“…
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Hakimliğimizce görülmekte olan idari para cezasına itiraz müracaatı ve devam eden yargılama safahatında esasa geçilmeden önce itiraz konusu dayanak mevzuatın anayasaya aykırılığı fikri hasıl olduğundan öncelikle anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi hususunda itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurma kararına varılmıştır.
Anayasaya Aykırılık Sorunu ve İncelenmesi:
İdari yaptırıma esas teşkil eden hukuki mevzuat ve bu anlamda demekler kanunu hükümleri incelenecek olur ise:
Mükellefiyet ihdas eden madde:
Madde 22- Demekler genel kurullarının yetki vermesi üzerine yönetim kurulu kararıyla taşınmaz mal satın alabilir veya taşınmaz mallarını satabilirler. Demekler edindikleri taşınmazları, tapuya tescilinden itibaren bir ay içinde mülkî idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler.
Müeyyide tayin eden madde:
Madde 32-1 22, 23 ve 24 üncü maddelerde belirtilen bildirim yükümlülüğünü, 19 uncu maddede belirtilen beyanname verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen demek yöneticilerine ve 24 üncü maddede belirtilen temsilcilere beşyüz Türk Lirası idari para cezası verilir.
Kanunkoyucu bildirim yükümlülüğü öngörmüş ve bunu yaptırıma bağlamıştır.
İdari yaptırımların mevcudiyeti ve gayesi, himaye ettiği hukuki nizam ve değerler, objektif ve normatif hukuk düzeninde hukuki düzenlemelerin gerekliliği açılarından eleştirel yönden varlıklarının sorgulanması gerekmektedir. Zira ülkemizde idari para cezası şeklinde idari yaptırım ile müeyyide öngörülen kabahat tiplerinin çok mühim bir kısmı şekli düzenlemeler ve yükümlülüklerden ileri gelmektedir.
İdare elindeki gerek fiziksel altyapı ve imkanları ile, gerek kendi bünyesindeki kamu görevlileri yahut 3. kişi ve kurumlar eli ile her zaman denetim yapabilir, her daim istediği bilgi ve belgeleri temin edebilir.
İlave olarak TMK 1020 hükmü dairesinde tapu sicilleri aleni ve açık olup her türlü ayni hakka ait işlemler tapu sicilinden yapıldığı gibi kamu idaresi ilgisini inanılır kılmaya muhtaç 3. kişiler gibi olmayıp dilediği zaman tapudan bilgi temin edebilir.
Özellikle günümüzde yaygın şekilde kullanılan on-line sistem ve bilgisayara işlenmiş veriler ile uzun yazışma ve araştırmalar hacet kalmadan çok kısa zamanda bilgi teminin mümkündür.
Hukuk sistemi kendi içerisinde elbetteki nimet-külfet muvazenesine uygun olarak düzenleme ihdas eder. İtiraza konu idari işlem açısından bu husus somutlaştırılacak olur ise kanunkoyucu demek kurma hakkı ve bu bağlamda derneğin taşınmaz edinme hakkını hukuk düzeni içerisinde tammış ve bu hususta taşınmaz edinme nimetine mukabil bildirim külfeti ihdas etmiş ve bildirim yapılmaması durumunda külfetin gereğini yapmayan demek için idari para cezası takdir etmiştir.
İşte bu vaziyet ise genel anlamda hukuk devleti ilkesine, özel olarak ise demek kurma hakkı ve mülkiyet hakkına aykırı olup her iki hakkın da özünü zedelemektedir. Zira tayin edilen şekli yükümlülüklerin mevcut idari sistem ve işleyişte, günümüzün hızlı ve pratik bilgiye ulaşma şartlarında, kamu ile fertlerin özel kişi yahut tüzelkişi olmaları farketmeksizin lüzumsuz yere karşı karşıya gelmeleri cihetlerinde varlığı ve etkinliği ile bu doğrultuda meşruiyetleri sorgulanacak olur ise öngörülen şekilde bir şekli yükümlülük ile bunu yaptırıma bağlayan cezai bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmamaktadır.
Ayrıca olması gereken hukuk düzeni içerisinde de ihdas edilen kabahate ilişkin olarak kabahat normunun hukuki koruma amacı açısından demek tüzelkişiliğinin bir şeyi saki ama, gizleme kastını cezalandırmadığı ortadadır. Zira tapu sicilinde tapu idaresi huzurunda aleni bir işlem yapılmaktadır. Böyle bir ortamda bir şeyin gizlenmesi ya da en başından idarenin durumdan haberdar olmamasına dair bir kasıt ya da niyetin varlığından söz edilemez.
Demeklerin mali durumlarına ilişkin gayrimenkul iktisabı gibi bir halin bilinmesi gerekli bir husus olduğu, bu nedenle sözkonusu bildirim mükellefiyeti ve idari yaptırımı savunan bir görüş bulunabilir. Fakat yukarda açıklanan gerekçeler doğrultusunda böylesi bir vaziyetin gerekliliği düşünülüyor ise bu hususta idare her türlü hak ve imkana sahiptir. Kaldı ki gizleme, saklama ihtimalinin de olmadığı bir işlem yapılmaktadır.
Eğer sözkonusu düzenlemeden hasıl olan netice babında idare derneğin taşınmaz edinmesi hususunda bilgi sahibi olmak istiyor ise tapu idaresinin tarafı demek olan, derneklerin taşınmaz edindiği hallere mahsus işlemleri idareye bildirmesi mantıklı ve pratik bir çözümdür. İlgili düzenlemeden temin edilecek netice olarak düzenlemelerin muhafazası yerine bu şekildeki bir tercihte bulunulması da yeterli olacaktır.
Yukarıda açıklanan gerekçeler ve vasıflandırma bağlamında 5253 sayılı Demekler Kanunu’nun 22. maddesi ile 32/1 hükmünün anayasanın 2., 33. ve 35. maddelerine aykırı olduğu kanaatine varılmakla ilgili hükümlerin anayasa aykırılık hususunda değerlendirilmesi ihtiyacı hasıl olduğundan dosya ve ilgili mevzuatın görüşülmek ve karar verilmek üzere Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Demekler Kanunu’nun 22. maddesi ile 32/1 hükmünün anayasaya aykırılığı hususunda görüşülmek ve karar verilmek üzere Anayasa'nın 152/1 hükmü gereğince ANAYASA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-) Anayasanın 152 maddesi gereğince itiraz müracaatının 5 ay süre ile DURMASINA, 5 ay içerisinde karar verilmediği takdirde dosyanın tekrar ele alınmasına,
3-) Kararın muterize ve idari yaptırımı tatbik eden birime TEBLİĞİNE,
4-) Dosyanın da karar ile birlikte GÖNDERİLMESİNE, gölge dosya yapılmaksızın yeni bir değişik iş numarası alınarak kararı müteakip yahut Anayasa’nın 152/3 hükmü uyarınca 5 aylık süreden sonra karar verilmek üzere itiraz müracaatına yeni bir dosya numarası üzerinden DEVAMINA,
Mahiyeti itibari ile müessese doğrudan Anayasa’da öngörüldüğünden ve kanun yolu öngörülmediğinden kesin olarak karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı :2017/34
Karar Sayısı : 2017/24
Karar Tarihi : 1.3.2017
R.G.Tarih-Sayısı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Erzincan Sulh Ceza Hâkimliği
İTİRAZIN KONUSU: 4.11.2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun;
A-22. maddesinin,
B-23.1.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun’un 558. maddesiyle değiştirilen 32. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinin,
Anayasa’nın 2., 33., ve 35. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Dernek adına alınan taşınmazın mülki idare amirliğine bildirilmemesi gerekçesiyle verilen idari para cezasının iptali talebiyle açılan davada, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un, itiraz konusu kuralların yer aldığı 22. maddesi ile 32. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Taşınmaz mal edinme
MADDE 22- Dernekler genel kurullarının yetki vermesi üzerine yönetim kurulu kararıyla taşınmaz mal satın alabilir veya taşınmaz mallarını satabilirler. Dernekler edindikleri taşınmazları, tapuya tescilinden itibaren bir ay içinde mülkî idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler.”
“Ceza hükümleri
MADDE 32- (Değişik: 23/1/2008 – 5728/558 md.)
Bu Kanun hükümlerine aykırı davrananlara uygulanacak cezalar aşağıdaki şekildedir:
(...)
l) 22, 23 ve 24 üncü maddelerde belirtilen bildirim yükümlülüğünü, 19 uncu maddede belirtilen beyanname verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen dernek yöneticilerine ve 24 üncü maddede belirtilen temsilcilere beşyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.
(...)”
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, başvuru kararı ve ekleri, Raportör Taylan BARIN tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükümleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiştir.
3. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği kurala bağlanmış, anılan fıkranın (a) numaralı bendinde de “İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı” sayılmıştır. Anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının, Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
4. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde de itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli kararında, Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
5. Yine İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde de, Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede, başvuruda eksikliklerin bulunduğu tespit edilirse itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği; (2) numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
6. Yapılan incelemede, itiraz yoluna başvuran Mahkeme tarafından itiraz konusu kuralların Anayasa’nın 2., 33. ve 35. maddelerine hangi nedenlerle aykırı olduğunu ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmediği anlaşılmıştır.
7. Açıklanan nedenlerle, 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine aykırı olduğu anlaşılan itiraz başvurusunun, 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından esas incelemeye geçilmeksizin reddi gerekir.
III- HÜKÜM
4.11.2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun;
A- 22. maddesinin,
B- 23.1.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun’un 558. maddesiyle değiştirilen 32. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinin,
iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından, esas incelemeye geçilmeksizin REDDİNE, 1.3.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan Zühtü ARSLAN
Başkanvekili Burhan ÜSTÜN
Başkanvekili Engin YILDIRIM
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye Recep KÖMÜRCÜ
Üye Nuri NECİPOĞLU
Üye Celal Mümtaz AKINCI
Üye Muammer TOPAL
Üye M. Emin KUZ
Üye Hasan Tahsin GÖKCAN
Üye Kadir ÖZKAYA
Üye Rıdvan GÜLEÇ
Üye Recai AKYEL
Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ