“AÇIKLAMALAR :
1 Kasım 2015 gene! seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi İstanbul milletvekili olarak seçildim. TBMM'de yemin ettikten sonra milletvekilliğimiz resmi olarak başlamış bulunmakta ve o günden beri yasama faaliyetlerine milli iradenin sorumluluğuyla katılmaktayım. Yeminden bugüne kadar yasama faaliyetlerini aksatıcı herhangi bir eylemim olmadığı gibi diğer yasama üyelerine yönelik hakaret yahut yaralayıcı sıfatlar da kullanmadım.
2. 13.01.2017 tarihli 57'nci birleşimde anayasa değişikliği üzerine söz alıp konuşmamı gerçekleştirirken Ermeni Halkına yönelik 1915'te gerçekleştirilen soykırımı soykırım olarak andığım için diğer yasama üyeleri tarafından hakaret ve tehditlere maruz kaldım ve söz hakkım engellendi. Kürsü dokunulmazlığının aleni ihlali sayılan bu davranışlar TBMM İçtüzüğünde, hükme bağlanmış olup disiplin cezasını gerektirir hal ve davranışlardan sayılmamıştır. (TBMM İçtüzüğü Md. 157,160 vd.)
3. Soykırım sözcüğünü kullanmam üstüne çıkan tartışmalarla engellenen konuşmamı tamamlamak üzere tarafsızlık sıfatı gereği hareket etmek zorunda olan ve mevcut oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili beni uygunsuz bir üslupla uyararak söz hakkı vermemiştir. Öyle ki Meclis Başkan Vekili'nin üslubu beni yaralamıştır. Kapsayıcı olmaktan uzak ve dahi ayrımcı bir dil kullanan başkan vekili söz hakkımı gasp etmiş, hatta yetki gaspıyla İçtüzüğü ihlal etmiştir.
4. EK-l'de yer alan TBMM tutanağından da anlaşılacağı üzere meclis başkanı diğer yasama üyelerinin teklifiyle konuşmamda kullandığım kelimenin silinmesini karar altına almışlar ve bu karar nihayetinde tutanaktan konuşmam çıkarılmıştır.
5. Yine aynı tutanakta TBMM İçtüzüğünün 161'inci maddesine dayanarak hakkımda üç birleşim yasama faaliyetinden uzaklaştırma cezası verilmiştir.
a) Öncelikle TBMM'nin parlamento kararı mahiyetinde aldığı işbu uzaklaştırma cezası TBMM içtüzüğüne aykırıdır. Zira 161'inci maddede de belirtildiği üzere uzaklaştırma cezası:
- “Aynı birleşim sırasında üç kere kınama cezasına uğramak;
- Bir ay içinde beş kere kınama cezası almak;
- Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline hakarette bulunmak, sövmek veya onları tehdit etmek yahut Türkiye Cumhuriyetine veya onun Anayasa düzenine sövmek;
-Görüşmeler sırasında halkı veya Devlet kuvvetlerini yahut kamu organ, kuruluş ve görevlilerini kanun dışı hareketlere, ayaklanmaya veya Anayasa hükümlerini bozmaya teşvik veya tahrik etmek;
-Türkiye Büyük Millet Meclisi bina, bahçe ve arsaları içine silahlı olarak girmek;
-Meclis yapıları yahut eklentileri içinde yasak bir eylemde bulunmak”
hallerinde verilmektedir. Ermeni Soykırımı için soykırım sözcüğünü kullanmak yukarıda tanımlı hallerden hiçbirini kapsamadığı gibi Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ile de uyumlu ve hukuki bir tanımdır. Nitekim 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 76'ncı maddesinde tanımlı soykırım suçunun unsurları da bu tabirimizi haklı çıkarır niteliktedir. Kaldı kî, uluslararası anlaşmalara, hukuka ve kanuna aykırı dahi olsa ifade özgürlüğü ve yasama sorumsuzluğu/kürsü dokunulmazlığı bağlamında kabul edilmek zorundadır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 23.04.1992 tarihli Castell v. Spain kararında belirttiği ve yerleşik bir içtihat halini aldığı üzere AİHM “İfade özgürlüğü demokrasinin temelinde yer alır, demokrasinin gelişmesinin ve bireyin kendisini gerçekleşmesinin temel şartlarından biridir. İfade özgürlüğü sadece genel kabul gören veya zararsız ya da ilgilenmeye değmez görünen haber ve düşüncelere değil\ aynı zamanda devleti ve halkın bir bölümünü rahatsız eden; kızdıran, şok edici veya rahatsız edici haber ve düşüncelere de uygulanır; bunlar demokratik bir toplumun olmazsa olmaz unsurları olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin gerekleridir” değerlendirmesinde bulunmuştur (Benzer bir karar için bkz. İncal v. Turkey 09.06.1998).
Aynı zamanda T.C. Anayasası'nın 25 ve 26'nct maddeleri de ifade özgürlüğünü Düşünceyi ve Kanaati Açıklama kenar başlığında düzenlemiş ve güvence altına almıştır. İlaveten, T.C. Anayasası'nın 83'üncü maddesinde düzenlenen ve kürsü dokunulmazlığını/yasama sorumsuzluğunu kapsayan Yasama Dokunulmazlığı başlıklı madde uyarınca milletvekili yasama faaliyetleri sırasındaki sözlerinden sorumlu tutulamaz. Bu milli iradenin doğru bir biçimde tecelli etmesi için demokratik toplumun gereklerindendir. Zira yasama dokunulmazlığı, konu bağlamında yasama sorumsuzluğu şahıslara tanınmış bir bağışıklık değil milletin iradesinin korunması, iktidar tarafından muhalefetin baskı altına alınmasını engellemek üzere tanınmış hukuki bir müessesedir.
Bu bağlamda TBMM'nin şahsıma yönelik konuşmamdan dolayı almış olduğu karar T.C. Anayasası'na, TBMM İçtüzüğüne ve usulüne göre yürürlüğe konmuş taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalara aykırıdır.
b) Yine TBMM İçtüzüğünde tutanaktan çıkarma/konuşmayı silme ve benzeri gibi herhangi bir müeyyide yahut karar alınmasına dair düzenleme mevcut değildir. Nitekim daha evvel bu yöndeki talepleri EK-2'de sunduğum üzere, dönemin TBMM başkan vekili bahsettiğimiz gerekçeyle reddetmiş, içtüzükte bunun hüküm altına alınmadığını belirtmiştir. Zira TBMM içtüzüğü içtüzüğün nasıl değiştirileceğini 181'inci maddede hükme bağlamıştır. Dolayısıyla alınan bu karar gerek içtüzüğe gerek Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihatları uyarınca “eylemli içtüzük değişikliği” sayılmalı ve incelemeye tabii tutulmalıdır.
Bütün bu açıklamalar ışığında, parlâmento kararlarının yargı denetimi dışında bırakılmasının sebebi yasama özerkliği olup parlamento kararlarının kişilere yükümlülük getirici nitelikte olmamasıdır. Zira parlâmento kararlarının önemli bir kısmı parlâmentonun iç yapısına ve çalışma düzenine ve TBMM ile yürütme organı arasındaki ilişkilere ilişkindir. Yasama özerkliğinin bu bağlamda korunması kuşkusuz önemlidir; ancak yasama faaliyetini yapan yasama üyelerine ilişkin alman ve yükümlülük getiren parlamento kararlarının hukuk devleti ilkesi ve yasama özerkliği açısından yargı denetimine tabi tutulması zorunludur. Nitekim Anayasa Mahkemesi sadece “İçtüzük” veya “İçtüzük değişikliği” ismini taşıyan işlemleri değil, kendisinin “İçtüzük düzenlemesi” niteliğinde gördüğü diğer parlâmento kararlarını da denetime tabi tutmuştur {18 Haziran 1970 Tarih ve E.1970/25 ve 26, K.1970/32 Sayılı Karar; 23 Mart 1971 Tarih ve E.1970/57, K 1971/3 Sayılı Karar; 25 Aralık 1973 Tarih ve E.1973/43, K.1973/39 Sayılı Karar; 14 Mayıs 1996 Tarih ve E.1996/19 ve K.1996/13 Sayılı Karar; 14 Mayıs 1996 Tarih ve E.1996/20 ve K.1996/14 Sayılı Karar; 14 Mayıs 1996 Tarih ve E.1996/21 ve K.1996/15 Sayılı Karar; 26 Mart 1999 Tarih ve E.1999/14, K.1999/6 Sayılı Karar; 27 Şubat 1968 Tarih ve E.1967/6, K.1968/9 Sayılı Karar)
İlaveten her ne kadar T.C. Anayasası'nın 85 ve 148'inci maddelerinde kimlerin Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkili olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda 85'inci maddenin somut olaya kıyasen uygulanması gerekmektedir. Tıpkı dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilinin tek başına başvurmasını sağlayan düzenlemenin amacıyla uyumlu bir yorum olarak kıyas metodunun uygulanması adaleti ve hukuk devleti ilkesini sağlayıcı niteliktedir. Zira TBMM'de grubu bulunan 4 partiden 3'ünün milletvekilleri tarafından alınmış bir disiplin cezası kararına TBMM üyelerinin başvurması hayatın olağan akışına aykırı olacaktır.
SONUÇ VE TALEP :
1- TBMM'nin 13 Ocak 2017 tarihli 57'nci birleşimde hakkımda almış olduğu üç birleşim çıkarma cezasının “eylemli içtüzük değişikliği” sayılarak yargısal denetiminin yapılmasını,
2- Konuşmamın tutanaklardan çıkarılmasına dair kararın, aynı şekilde eylemli içtüzük değişikliği sayılarak, denetlenmesini ve
3- Her iki kararın da bu kapsamda iptal edilmesini”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2017/13
Karar Sayısı : 2017/21
Karar Tarihi : 9.2.2017
R.G. Tarih –Sayısı : 28.2.2017-29993
İPTAL TALEBİNDE BULUNAN: İstanbul Milletvekili Garo PAYLAN vekili Av. Kenan MAÇOĞLU
İPTAL TALEBİNİN KONUSU: Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) 13.1.2017 tarihli ve 57. Birleşiminde alınan, İstanbul Milletvekili Garo PAYLAN’a üç birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesine ve disiplin cezasına konu sözlerinin tutanaktan çıkarılmasına ilişkin TBMM kararlarının iptallerine karar verilmesi talebidir.
I- İPTALİ İSTENİLEN KARARLAR
1- İstanbul Milletvekili Garo PAYLAN’a üç birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesine ilişkin 13.1.2017 tarihli TBMM Kararı.
2- İstanbul Milletvekili Garo PAYLAN’ın disiplin cezasına konu sözlerinin tutanaktan çıkarılmasına ilişkin 13.1.2017 tarihli TBMM Kararı.
II- İPTAL TALEBİNİN GEREKÇESİ
1. Başvuru dilekçelerinde özetle; TBMM İçtüzüğü hükümlerine aykırı olarak disiplin cezasının verildiği, disiplin cezasına konu sözlerin yasama sorumsuzluğu kapsamında bulunduğu, konuşmanın tutanaktan çıkarılmasına yönelik bir düzenleme TBMM İçtüzüğü’nde bulunmadığı ve bu nedenle benzer talepler daha önce TBMM Başkanlık Divanınca reddedildiği hâlde disiplin cezasına konu sözlerinin tutanaktan çıkarılmasına karar verildiği, bu nedenlerle başvuru konusu TBMM kararlarının, eylemli İçtüzük değişikliği niteliğinde olduğu ve Anayasa’nın 85. maddesi çerçevesinde yargısal denetime konu yapılması gerektiği belirtilerek Anayasa’ya aykırı oldukları ileri sürülmüştür.
III- İNCELEME
2. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan inceleme toplantısında, başvuru dilekçesi ve ekleri, Raportör Volkan HAS tarafından hazırlanan inceleme raporu, iptali talep edilen TBMM Kararları okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
3. TBMM’nin 13.1.2017 tarihli 57. Birleşiminde, 447 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11. maddesi üzerindeki görüşmeleri sırasında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Garo PAYLAN’ın, konuşmasında Türkiye Cumhuriyetine hakarette bulunduğu iddiasıyla Birleşimi yöneten Başkanvekilinin teklifi üzerine Genel Kurulca, anılan milletvekiline üç birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmiş ve disiplin cezasına konu sözlerinin tutanaktan çıkarılması karara bağlanmıştır.
4. Anayasa’nın 85. maddesinde “Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbeş gün içerisinde kesin karara bağlar.” denilmektedir.
5. Anayasa’nın 148. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler…”.
6. İptal davası açmaya kimlerin yetkili olduğunun düzenlendiği Anayasa’nın 150. maddesinde ise “Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, iktidar ve anamuhalefet partisi Meclis grupları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir…”denilmektedir.
7. Anayasa’nın yasama dokunulmazlığını öngören 83. ve milletvekilliğinin düşmesini düzenleyen 84. maddeleri gözetildiğinde, Anayasa'nın 85. maddesinde sözü edilen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine ilişkin TBMM kararlarının hukuki niteliği itibarıyla münferit birer parlamento kararı olduklarında duraksama bulunmamaktadır. TBMM’nin kanun dışındaki işlemlerini oluşturan parlamento kararlarından yalnızca TBMM İçtüzüğü ile yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ve milletvekilliğinin düşmesine ilişkin kararların iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulabileceği Anayasa’da kabul edilmiştir.
8. Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca inceleme yapılabilmesi için iptali talep edilen parlamento kararının yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine ilişkin olması gerekmesine karşılık, iptali talep edilen parlamento kararları, bir milletvekili hakkında disiplin cezası verilmesini ve cezaya konu sözlerinin tutanaktan çıkarılmasını konu edinmekte olup bu kapsamda değildirler. Bu nedenle başvuru konusu TBMM kararlarının, Anayasa’nın 85. maddesi çerçevesinde denetlenebilmesi mümkün değildir.
9. Öte yandan, bir parlamento kararı niteliğinde olan TBMM İçtüzüğü’nün Anayasa Mahkemesince denetimi, ancak Anayasa’nın 150. maddesi uyarınca açılan bir iptal davası ile mümkündür. Anayasa’nın 150. maddesine göre ise TBMM İçtüzüğü’nün şekil ve esas bakımından denetimi Cumhurbaşkanı, iktidar ve anamuhalefet partisi Meclis grupları ile TBMM üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyeler tarafından istenebilir. Somut iptal talebinde bu şartın gerçekleşmediği de açıktır.
10. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu TBMM kararlarının, Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptalleri talebinin reddi gerekir.
IV- HÜKÜM
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13.1.2017 tarihli ve 57. Birleşiminde alınan, İstanbul Milletvekili Garo PAYLAN’a üç birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesine ve disiplin cezasına konu sözlerinin tutanaktan çıkarılmasına ilişkin TBMM kararlarının, Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptalleri talebinin REDDİNE, 9.2.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ