“2709 Kanun numaralı 1982 Anayasasının 152’nci maddesinde; “Sır bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararım verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz (...)
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Anayasaya aykırılığın Mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40’ıncı maddesinde ise; “(1) Bir davaya Bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ilen sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa,
a) İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı oldukların, açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını,
b) Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini,
c) Dava dilekçesi, iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini,
dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine gönderir.
(2) Taraflarca ileri sürülen Anayasaya aykırılık iddiası davaya bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep, gerekçeleri de gösterilmek suretiyle reddedilir. Bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabilir.
(3) Genel Sekreterlik gelen evrak, kaleme havale eder ve keyfiyeti başvuran mahkemeye bir yazı ile bildirir.
(4) Evrakın kayda girişinden itibaren on gün içinde başvurunun yöntemine uygun olup olmadığı incelenir. Açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvuruları, Mahkeme tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedilir.
(5) Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansa, olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararım verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır.”
hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda anılan hükümler gereğince, mahkeme bakmakta olduğu davada uygulayacağı kanun ya da kanun hükmünde kararname hükümlerim Anayasaya aykırı görür veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir.
Öte yandan, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 23’üncü maddesinde, “Bir başkan ile altı üyeden kurulu daireler birer hesap mahkemesidir. Daireler, bir başkan ve dört üye ile toplanır, hüküm ve kararlar oy çokluğuyla verilir. “ denilmek suretiyle Sayıştay Dairelerinin birer mahkeme olduğu açıkça ifade edilmiştir.
Bu çerçevede Antalya Su ve Atıksu İdaresi Genel Müdürlüğü 2013 yılı Yargı Raporunun 5’inci maddesinin Dairemizde görüşülmesinde; raporu hazırlayan Denetçi tarafından ASAT’a ait mahkeme işlerinin takibi sırasında muhtelif harç tutarlarının ödenmesi sonucu toplam 554.157,35 TL kamu zararına neden olunduğunun iddia edildiği görülmüştür.
Sorumlular göndermiş oldukları savunmalarında;
“2560 sayılı Kanun’un sorguya esas tutulan 21/a maddesinin İSKİ’nin görevleri için
kullandığı taşınmaz mallan, tesisleri, işlemleri ve faaliyetleri her türlü vergi resim ve harçtan muaftır. “ şeklinde olduğu,
5449 sayıl. Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 26’ncı maddesinin ilk hali: “Ajanslar; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili iş ve işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. “şeklinde olduğu,
2560 sayılı Kanun’un sorguya esas 21/a maddesi ile birebir aynı olan 5449 sayılı Kanun’un bu hükmünün, Anayasa Mahkemesi’nin 23.08.2008 tarihli ve 26796 sayıl. Resmi Gazete’de yayımlanan 30.11.2007 tarihli ve 2006/61 Esas, 2007/91 Karar sayılı karan ile Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiği,”
belirtilerek, 2560 sayıl. Kanun’un sorguya esas tutulan 21/a maddesinin de aynı gerekçeyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması talep edilmiştir.
2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 21’inci maddesinin (a) bendinde, “İSKİ’nin görevlen için kullandığı taşınmaz mallan, tesisleri, işlemleri ve faaliyetleri her türlü vergi resim ve harçtan muaftır. “ denilmektedir.
Anılan Kanun hükmü, sorumluların talebi ile birlikte değerlendirildiğinde, bir vergide muafiyet belirtilirken hukuk güvenliği, vergide kanunilik, belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine uygun hareket edilmesi gerektiği açıktır. Vergide belirlilik ilkesi, yükümlülüğün herkes açısından belli ve kesin olması demektir. Yani vergiye ilişkin kanuni düzenlemenin herhangi bir duraksama ve kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açık, net ve nesnel olması gerekir. Bu durum hukuk güvenliğini sağlamakta olup, sorguya dayanak yapılan 2560 sayılı Kanun’un 21/a maddesi hükmünün ise bu ilkelere uygun olmadığı, hangi işlemlerin harçtan muaf olduğunun açık ve kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirtilmemiş olduğu görülmektedir.
Vergilendirmede belirlilik ilkesi, vergilerin miktarlarının, tarh ve tahsil zamanlarının ve biçimlerinin hem idare hem de kişiler yönünden belli ve kesin olması anlamına gelir. Vergilerle ilgili kurallar ve işlemler açık ve anlaşılabilir olduğu ölçüde keyfilik önlenebilecektir. Vergilerin yasadığı ilkesi ve idarenin vergiyi doğuran olayla bağlılığı belirlilik ilkesinin on koşuludur. Yasa koyucunun tipleştirme yaparken belirsiz, çift anlamlı ve içerikten yoksun kavramlar kullanmaması gerekir. Vergi yükümlülerinin hukuki güvenliklerinin sağlanabilmesi için kişisel vergi yükünün açık olarak önceden hesaplanabilmesi ve tahmin edilebilmesi gerekir. Ayrıca belirlilik için vergi yasalarının dilinin de açık ve yalın olmasının zorunludur.
Anayasa Mahkemesi’nin 5449 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin iptal gerekçesinde;
“Dava dilekçesinde, ajanslara muafiyet tanınırken 5449 sayılı Yasa’nın uygulanmasıyla ilgili iş ve işlemlerin hangileri olduğunun kuralda belirtilmediği, ajansın satın alacağı araç ve/veya taşınmazların bu Yasa’nın uygulamasıyla ilgili iş ve işlemlerden sayılıp sayılmadığının, satın alacağı araçlar için taşıt alım vergisinden, sahibi olacağı taşınmazlar nedeniyle emlak vergisi ile doğacak her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olup olmadığının belli olmadığı, kuralın bu anlamda kapsamının yeterince açık olmadığı, belirlilik ve öngörülebilirlikten yoksun olduğu hukuk devletinin unsurlarından biri olan hukuk güvenliği ilkesinde, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesinin amaçlandığı, bu nedenle kuralın, Anayasa’nın 2 ve 11’inci maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 29’uncu maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, yasaların Anayasa’ya hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere bağlı kalmak zorunda olmadığından kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 73’üncü maddesi yönünden de incelenmiştir.
Yasa’nın 26’ncı maddesinde, ajansların 5449 sayılı Yasa’nın uygulanmasıyla ilgili iş ve işlemlerde her türlü vergi, resmi ve harçtan muaf olduğu öngörülmüştür.
Anayasa’nın “Vergi ödevi” başlıklı 73’üncü maddesinde, vergi, resmi, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin temel ilkeleri düzenlenmiştir. Maddede;
‘Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülük kanunla konulur, kaldırılır, değiştirilir veya kaldırılır ‘ denilmiştir.
Vergilendirmede genel kural, yasayla belirlenmiş konu ve kişilerden vergi, resim ve harç alınmasıdır. Yasakoyucu, kimi durumlarda vergi kapsamına alınan konuyu, kimi durumlarda da kişileri vergi dışında tutabileceği gibi, verginin tümünden ya da bir bölümünden vazgeçebilir. Buna göre, birtakım nedenlerle, kimi kişi veya konu arın vergi dışı bırakılması ya da bir kısım vergiden vazgeçilmesi hususlarının da yasalarla belirlenmiş olması gerekmektedir. Vergi, resim ve harç yasalarında sosyal, ekonomik, mali ve kültürel amaçlı bir takım muaflık, istisna ve indirimler getirilmesi, yasakoyucunun takdirine bağlı bir konudur.
Vergi resim harç ve benzeri mali yükümlüklerin, konulması, değiştirilmesi veya kaldırılmasının yasayla düzenlenmesi Anayasa gereğidir. Buna göre vergide, yükümlü, matrah, oran tarh, tahakkuk tahsil, uygulanacak yaptırımlar ve zamanaşımı gibi konuların yasayla düzenlenmesi Anayasa uyarınca zorunludur. Vergiden indirim yapmak ya kapsamındaki kimi konulara istisna getirmek veya kimi kişileri vergi ışın a muafiyet tanımak işlemleri de en az bu sayılanlar ölçüsünde büyük önem taşımaktadır. Muaflık, istisna ve indirimler, yasakoyucu tarafından “mali güce göre vergilendirme”nin ve vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı’’nın sağlanmasının araçlarıdır.
Vergi hukukunda gelir, servet ve harcamalar üzerinden alınan çeşitli vergi, resim harç türleri bulunmaktadır. Bu tür yükümlüklerin her birinde konu, unsur, yükümlü, sorumlu, vergiyi doğuran olay, matrah, oran, tarife, muaflık, indirim ve istisnalar farklıdır.
Hukuk devletinin ve verginin yasallığı ilkesinin temel özelliklerinden biri de ‘‘belirlilik”tir. Belirlilik ilkesi, yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını ifade eder. Buna göre, yasal düzenlemelerin herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gerekmektedir. Yasa kuralı, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir. “Öngörülebilirlik şartı” olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır. Belirlilik, yükümlülerin hukuki güvenliğim korumakla birlikte aynı zamanda vergi idaresinde istikrarı da sağlamaktadır.
Kuralda muafiyetin tanındığı mükellef ve muafiyetin türü olmak üzere vergilendirme yönünden iki unsur bulunmaktadır. Her türlü vergi, resim ve harç muafiyeti ajanslara tanınırken, 5449 sayılı Yasa’nın uygulanmasıyla ilgili, vergi, resim ve harçtan muaf tutulacak iş ve işlemlerin niteliği, türü, kapsam, ve sının gibi unsurlar belirtilmemiş, vergi,
resim ve harç türü ile muafiyet arasında bağlantı kurulmamıştır. Muafiyetin hangi amaçla, niçin, hangi sınır ve koşullarla yapıldığına ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2’nci ve 73’üncü maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. “ denilmektedir.
Sonuç olarak, sorguya konu yapılan 2560 sayılı Kanun’un 21/a maddesinin, yukarıda açıklanan ilkelere uygun olmadığı, bu kural ile birebir aynı olan 5449 sayılı Kanun hükmü Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olduğundan bu kuralın da Anayasa’ya uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla bahse konu düzenlemeye ilişkin olarak itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve Yargı Raporunun 5’inci maddesine ilişkin hükmün geri bırakılmasına karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle;
1- Anayasanın 152’nci maddesinin birinci fıkrasındaki, “ Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmü ile 6216 sayılı Kanun’un “Anayasaya aykırılığın Mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40’ıncı maddesi gereğince, 2560 sayılı Kanun’un sorguya esas tutulan 21/a maddesinin “İSKİ’nin görevleri için kullandığı taşınmaz malları, tesisleri, işlemleri ve faaliyetleri her türlü vergi resim ve harçtan muaftır.” ibaresi Anayasa’nın 2 ve 73’üncü maddelerine aykırı görüldüğünden, iptali için ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASINA ve ilgili belgelerin onaylı örneklerinin ANAYASA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2- 6216 sayılı Kanun’un 40’ıncı maddesinin beşinci fıkrası hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin bu konuda yereceği karara kadar Yargı Raporunun 5’inci maddesine ilişkin hükmün GERİ BIRAKILMASINA,
Dairemizin 31.03.2015 tarih ve 223 karar sayıl, tutanakla oy birliğiyle karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2016/1
Karar Sayısı : 2017/81
Karar Tarihi : 29.3.2017
R.G.Tarih – Sayısı : 20.4.2017-30044
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Sayıştay Altıncı Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 20.11.1981 tarihli ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 21. maddesinin (a) fıkrasının, Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Antalya Su ve Atıksu İdaresi Genel Müdürlüğü’nün hesaplarının denetiminde mevzuata aykırı bir şekilde harç ödemesi yapıldığının tespiti üzerine devam eden yargılamada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddi bulan yargılama dairesi, iptali için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 21. maddesinin (a) fıkrası şöyledir:
“İSKİ’nin görevleri için kullandığı taşınmaz malları, tesisleri, işlemleri ve faaliyetleri her türlü vergi resim ve harçtan muaftır.”
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca, Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, ve Rıdvan GÜLEÇ’in katılımlarıyla 13.1.2016 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III- ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Sadettin CEYHAN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
1- İtirazın Gerekçesi
3. Başvuru kararında özetle, itiraz konusu kuralla İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’ne (İSKİ) tanınan muafiyetin sınırlarının ve kapsamının herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açık, net ve nesnel olmadığı ve bu durumun belirlilik ilkesiyle ve vergi, resim ve harçların kanuniliği ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
4. İtiraz konusu kuralda, İSKİ’nin görevleri için kullandığı taşınmaz mallarının, tesislerinin, işlem ve faaliyetlerinin her türlü vergi resim ve harçtan muaf tutulacağı öngörülmüştür. 2560 sayılı Kanun’un ek 4. maddesi gereğince kural, diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanmaktadır.
5. Anayasa’nın 73.maddesinin üçüncü fıkrasındaki, “Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmüyle verginin kanuniliği ilkesi benimsenmiştir. Verginin kanuniliği ilkesi, takdire dayalı keyfî uygulamaları önleyecek sınırlamaların kanunda yer almasını gerektirmekte ve vergi yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerin konulması, değiştirilmesi veya kaldırılmasının kanun ile yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Verginin kanuniliği ilkesi vergilendirmeye ilişkin istisna ve muafiyetleri de kapsamaktadır. Vergilendirmede genel kural, kanunla belirlenmiş konu ve kişilerden vergi, resim ve harç alınmasıdır. Kanun koyucu, kimi durumlarda vergi kapsamına alınan konuyu, kimi durumlarda kişileri vergi dışında tutabileceği gibi verginin tümünden ya da bir bölümünden de vazgeçebilir. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerde sosyal, ekonomik, mali ve kültürel amaçlı birtakım muaflık, istisna ve indirimler tanınması, kanun koyucunun takdirine bağlı bir konudur.
6. Birtakım ekonomik, sosyal veya mali politikaların gerçekleşmesini sağlamak amacıyla, anayasal ilkelere bağlı kalmak koşuluyla mali yükümlülüklerin kaldırılması konusunda takdir hakkı bulunan kanun koyucunun bu hakkını bir takım kişi veya kişi gruplarına muafiyet tesis etmek yoluyla kullanması durumunda da, muaflık tanınan konuların, şartların ve mali yükümlülük çeşitlerinin kanunilik ilkesi gereği kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.
7. Yükümlülükler konusunda keyfi uygulamalara karşı düşünülen ilk önlem her ne kadar kanunilik ilkesi olsa da, mali yükümlülüklerin kanunla konulması, değiştirilmesi veya kaldırılması yalnız başına vergilendirme yetkisinin keyfi kullanılarak adaletsiz sonuçlar doğurmasını engelleyemeyeceğinden, kanunilik ilkesi yanında verginin genel ve eşit olması, idare ve kişiler yönünden duraksamaya yol açmayacak belirlilik içermesi, geçmişe yürümemesi, öngörülebilir olması ve hukuk güvenliği ilkesine de uygunluğunun sağlanması gerekir.
8. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
9. Hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biri olan belirlilik ilkesine göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gereklidir. Vergilemede belirlilik ilkesi, herhangi bir yükümlülüğün, muafiyet veya istisnanın, hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını, yasa kuralının, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerektirir. Vergilendirme, mükellefler yönünden güvensiz bir sisteme dönüşmemelidir.
10. Anayasa Mahkemesi, 30.11.2007 tarihli ve E.2006/61, K.2007/91 sayılı kararıyla 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 26. maddesinin “Ajanslar; bu Kanun’un uygulanmasıyla ilgili iş ve işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” şeklindeki hükmünü iptal etmiştir. Mahkeme kararında; 5449 sayılı Kanun’un uygulanmasıyla ilgili, iş ve işlemlerin neler olduğunun açık olarak gösterilmediği ve vergi, resim ve harçtan muaf tutulacak iş ve işlemlerin niteliği, türü, kapsamı ve sınırı gibi unsurların belirtilmediği gerekçesine dayanmıştır.
11. İptali istenen kuralda, İSKİ’nin görevleri için kullandığı taşınmaz malların, tesislerin, işlemlerin ve faaliyetlerin her türlü vergi resim ve harçtan muaf tutulacağı hüküm altına alınmak suretiyle muafiyetin konusu İSKİ’nin görevleri için kullandığı taşınmaz malları, tesisleri, işlemleri ve faaliyetleri olarak, muaf olunan mali yükümlülük çeşitleri ise her türlü vergi, resim ve harçlar olarak belirlenmiş ve bu suretle kanunilik ilkesi sağlanmış bulunmaktadır.
12. 2560 sayılı Kanun’un 2. maddesinde İSKİ’nin görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Buna göre, içme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yeraltı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için; kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, bu projelere göre tesisleri kurmak veya kurdurmak, kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek, kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek, bölge içindeki su kaynaklarının, deniz, göl, akarsu kıyılarının ve yeraltı sularının kullanılmış sularla ve endüstri artıkları ile kirletilmesini, bu kaynaklarda suların kaybına veya azalmasına yol açacak tesis kurulmasını ve bu tür faaliyetlerde bulunulmasını önlemek, bu konuda her türlü teknik, idari ve hukuki tedbiri almak, su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak, her türlü taşınır ve taşınmaz malı satın almak, kiralamak, ekonomik değeri kalmamış araç ve gereçleri satmak, İSKİ'nin hizmetleriyle ilgili tesisleri doğrudan doğruya yahut diğer kamu veya özel kuruluşlarla ortak olarak kurmak ve işletmek, bu maksatla kurulmuş veya kurulmakta olan tesislere iştirak etmek, kuruluş amacına dönük çalışmaların gerekli kılması halinde her türlü taşınmaz malı kamulaştırmak veya üzerinde kullanma hakları tesis etmek İSKİ’nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
13. Görüldüğü üzere, İSKİ’nin görev ve yetkilerinin neler olduğu Kanun’un 2. maddesinde detaylı bir şekilde ortaya konulmuştur. Ayrıca itiraz konusu kuralda, İSKİ’nin bu muafiyetten yararlanmasının, taşınmaz malların, tesislerin, işlemlerin ve faaliyetlerin görevleri için kullanılmasına bağlı olduğu da belirtilmiştir. Dolayısıyla İSKİ’nin her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu taşınmaz mallarının, tesislerinin, işlem ve faaliyetlerinin neler olduğu ve hangi hallerde kullanılabileceği ve İSKİ’nin görev alanının sınırı kanunla açık bir şekilde belirlendiğinden, belirtilen kuralda herhangi bir belirsizliğin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
14. Diğer taraftan Anayasa'nın “Vergi ödevi” başlıklı 73. maddesinin ikinci fıkrasında, “Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” denilerek kanun koyucuya vergilemede adaletin ve ödeme gücünün gözetilmesi açısından pozitif bir sorumluluk yüklenmiştir. Buna göre vergilendirme konusunda takdir yetkisi bulunan kanun koyucu, gerek yeni bir vergi koyarken gerekse birtakım muafiyet ve istisnalar getirirken vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı konusunda gerekli tedbirleri almak zorundadır. İSKİ’nin görev alanı ile yetki ve sorumluluklarının çok geniş olmasından kaynaklı olarak üreteceği hizmetlerin maliyetlerinin yüksek olacağını ve bu maliyetlerin nihai tüketiciye yansıyacağını göz önünde bulunduran kanun koyucu, kurumun maliyetlerini azaltacak muaflıklar öngörmüştür. Bu bağlamda, kamu yararı gözetilerek düzenlendiği anlaşılan kuralda, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesiyle çelişen bir yön de bulunmamaktadır.
15. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
IV- HÜKÜM
20.11.1981 tarihli ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 21. maddesinin (a) fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 29.3.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ