi
için yasama ve yürütme organlarının yetkilerinin sınırlanması ihtiyacı sadece
temel hak ve özgürlükler alanında değil, kamu harcamalarına ilişkin
düzenlemeler alanında da gerekli olup, bu bağlamda çeşitli kurallar
anayasalarda yer alır. Demokrasilerde kamu harcamalarının büyüklüğü ve kapsamı
ile bu harcamaların yapılabilmesi için vatandaşlara getirilecek yükümlülüklere
halk karar verir ki buna “Bütçe Hakkı” denilmektedir. Halk sahip olduğu ve
sahip olmak üzere yüzyıllarca mücadele ettiği “Bütçe Hakkı”nı seçtiği
temsilcileri aracılığıyla kullanır.
Kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanım meşruiyeti, parlamentoların
varlık sebebiyle özdeş tutulan ulusal egemenliğin bütçe hakkına dayanır. Bütçe
hakkı, dünya tarihinde demokrasi için vazgeçilmez bir kurum olarak çetin
mücadelelerin ürünüdür. İngiltere'de Magna Carta (1215), Haklar Dilekçesi
(1627), Haklar Yasası (1689), Fransa'da 1789 ihtilali, 1791 ve 1793 Anayasaları
yaklaşık sekiz yüzyıllık tarihin bilinen uğraklarıdır. Bütçe hakkı bu uzun
tarihsel süreçte demokrasinin gelişmesi açısından anahtar role sahip olmuştur.
Öncelikle vergi toplanması temsil yeteneği sınırlı çevrelerin iznine tabi tutulmuştur.
Daha sonra harcamaların yapılması temsil yeteneği kısmen güçlenen zeminlerce
izne tabi kılınmış ve nihayet gelir ve harcamaların birlikte bütçe olarak her
yıl için izin ve onaya tabi tutulması ve gerçekleşmelerin denetimi suretiyle
bütçe hakkı bugünkü çehresine kavuşmuştur. 19-20. yüzyılın ilk yarısında bütçe
hakkı hem birçok bütçe ilkesinin (önceden izin ilkesi, yıllık olma ilkesi,
bütçe birliği ilkesi, genellik ilkesi, gelir ve giderlerin gayrisafiliği
ilkesi) oluşması ve yerleşmesiyle güçlenmiş, hem de tedrici olarak diğer
devletlerce de bütçe hakkı benimsenen evrensel bir değer haline gelmiştir. Her
ülke, kendi tarihsel koşulları içinde bütçe hakkının kurumsallaşma sürecine
farklı bir uyarlanma deneyimi yaşamıştır.
Çağdaş demokrasilerde hükümetler politika önceliklerini amaç ve
hedefler seti, kaynak-harcama yapısı, uygulama adımları ve benzeri açılardan
ortaya koyarak Parlamentoya sunarlar ve Parlamentodan izin/onay isterler.
İlgili dönemin sonunda Milletin Meclisince döneme ilişkin gerçekleşmeler ve
yürütülen faaliyetler, bütçenin amaç ve hedeflerine ulaşma derecesi açısından
değerlendirilir. Böylece, hükümetin performansı; bütçenin amaç ve hedefleri ile
gerçekleşmeler arasındaki açıklık ve meydana gelen sapmalar üzerinden müzakere
edilir ve hesap verme sorumluluğu çerçevesinde hükümetten hesap sorulur.
Ülkemizde 1982 Anayasası'nın 87, 160, 161, 162, 163 ve 164.
maddelerinde Bütçe Hakkı çeşitli yönleri ile hüküm altına alınmıştır. Bu
anayasal normlar, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve 6085
sayılı Sayıştay Kanunu gibi kod düzenlemelerle somut ve uygulanabilir
kılınmıştır.
5018 sayılı Kanun, benzer dünya örneklerinde olduğu gibi bütçe
hakkının kullanılmasında TBMM'nin konumunu güçlendirmiş, getirdiği yeni mali
yönetim sistemi düzenlemeleri ile Bütçe Hakkının daha etkin kullanımının alt
yapısını oluşturmuştur. Nitekim 5018 sayılı Kanunun genel gerekçesine
bakıldığında, Kanun ile bütçe kapsamının genişletilerek bütün kamu
kaynaklarının TBMM denetimine sunulması suretiyle bütçe hakkının en iyi şekilde
kullanılması, bütçe hazırlama ve uygulama sürecinde etkinliğin arttırılması,
mali yönetimde şeffaflığın sağlanması, sağlıklı bir hesap verme mekanizması ile
harcama sürecinde yetki sorumluluk dengesinin yeniden kurulması, etkin bir iç
kontrol sisteminin oluşturulması ve bu suretle çağdaş gelişmelere uygun yeni
bir kamu mali yönetim sisteminin oluşturulmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Aşağıda (“D Anayasaya Aykırılık Sorunu” başlığı altında)
ayrıntılarıyla açıklanacağı üzere temsili demokrasi, parlamentonun “bütçe hakkı”ndan
doğmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında da belirtildiği üzere, “Yasama
organının, halk adına kamu gelirlerini toplama ve yine halk adına bu gelirleri
harcama konusunda yürütme organına sınırlarını belirleyerek yetki vermesi ve
sonuçlarını denetlemesine bütçe hakkı denilmektedir. (…) Bu hak, demokratik
parlamenter yönetim sistemini benimsemiş olan ülkelerde, halk tarafından
seçilen temsilcilerden oluşan ve en yetkili organ olan yasama organına ait bulunmaktadır.
(…) Bütçe yapısının fonksiyonunu ifa edebilmesi, temel bütçe ilkelerine
uyulması ile mümkün olmaktadır. Bütçe ilkeleri; bütçenin hazırlanması,
görüşülüp onaylanması, uygulanması ve denetlenmesi ile ilgili olarak göz önünde
bulundurulması gereken kuralları ifade eder. Bu ilkeler, devlet
bütçelerinin temel özellikleri ve amaçlarının gerçekleşmesi için uygulanması
zorunlu olan ulusal ve uluslararası alanda kabul görmüş klasik maliye biliminin
ilkeleridir.” (Bkz. Anayasa Mahkemesi’nin 30.12.2010 günlü ve E.2008/84,
K.2010/121 sayılı kararı).
Anayasa’nın 150. maddesinin yetkili kıldığı Cumhurbaşkanı, iktidar ve
ana muhalefet partisi Meclis grupları veya 110 milletvekili, bütçe kanununun
Anayasa’ya ve ulusal ve uluslararası alanda kabul görmüş klasik maliye
biliminin bütçe ilkelerine aykırı olduğu düşüncesini taşıyorlar ise aynı
maddeye göre Anayasa Mahkemesine iptal davası açma hakları vardır. Anayasa’nın
148. Maddesi kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunun
denetlenmesini Anayasa Mahkemesinin görevleri arasında sayılmıştır.
Anayasa’nın 11. maddesine göre Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organları ile idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesi, devletin hukukla
var olduğu ve hukukla yaşayacağı kabulüne dayanır ve devlet organlarıyla
idarenin tüm eylem ve işlemlerinde hukuka ve hukukun evrensel ilkelerine
bağlılığı gerektirir. Anayasanın 36. maddesindeki adil yargılanma hakkı ise
davaların makul bir süre içinde karara bağlanmasını da içerir. Anayasa’nın 161.
maddesinin birinci fıkrasında bütçenin yıllık olduğu açıkça belirtilmiştir. Söz
konusu hükümler dikkate alınarak Bütçe kanununa ilişkin iptal isteminin
yürürlük tarihi içindeki makul bir sürede görüşülüp karara bağlanarak Resmi
Gazetede yayınlanması parlamentonun “bütçe hakkının” korunması açısından da
gerekli bulunmaktadır.
Bu itibarla bu iptal dava dilekçesinin Anayasa’nın 2., 11., 36, 148.,
150. ve 161. maddeleri uyarınca karara bağlanmasını talep ediyoruz.
B)
Türkiye’nin Mali Sistemi
1050 Sayılı Kanunla Kurulan Mali Sistem
Osmanlı Batılılaşması, imparatorluğun ekonomik, mali, siyasi ve
askeri çöküşü kaynaklı bir zorunluluktan doğmuş ve çöküşe dayalı toprak
kaybından kurtuluşun reçetesi olarak görülmüştür. Pragmatik yanı ağır basan
Osmanlı Batılılaşması Kıta Avrupası Hukuk Sisteminin özgün örneğini oluşturan
Fransa’yı örnek almış; Napolyon’un merkeziyetçi idari ve mali sistemi Osmanlı İmparatorluğu’na
uyarlanmıştır.
İkinci Meşrutiyet (1908)’ten sonra çıkarılan iki geçici kanunla
İmparatorluğun merkeziyetçi idari ve mali sistemi, Cumhuriyete taşınacak
şekilde kurulmuştur.
Bunlardan ilki, 1878 tarihli Fransız Genel Muhasebe Kararnamesi’nin
çevirisinden oluşan ve 1910 yılında çıkarılan Muhasebe-i Umumiye Kanunu
Muvakkat’dır. Bu Geçici Kanunu, Cumhuriyet küçük eklemeler yaparak 1927 yılında
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu adıyla tekrar yasalaştırmıştır.
Osmanlı’nın Fransa modelini esas alarak hazırladığı ve tüm illerde
uygulanması öngörülen İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanunu 6 Eylül 1864’de
yasalaşmıştı. İkinci Meşrutiyet’ten sonra ise 1876 Anayasası’nda yer alan ilkeler
esas alınarak “İdare-i Umumiye-i Vilayet” ve “İdare-i Hususiye-i Vilayet”
ismiyle iki kanun tasarısı hazırlanarak 1912 yılında Mebusan Meclisine sevk
edilmiştir. Tasarıların Mecliste görüşülmesi sırasında Balkan Savaşının çıkması
üzerine Meclis tatil edildiğinden tasarılar yasalaşamamıştır. Hükümet ise, bazı
değişiklikler yaparak iki tasarıyı birleştirmiş ve “İdare-i Umumiye-i Vilayet
Kanunu Muvakkatı” adıyla 13 Mart 1913 tarihinde yürürlüğe koymuştur.
Vilayet Genel İdaresi Geçici Kanunu (İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanunu
Muvakkatı), iki kısımdan oluşmuştu: Birinci kısımda (1-74. maddeler) illerin
genel idaresi; ikinci kısımda (75. maddeden sonrası) ise illerin özel idaresi.
İllerin genel idaresinin düzenlendiği birinci kısmını Cumhuriyet, 18.04.1929 tarihli
ve 1426 sayılı Vilayet İdaresi Kanunu ile yürürlükten kaldırmış; il özel
idaresinin düzenlendiği ikinci kısım ise 22.02.2005 tarihli ve 5302 sayılı İl
Özel İdaresi Kanununun 71. maddesi ile yürürlükten kaldırılana kadar uygulamada
kalmıştır.
1050 sayılı Kanun ile mali sistemin merkezine Maliye Bakanlığı
oturtulmuş ve esas aldığı mali merkeziyetçiliğe, idari merkeziyetçiliği
tamamlayan bir işlev yüklenmiştir.
Devlet adına yüklenim altına girilen sözleşme tasarısı ve
taahhütlerin vizesi Maliye Bakanlığının yetkisindedir. Giderlerin mali mevzuata
uygunluğu konusunda saymanlara tanınan yasal yetki çerçevesinde Maliye
Bakanlığına kamu idareleri üzerinde mali kontrol yetkisi verilmiştir. Bu
bağlamda merkezin taşra teşkilatı üzerindeki idari temsilcisi vali ve
kaymakamlar; mali temsilcisi ise saymanlardır (1050 sayılı Kanunun yasalaştığı
dönemde ve uzun bir süre saymanlar illerde defterdar, ilçelerde
malmüdürleriydi) ve bunların merkezin taşra teşkilatı üzerinde idari ve mali
kontrol işlevleri vardır.
Maliye Bakanlığı, bütçenin hazırlanması ve uygulanması ile
ödeneklerin dağıtımı, yeni ödenek tertibi açılması, kurum içi ve kurumlar arası
aktarma ve serbest bırakılmasında tek belirleyicidir.
1050 sayılı Kanunun 36. maddesinde, tertibi bütçede bulunup yetersizliğinden
dolayı ilave olarak alınan ödenek “ek ödenek”, bütçenin hazırlanması ve kabulü
sırasında öngörülmeyen yeni bir hizmet için alınan ödenek ise “olağanüstü
ödenek” olarak tanımlanıp, ek ve olağanüstü ödeneğin mali yıl içinde
alınabileceği kurallaştırılırken; 38. maddesinde, düşünülmeyen giderler
bölümüne bütçenin hazırlanması sırasında öngörülemeyen ve bütçelerde tertipleri
bulunmayan hizmetlerin karşılığı ödeneğin konulacağı belirtilmiş; 59.
maddesinde ise, Maliye Bakanlığı bütçesinde düşünülmeyen giderler tertibinde
yer alan ödenekten, bütçenin hazırlanması sırasında öngörülmeyen ve bütçede
tertipleri bulunmayan olağanüstü hizmet ve giderleri karşılamak amacıyla kamu
idareleri bütçelerinde gerekli tertipleri açarak ödenek aktarmaya ve bu tertiplerden
yapılacak ödemelerin esaslarını belirlemeye Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır.
Bu geniş yetkilere ek olarak, Kanunun 37. maddesinde, “Bütçe
kanunlarında belirtilecek hizmet ve amaçlar için genel ve katma bütçelere
gerektiğinde aktarma yapılmak üzere Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesinin
ilgili tertiplerinde yedek ödenek bulundurulabilir.” denilerek yedek ödeneğe
herhangi bir kapsam ve miktar sınırlaması getirilmemiştir.
Ayrıca, Kanunun “Ödenek İşlemlerinde Yetkiler” başlıklı 56.
maddesinin birinci fıkrasında, “Bütçeler ve bölümler arasında ödenek aktarması
yasa ile olur.” cümlesiyle ana kural ortaya konulduktan sonra devamında, “Ancak,
harcamalarda tasarrufu sağlamak, dengeli ve etkili bir bütçe politikasını
gerçekleştirmek üzere bu tür aktarmaları yapmaya ve yeni tertipler açmaya,
bütçe kanunlarıyla Maliye ve Gümrük Bakanı yetkili kılınabilir.” denilerek,
yasa ile yapılması gereken bütçeler ve bölümler arası ödenek aktarma yetkisinin
bütçe kanunlarıyla Maliye Bakanına verilmesinin önü açılmış; maddenin ikinci
fıkrasında ise, kamu idaresi bütçeleri içindeki bölüm içi aktarmalar Maliye
Bakanının iznine bağlanmıştır.
Tüm bu yetkilere rağmen, “Ödenek Aktarmalarında Yasaklar” başlıklı
57. maddesinde, “Maaş ve ücret tertiplerinden (diğer) gider tertiplerine ve
aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere ödenek nakledilemeyeceği gibi,
yedek ödenekten aktarılan tertiplerden de aktarma yapılamaz.” denilerek klasik
bütçe ilkelerinden oluşturulan mali sentez, yasa kuralı haline getirilmiştir.
5018 Sayılı Kanunla Kurulan Mali Sistem
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu, 10.12.2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile yürürlükten kaldırılmış ve 5018
sayılı Kanununun bütün maddeleriyle yürürlüğe girdiği 1.1.2006 tarihinden
itibaren yeni bir mali sisteme geçilmiştir.
1050 sayılı Kanunun amacı, idari merkeziyetçiliği mali
merkeziyetçilikle tamamlamak ve kamu maliyesinde mevzuata uygunluğu (mevzuata
uygunluk üzerinden de verimliliği) sağlamak iken; 5018 sayılı Kanunun amacı,
katılımcılığı esas alan; hukuka uygun, verimli, etkili ve tutumlu çalışan; mali
saydamlık ile yönetsel ve siyasal hesap verebilirliğe dayanan; ancak denetim
bakımından istenmese bile bazı handikapları da barındıran, fakat saydamlık ve
hesap verebilirliğin sağlanması için yetkileri kamu idarelerine devreden ve
T.B.M.M.’nin “bütçe hakkı”na güvence oluşturan bir kamu mali yönetimi
kurmaktır.
5018 sayılı Kanunun temelinde, “stratejik planlama ve performans
esaslı bütçeleme” yatmaktadır. Bu amaçla bütçenin hazırlanması, uygulaması ve
uygulama sonuçlarının raporlanmasında Maliye Bakanlığının tekeline (ödeneklerin
serbest bırakılması hariç) son verilerek görev ve yetkilerle sorumluluklar kamu
idarelerine bırakılmaktadır.
Kamu idarelerinin bütçeleri, kalkınma planı – stratejik plan - orta
vadeli program ve orta vadeli mali plan – performans programı (ve performans
programında yer alan performans hedefi/göstergesi) - bütçe gibi birbirine bağlı
ve birbirini tamamlayan ve yukarıdan aşağıya hiyerarşik bir yapı oluşturan
bütünsel bir süreç olarak tasarlanmıştır.
Buna göre, kamu idareleri, kalkınma planları, programlar, ilgili
mevzuat ve belirledikleri temel ilkeler çerçevesinde geleceğe ilişkin olarak
temel görev ve görüşleri ile stratejik amaç ve ölçülebilir hedeflerini
saptamak, performanslarını önceden belirlenmiş göstergeler doğrultusunda ölçmek
ve bu sürecin izleme ve değerlendirmesini yapmak amacıyla uzun süreli stratejik
plan (md. 9/1) ile stratejik plana göre yürütecekleri faaliyet ve projeleri ve
bunların kaynak ihtiyacı ile performans hedef ve göstergelerini içeren yıllık
performans programı hazırlamak (md. 9/4) ve kamu hizmetlerini istenilen düzeyde
ve kalitede sunabilmek için bütçeleri ile program ve proje bazında kaynak
tahsislerini, stratejik planlarına, yıllık amaç ve hedefleri ile performans
göstergelerine dayandırmak zorundadırlar (md. 9/2). Bütçeler kalkınma planı ve
programlarda yer alan politika, hedef ve önceliklere uygun şekilde, idarelerin
stratejik planları ile performans ölçütlerine ve fayda-maliyet analizine göre
hazırlanacak, uygulanacak ve kontrol edilecek (md. 13/1-c); kamu idareleri
gelir ve gider tekliflerini hazırlarken; orta vadeli program ve mali planda
belirlenen temel büyüklükler ile ilke ve esasları, kalkınma planı ve yıllık
program öncelikleri ile stratejik planı çerçevesinde belirlenmiş ödenek
tavanlarını, stratejik planı ile uyumlu çok yıllı bütçeleme anlayışını ve
performans hedeflerini dikkate alacaklardır (md. 17).
İdarelerce her yılın sonunda hazırlanacak idare faaliyet raporları
ise, kullanılan kaynaklar, bütçe hedef ve gerçekleşmeleri ile meydana gelen
sapmaların nedenleri, stratejik plan ve performans programı uyarınca yürütülen
faaliyetler ile performans bilgilerini içerir şekilde hazırlanacak (md. 41/4);
Sayıştay söz konusu raporları değerlendirerek değerlendirme sonuçları ile
birlikte TBMM’ye sunacak, TBMM ise bu raporlar ve değerlendirmeler ile
Sayıştay’ın düzenlilik ve performans denetimleri sonucunda ulaştığı denetim
bulguları temelinde, kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasına ilişkin
olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme sorumluluklarını görüşecektir
(md. 41/3).
Başka bir anlatımla kamu idareleri, kalkınma planı, kalkınma planına
dayalı hazırlanan programlar ve benimsedikleri temel ilkeler çerçevesinde
geleceğe ilişkin temel görev (misyon) ve temel görüşleri (vizyon) ile stratejik
amaç ve hedeflerini belirledikleri birer stratejik plan hazırlayacaktır.
Stratejik planda, stratejik amaçları, temel stratejileri, ölçülebilir hedefleri
ve performanslarını ölçmek, izlemek ve değerlendirmek için önceden belirlenmiş
performans göstergeleri yer alacaktır. Kamu idareleri stratejik planları ile
orta vadeli program ve orta vadeli mali plana göre her yıl yıllık performans
programı hazırlayacaklar ve performans programlarında yürütecekleri faaliyet ve
projeler ile bunların kaynak ihtiyacına ve performans hedef ve göstergelerine
yer vereceklerdir. Her yıl bütçelerini yaparken ise, program ve proje bazında
kaynak tahsislerini stratejik planlarına ve performans programında yer alan
yıllık amaç, hedef ve performans göstergelerine dayandıracaklardır. Nihayetinde
ise, bütçe ve faaliyet sonuçlarını T.B.M.M.’ye raporlayacaklar; Sayıştay ise
kamu idarelerinin raporladıkları mali tablolar ile faaliyet raporlarını
inceleyip, denetleyip, değerlendirerek ve bunlara düzenlilik ve performans
denetimi bulgularını ekleyerek TBMM’ye kamu idarelerinin mali tabloları ile
faaliyet raporları hakkında görüş bildirecektir. Böylece, yasama organının “bütçe
hakkı”nın gereği olarak yürütmeyi sadece ödenek miktarları ile faaliyetlerin
mevzuata uygunluğu açısından değil, ayrıca ölçülebilir somut hizmet
göstergeleri temelinde denetlemesi de sağlanmış olacaktır.
Verimli, etkili, ekonomik ve mevzuata uygun çalışan bir kamu mali
yönetiminin kurulması ile kamu idarelerinde hesap verebilirliğin sağlanması,
kamu idarelerinin bütçe ödenek tahsislerinin stratejik plan ve performans
programlarına dayandırılması, faaliyet ve projelere tahsis edilen ödeneklerin performans
göstergelerine bağlanması, stratejik plan ile performans programında yer
almayan ve performans göstergesine bağlanmayan alanlara harcama yapılmamasını
gerektirmesi nedenleriyle, 1050 sayılı Kanunun Maliye Bakanına/Bakanlığına
verdiği yetkilere 5018 sayılı Kanunla son verilmiştir. Kanunun 23. maddesinde, “bütçe
kanununda belirtilen hizmet ve amaçları gerçekleştirmek, ödenek yetersizliğini
gidermek veya bütçelerde öngörülmeyen hizmetler için” Maliye Bakanlığı
bütçesine konulacak “Yedek Ödenek” miktarı, genel bütçe ödeneklerinin yüzde
ikisi ile sınırlandırılmıştır. Diğer yandan 5. maddesinin (d) bendinde, kamu
malî yönetiminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkına uygun şekilde
yürütüleceği kamu mali yönetiminin temel ilkeleri arasında sayılırken, diğer
yandan 19. maddesinin son fıkrasında merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin bütçelerindeki ödeneklerin yetersiz kalması halinde veya
öngörülemeyen hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla, karşılığı gelir
gösterilmek şartıyla ek bütçe yapılacağı kurallaştırılarak TBMM’nin “bütçe
hakkı” güvence altına alınmıştır.
C)
İptali İstenen Düzenlemelerin Anlamı, Kapsamı ve Sonuçları
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle; Bu Kanunla verilen ödeneklerin
etkin ve verimli bir şekilde kullanılması amacıyla, kamu idarelerinin yıl
içinde ortaya çıkabilecek ihtiyaç fazlası ödeneklerinin diğer kamu idarelerinin
ödenek ihtiyacının karşılanmasında kullanılmasını temin etmek veya ödeneklerin
öncelikli hizmetlerde kullanılmasını sağlamak üzere genel bütçe ödeneklerinin
yüzde 10’unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel
bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08)
ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya
Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarmaya, Maliye Bakanı
yetkili kılınmaktadır.
Maliye Bakanına aynı yetkiler, daha dar kapsamlı
olarak 2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundan itibaren verilmektedir.
Örneğin; benzer yetkiler 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun “Aktarma ve
ekleme işlemleri” başlıklı 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi,
2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’nun “Aktarma ve ekleme işlemleri” başlıklı 8. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bentleri, 2013, 2014, 2015 ve 2016 Yılları Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunlarının “Aktarma ve ekleme işlemleri” başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bentlerinde de verilmişti. Bu nedenle bir önceki yıllardan
farklı gözüken ancak içerik olarak benzeri hükümleri içeren bu maddenin
geçmişte geçirdiği aşamaların bilinmesinde yarar bulunmaktadır.
Örneğin; 2013, 2014, 2015 ve 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu’nun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
şöyledir:
“Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin ‘Personel
Giderleri’ ile ‘Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi
Giderleri’ tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı
bütçesinin ‘Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği’ ile
gerektiğinde ‘Yedek Ödenek’ tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin
tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinde yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın kurum bütçeleri arasında
aktarmaya veya Maliye Bakanlığı bütçesinin ‘Yedek Ödenek’ tertibine aktarmaya,
(…)
Maliye Bakanı yetkilidir.”
Maliye Bakanının söz konusu yetkileri nasıl kullandığı ise Sayıştay
Genel Uygunluk Bildirimlerinde yer almaktadır. Bu bağlamda, Sayıştay’ın 2012,
2013, 2014 ve 2015 yılları Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk
Bildirimlerinde yer alan saptamalara aşağıda yer verilmektedir.
Sayıştay Genel Kurulu’nun 09.09.2013 gün ve 5366 sayılı Kararı ile
TBMM’ne sunulan 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk Bildiriminde
(s.9); 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla Maliye Bakanlığı Bütçesinin, “12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6
Yedek Ödenekler” tertibine 665.250.000,00 TL başlangıç ödeneği konulduğu, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun “Aktarma ve ekleme işlemleri” başlıklı 8.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına verilen yetki
çerçevesinde, diğer kamu idareleri bütçesinden 30.130.910.716,00 TL, Maliye
Bakanlığı bütçesinden ise 295.891.614,00 TL ödenek aktarılıp, 172.090.402,00 TL
ödenek düşülmesi sonucu Yedek Ödenek toplamının (yaklaşık 45 kat artışla)
30.919.961.928,00 TL’ye ulaştığı; genel bütçeli idareler yıl sonu toplam
ödeneğinin % 8.64’üne karşılık gelen bu ödeneğin tamamının diğer kamu
idarelerinin farklı bütçe tertiplerine aktarılıp yıl sonunda sıfırlandığı
belirtilmektedir.
2012 yılı genel bütçe başlangıç ödeneğinin 344.512.858.921,00 TL
olduğu göz önüne alındığında, yılsonu Yedek Ödenek tutarı bütçe başlangıç
ödeneğinin % 8.97’sine karşılık gelmektedir.
Sayıştay Genel Kurulu’nun 08.09.2014 gün ve 5377/1 sayılı Kararı ile
TBMM’ne sunulan 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk Bildiriminde
(s.32); 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 yedek ödenekler tertibine 949.178.000,00 TL
başlangıç ödeneği konulduğu, diğer kamu idareleri bütçelerinden 34.637.550.832,00
TL, Maliye Bakanlığı bütçesinden ise 325.520.156,00 TL ödenek aktarılması
sonucu yedek ödenek toplamının yıl sonunda (yaklaşık 38 kat artışla)
35.912.248.988,00 TL’ye ulaştığı; genel bütçeli idareler yıl sonu toplam
ödeneğinin % 8.77’sine karşılık gelen bu ödeneğin tamamının diğer kamu
idarelerinin farklı bütçe tertiplerine aktarılıp yıl sonunda sıfırlandığı
belirtilmektedir.
Genel bütçe başlangıç ödeneğinin 396.705.004.350,00 TL olduğu göz
önüne alındığında, yılsonu Yedek Ödenek tutarı, bütçe başlangıç ödeneğinin %
9.05’ine karşılık gelmektedir.
Sayıştay Genel Kurulu’nun 07.09.2015 gün ve 5392/1 sayılı Kararı ile
TBMM’ye sunulan 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk Bildiriminde
yer alan açıklamalardan, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 yedek ödenekler tertibine
1.199.178.000,00 TL başlangıç ödeneği konulduğu, diğer kamu idareleri
bütçelerinden 18.711.746.905,00 TL, Maliye Bakanlığı bütçesinden ise
5.449.480.310,00 TL ödenek aktarılması sonucu yedek ödenek toplamının yıl
sonunda (yaklaşık 21 kat artışla) 25.360.405.215,00 TL’ye ulaştığı; genel
bütçeli idareler yıl sonu toplam ödeneğinin % 5.6’sına karşılık gelen bu
ödeneğin tamamının diğer kamu idarelerinin farklı bütçe tertiplerine aktarılıp
yıl sonunda sıfırlandığı anlaşılmaktadır.
Genel bütçe başlangıç ödeneğinin 428.396.493.000,00TL olduğu göz
önüne alındığında, yılsonu Yedek Ödenek tutarı, bütçe başlangıç ödeneğinin %
5.9’una karşılık gelmektedir.
Sayıştay Genel Kurulu’nun 01.09.2016 gün ve
5404/1 sayılı Kararı ile TBMM’ye sunulan 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
Genel Uygunluk Bildiriminde yer alan açıklamalardan, 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunuyla, 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 yedek ödenekler tertibine 1.547.000.000,00
Türk Liralık başlangıç ödeneği konulduğu, bu tertibe, Kurum dışı aktarmalarla
33.293.992.135,00 Türk Lirası, kurum içi aktarmalarla 408.769.419,00 Türk
Lirası ödenek ilave edildiği, yıl sonunda (yaklaşık 22.7 kat artışla) yedek
ödenek toplamının 35.249.761.554,00 Türk Lirasına ulaştığı 35.249.761.554,00
Türk Liralık ödeneğin tamamının yedek ödenekten aktarmalarla düşüldüğü ve bu
tertipteki genel ödenek toplamının sıfırlanmış olduğu, tespit olunmuştur.
Genel bütçe başlangıç ödeneğinin 464.163.399.000,00TL olduğu göz
önüne alındığında, yılsonu Yedek Ödenek tutarı, bütçe başlangıç ödeneğinin %
7.59’una karşılık gelmektedir.
Tablo:1 Yedek Ödenek
Tutarının Yıl içerisindeki gelişimini gösterir tablo
Yıllar
|
Maliye Bakanlığı Bütçesinde Bulunan
12.01.31.00.01.1.2.00-1-09.6 Tertibindeki Yedek Ödeneğin Başlangıç Ödeneği
|
Yedek Ödeneğin Aktarmalar Sonrası Ulaştığı
Yılsonu Ödeneği
|
Yedek Ödenek / Genel Bütçeli İdarelerin
Başlangıç Ödeneğine Oranı
|
2012
|
665.250.000 TL
|
30.919.961.928 TL
|
8,67
|
2013
|
949.178.000 TL
|
35.912.248.988 TL
|
9,05
|
2014
|
1.199.178.000 TL
|
25.360.405.215 TL
|
5,90
|
2015
|
1.547.000.000 TL
|
35.259.761.554 TL
|
7,59
|
5018 sayılı Kanuna göre stratejik plana
dayanmadan ve performans göstergesine bağlanmadan harcanabilecek yedek ödenek,
genel bütçe başlangıç ödeneğinin %2’si ile sınırlı ve bunu aşan harcamalar için
ek bütçe yapılacak iken, 2012 yılında yasal yedek ödenek miktarının yaklaşık 45
katı tutarında ve başlangıç ödeneğinin %8,97’si oranında, 2013 yılında ise
yasal yedek ödenek miktarının yaklaşık 38 katı tutarında ve başlangıç
ödeneğinin %9.05’i oranında, 2014 yılında ise yasal yedek ödenek miktarının
yaklaşık 21 katı tutarında ve başlangıç ödeneğinin %5.9’u oranında, 2015
yılında yasal yedek ödenek tutarının yaklaşık 22.7 katı tutarında ve başlangıç
ödeneğinin %7.59’u oranında ödenek stratejik plana dayanmadan ve performans
göstergesine bağlanmadan harcanmış bulunmaktadır
Bu durum, 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunlarıyla Maliye Bakanına verilen, Anayasa ve 5018 sayılı Kanuna aykırı
yetkilerin birinci sonucudur.
Bu durumun ikinci sonucu ise 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılları Genel Uygunluk
Bildirimlerindeki ödenek üstü harcama tabloları incelendiğinde karşımıza
çıkmaktadır. Genel Uygunluk Bildirimlerindeki verilerden; kamu idarelerinin
personel giderleri ile sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri
tertiplerinde yer alan ödeneklerin, 5018 sayılı Kanunun “Ödenek aktarmaları”
başlıklı 21. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Personel giderleri tertiplerinden,
aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden,
diğer tertiplere aktarma yapılamaz.” kuralına aykırı olarak Maliye Bakanı
tarafından
Maliye Bakanlığı’nın “Yedek Ödenek” tertibine aktarıldıktan sonra buradan kamu
idarelerinin hizmet alımı ve sermaye giderleri tertiplerine aktarıldığı ve
böylece sanki personel giderleri tertiplerinden ödenek üstü harcama yapılmasına
cevaz veren yasal kurallar varmış gibi kamu idarelerinin personel giderleri
tertiplerinden ödenek üstü harcama yapmaya mecbur bırakıldıkları; daha açık
deyişle Maliye Bakanının kamu idarelerinin personel giderleri ile sosyal
güvenlik kurumlarına devlet primi gideri tertiplerini kamu idarelerinin iradesi
dışında ödenek üstü harcama kaynağı olarak kullandığı anlaşılmaktadır.
Sayıştay’ın 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk
Bildiriminde belirtildiğine göre, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için
15.056.878.194,39 TL, özel bütçeli idareler için ise 17.943.305,67 TL olmak
üzere toplam 15.074.821.500,06 TL ödenek üstü harcama yapılmıştır.
Sayıştay’ın 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk
Bildirimindeki tespitlerden; Genel bütçeli idarelerin 15.056.878.194,39 TL
tutarındaki 2012 yılı toplam ödenek üstü giderinin yaklaşık %98’ini oluşturan
14.800.059.706,55 TL’si Milli Eğitim Bakanlığına ait bulunduğu anlaşılmaktadır.
Genel Uygunluk Bildiriminde belirtildiğine göre bu durum, Milli Eğitim
Bakanlığı’nın personel giderleri ile sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi
giderleri kalemlerine 2012 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile tahsis edilen
ödeneklerden 12.212.000.000,00 TL’sinin Maliye Bakanı tarafından kendisine,
Anayasaya ve 5018 sayılı Kanuna aykırı olarak verilen yetkilerin kullanılması sonucu
Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarılmasından
kaynaklanmıştır.
2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk Bildiriminde
belirtildiğine göre ise genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için
9.284.415.318,31 TL, özel bütçeli idareler için 59.213.292,08 TL olmak üzere
toplam 9.343.628.610,39 TL ödenek üstü harcama yapılmıştır.
Sayıştay’ın 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk
Bildirimindeki tespitlerden yine genel bütçeli idarelerin 9.284.415.318,31 TL
tutarındaki 2013 yılı toplam ödenek üstü giderinin yaklaşık %99,45’ini
oluşturan 9.233.964.516,06 TL’si Milli Eğitim Bakanlığına ait bulunduğu
anlaşılmaktadır. Genel Uygunluk Bildiriminde belirtildiğine göre (s. 55-56) bu
durum, Milli Eğitim Bakanlığı’nın personel giderleri ile sosyal güvenlik
kurumlarına devlet primi giderleri kalemlerine 2013 Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu ile tahsis edilen ödeneklerden 15.633.770.000,00 TL’sinin Maliye Bakanı
tarafından Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarılmasından
kaynaklanmıştır.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk Bildiriminde
belirtildiğine göre ise genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için
14.179.652.525,19 TL, özel bütçeli idareler için 370.742,20 TL olmak üzere
toplam 14.180.023.267,39 TL ödenek üstü harcama yapılmıştır.
Sayıştay’ın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk
Bildiriminde yer alan bazı verilerin değerlendirilmesinden; yine genel bütçeli
idarelerin 14.179.652.525,19 TL tutarındaki 2014 yılı toplam ödenek üstü giderinin
yaklaşık % 99’unu oluşturan 14.040.150.433 TL’sinin Milli Eğitim Bakanlığına
ait bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun, Milli Eğitim Bakanlığı’nın personel
giderlerine kurumlarına devlet primi giderleri kalemlerine 2014 Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu ile tahsis edilen ödeneklerden yaklaşık 11.985.665.832 TL’sinin
Maliye Bakanı tarafından Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine
aktarılmasından kaynaklandığı saptanmıştır.
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Genel Uygunluk Bildiriminde
belirtildiğine göre genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için
31.207.551.183,33 TL, özel bütçeli idareler için 123.312,79 TL olmak üzere
toplam 31.207.674.496,12 TL ödenek üstü harcama yapılmıştır.
Sayıştay’ın 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
Genel Uygunluk Bildiriminde yer alan bazı verilerin değerlendirilmesinden; yine
genel bütçeli idarelerin 31.207.551.183,33 TL tutarındaki 2015 yılı toplam
ödenek üstü giderinin yaklaşık % 62’sini oluşturan 19.607.289.223,43 TL’si
Milli Eğitim Bakanlığına ait bulunmaktadır. Bu durumun, Milli Eğitim
Bakanlığı’nın personel giderleri ve sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi
giderleri kalemlerine 2015 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile tahsis edilen
ödeneklerden yaklaşık 18.061.492.611 TL’sinin Maliye Bakanı tarafından Maliye
Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarılmasından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
Tablo 2: Ödeneküstü gider ve Bazı kamu kurumlarının personel
giderlerinin yedek ödeneğe aktarılmasını özetleyen ilişki
Yıllar
|
Genel Bütçeli Kuruluşların Toplam Ödeneküstü Gideri(TL)
|
Milli Eğitim Bakanlığı Ödeneküstü harcama toplamı(TL)
|
Milli Eğitim Bak.Ödeneküstü harcama top. genel bütçeli idarelerin
toplam ödeneküstü gid.% oranı
|
Milli Eğitim Bak.Bütçesinden Yedek Ödeneğ
Aktarılan Personel ve Sosyal Güv.Prim tutarı(TL)
|
2012
|
15.056.878.194,39
|
14.800.059.706,55
|
98,00
|
12.212.000.000,00
|
2013
|
9.284.415.318,31
|
9.233.964.516,06
|
99,45
|
15.633.770.000,00
|
2014
|
14.179.652.525,19
|
14.040.150.433,00
|
99,00
|
1.985.665.832,00
|
2015
|
31.207.551.183,33
|
19.607.289.223,43
|
62,00
|
18.061.492.611,00
|
Yukarıdaki Tablo 2’den de açıkça görüleceği üzere, Anayasa’nın 87. ve
161. maddelerine aykırı olduğu halde Bütçe Kanunlarının 6-1/a’ıncı fıkrasında
yer alan hükümdeki olanakları kullanmak suretiyle Maliye Bakanlığı başka bir
Bakanlığa (Örneğin; Milli Eğitim Bakanlığına) Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile
tahsis edilen personel ve sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri
ödeneklerinin büyükçe bir bölümünü yıl içinde Maliye Bakanlığı Bütçesi
içerisinde bulunan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 yedek ödenekler tertibine
aktararak yedek ödenek tutarını başlangıçtaki yasal tutarının
çok ötesine ulaştırmakta,
daha sonra buradaki ödeneği kamu idarelerinin hizmet alımı ve sermaye giderleri
tertiplerine aktarmakta, aynı zamanda sanki personel giderleri tertiplerinde
ödenek üstü harcama yapılmasına cevaz veren yasal kurallar varmış gibi kamu
idareleri (Örnek: Milli Eğitim Bakanlığı) personel giderleri tertiplerinde
ödenek üstü harcama yapmaya mecbur bırakılmakta; daha açık deyişle Maliye
Bakanı kamu idarelerinin personel giderleri ile sosyal güvenlik kurumlarına
devlet primi gideri tertiplerini kamu idarelerinin iradesi dışında ödenek üstü
harcama kaynağı olarak kullanmakta, ayrıca bu yöntemle yıl içinde “ek bütçe
kanun”u çıkarma mükellefiyetinden de kurtulmaktadır.
Yani Anayasaya göre ek bütçe ile karşılanması gereken tutarlar ödenek üstü
harcama olarak gösterilerek hem TBMM’nin bütçe hakkı hem de yasama yetkisi
fiilen yürütme organı tarafından kullanılmış olmaktadır. Bu durum, 2012, 2013,
2014, 2015 ve 2016 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunlarıyla Maliye Bakanına verilen,
Anayasa ve 5018 sayılı Kanuna aykırı yetkilerin bir diğer sonucudur.
2012, 2013, 2014 ve 2015 yılları Merkezi Yönetim Bütçesi Genel
Uygunluk Bildirimlerinde ödenek üstü harcamalar; aynı tertiplerde hem ödenek
üstü gider hem de ödenek iptali yapılması, kurum dışı aktarmalarla ödenek
ekleme ve düşme işlemlerinin ödenek üstü giderlere etkisi ilgili kurumlarla
yazışma yapılmak suretiyle de irdelenmiş, söz konusu durum 5018 sayılı Kanunun
19, 20/1-d, 20/1-f, 20/1-g, 23, 26, 31 ve 70. maddeleri ile 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanununun 7, 9, 23, 24 ve Bütçe Kanununa ekli “E Cetveli”nin 45.
maddeleri, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 5. maddesinin (1) numaralı
fıkrası ve ayrıca 657 sayılı Kanunun 62, 207 ve 208. maddeleri bağlamında
değerlendirildikten sonra, hem 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi (s. 19) hem
2013 yılı Genel Uygunluk Bildiriminde (s. 41), “Görüleceği üzere, 5018 sayılı
Kanunun ‘Ödeneklerin kullanılması’ başlıklı 20’nci maddesinin birinci
fıkrasının (g) bendinde yer alan, genel veya kısmi seferberlik, savaş ilanı
veya Bakanlar Kurulu kararıyla zorunlu askeri hazırlıkların yapıldığı
olağanüstü hallerde ve Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçeleriyle sınırlı olmak üzere getirilen istisna
hükmü dışında ödenek üstü gider yapılmasına cevaz veren bir düzenleme
bulunmamaktadır” şeklinde karar verilmiş ve devamında 2012 yılı Genel Uygunluk
Bildiriminde, “2012 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
tamamlayıcı ödenekle ilgili 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrasını etkileyen ve
genel bütçeli idareler için 15.056.878.194,39 Türk Lirası, özel bütçeli
idareler için 17.943.305,67 Türk Lirası olmak üzere, merkezi yönetim toplamında
15.074.821.500,06 Türk Lirasına ulaşan ödenek üstü gider tutarı için, 5018
sayılı Kanunun yukarıda yer verilen 20, 26, 31 ve 70’inci maddeleri ile 2012
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun yukarıda yer verilen 9, 23 ve 24’üncü
maddeleri bağlamında tamamlayıcı ödenek verilip verilmemesi hususu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin takdirindedir” (s. 19);
2013 yılı Genel Uygunluk Bildiriminde ise “2013 yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının tamamlayıcı ödenekle ilgili 4’üncü maddesinin
üçüncü fıkrasını etkileyen ve genel bütçeli idareler için 9.284.415.316,31 Türk
Lirası, özel bütçeli idareler için 59.213.292,08 Türk Lirası olmak üzere,
merkezi yönetim toplamında 9.343.628.610,39 Türk Lirasına ulaşan ödenek üstü
gider tutarı için, 5018 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen 20, 26, 31 ve
70’inci maddeleri ile 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun yukarıda yer
verilen 8 inci maddesi ve Kanuna ekli, E Cetvelinin 49’uncu maddesi bağlamında
tamamlayıcı ödenek verilip verilmemesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
takdirindedir.” (s.41);
2014 yılı Genel Uygunluk Bildiriminde diğer yıllara ait Genel
Uygunluk Bildirimlerinin aksine fazla detaya girilmeden; “2014 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının tamamlayıcı ödenekle ilgili 4’üncü
maddesinin üçüncü fıkrasını etkileyen ve genel bütçeli idareler için
14.179.652.525,19 Türk Lirası, özel bütçeli idareler için 370.742,20 Türk
Lirası olmak üzere, merkezi yönetim toplamında 14.180.023.267,39 Türk Lirasına
ulaşan ödenek üstü gider tutarı için, 5018 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen
20, 26, 31 ve 70’inci maddeleri gereği tamamlayıcı ödenek verilip verilmemesi
hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirindedir”
2015 yılı Genel Uygunluk Bildiriminde ise yine detaya girilmeden
(s.27); “2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun “Gerektiğinde
kullanılabilecek ödenekler” başlıklı 5’nci maddesinin birinci fıkrasında da;
“Personel giderlerini karşılama ödeneği:
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili
mevzuatının gerektirdiği giderler için “Personel Giderleri” ve “Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Devlet Primi Giderleri” ile ilgili mevcut veya yeni açılacak
tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1- 09.1
tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya, Maliye Bakanı yetkilidir.”
Hükümlerine yer verilmek suretiyle de muhtemel ödenek üstü gider
oluşumlarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Görüleceği üzere, 5018 sayılı Kanunun “Ödeneklerin kullanılması”
başlıklı 20’nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan, genel veya
kısmi seferberlik, savaş ilanı veya Bakanlar Kurulu kararıyla zorunlu askeri
hazırlıkların yapıldığı olağanüstü hallerde ve Millî Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçeleriyle sınırlı
olmak üzere getirilen istisna hükmü dışında ödenek üstü gider yapılmasına cevaz
veren bir düzenleme bulunmamaktadır.
2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının tamamlayıcı
ödenekle ilgili 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrasını etkileyen ve genel bütçeli
idareler için 31.207.551.183,33 Türk Lirası, özel bütçeli idareler için
123.312,79 Türk Lirası olmak üzere, merkezi yönetim toplamında
31.207.674.496,12 Türk Lirasına ulaşan ödenek üstü gider tutarı için, 5018
sayılı Kanunun yukarıda yer verilen 20, 26, 31 ve 70’inci maddeleri
çerçevesinde tamamlayıcı ödenek verilip verilmemesi hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin takdirindedir.
Denilerek, yürürlükteki yasal düzenlemeler çerçevesinde ödenek üstü
harcama yapılmasının mümkün olmaması ve ek bütçe yapılmasını gerektirmesi
nedeniyle tamamlayıcı ödenek müessesesi uygulamasının sakıncaları örtülü bir
biçimde belirtilmiştir.
Bu durumun üçüncü sonucu ise ödenek üstü harcamanın mali ve idari
yaptırıma tabi tutulmuş olmasında ortaya çıkmaktadır.
5018 sayılı Kanunun temelinde “stratejik planlama ve performans
esaslı bütçeleme” yatması ve kamu kaynaklarının Kanunun öngördüğü şekilde
verimli, etkili ve ekonomik kullanılmasının bütçenin hazırlanması ve
uygulamasında 5018 sayılı kanunla kurulan mali sisteme uyulmasından geçmesi
nedeniyle;
-Kanunun 23. maddesinde, stratejik plana dayanmadan ve performans
gösterine bağlanmadan harcanabilecek “Yedek Ödenek” miktarı, genel bütçe
ödeneklerinin yüzde ikisi ile sınırlandırılmış;
-Kanunun 20. maddesinin (d) bendinde, “Kamu idareleri, bütçelerinde
yer alan ödeneklerin üzerinde harcama yapamaz. Bütçeyle verilen ödenekler,
tahsis edildikleri amaçlar doğrultusunda yılı içinde yapılan iş, satın alınan
mal ve hizmetler ile diğer giderlerin karşılanmasında kullanılır.” kuralına yer
verilirken;
-Kanunun 31. maddesinin altıncı fıkrasında, “Harcama yetkilileri
bütçede öngörülen ödenekleri kadar, ödenek gönderme belgesiyle kendisine ödenek
verilen harcama yetkilileri ise tahsis edilen ödenek tutarında harcama
yapabilir.” denilmiş;
-Kanunun “Ödenek üstü harcama” başlıklı 70. maddesinde, “Kamu zararı
oluşturmamakla birlikte bütçelere, ayrıntılı harcama programlarına, serbest
bırakma oranlarına aykırı olarak veya ödenek gönderme belgelerindeki ödenek
miktarını aşan harcama talimatı veren harcama yetkililerine, her türlü aylık,
ödenek, zam ve tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemeler toplamının iki
katı tutarına kadar para cezası verilir.” denilerek ödenek üstü harcama yapan
harcama yetkililerine para cezası verilmesi öngörülmüş;
-Kanunun 19. maddesinin son fıkrasında ise, merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerindeki ödeneklerin yetersiz kalması
halinde veya öngörülemeyen hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla, karşılığı
gelir gösterilmek şartıyla ek bütçe yapılacağı kurallaştırılmıştır.
Bu bağlamda, Sayıştay’ın 2012, 2013. 2014 ve 2015 yılları Genel
Uygunluk Bildirimindeki saptamaları doğrultusunda T.B.M.M.’nin kesin hesap
kanunları ile tamamlayıcı ödenek vermemesi durumunda, Maliye Bakanının bütçe
kanunlarında yer alan ödenek aktarma yetkilerini kullanarak ödenek üstü harcama
yapmak zorunda bıraktığı kamu görevlilerinin maaş kesme cezasına muhatap
olmaları yanında ödenek üstü gider tutarından Sayıştay’ca mali olarak sorumlu
tutulmaları gibi bir sonuçla karşılaşılacaktır. Dolayısıyla bütçe kanunlarıyla
Maliye Bakanına verilen Anayasaya aykırı yetkilerin Maliye Bakanı tarafından
kullanılmasının sonuçlarından Maliye Bakanı değil, kamu görevlileri idari ve
mali yaptırıma tabi tutulacaklardır. Bu durumun hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmazlığı ortadadır.
Maliye Bakanına 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun “Aktarma ve
ekleme işlemleri” başlıklı 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle
verilen yetkiler kapsamında, Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek”
tertibinde toplandıktan sonra kamu idarelerine aktarılan 30.919.961.928 TL
tutarında ve başlangıç ödeneğinin %8.97’si oranındaki ödenek ile
15.056.878.194,39 TL tutarında ve başlangıç ödeneğinin %4,37 oranındaki ödenek
üstü gider, stratejik plana dayanmadan ve performans göstergesine bağlanmadan
harcanmış bulunmaktadır.
Yine Maliye Bakanına 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun “Aktarma
ve ekleme işlemleri” başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendiyle verilen yetkiler kapsamında, Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek”
tertibinde toplandıktan sonra kamu idarelerine aktarılan 35.912.248.988,00 TL
tutarında ve başlangıç ödeneğinin %9.05’i oranındaki ödenek ile
9.343.628.610,39 TL tutarındaki ve başlangıç ödeneğinin %2.36’sı oranındaki
ödenek üstü gider, stratejik plana dayanmadan ve performans göstergesine
bağlanmadan harcanmış bulunmaktadır.
Yine Maliye Bakanına 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun “Aktarma
ve ekleme işlemleri” başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendiyle verilen yetkiler kapsamında, Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek”
tertibinde toplandıktan sonra kamu idarelerine aktarılan 25.360.405.215,00 TL
tutarında ve başlangıç ödeneğinin %5.9’u oranındaki ödenek ile
14.180.023.267,39 TL tutarındaki ve başlangıç ödeneğinin %3.31’i oranındaki
ödenek üstü gider, stratejik plana dayanmadan ve performans göstergesine
bağlanmadan harcanmış bulunmaktadır.
Yine Maliye Bakanına 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun “Aktarma
ve ekleme işlemleri” başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendiyle verilen yetkiler kapsamında, Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek”
tertibinde toplandıktan sonra kamu idarelerine aktarılan 35.249.761.554,00 TL
tutarında ve başlangıç ödeneğinin %7.59’u oranındaki ödenek ile
31.207.674.496,12 TL tutarındaki ve başlangıç ödeneğinin %6.72’si oranındaki ödenek
üstü gider, stratejik plana dayanmadan ve performans göstergesine bağlanmadan
harcanmış bulunmaktadır
Dördüncü ve en önemli sonuç da buradan çıkmaktadır: Genel bütçe
başlangıç ödeneğinin 2012 yılında %13.34’ünün (yaklaşık 46 milyar TL), 2013
yılında %11.41’inin (yaklaşık 46,5 milyar TL), 2014 yılında ise %9.23’ünün
(yaklaşık 39.5 milyar TL), 2015 yılında ise %14.31’nin (yaklaşık 66.4 milyar
TL), performans göstergesine dayanmadan harcanması, bu tutarların 2012, 2013,
2014 ve 2015 yılları merkezi yönetim bütçesi yatırım harcamaları tutarından
fazla olması ve bu oran ve tutarlardaki ödeneklerin hesap verebilirliğinin
olmaması gerçeği karşısında, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılları Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunları ile Maliye Bakanına verilen yetkilerin 5018 sayılı Kanunla
kurulan mali sistemi işlemez kıldığı sonucu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Sayıştay Genel Kurulu’nun 07.09.2015 tarihli ve 5392/1 sayılı kararı
ile Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmasına karar verdiği “2014 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimi”nde de Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine
yılı içinde diğer idarelerin bütçelerinden yasal sınırların çok üstünde ödenek
toplanması; Yedek Ödenek tertibinde toplanan bu ödeneklerin yılı içinde diğer
kurumların başka ödenek tertiplerine aktarılması; büyük miktarlarda ödenek üstü
harcama yapılması; özellikle Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin ödenek üstü
harcama kaynağı haline getirilmesi sorunları vurgulanmış; bu hukuki sorunlara
dayalı olarak da stratejik plan ile performans programına dayanmadan ve
performans göstergesine bağlanmadan harcama yapılması ve bunun sonuçları 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde de ortaya çıkmıştır.
Aynı tespit Sayıştay Genel Kurulu’nun 01.09.2016 tarihli ve 5404/1
sayılı kararı ile Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmasına karar verdiği “2015
Yılı Genel Uygunluk Bildirimi”nde de; “2015 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla Maliye Bakanlığı Bütçesi,
(12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6) yedek ödenek tertibinden kullanılan toplam
35.249.761.554,00 Türk Liralık yedek ödeneğe ilişkin tür, tutar ve idareler
itibarıyla dağılım bilgileri Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel
Müdürlüğünce yayımlanan 15.01.2016 tarihli Duyuru ve Eki Tablolarda ilan
edilmiştir.
Yukarıda yer verilen 5018 sayılı Kanunun 23’üncü maddesi hükmü
uyarınca, genel bütçeli idarelerin yedek ödenek miktarına getirilen %2’lik
sınırlama başlangıç ödeneklerine ilişkin bulunmaktadır. 2015 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanununun “Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri” başlıklı
6’ncı maddesi ile Maliye Bakanlığına verilen yetkiler dahilinde yapılan ödenek
aktarmaları sonucunda, yedek ödenek tutarı 35.249.761.554,00 Türk Lirasına
ulaşmıştır. Bu tutar, 485.178.332.731,35 Türk Liralık genel bütçeli idareler
yıl sonu toplam ödeneğinin % 7,26’sına tekabül etmektedir. Konu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgilerine arz olunur.”
Şeklindeki açıklama ile yer almıştır.
2015 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu’nun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
şöyledir:
“Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinin ‘Personel Giderleri’ ile ‘Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Devlet Primi Giderleri’ tertiplerinde yer
alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin ‘Personel Giderlerini
Karşılama Ödeneği’ ile gerektiğinde ‘Yedek Ödenek’ tertibine;
diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018
sayılı Kanunun 21 inci maddesinde yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın
kurum bütçeleri arasında aktarmaya veya Maliye Bakanlığı bütçesinin ‘Yedek
Ödenek’ tertibine aktarmaya,
(…)
Maliye Bakanı
yetkilidir.”
Yukarıda özetlenen sonuçların ortaya çıkmasına
neden olan ve daha önceki yıllarda Merkezi Yönetim Bütçe Kanunlarıyla Maliye
Bakanına Anayasaya ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununa aykırı
olarak verilen yetkilerin benzeri yetkilerin kaynağını teşkil eden 22.12.2014 tarih ve 6583 sayılı 2015 Yılı Merkezi Bütçe
Kanununun 6-1/a fıkrası ile ilgili olarak Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle
yapılan başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi;
22/9/2016 tarihli ve 29835 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 26/5/2016 tarihli
ve E.:2015/7, K.:2016/47 sayılı Kararında: “…bütçe hakkının doğal bir
sonucu olarak yasama organının halk adına kamu gelirlerini toplama ve harcama
konusunda sahip olduğu yetkinin, dava konusu kurallar ile kısmen ilgili
bakanlara ya da kurumlara verilerek, çerçevesi çizilmemiş, esasları
belirlenmemiş bir alanda hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın geniş yetkiler
tanıması Meclisin sahip olduğu bütçe hakkının; bütçe kanununa bütçe dışı
hükümler konularak, mevcut kanun hükümlerinin açıkça veya dolaylı olarak
değiştirilmesi veya bütçe yılı itibariyle zımnen kaldırılmasının ise bütçe
kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağı
ilkesinin ihlali olduğu açıktır.” gerekçesiyle söz konusu düzenlemeyi
Anayasa’nın 87. ve 161. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir.
Bu durum üzerine T.B.M.M.’ye sevk olunan ve
görüşmeler neticesinde yasalaşan 6761 sayılı “Kamu Mali
Yönetimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un
1’nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununun 21 inci maddesinde değişiklik yapılmıştır. Söz
konusu değişiklikten sonra 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununun
21. maddesi aşağıdaki hükmü içermektedir.
“MADDE 21- Merkezî
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları
kanunla yapılır. Ancak, harcamalarda tasarrufu sağlamak, dengeli ve etkili bir
bütçe politikasını gerçekleştirmek üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde onunu
geçmemek kaydıyla, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri
arasındaki ödenek aktarmalarına ilişkin yetki ve işlemler ile usul ve esaslar
merkezî yönetim bütçe kanununda belirlenir.
Merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde
yirmisine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler. Ancak,
ihtiyaç halinde yüzde yirmiyi aşan ödenek aktarma işlemlerini kurum bütçesinin
başlangıç ödenekleri toplamının yüzde yirmisini geçmemek üzere yapmaya Maliye Bakanlığı,
yılı yatırım programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik
yapılması halinde değişikliğin gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarması
işlemlerinin tamamını yapmaya ise ilgili idareler yetkilidir.
Kamu idarelerinin
bütçeleri içinde; personel giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış
tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere
ödenek aktarılamaz. Ancak, yılı yatırım programına ek yatırım cetvellerinde yer
alan projelerde değişiklik yapılması halinde, aktarma yapılan tertiplerden
diğer tertiplere ödenek aktarılabilir.”
Söz konusu değişikliğin
gerekçesi tasarı metninde;
“… 22/12/2014 tarihli ve
6583 sayılı 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri, ikinci fıkrası ve anılan Kanuna ekli
E-Cetvelinin (30) numaralı sırasında yer alan düzenlemeler, “yasama organının
halk adına kamu gelirlerini toplama ve harcama konusunda sahip olduğu yetkinin,
dava konusu kurallar ile kısmen ilgili bakanlara ya da kurumlara verilerek,
çerçevesi çizilmemiş, esasları belirlenmemiş bir alanda hiçbir sınırlamaya
bağlı olmaksızın geniş yetkiler tanıması Meclisin sahip olduğu bütçe hakkının;
bütçe kanununa bütçe dışı hükümler konularak, mevcut kanun hükümlerinin açıkça
veya dolaylı olarak değiştirilmesi veya bütçe yılı itibariyle zımnen
kaldırılmasının ise bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir
hüküm konulamayacağı ilkesinin ihlali olduğu” gerekçesiyle, Anayasa
Mahkemesinin 22/9/2016 tarihli ve 29835 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
26/5/2016 tarihli ve E.2015/7, K.2016/47 sayılı Kararıyla iptal edilmiştir.
Dolayısıyla, söz konusu hususa ilişkin olarak 5018 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinde değişiklik yapılması ihtiyacı hasıl olmuştur.”
Şeklinde açıklanmıştır.
Yapılan değişiklikle söz
konusu madde hükümlerinin ilgili yıl merkezi yönetim bütçe kanunlarına
konulacak hükümlere dayanak ve işlerlik kazandırması amaçlanmıştır.
D)
Anayasaya Aykırılık Sorunu
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendi;
“Bu Kanunla verilen ödeneklerin etkin ve verimli
bir şekilde kullanılması amacıyla, kamu idarelerinin yıl içinde ortaya
çıkabilecek ihtiyaç fazlası ödeneklerinin diğer kamu idarelerinin ödenek
ihtiyacının karşılanmasında kullanılmasını temin etmek veya ödeneklerin
öncelikli hizmetlerde kullanılmasını sağlamak üzere genel bütçe ödeneklerinin
yüzde 10’unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel
bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08)
ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya
Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarmaya,
(…)
Maliye Bakanı yetkilidir.”
Hükmünü taşımaktadır.
28.12.2004 tarihli ve 5277 sayılı 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun 15.
maddesinin (a) fıkrasının 1. ve 9. bentleriyle;
“1. Aynı kuruluş bütçesi içinde “Personel giderleri” ile “Sosyal
güvenlik kurumlarına Devlet primi giderleri” tertipleri arasında fonksiyonel ve
ekonomik sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın aktarma yapmaya,”
“9. Aynı kuruluş bütçesi içinde fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma
ayırımına bakılmaksızın aktarma yapmaya veya kuruluşların bütçelerinden Maliye
Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertiplerine aktarma yapmaya,”
Maliye Bakanına yetki veren düzenlemelerin iptali istemiyle açılan
davada, Anayasa Mahkemesi 29.11.2005 günlü ve E. 2005/6, K.2005/93 sayılı
kararında;
“Anayasa’nın 7. maddesinde, ‘Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez’ denilmektedir. Buna göre,
yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki
vermemesi, sınırsız, belirsiz bir alanı, yönetimin düzenlemesine bırakmaması
gerekir. Yasa ile yetkilendirme Anayasa’nın öngördüğü biçimde yasa ile
düzenleme anlamına gelmez. Yasa koyucu, gerektiğinde sınırlarını belirlemek
koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir. Bu bağlamda, sık
sık değişik önlemler alınmasına veya bunların kaldırılmasına gerek görülen
ekonomik, teknik veya benzeri alanlarda temel kurallar saptandıktan sonra
ayrıntıların düzenlenmesinin idareye verilmesi, yasama yetkisinin devri olarak
nitelendirilemez.
Ancak, iptali istenilen bentlerle Maliye Bakanı’na çerçevesi
çizilmemiş, esasları belirlenmemiş bir alanda hiçbir sınırlamaya bağlı
olmaksızın geniş yetkiler tanınarak yasama yetkisinin devrine yol açılmıştır.”
Gerekçesiyle Anayasa’nın 7. maddesine aykırı olduğuna oybirliği ile
karar vermiş ve düzenleme iptal edildiğinden, Anayasa'nın 2., 11., 161., 162.
ve 163. maddeleri yönünden iptali isteminin incelenmesine gerek görmemiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararına konu oluşturan 28.12.2004 tarihli
ve 5277 sayılı 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye
Kanununa göre hazırlanmış olduğunu ve yukarıda (1050 Sayılı Kanunla Kurulan
Mali Sistem bölümü) ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 1050 sayılı Kanunun 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunundan farklı olarak bütçenin
uygulanması sırasında, mali yıl içinde ek ödenek ve olağanüstü ödenek
(1050/md.36) ile düşünülmeyen giderler ödeneği alınmasına (1050/md.38) yetki
verdiğini, Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak yedek ödenek miktarına kapsam
ve miktar sınırlaması getirmeyip, ödenek aktarma yetkisini Maliye Bakanına
verdiğini (1050/md.37) ve dengeli ve etkili bir bütçe politikasını
gerçekleştirmek üzere farklı kurumların bütçeleri ile aynı kurumun bütçesinin
bölümleri arasında aktarma yapmak üzere bütçe kanunlarıyla Maliye Bakanına
yetki verilmesini (1050/md.56) kurallaştırmış olduğunu da belirtmek
gerekir.
Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun 15.
maddesinin (a) fıkrasının 1 ve 9 uncu bentleriyle Maliye Bakanına, aynı kuruluş
bütçesi içinde “Personel giderleri” ile “Sosyal güvenlik kurumlarına Devlet
primi giderleri” tertipleri ve diğer tertipler arasında fonksiyonel ve ekonomik
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın aktarma yapma ile kuruluşların
bütçelerinden Maliye Bakanlığı bütçesinin “yedek ödenek” tertibine aktarma
yapma yetkisi tanınırken;
İptali istenen 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’nun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına
çok daha vahim ve 5018 sayılı Kanunun temel ilkeleri ve kurduğu mali sistemle
bağdaşmayan yetkiler tanınmakta; bu bağlamda, genel bütçe ödeneklerinin yüzde
10’unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel
bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08)
ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya
Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarmaya Maliye Bakanı
yetkili kılınmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda yer verilen 29.11.2005 günlü ve E.
2005/6, K.2005/93 sayılı kararında da belirtildiği üzere, Anayasa’nın 7.
maddesinde, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir. Bu kurala göre, yasa
koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek,
sınırsız ve belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama
yetkisinin devri sonucunu doğurmaktadır.
6767 sayılı 2017 yılı Merkezi Bütçe Kanununun
6-1/a maddesi metninde geçen genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel
bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01) ekonomik kodundaki ödenekler
Personel Giderleri, (02) ekonomik kodundaki ödenekler Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Ödenen Devlet Primi Giderleri, (03) ekonomik kodundaki ödenekler
Mal ve hizmet Giderleri, (05) ekonomik kodundaki ödenekler Cari Transferleri,
(06) ekonomik kodundaki ödenekler Sermaye Giderleri, (07) ekonomik kodundaki
ödenekler Sermaye Transferleri (08) ekonomik kodundaki ödenekler Borç Verme
Giderleri ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekler Yedek Ödenekleri içermekte olup
kuruluş bütçelerinin hemen hemen tüm tertiplerinde yer alan ödenek
bileşimlerini kapsamaktadır.
İlgili bakanlık, kurum ve kuruluşların söz konusu
tertiplerinde yer alan bütçe rakamları her ne kadar bir ön tahmin olmasına
karşın, bunlar Maliye Bakanlığınca hazırlanan Bütçe Çağrı ve Bütçe Hazırlama
Rehberlerinde de yer alan yürütülecek her bir faaliyet için gerekli mal ve
hizmet alımlarına ilişkin olan personel, işçi, memur sayısı, aylık, ücret, ek
gösterge, birim fiyatı, adet ve benzeri gibi rakam ve parametreler dikkate
alınarak hesaplanmışlardır. Başka bir deyimle bu rakamlar samimi olarak
öngörülüp hesaplanmış iseler kesin harcamaya dönüşen tutarlar açısından pek
fazla bir fark olmaması, bu nedenle aktarma yapılacak tutarların ortaya
çıkmaması gerekir.
Maliye Bakanlığının Kamu Mali Yönetim ve Kontrol
Kanununun 21. maddesi hükmünü ilgili yıllar (2012 ila 2015 arası) merkezi bütçe
kanununa konulan Anayasaya aykırı benzeri hükümlerle birlikte çalıştırarak
Maliye Bakanlığı Bütçesi içindeki yedek ödenek tutarını başlangıçtaki yasal
tutarının çok ötesine taşımış olduğuna, daha sonra buradaki ödenek miktarını
diğer kamu idarelerinin bazı tertiplerine aktardığına, bazı kamu idarelerini
(Örnek: Milli Eğitim Bakanlığı) personel giderleri tertiplerinde ödenek üstü
harcama yapmaya nasıl mecbur bıraktığına; daha açık deyişle Maliye Bakanlığının
kamu idarelerinin personel giderleri ile sosyal güvenlik kurumlarına devlet
primi gideri tertiplerini kamu idarelerinin iradesi dışında ödenek üstü harcama
kaynağı olarak nasıl kullandığına: ayrıca bu yöntemle yıl içinde “ek bütçe
kanun”u yasalaştırma mükellefiyetinden de nasıl kaçındığına dair tespitlerimize
daha önceki kısımda yer verilmişti.
Maliye Bakanlığının bu yetkileri kullanırken bütçe
büyüklükleri açısından ulaştığı yedek ödenek ve ödeneküstü ödenek rakamların
dökümü de Tablo: 1 ve Tablo: 2 ‘de özetlenmiştir. Bu tablolardaki veriler;
Maliye Bakanlığının Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 21. Maddesinin eski
halini ve merkezi yönetim bütçe kanununa konulan Anayasaya aykırı benzeri
hükümleri birlikte çalıştırarak 2012 ila 2015 yılları arasında Genel Bütçe
başlangıç ödeneklerinin %6’sı ila %9’u arasında bir oranla bazı kuruluşlara ait
ödenekleri yedek ödenek tertibine aktararak kullandığını, ayrıca yedek ödenek,
aktarma, ödenek üstü gider mekanizmalarını kullanarak “ek bütçe kanununa”
neden gereksinim duymadığını ortaya koymaktadır.
Bütçe genel olarak, belirli bir dönemdeki gelir ve
gider tahminleri ile bunların uygulanmasına ilişkin hususları gösteren ve
usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan belge olup merkezi yönetim bütçesi ise
kanun ile düzenlenmektedir. Buna göre devlet, bir mali yıl süresince bütçe
kanununda belirtilmesi koşuluyla harcama yapabilmekte ve gelir
toplayabilmektedir. Bütçe kanunları yıllık olarak çıkarılmakta, ilgili
oldukları yıl boyunca uygulanmakta ve yılı tamamlandıktan sonra hükmünü
yitirmektedir.
Bütçenin yapısı itibariyle fonksiyonunu ifa
edebilmesi, temel bütçe ilkelerine uyulması ile mümkün olmaktadır. Bütçe
ilkeleri; bütçenin hazırlanması, görüşülüp onaylanması, uygulanması ve
denetlenmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulması gereken kuralları
ifade eder. Bu ilkeler, devlet bütçelerinin temel özellikleri ve amaçlarının
gerçekleşmesi için uygulanması zorunlu olan ulusal ve uluslararası alanda kabul
görmüş ilkelerdir.
İptali istenen 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’nun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle genel bütçe
ödeneklerinin yüzde 10’unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03),
(05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri
bütçeleri arasında veya Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine
aktarmaya Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır. Bu bentteki ifadede yer alan “genel
bütçe ödeneklerinin yüzde onunu geçmemek” ibaresi Anayasa Mahkemesinin bazı
iptal kararlarının gerekçesi olan “yürütmeye sınırsız yetki devri”ni ortadan
kaldırmayı amaçlayan bir düzenleme olarak ele alınamaz. Bu fıkrada yer alan
oran ve ekonomik kod belirlemesi bir sınır getirilmesi veya çerçeve çizilmesi
manasında değerlendirilemez. Yine bu fıkrada bir sınır, oran, aralık tayinine
gidilmesi Meclisin sahip olduğu yasama yetkisinin, bütçe hakkının;
devredilmediği anlamına gelmez.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle genel bütçe ödeneklerinin yüzde
10’unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel
bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08)
ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya
Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarmaya Maliye Bakanı
yetkili kılınması yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, iptali
istenen hüküm Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
Anayasa’nın 2. maddesinde “demokratik devlet” ilkesine yer verilmiş;
6. maddesinde egemenliğin Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar
eliyle kullanılacağı, hiçbir kimse ve organın kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamayacağı belirtilmiş ve 87. maddesinde ise “bütçe hakkı”nın
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu hüküm altına alınmıştır.
Temsili (parlamenter) demokrasi, halkın temsilcilerinin “bütçe hakkı”ndan
doğmuş ve Parlamento’nun yasama yetkisi (kanun koyma, değiştirme ve kaldırma),
mali yetkileri temelinde yükselmiştir. Tarihsel olarak halk ve halkın
temsilcileri, önce kanun yapmayı değil, rızaya dayanmaksızın vergi
konulmamasını (Magna Carta Libertatum 1215) kabul ettirmiş; devamında halktan
toplanan vergilerin tahsis edildiği giderleri belirleme yetkisini elde etmiş
(Bill of Rights 1689) ve süreç içinde bu yetkileri krala karşı pazarlık konusu
yaparak kanun yapma, değiştirme, kaldırma yani yasama yetkisini elde
edebilmiştir (Bu konuda ayrıntılı bir inceleme için Bkz. Kemal Gözler, “İngiltere’de
Parlamento Neden ve Nasıl Ortaya Çıktı: Malî Hukukun Anayasa Hukukundan
Eskiliği Üzerine Bir Deneme”, Prof. Dr. Mualla Öncel’e Armağan, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 2009, c.I, s.365-374).
Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında da belirtildiği üzere, “Yasama
organının, halk adına kamu gelirlerini toplama ve yine halk adına bu gelirleri
harcama konusunda yürütme organına sınırlarını belirleyerek yetki vermesi ve
sonuçlarını denetlemesine bütçe hakkı denilmektedir. (…) Bu hak, demokratik
parlamenter yönetim sistemini benimsemiş olan ülkelerde, halk tarafından
seçilen temsilcilerden oluşan ve en yetkili organ olan yasama organına ait
bulunmaktadır. (…) Bütçe yapısının fonksiyonunu ifa edebilmesi, temel bütçe
ilkelerine uyulması ile mümkün olmaktadır. Bütçe ilkeleri; bütçenin
hazırlanması, görüşülüp onaylanması, uygulanması ve denetlenmesi ile ilgili
olarak göz önünde bulundurulması gereken kuralları ifade eder. Bu
ilkeler, devlet bütçelerinin temel özellikleri ve amaçlarının
gerçekleşmesi için uygulanması zorunlu olan ulusal ve uluslararası alanda kabul
görmüş klasik maliye biliminin ilkeleridir.”“ (Bkz. Anayasa Mahkemesi’nin
30.12.2010 günlü ve E.2008/84, K.2010/121 sayılı ve 27.12.2012 günlü ve
E.2012/102, K.2012/207 sayılı kararları).
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına/Bakanlığına
yani yürütme organına hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın, 2017 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesini bütünüyle ve her yönüyle ortadan kaldırıp, istediği şekilde
yeniden yapma yetkisi verilmektedir.
Bu fıkrada yer alan oran ve ekonomik kod
belirlemesi bir sınır getirilmesi veya çerçeve çizilmesi manasında
değerlendirilemez. Yine bu fıkrada bir sınır, oran, aralık tayinine gidilmesi
Meclisin sahip olduğu yasama yetkisinin, bütçe hakkının; devredilmediği
anlamına gelmemektedir.
Bu kapsamda bütçe hakkının doğal bir sonucu olarak
yasama organının halk adına kamu gelirlerini toplama ve harcama konusunda sahip
olduğu yetkinin kısmen ilgili bakanlara, kısmen Maliye Bakanına verilerek,
sınırları da belirlenmiş bile olsa, TBMM tarafından yapılacak ek bütçe ile
karşılanması gereken ilave harcama tutarlarını ödenek üstü gösterecek şekilde
Maliye Bakanına geniş yetkiler tanıması Meclisin sahip olduğu bütçe hakkının;
devri anlamındadır.
22.12.2014 tarih ve 6583 sayılı 2015 Yılı Merkezi
Bütçe Kanununun 6-1/a fıkrası ile ilgili olarak Anayasa’ya aykırılık
gerekçesiyle yapılan başvuruyu inceleyen Anayasa
Mahkemesi; 22/9/2016 tarihli ve 29835 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
26/5/2016 tarihli ve E.:2015/7, K.:2016/47 sayılı Kararında: “…bütçe
hakkının doğal bir sonucu olarak yasama organının halk adına kamu gelirlerini
toplama ve harcama konusunda sahip olduğu yetkinin, dava konusu kurallar ile
kısmen ilgili bakanlara ya da kurumlara verilerek, çerçevesi çizilmemiş,
esasları belirlenmemiş bir alanda hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın geniş
yetkiler tanıması Meclisin sahip olduğu bütçe hakkının; bütçe kanununa bütçe
dışı hükümler konularak, mevcut kanun hükümlerinin açıkça veya dolaylı olarak
değiştirilmesi veya bütçe yılı itibariyle zımnen kaldırılmasının ise bütçe
kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağı
ilkesinin ihlali olduğu açıktır.” Gerekçesiyle söz konusu düzenlemeyi
Anayasa’nın 87. ve 161. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri Anayasa’nın 87.
maddesinde, “Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar
Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe
ve kesinhesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve
savaş ilânına karar vermek; milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile
genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde
öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.” şeklinde ifade
edilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev ve
yetkileri arasında “kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak” yanında “bütçe
kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek” görev ve yetkisine de ayrıca yer
verilmiştir.
Yasama organının, halk adına kamu gelirlerini toplama ve yine halk
adına bu gelirleri harcama konusunda yürütme organına sınırları belirleyerek
yetki vermesi ve sonuçlarını denetlemesine bütçe hakkı denilmektedir. “Bütçe
hakkı”, vergi ve benzeri gelirlerle kamu harcamalarının çeşit ve miktarını
belirleme ve onaylama hakkıdır. Bu hak, halk tarafından seçilen temsilcilerden
oluşan yasama organına aittir. Bütçe, hükümetin Meclis’e karşı temel sorumluluk
mekanizmasıdır. Meclis, bütçe ile hükümete gelir toplama ve gider yapma yetkisi
vermekte, bu yetkinin uygun kullanılmasını da bütçe sürecinin bir parçası olan
kesin hesap kanunu ile denetlemektedir.
Gerçekten de 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10’unu
aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09)
ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya Maliye
Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarmaya Maliye Bakanı yetkili
kılınması; bütçenin uygulanması aşamasında Maliye Bakanı’nın bu yetkileri
kullanarak kamu idarelerinin bütçe ödeneklerinin bir bölümünü kamu idareleri
bütçeleri arasında aktarmasına veya Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek”
tertibinde toplamasına ve burada toplanan ödeneklerle bir nevi yeni bir bütçe
yapıp kamu idarelerinin bütçe ödenek tertiplerine aktarmasına sınırsız bir
imkân yaratmaktadır. Bu durum ise TBMM’ne ait olan “bütçe hakkı”nın tartışmasız
bir biçimde Maliye Bakanı’na, yani yürütme organına devri sonucunu
doğurmaktadır.
Bu itibarla, iptali istenen düzenlemeler, temsili (parlamenter)
demokrasinin temel öncülleriyle bağdaşmadığı ve bütçe yapma gibi egemenliğin
kullanılmasına ilişkin temel bir Devlet yetkisini kaynağını Anayasadan almadan
Maliye Bakanına verdiği için Anayasa’nın 6. maddesine; Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait olan “bütçe hakkı”nın yürütme organına devrini öngördüğü için ise
Anayasa’nın 87. maddesine aykırıdır.
Anayasa’nın 161. maddesinin 29.10.2005 tarihli ve 5428 sayılı Kanunun
3. maddesiyle değişik ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı ile merkezî
yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir.”
kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161 inci maddesinin
ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin hazırlanması,
uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.” denilmiştir.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanun bütçe ile ilgili kanun değil, bütçenin
hazırlanma, uygulanma ve kontrolünde tabi olduğu kanundur. Dolayısı ile
bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolünün 5018 sayılı Kanuna uygun olması,
Anayasal bir zorunluluktur.
22.12.2014 tarih ve 6583 sayılı 2015 Yılı Merkezi Bütçe Kanununun
6-1/a fıkrası ile ilgili olarak Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle yapılan
başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesinin 22/9/2016
tarihli ve 29835 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 26/5/2016 tarihli ve
E.:2015/7, K.:2016/47 sayılı iptal kararı gerekçe gösterilerek T.B.M.M.’ye
sevk olunan ve görüşmeler neticesinde yasalaşan 16.11.2016 tarih ve 6761 sayılı “Kamu Mali Yönetimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “unun 1’nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun “Ödenek aktarmaları” başlıklı 21. maddesi;
“Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır. Ancak, harcamalarda
tasarrufu sağlamak, dengeli ve etkili bir bütçe politikasını gerçekleştirmek
üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde onunu geçmemek kaydıyla, merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmalarına
ilişkin yetki ve işlemler ile usul ve esaslar merkezî yönetim bütçe kanununda
belirlenir.
Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri,
aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde yirmisine kadar kendi bütçeleri
içinde ödenek aktarması yapabilirler. Ancak, ihtiyaç halinde yüzde yirmiyi aşan
ödenek aktarma işlemlerini kurum bütçesinin başlangıç ödenekleri toplamının
yüzde yirmisini geçmemek üzere yapmaya Maliye Bakanlığı, yılı yatırım
programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik yapılması
halinde değişikliğin gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin
tamamını yapmaya ise ilgili idareler yetkilidir.
Kamu idarelerinin bütçeleri içinde; personel
giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten
aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere ödenek aktarılamaz. Ancak, yılı
yatırım programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik
yapılması halinde, aktarma yapılan tertiplerden diğer tertiplere ödenek
aktarılabilir.”
Hükmünü taşımaktadır.
Söz konusu maddenin 1. fıkrasında; Merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmalarının
kanunla yapılacağı, ancak, harcamalarda tasarrufu sağlamak, dengeli ve etkili
bir bütçe politikasını gerçekleştirmek üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde
onunu geçmemek kaydıyla, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasındaki ödenek aktarmalarına ilişkin yetki ve işlemler ile usul ve
esasların merkezî yönetim bütçe kanununda belirleneceği, hüküm altına
alınmasına karşın, 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 6/1-a fıkrasındaki
düzenleme Anayasa maddelerine aykırılığı yanında söz konusu maddenin tüm
içeriğine uygun bir düzenleme değildir.
Kamu idareleri bütçeleri arasında ödenek aktarmanın kanunla yapılması
gerekeceği aynı zamanda Anayasa kuralı (md. 163); personel giderleri
tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma
yapılmış tertiplerden diğer tertiplere aktarma yapılamaması ise aynı zamanda
(Mülga) 1050 sayılı Kanunda da yer alan (md. 57) ve dolayısıyla süreklilik
taşıyan klasik bütçe ilkelerinin mali sentezidir.
Bu kurallara göre, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasında ödenek aktarmaları kanun ile yapılacak ve ayrıca personel
giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten
aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere aktarma yapılamayacaktır.
Anayasa ve 5018 sayılı Kanundaki bu kurallara karşın, iptali istenen
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına, genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10’unu
aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09)
ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya Maliye
Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine temel bütçe ilkelerine uymadan
aktarma yetkisi verilmektedir.
Böylece, bir yandan bütçenin hazırlanması ve uygulanmasında 5018
sayılı Kanunun 21. maddesindeki kurallara uyulmayarak Anayasanın 161.
maddesinin ikinci fıkrasına aykırı düzenleme yapılırken; diğer yandan
Anayasanın 163. maddesine göre, “Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile
bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez.” iken, Anayasanın Bakanlar
Kuruluna dahi vermediği bütçede değişiklik yapma yetkisi, Bakanlar Kurulu’nun
bir üyesi olan Maliye Bakanına verilmektedir.
Yukarıda, geçmiş yıl bütçeleri ile Maliye Bakanına verilen benzer
yetkilerin doğurduğu sonuçlar ile bu sonuçların hukuksal niteliği, mali yönetim
ve kontrole ilişkin içeriği ve kamu mali yönetimini hesap verilebilirlikten
uzaklaştırması, Sayıştay Genel Kurul Kararlarıyla TBMM’ye sunulan Genel
Uygunluk Bildirimi’ndeki saptamalara da yer verilerek ayrıntılı bir şekilde
ortaya konmuştur. Aynı sonuçların 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına verilen
yetkiler bağlamında ortaya çıkacağında hiçbir kuşku yoktur. Çünkü Maliye
Bakanına 5018 sayılı Kanuna ve Anayasaya aykırı olarak verilen ödenek aktarma
yetkilerinde hiçbir miktar, oran ve bütçe tertibi sınırı bulunmadığından,
Maliye Bakanı iptali istenen söz konusu yetkiler çerçevesinde bütçenin
uygulanması aşamasında bütçeyi bütünüyle yeniden yapma yetkisine kavuşmuş ve
dolayısıyla TBMM’nin bütçe hakkı, Maliye Bakanına devredilmiş bulunmaktadır.
Dahası, Maliye Bakanına verilen yetkiler çerçevesinde aktarılacak ödenekler,
kurumların bütçeleri stratejik planlarında belirlenen amaç ve hedefler
doğrultusunda hazırlanan performans programlarıyla paralel olduğundan,
aktarıldığı kurumun bütçesine performans göstergesine bağlanmamış kaynak
girişine neden olacak ve dolayısıyla, aktarılan ödeneklerin performans
göstergesi/hedefleri bağlamında hesap verebilirliği bulunmamasının yanında
TBMM’nin bütçe hakkı, bütçenin mali kontrolü bağlamında da ortadan kalkacaktır.
Yukarıda açıklandığı üzere, Maliye Bakanına 2017 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile 5018 sayılı
Kanunun 21. maddesinin 3. fıkrası hükmüne aykırı olarak verilen yetkiler, 5018
sayılı Kanunun 21. maddesiyle bağdaşmamanın yanında, 19. maddesinin son
fıkrasına, 20. maddesinin (d) bendine ve 31. maddesinin son fıkrasına aykırı
sonuçlar doğurmanın ötesinde, 5018 sayılı Kanunla kurulan kamu kaynaklarının
verimli, etkili ve ekonomik kullanılmasına, mali saydamlığın ve hesap
verebilirliğin sağlanmasına ilişkin mali sistemi işlemez kıldığından,
Anayasanın 161. maddesinin ikinci fıkrasına; Anayasa’nın Bakanlar Kuruluna dahi
vermediği bütçenin uygulanması aşamasında bütçede değişiklik yapmanın da
ötesinde bütçeyi yeniden yapma yetkisinin Maliye Bakanına verilmesi ise
Anayasanın 163. maddesine aykırıdır.
Öte yandan, Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin görev ve yetkileri genel olarak sıralanırken kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan sonra ayrıca “bütçe ve
kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek” denilerek yasalar ile
bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, Genel Kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin son fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında
hiçbir hüküm konulamayacağı belirtilmiş; 163. maddesinde ise bütçede değişiklik
yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenerek, Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde
kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre (Bkz. Anayasa
Mahkemesinin 16.12.2010 günlü ve E.2008/37, K.2010/116; 1.4.2010 günlü ve
E.2009/10, K.2010/56; 14.1.2010 günlü ve E.2009/91, K.2010/10; 14.1.2010 günlü
ve E.2009/92, K.2010/11; 8.10.2009 günlü ve E.2007/94, K.2009/140; 2.6.2009
günlü ve E.2004/10, K.2009/68; 5.4.2007 günlü ve E.2007/17, K.2007/45;
22.3.2006 günlü ve E.2006/22, K.2006/40; 19.1.2006 günlü ve E.2004/59,
K.2006/7; 28.12.2005 günlü ve E.2005/146, K.2005/105; 29.11.2005 günlü ve
E.2005/6, K.2005/93; 29.11.2005 günlü ve E.2005/9, K.2005/95; 10.11.2005 günlü
ve E.2005/125, K.2005/74; 16.4.2003 günlü ve E.2003/26, K.2003/37; 16.4.2003
günlü ve E.2003/25, K.2003/36; 16.4.2003 günlü ve E.2003/24, K.2003/35;
1.4.2003 günlü ve E.2003/19, K.2003/12; 11.3.2003 günlü ve E.2003/8, K.2003/9;
17.12.2002 günlü ve E.2002/167, K.2002/199; 11.12.2002 günlü ve E.2001/419,
K.2002/196; 11.12.2002 tarihli ve E.2002/53, K.2002/197; 22.10.2002 günlü ve
E.2002/138, K.2002/96; 17.9.2002 günlü ve E.2002/52, K.2002/84; 8.12.1998 günlü
ve E.1998/55, K.1998/76; 16.10.1998 günlü ve E.1998/45, K.1998/64; 16.10.1998
günlü ve E.1998/44, K.1998/63; 7.10.1998 günlü ve E.1998/29, K.1998/60;
16.9.1998 günlü ve E.1997/62, K.1998/52; 13.5.1998 tarihli ve E.1997/44,
K.1998/16; 26.6.1996 günlü ve E.1996/31, K.1996/28; 26.6.1996 günlü ve
E.1996/30, K.1996/27; 13.6.1995 günlü ve E.1995/2, K.1995/12; 15.2.1995 günlü
ve E.1994/69, K.1995/8; 4.7.1995 günlü ve E.1995/23, K.1995/25; 20.9.1994 günlü
ve E.1994/3, K.1994/69; 30.1.1992 günlü ve E.1991/8, K.1992/5; 3.3.1992 günlü
ve E.1991/60, K.1992/16; 30.1.1992 günlü ve E.1991/8, K.1992/5; 27.11.1991
günlü ve E.1991/37, K.1991/44; 2.7.1991 günlü ve E.1991/16, K.1991/19; 20.9.1990
günlü ve E.1990/17, K.1990/23; 28.6.1990 günlü ve E.1990/6, K.1990/17;
20.2.1987 günlü ve E.1985/24, K.1987/6; 24.12.1986 günlü ve E.1985/20,
K.1986/30; 15.11. 1984 günlü ve E.1984/11, K.1984/11; 26.1.1984 günlü ve
E.1983/9, K.1984/1 sayılı kararları), bir yasa kuralının bütçeden gider yapmayı
ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte bulunması, mutlak biçimde “bütçe
ile ilgili hükümlerden” sayılmasına yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere
neden olabilecek değişik türde kurallar bulunabilmektedir. Böyle kuralların
bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma, eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri
kamu hizmeti alanlarına ilişkin yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği
kabul edilirse, bu konulardaki yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe
yasalarına hükümler koymak yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri,
bütçenin yapılması ve uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa
koyucunun başka amaçla ve bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle
gerçekleştirilmesi gereken yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm”
sözcüklerine dayanılarak, gider ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa
yerine bütçe yasası ile düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür
yasalar yönünden uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
Yukarıda da belirtildiği üzere 5018 sayılı Kanun bütçe ile ilgili
kanun değil, Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasına göre bütçenin
hazırlanma, uygulanma ve kontrolünün de tabi olduğu kanundur. Dolayısı ile
bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolünün 5018 sayılı Kanuna uygun
olması, Anayasal bir zorunluluktur.
Bu bağlamda, 5018 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 20. maddesinin (d)
bendi ve 31. maddesinin son fıkrası ile kalkınma planı – stratejik plan - orta
vadeli program ve orta vadeli mali plan – performans programı – bütçe gibi
birbirine bağlı ve birbirini tamamlayan ve yukarıdan aşağıya hiyerarşik bir
yapı oluşturan bütünsel sistematiğinin yapı taşları olan diğer maddeleri,
yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve esasları
ile yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde öngörülen
süreçlerde değiştirilerek Maliye Bakanına iptali istenen düzenleme ile verilen
yetkilere uygun hale getirilmeden, Anayasanın 162. maddesine göre görüşülen
bütçe kanunlarıyla, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerine göre görüşülüp
yayımlanarak yasalaşmış 5018 sayılı Kanundaki söz konusu kuralları yok sayarak
veya bu kurallara aykırı düzenlemeler yaparak ya da bu kuralları askıya alarak
ya da bu kuralları o yıl için örtülü veya açık şekilde uygulamadan kaldırarak
Maliye Bakanına 5018 sayılı Kanunla bağdaşmayan ödenek aktarma yetkileri
verilmesi, Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda sıralanan kararlarında yer alan
gerekçelerde belirtildiği üzere Anayasa’nın 87., 88. ve 89. maddeleri ile 161.
maddesinin ikinci fıkrası yanında son fıkrasına da aykırıdır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi, Anayasa’nın
6., 7., 87., 88., 89., 161. ve 163. maddelerine aykırı olduğundan iptali
gerekir.
2) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’nun 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki, “… fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın …” ibaresinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 6.
maddesinin (2) numaralı fıkrası;
“Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden
hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi, yıl içinde hizmeti yürütecek olan
idarenin bütçesine fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek
aktarmaya yetkilidir.”
Hükmünü içermektedir.
İptali istenen kural ile Maliye Bakanına, genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan
idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek
aktarma yetkisi verilmektedir.
Analitik Bütçe Sınıflandırmasında (ABS) fonksiyonel sınıflandırma,
devlet faaliyetlerinin türünü göstermekte ve ödeneklerin kamu hizmetlerine
işlevlerine göre tahsis edilmesi ile bütçe politikalarının oluşturulmasında
sektörel ayrımların yapılabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu bağlamda,
ödeneklerin kamusal faaliyetlere türüne/işlevine göre tahsisi, kamu
hizmetlerinin maliyetlerinin ortaya konulabilmesi, maliyet-fayda analizinin
yapılabilmesi ile verimlilik, etkililik ve ekonomiklik hedeflerine
ulaşılabilmesi bütçenin fonksiyonel sınıflandırmasıyla mümkün olabilmektedir.
Bu yanıyla, Bütçe sınıflandırmasının temelini fonksiyonel sınıflandırma
oluşturmaktadır. Nitekim 5018 sayılı Kanunun 15. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Merkezi
yönetim bütçe kanununun gider cetvelinin bölümleri, analitik bütçe
sınıflandırmasına uygun olarak fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar
birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır.”
denilmiştir.
ABS’de fonksiyonel sınıflandırma, dört düzeyli bir kod grubundan
oluşmaktadır. I. düzeyde Devlet faaliyetleri “01 Genel Kamu Hizmetleri”, “02
Savunma Hizmetleri”, “03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri”, “04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler”, “05 Çevre Koruma Hizmetleri” …gibi on ana fonksiyona
ayrılmaktadır. Ana fonksiyonlar, II. Düzeyde “04 Ekonomik İşler ve Hizmetler - 2
Tarım, Ormancılık, Balıkçılık ve Avcılık Hizmetleri”, “05 Çevre Koruma
Hizmetleri - 2 Atık Su Yönetimi Hizmetleri” gibi alt fonksiyonlara
bölünmektedir. III. düzey kodlar ise “04 Ekonomik İşler ve Hizmetler - 2 Tarım,
Ormancılık, Balıkçılık ve Avcılık Hizmetleri - 1 Tarım Hizmetleri”, “05 Çevre
Koruma Hizmetleri - 2 Atık Su Yönetimi Hizmetleri - 2 Atık Su Yönetimi
Hizmetleri” gibi nihai hizmetleri göstermektedir. Fonksiyonel sınıflandırmanın
IV. düzeyi ise boş bırakılarak idarelerin özel olarak izlemesi gereken faaliyet
ve projeleri için konulmuştur. Bu bağlamda, fonksiyonel sınıflandırma bütün
kamu idarelerini kapsamakta ve fonksiyonel bütçe tertibi kodlarının tamamı tüm
kamu idarelerinde aynı ismi ve kod numarasını taşımaktadır. Örneğin, “04
Ekonomik İşler ve Hizmetler - 2 Tarım, Ormancılık, Balıkçılık ve Avcılık
Hizmetleri - 1 Tarım Hizmetleri” fonksiyonel kodu, sadece Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı bütçesi için değil, T.B.M.M. Başkanlığı bütçesi dahil
kamu idarelerinin tamamı için geçerlidir ve kamu idarelerine göre değişmemekte
aynı isim ve kod numarasıyla ifade edilmektedir.
Bu durumda, iptali istenen kural ile Maliye Bakanına, genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçesinden, hizmeti yaptıracak olan kamu
idaresinin bütçesine “fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın” yani
fonksiyonel sınıflandırmayı değiştirerek ödenek aktarma yetkisi tanındığından;
Maliye Bakanı örneğin, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının fonksiyonel
sınıflandırmada “04 Ekonomik İşler ve Hizmetler - 2 Tarım, Ormancılık,
Balıkçılık ve Avcılık Hizmetleri - 1 Tarım Hizmetleri” tertibinde yer alan
Yozgat İlinde tarımsal sulama için kanalet yapımı ödeneğini, Karayolları Genel
Müdürlüğü bütçesinde yer alan “bölünmüş yol yapımı” ödeneğine veya DSİ Genel
Müdürlüğü’nün gölet yapımı işine ya da Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın
ağaçlandırma projesine veya Emniyet Genel Müdürlüğü’nün lojman yapımı işine
aktarabilecektir. Hatta iptali istenen ibarenin yer aldığı cümlede, “Genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi, yıl
içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma
ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya yetkilidir.” denilerek hizmeti
yaptıracak idare ile hizmeti yürütecek idare arasında ödenek aktarmasına konu
olan hizmet yatırım hizmetleriyle sınırlandırılmayarak her tür hizmete açık
tutulup, aynı hizmet olup olmayacağı hususu da belirsiz bırakıldığından (açık
tutulup belirsiz bırakılmasa “fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın”
denilmezdi), bu ifadeye dayanarak Maliye Bakanı, örneğin Sağlık Bakanlığı
bütçesinin “07.1.1.00- İlaç ve ilaç benzeri ürünlerin temini” fonksiyonel
kodunda “03.2.6.01” ekonomik koduyla yer alan “Laboratuar malzemesi ile kimyevi
ve temrinlik malzeme alımları” ödeneğini, Başbakanlık bütçesinin “01.1.1.00-
Yasama ve yürütme organları hizmetleri” fonksiyonel kodunda “03.5.5.02” ekonomik
koduyla yer alan “Taşıt kiralaması giderleri” tertibine veya Milli Savunma
Bakanlığının “02.1.0.00- Askeri savunma hizmetleri” fonksiyonel kodunda “03.2.7.04”
ekonomik koduyla yer alan “Güvenlik ve savunmaya yönelik araştırma ve
geliştirme giderleri” ödeneğini ise Cumhurbaşkanlığı bütçesinin “01.1.1.00-
Yasama ve yürütme organları hizmetleri” fonksiyonel kodunda “03.6.2.01”
ekonomik koduyla yer alan “Tanıtma, tören, fuar, organizasyon giderleri”
tertibine aktarabilecektir.
Örneklerde görüldüğü üzere Maliye Bakanına genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin bütçesinden hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine
fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarma yetkisi
verilmesi, ödeneğin konulduğu kamu idaresi ile hizmeti yürütecek kamu idaresini
değiştirmenin ötesinde, yürütülecek kamu hizmetinin fonksiyonu yanında türünü
de değiştirerek bütçede yer almayan farklı bir kamusal fonksiyona/işleve (veya
yer alan farklı fonksiyonun ödeneğinin artırılarak ödenekten fazla) harcama
yapılmasını sağladığından, bütçede değişiklik yapılması sonucunu doğurmaktadır.
Öte yandan, ödeneğin konulduğu bütçede performans göstergesine bağlanmış
faaliyetin gerçekleşememesine ve ödeneğin aktarıldığı bütçede ise performans
göstergesine bağlanmamış ve dolayısıyla hesap verebilirliği bulunmayan bir
faaliyetin yürütülmesine yol açmaktadır.
Oysa Anayasa’nın 87. maddesinde, “bütçe hakkı” yasama organına
verilmiş; 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı ile merkezî
yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir.”
denilirken; 163. maddesinde ise değil Maliye Bakanına idari tasarrufla,
Bakanlar Kuruluna dahi kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilemeyeceği belirtilmiştir.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 21.
maddesinin birinci fıkrasında, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasındaki ödenek aktarmalarının kanunla yapılacağı belirtilmiş; 5018
sayılı Kanunda Maliye Bakanına verilen ödenek aktarma yetkisi ise 23.
maddesinde Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak yedek ödenek ile
sınırlandırılmıştır.
Bu itibarla, Maliye Bakanına genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin bütçesinden, yıl içinde
hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, “fonksiyonel sınıflandırma ayrımına
bakılmaksızın” ödenek aktarma yetkisi verilmesi, yasama organının görüşerek
oyladığı bütçede değişiklik yapılması sonucunu doğurarak TBMM’nin “bütçe hakkı”nı
ortadan kaldırdığından Anayasa’nın 87. maddesine; 5018 sayılı Kanunun 21 ve
23. maddeleriyle bağdaşmadığından Anayasanın 161. maddesinin ikinci fıkrasına,
bütçede idari tasarrufla değişiklik yapma sonucunu doğurduğundan ise Anayasanın
163. maddesine aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun
6. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki, “… fonksiyonel sınıflandırma ayrımına
bakılmaksızın …” ibaresi, Anayasa’nın 87., 161. ve 163. maddelerine aykırı
olduğundan iptali gerekir.
3) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’nun 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki, “(Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri ve
metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve çeken araç projeleri hariç)”
ibaresinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 9. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında, 2017 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan
projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamayacağı ve bu cetvellerde
yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki
yıllara sari işlere 2017 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2017 yılı
yatırım ödeneğinin proje maliyetinin yüzde 10’undan az olamayacağı
belirtilirken, parantez içine alınan “(Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri ve metro
yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve çeken araç projeleri hariç)” bu
kurallardan istisna tutularak parantez içinde sayılan söz konusu projelerin
2017 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alması ve 2017 yılı
yatırım ödeneğinin proje maliyetinin yüzde 10’undan az olmaması kurallarının
aranmayacağı hüküm altına alınmaktadır. Böylece, 2017 yılı Merkezi Yönetim
Bütçesinde proje maliyetinin yüzde 10’una kadar yatırım ödeneği olmayan veya
hiç ödeneği bulunmayan parantez içindeki söz konusu işlere, 2017 yılında
başlanabilecek ve başlanabilmeleri için de 2017 yılında ihaleleri
yapılabilecektir.
Yukarıda yer alan hükme benzeri hükümlere 2013,
2014, 2015 ve 2016 yılları Merkezi Yönetim Bütçe Kanunlarının “Yatırım
harcamaları” başlıklı 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da yer verilmiş
bulunmakta idi.
6682 sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’nun 9. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“2016 yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz.
Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler
kapsamındaki yıllara sari işlere (kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve HES
projeleri, Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi
ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri ve
metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve çeken araç projeleri hariç)
2016 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2016 yılı yatırım ödeneği,
proje maliyetinin yüzde 10’undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve
işler için gerektiğinde projeler 2016 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyulmak ve öncelikle
kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.”
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 9.
maddesinin 1. Fıkrasında bulunan hükmün benzeri olan 22.12.2014 tarih ve 6583
sayılı 2015 Yılı Merkezi Bütçe Kanununun 6-1/a fıkrası ile ilgili olarak
Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle yapılan başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi; 22/9/2016 tarihli ve 29835 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan 26/5/2016 tarihli ve E.:2015/7, K.:2016/47 sayılı
Kararında: “…bütçe hakkının doğal bir sonucu olarak yasama organının
halk adına kamu gelirlerini toplama ve harcama konusunda sahip olduğu yetkinin,
dava konusu kurallar ile kısmen ilgili bakanlara ya da kurumlara verilerek,
çerçevesi çizilmemiş, esasları belirlenmemiş bir alanda hiçbir sınırlamaya
bağlı olmaksızın geniş yetkiler tanıması Meclisin sahip olduğu bütçe hakkının;
bütçe kanununa bütçe dışı hükümler konularak, mevcut kanun hükümlerinin açıkça
veya dolaylı olarak değiştirilmesi veya bütçe yılı itibariyle zımnen
kaldırılmasının ise bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir
hüküm konulamayacağı ilkesinin ihlali olduğu açıktır.” gerekçesiyle söz konusu
düzenlemeyi Anayasa’nın 87. ve 161. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir.
Bu durum üzerine iptal kararı da gerekçe
gösterilerek T.B.M.M.’ye sevk olunan ve görüşmeler neticesinde yasalaşan 6761 sayılı “Kamu Mali Yönetimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 6’ncı maddesi ile 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununun 62. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 6- 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine “İlk yıl için
öngörülen ödenek” ibaresinden sonra gelmek üzere “, yılı merkezî yönetim bütçe
kanununda belirlenen stratejik öneme sahip yatırımlar veya projeler hariç olmak
üzere,” ibaresi eklenmiştir.”
Yapılan değişiklikle söz
konusu madde hükümlerinin ilgili yıl merkezi yönetim bütçe kanunlarına
konulacak hükümlere dayanak ve işlerlik kazandırması, bazı yatırımlar için
Kamu İhale Kanununun 62. maddesindeki hükümlerin uygulanmamasının sağlanması
amaçlanmıştır.
İptali istenilen 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 9.
maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki, “(kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj
ve HES projeleri, Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının
İyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım
sistemleri ve metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve çeken araç
projeleri hariç)” ibaresi yukarıdaki düzenlemeye atıf yapmakta ise de 2015 Yılı Merkezi Bütçe Kanununun 9. Maddesinde yer
alan benzeri bir hükmün iptali konusunda yapılan başvuruyu değerlendirip söz
konusu düzenlemeyi iptal eden Anayasa Mahkemesinin 26.05.2016 tarih ve
E.2015/7,K.2016/47 sayılı Kararında belirtilen tespit ve açıklamalara da aykırı
bulunmaktadır.
641 sayılı “Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname”nin “Yıllık Programların hazırlanması ve kabulü” başlıklı
32. maddesinin birinci fıkrasında, Yıllık Programların, Kalkınma Bakanlığınca
hazırlanarak Yüksek Planlama Kuruluna sunulacağı, Kurulun programları
inceleyerek bir raporla Bakanlar Kuruluna sunacağı, Bakanlar Kurulunca kabul
edilen Yıllık Programların kesinleşmiş olacağı; ikinci fıkrasında Yıllık
Programların bütçeler ile iş programlarından önce hazırlanacağı ve bütçeler ile
iş programlarının hazırlanmasında Yıllık Programlarda kabul edilmiş olan
esasların dikkate alınacağı; üçüncü fıkrasında ise bütçelerin Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmesi sırasında, birden fazla yılı kapsayan ve Kalkınma
Planı ve Yıllık Programların bütünlüğünü ilgilendiren yatırım projelerinin
Yıllık Programa ilave edilmesinde, 3067 sayılı Kalkınma Planlarının Yürürlüğe
Konması ve Bütünlüğün Korunması Hakkında Kanunun 2. maddesinde yer alan esas ve
usullere uyulacağı belirtilmiş; 3067 sayılı Kalkınma Planlarının Yürürlüğe Konması
ve Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanunun 1. maddesinde, kalkınma planlarının
hazırlanması ve TBMM Başkanlığına sunulması; 2. maddesinde TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonu ile Genel Kurul’daki görüşülmesi ve kabul edilmesindeki usul ve
esaslar düzenlenmiş; 4. maddesinde ise, Kalkınma Planının kabulünden sonra bu
planda değişiklik yapılmasında, 1. ve 2. maddeler hükümlerinin uygulanacağı
belirtilmiş; 5018 sayılı Kanunun 19. maddesinin ikinci fıkrasında ise TBMM’nin “bütçe
hakkı”nın gereği ve zorunlu bir sonucu olarak, “Kamu yatırım programı, merkezî
yönetim bütçe kanununa uygun olarak Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı
tarafından hazırlanır ve anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on
beş gün içinde Bakanlar Kurulu kararıyla Resmî Gazetede yayımlanır.”
denilmiştir.
Bu bağlamda,
parantez içinde sayılan projeler için bütçeden harcama yapılabilmesi için 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda ödenek tahsis edilmiş olması ve ayrıca
bütçe kanununun yürürlüğe girmesinden sonra Kalkınma Bakanlığı tarafından
hazırlanacak 2017 yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alması,
641 sayılı KHK’nin 32. ve 5018 sayılı Kanun’un 19. maddesinin gereği ve zorunlu
bir sonucudur.
Oysa 641 sayılı
KHK’nin 32. ve 5018 sayılı Kanunun 19. maddeleri, iptali istenen parantez
içindeki projeler için 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin uygulama dönemi
içinde geçersiz sayılmaktadır.
Öte yandan,
4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun “Temel ilkeler” başlıklı
5. maddesinin beşinci fıkrasında, “Ödeneği bulunmayan hiçbir iş için ihaleye
çıkılamaz.” kuralına yer verilirken; “İdarelerce uyulması gereken diğer
kurallar” başlıklı 62. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ise, Yatırım projelerinin plânlanan sürede tamamlanarak ekonomiye
kazandırılabilmesi amacıyla, birden fazla yılı kapsayan işlerde ihaleye
çıkılabilmesi için, işin süresine uygun olarak yıllar itibariyle ödeneğin
bütçelerinde bulunmasını sağlamak üzere programlamanın yapılmış olması
zorunludur. İlk yıl için öngörülen ödenek (yılı merkezî yönetim bütçe kanununda
belirlenen stratejik öneme sahip yatırımlar veya projeler hariç olmak üzere) proje maliyetinin % 10’undan az olamaz ve
başlangıçta daha sonraki yıllar için programlanmış olan ödenek dilimleri
sonraki yıllarda azaltılamaz.” denilmiştir.
İptali istenen parantez
içindeki projeler için, 4734 sayılı Kanunun 5. maddesinin beşinci fıkrası 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin uygulama dönemi içinde örtülü olarak
yürürlükten kaldırılmaktadır.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, (bu kararlara
Gerekçeler’in 1. maddesinde sayma suretiyle yer verilmiştir) bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla değişik kamu hizmeti
alanlarına ilişkin yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse,
bu konulardaki yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına
hükümler koymanın önü açılacaktır. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin
yapılması ve uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka
amaçla ve bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi
gereken yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak,
gider ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden
uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 9. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında parantez içinde yer alan iptali istenen istisnai düzenlemeler, bütçe
ile ilgili değildir ve parantez içindeki yatırımların bütçede ödeneği
olmamasına ve 2017 yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer
almamasına, ödeneği olmakla birlikte ödeneği %10’dan az olmasına rağmen, ihale
edilerek işe başlanılmasını öngördüğünden doğrudan 641 sayılı KHK ile 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununu
ilgilendirmektedir.
Bu bağlamda, 641 sayılı “Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 32. maddesi, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununun 19. maddesinin ikinci fıkrası ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu’nun 5. maddesinin beşinci fıkrası, yasaların Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve esasları ile yayımlanmasına ilişkin
olarak Anayasa’nın 88 ve 89. maddelerinde belirlenen süreçlerde
değiştirilmeden, Anayasanın 162. maddesine göre görüşülen bütçe kanunuyla 641
sayılı KHK, 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı Kanundaki söz konusu kuralları yok
sayan veya bu kurallara aykırı düzenlemeler öngören ya da bu kuralları askıya
alan düzenlemeler yapılması, Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerindeki
kurallarla bağdaşmaz.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun
9. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki, “(Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri ve metro
yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve çeken araç projeleri hariç)”
ifadesi, Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan iptali
gerekir.
4) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 11. maddesinin birinci cümlesindeki “…özel hesaba
aktarılarak …” ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlesinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E
Cetveli”nin 11. maddesi;
“Dışişleri Bakanlığının yurtdışında açılacak yeni
temsilciliklerinin kuruluş aşamasındaki ve daha önceden açılmış ancak mücbir
sebeplerle tahliye edilmiş temsilciliklerinin yeniden faaliyete geçirilmesi
aşamasındaki ivedi giderleri ile gerçekleşmesi önceden öngörülemeyen ve
hazırlık için yeterli süresi bulunmayan uluslararası toplantıların giderlerinin
karşılanması amacıyla 11.00.00.02-01.1.9.00-1-05.6 tertibinde yer alan ödenek,
Kıbrıs konusunda Bakanlık ve Lefkoşa Büyükelçiliğince yürütülecek çeşitli
faaliyetler için 11.01.36.00-01.2.1.00-1-05.6 tertibinde yer alan ödenek,
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü çerçevesinde ülkemizde yapılan çok taraflı
uluslararası toplantıların giderlerinin karşılanması amacıyla
11.01.41.00-01.1.3.00-1-03.6 tertibinde yer alan ödenek ile yurtdışında
yürütülecek tanıtım faaliyetleri için 11.01.43.00-01.1.3.00-1-05.6 tertibinde
yer alan ödenek Dışişleri Bakanlığı bütçesine gider kaydedilmek suretiyle özel
hesaba aktarılarak kullanılır. Aktarılan bu tutarların harcanması,
muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar Dışişleri ve
Maliye Bakanlıklarınca müştereken belirlenir. Söz konusu özel hesaptan yapılan
harcamalar 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunundan, 5018 sayılı
Kanundan ve 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanunundan müstesnadır.
Hükmünü içermektedir.
Söz konusu bütçe
tertibine 2017 Bütçesinde toplam olarak 45.004.000 TL başlangıç ödeneği
konulmuştur
Anayasanın 161’nci maddesi hükmüne aykırı olarak 2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 11'nci maddesinde
belirtilen tertiplerdeki ödeneklerin Dışişleri Bakanlığınca özel hesaplara
aktarılarak kullanılacağı hüküm altına alınmaktadır
Bu tertiplerdeki ödenek tutarları bütçe sistemi
dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle harcanmaktadır.
Özel hesaba aktarılan tutarların harcanması,
muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasların
belirlenmesinde Dışişleri ve Maliye Bakanlıklarına yetki verilmektedir. Aynı
zamanda açılacak özel hesaptan yapılacak ödemeler Kamu İhale Kanunu, Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve Taşıt Kanunlarının dışına çıkarılmaktadır.
07.07.2010 tarihli ve 6004 Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 2’nci maddesinde anılan Bakanlığın görev ve yetkileri
belirtilmiştir. Anılan Kanunun hiçbir maddesinde Dışişleri Bakanlığına
ödeneklerini özel hesaba aktarma yaparak özel hesaptan 237 sayılı Taşıt Kanunu,
5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaksızın
harcayabileceğine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bağlamda Dışişleri Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı
Cetvelde yer alan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idaresidir. Bakanlığa
tahsis edilen kaynakların mali yönetim ve kontrolü 5018 sayılı Kanuna, mal ve
hizmet alımları ile yapım işleri ise 4734 sayılı Kanuna, taşıt edinme, kullanma
ve tahsis işlemleri ise 237 sayılı Taşıt Kanununa tabidir. Dolayısıyla bütçe
ile tahsis edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde kullanması ve hesabını
da TBMM’ne vermesi gerekir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 11.
maddesinde hüküm ile Bakanlık bütçesinin bazı tertiplerinde tahsis edilen
ödenekler bütçeye gider banka hesabına alacak kaydedilerek kamu mali yönetimi
ve kontrol sisteminin tamamen dışına çıkarılmakta ve ilgili Bakana ve Maliye
Bakanına mevcut kamu harcama hukuku dışında özel hesaba aktarılan tutarların
harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları
belirleme yetkisi verilmektedir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak
yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken
yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider
ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden uygulanamaz
duruma düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Dışişleri Bakanlığı
bütçesinin yukarıda belirtilen tertiplerine konulan ödeneğin teknik anlamda
bütçe ile ilgili olduğu ileri sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe ile ilgili
olduğundan söz edebilmek için ödenek koyma işleminin dayanağını yürürlükteki
yasalardan alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması gerekmektedir. Kaldı
ki, ödeneğin kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin 11. maddesinde yer
verilen iptali istenen hükmün, 6004 sayılı Kanun ile 5018 sayılı, 237 sayılı ve
4734 sayılı Kanunlarla bağdaşmadığı her türlü tartışmanın dışındadır.
Bu itibarla, 6004 sayılı Kanun ile 5018 sayılı Kanun, 237 sayılı Taşıt
Kanunu ve 4734 sayılı Kanunun ilgili maddeleri, yasaların Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve esasları ile yayımlanmasına ilişkin
Anayasa’nın 88 ve 89. maddelerinde belirlenen yasama süreçlerinde
değiştirilmeden, Anayasanın 162. maddesine göre görüşülen bütçe kanununa tahsis
edilen ödeneklerin özel hesaba aktarılmasına ve özel hesaptan yapılacak
harcamaların 237 sayılı Taşıt Kanunu, 5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanuna
tabi olmadan yapılmasına yönelik hüküm konulması, Anayasa’nın 87., 88., 89. ve
161. maddelerindeki kurallarla bağdaşmaz.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 11..
maddesinin ikinci cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, Dışişleri Bakanlığı
bütçesinin 11.00.00.0201.1.9.00-1-05.6, 11.01.36.00-01.2.1.00-1-05.6,
11.01.41.00-01.1.3.00-1-03.6, 11.01.43.00-01.1.3.00-1.05.6
tertiplerine konulan ve özel hesaba aktarılan tutarların harcanması,
muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları belirleme
yetkisinin müştereken Dışişleri ve Maliye Bakanlıklarının onayına bırakılması,
yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, iptali istenen cümle
Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
6004 sayılı Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
veya başka kanun ya da KHK’lerde Dışişleri Bakanına ve Maliye Bakanına
Dışişleri Bakanlığı bütçesinin yukarıda belirtilen tertiplerine yıllık bütçe
kanunları ile verilen ödeneği özel hesaba aktarılarak harcanması ve özel hesaba
aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin
usul ve esasları belirlemeye ilişkin herhangi bir müşterek görev ve yetki de
verilmemiştir.
Bu itibarla Dışişleri Bakanlığına ve Maliye Bakanlığına, bütçe
ödeneklerini özel hesaba aktarma ve özel hesaba aktarılan tutarların
harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları
belirleme gibi herhangi bir görev ve yetki verilmemişken, Dışişleri Bakanlığı
bütçesinin 11.00.00.0201.1.9.00-1-05.6, 11.01.36.00-01.2.1.00-1-05.6,
11.01.41.00-01.1.3.00-1-03.6, 11.01.43.00-01.1.3.00-105.6
tertiplerine konulan ve özel hesaba aktarılan tutarların harcanması,
muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları belirleme
yetkisinin müştereken Dışişleri ve Maliye Bakanlığına verilmesi, Anayasa’nın
124. maddesine aykırıdır.
Özet olarak; bu tertipteki ödenek tutarları bütçe
sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle
harcanmakta, bütçe sistemi dışında harcandığından Dışişleri Bakanlığının kesin
hesabı ile TBMM denetimine de sunulmayarak TBMM’nin bütçe kanunu ile verdiği
harcama yetkisinin nasıl kullanıldığını denetlemesi yetkisini de ortadan
kaldırmaktadır. Bir tür TBMM denetimi dışında fon oluşturulmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 11. maddesi, Anayasanın 7., 87., 88., 89., 124. ve 161.
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
5) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 17. maddesinin birinci cümlesindeki “…açılacak
özel hesaba…” ibaresi ile üçüncü cümlesinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E
Cetveli”nin 17. maddesi;
“İslam İşbirliği
Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) üyesi
ülkelere teknik ve mali destek sağlamak amacıyla, ülkemiz ve diğer üye
ülkelerin kamu kurum ve kuruluşları ile, İİT bünyesinde ekonomik ve ticari
alanda faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlarca teklif edilen projelerden,
İSEDAK sekretaryası görevini ifa eden Kalkınma Bakanlığı tarafından 2017 yılı
içinde onaylananlar ile 2016 yılında onaylanmış olup 2017 yılı içinde ödemesi
devam eden projelere kullandırılmak üzere Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.35.00-01.2.1.01-1-07.1 ve 32.01.35.00-01.2.1.01-1-07.2 tertiplerine
konulan ödenekler, Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi nezdinde açılacak
özel hesaba aktarılarak kullanılır. Söz konusu program ve projeler çerçevesinde
oluşabilecek harcamalar, program ve projelerin yürütülmesi esnasında Kalkınma
Bankası tarafından talep edilebilecek komisyon, transfer ücreti, döviz kuru
farkı ve benzeri nitelikteki harcamalar ile projelerin değerlendirilmesine
ilişkin hizmet alımları bu ödeneklerden karşılanır. Bu ödeneklerden yapılacak
harcamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye Kalkınma Bakanı yetkilidir.”
Hükmünü içermektedir.
Anayasanın 161’nci maddesi hükmüne aykırı olarak
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısına ekli E Cetvelinin 17'nci
maddesinde yer alan hükümle; yukarıda belirtilen tertiplerdeki ödeneklerin
Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. nezdinde açılacak özel hesaplara aktarılarak kullanılacağı
hüküm altına alınmaktadır.
Ayrıca bu madde hükmü ile özel hesaba aktarılacak
tutardan yapılacak harcamalara ilişkin esas ve usullerin belirlenmesi konusunda
Kalkınma Bakanına yetki verilmektedir.
Söz konusu bütçe
tertibine 2017 Bütçesinde toplam olarak 6.324.000 TL. Başlangıç ödeneği
konulmuştur
Mevcut 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile çerçevesi çizilen bütçe uygulamasında bu tür harcamaların Kalkınma
Bakanlığı bütçesinden karşılanacak kısmı varsa, ilgili tertibe gerekli ödenek
konularak bütçe ilkeleri ve genel hükümlere göre giderler tahakkuk ettikçe
ilgili hesaplara aktarma yapılmak suretiyle ödenmesi mümkündür.
3.6.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.
maddesinde Kalkınma Bakanlığının görevleri ayrıntılı bir şekilde
belirtilmiştir.
Anılan kanunun hiçbir maddesinde Kalkınma
Bakanlığına ödeneklerini özel hesaba aktarma yaparak özel hesaptan
harcayabileceğine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bağlamda Kalkınma Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı
Cetvelde yer alan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idaresidir. Bakanlığa
tahsis edilen kaynakların mali yönetim ve kontrolü 5018 sayılı Kanuna, tabidir.
Dolayısıyla bütçe ile tahsis edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde
kullanması ve hesabını da kesin hesap kanunu ile TBMM’ne vermesi gerekir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 17.
maddesindeki hüküm ile Bakanlık bütçesinin bazı tertiplerinde tahsis edilen
ödenekler Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi nezdinde açılacak özel hesaba
aktarılarak kamu mali yönetimi ve kontrol sisteminin tamamen dışına
çıkarılmakta ve ilgili bakana mevcut kamu harcama hukuku dışında özel hesaba
aktarılan tutarların harcanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi
verilmektedir. Oysa mali yönetim mevzuatımızda harcamalara ilişkin usul ve
esaslar, ilgili bakanın yetkilendirilmesi şeklinde değil, TBMM’de kabul edilen
yasalarda düzenlenmektedir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak
yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken
yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider
ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden
uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin yukarıda belirtilen tertiplerine konulan ödeneğin teknik anlamda
bütçe ile ilgili olduğu ileri sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe ile ilgili
olduğundan söz edebilmek için ödenek koyma işleminin dayanağını yürürlükteki
yasalardan alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması gerekmektedir. Kaldı
ki, ödeneğin kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin 17. maddesinde yer
verilen iptali istenen hükmün, 3.6.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 5018
sayılı Kanun hükümleri ile bağdaşmadığı her türlü tartışmanın dışındadır.
Bu itibarla, 641 sayılı K:H.K. ile 5018 sayılı Kanunun ilgili
maddeleri, yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve
esasları ile yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89. maddelerinde
belirlenen yasama süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162. maddesine göre
görüşülen bütçe kanununa tahsis edilen ödeneklerin Kalkınma Bankası Anonim
Şirketi nezdinde açılacak özel hesaba aktarılmasına yönelik olarak Bütçe
Kanununa ekli E Cetveline hüküm konulması, Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161.
maddelerindeki kurallarla bağdaşmaz.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 17..
maddesinin üçüncü cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin 32.01.35.00-01.2.1.00-1-07.1 ve 32.01.35.00-01.2.1.00-1-07.2 tertiplerine
konulan ve özel hesaba aktarılan tutarlardan yapılacak harcamalara ilişkin usul
ve esasları belirleme yetkisinin Kalkınma Bakanına bırakılması, yasama
yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, iptali istenen cümle Anayasa’nın 7.
maddesine aykırıdır.
646 sayılı Kalkınma Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
veya başka kanun ya da KHK’lerde Kalkınma Bakanına Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin yukarıda belirtilen tertiplerine yıllık bütçe kanunları ile verilen
ödeneği Kalkınma Bankası Anonim Şirketi nezdinde açılacak özel hesaba aktarılarak
harcanması ve özel hesaba aktarılan tutarların harcanmasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye ilişkin herhangi bir görev ve yetki de verilmemiştir.
Bu itibarla Kalkınma Bakanlığına bütçe ödeneklerini özel hesaba
aktarma ve özel hesaba aktarılan tutarların harcanmasına ilişkin usul ve
esasları belirleme gibi herhangi bir görev ve yetki verilmemişken, Kalkınma
Bakanlığı bütçesinin 32.01.35.00-01.2.1.00-1-07.1 ve
32.01.35.00-01.2.1.00-1-07.2 tertiplerine konulan ve özel hesaba aktarılan
tutarların harcanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisinin Kalkınma
Bakanlığına verilmesi yönündeki düzenleme, aynı zamanda Anayasa’nın 124.
maddesine aykırıdır.
Özet olarak; bu tertiplerdeki ödenek tutarları
bütçe sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle
harcanmakta, ilgili bakanlığın kesin hesabına dahil edilerek TBMM denetimine
sunulmadığından TBMM’nin denetiminden de kaçırılmaktadır. Bu durum aynı zamanda
5018 sayılı Kanunun mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile
bağdaşmamakta, bir nevi bütçe dışı fon ve örtülü ödenek uygulamasına işaret
etmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 17. maddesinin birinci cümlesindeki “…açılacak özel hesap …”
ibaresi ile üçüncü cümlesinin, Anayasa’nın 7., 87., 88., 89., 124. ve 161.
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
6) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 18. maddesinin birinci cümlesindeki “…tarafından
açılacak özel hesap …” ibaresi ile ikinci cümlesinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa ekli “E
Cetveli”nin 18. maddesinde, “Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.34.00-01.3.2.05-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Cazibe Merkezlerini
Destekleme Programı (CMDP) kapsamında; kamu kurum ve kuruluşlarına, kalkınma
ajanslarına, kamu yararına çalışan dernek ve vakıflara, üniversitelere, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, il özel idarelerine, belediyelere ve
mahalli idare birliklerine CMDP için anılan her bir kurum ve kuruluş tarafından
açılacak özel hesap aracılığıyla kullandırılır. Bu ödenekten verilecek hibe ve
desteklerin türleri, sınırları, şartları, kapsamı, kullanımı, harcanması ve
denetimine ilişkin usul ve esasları belirlemeye Kalkınma Bakanı yetkilidir.”
denilmiştir.
Söz konusu bütçe
tertibine 2017 Bütçesinde toplam olarak 104.148.584 TL başlangıç ödeneği
konulmuştur
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’nun “Bütçe ilkeleri” başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde, “Kamu idarelerine bütçeyle verilen harcama yetkisi, kanunlarla
düzenlenen görev ve hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla kullanılır.”
kuralına; (n) bendinde ise “Kamu hizmetleri, bütçelere konulacak ödeneklerle,
mevzuatla belirlenmiş yöntem, ilke ve amaçlara uygun olarak gerçekleştirilir.”
kuralına yer verilmiştir.
Bu kurallara göre Kalkınma Bakanlığı bütçesine
Devlet desteği, yardımı ve teşviki amacıyla ödenek konulabilmesi için, her
şeyden önce Kalkınma Bakanlığına yasalarla destekleme, yardım ve teşvik
ödemelerinde bulunma gibi görevler verilmiş olması gerekir.
3.6.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.
maddesinde Kalkınma Bakanlığının görevleri, iktisadi, sosyal ve kültürel
politika ve hedeflerin belirlenmesinde Hükümete müşavirlik yapmak; kalkınma
planı, orta vadeli program, yıllık programlar, stratejiler ve eylem planları
hazırlamak; Bakanlıkların ve kamu kurum ve kuruluşlarının iktisadi, sosyal ve
kültürel politikayı ilgilendiren faaliyetlerinde koordinasyonu sağlamak,
uygulamayı etkin bir biçimde yönlendirmek ve bu konularda Hükümete müşavirlik
yapmak; ileriye dönük stratejiler geliştirmek ve özel kesim için orta ve uzun
dönemde belirsizlikleri giderici genel bir yönlendirme görevini yerine
getirmek; kalkınma planlarının ve yıllık programların başarı ile
uygulanabilmesi için ilgili kurum ve kuruluşların ve mahalli idarelerin kuruluş
ve işleyişlerinin iyileştirilmesi konusunda görüş ve tekliflerde bulunmak;
kurumsal kapasiteyi her yönüyle geliştirme amacıyla gerekli her türlü tedbiri
almak; kurumsal stratejik yönetim ve planlama konularında merkezi uyumlaştırma
ve yönlendirme fonksiyonunu yerine getirmek; kalkınma planlarının ve yıllık
programların uygulanmasını izlemek ve koordine etmek, değerlendirmek ve
gerektiğinde kalkınma planlarında ve yıllık programlarda usulüne uygun
değişiklikler yapmak; maliye, para, dış ticaret ve kambiyo politikalarının
kalkınma planı ve yıllık programların hedefleriyle uyum içinde uygulanması
konusunda Hükümete müşavirlik yapmak; özel sektör ve yabancı sermaye
faaliyetlerinin plan hedef ve amaçlarına uygun bir şekilde yürütülmesini
düzenleyecek teşvik ve yönlendirme politikaların genel çerçevesini hazırlamak
ve Hükümete teklif etmek; kalkınmada öncelikli yörelerin daha hızlı bir şekilde
gelişmesini sağlayacak tedbirleri tespit ve teklif etmek, uygulamayı izlemek ve
koordine etmek; bölgesel veya sektörel bazda gelişme programları hazırlamak;
kalkınma ajanslarının koordinasyonunu sağlamak ve bunlarla ilgili iş ve
işlemleri yürütmek; bilgi toplumuna ilişkin politika, hedef ve stratejileri
hazırlamak, bu alanda kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve özel
sektör arasındaki koordinasyonu sağlamak ve uygulamayı etkin bir biçimde
yönlendirmek gibi her tür plan ve program, strateji ve eylem planlarının
hazırlanması ile bunlarla ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesi, koordinasyonu ve
müşavirlik görevleri verilmiş; 641 sayılı KHK’de veya diğer herhangi bir yasada
Kalkınma Bakanlığına Devlet destek ve yardımları ile teşviklerin uygulanması ve
yürütülmesine ilişkin görevler verilmemiştir.
DPT Müsteşarlığı’nın uygulamaya ilişkin görevlerinin
de bulunduğu dönemde DPT Müsteşarlığı teşkilatı içinde yer alan “Teşvik ve
Uygulama Dairesi”, 1991 yılında Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına
devredildiğinden, (mülga) 540 sayılı KHK’ye göre DPT Müsteşarlığı, 641 sayılı
KHK’ye göre ise Kalkınma Bakanlığı bir hizmet ve uygulama
müsteşarlığı/bakanlığı değil, müşavirlik, planlama ve koordinasyon
müsteşarlığı/bakanlığıdır. Ayrıca 3.06.2011 tarih ve 637 sayılı Ekonomi
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Teşvik
Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü Ekonomi Bakanlığının hizmet birimi
haline gelmiştir
Bu arada Cazibe Merkezleri kavramının geçmişine
aşağıda özetle yer verilmektedir.
Cazibe Merkezleri ilk olarak 2007-2013 Dokuzuncu 5
yıllık Kalkınma Planında aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
“Başta az gelişmiş bölgelerde olmak üzere, büyüme
ve çevrelerine hizmet verme potansiyeli yüksek cazibe merkezleri belirlenerek;
öncelikle bu merkezlerin ulaşılabilirliği iyileştirilecek, fiziki ve sosyal
altyapısı güçlendirilecektir.”
Dokuzuncu 5 Yıllık Kalkınma Planındaki bu
tanımlamaya uygun olarak 2008 yılından itibaren bütçe kanunlarına Cazibe
Merkezleri ile ilgili hükümler konmaya başlanmıştır. 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu E Cetvelimin 15.maddesi, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu E
Cetvelinin 17.maddesi, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu E Cetvelinin
17.maddesi, 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu E Cetvelinin 17.maddesi,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu E Cetvelinin 16.maddesi, 2013 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu E Cetvelinin 18.maddesi)
Söz konusu tanım 2014-2018 Onuncu 5 yıllık
Kalkınma Planında da daha ayrıntılı bir şekilde yerini bulmuştur. Bu konudaki
geçmiş yıllarda yapılan faaliyetler söz konusu planda aşağıdaki şekilde özetlenmektedir.
“Bölgesel gelişme ve bölgesel rekabet edebilirlik
alanında; merkezde ve mahallinde kurumsal yapılar oluşturulmuş, eyleme dönük
muhtelif programlar uygulanmıştır. Bu kapsamda, merkezi düzeyde Bölgesel
Gelişme Yüksek Kurulu ve Bölgesel Gelişme Komitesi kurulmuş, bölgesel düzeyde
26 kalkınma ajansı ve bunlar bünyesinde 81 ilde yatırım destek ofisleri
faaliyete geçirilmiş, tüm ülke için bölgesel gelişme planları hazırlanmış
ve uygulamaya konulmuştur. Kalkınma ajansları bölgelerin rekabet gücüne de
katkıda bulunan kapsamlı mali ve teknik destekler sağlamaya başlamış, GAP
hedeflerini daha kısa sürede gerçekleştirmek için bir eylem planı hazırlanarak
yürürlüğe konmuştur. GAP Bölge Kalkınma İdaresine ek olarak DAP (Doğu Anadolu
Projesi), Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) ve Konya Ovası Projesi (KOP) için
bölge kalkınma idareleri teşkil edilmiştir. Ayrıca yatırım teşvik sisteminin
bölgesel boyutu güçlendirilmiş, cazibe merkezleri programı, köy altyapısına
yönelik Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES), belediyeler için
Belediyelerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (BELDES) ve Su ve Kanalizasyon
Altyapı Programı (SUKAP), sosyal kalkınma bakımından öncelikli illere yönelik
SODES programları uygulamaya konulmuş; kümelenme desteklerinin hukuki ve
kurumsal altyapısını geliştirme çalışmaları tamamlanmıştır.”
“Nüfusun özellikle metropoller ve büyük şehirlerde
yoğunlaşma eğilimi devam etmektedir. 2007-2012 döneminde nüfusu bir milyonu
aşan il sayısı 18’den 20’ye, bu illerde yaşayan nüfusun toplam nüfus
içerisindeki payı ise yüzde 62’den yüzde 66’ya çıkmıştır. Türkiye’de göçün
yönü, en önemli çekim merkezi İstanbul olmak üzere, genel olarak doğudan
batıya, büyük şehirlere ve iç kesimlerden sahil kesimlerine doğrudur. Son
yıllarda göç daha fazla oranda bölgelerin kendi içlerinde gerçekleşmekle
birlikte, Düzey-1 bölgeleri itibarıyla özellikle Doğu ve Batı Karadeniz,
Ortadoğu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerinde gelişmiş çekim merkezi niteliğinde
büyük şehirler bulunmadığından daha çok İstanbul’a yönelmektedir. Bu durumu bir
ölçüde değiştirmek için, 2008 yılından itibaren ülkenin orta ve doğusundaki
bazı önemli şehirlerin çekim merkezine dönüştürülmesini amaçlayan Cazibe
Merkezlerini Destekleme Programı, Diyarbakır, Erzurum, Şanlıurfa ve Van’da
uygulanmaya başlanmıştır.”
Mevzuat açısından “Cazibe Merkezleri” ile ilgili
olarak ayrıntılı bir çalışma yapılmamış, bu konuda kanunlarla herhangi bir
bakanlık, genel müdürlük veya kamu kurum ve kuruluşu görevlendirilmemiştir.
Bütçe Kanunlarına konulan maddelerle Cazibe
Merkezleri Destekleme Programı bu süreçte ödenek açısından desteklenmeye devam
edilmiştir.2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu E Cetvelinin 17.maddesi, 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu E Cetvelinin 18.maddesi, 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu E Cetvelinin 18.maddesi, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu E Cetvelinin 11 ve 19.maddeleri)
İlgili yıl Merkezi Yönetim Bütçe Kanunlarına ekli
E Cetvellerinde yer alan söz konusu maddelerde ortak olan husus Devlet Planlama
Müsteşarlığı daha sonradan Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.34.00.01.3.2.05-1-07.1 tertibinde yer alan ödeneğin, Cazibe Merkezlerini
Destekleme Programı (CMDP) kapsamında; kamu kurum ve kuruluşlarına, kalkınma
ajanslarına, kamu yararına çalışan dernek ve vakıflara, üniversitelere, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, il özel idarelerine, belediyelere ve
mahalli idare birliklerine CMDP için anılan her bir kurum ve kuruluş tarafından
açılacak özel hesap aracılığıyla kullandırılacağı, Bu ödenekten verilecek hibe ve
desteklerin türleri, sınırları, şartları, kapsamı, kullanımı, harcanması ve
denetimine ilişkin usul ve esasların, Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve
Kalkınma Bakanlığınca müştereken hazırlanarak Yüksek Planlama Kurulu kararıyla
yürürlüğe gireceğine dair düzenlemelerdir.
Ancak, 2017-2019 arasını kapsayan Orta Vadeli
Programda;
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Cazibe
Merkezleri Programı, Yatırım ve Destek Hamlesi” hayata geçirilerek bölgede
yatırım, üretim ve istihdamın artırılması sağlanacak; terörün meydana getirdiği
etkiler ortadan kaldırılacaktır. Bu kapsamda; Kalkınma Bankası, bölgede
yapılacak yatırımları destekleyecek şekilde yeniden yapılandırılacaktır.”
Hedef ve tanımlamasına yer verilmiştir.
Bu hedefe istinaden uzun yıllardır bütçe
kanunlarına konulan hükümlerle kendisine ödenek tahsisi yapılan Cazibe
Merkezleri Programı 22.11.2016 tarih ve 678 sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 27.maddesinde
yapılan düzenleme ile yasal bir zemine oturtulmaya çalışılmıştır.
Söz konusu 687 sayılı KHK’nın 27. maddesi;
MADDE 27 – 14/10/1999 tarihli ve 4456
sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 1- Görece az gelişmiş bölgelerdeki
yatırım ortamını canlandırarak istihdam, üretim ve ihracatı artırmak yoluyla
bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla gerçekleştirilecek olan
Cazibe Merkezleri Programı, Banka aracılığıyla yürütülür.
Cazibe Merkezleri Programı kapsamında verilecek
destekler Hazine Müsteşarlığı bütçesinden Türkiye Kalkınma Bankası Anonim
Şirketine aktarılacak kaynaktan karşılanır. Hazine Müsteşarlığının 10/12/2003 tarihli
ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile diğer mevzuat
kapsamındaki sorumluluğu, kaynağın bütçe mevzuatında öngörülen usule uygun
olarak Bankaya aktarılması ile sınırlıdır.
Banka, Cazibe Merkezleri Programı kapsamında; arsa
temini, altyapı işleri ve bina inşaatı ile ilgili iş ve işlemler için söz
konusu kaynağı öncelikle Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına, il
özel idarelerine, belediyelere olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarına veya
organize sanayi bölgeleri tüzel kişiliklerine kullandırabilir.
Cazibe Merkezleri Programı kapsamında; yeni
yatırım projeleri için veya yarım kalmış ya da yatırımı tamamlanarak işletme
sermayesi yetersizliği nedeniyle işletmeye geçememiş veya kısmen geçmiş yahut
başka sebeplerle faaliyet göstermeyen tesislerin yeniden ekonomiye
kazandırılması için yatırım ve işletme dönemi destekleri sağlanabilir.
Cazibe Merkezleri Programının uygulanacağı iller
ile bu Program kapsamındaki;
a) Danışmanlık Hizmeti Desteği,
b) 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununun geçici 9 uncu maddesi kapsamında tahsisi yapılabilecek ve
bedeli aynı maddede belirtilen usule göre ödenmek ve mahsuplaşmak suretiyle ya
da Bakanlar Kurulunca belirlenecek diğer usullerle temin edilen organize sanayi
bölgesi parsellerinin, boş veya yatırıma uygun parsel bulunmaması halinde
Hazine taşınmazlarının üzerinde anahtar teslimi fabrika binası yapılarak
yatırımcılara kiralanmak üzere Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına
veya il özel idarelerine üretime geçme şartı aranmaksızın devri suretiyle
uygulanacak Bedelsiz Yatırım Yeri Tahsisi Desteği,
c) Anahtar Teslim Fabrika Binası Yapım Desteği,
ç) Faizsiz Yatırım Kredisi Desteği,
d) Faiz İndirimli İşletme Kredisi Desteği,
e) Bakanlar Kurulunca belirlenen illerden halen faaliyette bulunan
üretim tesisini Cazibe Merkezleri Programı kapsamındaki illere taşımak isteyen
yatırımcılara yönelik nakdi taşınma desteklerini kapsayan ve taşınan tesisi
yatırımlarda devlet yardımları hakkındaki kararlar kapsamında yeni yatırımların
faydalandığı destek unsurlarından yararlandırmaya imkân veren Üretim
Tesislerini Taşıma Desteği,
f) Hazine taşınmazlarının çağrı merkezi ve veri merkezi yapımı için
tahsisi, muvafakatleri alınmak kaydıyla mülkiyeti 5018 sayılı Kanunun eki (II)
sayılı cetvelde yer alan idarelere, mahalli idarelere, kamu iktisadi
teşebbüslerine ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait atıl vaziyetteki kamu
binalarının çağrı merkezi ve veri merkezi olarak kullanımı için tahsisi, çağrı
merkezi ve veri merkezi binası yapım desteği ve çağrı merkezlerinde ve veri
merkezlerinde ihtiyaç duyulan telekomünikasyon altyapısına verilecek destekleri
kapsayan Çağrı ve Veri Merkezleri Yatırım Desteği ile veri merkezleri için
Enerji Desteği,
g) Cazibe Merkezleri Programı kapsamında uygulanacak diğer destek
unsurları,
ğ) Desteklere başvuru ve desteklerden yararlanma koşulları, destek
uygulamalarına konu arsa, fabrika binaları, Hazine taşınmazları ile kamu kurum
ve kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde gerektiğinde ilgililer lehine sınırlı
ayni hak tesisi, tahsis, kullanım, kiralama ile destek konusu taşınmazların
mülkiyetinin devri,
h) Destek sözleşmelerinin sona erdirilmesi, desteğin geri alınması,
müeyyide uygulanması ve destek konusu taşınmazın mülkiyetinin devri,
ı) Cazibe Merkezleri Programı Yönlendirme Komitesine ilişkin çalışma
usul ve esasları,
i) Cazibe Merkezleri Programının uygulanmasına ilişkin diğer
konular,
ile ilgili hususlar Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenir.
Banka, Cazibe Merkezleri Programı kapsamındaki illerde, şirketlere
iştirak edebilir ve şirket kuruluşlarına öncülük edebilir.
Bakanlar Kurulu, Cazibe Merkezleri Programının uygulanmasında kamu
kurum ve kuruluşlarını görevlendirmeye ve bu görevlendirme kapsamında ödenecek
bedelleri belirlemeye yetkilidir.
Özel hukuk kişilerine ait taşınmazlar üzerinde Anahtar Teslim Fabrika
Binası Yapım Desteği verilebilmesi, söz konusu taşınmazların mülkiyetinin
Bakanlar Kurulunca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde Yatırım İzleme ve
Koordinasyon Başkanlıklarına veya il özel idarelerine devredilmesine bağlıdır.
Bu kapsamda yapılacak devirler bakımından 4562 sayılı Kanunun 18 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi uygulanmaz.
Bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen kaynağın kullandırılmasında
bu Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan anonim şirket olma
şartı aranmaz. Cazibe Merkezleri Programı kapsamında kullandırılan kaynağın
takip ve tahsil işlemleri 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılır. Banka,
Faizsiz Yatırım Kredisi Desteği kapsamında, kredilendirilen makine ve teçhizatı
teminat olarak kabul eder, ilave teminat aramaz.
Cazibe Merkezleri Programı kapsamındaki illerde kurulacak çağrı
merkezleri ve veri merkezleri, yatırımlarda devlet yardımları hakkındaki
kararlar kapsamında, kurulduğu bölgenin bölgesel teşviklerinden, herhangi bir
asgari yatırım tutarı şartı aranmaksızın söz konusu kararlarda belirtilen
usuller çerçevesinde faydalandırılır.”
hükmünü taşımaktadır.
Ayrıca, söz konusu KHK’nın 32.maddesinde yer alan
hüküm ile bu konuda yapılacak işlemlerin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 5018
sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununa tabi olmayacağı hususu da
düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme aşağıdaki gibidir.
“MADDE 32 – 4734 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 17- 14/10/1999 tarihli ve 4456 sayılı Türkiye
Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesi
kapsamında uygulamaya konulacak olan Cazibe Merkezleri Programı çerçevesinde
Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketince yapılacak alımlardan;
a) Kamunun pay sahibi olduğu şirketlerden temin edilecek hizmetler
veya yapım işleri,
b) Denetim ve kontrolörlük gibi teknik, mali, hukuki veya benzeri
alanlardaki danışmanlık hizmetleri,
Cazibe Merkezleri Programının uygulandığı süre boyunca; ceza,
ihalelerden yasaklama ve sonuç bildirimine ilişkin hükümleri hariç olmak üzere
bu Kanuna ve 5018 sayılı Kanuna tabi değildir. Bu madde kapsamında yapılacak
alımlar ve sözleşmeye ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Bakanlar
Kurulu kararı ile belirlenir.”
Yukarıdaki özetten anlaşılacağı üzere “Cazibe
Merkezleri” kavramı 22.11.2016 tarih ve 678 sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 27.maddesinde
yapılan düzenleme ile yasal bir zemine oturtulmaya çalışılırken bu konudaki
görevler genel olarak Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmekte, Cazibe Merkezleri
Programı kapsamında verilecek desteklerin Hazine Müsteşarlığı bütçesinden
Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketine aktarılacak kaynaktan karşılanacağı,
Hazine Müsteşarlığının 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile diğer mevzuat kapsamındaki sorumluluğunun,
kaynağın bütçe mevzuatında öngörülen usule uygun olarak Bankaya aktarılması ile
sınırlı olacağı kararlaştırılmış bulunmaktadır. Söz konusu 687 sayılı KHK’de de
Kalkınma Bakanlığına tevdi olunan herhangi bir görev bulunmamaktadır.
5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri hakkında Kanun’un 19. maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinde öngörülen, bir önceki yıl gerçekleşen genel bütçe vergi gelirleri
tahsilatından, vergi iadeleri ile mahallî idarelere ve fonlara aktarılan paylar
düşüldükten sonra kalan tutar üzerinden, binde beş oranında her yıl ayrılacak
kalkınma ajansları transfer ödeneğinin, aynı Kanunun 23. maddesinin üçüncü
fıkrasına göre Kalkınma Bakanlığı bütçesinde gösterilmesi ve aylık harcama programına
göre Kalkınma Bakanlığınca kalkınma ajanslarına kullandırılacak olması,
kalkınma ajanslarının yasal gelir paylarının Kalkınma Bakanlığı bütçesi
üzerinden ajanslara aktarılmasıdır ve bunun Devlet destek, yardım ve
teşvikleriyle herhangi bir ilgisi yoktur.
Devlet destek, yardım ve teşviklerine ilişkin
olarak 5488 sayılı Tarım Kanununun 19. maddesi, 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife
Cetveli Hakkında Kanunun 2. maddesi, 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun ek 3. maddesi, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunun ek 2. maddesi, 2634 sayılı Turizmi Teşvik
Kanununun 8. ve 14. maddeleri, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun 13 ve
geçici 20. maddeleri, 637 sayılı Ekonomi Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında KHK’nin 11. ve 26. maddeleri, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
32/A maddesinde hükümler bulunmakta; söz konusu destek, yardım ve teşvikler
Bakanlar Kurulu kararlarıyla yürürlüğe konulmakta ve uygulanması için Ekonomi
Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı gibi uygulayıcı hizmet bakanlıklarına görev verilmiş
bulunulmaktadır.
Bu itibarla, Devlet destek, yardım ve teşviklerinin
uygulanması ve yürütülmesine ilişkin herhangi bir yasal görevi bulunmayan
Kalkınma Bakanlığının bütçesine hibe ve destek amacıyla kullandırılmak üzere “Cazibe
Merkezlerini Destekleme Programı (CMDP) kapsamında” ödenek konulması,
yürürlükteki mevzuata göre Anayasal olarak mümkün değildir. Mümkün olabilmesi
için Kalkınma Bakanlığına yasayla bu yönde görevlerin verilmesi gerekir.
Öte yandan, Kalkınma Bakanlığı bütçesine Cazibe
Merkezlerini Destekleme Programı (CMDP) kapsamında konulan ödeneğin; kamu kurum
ve kuruluşlarına, kalkınma ajanslarına, kamu yararına çalışan dernek ve
vakıflara, üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, il
özel idarelerine, belediyelere ve mahalli idare birliklerine CMDP için anılan
her bir kurum ve kuruluş tarafından açılacak “özel hesap” aracılığıyla
kullandırılacağı öngörülmektedir.
“Özel hesap” uygulamasının aktarılan ödeneklerin
takibine ve aktarma amacına uygun kullanılmasını sağlamaya yönelik olduğu ileri
sürülebilir ise de iptali istenen kamu idareleri açısından aktarılan
ödeneklerin takibi ve amacına uygun kullanımının kontrolünün “bütçede açılacak
bir tertibe gelir ve şart kılındığı amaca harcanmak üzere açılacak bir tertibe
ödenek kaydedilmesi” suretiyle de mümkün olması ve 5018 sayılı Kanuna tabi olan
kamu idareleri için yasal olanın da bu usul olması (md. 40/3) karşısında, özel
hesap uygulamasının başka amaçlara hizmet ettiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Özel ödenek, özel gelir ve özel hesap uygulamalarına son veren
14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun’un Genel Gerekçesinde,
“Devlet bütçesinin temel ilkelerinden birisi birlik ilkesidir. Bu
ilkeye göre, Devlete ait tüm gelir ve giderlerin tek bir bütçede yer alması
esastır. Böylelikle, Devlet kaynaklarının tek elde toplanarak harcamalarda
saydamlık sağlanması amaçlanmakta, bütçe disiplininden kaçışlar ve harcamalarda
keyfiyetin önlenilmesine çalışılmaktadır. Bunun istisnasını oluşturan
unsurlardan en önemlileri fon ve özel gelir-özel ödenek uygulamalarıdır.
(…)
Fonların tasfiyesi sonrasında başlayan özel gelir-özel ödenek
uygulamaları ile diğer mevzuat gereğince devam eden özel gelir-özel ödenek
uygulamaları sonrasında bütçelerde başlangıç ödenekleri ile yıl sonu
harcamaları arasında önemli farklar doğmaktadır.
Bu çerçevede tasarı ile, yürütülmekte olan ekonomik program gereğince
özel gelir-özel ödenek uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesi, devamında
fayda görülenlerin haricindeki uygulamaların kaldırılarak yerine söz konusu
özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesi ve harcamalarının ilgili kurum
bütçelerine öngörülecek ödeneklerle yapılması imkanını sağlayacak
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, böylece bütçe uygulamalarının daha saydam ve
açık olması amaçlanmaktadır.”
İfadeleri yer almıştır.
Kamu
kurum ve kuruluşları, üniversiteler, il özel idareleri, belediyeler ve mahalli
idare birlikleri 5018 sayılı Kanun yanında mali mevzuata ilişkin diğer kamu
hukuku kurallarına tabidirler; kalkınma ajansları ile kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ise 5018, 2886 ve 4734 sayılı Kanunlara tabi olmamakla
birlikte kalkınma ajanslarının kuruluşu, statüsü, görev ve yetkileriyle çalışma
esas ve usulleri, gelirleri, giderleri, bütçesi, bütçesinin kabulü ve denetimi
25.1.2006 tarihli ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu
ve Görevleri Hakkında Kanun’da, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarınınki ise kuruluş kanunlarında ([8])
düzenlenmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.05-1-07.1 tertibinde yer alan Cazibe
Merkezlerini Destekleme Programı (CMDP) kapsamındaki ödeneğin, kamu yararına
çalışan dernek ve vakıflara “özel hesap” uygulamasıyla kullandırılması,
olağandır. Ancak, söz konusu ödeneğin 5018, 2886 ve 4734 sayılı kanunlara tabi
olan kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, il özel idareleri, belediye ve
mahalli idare birlikleri ile 5449 sayılı Kanuna tabi kalkınma ajansları ile
kuruluş kanunlarındaki kurallara tabi olan kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarına “özel hesap” aracılığıyla kullandırılacak olması, kamu kurum ve
kuruluşları, üniversiteler, il özel idareleri, belediye ve mahalli idare
birlikleri tarafından özel hesaptan yapılacak harcamaların kuruluş kanunları
ile temel mali mevzuat hükümlerine tabi olmadan yapılması; kalkınma ajansları
ile kamu kurumu niteliğindeki, meslek kuruluşları açısından ise kuruluş
kanunları dışında harcanması sonucunu doğurmakta; iptali istenen ibare de bu
sonucu amaçlamaktadır. Ödeneklerin Kalkınma Bakanlığı bütçesinden söz konusu
idarelerin bütçelerine tahakkuk fişiyle gönderilip, gönderildiği idarenin
bütçesinde “açılacak bir tertibe gelir ve şart kılındığı amaca harcanmak üzere
açılacak bir tertibe ödenek kaydedilmesi” gerekirken, bütçe kanunlarının
böylesine bir amaca hizmet etmesi, Anayasal kurallar ile bağdaşmamanın yanında
özellikle üniversite ve mahalli idareler açısından tüm program ve proje
harcamalarının merkezi yönetim kapsamındaki idareler bütçesinin transfer
tertiplerine ödenek konulması ve konulan ödeneklerin üniversite ve mahalli
idareler adına açılacak özel hesaplara aktarılarak temel mali mevzuat dışında
harcanmasının yolunun açılması gibi bir tehlike de taşımaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan devlettir. Kanunların kamu yararının
sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve
hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın
kamu yararı dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu
durumlarda yetki saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından sakatlığı
ortaya çıkar.
Demokratik devlet ilkesi ise tüm kamusal faaliyet, iş ve işlemlerde,
saydamlığı ve hesap verebilirliği gerektirir.
Bu itibarla iptali istenen “…tarafından açılacak özel hesap …”
ibaresi, kamu yararını gerçekleştirmeyi değil, kamusal kaynakların, kamu
yararına çalışan dernek ve vakıflar yanında, her türlü mali işlemlerinde temel
mali mevzuat hükümlerine tabi olan “kamu kurum ve kuruluşları”, “üniversiteler”,
“il özel idareleri”, “belediyeler” ve “mahalli idare birlikleri” ile
faaliyetlerini kuruluş kanunlarına göre yürüten “kalkınma ajansları” ve “kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları”nın bütçeleri dışında ve temel mali
mevzuat hükümleri ile kuruluş kanunlarına tabi olmadan harcanmasını
öngördüğünden, “…tarafından açılacak özel hesap …” ibaresi, kamu kurum ve
kuruluşları, üniversiteler, il özel idareleri, belediyeler ve mahalli idare
birlikleri ile kalkınma ajansları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları açısından, Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine; 5018
sayılı Kanunla öngörülen mali sistemle bağdaşmadığı ve bütçe ile tahsis edilen
ödeneklerin bütçe dışı “özel hesap”tan harcanmasını öngördüğü için ise
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır.
Bu itibarla, sadece “kamu yararına çalışan dernek ve vakıflar”
açısından geçerli olabilecek “…tarafından açılacak özel hesap …” ibaresinin, kamu
kurum ve kuruluşları, üniversiteler, il özel idareleri, belediyeler ve mahalli
idare birlikleri ile kalkınma ajansları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları açısından iptali gerekir.
Ayrıca maddenin ikinci cümlesinde, Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.34.00-01.3.2.05-1-07.1 tertibinde yer alan Cazibe Merkezlerini Destekleme
Programı (CMDP) ödeneğinden verilecek hibe ve desteklerin türleri, sınırları,
şartları, kapsamı, kullanımı, harcanması ve denetimine ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Kalkınma Bakanı yetkili kılınmaktadır.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 18.
maddesinin ikinci cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.05-1-07.1 tertibinde yer alan Cazibe Merkezlerini
Destekleme Programı (CMDP) ödeneğinden verilecek hibe ve desteklerin türleri,
sınırları, şartları, kapsamı, kullanımı, harcanması ve denetimine ilişkin usul
ve esasları belirleme yetkisinin Kalkınma Bakanına verilmesi, yasama yetkisinin
devri sonucunu doğurduğundan, iptali istenen cümle Anayasa’nın 7. maddesine
aykırıdır.
641 sayılı Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin “Düzenleme yetkisi” başlıklı
36. maddesinde, “Bakanlık; görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden
kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilir.” denilerek,
Bakanlığın yapacağı idari düzenleme yetkisi, Bakanlığın görev, yetki ve
sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenen konularla
sınırlandırılmış; 641 sayılı KHK’de veya başka kanun ya da KHK’lerde Kalkınma
Bakanlığına, Devlet destek, yardım ve teşvikleriyle ilgili herhangi bir görev
ve yetki de verilmemiştir.
Bu itibarla Kalkınma Bakanlığına yasalarda Devlet
destek, yardım ve teşvikleriyle ilgili herhangi bir görev ve yetki
verilmemişken, Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.05-1-07.1
tertibine konulan Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı (CMDP) ödeneğinden
verilecek hibe ve desteklerin türleri, sınırları, şartları, kapsamı, kullanımı,
harcanması ve denetimine ilişkin usul ve esasları, idari düzenlemelerle
Kalkınma Bakanının düzenleyecek olması, Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Yasalarda herhangi bir görev ve yetki
verilmemişken, Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.05-1-07.1
tertibine konulan Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı (CMDP) ödeneğinden
verilecek hibe ve desteklerin türleri, sınırları, şartları, kapsamı, kullanımı,
harcanması ve denetimine ilişkin usul ve esasları, idari düzenlemelerle
Kalkınma Bakanının düzenleyecek olması ve kesin hesap kanuna dahil edilmeyecek
olması Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe uygulama sonuçlarını denetleme
yetkisini de ortadan kaldırmaktadır.
Özet olarak; bu tertipteki ödenek tutarları bütçe
sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle
harcanması ve TBMM denetiminde kaçırılması 5018 sayılı kanunun mali saydamlık
ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6767 sayılı 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 18. maddesinin birinci
cümlesindeki “…tarafından açılacak özel hesap …” ibaresi ile ikinci cümlesi,
Anayasa’nın 2., 7., 124. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
7) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 19. maddesinin ikinci cümlesindeki, “…adına
açılacak özel bir hesaba…” ile “…Kalkınma Bakanı tarafından belirlenecek usul
ve esaslar çerçevesinde…” ibarelerinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E
Cetveli”nin 19. maddesinde, “Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.33.00-01.6.0.00-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Sosyal Destek Programı
(SODES) kapsamında öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve Doğu Anadolu
Projesi (DAP) kapsamındaki iller olmak üzere Kalkınma Bakanlığı tarafından
oluşturulacak usul ve esaslar çerçevesinde belirlenecek illerde istihdamın
artırılması, sosyal içermenin, spor, kültür ve sanatın geliştirilmesi, SODES
programının yürütülmesine yönelik kurumsal kapasitenin geliştirilmesi ile
SODES’in değerlendirilmesi, izlenmesi ve tanıtımına yönelik faaliyetler için
kullandırılır. Bu kapsamda ilgili valilikler veya kalkınma ajansları tarafından
belirli bir program çerçevesinde Kalkınma Bakanlığına teklif edilen ve anılan
Bakanlık tarafından uygun bulunan projelerin bedelleri, münhasıran proje ile
ilgili harcamalarda kullanılmak üzere söz konusu ödenekten ilgili valilik veya
kalkınma ajansı adına açılacak özel bir hesaba aktarılır ve proje amaçlarına
uygun olarak kamu kurum ve kuruluşları, il özel idareleri, belediyeler, mahalli
idare birlikleri, meslek odaları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarına
Kalkınma Bakanı tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde ilgili
valilik veya kalkınma ajansı tarafından kullandırılır.” denilmektedir.
Söz konusu bütçe
tertibine 2017 Bütçesinde toplam olarak 264.469.000 TL başlangıç ödeneği
konulmuştur
Daha önce de ayrıntılı olarak belirtildiği üzere
(Bkz. 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 18.
maddesinin birinci cümlesindeki ibare ile ikinci cümlesinin Anayasaya
aykırılığı bölümü), Kalkınma Bakanlığının Devlet destek, yardım ve
teşviklerinin uygulanması ve yürütülmesine ilişkin herhangi bir yasal görevi
bulunmadığından, Kalkınma Bakanlığı bütçesine istihdamın artırılması, sosyal
içermenin, spor, kültür ve sanatın geliştirilmesi, SODES programının
yürütülmesine yönelik kurumsal kapasitenin geliştirilmesi ile SODES’in
değerlendirilmesi, izlenmesi ve tanıtımına yönelik faaliyetler için kullandırılmak
üzere Sosyal Destek Programı (SODES) kapsamında ödenek konulması, yürürlükteki
mevzuata göre Anayasal olarak mümkün değildir. Mümkün olabilmesi için Kalkınma
Bakanlığına Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde belirlenen süreçlerde
yasalaşmış herhangi bir yasayla bu yönde görevlerin verilmesi gerekir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasının
bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin göndermede bulunduğu
kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’dur. 5018 sayılı
Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin kurallar
düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinde,
“Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri bütçelerinde gösterilir.” denilerek
bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel
hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe
kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer
almaktadır.
Anayasanın 161’nci maddesi hükmüne aykırı olarak 2017 yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli E- Cetveline konulan söz konusu hükümle;
Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.33.00-01.6.0.00-1-07.1 tertibinde yer alan
ödenek, Sosyal Destek Programı (SODES) kapsamında öncelikle Güneydoğu Anadolu
Projesi (GAP) ve Doğu Anadolu Projesi (DAP) kapsamındaki iller olmak üzere
Kalkınma Bakanlığı tarafından oluşturulacak usul ve esaslar çerçevesinde
belirlenecek illerde istihdamın artırılması, sosyal içermenin, spor, kültür ve
sanatın geliştirilmesi, SODES programının yürütülmesine yönelik kurumsal
kapasitenin geliştirilmesi ile SODES’in değerlendirilmesi, izlenmesi ve
tanıtımına yönelik faaliyetler için kullandırılacaktır.
Adına “özel hesap” açılacak ilgili valilik ile
proje ödeneğinin kullandırılacağı kamu kurum ve kuruluşları, il özel idareleri,
belediyeler, mahalli idare birlikleri ve üniversiteler 5018 sayılı Kanun
yanında mali mevzuata ilişkin diğer kamu hukuku kurallarına tabidirler;
kalkınma ajansları ile meslek odaları ise 5018, 2886 ve 4734 sayılı Kanunlara
tabi olmamakla birlikte; kalkınma ajanslarının kuruluşu, statüsü, görev ve
yetkileriyle çalışma esas ve usulleri, gelirleri, giderleri, bütçesi,
bütçesinin kabulü ve denetimi 25.1.2006 tarihli ve 5449 sayılı Kalkınma
Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun’da, meslek
odalarının ise kuruluş kanunlarında (Bkz. (8) nolu dipnot) düzenlenmiştir.
“Özel hesap” uygulamasının aktarılan ödeneklerin
takibine ve aktarma amacına uygun kullanılmasını sağlamaya yönelik olduğu ileri
sürülebilir ise de iptali istenen kamu idareleri açısından aktarılan
ödeneklerin takibi ve amacına uygun kullanımının kontrolünün “bütçede açılacak
bir tertibe gelir ve şart kılındığı amaca harcanmak üzere açılacak bir tertibe
ödenek kaydedilmesi” suretiyle de mümkün olması ve 5018 sayılı Kanuna tabi olan
“valilikler” için yasal olanın da bu usul olması (md. 40/3) ile kalkınma
ajanslarına aktarmanın da 5449 sayılı Kanunun 23. maddesinin üçüncü fıkrasına
göre yapılmasının mümkün olması karşısında, özel hesap uygulamasının başka
amaçlara hizmet ettiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.33.00-01.6.0.00-1-07.1 tertibinde
yer alan “Sosyal Destek Programı (SODES)” kapsamındaki ödeneğin, 5018, 2886 ve
4734 sayılı kanunlar gibi kamu hukukuna tabi olan valilikler ile 5449 sayılı
Kanuna tabi kalkınma ajanslarına “özel hesap” aracılığıyla kullandırılacak
olması, iptali istenen “… adına açılacak özel bir hesaba …” ibaresinin;
valilikler tarafından özel hesaptan yapılacak harcamaların temel mali mevzuat
hükümlerine tabi olmadan yapılması, kalkınma ajansları açısından ise 5449
sayılı Kanun dışında harcanması sonucunu doğurmakta ve böylece bütçe
disiplininden kaçmayı, harcamalarda keyfiliği teşvik etmeyi, saydamlığı ve
hesap verebilirliği önlemeyi amaçladığı ortaya çıkmaktadır.
Özel ödenek, özel gelir ve özel hesap uygulamalarına son veren
14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun’un Genel Gerekçesinde,
“Devlet bütçesinin temel ilkelerinden birisi birlik ilkesidir. Bu
ilkeye göre, Devlete ait tüm gelir ve giderlerin tek bir bütçede yer alması
esastır. Böylelikle, Devlet kaynaklarının tek elde toplanarak harcamalarda
saydamlık sağlanması amaçlanmakta, bütçe disiplininden kaçışlar ve harcamalarda
keyfiyetin önlenilmesine çalışılmaktadır. Bunun istisnasını oluşturan
unsurlardan en önemlileri fon ve özel gelir-özel ödenek uygulamalarıdır.
(…)
Fonların tasfiyesi sonrasında başlayan özel gelir-özel ödenek uygulamaları
ile diğer mevzuat gereğince devam eden özel gelir-özel ödenek uygulamaları
sonrasında bütçelerde başlangıç ödenekleri ile yılsonu harcamaları arasında
önemli farklar doğmaktadır.
Bu çerçevede Tasarı ile yürütülmekte olan ekonomik program gereğince
özel gelir-özel ödenek uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesi, devamında
fayda görülenlerin haricindeki uygulamaların kaldırılarak yerine söz konusu
özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesi ve harcamalarının ilgili kurum
bütçelerine öngörülecek ödeneklerle yapılması imkanını sağlayacak
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, böylece bütçe uygulamalarının daha saydam ve
açık olması amaçlanmaktadır.”
İfadeleri yer almıştır.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem
ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla
kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına
yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet
ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın kamu yararı
dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu durumlarda yetki
saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından sakatlığı ortaya çıkar.
Bu itibarla iptali istenen “… adına açılacak özel
bir hesaba …” ibaresi, kamu yararını gerçekleştirmeyi değil, kamusal
kaynakların bütçe dışında temel mali mevzuat hükümleri ile kuruluş kanunlarına
tabi olmadan harcanmasını öngördüğünden, Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk
devleti ilkesine; 5018 sayılı Kanunla öngörülen mali sistemle bağdaşmadığı ve
kamusal kaynakların bütçe dışı “özel hesap”tan harcanmasını öngördüğü için ise
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin
devredilemeyeceği; 124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu
tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin
uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre,
yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki
vererek, sınırsız ve belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması,
yasama yetkisinin devri sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E
Cetveli”nin 19. maddesinin ikinci cümlesinde, Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.33.00-01.6.0.00-1-07.1 tertibinde yer alan “Sosyal Destek Programı
(SODES)” kapsamındaki ödeneğin hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın idarelere hangi usul
ve esaslar temelinde kullandırılacağını belirleme yetkisinin Kalkınma Bakanına
verilmesi, yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, iptali istenen
ikinci cümledeki “Kalkınma Bakanı tarafından belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde” ibaresi, Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
641 sayılı Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin “Düzenleme yetkisi” başlıklı
36. maddesinde, “Bakanlık; görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden
kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilir.” denilerek,
Bakanlığın yapacağı idari düzenleme yetkisi, Bakanlığın görev, yetki ve
sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenen konularla
sınırlandırılmış; 641 sayılı KHK’de veya başka kanun ya da KHK’lerde Kalkınma
Bakanlığına, Devlet destek, yardım ve teşvikleriyle ilgili herhangi bir görev
ve yetki de verilmemiştir.
Bu itibarla Kalkınma Bakanlığına yasalarda Devlet
destek, yardım ve teşvikleriyle ilgili herhangi bir görev ve yetki
verilmemişken, Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.33.00-01.6.0.00-1-07.1
tertibinde yer alan “Sosyal Destek Programı (SODES)” ödeneğinin idarelere hangi
usul ve esaslar temelinde kullandırılacağının idari düzenlemelerle Kalkınma
Bakanının düzenleyecek olması, Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Sayıştay’ın Kalkınma Bakanlığına ilişkin 2015 Yılı
Denetim Raporunda bu faaliyetlerde kullanılan özel hesaplara ilişkin tespiti de
dikkat çekici bulunmaktadır.
Kalkınma Bakanlığı ile ilgili olarak Sayıştay
tarafından hazırlanan “Düzenlilik Denetim Raporu”nun (9-12.sahifelerinde) “Bulgu
2: SODES Ödeneklerinin Valilikler Nezdinde Açılan Özel Hesaplara Aktarılmak
Suretiyle Harcanması…” bölümünde;
“…Görüleceği gibi; (E) Cetveli’nin 20‟nci
maddesinde, özel hesaplardaki tutarların nasıl harcanacağı, denetleneceği,
muhasebeleştirileceği ve raporlanacağına ilişkin konularda belirleme ve
düzenleme yapma yetkisi Bakana verilmiştir.
Anayasa’nın 161‟inci maddesinin ilk
fıkrasında “Devletin ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel
kişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır.” hükmü ile bütçelerin
yıllık olarak hazırlanacağı belirtilmiş, aynı maddenin son fıkrasında “Bütçe
kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.” hükmü ile
de herhangi bir yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe yasaları ile
değiştirilmesi ve kaldırılması olanaksızlığı belirtilmiştir.
Anayasa’nın 161‟inci maddesinin getiriliş
amacı, bütçe yasalarında, bütçe kavramı dışındaki konulara yer vermemek,
böylece bütçe yasalarını bütçeyle ilgili olmayan kurallardan uzak tutmak ve
kendi yapısı içinde bütünleştirmektir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’nun 13‟üncü maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinde; “Kamu
idarelerinin tüm gelir ve giderleri bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe
kaynaklarının bütçeden harcanması öngörülmüştür.
“SODES ödeneklerinin Valilikler nezdinde açılan
özel hesaplara aktarılmak suretiyle harcanacağı” …hususları her ne kadar 2015
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli E işaretli Cetvele derç edilerek
kanunlaştırılmış olsa da, mevcut uygulama, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik
ve verimli bir şekilde kullanılması, etkin bir iç kontrol ve dış denetim ile
mali saydamlık ve hesap verilebilirliğin sağlanması noktasında zafiyet
doğurabileceği gibi, bütçe kanunlarının Anayasa’da öngörülen niteliği ile de
uyuşmamaktadır.
Kamu idaresi cevabında; SODES ödeneklerinin
Valilikler nezdinde açılan özel hesaplara aktarılmak suretiyle harcanması
hususu ile ilgili olarak ise; sosyal destek programının Bakanlığın sürekli bir
faaliyeti olmadığı, süresinin ihtiyaca göre belirlendiği ve ihtiyaçların
giderilmesi halinde sonlandırılacak olan geçici bir program olduğu, bu nedenle
her yıl Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu eki E Cetvelinde yer alan maddeye
dayanılarak çıkarılan uygulama usul ve esaslarına göre uygulanmakta olduğu
ifade edilmiştir.
Sonuç olarak; …Kamu idaresi tarafından bulgumuzun
ikinci kısmı ile ilgili olarak verilen cevapta ise, sosyal destek programının
Bakanlığın sürekli bir faaliyeti olmadığı, bu nedenle her yıl Bütçe Kanununa
konulan hükümlerle yürütüldüğü ifade edilmiş, ancak özel hesap mevzuu ile
ilgili hiçbir açıklamaya gidilmemiştir.
Hâlbuki tarafımızca eleştirilen esas konu, …
gerekse SODES kapsamında yapılan harcamaların özel hesaplar aracılığıyla
yapılıyor olması ve bu şekilde kamu kaynaklarının kamu harcama hukuku ve bütçe
sistemi dışına çıkarılıyor olmasıdır.
Anayasa’nın 161‟inci maddesinin son fıkrasında
yer alan “Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm
konulamaz.” hükmü ile herhangi bir yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun
bütçe yasası ile düzenlenmesi veya herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi ve kaldırılması olanaksızlığı ortaya konulmuştur.
Yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde; … SODES
kapsamında yapılan harcamalar için yasal düzenleme yapılmasını teminen, konunun
TBMM’nin dikkatine sunulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.”
İfadesine yer verilmiştir.
Özetle; tertipteki ödenek tutarları bütçe sistemi
dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle harcanmakta,
denetimi konusunda da belirsizlikler bulunmaktadır. Bu durum aynı zamanda 5018
sayılı kanunun mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile
bağdaşmamakta, bir nevi bütçe dışı fon ve örtülü ödenek uygulamasına işaret
etmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6767 sayılı 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 19. maddesinin ikinci
cümlesindeki, “… adına açılacak özel bir hesaba …” ve “… Kalkınma Bakanı
tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde …” ibareleri, Anayasa’nın
2., 7., 124. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
8) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 23. maddesinin birinci cümlesindeki “Yüksek
Planlama Kurulunca uygun görülmesi halinde” ibaresi ile ikinci cümlesinin
Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E
Cetveli”nin 23. maddesi; “Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.04-1-07.1 tertibinde
yer alan ödenek Yüksek Planlama Kurulunca uygun görülmesi halinde hibe
mahiyetinde olmak üzere, bölgesel girişim sermayesi uygulamaları için Türkiye
Kalkınma Bankası Anonim Şirketine aktarılır. Söz konusu ödeneğin tahsisi,
aktarımı, kullanımı, saklanması, izlenmesi, denetlenmesi ve gereğinde bakiyenin
geri dönüşüne dair usul ve esaslar Yüksek Planlama Kurulu tarafından tespit
olunur.”
Hükmünü içermektedir.
Söz konusu bütçe
tertibine 2017 Bütçesinde toplam olarak 531.956.416 TL başlangıç ödeneği
konulmuştur.
Anayasanın 161’nci maddesi hükmüne aykırı olarak
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli E- Cetveline konulan söz
konusu hükümle; Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.04-1-07.1
tertibinde yer alan ödenek Yüksek Planlama Kurulunca uygun görülmesi halinde
hibe mahiyetinde olmak üzere, bölgesel girişim sermayesi uygulamaları için
Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketine aktarılacaktır. Söz konusu ödeneğin
tahsisi, aktarımı, kullanımı, saklanması, izlenmesi, denetlenmesi ve gereğinde
bakiyenin geri dönüşüne dair usul ve esaslar Yüksek Planlama Kurulu tarafından
tespit olunacaktır.
5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Bütçe ilkeleri” başlıklı 13. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde, “Kamu idarelerine
bütçeyle verilen harcama yetkisi, kanunlarla düzenlenen görev ve hizmetlerin
yerine getirilmesi amacıyla kullanılır.” kuralına; (n) bendinde ise “Kamu
hizmetleri, bütçelere konulacak ödeneklerle, mevzuatla belirlenmiş yöntem, ilke
ve amaçlara uygun olarak gerçekleştirilir.” kuralına yer verilmiştir.
3.6.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede yer alan
ve Yüksek Planlama Kurulunun görev ve yetkilerini düzenleyen 22’nci maddede;
Yüksek Planlama Kuruluna; Kalkınma Bakanlığı Bütçesinde bulunan bir tertipteki
ödenek tutarını, hiçbir sınırlamaya tabi tutmadan hibe olarak dağıtılması için
Kalkınma Bankası Anonim Şirketine aktarma yapılması için karar verme yetkisinde
olduğuna dair herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu görev bütçe kanuna
eklenen bir madde veya ibare ile Yüksek Planlama Kuruluna verilemez.
Bu bağlamda söz konusu ödenek tertibini bütçesinde barındıran Kalkınma
Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı Cetvelde yer alan, merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idaresidir. Bakanlığa tahsis edilen kaynakların mali
yönetim ve kontrolü 5018 sayılı Kanuna, tabidir. Dolayısıyla bütçe ile tahsis
edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde kullanması ve hesabını da TBMM’ne
vermesi gerekir.
Bakanlık bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.04-1-07.1 tertibinde yer alan
ödenek bu yöntemle kamu mali yönetimi ve kontrol sisteminin tamamen dışına
çıkarılmaktadır. Bütçe kanununa ekli E cetveline konulan bir hükümle Yüksek
Planlama Kuruluna mevcut kamu harcama hukuku dışında söz konusu ödeneğin
tahsisi, aktarımı, kullanımı, saklanması, izlenmesi, denetlenmesi ve gereğinde
bakiyenin geri dönüşüne dair usul ve esasları belirleme yetkisi verilmektedir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki yasaların
değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak yoluna
gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve uygulanması
yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve bütçe
yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken yasama
işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider ya da
gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile düzenlemek,
Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden uygulanamaz duruma
düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.04-1-07.1 tertibine konulan ödeneğin teknik
anlamda bütçe ile ilgili olduğu ileri sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe
ile ilgili olduğundan söz edebilmek için ödenek koyma ve aktarma işleminin
dayanağını yürürlükteki yasalardan alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması
gerekmektedir. Kaldı ki, ödeneğin kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin
23. maddesinde yer verilen iptali istenen hükmün, 3.6.2011 tarihli ve 641
sayılı Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Yüksek Planlama Kurulunun görev ve yetkilerini düzenleyen 22.
maddesi ve 5018 sayılı Kanun hükümleri ile bağdaşmadığı her türlü tartışmanın
dışındadır.
Bu itibarla, 641 sayılı K:H.K.’nin 22. maddesi hükmü ile 5018 sayılı
Kanunun ilgili maddeleri, yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve
görüşme usul ve esasları ile yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89.
maddelerinde belirlenen yasama süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162.
maddesine göre görüşülen bütçe kanununa tahsis edilen ödeneklerin Kalkınma
Bankası Anonim Şirketi nezdinde açılacak özel hesaba aktarılmasına yönelik
olarak Bütçe Kanununa ekli E Cetveline hüküm konulması, Anayasa’nın 87., 88.,
89. ve 161. maddelerindeki kurallarla bağdaşmaz.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 23.
maddesinin ikinci cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.04-1-07.1 tertibine konulan Yüksek Planlama
Kurulunca uygun görülmesi halinde hibe mahiyetinde olmak üzere, bölgesel
girişim sermayesi uygulamaları için Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketine
aktarılacak ödeneğin; tahsisi, aktarımı, kullanımı, saklanması, izlenmesi,
denetlenmesi ve gereğinde bakiyenin geri dönüşüne dair usul ve esasların
belirleme yetkisinin Yüksek Planlama Kuruluna bırakılması, yasama yetkisinin
devri sonucunu doğurduğundan, iptali istenen cümle Anayasa’nın 7. maddesine
aykırıdır.
641 sayılı Kalkınma Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
veya başka kanun ya da KHK’lerde, Yüksek Planlama Kuruluna Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin yukarıda belirtilen tertibine yıllık bütçe kanunları ile verilen
ödeneği tamamen veya tefrik ederek bir kısmı hibe mahiyetinde olmak üzere
Kalkınma Bankası Anonim Şirketi aktarılarak harcanması ve bu ödeneğin tahsisi,
aktarımı, kullanımı, saklanması, izlenmesi, denetlenmesi ve gereğinde bakiyenin
geri dönüşüne dair usul ve esaslarını belirleme yetkisine ilişkin herhangi bir
görev ve yetki de verilmemiştir.
Bu itibarla Yüksek Planlama Kuruluna herhangi bir yasa ile bütçe
ödeneklerinden kendisi tarafından belirlenecek miktardaki kısmı hibe
mahiyetinde olmak üzere, bölgesel girişim sermayesi uygulamaları için Kalkınma
Bankası Anonim Şirketine aktarma ve bu ödeneğin tahsisi, aktarımı, kullanımı,
saklanması, izlenmesi, denetlenmesi ve gereğinde bakiyenin geri dönüşüne dair
usul ve esaslarını belirleme yetkisi gibi herhangi bir görev ve yetki
verilmemişken, Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.34.00-01.3.2.04-1-07.1 tertibine
konulan ve hibe mahiyetinde olmak üzere Kalkınma Bankası Anonim Şirketine
aktarılan miktarın tahsisi, aktarımı, kullanımı, saklanması, izlenmesi,
denetlenmesi ve gereğinde bakiyenin geri dönüşüne dair usul ve esaslarını
belirleme yetkisinin Yüksek Planlama Kuruluna verilmesi yönündeki düzenleme,
aynı zamanda Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 23. maddesinin birinci cümlesindeki “Yüksek Planlama
Kurulunca uygun görülmesi halinde” ibaresi ile ikinci cümlesinin Anayasanın 7.,
87., 88., 89., 124. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
9) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 26. maddesinin birinci cümlesindeki “…açılacak
özel hesaba aktarılarak…” ibaresi ile ikinci cümlesinin ve üçüncü cümlesinin
Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E
Cetveli”nin 26. maddesi:
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının daimi
Başkanlığını deruhte ettiği İSEDAK çerçevesinde yapılan çok taraflı
uluslararası toplantıların giderlerinin karşılanması için Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin 32.01.35.00-01.3.2.00-1-07.1 tertipte yer alan ödenek Bakanlık
bütçesine gider kaydedilmek suretiyle açılacak özel hesaba aktarılarak kullanılır.
Söz konusu özel hesaptan yapılan harcamalar 4734 sayılı Kanun ile 5018 sayılı
Kanuna tabi değildir. Bu ödenekte yer alan tutarların harcanması,
muhasebeleştirilmesi, denetlenmesi ve alımlara ilişkin usul ve esaslar Kalkınma
Bakanlığınca belirlenir.”
Hükmünü içermektedir.
Anayasanın 161’nci maddesi hükmüne aykırı olarak
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun E- Cetveline konulan söz konusu
hükümle, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının daimi Başkanlığını deruhte
ettiği İSEDAK çerçevesinde yapılan çok taraflı uluslararası toplantıların
giderlerinin karşılanması amacıyla Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.35.00-01.3.2.00-1-07.1 tertibine konulan ödeneğin Bakanlık bütçesine
gider yazılmak suretiyle özel hesaba aktarılarak kullanılacağı; hesaptan yapılacak
ödemelerin 5018 ve 4734 sayılı Kanunlara tabi olmayacağı; bu özel hesaptan
yapılacak ödemelerin harcanması, muhasebeleştirilmesi, denetlenmesine ve
alımlara ilişkin usul ve esasların Kalkınma Bakanlığınca belirleneceği hüküm
altına alınmıştır.
Başka bir deyimle özel hesaba aktarılan ve kullanılan tutarların
harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esaslarda
mevcut bütçeleme, kamu mali yönetim ve denetim sisteminin dışına çıkılmakta,
yeni bir harcama hukuku yaratılmaktadır.
Söz konusu bütçe tertibine 2017 bütçesinde
5.270.500 TL başlangıç ödeneği konulmuştur
Özel ödenek, özel gelir ve özel hesap uygulamalarına son veren
14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun’un Genel Gerekçesinde,
“Devlet bütçesinin temel ilkelerinden birisi birlik ilkesidir. Bu
ilkeye göre, Devlete ait tüm gelir ve giderlerin tek bir bütçede yer alması
esastır. Böylelikle, Devlet kaynaklarının tek elde toplanarak harcamalarda
saydamlık sağlanması amaçlanmakta, bütçe disiplininden kaçışlar ve harcamalarda
keyfiyetin önlenilmesine çalışılmaktadır. Bunun istisnasını oluşturan
unsurlardan en önemlileri fon ve özel gelir-özel ödenek uygulamalarıdır.
(…)
Fonların tasfiyesi sonrasında başlayan özel gelir-özel ödenek
uygulamaları ile diğer mevzuat gereğince devam eden özel gelir-özel ödenek
uygulamaları sonrasında bütçelerde başlangıç ödenekleri ile yılsonu harcamaları
arasında önemli farklar doğmaktadır.
Bu çerçevede Tasarı ile yürütülmekte olan ekonomik program gereğince
özel gelir-özel ödenek uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesi, devamında
fayda görülenlerin haricindeki uygulamaların kaldırılarak yerine söz konusu
özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesi ve harcamalarının ilgili kurum
bütçelerine öngörülecek ödeneklerle yapılması imkanını sağlayacak
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, böylece bütçe uygulamalarının daha saydam ve
açık olması amaçlanmaktadır.”
İfadeleri yer almıştır.
Mevcut 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile çerçevesi çizilen bütçe uygulamasında bu tür harcamaların Kalkınma
Bakanlığı bütçesinden karşılanacak kısmı varsa, ilgili tertibe gerekli ödenek
konularak bütçe ilkeleri ve genel hükümlere göre giderler tahakkuk ettikçe
ilgili hesaplara aktarılma yapılmak suretiyle ödenmesi mümkün görülmektedir.
3.6.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.
maddesinde Kalkınma Bakanlığının görevleri ayrıntılı bir şekilde
belirtilmiştir.
Anılan kanunun hiçbir maddesinde Kalkınma Bakanlığına ödeneklerini
özel hesaba aktarma yaparak özel hesaptan 5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı
Kanun hükümlerine tabi olmaksızın harcayabileceğine yönelik herhangi bir
düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bağlamda Kalkınma Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı
Cetvelde yer alan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idaresidir. Kuruma tahsis
edilen kaynakların mali yönetim ve kontrolü 5018 sayılı Kanuna, mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri ise 4734 sayılı Kanuna tabidir. Dolayısıyla bütçe ile
tahsis edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde kullanması ve hesabını da
TBMM’ne vermesi gerekir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 26.
maddesindeki hüküm ile Bakanlık bütçesinin 32.01.35.00-01.3.2.00-1-07.1
tertibinde tahsis edilen ödenek bütçeye gider banka hesabına alacak
kaydedilerek kamu mali yönetimi ve kontrol sisteminin tamamen dışına
çıkarılmakta ve ilgili bakana mevcut kamu harcama hukuku dışında özel hesaba
aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin
usul ve esasları belirleme yetkisi verilmektedir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin göndermede
bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’dur. 5018
sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin birinci fıkrasının (m)
bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri bütçelerinde gösterilir.”
denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması öngörülmüş ve bütçe dışı her
türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının görüşülmesinde
ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider arttırıcı veya
gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın 89. maddesiyle
de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere TBMM’ne geri
gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161. maddesinin
dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir
hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163. maddesinde bütçede
değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş, Bakanlar Kurulu’na kanun
hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu olabilecek
bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve uygulanmasını
kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma, eğitim,
sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin yasaların
bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki yasaların
değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak yoluna
gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve uygulanması
yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve bütçe
yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken yasama
işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider ya da
gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile düzenlemek,
Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden uygulanamaz duruma
düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin 32.01.35.00-01.3.2.00-1-07.1 tertibine konulan ödeneğin teknik
anlamda bütçe ile ilgili olduğu ileri sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe
ile ilgili olduğundan söz edebilmek için ödenek koyma ve bu ödenekleri özel
hesaba aktarma işleminin dayanağını yürürlükteki yasalardan alması ve
yürürlükteki yasalara uygun olması gerekmektedir. Kaldı ki, ödeneğin
kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin 27. maddesinde yer verilen iptali
istenen hükmün, 641 sayılı KHK ile 5018 sayılı ve 4734 sayılı Kanunlarla
bağdaşmadığı her türlü tartışmanın dışındadır.
Bu itibarla, 641 sayılı KHK ile 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı
Kanunun ilgili maddeleri, yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve
görüşme usul ve esasları ile yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89.
maddelerinde belirlenen yasama süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162.
maddesine göre görüşülen bütçe kanununa tahsis edilen ödeneklerin özel hesaba
aktarılmasına ve özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 sayılı Kanun ile
4734 sayılı Kanuna tabi olmadan yapılmasına yönelik hüküm konulması,
Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerindeki kurallarla bağdaşmaz.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak
üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği kurallarına
yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 26.
maddesinin üçüncü cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin 32.01.35.00-01.3.2.00-1-07.1 tertibine konulan ve özel hesaba
aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi, denetlenmesi ve alımlara
ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisinin Kalkınma Bakanlığına verilmesi,
yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, iptali istenen cümle
Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
641 sayılı Kalkınma Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
veya başka kanun ya da KHK’lerde Kalkınma Bakanına; Kalkınma Bakanlığı
bütçesinin yukarıda belirtilen tertibine yıllık bütçe kanunları ile verilen
ödeneği Bakanlık bütçesine gider kaydedilmek suretiyle açılacak özel hesaba
aktarılarak 4734 sayılı Kanun ile 5018 sayılı Kanuna tabi olmadan harcanması ve
bu ödenekte yer alan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi, denetlenmesi
ve alımlara ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilişkin herhangi bir görev ve
yetki de verilmemiştir.
Bu itibarla Kalkınma Bakanlığına bütçe ödeneklerini özel hesaba
aktarma ve özel hesaba aktarılan tutarların 4734 ve 5018 sayılı Kanunlara tabi
olmadan harcanması ve bu harcamaların muhasebeleştirilmesi, denetlenmesi ve
alımlara ilişkin usul ve esasları belirleme gibi herhangi bir görev ve yetki
verilmemişken, Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.35.00-01.3.2.00-1-07.1
tertibine konulan ve özel hesaba aktarılan 4734 ve 5018 sayılı kanun
hükümlerine tabi olmadan harcanan tutarların harcanmasına,
muhasebeleştirilmesine, denetlenmesine ve alımlara ilişkin usul ve esasları
belirleme yetkisinin Kalkınma Bakanlığına verilmesi yönündeki düzenleme, aynı
zamanda Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.35.00-01.3.2.00-1-07.1 tertibine
konulan ve özel hesaba aktarılarak 4734 ve 5018 sayılı kanun hükümlerine tabi
olmadan yapılan harcamaların; harcanması, muhasebeleştirilmesi, denetlenmesine
ve alımlara ilişkin usul ve esasların Kalkınma Bakanlığınca belirlenir.” hükmü
bir nevi bakanlık bütçesi içerisinde “örtülü ödenek” oluşturması anlamına da
gelmektedir. Harcamanın denetimi ile ilgili esasların bizzat harcamayı yapan
Kalkınma Bakanlığı tarafından belirlenmesi de ısrarla mevcut mali yönetim ve
denetim sisteminin dışına çıkma istemindeki kararlılığı yansıtmaktadır.
Sayıştay’ın Kalkınma Bakanlığına ilişkin 2015 Yılı
Denetim Raporunda bu faaliyetlerde kullanılan özel hesaplara ilişkin tespiti de
özel hesap uygulamasının Anayasaya aykırılığını açıkça ortaya koymaktadır.
Kalkınma Bakanlığı ile ilgili olarak Sayıştay
tarafından hazırlanan “Düzenlilik Denetim Raporu”nun (9-12.sahifelerinde) “Bulgu
2: SODES Ödeneklerinin Valilikler Nezdinde Açılan Özel Hesaplara Aktarılmak
Suretiyle Harcanması…” bölümünde;
“…Görüleceği gibi; (E) Cetveli’nin … özel
hesaplardaki tutarların nasıl harcanacağı, denetleneceği, muhasebeleştirileceği
ve raporlanacağına ilişkin konularda belirleme ve düzenleme yapma yetkisi …
29‟uncu maddesinde ise Kalkınma Bakanlığı’na verilmiş, 29‟uncu
maddede buna ek olarak söz konusu özel hesaptan yapılan harcamaların 5018 ve
4734 sayılı Kanun’a tabi olmayacağı ifade edilmiştir.
Anayasa’nın 161‟inci maddesinin ilk
fıkrasında “Devletin ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel
kişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır.” hükmü ile bütçelerin
yıllık olarak hazırlanacağı belirtilmiş, aynı maddenin son fıkrasında “Bütçe
kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.” hükmü ile
de herhangi bir yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile düzenlenmesi
veya herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe yasaları ile değiştirilmesi ve
kaldırılması olanaksızlığı belirtilmiştir.
Anayasa’nın 161‟inci maddesinin getiriliş
amacı, bütçe yasalarında, bütçe kavramı dışındaki konulara yer vermemek,
böylece bütçe yasalarını bütçeyle ilgili olmayan kurallardan uzak tutmak ve
kendi yapısı içinde bütünleştirmektir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 13‟üncü
maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinde; “Kamu idarelerinin tüm gelir ve
giderleri bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden
harcanması öngörülmüştür.”
“… ve “İSEDAK kapsamındaki toplantı giderlerinin
özel hesaptan ve 5018 ve 4734 sayılı Kanun’a tabi olmaksızın
gerçekleştirileceği” hususları her ne kadar 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na ekli E işaretli Cetvele derç edilerek kanunlaştırılmış olsa da,
mevcut uygulama, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde
kullanılması, etkin bir iç kontrol ve dış denetim ile mali saydamlık ve hesap
verilebilirliğin sağlanması noktasında zafiyet doğurabileceği gibi, bütçe
kanunlarının Anayasa’da öngörülen niteliği ile de uyuşmamaktadır.
Kamu idaresi cevabında; İSEDAK kapsamında yapılan
uluslararası toplantı giderlerinin özel hesaptan ve 5018 ve 4734 sayılı Kanun’a
tabi olmaksızın gerçekleştirilmesi hususu ile ilgili olarak; İslam İşbirliği
Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi kapsamındaki
faaliyetlerin her yıl Bütçe Kanunu (E) Cetveline konulan hükümlerden
yararlanılarak sürdürülmesi konusundaki eleştirilerin kabul edildiği, bununla
birlikte 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa ekli (E) işaretli Cetvelde 91
adet maddenin yer alması nedeniyle bu durumun sadece Kalkınma Bakanlığı
açısından değil Türk Kamu Yönetiminin bütünü açısından genel bir sorun haline
geldiği, İSEDAK sekretarya faaliyetlerinin idari ve mali yapılanmasına ilişkin
müstakil bir mevzuatın hazırlanması konusundaki yetkinin siyasi iradede olduğu,
“Sonuç olarak; İSEDAK kapsamındaki toplantı
giderlerinin özel hesaptan ve 5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanuna tabi
olmaksızın gerçekleştirilmesi hususuna kamu idaresi tarafından iştirak
edilmekle birlikte, bunun kamu mali yönetim sistemi açısından genel bir sorun
halini aldığı da ifade edilmiştir.
…Hâlbuki tarafımızca eleştirilen esas konu, gerek
İSEDAK gerekse SODES kapsamında yapılan harcamaların özel hesaplar aracılığıyla
yapılıyor olması ve bu şekilde kamu kaynaklarının kamu harcama hukuku ve bütçe
sistemi dışına çıkarılıyor olmasıdır.
Eleştirdiğimiz bir diğer husus ise, İSEDAK
kapsamında yapılan toplantı giderlerinin, Bütçe Kanunu E cetveline bir muafiyet
hükmü konulmak suretiyle 5018 ve 4734 sayılı Kanunların dışına çıkarılmış
olmasıdır.
Anayasa’nın 161‟inci maddesinin son
fıkrasında yer alan “Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir
hüküm konulamaz.” hükmü ile herhangi bir yasa ile düzenlenmesi gereken bir
konunun bütçe yasası ile düzenlenmesi veya herhangi bir yasada yer alan hükmün
bütçe yasaları ile değiştirilmesi ve kaldırılması olanaksızlığı ortaya
konulmuştur.
Yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde; İSEDAK …
kapsamında yapılan harcamalar için yasal düzenleme yapılmasını teminen, konunun
TBMM’nin dikkatine sunulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.”
İfadesine yer verilmiştir.
Özet olarak; bu tertipteki ödenek tutarları bütçe
sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle
harcanmakta, denetimi konusunda da sorunlar bulunmaktadır. Bu durum aynı
zamanda 5018 sayılı kanunun mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile
bağdaşmamaktadır..
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 26. maddesi, Anayasanın 7., 87., 88., 89., 124. ve 161.
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
10) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 27. maddesinin ikinci cümlesinin Anayasaya
Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 27. maddesi şöyledir:
“Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.33.00-01.4.9.00-1-06.2
tertibinde yer alan ödeneği bölgesel eylem planları ve programları, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Cazibe Merkezleri Programı ve Yatırım ve Destek
Hamlesi ve Öncelikli Dönüşüm Programları eylem planları kapsamındaki işler ile
bilimsel araştırma projeleri ve yükseköğretim kurumlarının muhtelif yatırım
projeleri için kullandırmaya Kalkınma Bakanı yetkilidir. Bu tertipte yer alan
ödenekten Kalkınma Bakanlığınca uygun görülen tutarları yatırımları hızlandırma
ödeneğine aktarmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Hükmünü taşımaktadır.
Kalkınma Bakanlığı 2017
yılı bütçesinin “32.01.36.00-01.3.2.00-1-06.2 tertibine 1.067.587.000, 00 TL
ödenek konulmuştur
Anayasa’nın 87. maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev ve
yetkileri arasında “kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak” yanında “bütçe
kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek” görev ve yetkisine de ayrıca yer
verilmiştir.
Yasama organının, halk adına kamu gelirlerini toplama ve yine halk
adına bu gelirleri harcama konusunda yürütme organına sınırları belirleyerek
yetki vermesi ve sonuçlarını denetlemesine bütçe hakkı denilmektedir. “Bütçe
hakkı”, vergi ve benzeri gelirlerle kamu harcamalarının çeşit ve miktarını
belirleme ve onaylama hakkıdır. Bu hak, halk tarafından seçilen temsilcilerden
oluşan yasama organına aittir. Bütçe, hükümetin Meclis’e karşı temel sorumluluk
mekanizmasıdır. Meclis, bütçe ile hükümete gelir toplama ve gider yapma yetkisi
vermekte, bu yetkinin uygun kullanılmasını da bütçe sürecinin bir parçası olan
kesin hesap kanunu ile denetlemektedir.
Gerçekten de 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 27. maddesi ile Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.33.00-01.4.9.00-1-06.2 tertibinde yer alan ödenekten Kalkınma
Bakanlığınca uygun görülen tutarları yatırımları hızlandırma ödeneğine
aktarmaya Maliye Bakanlığının yetkili kılınması TBMM’ne ait olan “bütçe hakkı”nın
tartışmasız bir biçimde Maliye Bakanı’na, yani yürütme organına devri sonucunu
doğurmaktadır.
Bu itibarla, iptali istenen düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisine
ait olan “bütçe hakkı”nın yürütme organına devrini öngördüğü için Anayasa’nın
87. maddesine aykırıdır.
Anayasa’nın 161. maddesinin 29.10.2005 tarihli ve 5428 sayılı Kanunun
3. maddesiyle değişik ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı ile merkezî
yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir.”
kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161 inci maddesinin
ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin hazırlanması,
uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.” denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe
kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer
almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanun bütçe ile ilgili kanun değil, bütçenin
hazırlanma, uygulanma ve kontrolünün de tabi olduğu kanundur. Dolayısı ile
bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolünün 5018 sayılı Kanuna uygun
olması, Anayasal bir zorunluluktur.
5018 sayılı Kanunun “Ödenek aktarmaları” başlıklı 21.
maddesinin birinci fıkrasında, “….Merkezî yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır. Ancak,
harcamalarda tasarrufu sağlamak, dengeli ve etkili bir bütçe politikasını
gerçekleştirmek üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde onunu geçmemek kaydıyla,
merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek
aktarmalarına ilişkin yetki ve işlemler ile usul ve esaslar merkezî yönetim
bütçe kanununda belirlenir” denilirken; Anayasa’nın 163. maddesinde, “Bakanlar
kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi
verilemez.” kuralına yer verilmiştir.
Bütçe Kanununa ekli E Cetvelinin 27. Maddesinde
yer alan hükümle Kalkınma Bakanlığı bütçesinin 32.01.33.00-01.4.9.00-1-06.2 tertibinde
yer alan ödenekten Kalkınma Bakanlığınca uygun görülen tutarları yatırımları
hızlandırma ödeneğine aktarmaya Maliye Bakanlığının yetkili kılınması
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasına, Anayasa’nın kanun hükmünde
kararnameyle Bakanlar Kuruluna dahi vermediği bütçede değişiklik yapma
yetkisinin, bütçe kanunuyla ödenek aktarması yapma yetkisi verme suretiyle
Maliye Bakanlığına verilmesi ise Anayasa’nın 163. maddesine aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6767 sayılı 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 27. maddesinin ikinci
cümlesi, Anayasa’nın 87., 161. ve 163. maddelerine aykırı olduğundan iptali
gerekir.
11) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 53. maddesinde yer alan “adına açılmış olan özel hesaplara” ibarelerinin Anayasa’ya
aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 53. maddesinde;
“Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ilköğretim öğrencilerine
ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitapları için 289.000.000 Türk Lirası,
taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği için
de 700.000.000 Türk Lirası ve Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrencilerin Okullara
ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz Taşınması Projesi kapsamında
295.000.000 Türk Lirası olmak üzere toplam 1.284.000.000 Türk Lirasına kadar
yapılacak harcamalar karşılığı tutarı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Fonuna 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanun ile 29/5/1986 tarihli ve 3294
sayılı Kanun uyarınca aktarılacak tutardan keserek Milli Eğitim Bakanlığı adına
açılmış olan özel hesaplara aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Ücretsiz kitap
uygulaması için açılan özel hesaba aktarılan tutardan yüklenme tutarının yüzde
30’una kadar olan kısmını sözleşme tarihinde, geri kalanını ise işin bitim
tarihinde kullandırmaya Milli Eğitim Bakanı yetkilidir.”
Hükmü yer almaktadır.
Anayasanın 161’nci maddesi hükmüne aykırı olarak
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının E- Cetveline konulan söz
konusu hükümle, ilköğretim öğrencilerine ücretsiz olarak dağıtılacak ders
kitapları için 289.000.000 Türk Lirası, taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim
kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği için de 700.000.000 Türk Lirası ve Özel
Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması
İçin Ücretsiz Taşınması Projesi kapsamında 295.000.000 Türk Lirası olmak üzere
toplam 1.284.000.000 Türk Lirasına kadar yapılacak harcamalar karşılığı tutarı,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı
Kanun ile 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Kanun uyarınca aktarılacak tutardan
keserek Milli Eğitim Bakanlığı adına açılmış olan özel hesaplara aktarmaya
Maliye Bakanı yetkili kılınmakta, ücretsiz kitap uygulaması için açılan özel
hesaba aktarılan tutardan yüklenme tutarının yüzde 30’una kadar olan kısmını
sözleşme tarihinde, geri kalanını ise işin bitim tarihinde kullandırmaya ise
Milli Eğitim Bakanı yetkili kılınmakta, bu tutar Milli Eğitim Bakanlığı adına
açılmış özel hesaplara aktarılarak bütçe sistemi dışına çıkarılmaktadır.
Sayıştay tarafından düzenlenen Milli Eğitim
Bakanlığı Özel Hesapları 2015 yılı Düzenlilik Denetim Raporunda 7 adet özel
hesap hakkında özet bilgi verilmiştir.
1-İşletmeler Hesabı( Okul Aile Birlikleri
tarafından elde edilen kira bedellerinin %10 nun İl Milli Eğitim
Müdürlüklerine, %10 ununda İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine aktarılması sonucu
oluşan gelirlerle, bunlara ilişkin giderlerin takip edildiği hesaptır.),
2-Motorlu Taşıtlar Sürücü Kursları Hesabı:
(Motorlu taşıtlar sürücü kurslarının sınavlarında görevlendirilen bakanlık
mensuplarına ödenmek üzere kurslar tarafından (02.03.2011 tarih, 1521 sayılı
Makam Olur’u) aktarılan paraların takip edildiği özel hesaptır.),
3-ÖSYM Sınav Başvuru Bedelleri Hesabı: (ÖSYM
tarafından yapılan merkezi sınavlarda başvuru merkezi olarak belirlenen okullar
tarafından tahsil edilen başvuru/tercih bedellerinin %50 sinin aktarılması
yoluyla oluşturulan ve ilçe milli eğitim müdürlüğü bünyesinde bulunan özel
hesaplardır.)(Dayanak: 6114 sayılı ÖSYM Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 6.maddesi)
4-Atık Kağıt Bedeli Hesabı (İl/İlçe Milli Eğitim
Müdürlüklerinin gerek kendileri tarafından ve gerekse kendilerine bağlı
okullarda yıl içerisinde toplanan atık kağıtların ihale yoluyla satışı
çerçevesinde elde ettiği gelirlerin toplandığı hesaptır.)
5-Öğrenci Yetiştirme Kursları Hesabı (Öğrenci
Yetiştirme Kursları Hesabı ile ilgili temel düzenleme Milli Eğitim Bakanlığı
Öğrencileri Yetiştirme Kursları Yönergesi ile öğrencilerin bilgi eksikliklerini
gidermek, yeteneklerini geliştirmek, derslerdeki başarılarını artırmak ve
sınavlara daha iyi hazırlanmalarına yardımcı olmak üzere açılmış ve açılacak
olan öğrencileri yetiştirme ve sınavlara hazırlama kurslarıyla gelir ve
giderlerin izlendiği hesaptır.
6-Lig heyetleri Hesabı (Okul spor kulüpleri ve lig
heyetlerinin işleyişi ile ilgili esas ve usulleri ile gelir ve giderlerinin
izlendiği hesaptır).
7- Özel Eğitim, İlköğretim ve Ortaöğretim
Öğrencilerine İlişkin Hesaplar: 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun E
cetveli ile taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim kapsamındaki öğrencilerin öğle
yemeği için 460.000.000 Türk Lirasına kadar yapılacak harcamalar karşılığı
tutarı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna 9/4/2003 tarihli ve
4842 sayılı Kanun ile 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Kanun uyarınca
aktarılacak tutardan keserek Milli Eğitim Bakanlığı adına açılmış olan özel
hesaplara aktarmaya Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır. Ayrıca, Özel Eğitime
ihtiyaç Duyan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması için
Ücretsiz Taşınması Projesi kapsamında 155.000.000 Türk Lirasına kadar yapılacak
giderler karşılığı tutar, talep üzerine Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonundan Milli Eğitim Bakanlığı adına açılmış olan özel hesaplara
aktarılması hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu raporda söz konusu özel hesaplar için
ayrıntılı bir denetim çalışması yapılmadığı anlaşılmıştır.
Herhangi bir denetim görüşü verilmeyen özel
hesaplar için yapılan özet değerlendirme aşağıdaki gibidir.
“Özel hesaplar için belirlenmiş bir muhasebe
sistemi bulunmamaktadır. Genel olarak özel hesapların gelir ve giderleri
bankalar nezdinde açılmış banka hesaplarında izlenmektedir. Bir kısım özel
hesaplarda karar defteri ile birlikte tutulan işletme defteri ile de takip
edilmektedir. Yapılan harcamalar faturalar ve banka makbuzları ile dosyalanıp
arşivlenmektedir.
Kamu İdaresi niteliği bulunmayan özel hesapların
izlenmesinde, mali tablo üretmeye uygun bir muhasebe sistemi kullanılmadığından
denetim, özel hesapların izlenmesi için hesapları yöneten görevliler tarafından
tutulan defter, belge, cetvel ve kayıtlar üzerinden yürütülüp
sonuçlandırılmıştır.
Söz konusu özel hesapların mevzuat itibariyle
tanımlanmış mali tabloları ve muhasebe sistemleri bulunmadığından mali tablo
üretmemektedir. Dolayısıyla özel hesaplar hakkında denetim görüşü
verilmemiştir.”
Oysa Sayıştay'ın 2013 Milli Eğitim Bakanlığı
Denetim “Raporunun Tespit ve Değerlendirmeler Başlığının Bulgu 3. Alt
başlığındaki
“Özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencilerin okullara
ücretsiz taşınması projesi kapsamında yapılan hizmet alım ihalelerinde; açık
ihale usulü yerine (21/b maddesi uyarınca) pazarlık usulü uygulanmıştır”
Şeklindeki tespit, oluşturulan özel hesaplardan
yapılan harcamaların belirlenen kurallar dışında nasıl gerçekleştirildiğine
dair açık bir örnek teşkil etmektedir.
Ayrıca taşımalı öğrencilerin öğle yemeği ihaleleri
ile ilgili 2013 Sayıştay Raporundaki;
“Bulgu 4: Taşımalı eğitim gören öğrenciler için
gerçekleştirilen öğle yemeği alımı işi, ihtiyacın kısımlara bölünmek suretiyle
4734 sayılı Kamu ihale Kanunu'nun pazarlık usulünü düzenleyen 21/f maddesi
kapsamında 4 ayrı ihale yapılarak gerçekleştirilmiştir”
Şeklindeki tespit de yine özel hesapların kamu
harcama sisteminde nasıl kötüye kullanılabileceğine dair iyi bir örnek teşkil
etmektedir.
Devletin temel amaç ve görevleri Anayasanın 5.
maddesinde; “Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” olarak ifade
olunmaktadır.
Anayasanın 2. maddesinde de tanımını bulan sosyal
bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilköğretim öğrencilerine
ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitapları, taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim
kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği ve Özel Eğitime İhtiyaç Duyan
Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz
Taşınması Projesi kapsamında yapılacak giderler karşılığı olarak merkezi
yönetim bütçesinde kaynak ayırması ve harcama yapması Anayasanın 42 ve 61.
maddesi hükmü gereğince anayasal bir zorunluluktur.
Ancak devlet kurumlarının (Milli Eğitim
Bakanlığının) bu faaliyeti yerine getirirken mevcut anayasal sınırlamalar
kapsamında ve yürürlükteki kamu mali yönetim ve denetim düzeni içinde hareket
etmeleri gerekir.
25.08.2011 tarihli ve 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin Bakanlığın görevlerini
düzenleyen 2. maddesinde ve diğer hiçbir maddesinde ödeneklerini özel hesaba
aktarma yaparak özel hesaptan harcayabileceğine yönelik herhangi bir
düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı 5018 sayılı Kanuna ekli (II) Sayılı
Cetvelde yer alan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idaresidir. Kuruma tahsis
edilen kaynakların mali yönetim ve kontrolü 5018 sayılı Kanuna tabidir.
Dolayısıyla bütçe ile tahsis edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde
kullanması ve hesabını da TBMM’ne vermesi gerekir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 53.
maddesindeki hüküm ile Bakanlığa ilköğretim öğrencilerine ücretsiz dağıtılacak
ders kitapları, taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim kapsamındaki öğrencilerin
öğle yemeği, Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara
Erişiminin sağlanması için Ücretsiz Taşınması Projesi Kapsamında yapılacak
harcamalar için talep üzerine SYDTF’dan sağlanacak toplam 1.284.000.000,00 -TL
Milli Eğitim Bakanlığı adına açılmış özel hesaplara aktarılarak mevcut mali
yönetim ve denetim sisteminin dışında çıkarılmaktadır.
Özel ödenek, özel gelir ve özel hesap uygulamalarına son veren
14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun’un Genel Gerekçesinde,
“Devlet bütçesinin temel ilkelerinden birisi birlik ilkesidir. Bu
ilkeye göre, Devlete ait tüm gelir ve giderlerin tek bir bütçede yer alması
esastır. Böylelikle, Devlet kaynaklarının tek elde toplanarak harcamalarda
saydamlık sağlanması amaçlanmakta, bütçe disiplininden kaçışlar ve harcamalarda
keyfiyetin önlenilmesine çalışılmaktadır. Bunun istisnasını oluşturan
unsurlardan en önemlileri fon ve özel gelir-özel ödenek uygulamalarıdır.
(…)
Fonların tasfiyesi sonrasında başlayan özel gelir-özel ödenek
uygulamaları ile diğer mevzuat gereğince devam eden özel gelir-özel ödenek
uygulamaları sonrasında bütçelerde başlangıç ödenekleri ile yıl sonu
harcamaları arasında önemli farklar doğmaktadır.
Bu çerçevede Tasarı ile, yürütülmekte olan ekonomik program gereğince
özel gelir-özel ödenek uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesi, devamında
fayda görülenlerin haricindeki uygulamaların kaldırılarak yerine söz konusu
özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesi ve harcamalarının ilgili kurum
bütçelerine öngörülecek ödeneklerle yapılması imkanını sağlayacak
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, böylece bütçe uygulamalarının daha saydam ve
açık olması amaçlanmaktadır.”
İfadeleri yer almıştır.
Aslında 5018 sayılı Kanunun ve daha önce uygulamada olan 1050 sayılı
Muhasebe-i Umumiye Kanunu sistematiğinde bazı özel şart ve durumları kavrayan;
özel gelir kaydı, özel gelirlerin ödenek kaydı, ertesi yıla devri, bağış ve
yardımların gelir kaydı ve bunların ödenekleştirilerek kullanımı ve ertesi yıla
devri gibi kamu harcama disiplinini bozmayan ve saydamlık ilkesine aykırı
olmadan bütçeleştirilen ve muhasebeleştirilen uygulamalar bulunmaktadır.
Ancak son dönemde kamu mali sistemine Anayasa’ya ve yasalara aykırı
bir şekilde yerleştirilmeye çalışılan “özel hesap uygulaması”nın bu tür
çözümlemelerle ilişkisi bulunmamaktadır.
Söz konusu madde metninde geçen 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı
Kanunun 38. maddesinde aşağıdaki hükme yer verilmiştir.
“MADDE 38.- Gelir ve kurumlar vergisi tahsilat
toplamı üzerinden aşağıda yer alan fonlara, karşılarında belirtilen oranlarda
pay verilir. Bu paylar aylık olarak hesaplanır, tahsil edilen ayı takip eden
ayın sonuna kadar fonlar adına Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde
açılan hesap veya hesaplara yatırılır.
Savunma Sanayii
Destekleme Fonu % 3,5
Sosyal Yardımlaşmayı
ve Dayanışmayı Teşvik Fonu % 2,8
Yukarıdaki oranları
sıfıra kadar indirmeye ve tekrar kanunî oranına kadar yükseltmeye Bakanlar
Kurulu yetkilidir.
Maliye Bakanlığı fon
payı uygulaması ile ilgili usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
Yine aynı madde metninde geçen 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunun Fonun Gelirleri başlıklı 4.
maddesinde fonun gelir kaynakları sayılmıştır. Söz konusu maddede yer alan
hüküm aşağıdaki gibidir.
“Fonun gelirleri:
Madde 4- Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun gelirleri;
a)
Kanun
ve kararnamelerle kurulu bulunan ve kurulacak olan fonlardan Bakanlar Kurulu
kararıyla % 10'a kadar aktarılacak miktardan,
b)
Bütçeye konulacak ödeneklerden,
c)
(Mülga)
d)
Trafik para cezası hasılatının yarısından,
e)
(Mülga)
f)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu reklam gelirleri hasılatından aktarılacak
% 15'lik miktardan,
g)
(Mülga)
h)
Her nevi bağış ve yardımlardan,
i)
Diğer gelirlerden,
teşekkül eder.
Bu maddeye göre (d ve
e bentleri hariç) Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu için tahsil
edilen veya aktarılması yapılan miktar, tahsil veya aktarmayı takip eden ayın
en geç 15'ine kadar T.C. Merkez Banka nezdindeki fon hesabına yatırılmak
zorundadır.
Bu maddenin (d)
bendinde yer alan gelirler hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanununun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi hükmü uygulanmaz.
Bu gelirler tahsilatın yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar vergi
daireleri ve muhasebe birimleri tarafından Maliye Bakanlığınca belirlenen
esaslara göre, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdindeki Fon hesabına
aktarılır.
Engelli ve Yaşlı
Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından engellilere yönelik olarak hazırlanan
veya hazırlatılan projeler ile anılan Genel Müdürlüğün bu konudaki
faaliyetlerinde kullanılmak üzere, bu maddede sayılan gelirlerin % 5'e kadarı
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu kararıyla Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı emrine tahsis edilebilir. Bu amaçla tahsis edilen kaynak
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu'nun onaylayacağı projeler
için kullanılır.”
Söz konusu yasa maddelerinde; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
yapılacak ilköğretim öğrencilerine ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitapları,
taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği
giderleri ile Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara
Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz Taşınması Projesi kapsamında yapılacak
giderler karşılığında bir miktarın S.Y.D.T.F. kaynaklarından karşılanmasını
talep etme yetkisini Milli Eğitim Bakanlığına veren, Maliye Bakanına da bu
tutarları S.Y.D.T.F. kaynaklarından Milli Eğitim Bakanlığı adına açılacak özel
hesaplara aktarma yapma yetkisini sunan herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak
yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken
yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider
ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden
uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığı
bütçesine ilköğretim öğrencilerine ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitapları,
taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği
giderleri ile Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara
Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz Taşınması Projesi kapsamında yapılacak
giderler karşılığı S.Y.D.T.F kaynaklarından sağlanacak toplam 1.284.000.000,00
TL. tutarın, teknik anlamda bütçe ile ilgili olduğu ileri sürülebilir ise de
hukuki olarak bütçe ile ilgili olduğundan söz edebilmek için bunların özel
hesaplar yöntemiyle harcanması işleminin dayanağını yürürlükteki yasalardan
alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması gerekmektedir.
Kaldı ki, ödeneğin kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin 53.
maddesinde yer verilen iptali istenen hükmün; 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı
Kanun’un Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu gelir kaynakları ile
ilgili 38. maddesi, 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu Kanunu’nun “Fonun kaynakları” başlıklı 4. maddesi, 178
sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K., 652 sayılı
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında K.H.K. ile 5018 sayılı
Kanunda belirtilen mali yönetim ve harcama sistemi ile bağdaşmadığı her türlü
tartışmanın dışındadır.
Bu itibarla, 178 sayılı K.H.K., 652 sayılı KHK, 5018 sayılı Kanunun
ilgili maddeleri, 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanun’un Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Fonu gelir kaynakları ile ilgili 38. maddesi, 29/5/1986
tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kanunu’nun
“Fonun kaynakları” başlıklı 4. maddesi, yasaların Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve esasları ile yayımlanmasına ilişkin
Anayasa’nın 88 ve 89. maddelerinde belirlenen yasama süreçlerinde
değiştirilmeden, Anayasanın 162. maddesine göre görüşülen bütçe kanununa
gereğince yapılacak harcamaların S.Y.D.T.F. kaynaklarından tahsis edilen
tutarların özel hesaba aktarılmasına, özel hesaptan yapılacak harcamaların
5018 sayılı Kanun sistematiği dışında yapılması anlamına gelecek hüküm
konulması, Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerindeki kurallarla
bağdaşmaz.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği
kuralına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 53. maddesinin
birinci cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar belirlenmeksizin Milli
Eğitim Bakanına veya Maliye Bakanına S.Y.D.T.F. kaynaklarından 1.284.000.000,00
TL tutarındaki kaynağı Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesine ilköğretim öğrencilerine
ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitapları, taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim
kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği giderleri ile Özel Eğitime İhtiyaç Duyan
Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz
Taşınması Projesi kapsamında yapılacak giderler karşılığı özel hesaplara
aktarması ve harcanması yetkisini veren düzenleme yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurduğundan, iptali istenen cümle Anayasa’nın 7. maddesine
aykırıdır.
Özet olarak; herhangi bir yasal dayanak olmaksızın
sadece 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”ne
konulan bir hükümle S.Y.D.T.F. kaynaklarından 1.284.000.000,00 TL. tutarındaki
kaynağın, Milli Eğitim Bakanlığı adına açılacak özel hesaplara ilköğretim öğrencilerine
ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitapları, taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim
kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği giderleri ile Özel Eğitime İhtiyaç Duyan
Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz
Taşınması Projesi kapsamında yapılacak giderler karşılığı olarak aktarılması ve
harcanması ile mevcut bütçe ve harcama dışına çıkılmakta, bu harcamaların
denetimi konusunda da belirsizlikler bulunmaktadır. Bu durum aynı zamanda 5018
sayılı kanunun mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile
bağdaşmamaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 53. Maddesinde yer alan “adına açılmış olan özel
hesaplara” ibaresinin
Anayasanın 7., 87., 88., 89. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan iptali
gerekir.
12) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 57. maddesinin ikinci cümlesinin Anayasaya
Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 57. maddesiyle, Toplumda Fiziksel Aktivitenin Arttırılması Projesi
kapsamında; Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından, bütçesinin
15.76.00.04-01.3.9.00-1-06.1 tertibi ile döner sermaye bütçesinden bisiklet
alımı ve dağıtımı yapılacağı; bisikletlerin alımı, bedeli karşılığında veya
bedelsiz olarak dağıtımı, şartları, kapsamı, kullandırılması ve denetimine
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığının
yetkili olduğu kuralları getirilmiştir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa ekli “T
Cetveli-Kurumların Satın Alacakları Taşıtların Azami Satın Alma Bedellerini
Gösterir Cetvel”in 20. Sırasında bisikletin bir adedinin azami satın alma
bedeli, 2.450.TL olarak yer almış; taşıtların cinsi, adedi, kullanım yerleri
ve finansman kaynağının gösterildiği “(I) Sayılı Cetvel-Genel Bütçe
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin 2017 Yılında Edinebilecekleri Taşıtları Gösterir
Cetvel”de ise 300.000 adet bisikletin Merkezi Yönetim Bütçesinden, alınması
öngörülmüştür. Buna göre 300.000 adet bisikletin yaklaşık maliyeti (2.450 x
300.000 =) 735.000.000,00 TL ulaşmaktadır. 2017 yılı Merkezi Bütçe Kanun
Tasarısında söz konusu tertip için 227.536.000TL ödenek konulmuştur.
Devletin temel amaç ve görevleri Anayasanın 5.
maddesinde; “Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” olarak ifade
olunmaktadır.
Anayasanın 2. maddesinde de tanımını bulan sosyal
bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarının hayatını,
beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlaması anayasal bir zorunluluktur.
Anayasanın “Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin
Korunması” başlıklı 56.maddesi;
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve
çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı
içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi
artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden
planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki
sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.”
hükmünü içermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarına
Toplumda Fiziksel Aktivitenin Arttırılması Projesi kapsamında bisiklet temin
etmesi, vatandaşlarına bunları bedelli veya bedelsiz olarak dağıtması, bu
görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal yardım kurumlarından
yararlanarak yerine getirmesi aynı zamanda sosyal devlet olmasının da
gereğidir.
Ancak devlet kurumlarının (Türkiye Halk Sağlığı
Kurumunun) bu faaliyeti yerine getirirken mevcut anayasal sınırlamalar
kapsamında ve yürürlükteki kamu mali yönetim ve denetim düzeni içinde hareket
etmeleri gerekir.
11.10.2011 tarih ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
26. maddesiyle, temel sağlık hizmetlerini Sağlık Bakanlığının politika ve
hedeflerine uygun olarak yürütmek üzere kurulan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ile
Sağlık Bakanlığı döner sermaye işletmeleri, bisiklet alımında 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununa; bedeli karşılığında veya bedelsiz dağıtımı, şartları, kapsamı
ve kullandırılmasında, kuruluşuna ilişkin 663 sayılı KHK, 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve temel sağlık
hizmetlerine ilişkin kanunlar ile diğer sağlık mevzuatına; denetiminde ise 6085
sayılı Sayıştay Kanununa tabidir.
Başka bir anlatımla bisikletlerin alımı, bedeli
karşılığında veya bedelsiz olarak dağıtımı, şartları, kapsamı, kullandırılması
ve denetimi, yürürlükte olan yasal kurallara göre yapılmak durumundadır.
Anayasa’nın 2.maddesinde “hukuk devleti” ilkesine
yer verilmiştir. Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti; eylem ve işlemleri
hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına
yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet
ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın kamu yararı
dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu durumlarda yetki
saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından sakatlığı ortaya çıkar.
Yürürlükte bulunan yasal kurallar ve rekabetçilik,
eşit muamele, saydamlık ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde
gerçekleştirilmesi gereken bisiklet alımı, dağıtımı ve kullandırılmasına
ilişkin yaklaşık 735.000.000,00 TL tutarlı kamusal faaliyetin, alımı, bedeli
karşılığında veya bedelsiz olarak dağıtımı, şartları, kapsamı, kullandırılması
ve denetiminin Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından belirlenecek esas ve
usullere göre yapılacak olması ve bu esas ve usullerin belirlenmesinde hiçbir
ölçüt getirilmemesi, kamu yararıyla bağdaşmadığından, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırıdır.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin
devredilemeyeceği kuralına yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik
kararlarına göre, yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden
yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine
bırakması, yasama yetkisinin devri sonucunu doğurmaktadır.
İptali istenen hükümde, bir yandan usulüne göre
yürürlüğe konulmuş yasaların 2017 yılında uygulanmaması öngörülürken, diğer
yandan hiçbir ilke konulmadan ve çerçeve çizilmeden idareye bisikletin alımı,
bedeli karşılığında veya bedelsiz dağıtımı, şartları, kapsamı, kullandırılması
ve denetiminde sınırsız ve belirsiz düzenleme yetkisi verilmesi, yasama
yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan iptali istenen düzenleme, Anayasa’nın
7. maddesiyle bağdaşmamaktadır.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin görev ve yetkileri genel olarak sıralanırken kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan sonra ayrıca “bütçe ve
kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek” denilerek yasalar ile
bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim, yasaların Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88.
ve 89. maddelerinde düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları
ise 162. maddesinde ayrıca kurallaştırılmıştır. Anayasa’nın 162. maddesiyle
bütçe kanun tasarılarının görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel
kurulda üyelerin gider arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları
yasaklanmış ve Anayasa’nın 89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını
bir daha görüşülmek üzere TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte
yandan, Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile
ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağı belirtilmiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe
kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından,
yasa konusu olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre
(Bkz. Gerekçeler’in 1. maddesinde Anayasa Mahkemesinin ilgili kararları
sıralanmıştır.), bir yasa kuralının bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir
sağlamayı gerektirir nitelikte bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili
hükümlerden” sayılmasına yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden
olabilecek değişik türde kurallar bulunabilmektedir. Böyle kuralların
bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma, eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri
kamu hizmeti alanlarına ilişkin yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği
kabul edilirse, bu konulardaki yasaların değiştirilip kaldırılması için de
bütçe yasalarına hükümler koymak yoluna gidilebilecektir. Oysa bu tür yasa
düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve uygulanması yöntemiyle ilişkisi
bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve bütçe yasalarından tümüyle değişik
yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili
hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan
bir yasa yerine bütçe yasası ile düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini
bu tür yasalar yönünden uygulanamaz duruma düşürmektedir.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu
Anayasal kurallar karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe
yasası ile düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan
hükmün bütçe yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya
aykırı düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
Anayasanın 162. maddesine göre görüşülen Bütçe
Kanununun eki “E Cetveli”ne, bisikletlerin alımı, bedeli karşılığında veya
bedelsiz olarak dağıtımı, şartları, kapsamı, kullandırılması ve denetimine
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığının
yetkili olduğuna ilişkin kural konularak, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerine
göre görüşülüp yayımlanarak yasalaşmış, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 663
sayılı KHK, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu ve temel sağlık hizmetlerine
ilişkin kanunlar ile diğer sağlık mevzuatındaki kuralların 2017 yılı için
uygulamadan kaldırması, Anayasa’nın 87., 88. ve 89. maddeleri ile 161.
maddesine aykırıdır.
.
Özet olarak; bu tertipteki ödenek tutarları bütçe
sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle
harcanmakta, denetimi konusunda da belirsizlikler bulunmaktadır. Bu durum aynı
zamanda 5018 sayılı kanunun mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile
bağdaşmamaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6767 sayılı 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 57. maddesinin ikinci
cümlesi, Anayasa’nın 2., 7., 87., 88., 89. ve 161. maddelerine aykırı
olduğundan iptali gerekir.
13) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu’na
Ekli “(E) Cetveli”nin 58. maddesinde yer alan “bu amaçla konulan ödeneklerin
harcanmasına” ile “bedeli karşılığında veya bedelsiz olarak dağıtımına ilişkin
usul ve esasları belirlemeye Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı”
ibarelerinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 58. maddesi şöyledir:
“Koruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetlerinin
Geliştirilmesi ve Sürdürülmesi” kapsamında; diş fırçası ve diş macununun alımı
için Türkiye Halk Sağlığı Kurumu bütçesinin 15.76.00.04-01.3.9.00-1-03.2
tertibi ile döner sermaye bütçesine, bu amaçla konulan ödeneklerin
harcanmasına, diş fırçası ve diş macununun bedeli karşılığında veya bedelsiz
olarak dağıtımına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu Başkanlığı yetkilidir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 58. maddesiyle, Koruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetlerinin
Geliştirilmesi ve Sürdürülmesi” kapsamında; diş fırçası ve diş macununun alımı
için Türkiye Halk Sağlığı Kurumu bütçesinin 15.76.00.04-01.3.9.00-1-03.2
tertibi ile döner sermaye bütçesine, bu amaçla konulan ödeneklerin
harcanmasına, diş fırçası ve diş macununun bedeli karşılığında veya bedelsiz
olarak dağıtımına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu Başkanlığının yetkili olduğu kuralı getirilmiştir.
Genel Bütçe içinde yer alan Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu’nun 15.76.00.04-01.3.9.00-1-03.2. tertibine diş fırçası ve diş macunu
alımlarında da kullanılmak üzere, 76.165.000,00 TL ödenek konulmuştur.
Devletin temel amaç ve görevleri Anayasanın 5.
maddesinde; “Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” olarak ifade
olunmaktadır.
Anayasanın 2. maddesinde de tanımını bulan sosyal
bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarının hayatını,
beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlaması anayasal bir zorunluluktur.
Anayasanın “Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin
Korunması” başlıklı 56.maddesi;
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve
çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı
içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi
artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden
planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki
sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine
getirir.” hükmünü içermektedir
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarına
ücretsiz diş fırçası ve diş macunu temin etmesi, vatandaşlarına bunları bedelli
veya bedelsiz olarak dağıtması bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve
sosyal yardım kurumlarından yararlanarak yerine getirmesi aynı zamanda sosyal
devlet olmasının da gereğidir.
Ancak devlet kurumlarının (Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu Başkanlığının) bu faaliyeti yerine getirirken mevcut anayasal
sınırlamalar kapsamında ve yürürlükteki kamu mali yönetim ve denetim düzeni içinde
hareket etmeleri gerekir.
11.10.2011 tarih ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
26. maddesiyle, temel sağlık hizmetlerini Sağlık Bakanlığının politika ve
hedeflerine uygun olarak yürütmek üzere kurulan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ile
Sağlık Bakanlığı döner sermaye işletmeleri, diş fırçası ve diş macunu alımında
4734 sayılı Kamu İhale Kanununa; bedeli karşılığında veya bedelsiz dağıtımı,
şartları, kapsamı ve kullandırılmasında, kuruluşuna ilişkin 663 sayılı KHK,
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ve temel sağlık hizmetlerine ilişkin kanunlar ile diğer sağlık
mevzuatına; denetiminde ise 6085 sayılı Sayıştay Kanununa tabidir.
Başka bir anlatımla diş fırçası ve diş macunu
alımı, bedeli karşılığında veya bedelsiz olarak dağıtımı, şartları, kapsamı,
kullandırılması ve denetimi, yürürlükte olan yasal kurallara göre yapılmak
durumundadır.
Anayasa’nın 2. maddesinde “hukuk devleti” ilkesine
yer verilmiştir. Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayıp yargı denetimine açık olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına
yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet
ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın kamu yararı
dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu durumlarda yetki
saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından sakatlığı ortaya çıkar.
Yürürlükte bulunan yasal kurallar ve rekabetçilik,
eşit muamele, saydamlık ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde
gerçekleştirilmesi gereken diş fırçası ve diş macununun alımı için Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu bütçesinin 15.76.00.04-01.3.9.00-1-03.2 tertibi ile döner
sermaye bütçesine, bu amaçla konulan ödeneklerin harcanmasına, diş fırçası ve
diş macununun bedeli karşılığında veya bedelsiz olarak dağıtımına ilişkin usul
ve esasları belirlemeye Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığının yetkili
olması, dağıtımın sadece Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı belirlenecek
esas ve usullere göre yapılacak olması ve bu esas ve usullerin belirlenmesinde
hiçbir ölçüt getirilmemesi, kamu yararıyla bağdaşmadığından, bu kural
Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin
devredilemeyeceği kuralına yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik
kararlarına göre, yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden
yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine
bırakması, yasama yetkisinin devri sonucunu doğurmaktadır.
İptali istenen hükümde, bir yandan usulüne göre
yürürlüğe konulmuş yasaların 2017 yılında uygulanmaması öngörülürken, diğer
yandan hiçbir ilke konulmadan ve çerçeve çizilmeden idareye diş fırçası ve diş
macunu alımı, bedeli karşılığında veya bedelsiz dağıtımına ilişkin usul ve
esasları belirlemede sınırsız ve belirsiz düzenleme yetkisi verilmesi, yasama
yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan iptali istenen düzenleme, Anayasa’nın
7. maddesiyle bağdaşmamaktadır.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin görev ve yetkileri genel olarak sıralanırken kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan sonra ayrıca “bütçe ve
kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek” denilerek yasalar ile
bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde
teklif ve görüşme usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89.
maddelerinde düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162.
maddesinde ayrıca kurallaştırılmıştır. Anayasa’nın 162. maddesiyle bütçe kanun
tasarılarının görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda
üyelerin gider arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış
ve Anayasa’nın 89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha
görüşülmek üzere TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan,
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili
hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağı belirtilmiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe
kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından,
yasa konusu olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre
(Bkz. Gerekçeler’in 1. maddesinde Anayasa Mahkemesinin ilgili kararları
sıralanmıştır.), bir yasa kuralının bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir
sağlamayı gerektirir nitelikte bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili
hükümlerden” sayılmasına yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden
olabilecek değişik türde kurallar bulunabilmektedir. Böyle kuralların
bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma, eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri
kamu hizmeti alanlarına ilişkin yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği
kabul edilirse, bu konulardaki yasaların değiştirilip kaldırılması için de
bütçe yasalarına hükümler koymak yoluna gidilebilecektir. Oysa bu tür yasa
düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve uygulanması yöntemiyle ilişkisi
bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve bütçe yasalarından tümüyle değişik
yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili
hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan
bir yasa yerine bütçe yasası ile düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini
bu tür yasalar yönünden uygulanamaz duruma düşürmektedir.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu
Anayasal kurallar karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe
yasası ile düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan
hükmün bütçe yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya
aykırı düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
Anayasanın 162. maddesine göre görüşülen Bütçe
Kanununun eki “E Cetveli”ne, diş fırçası ve diş macunu alımı, bedeli
karşılığında veya bedelsiz olarak dağıtımı, şartları, kapsamı, kullandırılması
ve denetimine ilişkin usul ve esasları belirlemeye Türkiye Halk Sağlığı Kurumu
Başkanlığının yetkili olduğuna ilişkin kural konularak, Anayasa’nın 88. ve 89.
maddelerine göre görüşülüp yayımlanarak yasalaşmış, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu, 663 sayılı KHK, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu ve temel sağlık
hizmetlerine ilişkin kanunlar ile diğer sağlık mevzuatındaki kuralların 2017
yılı için uygulamadan kaldırması, Anayasa’nın 87., 88. ve 89. maddeleri ile
161. maddesine aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6767 sayılı 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 58. maddesinde yer alan “bu
amaçla konulan ödeneklerin harcanmasına” ile bedeli karşılığında veya bedelsiz
olarak dağıtımına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu Başkanlığı” ibarelerinin Anayasa’nın 2., 7., 87., 88., 89., ve 161.
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
14) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 63. maddesinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 63. maddesinde, “Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan ödeneği, belediyelerin ihtiyaç
duyduğu yatırım nitelikli zorunlu projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla
kullanmaya Maliye Bakanı yetkili yetkilidir.”
Denilmektedir.
Söz konusu hükme benzeyen ve Maliye Bakanlığının
belediyelere herhangi bir kıstasa tabi olmadan bütçeden kaynak aktarmasına izin
veren düzenlemeleri içeren madde hükümleri daha önceki Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunlarında da yer almış bulunmakta idi. (Örneğin: 2015 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 64., 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 66. maddesi)
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 64. maddesinde yer alan “Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan ödeneği, 5779 sayılı Kanunun
6’ıncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamaya tabi olmaksızın
zorunlu hallerde belediyelere yardım amacıyla kullanmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.” düzenlemesi Anayasa Mahkemesinin
26.05.2016 tarih ve E.2015/7,K.2016/47 sayılı Kararı 87 ile Anayasanın 87 ve
161. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
6682 sayılı 2016 Yılı Merkezi Bütçe Kanununun bazı
maddelerinin ( benzeri hükümler içeren E Cetvelinin 66. maddesi
dahil) iptali ile ilgili olarak CHP tarafından yapılan başvuru halen Anayasa
Mahkemesi tarafından esastan görüşülme aşamasında bulunmaktadır.
Bu kez iptal
edilen hükmün bir benzeri ile 2017 yılı Bütçe Kanununa ekli E Cetvelinin 63.
maddesiyle Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.76-1-05.2
tertibinde yer alan ödeneği, belediyelerin ihtiyaç duyduğu yatırım nitelikli
zorunlu projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla kullanmaya Maliye Bakanı yetkili
kılınmaktadır.
2.7.2008 tarihli ve 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinde,
genel bütçe vergi gelirlerinden il özel idareleri ile belediyelere verilecek
payların hesaplanma şekli ile oranları; 3. maddesinde, payların ayrılmasına ve
gönderilmesine ilişkin esaslar; 4. maddesinde, il özel idare paylarının
tahsisine ilişkin esaslar; 5. maddesinde, belediye paylarının tahsisine ilişkin
esaslar düzenlenmiş ve “Denkleştirme ödeneği” başlıklı 6. maddesi ise;
“(1) Kesinleşmiş en son genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı
toplamının binde biri Maliye Bakanlığı bütçesine nüfusu 10.000’e kadar olan
belediyeler için kullanılmak üzere denkleştirme ödeneği olarak konulur. Maliye
Bakanlığı, bu ödeneği, mart ve temmuz aylarında iki eşit taksit hâlinde
dağıtılmak üzere, İlbank A.Ş. hesabına aktarır. İlbank A.Ş., hesabına aktarılan
ödeneğin yüzde 65’ini eşit şekilde, yüzde 35’ini ise nüfus esasına göre
dağıtır.
(2) Bu Kanunda ayrılması öngörülen paylar ile birinci fıkrada
belirtilen ödenek dışında, mahalli idarelere yardım amacıyla, bakanlıklar ile
bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşların bütçelerine pay, fon veya özel hesap gibi
adlarla başka bir ödenek konulamaz.”
Şeklinde kurallaştırılmıştır.
5779 sayılı Kanunun yukarıda aynen yer verilen 6. maddesinin (2)
numaralı fıkrasına göre, 5779 sayılı Kanuna göre ayrılması gereken paylar ile
6. maddenin (1) numaralı fıkrasına göre ayrılacak denkleştirme ödeneği dışında
mahalli idarelere yardım amacıyla bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kurum ve
kuruluşların bütçelerine pay, fon veya özel hesap gibi adlarla başka ödenek
konulamayacaktır.
Bu yasal kurala rağmen, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile
Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.2.76-1-05.2 tertibine 37.456.000,00
TL ödenek konulmuş; “E Cetveli”nin 63. maddesiyle söz konusu ödeneği herhangi
bir sınırlamaya ve ölçüte tabi olmaksızın belediyelerin ihtiyaç duyduğu yatırım
nitelikli zorunlu projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla kullanmaya Maliye
Bakanı yetkili kılınmıştır. Böylece Maliye Bakanı bütçeden bu tertipteki
kaynağı istediği belediyeye hiçbir objektif ölçüye dayanmadan aktarabilecektir.
Maliye Bakanlığı bütçesine 5779 sayılı Kanunda öngörülenler dışında
belediyelere yardım amacıyla ödenek konulması ve Maliye Bakanına söz konusu
ödeneği 5779 sayılı Kanunun 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki sınırlamaya
bağlı kalmadan belediyelere aktarma yetkisi tanınmasının, 5779 sayılı Kanunun
6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına aykırı olduğunda hiçbir kuşku yoktur.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak
yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken
yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider
ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek ya da yasa ile düzenlenmiş bir hususu bütçe kanunu ile değiştirmek
veya kaldırmak, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden
uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.2.76-1-05.2 tertibine konulan ödeneğin teknik anlamda bütçe ile
ilgili olduğu ileri sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe ile ilgili
olduğundan söz edebilmek için ödenek koyma ve dağıtım işleminin dayanağını
yürürlükteki yasalardan alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması
gerekmektedir. Kaldı ki, ödeneğin kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin
63. maddesinde yer verilen iptali istenen hükmün, 5779 sayılı Kanunun 6.
maddesinin (2) numaralı fıkrasına aykırı olduğu her türlü tartışmanın
dışındadır.
Bu itibarla, 5779 sayılı Kanunun 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası,
yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve esasları
ile yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89. maddelerinde belirlenen yasama
süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162. maddesine göre görüşülen bütçe
kanununa, 5779 sayılı Kanuna aykırı olarak ödenek konulması Anayasa’nın 87.,
88., 89. ve 161. maddelerindeki kurallarla bağdaşmaz.
Bu durum 5018 sayılı Kanunun 6 ve 7'nci maddelerinde yer alan
saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkelerine de aykırılık taşımaktadır. Aslında
bu düzenleme ile Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.2.76-1-05.2 tertibinde
yer alan ödenek Maliye Bakanının belediyelerle ilgili olarak kullanacağı bir
nevi örtülü ödeneği biçimine dönüşmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
ekli “E Cetveli”nin 63. maddesi, Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerine
aykırı olduğundan iptali gerekir.
15) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 66. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılır” ibaresi ile ikinci ve üçüncü
cümlelerinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 66. maddesinde;
“Başbakanlık bütçesine 100.yıl anma etkinlikleri
kapsamında çalışmalar yapmak maksadıyla 07.00.00.02-01.1.1.00-1-05.2 tertibinde
tefrik edilen ödenekler Başbakanlık bütçesine gider kaydedilmek suretiyle özel
hesaba aktarılır. Özel hesaptan yapılan harcamalar 5018 sayılı kanun ile 4734
sayılı kanunda müstesnadır. Özel hesaba aktarılan tutarların kullanımına
ilişkin usul ve esaslar Başbakan onayı ile belirlenir.”
Hükmü yer almaktadır.
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda
Başbakanlık Bütçesinde ilgili tertibe 50.000.000 TL başlangıç ödeneği
konulmuştur.
Anayasanın 161’nci maddesi hükmüne aykırı olarak
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının E- Cetveline konulan söz
konusu hükümle; Başbakanlık bütçesine 100.yıl anma etkinlikleri kapsamında
çalışmalar yapmak maksadıyla 07.00.00.02-01.1.1.00-1-05.2 tertibinde tefrik
edilen ödenekler Başbakanlık bütçesine gider kaydedilmek suretiyle özel hesaba
aktarılacak, bu özel hesaptan yapılan harcamalar 5018 sayılı kanun ile 4734
sayılı kanunda müstesna tutulacak, Özel hesaba aktarılan tutarların kullanımına
ilişkin usul ve esaslar da Başbakan onayı ile belirlenecektir.
Bu düzenleme ile bu tertipteki ödenek tutarları
bütçe sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılacak ve özel usullerle
harcanacaktır.
Özel hesaba aktarılan tutarların kullanımına
ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde Başbakana yetki verilmektedir. Aynı
zamanda açılacak özel hesaptan yapılacak ödemeler Kamu İhale Kanunu ve Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu uygulamaları dışına çıkarılmaktadır. Özel
hesabın Sayıştay denetimine tabi olup olmayacağı da belirsizdir.
“Özel hesap” uygulamasının aktarılan ödeneklerin takibine ve aktarma
amacına uygun kullanılmasını sağlamaya yönelik olduğu ileri sürülebilir ise de
iptali istenen Başbakanlık bütçesi açısından aktarılan ödeneklerin takibi ve
amacına uygun kullanımının kontrolünün “bütçede açılacak bir tertibe gelir ve
şart kılındığı amaca harcanmak üzere açılacak bir tertibe ödenek kaydedilmesi”
suretiyle de mümkün olması ve 5018 sayılı Kanuna tabi olan kamu idareleri için
yasal olanın da bu usul olması (md. 40/3) karşısında, özel hesap uygulamasının
başka amaçlara hizmet ettiği sonucu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Özel ödenek, özel gelir ve özel hesap uygulamalarına son veren
14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun’un Genel Gerekçesinde,
“Devlet bütçesinin temel ilkelerinden birisi birlik ilkesidir. Bu
ilkeye göre, Devlete ait tüm gelir ve giderlerin tek bir bütçede yer alması
esastır. Böylelikle, Devlet kaynaklarının tek elde toplanarak harcamalarda
saydamlık sağlanması amaçlanmakta, bütçe disiplininden kaçışlar ve harcamalarda
keyfiyetin önlenilmesine çalışılmaktadır. Bunun istisnasını oluşturan
unsurlardan en önemlileri fon ve özel gelir-özel ödenek uygulamalarıdır.
(…)
Fonların tasfiyesi sonrasında başlayan özel gelir-özel ödenek
uygulamaları ile diğer mevzuat gereğince devam eden özel gelir-özel ödenek
uygulamaları sonrasında bütçelerde başlangıç ödenekleri ile yıl sonu
harcamaları arasında önemli farklar doğmaktadır.
Bu çerçevede Tasarı ile, yürütülmekte olan ekonomik program gereğince
özel gelir-özel ödenek uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesi, devamında
fayda görülenlerin haricindeki uygulamaların kaldırılarak yerine söz konusu
özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesi ve harcamalarının ilgili kurum
bütçelerine öngörülecek ödeneklerle yapılması imkanını sağlayacak
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, böylece bütçe uygulamalarının daha saydam ve
açık olması amaçlanmaktadır.”
İfadeleri yer almıştır.
Başbakanlığın, teşkilatı, görev ve yetkileri, düzenli bir şekilde
işlemesine ilişkin hizmet süreçleri ve iş görme usul ve esasları, 10.10.1984
tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir.
Başbakanlık bütçesine 100. yıl anma etkinlikleri kapsamında çalışmalar
yapmak maksadıyla konulan ödeneklerin, Başbakanlık bütçesine gider kaydedilmek
suretiyle özel hesaba aktarılması, kuruluş kanunu ve temel mali mevzuat
hükümleri dışında harcanması sonucunu doğurmaktadır. Nitekim hemen ikinci
cümlede özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı
Kanundan müstesna olduğu belirtilmiştir. Bütçe kaynaklarının özel hesaplar
kullanılarak temel mali mevzuat hükümlerine tabi olmadan harcanması, 5217
sayılı Kanunun “Genel Gerekçe”sinde de belirtildiği üzere bütçe disiplininden
kaçışları ve harcamalarda keyfiliği teşvik etmekte ve bütçe uygulamalarının
saydam, açık ve hesap verebilir olmasını önlemektedir.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayıp yargı denetimine açık olan devlettir. Kanunların kamu yararının
sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve
hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın
kamu yararı dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu ve
keyfiliği teşvik ettiği durumlarda yetki saptırması durumu ve giderek kuralın
amaç açısından sakatlığı ortaya çıkar. Demokratik devlet ilkesi ise tüm kamusal
faaliyet, iş ve işlemlerde, saydamlığı ve hesap verebilirliği gerektirir.
İptali istenen birinci cümledeki “özel hesaba” ibaresi ile “özel
hesaptan yapılan harcamalar 5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanundan
müstesnadır.” şeklindeki ikinci cümle, kamu yararını gerçekleştirmeyi değil,
kamusal kaynakların, bütçeleri dışında, temel mali mevzuat hükümleri ve kuruluş
kanunlarına tabi olmadan harcanmasını, bütçe disiplininden kaçmayı,
harcamalarda keyfiliği teşvik etmeyi öngördüğünden Anayasa’nın 2. maddesindeki
hukuk devleti ilkesine; saydamlığı ve hesap verebilirliği önlemeyi
amaçladığından Anayasa’nın 2. maddesindeki demokratik devlet ilkesine; 5018
sayılı Kanunla öngörülen mali sistemle bağdaşmadığı ve bütçe ile tahsis edilen
ödeneklerin bütçe dışı “özel hesap”tan, 5018 sayılı Kanuna tabi olmadan
harcanmasını öngördüğü için ise Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasına
aykırıdır.
10.10.1984 tarih ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Başbakanlığın
görevlerini düzenleyen 2’nci maddesinde Başbakanlığın görev ve yetkileri
belirtilmiştir. Anılan kanunun hiçbir maddesinde Başbakanlığın bu tür ödeneklerini
özel hesaba aktarma yaparak özel hesaptan 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı
Kanun hükümlerine tabi olmaksızın harcayabileceğine yönelik herhangi bir
düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bağlamda Başbakanlık 5018 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı Cetvelde
yer alan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idaresidir. Başbakanlığa tahsis
edilen kaynakların mali yönetim ve kontrolü 5018 sayılı Kanuna, mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri ise 4734 sayılı Kanuna, tabidir. Dolayısıyla bütçe
ile tahsis edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde kullanması ve hesabını
da TBMM’ne vermesi gerekir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 66.
maddesindeki hüküm ile Başbakanlık bütçesine 100.yıl anma etkinlikleri
kapsamında çalışmalar yapmak maksadıyla 07.00.00.02-01.1.1.00-1-05.2 tertibinde
tefrik edilen ödenekler bütçeye gider, özel hesaba alacak kaydedilerek kamu
mali yönetimi ve kontrol sisteminin tamamen dışına çıkarılmaktadır. Aynı
zamanda Başbakana mevcut kamu harcama hukuku dışında özel hesaba aktarılan ve
harcanması 5018 ve 4734 sayılı Kanun kapsamında gerçekleşmeyen tutarların
kullanımına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi verilmektedir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak
yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken
yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider
ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden
uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Başbakanlık bütçesinin 07.00.00.02-01.1.1.00-1-05.2
tertibine konulan ödeneğin teknik anlamda bütçe ile ilgili olduğu ileri
sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe ile ilgili olduğundan söz edebilmek için
ödenek koyma ve özel hesaba aktarma işleminin dayanağını yürürlükteki
yasalardan alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması gerekmektedir. Kaldı
ki, ödeneğin kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin 66. maddesinde yer
verilen iptali istenen hükmün, 3056 sayılı Kanun ile 5018 sayılı ve 4734 sayılı
Kanunlarla bağdaşmadığı her türlü tartışmanın dışındadır.
Bu itibarla, 3056 sayılı Kanun ile 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı
Kanunun ilgili maddeleri, yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve
görüşme usul ve esasları ile yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89.
maddelerinde belirlenen yasama süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162.
maddesine göre görüşülen bütçe kanununa tahsis edilen ödeneklerin özel hesaba
aktarılmasına ve özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 sayılı Kanun ile
4734 sayılı Kanuna tabi olmadan yapılmasına yönelik hüküm konulması,
Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerindeki kurallarla bağdaşmaz.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 66..
maddesinin ikinci cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, Başbakanlık
bütçesinin 07.00.00.02-01.1.1.00-1-05.2 tertibine konulan ve özel hesaba
aktarılan tutarların kullanımına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisinin
Başbakana bırakılması, yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, iptali
istenen cümle Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun veya başka kanun ya da KHK’lerde Başbakana
Başbakanlık bütçesinin yukarıda belirtilen tertibine yıllık bütçe kanunları ile
verilen ödeneği özel hesaba aktarılarak harcanması ve özel hesaba aktarılan
tutarların kullanımına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilişkin herhangi
bir görev ve yetki de verilmemiştir.
Bu itibarla Başbakanlığa bu tertipte yer alan bütçe ödeneklerini özel
hesaba aktarma ve özel hesaba aktarılan tutarların harcanmasına ilişkin usul ve
esasları belirleme gibi herhangi bir görev ve yetki verilmemişken, Başbakanlık
bütçesinin 07.00.00.02-01.1.1.00-1-05.2 tertibine konulan ve özel hesaba
aktarılan tutarların harcanmasına, ilişkin usul ve esasları belirleme
yetkisinin Başbakanlığa verilmesi, Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Özet olarak; bu tertipteki ödenek tutarları bütçe
sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle
harcanmakta, denetimi konusunda da belirsizlikler bulunmaktadır. Bu durum aynı
zamanda 5018 sayılı kanunun mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile
bağdaşmamaktadır, bir nevi bütçe dışı fon ve örtülü ödenek uygulamasına işaret
etmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 66. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılır”
ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin Anayasanın 2., 7., 87.,
88., 89., 124. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
16) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 73. maddesinin ikinci fıkrasındaki, “… ilde valilik adına açılacak
özel bir hesaba aktarılır…” ibaresi ile “…Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde…” ibaresinin Anayasaya
Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 73.
maddesi;
“24.01.33.00-10.2.0.00-1-07.1
tertibinde yer alan ödenek; Türkiye’de ikamet eden ve hizmete ihtiyaç duyan 65
yaş üstü yaşlıların korunması ve desteklenmesi ile biyo-psiko sosyal bakıma
ihtiyacı olanların yaşadıkları mekânlarda gerekli olan bakımlarının yapılarak
yaşamlarının kolaylaştırılmasını amaçlayan Yaşlı Destek Programı (YADES) için
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde Büyükşehir Belediyelerinin program amaçlarına uygun olarak hazırlayacakları
projeler için kullandırılır.
YADES Programı kapsamında valilikler tarafından
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına teklif edilen ve anılan Bakanlık
tarafından uygun bulunan projelerden, valinin yetki ve sorumluluğunda
gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin bedelleri, münhasıran proje ile ilgili
harcamalarda kullanılmak üzere söz konusu ödenekten ilde valilik adına açılacak
özel bir hesaba aktarılır ve proje amaçlarına uygun olarak vali tarafından
büyükşehir belediyelerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kullandırılır.”
Hükmünü taşımaktadır.
Anayasanın 161’nci maddesine aykırı olarak (E)
cetvelinin 73'nci maddesine konulan hükümle, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bütçesinde 24.01.33.00-10.2.0.00-1-07.1 tertibinde yer alan ödeneğin
kullanım sistemi şöyle işleyecektir.
Bu ödenek YADES Programı kapsamında valilikler
tarafından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına teklif edilen ve anılan
Bakanlık tarafından uygun bulunan projelerden, valinin yetki ve sorumluluğunda
gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin bedellerinin karşılanmasında
kullanılacak,, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere söz
konusu ödenekten ilde valilik adına açılacak özel bir hesaba aktarma yapılacak
ve söz konusu tutar proje amaçlarına uygun olarak vali tarafından büyükşehir
belediyelerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından belirlenecek
usul ve esaslar çerçevesinde kullandırılacaktır.
Bu hükümle bütçede yer alan ödenek tutarı bütçe
sistemi dışına çıkarılmakta ve mevcut mali yönetim ve denetim sisteminin
belirlediği kurallara bağlı olmadan kullanılmasının yolu açılmaktadır. Ayrıca
özel hesaptan yapılan harcamaların denetimi, muhasebesi ve dış denetim ve TBMM
ne karşı hesabının nasıl verileceği konusunda net bir düzenleme de
bulunmamaktadır. 2015 yılı Sayıştay Denetim Raporundan bu özel hesapla ilgili
herhangi bir denetim yapılıp yapılmadığı anlaşılamamaktadır.
2017 Merkezi Yönetim Bütçesinde ilgili tertibe
11.461.000 TL. başlangıç ödeneği konulmuştur.
Söz konusu madde düzenlemesi ile bu tertipteki
ödenek tutarları bütçe sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılacak ve
özel usullerle harcanacaktır.
Özel hesaba aktarılan tutarların kullanımına
ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına yetki verilmektedir. Özel hesabın Sayıştay denetimine tabi olup
olmayacağı da belirsizdir.
5018 sayılı Kanunun ve daha önce uygulamada olan 1050 sayılı
Muhasebe-i Umumiye Kanununun sistematiğinde bazı özel şart ve durumları
kavrayan; özel gelir kaydı, özel gelirlerin ödenek kaydı, ertesi yıla devri,
bağış ve yardımların gelir kaydı ve bunların ödenekleştirilerek kullanımı ve
ertesi yıla devri gibi kamu harcama disiplinini bozmayan ve saydamlık ilkesine aykırı
olmadan bütçeleştirilen ve muhasebeleştirilen uygulamalar bulunmaktadır.
Ancak son dönemde kamu mali sistemine Anayasa’ya ve yasalara aykırı
bir şekilde yerleştirilmeye çalışılan “özel hesap uygulaması” nın bu tür
çözümlemelerle ilişkisi bulunmamaktadır.
Özel ödenek, özel gelir ve özel hesap uygulamalarına son veren
14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun’un Genel Gerekçesinde,
“Devlet bütçesinin temel ilkelerinden birisi birlik ilkesidir. Bu
ilkeye göre, Devlete ait tüm gelir ve giderlerin tek bir bütçede yer alması
esastır. Böylelikle, Devlet kaynaklarının tek elde toplanarak harcamalarda
saydamlık sağlanması amaçlanmakta, bütçe disiplininden kaçışlar ve harcamalarda
keyfiyetin önlenilmesine çalışılmaktadır. Bunun istisnasını oluşturan
unsurlardan en önemlileri fon ve özel gelir-özel ödenek uygulamalarıdır.
(…)
Fonların tasfiyesi sonrasında başlayan özel gelir-özel ödenek uygulamaları
ile diğer mevzuat gereğince devam eden özel gelir-özel ödenek uygulamaları
sonrasında bütçelerde başlangıç ödenekleri ile yılsonu harcamaları arasında
önemli farklar doğmaktadır.
Bu çerçevede Tasarı ile yürütülmekte olan ekonomik program gereğince
özel gelir-özel ödenek uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesi, devamında
fayda görülenlerin haricindeki uygulamaların kaldırılarak yerine söz konusu
özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesi ve harcamalarının ilgili kurum
bütçelerine öngörülecek ödeneklerle yapılması imkanını sağlayacak
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, böylece bütçe uygulamalarının daha saydam ve
açık olması amaçlanmaktadır.”
İfadeleri yer almıştır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan Yaşlı
Destek Programı (YADES), Türkiye’de ikamet eden ve hizmete ihtiyaç duyan 65 yaş
üstü yaşlıların korunması ve desteklenmesi ile bakıma ihtiyacı olanların
yaşadıkları mekanlarda gerekli olan bakımlarının yapılarak yaşamlarının
kolaylaştırılmasına yönelik tasarlanmış bir destek programıdır. YADES
kapsamında Büyükşehir Belediyeleri tarafından hazırlanan ve Aile Sosyal
Politikalar Bakanlığınca uygun görülen yaşlılara yönelik projelere mali kaynak
sağlanması öngörülmüştür.
“E Cetveli”nin 75. maddesinin üçüncü fıkrasıyla ise Büyükşehir
Belediyelerine kullandırılan YADES Programı için öngörülen ödeneğin il
valiliklerine “özel hesap” aracılığıyla aktarılması, buradan da proje
amaçlarına uygun olarak yine vali tarafından büyükşehir belediyelerine Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde kullandırılması hüküm altına alınmaktadır.
12.11.2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi
ve Yirmi Yedi ilçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesiyle 14.2.1985 tarihli ve 3152 sayılı
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28. maddeden sonra
gelmek üzere eklenen 28/A maddeyle, büyükşehir belediyelerinin bulunduğu
illerde kamu kurum ve kuruluşlarının yatırım ve hizmetlerinin etkin olarak
yapılması, izlenmesi ve koordinasyonu, acil çağrı, afet ve acil yardım
hizmetlerinin koordinasyonu ve yürütülmesi, ilin tanıtımı, gerektiğinde merkezi
idarenin taşrada yapacağı yatırımların yapılması ve koordine edilmesi, temsil,
tören, ödüllendirme ve protokol hizmetlerinin yürütülmesi, ildeki kamu kurum ve
kuruluşlarına rehberlik edilmesi ve bunların denetlenmesini gerçekleştirmek
üzere valiye bağlı olarak kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli Yatırım
İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı kurulmuştur.
Söz konusu maddede 10.11.2016 tarih ve 6758 sayılı “Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kararnamenin Değiştirilerek
Kabul Edilmesine Dair Kanun”la önemli değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu
madde;
“Madde 28/A- Büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde kamu kurum
ve kuruluşlarının yatırım ve hizmetlerinin etkin olarak yapılması, izlenmesi ve
koordinasyonu, acil çağrı, afet ve acil yardım hizmetlerinin koordinasyonu ve yürütülmesi,
ilin tanıtımı, gerektiğinde merkezi idarenin taşrada yapacağı yatırımların
yapılması ve koordine edilmesi, temsil, tören, ödüllendirme ve protokol
hizmetlerinin yürütülmesi, ildeki kamu kurum ve kuruluşlarına rehberlik
edilmesi ve bunların denetlenmesini gerçekleştirmek üzere valiye bağlı olarak
kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli Yatırım İzleme ve Koordinasyon
Başkanlığı kurulmuştur.
Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları, illerde yapacakları
her türlü yatırım, yapım, bakım, onarım ve yardım işlerini bu Başkanlık
aracılığıyla yapabilirler. Bu işler karşılığı yapılacak kaynak transferlerinin
hangi aşamada ne surette avans veya tahakkuk suretiyle yapılacağı, ihaleye
çıkılmasında kaynağın sağlanması yöntemi, avans karşılığı ödeneğin saklı
tutulması, ödenek devri, aranacak belgeler ile bu kapsamdaki diğer esas ve
usuller İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken
belirlenir. Bu madde kapsamında Başkanlık aracılığıyla yapılacak işlere ilişkin
ödenekler, kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerinde ayrı tertiplerde izlenir,
bu ödeneklerden diğer tertiplere aktarma yapılamaz ve başka amaçlarla
kullanılamaz. Söz konusu tertiplerde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımlar
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydedilir.
Başkanlığın gelirleri şunlardır:
a) İçişleri Bakanlığı bütçesinden yapılacak Hazine
yardımları.
b) Kamu kurum ve kuruluşlarının yatırım ve
hizmetleri için aktardıkları tutarlar.
c) Bağış ve yardımlar.
d) Diğer gelirler.
Bu Kanun ve diğer mevzuatla Başkanlığa verilen görevlerin gerektirdiği
her türlü giderler Başkanlık bütçesinden karşılanır.
Başkanlığın bütçesinin hazırlanması ve uygulanması ile diğer hususlar
Maliye Bakanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan
yönetmelikle belirlenir.
Başkanlık ilin ihtiyaçları çerçevesinde gerektiğinde her türlü yatırım
ve hizmetleri yerine getirebilir; bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarıyla, diğer
tüzel kişilerle ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapabilir ve ortak
projeler yürütebilir.
Yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı tarafından, merkezi idarenin
adli ve askeri teşkilat dışında taşradaki tüm birimlerinin hizmet ve
faaliyetlerinin etkinliği, verimliliği ve kurumların stratejik plan ve
performans programlarına uygunluğu ile ilgili hazırlanacak rapor, valinin
değerlendirmesiyle birlikte Başbakanlığa ve bu kurumların bağlı veya ilgili
olduğu bakanlığa gönderilir. Bu raporlar yıllık olarak hazırlanır ve takip eden
yılın şubat ayı sonuna kadar yukarıdaki mercilere gönderilir.
Yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları, afet yardım, acil çağrı,
yatırım izleme, rehberlik ve denetim, strateji ve koordinasyon ile idari
müdürlükler kurabilir. Gerektiğinde geçici birimler kurulabilir. Yatırım izleme
ve koordinasyon başkanlıklarının çalışma usul ve esasları İçişleri Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığının sevk ve idaresi, vali
veya vali tarafından görevlendirilecek bir vali yardımcısı tarafından yerine
getirilir….”
Söz konusu madde metninde Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının
görev ve yetkileri, gelirleri, bütçesi vb. gibi düzenlemeler yer almasına
rağmen “özel hesap” tanım ve kavramına yer verilmemiş, Başkanlık aracılığıyla
yapılacak işlere ilişkin ödeneklerin, kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerinde
ayrı tertiplerde izleneceği, bu ödeneklerden diğer tertiplere aktarma
yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 22.2.2005 tarih ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu
yürürlüktedir ve il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisi
validir (md. 29/1); “sosyal hizmet ve yardımlar” il özel idaresinin görevleri
arasındadır (md. 6/1-a) ve bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları;
sağlık, eğitim, kültür, turizm, çevre, imar, bayındırlık, iskan, gençlik ve
spor gibi hizmetlere ilişkin yatırımlar ile bakanlıklar ve diğer merkezi idare
kuruluşlarının görev alanına giren diğer yatırımları, kendi bütçelerinde bu
hizmetler için ayrılan ödenekleri il özel idarelerine aktarmak suretiyle de
gerçekleştirebilir (md.6/2).
İl Özel İdaresinin başı vali olduğuna ve il özel idaresi kaldırılan
Büyükşehirlerde ise valiye bağlı Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
kurulduğuna göre, YADES Programı kapsamında vali tarafından kullandırılacak
ödeneklerin ilgisine göre il özel idaresi veya Yatırım İzleme ve Koordinasyon
Başkanlığı hesaplarına aktarılması ve bu hesaplar aracılığıyla ilgililere
kullandırılması, yürürlükte bulunan yasaların gereğidir. Ancak bu hesaplar “özel
hesap” niteliğinde değildir.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayıp yargı denetimine açık olan devlettir. Kanunların kamu yararının
sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve
hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın
kamu yararı dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu ve
keyfiliği teşvik ettiği durumlarda yetki saptırması durumu ve giderek kuralın
amaç açısından sakatlığı ortaya çıkar. Demokratik devlet ilkesi ise tüm kamusal
faaliyet, iş ve işlemlerde, saydamlığı ve hesap verebilirliği gerektirir.
İptali istenen 73. maddenin ikinci fıkrasındaki, “… ilde valilik adına
açılacak özel bir hesaba aktarılır …” ibaresi, kamu yararını gerçekleştirmeyi
değil, kamusal kaynakların, bütçeleri dışında, temel mali mevzuat hükümleri ve
kuruluş kanunlarına tabi olmadan harcanmasını, bütçe disiplininden kaçmayı,
harcamalarda keyfiliği teşvik etmeyi öngördüğünden Anayasa’nın 2. maddesindeki
hukuk devleti ilkesine; saydamlığı ve hesap verebilirliği önlemeyi
amaçladığından Anayasa’nın 2. maddesindeki demokratik devlet ilkesine; 5018
sayılı Kanunla öngörülen mali sistemle bağdaşmadığı ve bütçe ile tahsis edilen
ödeneklerin bütçe dışı “özel hesap”tan, 5018 sayılı Kanuna tabi olmadan
harcanmasını öngördüğü için ise Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasına
aykırıdır.
03.06.2011 tarih ve 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin adı geçen Bakanlığın
görevlerini düzenleyen 2’nci maddesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
görev ve yetkileri belirtilmiştir. Söz konusu maddede ve anılan K.H.K.’nin
hiçbir maddesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesinde yer alan bu
tür ödeneklerini, YADES Programı kapsamında valilikler tarafından Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığına teklif edilen ve anılan Bakanlık tarafından
uygun bulunan projelerden, valinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi
uygun görülenlerin bedellerini, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda
kullanılmak üzere ilde valilik adına açılacak özel bir hesaba aktarabileceğine
ve buralara aktarılan tutarların proje amaçlarına uygun olarak vali tarafından
büyükşehir belediyelerine kullandırılabileceğine yönelik herhangi bir
düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bağlamda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 5018 sayılı Kanuna
ekli (I) Sayılı Cetvelde yer alan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idaresidir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tahsis edilen kaynakların
mali yönetim ve kontrolü 5018 sayılı Kanuna tabidir. Dolayısıyla bütçe ile
tahsis edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde kullanması ve hesabını da
TBMM’ne vermesi gerekir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak
yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken
yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider
ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden
uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bütçesinin 24.01.33.00-10.2.0.00-1-07.1 tertibine konulan ödeneğin
teknik anlamda bütçe ile ilgili olduğu ileri sürülebilir ise de hukuki olarak
bütçe ile ilgili olduğundan söz edebilmek için ödenek koyma ve ödenekleri özel
hesaplar aracılığıyla dağıtma işleminin dayanağını yürürlükteki yasalardan
alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması gerekmektedir. Kaldı ki, ödeneğin
kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin 73. maddesinde yer verilen iptali
istenen hükmün, 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 5018 sayılı Kanun hükümleri ile
bağdaşmadığı her türlü tartışmanın dışındadır.
Bu itibarla, 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, İçişleri Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, İl özel idareleri, Belediyeler ve
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu ile başta 5018 sayılı Kanunun ilgili maddeleri
olmak üzere temel mali mevzuata ilişkin yasaların ilgili hükümleri, yasaların
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve esasları ile
yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89. maddelerinde belirlenen yasama
süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162. maddesine göre görüşülen bütçe
kanununa tahsis edilen ödeneklerin özel hesaba aktarılmasına yönelik hüküm
konulması, Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerindeki kurallarla
bağdaşmaz.
Öte yandan maddenin devamında, vali tarafından ödeneklerin büyükşehir
belediyelerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından belirlenecek
usul ve esaslar çerçevesinde kullandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 73.
maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin,
esaslar belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesinin 24.01.33.00-10.2.0.00-1-07.1
tertibine konulan ve özel hesaba aktarılan tutarların kullanımına ilişkin usul
ve esasları belirleme yetkisinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına
bırakılması, yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, iptali istenen
cümle Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname veya başka kanun ya da K.H.K.’lerde
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına; bakanlık bütçesinin yukarıda belirtilen
tertibine yıllık bütçe kanunları ile verilen ödeneği, YADES Programı kapsamında
valilikler tarafından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına teklif edilen ve
anılan Bakanlık tarafından uygun bulunan projelerden, valinin yetki ve
sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin bedelleri karşılığında
münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere söz konusu ödenekten
ilde valilik adına açılacak özel bir hesaba aktarılması ve proje amaçlarına
uygun olarak vali tarafından büyükşehir belediyelerine yine Bakanlık tarafından
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kullandırılmasına ilişkin herhangi
bir görev ve yetki de verilmemiştir.
Bu itibarla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığın bu tertipte yer alan
bütçe ödeneklerini özel hesaba aktarma ve özel hesaba aktarılan tutarların
harcanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme gibi herhangi bir görev ve
yetki verilmemişken, hiçbir ölçü konulmadan, temel ilkeler belirlenmeden ve
çerçeve çizilmeden, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinin 24.01.33.00-10.2.0.00-1-07.1
tertibine konulan ve özel hesaba aktarılan tutarların harcanmasına, ilişkin
usul ve esasları belirleme yetkisinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına
verilmesi, Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Özet olarak; bu tertipteki ödenek tutarları bütçe
sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle
harcanmakta, denetimi konusunda da belirsizlikler bulunmaktadır. Söz konusu
projelere ilişkin tutarların valilikler tarafından açılacak özel hesaplarda ve
proje bazında izlenmesi ve denetimi olanaksız bulunmaktadır. Bu durum aynı
zamanda 5018 sayılı kanunun mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile
bağdaşmamaktadır, bu durum Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi
içerisinde bir nevi bütçe dışı fon ve örtülü ödenek uygulamasına işaret
etmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 73. maddesinin ikinci fıkrasındaki, “… ilde
valilik adına açılacak özel bir hesaba aktarılır …” ibaresi ile “… Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde …” ifadesi, Anayasa’nın 2., 7., 87., 88., 89., 124. ve 161.
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
17) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 77. maddesinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 77. maddesi;
“25/1/2006 tarihli ve 5449 sayılı Kanun gereğince,
merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin kalkınma ajansları tarafından
desteklenmeye hak kazanan projelerine tahsis edilen kaynaklar, proje yürütücüsü
idarelerin bütçelerine gelir kaydedilmeksizin açılacak özel hesaplarda izlenir.
Söz konusu projelerde kullanılmak üzere merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerince taahhüt edilecek eş finansman tutarı, bütçe ve bütçe dışı
imkanlardan karşılanır. Bütçe dışı imkânlarla karşılanamayan eş finansman
tutarını, bu amaçla idarelerin bütçelerinde (06) ve (07) ekonomik kodlarını
içeren tertiplerde yer alan ödeneklerden tahakkuka bağlamak suretiyle söz
konusu projeler için açılan özel hesaplara ödemeye proje yürütücüsü idareler
yetkilidir. Kalkınma ajansı ve yararlanıcı kamu idaresi tarafından projeye
tahsis edilen kaynakların kullanımı, proje kapsamında ve proje süresiyle
sınırlı olmak üzere 6/6/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
hükümleri çerçevesinde personel çalıştırılması, özel hesabın işleyişi ve muhasebeleştirilmesi
ile diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar Kalkınma Bakanlığı tarafından
tespit edilir.”
Hükmünü içermektedir.
Anayasanın 161’nci maddesine aykırı olarak (E)
cetvelinin 79’uncu maddesine konulan bu hükümle 5449 Sayılı Kanuna göre merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin kalkınma ajansları tarafından
desteklenmeye hak kazanan projelerine tahsis edilen kaynakların proje
yürütücüsü idarelerinin bütçelerine gelir kaydedilmeksizin özel hesaplarda
izleneceği belirtilmekte, söz konusu projeler için bütçe dışı imkânlarla
karşılanamayan eş finansman tutarını, bu amaçla idarelerin bütçelerinde (06) ve
(07) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödeneklerden tahakkuka
bağlamak suretiyle söz konusu projeler için açılan özel hesaplara ödemeye proje
yürütücüsü idareler yetkili kılınmaktadır. Ayrıca özel hesabın işleyişi ve
muhasebeleştirilmesi ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasların
belirlenmesinde Kalkınma Bakanlığı yetkilendirilmektedir.
Söz konusu maddedeki hüküm ile; özel hesaplara aktarılarak kullanılan
bütçe ödeneklerinin harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin
usul ve esaslarda mevcut bütçeleme, kamu mali yönetim ve denetim sisteminin
dışına çıkılmakta, yeni bir harcama hukuku yaratılmaktadır. Denetim konusunda
tam bir belirsizlik bulunmaktadır.
Sayıştay tarafından hazırlanan 2015 yılı Kalkınma Bakanlığı Denetim
Raporunda ve 2015 yılı “Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporu”nda kalkınma
ajansları tarafından kullanılan özel hesaplarla ilgili herhangi bir değerlendirmeye
yer verilmemesi ayrıca dikkat çekici bulunmuştur.
Başka bir deyişle, bu yöntemle bütçeden kamu
idarelerine tahsis olunan kaynaklar mevcut bütçe sisteminin dışına
çıkarılmaktadır. Bu ödenek tutarlarının aktarım, harcanma, denetlenme esasları
mevcut kamu yönetim ve denetim sisteminin belirlediği esaslara göre
yapılmayacaktır.
Merkezi yönetim bütçesinden diğer idarelere
yapılan transferlerin merkezi yönetime dahil idarenin bütçesinde bütçe gideri,
transferi alan diğer idarelerin bütçelerinde bütçe geliri olarak
muhasebeleştirilmesi gerekir. Özel hesap yönteminin kullanılması durumunda
transferi yapan kamu idaresi bütçesine bütçe gideri yazılan tutarların, kaynak
transferi yapılan idarelerin bütçeleri ile tam anlamıyla ilişkilendirilmeyerek
yanlış raporlama yapılmasına da neden olunma riski bulunmaktadır.
Aslında 5018 sayılı Kanunun ve daha önce uygulamada olan 1050 sayılı
Muhasebe-i Umumiye Kanunu sistematiğinde bazı özel şart ve durumları kavrayan;
özel gelir kaydı, özel gelirlerin ödenek kaydı, ertesi yıla devri, bağış ve
yardımların gelir kaydı ve bunların ödenekleştirilerek kullanımı ve ertesi yıla
devri gibi kamu harcama disiplinini bozmayan ve saydamlık ilkesine aykırı
olmadan bütçeleştirilen ve muhasebeleştirilen uygulamalar bulunmaktaydı.
Ancak son dönemde kamu mali sistemine Anayasa’ya ve yasalara aykırı
bir şekilde yerleştirilmeye çalışılan “özel hesap uygulaması”nın bu tür
çözümlemelerle ilişkisi bulunmamaktadır.
Kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini
geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak ve yerel
potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma plânı ve programlarda
öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak,
sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik
farklarını azaltmak üzere oluşturulacak kalkınma ajanslarının kuruluş, görev ve
yetkileri ile koordinasyonuna ilişkin esas ve usûlleri düzenlemek amacıyla
yasalaştırılan 25.01.2006 tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanunun hiçbir maddesinde; merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin kalkınma ajansları tarafından desteklenmeye hak
kazanan projelerine tahsis edilen kaynakların, proje yürütücüsü idarelerin
bütçelerine gelir kaydedilmeksizin açılacak özel hesaplarda izleneceği, söz
konusu projeler için bütçe dışı imkânlarla karşılanamayan eş finansman
tutarının, bu amaçla idarelerin bütçelerinde (06) ve (07) ekonomik kodlarını
içeren tertiplerde yer alan ödeneklerden tahakkuka bağlamak suretiyle söz
konusu projeler için açılan özel hesaplara ödemeye proje yürütücüsü idarelerin
yetkili olacağına dair herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
641 sayılı “Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname’de, 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu Koordinasyonu
ve Görevleri Hakkında Kanunda ne de diğer yürürlükte olan mevzuatta, Kalkınma
Bakanlığına merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin kalkınma ajansları
tarafından desteklenmeye hak kazanan projelerine tahsis edilen kaynakların,
proje yürütücüsü idarelerinin bütçelerine gelir kaydedilmeksizin aktarılmasında
kullanılacak özel hesapların işleyişi ve muhasebeleştirilmesi ile diğer
hususlara ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde herhangi bir görev ve yetki
verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması öngörülmüş
ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde düzenlenirken,
bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde ayrıca
kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının görüşülmesinde ayrı
bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider arttırıcı veya gelir
azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın 89. maddesiyle de
Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere TBMM’ne geri
gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161. maddesinin
dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir
hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163. maddesinde bütçede
değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş, Bakanlar Kurulu’na kanun
hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak
yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken
yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider
ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile düzenlemek,
Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden uygulanamaz duruma
düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin kalkınma ajansları tarafından desteklenmeye hak
kazanan projelerine tahsis edilen ve idarelerin bütçelerinde (06) ve (07)
ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödeneklerin teknik anlamda bütçe
ile ilgili olduğu ileri sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe ile ilgili
olduğundan söz edebilmek için özel hesap yöntemiyle proje yürütücüsü idarelerin
bütçelerine gelir kaydedilmeksizin aktarılması işleminin dayanağını
yürürlükteki yasalardan alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması
gerekmektedir.
Kaldı ki, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin kalkınma
ajansları tarafından desteklenmeye hak kazanan projelerine tahsis edilen ve idarelerin
bütçelerinde (06) ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödeneklerin
kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin 77. maddesinde yer verilen iptali
istenen hükmün, 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu Koordinasyonu ve
Görevleri Hakkında Kanun, 641 sayılı “Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 5018 sayılı Kanun hükümleri ile
bağdaşmadığı her türlü tartışmanın dışındadır.
Bu itibarla, 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu Koordinasyonu
ve Görevleri Hakkında Kanun, 641 sayılı “Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 5018 sayılı Kanunun ilgili
maddeleri, yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve
esasları ile yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89. maddelerinde
belirlenen yasama süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162. maddesine göre
görüşülen bütçe kanununa tahsis edilen ödeneklerin özel hesaba aktarılmasına
yönelik hüküm konulması, Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerindeki
kurallarla bağdaşmaz.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 77.
maddesinin üçüncü cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin kalkınma ajansları tarafından desteklenmeye hak
kazanan projelerine tahsis edilen kaynakların, proje yürütücüsü idarelerinin
bütçelerine gelir kaydedilmeksizin aktarılmasında kullanılacak özel hesapların
işleyişi ve muhasebeleştirilmesi ile diğer hususların belirlenmesi yetkisinin
Kalkınma Bakanlığına bırakılması yasama yetkisinin devri sonucunu
doğurduğundan, Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
641 sayılı “Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname’de, 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu Koordinasyonu
ve Görevleri Hakkında Kanunda ve diğer yürürlükte olan kanun ve K.H.K.’lerde
Kalkınma Bakanlığına merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin kalkınma
ajansları tarafından desteklenmeye hak kazanan projelerine tahsis edilen
kaynakların, proje yürütücüsü idarelerinin bütçelerine gelir kaydedilmeksizin
aktarılmasında kullanılacak özel hesapların işleyişi ve muhasebeleştirilmesi
ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde herhangi bir
görev ve yetki verilmemiştir.
Bu itibarla Kalkınma Bakanlığına merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin kalkınma ajansları tarafından desteklenmeye hak kazanan
projelerine tahsis edilen kaynakların, proje yürütücüsü idarelerinin
bütçelerine gelir kaydedilmeksizin aktarılmasında kullanılacak özel hesapların
işleyişi ve muhasebeleştirilmesi ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasların
belirlenmesinde herhangi bir görev ve yetki verilmemiş iken; merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin kalkınma ajansları tarafından desteklenmeye hak
kazanan projelerine tahsis edilen ve idarelerin bütçelerinde (06) ve (07)
ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödeneklerin proje yürütücüsü
idarelerinin bütçelerine gelir kaydedilmeksizin aktarılmasında kullanılacak
özel hesapların işleyişi ve muhasebeleştirilmesi ile diğer hususlara ilişkin
usul ve esasların belirlenmesi yetkisinin Kalkınma Bakanlığına verilmesi,
Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 77. maddesi, Anayasanın 7., 87., 88., 89., 124. ve 161.
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
18) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 79. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılarak” ibaresi ile ikinci ve
üçüncü cümlelerinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 79. maddesinde;
“Avrupa Birliği
Bakanlığının “Avrupa Birliği İletişim Stratejisi” çerçevesinde, gerçekleşmesi
önceden öngörülemeyen ve hazırlık için yeterli süresi bulunmayan faaliyetlerine
ilişkin giderlerinin karşılanması amacıyla 25.01.00.38-01.1.9.00-1-03.6
tertibinde yer alan ödenekten Bakan tarafından belirlenecek olan tutar Avrupa
Birliği Bakanlığı bütçesine gider kaydedilmek suretiyle özel hesaba aktarılarak
kullanılır. Özel hesaptan yapılan harcamalar 5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı
Kanundan müstesnadır. Özel hesaba aktarılan tutarların harcanması,
muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar Avrupa Birliği
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken belirlenir.”
Hükmü yer almaktadır.
Anayasanın 161’nci maddesine aykırı olarak (E)
cetvelinin 82’nci maddesine konulan bu düzenleme ile Avrupa Birliği Bakanlığı
bütçesinde yer alan 25.01.00.38-01.1.9.00-1-03.6 tertibindeki ödenekten Bakan
tarafından belirlenecek tutarın özel hesaba aktarılarak kullanılması
sağlanmakta: Avrupa Birliği Bakanlığında bir nevi örtülü ödenek oluşturulmakta,
özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 ve 4734 sayılı Kanunlara tabi
olmayacağı hüküm altına alınmaktadır.
Yine özel hesaba aktarılan ve kullanılan
tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve
esaslarda mevcut bütçeleme, kamu mali yönetim ve denetim sisteminin dışına
çıkılmakta, yeni bir kamu harcama hukuku yaratılmaktadır. Özel hesaba aktarılan
tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve
esasların Avrupa Birliği Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken belirleneceği
ifade edilmektedir.
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Avrupa Birliği Bakanlığının
ilgili tertibine konulan başlangıç ödeneği tutarı 2.573.000 TL’dir.
Özel hesabın iç ve dış denetimi konusunda da
belirsizlik bulunmaktadır. Avrupa Birliği Bakanlığı mali işlemlerinin sadece
mali tablolar dikkate alınarak gerçekleştirilmesi sonucunda Sayıştay tarafından
düzenlenen 2015 yılı Düzenlilik Denetim Raporunda özel hesabın işleyiş sorun ve
sakıncalarını özetleyen tespitler yer almaktadır.
“-2015 yılında özel hesaba yapılan aktarımlar ve
bu hesaptan yapılan ödemeler/harcamalar örtüşmemekte henüz harcamaya ilişkin
koşullar ortaya çıkmadan, ihtiyaçtan daha fazla bir tutar özel hesaba
aktarılmaktadır.
-Bazı harcamalar gerçekleşmesi öngörülemeyen ve
hazırlık için yeterli süresi bulunmayan bir faaliyet olarak kategorisinde
değildir.
-Dönem sonu itibarıyla Özel hesapta kalan
bakiyeler Bakanlık bütçesiyle ilişkilendirilmeksizin ertesi yıla
devretmektedir. Oysaki 6583 sayılı 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
ekli (E) cetvelinin 81 inci maddesinde sonraki yıla devredecek olan bakiye
tutara ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
-Bütçe ile harcama yetkisi yıllık olarak
verilmekte ve bu hakkın kullanımı cari yılla sınırlı olmaktadır. Yılsonunda
kalan ödenekler ise tenkis edilmektedir. Bu durum, bütçe ilkelerinden biri olan
“bütçelerin yıllık olarak hazırlanması” ilkesinin gereğidir. Bu tutarların
sonraki yıl bütçesinde aynı yetkinin tekrar verileceği varsayımıyla özel hesap
bakiyesinde olması ve ertesi yıla devredilmesi, devreden bakiyenin sonraki
yılda kullanılmasının Bütçe Kanunu ile verilen yetkinin aşılmasına neden olduğu
değerlendirilmektedir. Özel hesapta yılsonu itibariyle harcanmayan tutarların
2016 yılına aktarılabilmesi ve aktarılan bu tutarların da 2016 yılında
harcanabilmesi için ilgili bütçe kanununda söz konusu işlemlere izin veren
düzenleme bulunması gerektiği değerlendirilmektedir.
-Özel hesaptaki tutarların 11/9/2013 tarih ve
28762 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Haznedarlığı
Genel Tebliğinde yer alan esaslar çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
2015 yılı işlemleri incelendiğinde, aktarılan tutarların vadesiz hesapta
beklediği, nemalandırmaya ilişkin herhangi bir işlem yapılmadığı anlaşılmıştır.”
Söz konusu tespitler özel hesapların denetiminde
karşılaşılan sorunları özetleyen ve özel hesap uygulamasının sakıncalarını
ortaya koyan iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Avrupa Birliği İletişim Stratejisi (ABİS), bir halkla ilişkiler,
kamuoyu oluşturma ve yönlendirme projesidir ve yurt içi ve yurtdışı olmak üzere
iki boyutu bulunmaktadır. Bakanlık açıklamasına göre (http://www.ab.gov.tr/index.php?p=46294),
Stratejinin yurt içi iletişim boyutu, halkımızın AB’ye katılım sürecinin
ülkemiz için bir çağdaşlaşma ve demokratikleşme projesi olduğuna ve her alanda
yaşam standartlarını yükselteceğine ilişkin inancını güçlendirmeyi ve
reformlara olan desteğini artırmayı hedeflemekte; İletişim Stratejisi’nin yurt
dışı boyutu ise AB kamuoyunda ülkemize ilişkin olgu ile algının örtüşmesini
sağlamayı, karşılıklı güveni yeniden oluşturmayı ve AB sürecindeki kararlılık,
özgüven ve samimiyetimizi ön plana çıkarmayı amaçlamaktadır. İletişim
Stratejisi’nin temel hedef kitlesini Türk ve AB vatandaşlarının oluşturması;
uluslararası, ulusal ve yerel kuruluşlar, sivil toplum, üniversiteler, iş dünyası,
medya ve siyasi aktörlerin bu süreçte birincil paydaşlar olması öngörülmüştür.
“Özel hesap” uygulamasının aktarılan ödeneklerin takibine ve aktarma
amacına uygun kullanılmasını sağlamaya yönelik olduğu ileri sürülebilir ise de
iptali istenen Avrupa Birliği Bakanlığı bütçesi açısından aktarılan ödeneklerin
takibi ve amacına uygun kullanımının kontrolünün “bütçede açılacak bir tertibe
gelir ve şart kılındığı amaca harcanmak üzere açılacak bir tertibe ödenek
kaydedilmesi” suretiyle de mümkün olması ve 5018 sayılı Kanuna tabi olan kamu
idareleri için yasal olanın da bu usul olması (md. 40/3) karşısında, özel hesap
uygulamasının başka amaçlara hizmet ettiği sonucu kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır.
Özel ödenek, özel gelir ve özel hesap uygulamalarına son veren
14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun’un “Genel Gerekçe”sinde;
“Devlet bütçesinin temel ilkelerinden birisi birlik ilkesidir. Bu
ilkeye göre, Devlete ait tüm gelir ve giderlerin tek bir bütçede yer alması
esastır. Böylelikle, Devlet kaynaklarının tek elde toplanarak harcamalarda
saydamlık sağlanması amaçlanmakta, bütçe disiplininden kaçışlar ve harcamalarda
keyfiyetin önlenilmesine çalışılmaktadır. Bunun istisnasını oluşturan
unsurlardan en önemlileri fon ve özel gelir-özel ödenek uygulamalarıdır.
(…)
Fonların tasfiyesi sonrasında başlayan özel gelir-özel ödenek
uygulamaları ile diğer mevzuat gereğince devam eden özel gelir-özel ödenek
uygulamaları sonrasında bütçelerde başlangıç ödenekleri ile yılsonu harcamaları
arasında önemli farklar doğmaktadır.
Bu çerçevede Tasarı ile yürütülmekte olan ekonomik program gereğince
özel gelir-özel ödenek uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesi, devamında
fayda görülenlerin haricindeki uygulamaların kaldırılarak yerine söz konusu
özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesi ve harcamalarının ilgili kurum
bütçelerine öngörülecek ödeneklerle yapılması imkanını sağlayacak
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, böylece bütçe uygulamalarının daha saydam ve
açık olması amaçlanmaktadır.”
İfadeleri yer almıştır.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine hazırlanmasına yönelik yapılacak
çalışmaların yönlendirilmesi, izlenmesi ve koordinasyonu ile üyelik sonrası
çalışmaların koordinasyonunu yürütmek üzere kurulan Avrupa Birliği Bakanlığının
teşkilatı, görev ve yetkileri ile sorumlulukları 3.6.2011 tarihli ve 634 sayılı
KHK ile düzenlenmiştir.
Avrupa Birliği Bakanlığı bütçesinin “25.01.00.38.01.1.9.00-1-03.6
Temsil ve Tanıtma Giderleri” tertibine Avrupa Birliği İletişim Stratejisi
kapsamında konulan 2.573.000,00 TL ödeneğin, Bakanlık bütçesine gider
kaydedilmek suretiyle özel hesaba aktarılması, kuruluş kanunu ve temel mali
mevzuat hükümleri dışında harcanması sonucunu doğurmaktadır. Nitekim hemen
ikinci cümlede özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 sayılı Kanun ile 4734
sayılı Kanundan müstesna olduğu belirtilmiştir. Bütçe kaynaklarının özel
hesaplar kullanılarak temel mali mevzuat hükümlerine tabi olmadan harcanması,
5217 sayılı Kanunun “Genel Gerekçe”sinde de belirtildiği üzere bütçe
disiplininden kaçışları ve harcamalarda keyfiliği teşvik etmekte ve bütçe
uygulamalarının saydam, açık ve hesap verebilir olmasını önlemektedir.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayıp yargı denetimine açık olan devlettir. Kanunların kamu yararının
sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve
hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın
kamu yararı dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu ve
keyfiliği teşvik ettiği durumlarda yetki saptırması durumu ve giderek kuralın
amaç açısından sakatlığı ortaya çıkar. Demokratik devlet ilkesi ise tüm kamusal
faaliyet, iş ve işlemlerde, saydamlığı ve hesap verebilirliği gerektirir.
İptali istenen birinci cümledeki “özel hesaba aktarılarak” ibaresi ile
“özel hesaptan yapılan harcamalar 5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanundan
müstesnadır.” şeklindeki ikinci cümle, kamu yararını gerçekleştirmeyi değil,
kamusal kaynakların, bütçeleri dışında, temel mali mevzuat hükümleri ve kuruluş
kanunlarına tabi olmadan harcanmasını, bütçe disiplininden kaçmayı, harcamalarda
keyfiliği teşvik etmeyi öngördüğünden Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti
ilkesine; saydamlığı ve hesap verebilirliği önlemeyi amaçladığından Anayasa’nın
2. maddesindeki demokratik devlet ilkesine; 5018 sayılı Kanunla öngörülen mali
sistemle bağdaşmadığı ve bütçe ile tahsis edilen ödeneklerin bütçe dışı “özel
hesap”tan, 5018 sayılı Kanuna tabi olmadan harcanmasını öngördüğü için ise
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır.
08.06.2011 tarih ve 634 sayılı Avrupa Birliği Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin hiçbir maddesinde Avrupa
Birliği Bakanlığına kendisine yıllık merkezi bütçe kanunları ile tahsis edilen
ödeneklerini özel hesaba aktarma yaparak özel hesaptan 5018 sayılı Kanun ile
4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaksızın harcayabileceğine yönelik
herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bağlamda Avrupa Birliği Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (II)
Sayılı Cetvelde yer alan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idaresidir. Kuruma
tahsis edilen kaynakların mali yönetim ve kontrolü 5018 sayılı Kanuna, mal ve
hizmet alımları ile yapım işleri ise 4734 sayılı Kanuna tabidir. Dolayısıyla
bütçe ile tahsis edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde kullanması ve
hesabını da TBMM’ne vermesi gerekir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 79.
maddesinde hüküm ile Bakanlığın 25.01.00.38.01.1.9.00-1-03.6 tertibine bütçe
ile tahsis edilen ödenekten Bakan tarafından belirlenecek olan tutar bütçeye
gider, özel hesaba alacak kaydedilerek kamu mali yönetimi ve kontrol sisteminin
tamamen dışına çıkarılarak 5018 ve 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmadan
harcanmakta ve ilgili bakana mevcut kamu harcama hukuku dışında özel hesaba
aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin
usul ve esasları belirleme yetkisi verilmektedir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi
verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak yoluna
gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve uygulanması
yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve bütçe
yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken yasama
işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider ya da
gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile düzenlemek,
Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden uygulanamaz duruma
düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı düzenlemeler
yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Avrupa Birliği Bakanlığı bütçesinin
25.01.00.38.01.1.9.00-1-03.6 tertibine konulan ödeneğin teknik anlamda bütçe
ile ilgili olduğu ileri sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe ile ilgili
olduğundan söz edebilmek için söz konusu ödenekten Bakan tarafından
belirlenecek olan tutarın Avrupa Birliği Bakanlığı bütçesine gider kaydedilmek
suretiyle özel hesaba aktarılması işleminin dayanağını yürürlükteki yasalardan
alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması gerekmektedir. Kaldı ki, ödeneğin
kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin 82. maddesinde yer verilen iptali
istenen hükmün, 634 sayılı KHK ile 5018 sayılı ve 4734 sayılı Kanunlarla
bağdaşmadığı her türlü tartışmanın dışındadır.
Bu itibarla, 634 sayılı KHK ile 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı
Kanunun ilgili maddeleri, yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve
görüşme usul ve esasları ile yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89.
maddelerinde belirlenen yasama süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162.
maddesine göre görüşülen bütçe kanununa tahsis edilen ödeneklerin özel hesaba
aktarılmasına ve özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 sayılı Kanun ile
4734 sayılı Kanuna tabi olmadan yapılmasına yönelik hüküm konulması,
Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerindeki kurallarla bağdaşmaz.
Öte yandan maddenin üçüncü cümlesinde, özel hesaba aktarılan
tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve
esasların Avrupa Birliği Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken
belirleneceği kurallaştırılmıştır.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 79.
maddesinin üçüncü cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, Avrupa Birliği
Bakanlığının 25.01.00.38.01.1.9.00-1-03.6 tertibine konulan ve özel hesaba
aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin
usul ve esasları belirleme yetkisinin müştereken Avrupa Birliği Bakanlığına ve
Maliye Bakanlığına bırakılması, yasama yetkisinin devri sonucunu
doğurduğundan, iptali istenen cümle Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname’de, 634 sayılı “Avrupa Birliği Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de ve diğer yürürlükte olan kanun
ve K.H.K.’lerde Maliye Bakanlığına ve Avrupa Birliği Bakanlığına Avrupa Birliği
Bakanlığının 25.01.00.38.01.1.9.00-1-03.6 tertibine konulan ve bilahare özel
hesaba aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine
ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilişkin herhangi bir görev ve yetki de
verilmemiştir.
Bu itibarla Maliye Bakanlığına ve Avrupa Birliği Bakanlığına bütçe
ödeneklerini özel hesaba aktarma ve özel hesaba aktarılan tutarların
harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları
belirleme gibi herhangi bir görev ve yetki verilmemişken, Avrupa Birliği
Bakanlığının 25.01.00.38.01.1.9.00-1-03.6 tertibine konulan ve özel hesaba
aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin
usul ve esasları belirleme yetkisinin müştereken Avrupa Birliği Bakanlığına ve
Maliye Bakanlığına verilmesi, Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Özet olarak; bu tertipteki ödenek tutarları bütçe
sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle
harcanmakta, denetimi konusunda da bir takım sorunlar bulunmaktadır. Bu durum
aynı zamanda 5018 sayılı kanunun mali saydamlık ve hesap verilebilirlik
ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 79. maddesinin birinci cümlesindeki “… özel
hesaba aktarılarak …” İfadesi ile ikinci ve üçüncü cümleleri, Anayasa’nın 2.,
7., 87., 88., 89., 124. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
19) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Başbakanlık
Bütçesinin “07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2 HAZİNE YARDIMLARI 101.334.000” tertibi
ile Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 81. maddesinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa Ekli “E Cetveli”nin 81.
maddesinde, “Başbakanlık bütçesinin 07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2 tertibinde yer
alan ödeneğin kullanımına ilişkin usul ve esaslar Başbakanlıkça tespit edilir.”
kuralına yer verilmiş ve “07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2 Sınıflandırmaya girmeyen
sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetleri-Acil Destek Giderleri-Cari
Transferler-Hazine Yardımları” tertibine 110.000.000,00 TL ödenek konulmuştur.
Anayasanın 161. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yürürlüğe konulan
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Bütçe ilkeleri” başlıklı
13. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, “Kamu idarelerine bütçeyle
verilen harcama yetkisi, kanunlarla düzenlenen görev ve hizmetlerin yerine
getirilmesi amacıyla kullanılır.” kuralına; (n) bendinde ise “Kamu hizmetleri,
bütçelere konulacak ödeneklerle, mevzuatla belirlenmiş yöntem, ilke ve amaçlara
uygun olarak gerçekleştirilir.” kuralına yer verilmiştir.
Bu kurallara göre Başbakanlık bütçesine sosyal güvenlik ve sosyal
yardım hizmetlerinde kullanılmak üzere ödenek konulabilmesi için Başbakanlığa
yasalarla sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerini yerine getirme gibi
icrai görevler verilmiş olması gerekir.
10.10.1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında
KHK’nin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’da Başbakanlığa sosyal yardım ve
hizmetlere ilişkin uygulamacı bir görev verilmemiş; 3056 sayılı Kanunun,
24.10.2011 tarihli ve 661 sayılı KHK’nin 27. maddesiyle değişik 14. maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendinde Ekonomik, Sosyal ve Kültürel İşler
Başkanlığına, “Sağlık, çalışma, sosyal güvenlik, sosyal yardımlar, mahalli
idare hizmetleri alanlarındaki gelişmeler ve karşılaşılan problemler hakkında
inceleme ve araştırmalar yapmak ve yaptırmak, bunları değerlendirmek, teklifler
hazırlamak, kamu kuruluşları arasında bu alanlarda koordinasyonu sağlamak,”
görevleri verilmiştir. Bu görevin, fiilen sosyal güvenlik ve sosyal yardım
hizmetlerini yürütme görevi değil, bu alanlarda inceleme ve araştırma yapma,
sonuçlarını değerlendirme, teklifler hazırlama ve icracı kuruluşlar arasında
koordinasyon sağlama görevleri olduğu açıktır.
Buna karşın sosyal güvenlik ve sosyal hizmetlere ilişkin düzenlemeler,
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 2022 sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun, 2684 sayılı İlköğretim Ve Ortaöğretimde Parasız
Yatılı Veya Burslu Öğrenci Okutma Ve Bunlara Yapılacak Sosyal Yardımlara
İlişkin Kanun, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu, 3294 sayılı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu, 5102 sayılı Yüksek Öğrenim
Öğrencilerine Burs, Kredi Verilmesine İlişkin Kanun, 5216 Sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 5393 Sayılı Belediye Kanunu,
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
ile 227 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK
ve 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında KHK’de yer almış; bu yasalarda yer alan sosyal güvenlik ve sosyal
yardım hizmetlerini yürütme görevleri ise Sosyal Güvenlik Kurumu, Milli Eğitim
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, belediyeler, il özel idareleri
ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
Başbakanlığa yasalarla bu yönde görev verilmemişken, Başbakanlık
bütçesinin “07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2” tertibine sosyal güvenlik ve sosyal
yardım hizmetlerinde kullanılmak üzere 110.000.000,00 TL ödenek konulması,
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilmiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak yoluna
gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve uygulanması
yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve bütçe
yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken yasama
işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider ya da
gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile düzenlemek ya
da yasa ile düzenlenmiş bir hususu bütçe kanunu ile değiştirmek veya kaldırmak,
Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden uygulanamaz duruma
düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
Bu itibarla, 3056 sayılı Kanunda veya başka kanun ve KHK’lerde
Başbakanlığa sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerini yürütme görevi
verilmemişken; Anayasa’nın 162. maddesine göre görüşülen Bütçe Kanununda
Başbakanlık bütçesinin “07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2” tertibine sosyal güvenlik
ve sosyal yardım hizmetlerinde kullanılmak üzere 110.000.000,00 TL ödenek
konulması ve “E Cetveli”nin 81. maddesinde, “Başbakanlık bütçesinin
07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2 tertibinde yer alan ödeneğin kullanımına ilişkin
usul ve esaslar Başbakanlıkça tespit edilir.” kuralına yer verilmesi,
Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerine aykırılık oluşturur.
Öte yandan, kamu idarelerinin bütçelerine sosyal güvenlik ve sosyal
yardım hizmetlerinde kullanılmak üzere konulan ödeneklerin kullanımına ilişkin
usul ve esaslar, sosyal güvenlik ve sosyal yardımlara ilişkin yukarıda sayılan
5510, 2022, 2864, 2828, 3294, 5102, 5216, 5302, 5393 ve 6284 sayılı kanunlar
ile 277 ve 633 sayılı KHK’lerde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
Hiçbir ölçü konulmadan, temel ilkeler belirlenmeden ve çerçeve
çizilmeden Başbakanlığa, Başbakanlık bütçesinin 07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2
tertibindeki ödeneğin kullanımına ilişkin usul ve esasları tespit etme yetkisi
verilmesi, yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, Anayasa’nın 7.
maddesine; Başbakanlığa Anayasa’nın 88 ve 89. maddelerinde belirlenen yasama
süreçlerinde kabul edilmiş her hangi bir yasayla “sosyal güvenlik ve sosyal
yardım hizmetlerini” yürütme görevi verilmeden, Bütçe Kanununun eki “E Cetveli”
ile Başbakanlığa, Başbakanlık bütçesinin “07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2”
tertibinde yer alan ödeneğin kullanımına ilişkin usul ve esasları tespit etme
yetkisi verilmesi ise Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Başbakanlık bütçesinin “07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2 HAZİNE
YARDIMLARI tertibi ile Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 81. maddesi,
Anayasa’nın 2., 7., 87., 88., 89., 124. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
20) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 82. maddesinin birinci cümlesindeki “özel hesaba aktarılır” ibaresi ile ikinci ve üçüncü
cümlelerinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa Ekli “E
Cetveli”nin 82. maddesi şöyledir:
“Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bütçesine 29/5/2009 tarihli
ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi gereğince
uluslararası acil yardımların yapılması amacıyla tefrik edilen ödenekler
Başkanlık bütçesine gider kaydedilmek suretiyle özel hesaba aktarılır. Özel
hesaptan yapılan harcamalar 5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanundan
müstesnadır. Özel hesaba aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi
ve denetlenmesine ilişkin usûl ve esaslar Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı
ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığınca müştereken belirlenir.”
Hükmünü içermektedir.
Anayasanın 161’nci maddesine aykırı olarak (E) cetvelinin 82’inci
maddesine konulan bu düzenleme ile, Afet ve Acil Durum Başkanlığı bütçesine
5902 sayılı Kanunun 10'ncu maddesi gereğince uluslararası acil yardımların
yapılması için konulan ödeneğin Başkanlık bütçesine gider yazılmak suretiyle özel
hesaba aktarılacağı, özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 ve 4734 sayılı
Kanunlara tabi olmayacağı hüküm altına alınmaktadır.
Yine özel hesaba aktarılan ve kullanılan tutarların harcanması,
muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esaslarda mevcut
bütçeleme, kamu mali yönetim ve denetim sisteminin dışına çıkılmakta, yeni bir
kamu harcama hukuku yaratılmaktadır. Özel hesaba aktarılan tutarların
harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasların
Dışişleri, Maliye ve Afet ve Acil Durum Başkanlığınca birlikte belirleneceği de
hüküm altına alınmaktadır.
Özel ödenek, özel gelir ve özel hesap uygulamalarına son veren
14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun’un Genel Gerekçesinde,
“Devlet bütçesinin temel ilkelerinden birisi birlik ilkesidir. Bu
ilkeye göre, Devlete ait tüm gelir ve giderlerin tek bir bütçede yer alması
esastır. Böylelikle, Devlet kaynaklarının tek elde toplanarak harcamalarda
saydamlık sağlanması amaçlanmakta, bütçe disiplininden kaçışlar ve harcamalarda
keyfiyetin önlenilmesine çalışılmaktadır. Bunun istisnasını oluşturan
unsurlardan en önemlileri fon ve özel gelir-özel ödenek uygulamalarıdır.
(…)
Fonların tasfiyesi sonrasında başlayan özel gelir-özel ödenek
uygulamaları ile diğer mevzuat gereğince devam eden özel gelir-özel ödenek
uygulamaları sonrasında bütçelerde başlangıç ödenekleri ile yıl sonu
harcamaları arasında önemli farklar doğmaktadır.
Bu çerçevede Tasarı ile, yürütülmekte olan ekonomik program gereğince
özel gelir-özel ödenek uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesi, devamında
fayda görülenlerin haricindeki uygulamaların kaldırılarak yerine söz konusu
özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesi ve harcamalarının ilgili kurum
bütçelerine öngörülecek ödeneklerle yapılması imkanını sağlayacak
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, böylece bütçe uygulamalarının daha saydam ve
açık olması amaçlanmaktadır.”
İfadeleri yer almıştır.
Özel hesaba aktarılan tutarların kullanımına ilişkin usul ve esasların
belirlenmesinde Başbakana yetki verilmektedir. Aynı zamanda açılacak özel
hesaptan yapılacak ödemeler Kamu İhale Kanunu ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu uygulamaları dışına çıkarılmaktadır. Özel hesabın Sayıştay denetimine
tabi olup olmayacağı da belirsizdir.
Afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek
üzere, Başbakanlığa bağlı olarak kurulan Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının teşkilatı, görev ve yetkileri 5902 Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda ayrıntılı olarak
düzenlenmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bütçesine 29/5/2009 tarihli ve
5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi gereğince
uluslararası acil yardımların yapılması amacıyla tefrik edilen ödenekler
Başkanlık bütçesine gider kaydedilmek suretiyle özel hesaba aktarılması kuruluş
kanunu ve temel mali mevzuat hükümleri dışında harcanması sonucunu
doğurmaktadır.
Nitekim hemen ikinci cümlede özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018
sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanundan müstesna olduğu belirtilmiştir. Bütçe
kaynaklarının özel hesaplar kullanılarak temel mali mevzuat hükümlerine tabi
olmadan harcanması, 5217 sayılı Kanunun “Genel Gerekçe”sinde de belirtildiği
üzere bütçe disiplininden kaçışları ve harcamalarda keyfiliği teşvik etmekte ve
bütçe uygulamalarının saydam, açık ve hesap verebilir olmasını önlemektedir.
Doğal felaket ve afetlerde dış ülkelere yapılacak yardım faaliyetinin
farklı esaslara tabi tutulması, bu konudaki mal ve hizmet alım ve sevkiyatının
farklı usullerle gerçekleştirilmesi de gerekebilir. Bu nedenle düzenlemelerin
yıllık ömrü olan Merkezi Yönetim Bütçe Kanunlarına Anayasanın 161. maddesine
aykırı bir biçimde konulan hükümler yerine bunlarla ilgili temel mevzuatta yer
alması gerekir. Bu tür bir düzenleme 5902 sayılı Kanunun 23. Maddesinde yurt
içi yardımları için yer almaktadır. Ancak bu düzenleme yurt dışı yardımları
kapsamamaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan devlettir. Kanunların kamu yararının sağlanması amacına
yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet
ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın kamu yararı
dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu ve keyfiliği teşvik
ettiği durumlarda yetki saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından
sakatlığı ortaya çıkar. Demokratik devlet ilkesi ise tüm kamusal faaliyet, iş
ve işlemlerde, saydamlığı ve hesap verebilirliği gerektirir.
İptali istenen birinci cümledeki “özel hesaba” ibaresi ile “özel
hesaptan yapılan harcamalar 5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanundan
müstesnadır.” şeklindeki ikinci cümle, kamu yararını gerçekleştirmeyi değil,
kamusal kaynakların, bütçeleri dışında, temel mali mevzuat hükümleri ve kuruluş
kanunlarına tabi olmadan harcanmasını, bütçe disiplininden kaçmayı,
harcamalarda keyfiliği teşvik etmeyi öngördüğünden Anayasa’nın 2. maddesindeki
hukuk devleti ilkesine; saydamlığı ve hesap verebilirliği önlemeyi
amaçladığından Anayasa’nın 2. maddesindeki demokratik devlet ilkesine; 5018
sayılı Kanunla öngörülen mali sistemle bağdaşmadığı ve bütçe ile tahsis edilen
ödeneklerin bütçe dışı “özel hesap”tan, 5018 sayılı Kanuna tabi olmadan
harcanmasını öngördüğü için ise Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasına
aykırıdır.
29.05.2009 tarih ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanununun değişik maddelerinde
Başkanlığın, başkanlık bünyesinde görev yapan kurul ve dairelerin görev ve
yetkileri belirtilmiştir. Anılan kanunun hiçbir maddesinde Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığının bu tür ödeneklerini özel hesaba aktarma yaparak özel
hesaptan 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaksızın
harcayabileceğine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bağlamda Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 5018 sayılı Kanuna
ekli (I) Sayılı Cetvelde yer alan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idaresidir. Başbakanlığa tahsis edilen kaynakların mali yönetim ve kontrolü
5018 sayılı Kanuna, mal ve hizmet alımları ile yapım işleri ise 4734 sayılı
Kanuna, tabidir. Dolayısıyla bütçe ile tahsis edilen kaynakları kamu harcama
hukuku içinde kullanması ve hesabını da TBMM’ne vermesi gerekir.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 82.
maddesindeki hüküm ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bütçesine
29/5/2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(ç) bendi gereğince uluslararası acil yardımların yapılması amacıyla tefrik
edilen ödenekler Başkanlık bütçesine gider kaydedilmek suretiyle bütçeye
gider, özel hesaba alacak kaydedilerek kamu mali yönetimi ve kontrol
sisteminin tamamen dışına çıkarılmaktadır. Aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına mevcut kamu
harcama hukuku dışında özel hesaba aktarılan ve harcanması 5018 ve 4734 sayılı
Kanun kapsamında gerçekleşmeyen tutarların kullanımına ilişkin usul ve esasları
belirleme yetkisi verilmektedir.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde ayrıca
kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının görüşülmesinde ayrı
bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider arttırıcı veya gelir
azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın 89. maddesiyle de
Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere TBMM’ne geri
gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161. maddesinin
dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir
hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163. maddesinde bütçede
değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş, Bakanlar Kurulu’na kanun
hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak
yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken
yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider
ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden
uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı bütçesine 29/5/2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi gereğince uluslararası acil yardımların
yapılması amacıyla tefrik edilen ödeneklerin teknik anlamda bütçe ile ilgili
olduğu ileri sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe ile ilgili olduğundan söz
edebilmek için ödenek koyma ve özel hesaba aktarma işleminin dayanağını
yürürlükteki yasalardan alması ve yürürlükteki yasalara uygun olması
gerekmektedir. Kaldı ki, ödeneğin kullanımına ilişkin olarak “E Cetveli”nin
82. maddesinde yer verilen iptali istenen hükmün, 5902 sayılı Kanun ile 5018
sayılı ve 4734 sayılı Kanunlarla bağdaşmadığı her türlü tartışmanın dışındadır.
Bu itibarla, 5902 sayılı Kanun ile 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı
Kanunun ilgili maddeleri, yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve
görüşme usul ve esasları ile yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89.
maddelerinde belirlenen yasama süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162.
maddesine göre görüşülen bütçe kanununa tahsis edilen ödeneklerin özel hesaba
aktarılmasına ve özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 sayılı Kanun ile
4734 sayılı Kanuna tabi olmadan yapılmasına yönelik hüküm konulması,
Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerindeki kurallarla bağdaşmaz.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli “E Cetveli”nin 82.
maddesinin üçüncü cümlesiyle, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın, Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı bütçesine 29/5/2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi gereğince uluslararası acil yardımların
yapılması amacıyla tefrik edilen ödenekler Başkanlık bütçesine gider
kaydedilmek suretiyle özel hesaba aktarılan tutarların harcanması,
muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usûl ve esasları müştereken
belirleme yetkisinin Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığına bırakılması yasama yetkisinin devri sonucunu
doğurduğundan, iptali istenen cümle Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
6004 sayılı Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun, 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun veya başka kanun ya da KHK’lerde;
Dışişleri Bakanlığına, Maliye Bakanlığına ve Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığına 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi
gereğince uluslararası acil yardımların yapılması amacıyla tefrik edilen
ödeneklerin özel hesaba aktarılarak harcanması ve özel hesaba aktarılan
tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve
esasları belirlemeye ilişkin herhangi bir müşterek görev ve yetki de
verilmemiştir.
Bu itibarla Maliye Bakanlığına, Dışişleri Bakanlığına ve Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığına bu tertipte yer alan bütçe ödeneklerini özel hesaba
aktarma ve özel hesaba aktarılan tutarların harcanmasına ilişkin usul ve
esasları belirleme gibi herhangi bir görev ve yetki verilmemişken, özel hesaba
aktarılan tutarların harcanmasına, ilişkin usul ve esasları belirleme
yetkisinin müştereken Maliye Bakanlığına, Dışişleri Bakanlığına ve Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığına verilmesi, Anayasa’nın 124. maddesine aykırıdır.
Özet olarak; bu tertipteki ödenek tutarları bütçe
sistemi dışına çıkarılarak özel hesaplara aktarılmakta, özel usullerle
harcanmakta, denetimi konusunda da belirsizlikler bulunmaktadır. Bu durum aynı
zamanda 5018 sayılı kanunun mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile
bağdaşmamaktadır, bir nevi bütçe dışı fon ve örtülü ödenek uygulamasına işaret
etmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 82. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılır”
ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin Anayasanın 2., 7., 87.,
88., 89., 124. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
21) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 89. maddesinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 89.
maddesi;
“Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten
200.000.000 TL’ye kadar olan kısmını, emek yoğun sektörlerde anahtar teslimi
fabrika binası yapımı projesi kapsamındaki giderlerin karşılanması amacıyla
ihtiyaca göre gerektiğinde Cazibe Merkezleri Programı kapsamında kullandırılmak
üzere Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.31.00-04.1.1.20-1-07.1 tertibine
aktarmaya veya Yüksek Planlama Kurulu kararı ile belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde kullandırılmak üzere Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi’ne,
İl Özel İdarelerine veya Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına
tahakkuka bağlamak suretiyle ödenmesi amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinde yıl
içerisinde açılacak tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.”
Hükmünü içermektedir.
Anayasa’nın 161/3’üncü maddesinde yer alan “Bütçe kanunlarına bütçe
ile ilgili hükümler dışında bir hüküm konulamaz” hükmüne rağmen, 2017 Yılı
Merkezi Bütçe Kanununa ekli E Cetvelinin 89. maddesine konulan bu hükümle; Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten
200.000.000 TL’ye kadar olan kısmını, emek yoğun sektörlerde anahtar teslimi
fabrika binası yapımı projesi kapsamındaki giderlerin karşılanması amacıyla
ihtiyaca göre gerektiğinde Cazibe Merkezleri Programı kapsamında kullandırılmak
üzere Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.31.00-04.1.1.20-1-07.1 tertibine
aktarmaya veya Yüksek Planlama Kurulu kararı ile belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde kullandırılmak üzere Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi’ne,
İl Özel İdarelerine veya Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına
tahakkuka bağlamak suretiyle ödenmesi amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinde yıl
içerisinde açılacak tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.
Herhangi bir yasal temele dayanmadan yıllardır
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunlarına konulan hükümlerle kendisine ödenek tahsisi
yapılan Cazibe Merkezleri Programı 22.11.2016 tarih ve 678 sayılı “Olağanüstü
Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
27. maddesinde yapılan düzenleme ile yasal bir zemine oturtulmaya
çalışılmıştır. Bu konuya ilişkin tespit ve geniş açıklamalarımız “I- İptali
İstenilen Hükümler bölümünün 6. Sırasında yer almaktadır.
Söz konusu bölümde yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı
üzere “Cazibe Merkezleri Programı” kavramı 22.11.2016 tarih ve 678 sayılı “Olağanüstü
Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
27.maddesinde yapılan düzenleme ile yasal bir zemine oturtulmaya çalışılırken
bu konudaki görevler genel olarak Kalkınma Bankası A.Ş.’ye verilmekte, Cazibe
Merkezleri Programı kapsamında verilecek desteklerin Hazine Müsteşarlığı
bütçesinden Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketine aktarılacak kaynaktan
karşılanacağı, Hazine Müsteşarlığının 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile diğer mevzuat kapsamındaki
sorumluluğunun, kaynağın bütçe mevzuatında öngörülen usule uygun olarak Bankaya
aktarılması ile sınırlı olacağı kararlaştırılmış bulunmaktadır.
Bu nedenle yasal bir zemine de kavuşan Cazibe
Merkezleri Programına yıllık bütçelerden tahsis edilecek kaynakların ilgili yıl
bütçe teklifinin Hazine Müsteşarlığı ile ilgili bölümünde miktar olarak
belirtilmesi ve T.B.M.M.’deki bütçe görüşmeleri sırasında söz konusu tutarın
büyüklüğüne karar verilmesi Anayasa’nın 87. Maddesinde tarifini bulan
T.B.M.M.’nin “bütçe hakkı”nın gereğidir.
.Anayasa’nın 2. maddesinde “demokratik devlet”
ilkesine yer verilmiş; 6. maddesinde egemenliğin Anayasanın koyduğu esaslara
göre yetkili organlar eliyle kullanılacağı, hiçbir kimse ve organın kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı belirtilmiş ve 87.
maddesinde ise “bütçe hakkı”nın Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu hüküm
altına alınmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında da belirtildiği üzere, “Yasama
organının, halk adına kamu gelirlerini toplama ve yine halk adına bu gelirleri
harcama konusunda yürütme organına sınırlarını belirleyerek yetki vermesi ve
sonuçlarını denetlemesine bütçe hakkı denilmektedir. (…) Bu hak, demokratik
parlamenter yönetim sistemini benimsemiş olan ülkelerde, halk tarafından
seçilen temsilcilerden oluşan ve en yetkili organ olan yasama organına ait
bulunmaktadır.” (Bkz. Anayasa Mahkemesi’nin 30.12.2010 günlü ve E.2008/83,
K.2010/121 sayılı ve 27.12.2012 günlü ve E.2012/102, K.2012/207 sayılı
kararları).
Bu kurala rağmen Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten 200.000.000 TL’ye
kadar olan kısmını, emek yoğun sektörlerde anahtar teslimi fabrika binası
yapımı projesi kapsamındaki giderlerin karşılanması amacıyla ihtiyaca göre
gerektiğinde Cazibe Merkezleri Programı kapsamında kullandırılmak üzere Hazine
Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.31.00-04.1.1.20-1-07.1 tertibine aktarmaya veya
Yüksek Planlama Kurulu kararı ile belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde
kullandırılmak üzere Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi’ne, İl Özel
İdarelerine veya Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına tahakkuka
bağlamak suretiyle ödenmesi amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinde yıl içerisinde
açılacak tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkili kılınması TBMM’ne ait olan “bütçe
hakkı”nın tartışmasız bir biçimde Maliye Bakanı’na, yani yürütme organına devri
sonucunu doğurmaktadır.
Bu itibarla, iptali istenen düzenleme temsili (parlamenter)
demokrasinin temel öncülleriyle bağdaşmadığı ve bütçe yapma gibi egemenliğin
kullanılmasına ilişkin temel bir Devlet yetkisini kaynağını Anayasadan almadan
Maliye Bakanına verdiği için Anayasa’nın 6. maddesine; Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait olan “bütçe hakkı”nın yürütme organına devrini öngördüğü için ise
Anayasa’nın 87. maddesine aykırıdır.
Anayasa’nın 2. maddesinde “hukuk devleti” ilkesine yer verilmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun
olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her
alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması
amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet
ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın kamu yararı
dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu durumlarda yetki
saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından sakatlığı ortaya çıkar.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiş, “Ödenek
aktarmaları” başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrasında, “Merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla
yapılır…” denilmiş; Anayasa’nın 163. maddesinde ise harcanabilecek miktar
sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla aşılabileceğine dair bütçelere hüküm
konulamayacağı ve Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede
değişiklik yapma yetkisi verilemeyeceği belirtilmiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, (bu kararlara
Gerekçeler’in 1. maddesinde sayma suretiyle yer verilmiştir) bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla değişik kamu hizmeti
alanlarına ilişkin yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse,
bu konulardaki yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına
hükümler koymanın önü açılacaktır. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin
yapılması ve uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka
amaçla ve bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi
gereken yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak,
gider ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden
uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarına bütçe ile ilgili olmayan kurallar konulması,
Anayasa’nın öngördüğü olağan usullerle çıkarılamayan kimi kanun kurallarının
sağladığı kolaylık nedeniyle bütçe kanunlarıyla düzenlenmesini teşvik edici
niteliktedir. Bu itibarla, bütçe kanunu ile mevcut diğer kanun hükümlerinde
açık veya zımni değişiklik yapılması veya mevcut kanun hükümlerinin
kaldırılması ya da yeni kurallar konulması yasaklanmıştır. Anayasa
Mahkemesi’nin konuyla ilgili pek çok kararında belirtildiği üzere “bütçe ile
ilgili hükümler” sadece mali nitelikteki kurallar olarak değil, genel yasa
konusu olabilecek bir kuralı içermemek koşulu ile ancak bütçenin uygulanmasını
açıklayıcı ve kolaylaştırıcı nitelikteki hükümler olarak anlaşılmıştır. Burada
Anayasa Mahkemesi’nin üzerinde durduğu temel konu bütçe kanunlarının Anayasal
çerçevesinin korunmasıdır.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
Bu kurallara göre, kamu idareleri bütçeleri arasındaki kurumsal ödenek
aktarmaları, ancak kanun ile yapılabilecek iken; Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten 200.000.000 TL’ye
kadar olan kısmını, emek yoğun sektörlerde anahtar teslimi fabrika binası
yapımı projesi kapsamındaki giderlerin karşılanması amacıyla ihtiyaca göre
gerektiğinde Cazibe Merkezleri Programı kapsamında kullandırılmak üzere Hazine
Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.31.00-04.1.1.20-1-07.1 tertibine aktarmaya veya
Yüksek Planlama Kurulu kararı ile belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde
kullandırılmak üzere Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi’ne, İl Özel
İdarelerine veya Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına tahakkuka
bağlamak suretiyle ödenmesi amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinde yıl içerisinde
açılacak tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkili kılınması böylece yasayla
yürürlüğe giren bütçe ödeneklerinin idari tasarrufla değiştirilmesi,
Anayasa’nın 161. ve 163. maddesine aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 89. maddesi, Anayasanın 2., 6., 87., 161. ve 163.
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
22) 6767 sayılı 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E
Cetveli”nin 90. maddesinin Anayasaya Aykırılığı
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 90.
maddesi;
“T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 24/4/2013
tarihli ve 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi
Hakkında Kanunun geçici 3 üncü maddesinde sayılanlar dışındaki finansman
açıkları, Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.31.00-04.5.5.00-1-08.1
tertibinde yer alan ödenekten karşılanır.”
Hükmünü taşımaktadır.
2017 Merkezi Yönetim Bütçesinde ilgili tertibe
2.383.706.000 TL başlangıç ödeneği konulmuştur.
Anayasa’nın 161/3’üncü maddesinde yer alan “Bütçe kanunlarına bütçe
ile ilgili hükümler dışında bir hüküm konulamaz” hükmüne rağmen, 2017 Yılı
Merkezi Bütçe Kanununa ekli E Cetvelinin 89. maddesine konulan bu hükümle T.C.
Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 24/4/2013 tarihli ve 6461
sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanunun
geçici 3 üncü maddesinde sayılanlar dışındaki finansman açıkları, Hazine
Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.31.00-04.5.5.00-1-08.1 tertibinde yer alan
ödenekten karşılanacaktır.
6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi
Hakkında Kanunun “TCDD’nin desteklenmesi” başlıklı geçici 3 üncü maddesi;
“GEÇİCİ MADDE 3 – (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
beşinci yılın yıl sonuyla sınırlı olarak TCDD’nin;
a) 5 inci maddede belirtilenlerin dışında kalan yatırımlarının
finansmanı,
b) Bakım ve onarım bütçesinde yer alan finansman açıkları,
c) TCDD Taşımacılık A.Ş.’ye yapılan sermaye transferi nedeniyle doğan
açıkları, sermayesine mahsuben Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanır.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce TCDD tarafından
gerçekleştirilmek üzere kamu yatırım programına alınmış yatırımlar TCDD
tarafından tamamlanır.
(3) TCDD yatırım programında yer alan çeken ve çekilen araçlar temin
edildikten sonraki üç ay içinde geçici 1 inci madde hükümleri çerçevesinde TCDD
Taşımacılık A.Ş.’ye devredilir.”
Hükmünü taşımaktadır.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 90.
Maddesinde yer alan “T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün
24/4/2013 tarihli ve 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının
Serbestleştirilmesi Hakkında Kanunun geçici 3 üncü maddesinde sayılanlar
dışındaki finansman açıkları” kavramı oldukça muğlak ve sınırsız bir kavramdır.
Anayasa’nın 7. Maddesi; ‘Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez’ hükmünü içermektedir.
Bu kurala göre, yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi
çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve belirsiz bir alanı yönetimin
düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri sonucunu doğurmaktadır
Anayasa Mahkemesinin 29.11.2005 günlü ve E. 2005/6, K.2005/93 sayılı
kararında;
“Anayasa’nın 7. maddesinde, ‘Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez’ denilmektedir. Buna göre,
yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki
vermemesi, sınırsız, belirsiz bir alanı, yönetimin düzenlemesine bırakmaması
gerekir. Yasa ile yetkilendirme Anayasa’nın öngördüğü biçimde yasa ile
düzenleme anlamına gelmez. Yasa koyucu, gerektiğinde sınırlarını belirlemek
koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir. Bu bağlamda, sık
sık değişik önlemler alınmasına veya bunların kaldırılmasına gerek görülen
ekonomik, teknik veya benzeri alanlarda temel kurallar saptandıktan sonra
ayrıntıların düzenlenmesinin idareye verilmesi, yasama yetkisinin devri olarak
nitelendirilemez….Ancak, iptali istenilen bentlerle Maliye Bakanı’na çerçevesi
çizilmemiş, esasları belirlenmemiş bir alanda hiçbir sınırlamaya bağlı
olmaksızın geniş yetkiler tanınarak yasama yetkisinin devrine yol açılmıştır”
Denilmektedir.
Hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar belirlenmeksizin veya muğlak
sınırlar belirleyerek T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün
24/4/2013 tarihli ve 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının
Serbestleştirilmesi Hakkında Kanunun geçici 3 üncü maddesinde sayılanlar
dışındaki finansman açıklarının, Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
07.82.31.00-04.5.5.00-1-08.1 tertibinde yer alan ödenekten karşılanacağına dair
bir düzenlemenin Anayasa’nın 161/3’üncü maddesinde yer alan “Bütçe kanunlarına
bütçe ile ilgili hükümler dışında bir hüküm konulamaz” hükmüne rağmen, 2017
Yılı Merkezi Bütçe Kanununa ekli E Cetvelinin 89. Maddesine konulması bir nevi
yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, iptali istenen hüküm
Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
Yıllık bütçelerden tahsis edilecek kaynakların
tahsis edildiği ilgili yıl bütçe teklifinin Hazine Müsteşarlığı ile ilgili bölümünün
görüşülüp karar bağlandığı süreçte; T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel
Müdürlüğünün 24/4/2013 tarihli ve 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının
Serbestleştirilmesi Hakkında Kanunun geçici 3 üncü maddesinde sayılanlar
dışındaki finansman açıklarından Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
07.82.31.00-04.5.5.00-1-08.1 tertibinde yer alan ödenekten karşılanacak
muhtemel tutarın belirtilmesi ve T.B.M.M.’deki bütçe görüşmeleri sırasında
ilgili bütçe tertibinden karşılanacak söz konusu tutarın büyüklüğüne karar
verilmesi Anayasa’nın 87. Maddesinde tarifini bulan T.B.M.M.’nin “bütçe hakkı”nın
gereğidir. T.B.M.M. sahip olduğu “bütçe hakkı” gereği TCDD’nin Türkiye
Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanunun geçici 3 üncü
maddesinde sayılanlar dışındaki finansman ihtiyacını bilme, nedenini araştırma
ve gerekiyorsa TCDD’na kaynak aktarımına karar verme hakkına sahiptir.
.Anayasa’nın 2. maddesinde “demokratik devlet”
ilkesine yer verilmiş; 6. maddesinde egemenliğin Anayasanın koyduğu esaslara
göre yetkili organlar eliyle kullanılacağı, hiçbir kimse ve organın kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı belirtilmiş ve 87.
maddesinde ise “bütçe hakkı”nın Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu hüküm
altına alınmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında da belirtildiği üzere, “Yasama
organının, halk adına kamu gelirlerini toplama ve yine halk adına bu gelirleri
harcama konusunda yürütme organına sınırlarını belirleyerek yetki vermesi ve
sonuçlarını denetlemesine bütçe hakkı denilmektedir. (…) Bu hak, demokratik
parlamenter yönetim sistemini benimsemiş olan ülkelerde, halk tarafından
seçilen temsilcilerden oluşan ve en yetkili organ olan yasama organına ait
bulunmaktadır.” (Bkz. Anayasa Mahkemesi’nin 30.12.2010 günlü ve E.2008/83,
K.2010/121 sayılı ve 27.12.2012 günlü ve E.2012/102, K.2012/207 sayılı
kararları).
Bu kurala rağmen T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün
24/4/2013 tarihli ve 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının
Serbestleştirilmesi Hakkında Kanunun geçici 3 üncü maddesinde sayılanlar
dışındaki finansman açıklarının Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
07.82.31.00-04.5.5.00-1-08.1 tertibinde yer alan ödenekten karşılanacağına dair
bir düzenlemenin 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin
90. maddesinde yer alması TBMM’ne ait olan “bütçe hakkı”nın tartışmasız bir
biçimde, yürütme organına devri sonucunu doğurmaktadır.
Bu itibarla, iptali istenen düzenleme temsili (parlamenter)
demokrasinin temel öncülleriyle bağdaşmadığı ve bütçe yapma gibi egemenliğin
kullanılmasına ilişkin temel bir Devlet yetkisini kaynağını Anayasadan almadan
Maliye Bakanına verdiği için Anayasa’nın 6. maddesine; Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait olan “bütçe hakkı”nın yürütme organına devrini öngördüğü için ise
Anayasa’nın 87. maddesine aykırıdır.
Anayasa’nın 2. maddesinde “hukuk devleti” ilkesine yer verilmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun
olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her
alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması
amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet
ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bir kuralın kamu yararı
dışında saklı bir amacı gerçekleştirmek amacıyla konulduğu durumlarda yetki
saptırması durumu ve giderek kuralın amaç açısından sakatlığı ortaya çıkar.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır.
Anayasa’nın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı
ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir.” kuralına yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161
inci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.”
denilmiştir.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiş, “Ödenek
aktarmaları” başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrasında, “Merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla
yapılır…” denilmiş; Anayasa’nın 163. maddesinde ise harcanabilecek miktar
sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla aşılabileceğine dair bütçelere hüküm
konulamayacağı ve Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede
değişiklik yapma yetkisi verilemeyeceği belirtilmiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, (bu kararlara
Gerekçeler’in 1. maddesinde sayma suretiyle yer verilmiştir) bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla değişik kamu hizmeti
alanlarına ilişkin yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse,
bu konulardaki yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler
koymanın önü açılacaktır. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken
yasama işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider
ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile
düzenlemek, Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden
uygulanamaz duruma düşürür.
Bütçe kanunlarına bütçe ile ilgili olmayan kurallar konulması,
Anayasa’nın öngördüğü olağan usullerle çıkarılamayan kimi kanun kurallarının
sağladığı kolaylık nedeniyle bütçe kanunlarıyla düzenlenmesini teşvik edici
niteliktedir. Bu itibarla, bütçe kanunu ile mevcut diğer kanun hükümlerinde
açık veya zımni değişiklik yapılması veya mevcut kanun hükümlerinin
kaldırılması ya da yeni kurallar konulması yasaklanmıştır. Anayasa
Mahkemesi’nin konuyla ilgili pek çok kararında belirtildiği üzere “bütçe ile
ilgili hükümler” sadece mali nitelikteki kurallar olarak değil, genel yasa
konusu olabilecek bir kuralı içermemek koşulu ile ancak bütçenin uygulanmasını
açıklayıcı ve kolaylaştırıcı nitelikteki hükümler olarak anlaşılmıştır. Burada
Anayasa Mahkemesi’nin üzerinde durduğu temel konu bütçe kanunlarının Anayasal
çerçevesinin korunmasıdır.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
Bu kurallara göre, T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel
Müdürlüğünün 24/4/2013 tarihli ve 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının
Serbestleştirilmesi Hakkında Kanunun geçici 3 üncü maddesinde sayılanlar
dışındaki finansman açıklarının, Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
07.82.31.00-04.5.5.00-1-08.1 tertibinde yer alan ödenekten karşılanacağına dair
bir düzenleme yıllık Merkezi Yönetim Bütçe Kanunlarına konulacak madde
hükümleri yerine ancak mevcut kanunlarda yapılması gerekli değişiklik veya
ilave hükümlerle yapılabilecek iken; söz konusu düzenlemenin 2017 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 90. maddesinde yer alan bir hükümle
yapılması ve hükme istinaden TCDD’na kaynak aktarımında bulunulması Anayasa’nın
161. ve 163. maddesine aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na
Ekli “E Cetveli”nin 90. maddesi, Anayasanın 6., 87., 161. ve 163. maddelerine
aykırı olduğundan iptali gerekir.
23) 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu
İdarelerinin yer aldığı (I) Sayılı Cetvelde bulunan Cumhurbaşkanlığı
Bütçesinin eki E-Cetvelinin Anayasaya Aykırılığı
2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin Genel Bütçe
Kapsamındaki Kamu İdarelerinin yer aldığı (I) Sayılı Cetvelde bulunan
Cumhurbaşkanlığı Bütçesinin eki E-Cetveli aşağıdaki şekildedir.
2017 YILI CUMHURBAŞKANLIĞI
BÜTÇESİ
E-CETVELİ
Cumhurbaşkanlığı Bütçesinden
yapılacak, Cumhurbaşkanı'nın konumu ve hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan
giderler ve bu giderlerin ekonomik sınıflandırmanın hangi ayrıntısından
karşılanacağı aşağıda gösterilmiştir:
1. Cumhurbaşkanı'nın, eşini
ve resmi ya da özel davetli olarak ülkemizi ziyaret eden Yabancı Devlet
Başkanlarının gezilerinde, güvenlik ve hizmet nedeniyle eşlik etmek üzere
görevlendirilen personelin özel kıyafet giderleri,”03.2.5.01-Giyecek Alımları”,
geziye ilişkin konaklama, yeme-içme gibi her türlü giderleri, “03.6.1.01-
Temsil, Ağırlama, Tören, Fuar, Organizasyon Giderleri” tertiplerinden,
2. Cumhurbaşkanı ve Genel
Sekreterin yazışma ve kutlamaya ilişkin posta giderleri, “03.5.2.01-Posta ve
Telgraf Giderleri” tertibinden,
3. Cumhurbaşkanlığı Makamına
hizmet veren taşıtlar ile diğer taşıtların kasko sigortası giderleri, “03.5.4.02-Sigorta
Giderleri” tertibinden,
4. Kamu kuruluşlarından
geçici olarak tahsis edilen; bina, araç ve gereçlerin bakım, onarım ve her
türlü giderleri, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin ilgili tertiplerinden,
5. Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliği'ne tahsisli uçakların bakım ve işletmesine ilişkin giderleri ile
ihtiyaç halinde kiralanacak uçak kira ve diğer giderleri Türk Hava Yolları
A.O.'lığı; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ne tahsisli M/Y Savarona
Gemisine ait, bakım-onarım, seyir, personel ve diğer her türlü işletme
giderleri Kamu Kurum ve Kuruluşları ile yapılan protokol esasları doğrultusunda
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin ilgili tertiplerinden,
6. Cumhurbaşkanı, eşi ve Genel
Sekreterin temsil niteliğinde verecekleri yemek, kabul, resepsiyon ve
organizasyon bedelleri ile bunlarla ilgili diğer her türlü giderleri;
Cumhurbaşkanlığı'nca milli ve dini bayramlar ile diğer zamanlarda yapılacak
ikram, hediye, gönderilecek çiçek ve çelenk bedelleri, konukları ağırlama
giderleri, Cumhurbaşkanı'nın takdirleri ile verilecek ödül, şilt ve benzeri
giderler, “03.6.1.01 -Temsil, Ağırlama, Tören, Fuar, Organizasyon Giderleri”
tertibinden,
7. Cumhurbaşkanlığı temsil,
tören ve ağırlama giderleri, Cumhurbaşkanı ve eşi tarafından verilecek
hediyelik eşya, verilen resepsiyonlarda görevli personelin görev nedeniyle
giymiş oldukları kıyafetlerin yaptırılması-temizlettirilmesi, çalışma ofisi ve
konutlarında kullanılacak mal, malzeme alımları, taşıt kiralanması ve diğer
hizmet alımları ile çalışma ofisinin, personel yemek hizmetleri alımı ile
bununla ilgili mal ve mamul alımları, konutların ve tarihi-bedii değeri olan
varlıkların yapım, bakım ve onarımları, çalışmaların kitap haline getirilmesi
giderleri; 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda belirtilen parasal limitlere
bakılmaksızın aynı kanunun 22.maddesine göre tedarikçi ile yapılacak pazarlık
sonucunda Cumhurbaşkanlığı bütçesinin ilgili tertiplerinden,
8. Cumhurbaşkanı ve aile
bireyleri ile bakmakla yükümlü olduklarının, Cumhurbaşkanlığı yapmış olanlar
ile bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin, ölenlerin dul ve
yetimlerinin her türlü tedavi, ilaç ve cenaze giderleri, “03.9.3.01- Cenaze Giderleri”,
“03.9.8.90-Diğer Tedavi ve Sağlık Malzemesi Giderleri” ve “03.9.9.90 Diğer İlaç
Giderleri” tertiplerinden,
9. Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliği Teşkilatında görev yapan personele, Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliği Yiyecek Yardımı Yönergesi kurallarına göre yapılacak yiyecek
yardımı, “05.3.1.05-Memurların Öğle Yemeğine Yardım” tertibinden, görevli
personel tarafından diğer zamanlarda yenilen yemek ücretleri ile Genel
Sekreterimizin misafirlerine verilen yemek ücretleri “03.6.1.01- Temsil, Ağırlama,
Tören, Fuar ve Organizasyon Giderleri” tertibinden,
10. Cumhurbaşkanı'nın
takdirlerine göre;
a) Muhtaç durumdaki kişilere
ve öğrencilere, dernek, birlik, kurum, sendika, okul, hastane, vakıf ve benzeri
kuruluşlar ile kamuya yararlı kampanyalara yapılacak yardımlar, ilgisine göre,
“05.3.1.01-Dernek, Birlik,
Kurum, Kuruluş, Sandık vb. Kuruluşlara”,
“05.3.1.08-Türk Kültür
Varlığının Korunması ve Tanıtımı Giderleri”,
“05.4.2.01-Eğitim Amaçlı
Diğer Transferler”,
“05.4.3.01-Sağhk Amaçlı
Transferler”,
“05.4.4.01 -Yiyecek Amaçlı
Transferler”,
“05.4.7.01-Muhtaç ve Körlere
Yardım”,
“05.4.9.01 -Hane Halkına
Yapılan Diğer Transferler”,
tertiplerinden,
a) Kamu personeli olmayanlara
yapılacak ödül, ikramiye ve benzeri nitelikteki nakdi ödemeler “03.4.2.05-Ödül,
İkramiye ve benzeri Ödemeler”
b) Kamu personeli olanlara
yapılacak ödül, ikramiye ve benzeri nitelikteki nakdi ödemeler ilgili
mevzuatında yer alan hükümlere bakılmaksızın “
c) 01.1.6.01-Ödül ve
İkramiyeler” tertiplerinden,
karşılanır.
Cumhurbaşkanlığının, bütçe hazırlama ve uygulama süreci bakımından
Anayasanın 107. maddesinde yapılan düzenleme dışında, diğer kurumlara göre
herhangi bir ayrıcalığı bulunmamaktadır. Bütçe tekliflerinin Maliye Bakanlığına
ve Kalkınma Bakanlığına iletilmesi bakımından yasalarda Cumhurbaşkanlığı için
ayrıcalık öngören bir hüküm yoktur. Aynı şekilde mevcut mevzuatta
Cumhurbaşkanlığı için bütçenin uygulama ve denetimi bakımından da özel
düzenlemeler söz konusu değildir.
Anayasanın 107. maddesinde “Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliğinin kuruluşu, teşkilat ve çalışma esasları, personel işlemleri
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir.” hükmü mevcuttur.
Ayrıca Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenen
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin kuruluşu, teşkilatı, çalışma esasları ve
personel alma işlemleri dışında kalan konuları düzenleyen 17.08.1983 tarih ve
2879 tarihli yasa mevcut bulunmaktadır. Bu yasada kadro ihdas ve atama
işlemlerinin Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yapılacağı belirtilmiş ve bu
işlemler genel uygulamanın dışında tutulmuştur. Diğer bir ifadeyle sınırsız
serbestlik tanınmıştır.( Madde 2).
Harcamaların bütçelemesi bakımından söz konusu yasada
cumhurbaşkanlığına herhangi bir ayrıcalık tanınmamış, yalnızca genel bütçeye
dahil edileceği ifade edilmiştir.(Madde 3).
Kurumların bütçe hazırlama sürecini uygulama ve denetimini
düzenleyen 5018 sayılı yasanın 12. maddesinde yer alan hüküm gereği
Cumhurbaşkanlığı Bütçesi Genel Bütçe kapsamındaki İdareleri gösteren I. Sayılı
Cetvelde yer almaktadır.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Merkezi
yönetim bütçe kanun tasarısının sunulması” başlıklı 18. maddesinde TBMM ve
Sayıştay'a doğrudan Meclis'e sunma ayrıcalığı getirildiği halde.
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin sunumu bu ayrıcalığın dışında tutulmuştur.
Bütçe uygulaması bakımından genel çerçevede 5018 sayılı
Kanuna tabi olmakla birlikte uygulama birimleri bakımından Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerinde yapılan düzenlemeye tabidir.( harcama yetkilisi vs.).
Bütçe uygulamalarının denetimi bakımından Sayıştay Kanunun
4. maddesinde de Cumhurbaşkanlığını ayrık tutan her hangi bir hüküm mevcut değildir.
Son yıllarda Cumhurbaşkanlığı bütçesini sistem dışına
çıkaran uygulamalardan biri de bu kurum bütçesine eklenen (E) cetvellerinde yer
alan hükümlerde görülmektedir. Bu durum 5018 sayılı Kanununda tanımını bulan
mevcut kamu mali yönetim ve denetim sistemine aykırılık teşkil etmekte, mali
saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.
Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı 5018 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı
Cetvelde yer alan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idaresidir. Kuruma tahsis
edilen kaynakların mali yönetim ve kontrolü 5018 sayılı Kanuna, mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri ise 4734 sayılı Kanuna tabidir. Dolayısıyla bütçe ile
tahsis edilen kaynakları kamu harcama hukuku içinde kullanması ve hesabını da
TBMM’ne vermesi gerekir.
2017 Yılı
Merkezi Bütçe Kanununun “Bağlı Cetveller” başlıklı 4/1-ç. maddesinde; “Bazı
ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E) cetvelinde
gösterilmiştir.” denilmektedir. Nitekim bazı ödeneklerin kullanımı ve
harcamalara ilişkin esasların düzenlendiği 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu eki olan söz konusu (E) cetveli 90 maddeden oluşmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin uygulaması ile ilgili bir zorunluluktan kaynaklanan
hususun varlığının kabulü halinde bile, bu düzenlemelerin 2017 Yılı Merkezi
Bütçe Kanununa ekli (E) cetveli içerisinde yer alması gerekmektedir.
Anayasa’nın “Bütçenin hazırlanması ve uygulanması” başlıklı 161.
maddesinin ikinci fıkrasında, “Malî yıl başlangıcı ile merkezî yönetim
bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir.” kuralına
yer verilmiş; fıkra gerekçesinde ise “Anayasamızın 161 inci maddesinin ikinci
fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle, bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin süreç güçlendirilmektedir.” denilmiştir.
Ayrıca söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında; “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’dur. 5018 sayılı Kanunda bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolüne ilişkin kurallar düzenlenerek sistemleştirilmiş; 13. maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendinde, “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” denilerek bütçe kaynaklarının bütçeden harcanması
öngörülmüş ve bütçe dışı her türlü “özel hesap” uygulamasına son verilmiş, “Ödenek
aktarmaları” başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrasında, “Merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla
yapılır.” denilmiş; Anayasa’nın 163. maddesinde ise harcanabilecek miktar
sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla aşılabileceğine dair bütçelere hüküm
konulamayacağı ve Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede
değişiklik yapma yetkisi verilemeyeceği belirtilmiştir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun “Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu tasarısının görüşülmesi” başlıklı 19. maddesinde;
“Türkiye Büyük Millet Meclisi, merkezî yönetim bütçe kanun tasarısının
metnini maddeler, gider ve gelir cetvellerini kamu idareleri itibarıyla görüşür
ve bölümler halinde oylar. Merkezî yönetim bütçe kanunu malî yıl başından önce
Resmî Gazetede yayımlanır…” hükmü yer almaktadır.
Bütçenin görüşülmesi ile ilgili olarak Anayasa’da bir madde hükmü
bulunmaktadır.
“Bütçenin görüşülmesi” başlıklı 162. maddesinde;
“Bakanlar Kurulu, merkezî yönetim bütçe tasarısı ile milli bütçe
tahminlerini gösteren raporu, mali yılbaşından en az yetmişbeş gün önce,
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar.
Bütçe tasarıları ve rapor, kırk üyeden kurulu Bütçe Komisyonunda
incelenir. Bu komisyonun kuruluşunda, iktidar grubuna veya gruplarına en az
yirmibeş üye verilmek şartı ile, siyasi parti gruplarının ve bağımsızların
oranlarına göre temsili gözönünde tutulur.
Bütçe Komisyonunun ellibeş gün içinde kabul edeceği metin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve mali yılbaşına kadar karara bağlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda, kamu idare
bütçeleri hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler
sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca
görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bütçe kanunu tasarılarının Genel
Kurulda görüşülmesi sırasında, gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı
önerilerde bulunamazlar.”
Hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve
yetkileri kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak şeklinde ortaya konulduktan
sonra ayrıca “bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek”
denilerek yasalar ile bütçe yasaları arasında ayrıma gidilmiştir.
Nitekim yasaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme
usul ve esasları ile yayımlanması Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerinde
düzenlenirken, bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları ise 162. maddesinde
ayrıca kurallaştırılmıştır. Bu maddeyle bütçe kanun tasarılarının
görüşülmesinde ayrı bir yöntem kabul edilmiş, genel kurulda üyelerin gider
arttırıcı veya gelir azaltıcı teklifte bulunmaları yasaklanmış ve Anayasa’nın
89. maddesiyle de Cumhurbaşkanı’na bütçe kanunlarını bir daha görüşülmek üzere
TBMM’ne geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 161.
maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken; 163.
maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş,
Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilmemiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son fıkrasındaki, “Bütçe kanununa bütçe
ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralından, yasa konusu
olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla, bütçeyi açıklayıcı ve
uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemelerin anlaşılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, bir yasa kuralının
bütçeden gider yapmayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte
bulunması, mutlak biçimde “bütçe ile ilgili hükümlerden” sayılmasına
yetmemektedir. Çünkü her yasada gidere neden olabilecek değişik türde kurallar
bulunabilmektedir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin, yargı, savunma,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin
yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse, bu konulardaki
yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak
yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve
uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan, yasa koyucunun başka amaçla ve
bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken yasama
işlemleridir. “Bütçe ile ilgili hüküm” sözcüklerine dayanılarak, gider ya da
gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasası ile düzenlemek,
Anayasa’nın 88. ve 89. maddelerini bu tür yasalar yönünden uygulanamaz duruma
düşürür.
Bütçe kanunlarını, diğer kanunlardan ayrı tutan bu Anayasal kurallar
karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile
düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe
yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı
düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
Cumhurbaşkanının
görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasanın 104. maddesinde bütçe hazırlanması
ve kullanımı ile ilgili özel bir hüküm bulunmamaktadır.
Cumhurbaşkanlığı bütçesinden yapılacak, Cumhurbaşkanı'nın
konumu ve hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan giderler ve bu giderlerin
ekonomik sınıflandırmanın hangi ayrıntısından karşılanacağı belirtmek
amacı ile hazırlanıp 2017 yılı Merkezi Bütçe Kanunu’nun Cumhurbaşkanlığı ile
ilgili bölümünün ekine yerleştirilen 2017 Yılı Cumhurbaşkanlığı Bütçesi E-Cetveli’nde yer
verilen açıklamaların teknik anlamda bütçe ile ilgili olduğu
ileri sürülebilir ise de hukuki olarak bütçe ile ilgili olduğundan söz
edebilmek mümkün
görünmemektedir.
Bu itibarla, 2879 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Teşkilatı
Kanunu ile 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı Kanunun ilgili maddeleri, yasaların
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde teklif ve görüşme usul ve esasları ile
yayımlanmasına ilişkin Anayasa’nın 88 ve 89. maddelerinde belirlenen yasama
süreçlerinde değiştirilmeden, Anayasanın 162. maddesine göre görüşülen 2017
yılı Merkezi Bütçe kanununun Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bölümüne ekli (E)
Cetveline konulan hükümlerle tahsis edilen ödeneklerin kullanımı ile ilgili özel
düzenlemeler getirilmesi, yapılacak bazı harcamaların 4734 sayılı Kanunda yer
alan bazı sınırlamalara tabi olmadan yapılmasına yönelik hüküm konulması,
Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerindeki kurallarla bağdaşmaz.
Cumhurbaşkanı'nın konumu ve hizmetlerin
özelliğinden kaynaklanan giderler ve bu giderlerin ekonomik sınıflandırmanın
hangi ayrıntısından karşılanacağı belirtmek amacıyla tanzim olunan
Cumhurbaşkanlığı Bütçesine ekli (E) Cetveli içeriğindeki bazı açıklamaların
değerlendirilmesinden; söz konusu belirlemelerin bu tertiplerden yapılacak
harcamaların ekonomik sınıflandırmanın hangi ayrıntısından karşılanacağı
yönündeki belirsizliği gidermenin ötesinde Cumhurbaşkanlığı Bütçesinin
uygulanması sürecinde mevcut kamu mali yönetim ve denetim sisteminin dışına
çıkılarak yeni bir harcama hukuku yaratılmaktadır.
Örneğin;
2017 yılı
Cumhurbaşkanlığı Bütçesine ekli E-Cetveli’nin;
-8’inci
maddesine göre; “Cumhurbaşkanı ve aile bireyleri ile bakmakla yükümlü
olduklarının, Cumhurbaşkanlığı yapmış olanlar ile bunların bakmakla yükümlü
oldukları aile fertlerinin, ölenlerin dul ve yetimlerinin her türlü tedavi,
ilaç ve cenaze giderleri, “03.9.3.01- Cenaze Giderleri”, “03.9.8.90-Diğer
Tedavi ve Sağlık Malzemesi Giderleri” ve “03.9.9.90 Diğer İlaç Giderleri”
tertiplerinden,”
-9’’uncu
maddesine göre; “Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Teşkilatında görev yapan personele,
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Yiyecek Yardımı Yönergesi kurallarına göre
yapılacak yiyecek yardımı, “05.3.1.05-Memurların Öğle Yemeğine Yardım”
tertibinden, görevli personel tarafından diğer zamanlarda yenilen yemek
ücretleri ile Genel Sekreterimizin misafirlerine verilen yemek ücretleri “03.6.1.01-
Temsil, Ağırlama, Tören, Fuar ve Organizasyon Giderleri” tertibinden,”
ödenmesini
belirlemeye yönelik açıklamaların, Cumhurbaşkanı'nın
konumu ve hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan giderler ve bu giderlerin
ekonomik sınıflandırmanın hangi ayrıntısından karşılanacağı belirtmek
amacıyla yapılan izahat olduğu iddia edilebilirse de
bunların Cumhurbaşkanlığı Bütçesine ek olarak, bu bütçeye özgü olarak
düzenlenen ayrı bir E Cetvelinde gösterilmesi hem gereksiz hem de Anayasanın
161. maddesi hükmü gereğince mümkün değildir.
Ancak, 2017 Yılı Cumhurbaşkanlığı Bütçesine ekli
E-Cetveli’nin;
-5.
maddesinde yer alan;
“Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliği'ne tahsisli uçakların bakım ve işletmesine ilişkin giderleri ile
ihtiyaç halinde kiralanacak uçak kira ve diğer giderleri Türk Hava Yollan
A.O.’lığı; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ne tahsisli M/Y Savarona Gemisine
ait, bakım-onarım. seyir,
personel ve diğer her türlü işletene giderleri Kamu kurum ve kuruluştan ile
yapılan protokol esasları doğrultusunda Cumhurbaşkanlığı bütçesinin ilgili tertiplerinden,”
-7.maddesinde
yer alan;
“Cumhurbaşkanlığı
temsil, tören ve ağırlama giderleri, Cumhurbaşkanı ve eşi tarafından verilecek
hediyelik eşya, verilen resepsiyonlarda görevli personelin görev nedeniyle
giymiş oldukları kıyafetlerin yaptırılması-temizlettirilmesi, çalışma ofisi ve
konutlarında kullanılacak mal, malzeme alımları, taşıt kiralanması ve diğer
hizmet alımları ile çalışma ofisinin, personel yemek hizmetleri alımı ile
bununla ilgili mal ve mamul alımları, konutların ve tarihi-bedii değeri olan
varlıkların yapım, bakım ve onarımları, çalışmaların kitap haline getirilmesi
giderleri; 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda belirtilen parasal limitlere
bakılmaksızın aynı kanunun 22. maddesine göre tedarikçi ile yapılacak pazarlık
sonucunda Cumhurbaşkanlığı bütçesinin ilgili tertiplerinden,”
-10.
maddesinde yer alan;
Cumhurbaşkanı'nın
takdirlerine göre;
a)
Muhtaç
durumdaki kişilere ve öğrencilere, dernek, birlik, kurum, sendika, okul,
hastane, vakıf ve benzeri kuruluşlar ile kamuya yararlı kampanyalara yapılacak
yardımlar, ilgisine göre,
“05.3.1.01-Dernek, Birlik,
Kurum, Kuruluş, Sandık vb. Kuruluşlara”,
“05.3.1.08-Türk Kültür
Varlığının Korunması ve Tanıtımı Giderleri”,
“05.4.2.01-Eğitim Amaçlı
Diğer Transferler”,
“05.4.3.01-Sağlık Amaçlı
Transferler”,
“05.4.4.01-Yiyecek Amaçlı
Transferler”,
“05.4.7.01-Muhtaç ve Körlere
Yardım”,
“05.4.9.01-Hane Halkına
Yapılan Diğer Transferler”,
b)
Kamu
personeli olmayanlara yapılacak ödül, ikramiye ve benzeri nitelikteki nakdi
ödemeler “03.4.2.05-Ödül, İkramiye ve benzeri ödemeler”
c)
Kamu
personeli olanlara yapılacak ödül, ikramiye ve benzeri nitelikteki nakdi
ödemeler ilgili mevzuatında yer alan hükümlere bakılmaksızın “01.1.6.01 -Ödül
ve İkramiyeler” tertiplerinden,”
Ödeneceğine
dair düzenlemeler, hiçbir çerçeve çizilmeksizin, hiçbir esas
belirlenmeksizin ve hiçbir sınırlamayla bağlı olmaksızın bir alanın düzenleme
yetkisinin devri mahiyetindedir.
Bu tür harcama yetkilerinin Cumhurbaşkanı'nın
konumu ve hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan birtakım giderler için gerekli
olduğu ileri sürülebilir. Ancak bu harcamalara ilişkin esasların
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili yasalarda veya diğer harcama yasalarında
belirtilmesi yerine 2017 yılı Merkezi Bütçe Kanununun Cumhurbaşkanlığı
Bütçesine ait bölümüne ekli (E) Cetveline konulan maddelere yerleştirilmesi,
Anayasanın 161. maddesine aykırılık teşkil edecektir.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği;
124. maddesinde ise Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu tüzel kişilerinin,
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği
kurallarına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, yasa koyucunun temel
ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vererek, sınırsız ve
belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması, yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
Hiçbir çerçeve çizilmeksizin, esaslar belirlenmeksizin ve hiçbir
sınırlamayla bağlı olmaksızın 2017 yılı Merkezi Bütçe kanununun
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bölümüne ekli (E) Cetveline konulan hükümlerle
tahsis edilen ödeneklerin kullanımı ile ilgili özel düzenlemeler getirilmesi,
bu harcamalar için Cumhurbaşkanlığına ve Cumhurbaşkanı Genel Sekreterliğine,
makama veya makamın gereği olarak yapılacak bazı harcamalar için takdir yetkisi
verilmesi yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğundan, iptali istenen
düzenleme Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayıp yargı denetimine açık olan devlettir. Kanunların kamu yararının
sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve
hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir.
Kamu idarelerinin tamamı belirli istisnalar haricinde ihtiyaçlarını
4734 sayılı Kanun hükümlerine göre temin ederken Cumhurbaşkanlığı bütçesine
ekli E cetvelinin 7. maddesine konulan hükümle; Cumhurbaşkanlığı çalışma ofisi
ile konutlarında kullanılacak mal ve malzeme alımları, taşıt kiralanması ve
diğer hizmet alımları ile çalışma ofisi personel yemek hizmetleri alımı ile
bununla ilgili mal ve mamul alımlarının, Cumhurbaşkanlığı konutlarının ve
tarihi-bedii değeri olan varlıkların yapım, bakım ve onarımları ile
çalışmaların kitap haline getirilmesinin, diğer kamu idarelerinden farklı
olarak ilan yapılmaksızın, teminat alınmaksızın, ihale açılmaksızın, ihale
komisyonu kurulmaksızın, isteklilerde aranacak yeterlik kuralları aranmaksızın
tedarikçi ile yapılacak pazarlık sonucuna göre edinilmesinde kamu yararı olduğu
ileri sürülemeyeceği gibi, genel kuraldan ayrık tutulmasını gerektirecek öznel
bir gerekçesi bulunmamakta ve ihtiyaçların giderilmesinde Cumhurbaşkanlığı
bütçesine ayrıcalık tanınması yasal kuralların adil ve hakkaniyete uygun olması
ölçütleriyle bağdaşmamaktadır.
Bu itibarla iptali istenen Cumhurbaşkanlığı bütçesine ekli E
cetvelinde yer alan bu düzenlemeler, Anayasanın 2. maddesine de aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 2017 yılı Merkezi Bütçe kanununun
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bölümüne ekli (E) Cetvelinin Anayasanın 2., 7.,
87., 88., 89., 107. ve 161. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Maliye Bakanı ile ilgili
bakanlara veya kamu idarelerine verilen yetkiler, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile kurulan mali sistemi işlemez kılmakta; iptali
istenen düzenlemeler, 5018 sayılı Kanun yanında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 237
sayılı Taşıt Kanunu, 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel
Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun, kamu idarelerinin
kuruluş kanunları ve daha birçok kanun ve KHK’lerde değişiklik yapılması,
uygulamalarının durdurulması, kaldırması veya bunlara aykırı düzenlemeler
taşıması nedenleriyle, Anayasa’ya aykırı bulunmaktadır.
Bütçe kanunları bir yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Bir yıllık bir
döneme ilişkin olan 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’ndaki iptali istenen
düzenlemeler hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmediği takdirde, mali
yılın ilerleyen dönemlerinde veya bütçe yılı sona erdikten sonra verilecek
iptal kararının etkililiğinin de ötesinde hükmü ortadan kalkacağından, böylesi
bir durumun sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız zararlara yol açacağı da
kuşkusuzdur.
Öte yandan, Anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en
kısa sürede arındırılması, hukuk devleti sayılmanın en önemli gerekleri
arasında sayılmaktadır. Anayasaya aykırılıkların sürdürülmesi, özenle korunması
gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyecektir. Hukukun üstünlüğünün
sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında
sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesi hukuk devleti yönünden giderilmesi
olanaksız durum ve zararlara yol açacaktır.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça
aykırı olan ve iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar
yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.
IV. SONUÇ VE İSTEM
16.12.2016 tarihli ve 6767 sayılı “2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu”nun;
1) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin Anayasa’nın 6.,
7., 87., 88., 89., 161. ve 163. maddelerine;
2) 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki, “… fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın…” ibaresinin Anayasa’nın 87., 161. ve
163. maddelerine;
3) 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki, “(Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri ve
metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve çeken araç projeleri hariç)”
ibaresinin Anayasa’nın 87., 88., 89. ve 161. maddelerine;
4) Ekli “E Cetveli”nin 11. maddesinin birinci cümlesindeki “…özel
hesaba aktarılarak…” ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlesinin Anayasa’nın 7.,
87., 88., 89.,124.. ve 161. maddelerine;
5) Ekli “E Cetveli”nin 17. maddesinin birinci cümlesindeki “…açılacak
özel hesaba…” ibaresi ile üçüncü cümlesinin Anayasa’nın 7., 87., 88., 89., 124.
ve 161. maddelerine;
6) Ekli “E Cetveli”nin 18. maddesinin birinci cümlesindeki “…tarafından
açılacak özel hesap…” ibaresi ile ikinci cümlesinin Anayasa’nın 2., 7., 124.,
ve 161. maddelerine;
7) Ekli “E Cetveli”nin 19. maddesinin ikinci cümlesindeki “…adına
açılacak özel bir hesaba” ile “Kalkınma Bakanı tarafından belirlenecek usul ve
esaslar çerçevesinde” ibarelerinin Anayasa’nın 2., 7., 124. ve 161.
maddelerine;
8) Ekli “E Cetveli”nin 23. maddesinin birinci cümlesindeki “Yüksek
Planlama Kurulunca uygun görülmesi halinde” ibaresi ile ikinci cümlesinin
Anayasa’nın 7., 87., 88., 89., 124. ve 161. maddelerine;
9) Ekli “E Cetveli”nin 26. maddesinin birinci cümlesindeki “…açılacak
özel hesaba aktarılarak…” ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlesinin Anayasa’nın
7., 87., 88., 89., 124., ve 161. maddelerine;
10) Ekli “E Cetveli”nin 27. maddesinin
ikinci cümlesinin Anayasa’nın 87., 161. ve 163. maddelerine;
11) Ekli “E Cetveli”nin 53. maddesinde yer alan “adına açılmış
olan özel hesaplara”
ibaresinin Anayasa’nın 7., 87., 88., 89. ve 161. maddelerine;
12) Ekli “E Cetveli”nin 57. maddesinin ikinci cümlesinin Anayasa’nın
2., 7., 87., 88., 89. ve 161. maddelerine;
13) Ekli “(E) Cetveli”nin 58. maddesinde yer alan “bu
amaçla konulan ödeneklerin harcanmasına” ile “bedeli karşılığında veya bedelsiz
olarak dağıtımına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu Başkanlığı” ibarelerinin Anayasa’nın 2., 7., 87., 88., 89. ve 161.
maddelerine;
14) Ekli “E Cetveli”nin 63. maddesinin Anayasa’nın 87., 88., 89. ve
161. maddelerine;
15) Ekli “E Cetveli”nin 66. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılır”
ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin Anayasa’nın 2., 7.,
87., 88., 89., 124. ve 161. maddelerine;
16) Ekli “(E) Cetveli”nin 73. maddesinin ikinci fıkrasındaki, “… ilde
valilik adına açılacak özel bir hesaba aktarılır…” ibaresi ile “… Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde…”
ibarelerinin Anayasa’nın 2., 7., 87., 88., 89., 124. ve 161. maddelerine;
17) Ekli “E Cetveli”nin 77. maddesinin Anayasa’nın 7., 87., 88., 89.,
124. ve 161. maddelerine;
18) Ekli “E Cetveli”nin 79. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılarak”
ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin Anayasa’nın 2., 7.,
87., 88., 89., 124. ve 161. maddelerine;
19) Başbakanlık Bütçesinin “07.01.00.37-10.9.9.61-1-05.2 HAZİNE
YARDIMLARI 101.334.000” tertibi ile Bütçe Kanunu’na Ekli “E Cetveli”nin 81.
maddesinin Anayasa’nın 2., 7., 87., 88., 89., 124. ve 161. maddelerine;
20) Ekli “E Cetveli”nin 82. maddesinin birinci cümlesindeki “özel hesaba aktarılır”
ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin Anayasa’nın 2., 7.,
87., 88., 89., 124. ve 161. maddelerine;
21) Ekli “E Cetveli”nin 89. maddesinin Anayasa’nın 2. 6., 87., 161. ve
163. maddelerine;
22) Ekli “E Cetveli”nin 90. maddesinin Anayasa’nın 6., 87., 161. ve
163. maddelerine;
23) 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu
İdarelerinin yer aldığı (I) Sayılı Cetvelde bulunan Cumhurbaşkanlığı
Bütçesinin eki E-Cetvelinin Anayasa’nın 2., 7., 87., 88., 89., 107. ve 161
maddelerine;
Aykırı olduklarından iptallerine ve uygulanmaları halinde
giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar olacağı için, iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin
istemimizi saygı ile arz ederiz.”