“Mahkememizin
E:2016/1316 sayılı dosyası üzerinden yürütülen davada, davacı şirketler
tarafından oluşturulan ortak girişimin yüklenicisi olduğu, 2016 yılında
Ücretsiz Ders Kitabı Temini ve Dağıtımı Projesi İşine ait ihale kararı ve
sözleşmeye ilişkin olarak 29.06.2016 ve 11.07.2016 tarihlerinde tahsil edilen
toplam 449.998,21-TL damga vergisinin, yüklenilen işin döviz kazandırıcı
faaliyet kapsamında damga vergisinden istisna edildiği ileri sürülerek iadesi
istemiyle açılan davada, uygulanması gereken 488 sayılı Damga Vergisi
Kanunu'nun Ek 2. maddesinin değiştirilmesine dair 6728 sayılı Kanun'un yürürlük
maddesi olan 76. maddesinin (c) ve (g) bendi hükümlerinin her ikisi bir arada
değerlendirildiğinde, aleyhe olan kanun hükmünün geriye yürür şekilde uygulanmasının
kabul edilmesi nedeniyle (c) bendi hükmünün Anayasaya aykırı olduğu kanaatine
varılmıştır.
Dava
konusu uygulamanın dayanağı olan 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun olay
tarihinde yürürlükte olan Ek 2. maddesi, 6728 sayılı Kanun ile değiştirilmiş
son hâli ve itiraz konusu 6728 sayılı Kanun'un 76. maddesine aşağıda yer
verilmiştir.
488
sayılı Damga Vergisi Kanunu:
Ek
Madde 2 – (Ek: 25/12/2003 - 5035/28md.) (Olay tarihinde yürürlükte olan şekli)
Döviz
kazandırıcı faaliyetlere ilişkin işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar
damga vergisinden müstesnadır.
Döviz
kazandırıcı faaliyetlerin kısmen veya tamamen gerçekleştirilmemesi halinde,
gerçekleşmeyen kısma ait alınmayan damga vergisi, mükelleflerden, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ceza ve gecikme faizi ile birlikte geri
alınır.
Yukarıda
belirtilen hususlarda damga vergisi istisnası uygulamak suretiyle işlem yapan
kuruluşlar, istisnaya konu işlemin mahiyeti ile alınmayan vergi tutarını,
işlemin yapıldığı tarihi takip eden otuz gün içinde ilgililerin gelir veya
kurumlar vergisi bakımından bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirmeye
mecburdurlar.
Döviz
kazandırıcı faaliyetin gerçekleşmediğinin tespit edildiği tarihi takip eden
otuz gün içinde, bu durumu vergi dairesine bildirmeyen kuruluşlar damga
vergisi, ceza ve gecikme faizinin ödenmesinden ilgililerle birlikte
müteselsilen sorumludurlar.
Bu
maddenin uygulanması bakımından döviz kazandırıcı faaliyetlerin neler olduğu ve
bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Dış
Ticaret Müsteşarlığı tarafından birlikte tespit edilir.
488
sayılı Damga Vergisi Kanunu: (Halen yürürlükte olan şekli)
Ek
Madde 2 – (Ek: 25/12/2003 - 5035/28 md.; Değişik: 15/7/2016-6728/27 md.)
1.
İhracat ve ihracata ilişkin olduğunun tevsiki kaydıyla aşağıda sayılan işlemler
nedeniyle düzenlenen kâğıtlar (gümrük idarelerine verilen beyannameler dâhil)
damga vergisinden müstesnadır.
a)
İhracat karşılığı yapılacak ödemeler (ihracatın finansmanında kullanıldığının
tevsiki kaydıyla prefinansman, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu çerçevesinde
yapılan ödemelere ilişkin taahhütnameler ile temliknameler ve Sosyal Güvenlik
Kurumu prim borçları ile genel bütçeli idarelere olan borçların mahsubu dâhil).
b)
İhracattan doğan alacağın ihracatçı tarafından temliki.
c)
İhracat bağlantıları için düzenlenecek anlaşmalar.
ç)
Transit ticarete konu malın satın alınması ve satılması.
d)
Tedarik edildikleri şekliyle ihraç edilmek üzere mal alımı.
e)
27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 131 inci maddesine istinaden
ithalat vergilerinden tam muafiyet suretiyle geçici ithalat rejimine tabi
ambalaj malzemesi ithali ile kati ihraç edilen mallara ait ambalaj malzemesinin
geçici ihracı ve ithali.
f)
Dahilde işleme izni kapsamında iznin geçerli olduğu süre içerisinde yapılan
ithalat.
g)
Dahilde İşleme İzin Belgesi kapsamında belgenin geçerli olduğu süre içerisinde
yapılan ithalat veya yurt içi alımlar.
ğ)
Gerçekleştirilen mamul ürün ihracatı karşılığı olarak bu ürünlerin üretiminde
kullanılan girdilerin Toprak Mahsulleri Ofisinden veya Şeker Kurumunca tespit
edilen şeker fabrikalarından alımı.
2.
Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesine bağlanan aşağıda sayılan diğer döviz
kazandırıcı faaliyetlere ilişkin işlemler nedeniyle, belgenin geçerlilik süresi
içerisinde belgede yer alan tutarla sınırlı olmak kaydıyla, düzenlenen kâğıtlar
damga vergisinden müstesnadır.
a)
Kalkınma Bakanlığınca yayımlanan cari yıl yatırım programında yer alan
yatırımlardan ve Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığının bu programda yer almayan kamu yatırımlarından
uluslararası ihaleye çıkarılanların ihalesini kazanan veya yabancı para ile
finanse edilenlerin yapımını üstlenen ana yüklenici firmaların (alt
yükleniciler hariç);
i)
Tam mükellef olması hâlinde, uluslararası ihalelerde tamamı üzerinden, yabancı
para ile finanse edilenlerde ise yabancı paraya isabet eden oranda yapacakları
teslim, hizmet ve faaliyetler ile tam mükellef imalatçı firmaların, bahse konu
işte kullanılmak üzere bu işin yapımını yüklenen firmaya üreterek yapacakları
mal ve malzeme ile hizmet satış ve teslimleri,
ii)
Dar mükellef olması hâlinde, söz konusu firmanın bu işte kullanacağı mal ve
malzemeyi üreten tam mükellef imalatçı firmaların (işi taahhüt eden firmalar
dâhil) yapacakları satış ve teslimleri,
iii)
Tam ve dar mükellef firmaların ortaklığı hâlinde, tam mükellef firmaya kendi
faaliyeti oranında, diğer firmaya ise (ii) alt bendi çerçevesinde tam mükellef
firmaların üreterek yapacakları satış ve teslimleri,
iv)
Yukarıda belirtilen (i), (ii) ve (iii) alt bentleri çerçevesinde proje sahibi
kamu kurumları ile bu projeleri üstlenen firmalara proje süresince yapılacak
teknik müşavirlik, mühendislik ve benzeri hizmet satışları.
b)
i) Savunma Sanayii Müsteşarlığınca onaylanan savunma, güvenlik veya istihbarat
alanları ile ilişkili projeleri üstlenmiş tam mükellef imalatçı firmalar ile
savunma, güvenlik veya istihbarat alanlarında yapılacak araştırma ve geliştirme
projelerini üstlenen tam mükellef imalatçı firmaların yapacakları satış ve
teslimler ile bu satış ve teslimler sonrası doğan bakım ve onarım hizmetleri,
ii)
Savunma Sanayii Müsteşarlığınca savunma, güvenlik veya istihbarat alanları
açısından önem arz ettiği belirtilen savunma, güvenlik ve istihbarata yönelik
her türlü platform, sistem, yazılım, araç ve gereçlerini üreten tam mükellef
imalatçı firmalar ile savunma, güvenlik veya istihbarat alanlarında yapılacak
araştırma ve geliştirme projelerini üstlenen tam mükellef imalatçı firmaların
ülkenin savunma, güvenlik veya istihbaratı ile ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarına yapacakları satış ve teslimler ile bu satış ve teslimler sonrası
doğan bakım ve onarım hizmetleri,
iii)
Bu bendin (i) ve (ii) alt bentlerinde belirtilen firmalara, tam mükellef
imalatçı firmaların üreterek yapacakları satış ve teslimleri,
iv)
Bu bendin (i) ve (ii) alt bentlerinde belirtilen işleri yüklenen firmanın dar
mükellef firma olması hâlinde, tam mükellef imalatçı firmaların bu firmaya
üreterek yapacakları satış ve teslimleri.
c)
Tam mükellef imalatçı firmaların, Ekonomi Bakanlığınca belirlenen yatırım
malları listesinde belirtilen malları üreterek yapacakları satış ve teslimleri.
ç)
Tam mükellef imalatçı firmaların, Yatırım Teşvik Belgesi kapsamında monte
edilmemiş haldeki aksam ve parçaları ithal edebilecek firmalara, ithal
edebilecekleri bu aksam ve parçaları üreterek yapacakları satış ve teslimleri.
d)
Yap-İşlet Modeli çerçevesinde yapılacak yatırım projelerini üstlenen tam
mükellef firmaların yapacakları hizmet ve faaliyetleri.
e)
Kamu kurum ve kuruluşları tarafından uluslararası ihaleye çıkarılmış yurt içi
veya yurt dışı (…) (1) taşıma işlerini yüklenen tam mükellef firmaların bu
faaliyetleri.(1)
f)
Uluslararası yük ve yolcu taşımacılığından döviz olarak kazanılan bedellerin
yurda getirilmesi kaydıyla kara, deniz veya hava ulaştırma hizmet ve
faaliyetleri.(2)
g)
Yurt dışına yönelik olarak gerçekleştirilecek müteahhitlik, müşavirlik, yazılım
ve mühendislik hizmetleri.
ğ)
Yabancı uyruklulara (diplomatik temsilcilikler ve mensupları dâhil), turistlere
veya yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarına ülkemizde bulundukları sürede,
döviz karşılığı verilecek sağlık hizmetleri.
h)
Turizm müesseseleri ile seyahat acentelerinin yurt içindeki ve yurt dışındaki
turizm faaliyetleri sırasında yaptıkları döviz karşılığı hizmet satışları.
ı)
Bedelleri döviz olarak alınmak kaydıyla yurt dışında yerleşik firmalar adına
gerçekleştirilen bakım ve onarım hizmetiyle, dış sefere çıkan Türk ve yabancı
bayraklı gemi, uçak veya tırların bakımı ve onarımı, yenileme ve dönüşüm ile
bakım, onarım, yenileme ve dönüşüm kapsamında gerçekleştirilen mal (yakıt ve
madeni yağlar hariç) ve hizmet satışları.
i)
Tam mükellef firmalarca, ihraç ürünlerimizin pazarlanması amacıyla yurt dışında
mağaza açılması veya işletilmesi.
j)
Kamu kurum ve kuruluşlarınca uluslararası ihaleye çıkarılan maden havzalarından
rödövans karşılığında maden çıkarımı ve işletmesiyle ilgili üretim
faaliyetleri.
k)
Yurt içinde yerleşik haber ajanslarınca, yurt dışındaki yayın organlarına
görüntülü veya görüntüsüz haber satışları.
l)
Kamu kurum ve kuruluşlarınca uluslararası ihaleye çıkarılan ve Ekonomi
Bakanlığı tarafından belirlenen yatırım malları, sınai mamuller ve yazılım
hizmetlerine yönelik ihaleleri kazanan tam mükellef imalatçı firmaların
üreterek yapacakları satış ve teslimleri.
m)
İkili veya çok taraflı uluslararası anlaşma hükümlerine göre yurt içinde
bulunan yabancı kuruluşların yurt dışından getirme imkanına sahip bulundukları
sınai mamulleri teslim eden tam mükellef imalatçı firmalar ile uluslararası
kuruluşlar, yabancı ülke temsilcilikleri ve kuruluşlarına ait tesislerin
yapımını ve onarımını üstlenen tam mükellef müteahhit firmaların faaliyet ve
teslimleri.
n)
İkili veya çok taraflı uluslararası anlaşmalar kapsamında Türkiye’de
gerçekleştirilen projeleri üstlenen kurum, kuruluş veya şirketler (bunlar
tarafından yurt içinde projenin yürütülmesi amacıyla kurulan veya ortaklık
gerçekleştirilen şirketler dâhil) tarafından proje kapsamında verilen yapım ve
teslim işlerini yüklenen firmaların (alt yükleniciler hariç); (3)
–––––––––––––––––
(1)
18/1/2017 tarihli ve 6770 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle bu bentte yer alan
“münhasıran yük” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
(2)
18/1/2017 tarihli ve 6770 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle bu bentte yer alan
“yük taşımacılığından döviz olarak kazanılan navlun bedellerinin” ibaresi “yük
ve yolcu taşımacılığından döviz olarak kazanılan bedellerin” şeklinde
değiştirilmiştir.
(3)
15/7/2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanunun 76 ncı maddesiyle, bu bendin
hükümlerinin 6728 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 9/8/2016’dan sonra
yapılan proje ve işlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği
hüküm altına alınmıştır.
i)
Tam mükellef olması halinde, bunların yapacakları teslim ve hizmetleri ile tam
mükellef imalatçı firmaların bu firmalara üreterek yapacakları satış ve
teslimleri,
ii)
Tam ve dar mükellef firmaların ortaklığı şeklinde olması hâlinde, tam mükellef
firmanın ortaklığı oranında gerçekleştireceği teslim ve hizmetleri ile tam
mükellef imalatçı firmaların bu firmalara üreterek yapacakları satış ve
teslimleri.
o)
Kamu özel iş birliği kapsamında tesis yapımı ve yenilenmesi işlerini üstlenen
tam mükellef firmaların yapacakları hizmet ve faaliyetleri. (1)
3.
Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesi almak amacıyla proje formu ekinde
verilecek taahhütnameler ile bu maddenin (2) numaralı fıkrasının (a), (b), (d),
(e), (g), (j), (l) ve (o) bentlerinde sayılan işlem ve faaliyetlere ilişkin
sözleşme safhasından önceki teminatlar ve ihale kararlarına belge aranmaksızın
resen damga vergisi istisnası uygulanır.
Belge
sahibi firmaların belge konusu işe ilişkin mal, malzeme veya hizmet temin
ettiği kişi ve kurumlarla yapacağı işlemler nedeniyle düzenlenen kâğıtlara
damga vergisi istisnası uygulanması için, her iki işlem tarafının da o işle
ilgili olarak düzenlenmiş belgeye sahip olması şarttır.
4.
Bu maddenin uygulamasında;
Uluslararası
ihale: Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı
ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ve yabancı firmalarca da
teklif verilen ihaleyi,
Vergi,
Resim, Harç İstisnası Belgesi: Döviz kazandırıcı faaliyetleri teşvik etmek
amacıyla damga vergisi istisnası uygulanabilmesi için alınması ve ibraz
edilmesi gereken, vergiye tabi kâğıdın düzenlendiği tarihte geçerli Ekonomi
Bakanlığınca düzenlenen belgeyi,
ifade
eder.
Bu
maddede geçen tam ve dar mükellefiyetin kapsamı Gelir Vergisi Kanununa ve
Kurumlar Vergisi Kanununa göre tayin ve tespit edilir.
5.
Bu maddede sayılan işlem veya faaliyetlerin kısmen veya tamamen
gerçekleştirilmemesi hâlinde, gerçekleşmeyen kısma ait alınmayan damga vergisi,
mükelleflerden, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ceza ve gecikme
faizi ile birlikte geri alınır.
Bu
madde kapsamında, damga vergisi istisnası uygulamak suretiyle işlem yapan
kuruluşlar, istisnaya konu işlemin mahiyeti ile alınmayan vergi tutarını,
işlemin yapıldığı tarihi takip eden otuz gün içinde ilgililerin gelir veya
kurumlar vergisi bakımından bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirmeye
mecburdurlar.
Bu
maddede sayılan işlem veya faaliyetlerin gerçekleşmediğinin tespit edildiği
tarihi takip eden otuz gün içinde, bu durumu vergi dairesine bildirmeyen
kuruluşlar damga vergisi, ceza ve gecikme faizinin ödenmesinden ilgililerle
birlikte müteselsilen sorumludurlar.
6.
Bu maddenin uygulanması bakımından; birinci ve ikinci fıkralarda yer alan döviz
kazandırıcı faaliyetlere ilave olarak döviz kazandırıcı diğer faaliyetleri,
belge kapsamında istisna uygulanacak işlem ve faaliyetlerin aşamaları ile diğer
usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığı birlikte
yetkilidir.
–––––––––––––––––
(1)
15/7/2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanunun 76 ncı maddesiyle, bu bendin
hükümlerinin 6728 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 9/8/2016’dan sonra
yapılan proje ve işlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği
hüküm altına alınmıştır.
6728
sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun
MADDE
76- Bu Kanunun;
a)
12 nci maddesi yayımını izleyen ayın başında,
b)
13 üncü, 39 uncu ve 40 ıncı maddeleri 1/1/2017 tarihinde,
c)
27 nci maddesiyle 488 sayılı Kanunun değiştirilen ek 2 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (n) ve (o) bendi hükümleri, bu Kanunun yayımı tarihinden
sonra yapılan proje ve işlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
ç)
35 inci maddesiyle 492 sayılı Kanunun değiştirilen ek 1 inci maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (n) ve (o) bendi hükümleri, bu Kanunun yayımı tarihinden
sonra yapılan proje ve işlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
d)
43 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendiyle yapılan düzenlemenin birinci
paragrafı ile 56 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci alt
bendi 2/8/2013 tarihinden itibaren yapılan işlemlere uygulanmak üzere yayımı
tarihinde,
e)
51 inci maddesiyle 5510 sayılı Kanunun 102 nci maddesine eklenen (n) bendi
1/1/2018 tarihinde,
f)
62 nci maddesi 31/12/2017 tarihinde,
g)
Diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Dava
konusu uyuşmazlığa ilişkin mevzuatın tarihsel gelişimine aşağıda kısaca yer
verilmiştir. Buna göre:
Yatırımlarda
ve döviz kazandırıcı faaliyetlerde damga vergisi ve harç istisnası uygulaması
mevzuatımıza 10.12.1988 tarihli ve 3505 sayılı Kanun'un Geçici 2. maddesi ile
girmiştir. Bu düzenlemeye göre; ihracat veya döviz kazandırma taahhüdünde
bulunulan ve yatırım teşvik belgesine bağlanmış yatırımlar için alınan yatırım
kredileri ile bu belge kapsamındaki şirket kuruluşu ve sermaye artırımı,
gayrimenkullerin ve irtifak haklarının aynî sermaye olarak konulması halinde
bunların şirket adına tapuya tescili işlemleri ve bu işlemlerle ilgili olarak
düzenlenen kâğıtlar, 31.12.2003 tarihine kadar, 488 sayılı Damga Vergisi
Kanunu'na göre damga vergisinden ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'na göre
harçlardan istisna edilmiştir. 3505 sayılı Kanun'la öngörülen istisna için yasa
koyucu; ilki, yatırımın teşvik belgesine bağlanması; ikincisi ise, döviz
kazandırma taahhüdünde bulunulmuş olması şeklinde iki koşul aramıştır. Söz
konusu uygulama 31.12.2003 tarihi ile sınırlandırılmış ise de, 5035 sayılı
Kanunla 488 sayılı Kanun'a eklenen Ek 2. madde ve 492 sayılı Kanun'a eklenen
Ek 1. maddeyle, 3505 sayılı Kanun'un Geçici 2. maddesinde öngörülen istisna
uygulamasının devamı öngörülmüş ve bu husus 5035 sayılı Kanun'un ilgili
maddelerinin gerekçesinde açıkça ifade edilmiştir.
488
sayılı Kanun'un Ek 2. maddesinde, 15.07.2016 tarih ve 6728 sayılı Kanun'la
yapılan değişiklik öncesindeki şeklinde, döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin
işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kâğıtların damga vergisinden müstesna
olduğu belirtildikten sonra, döviz kazandırıcı faaliyetlerin neler olduğunun ve
uygulamaya ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığı ile Dış Ticaret
Müsteşarlığı tarafından birlikte tespit edileceği hükme bağlanmıştır. Maddenin
verdiği yetkiye dayanılarak, 27.02.2004 tarih ve 25386 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan 1 seri nolu Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç
İstisnası Uygulaması Hakkında Tebliğ'in “3.2. Diğer Döviz Kazandırıcı
Faaliyetler” başlıklı bölümünün 3.2.1. maddesinde, yatırım programında yer alan
kamu yatırımlarından uluslararası ihaleye çıkarılanların (yatırım programında
yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olmak
üzere) ihalesini kazanan veya yabancı para ile finanse edilenlerin yapımını
üstlenen firmaların faaliyetleri döviz kazandırıcı faaliyetler arasında
sayılırken, anılan maddede 05.12.2008 tarihli 27075 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan 4 seri nolu Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç
İstisnası Uygulaması Hakkında Tebliğ (Seri No:1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ'le yapılan değişiklikle; Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı'nca
yayımlanan cari yıl yatırım programında yer alan kamu yatırımlarından
uluslararası ihaleye çıkarılanların (Yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya
birlikte iştirakine açık olmak üzere) ihalesini kazanan veya yabancı para ile
finanse edilenlerin yapımını üstlenen firmaların faaliyetleri döviz kazandırıcı
faaliyet sayılmış ve son olarak da, 21.03.2012 tarih ve 28240 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç
İstisnası Uygulaması Hakkında Tebliğ (Seri No:1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ'le, Kalkınma Bakanlığı'nca yayımlanan cari yıl yatırım programında yer
alan yatırımlardan ve Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığının bu programda yer almayan kamu yatırımlarından
uluslararası ihaleye çıkarılanların (yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya
birlikte iştirakine açık olmak üzere) ihalesini kazanan veya yabancı para ile
finanse edilenlerin yapımını üstlenen firmaların faaliyetleri döviz kazandırıcı
faaliyet olarak kabul edilmiştir.
1
Seri Nolu Tebliğ'in “4. Uygulamaya İlişkin Esaslar” başlıklı bölümünün 4.1.
maddesinde ise, Tebliğin 3.2. maddesinde belirtilen diğer döviz kazandırıcı
faaliyetler ile 3.1.8. maddesinde belirtilen faaliyetler için uygulanacak damga
vergisi ve harç istisnasının; ilgili kuruluşlarca, bu konuda düzenlenmiş
bulunan “Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesi” veya “Dahilde İşleme İzin
Belgesi”nin ibrazı üzerine, maddede açıklanan usul ve esaslar çerçevesinde
başka bir belge aranmaksızın re’sen uygulanacağı belirtilmiş olup, böylece
tebliğ hükümleriyle, damga vergisi istisnasından yararlanmak için ilgili
faaliyetin döviz kazandırıcı faaliyet olması ve “vergi resim harç istisnası
belgesi” veya “dahilde işleme izin belgesi”nin ibrazı şartları öngörülmüştür.
Damga
vergisinden muafiyet için gerekli olduğu iddia edilen her iki şart; 1 Seri
No.lu Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi Ve Harç İstisnası
Uygulaması Hakkında Tebliğ ve bu Tebliğin değiştirilmesine ilişkin 4 ve 5 Seri
No.lu Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi Ve Harç İstisnası
Uygulaması Hakkında Tebliğler ile getirilmiştir. Ancak, bu genel tebliğlerin
dayanağı ve damga vergisi istisnasının düzenlendiği 488 sayılı Kanun'un Ek 2.
maddesinin 6728 sayılı Kanun değişikliği öncesindeki şeklinde, uluslararası
ihaleleri kazanan yerli firmaların damga vergisi istisnası kapsamında olmaları
yönünden bu şartların varlığı aranmamaktadır. Bu şekilde, söz konusu bu
tebliğler ile kanunla verilen düzenleme yetkisi aşılmış olup, yasal
düzenlemenin kapsamı daraltılmıştır. Kanuni düzenleme kapsamının bir genel
tebliğ ile daraltılması ise kanunilik ilkesi ve normlar hiyerarşisine açıkça
aykırıdır. Nitekim Danıştay'ın müstakar içtihatları ile de vurgulandığı üzere,
söz konusu tebliğ hükmü dayanağı olan kanunlara ve hukuka açıkça aykırıdır.
Aşağıda bir kısmı verilen Danıştay 9. Dairesinin 08.06.2015 tarih ve E:2014/
4252, K:2015/6404 sayılı kararında da, idarenin genel tebliğe dayanarak davacı
şirketi damga vergisinden muaf tutmamasının hukuka aykırı olduğu vurgulanmıştır:
“Oysa;
27.02.2004 tarih ve 25386 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1 seri numaralı
Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç İstisnası Uygulaması
Hakkında Tebliğ ve 05.12.2008 tarih ve 27075 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4
seri numaralı Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç İstisnası
Uygulaması Hakkında Tebliğ ile, yalnızca döviz kazandırıcı faaliyet türü
belirlenmekle kalınmamış; ayrıca, döviz kazandırıcı faaliyetler için vergi
istisnasının uygulanabilmesi için, söz konusu yatırımın, Devlet Planlama
Müsteşarlığınca yayınlanan cari yıl yatırım programında yer alması gerektiği,
bunun yanı sıra, ilgili kuruluşlarca, bu konuda düzenlenmiş bulunan vergi,
resim ve harç istisnası belgesinin ibrazı üzerine re'sen uygulanacağı; söz
konusu belgenin alınmasından önce veya belgenin geçerlilik süresinin
dolmasından sonra belgeye bağlanan iş ile ilgili olarak yapılan işlemlere damga
vergisi istisnası uygulanmayacağı yolunda düzenleme yapılmış olup; bu düzenleme
kanunla verilen yetki aşılarak yapıldığından, hukuka aykırıdır.
Bu
durumda, her ne kadar Vergi Mahkemesince, ihalenin, Devlet Planlama
Müsteşarlığınca yayınlanan yatırım programında yer almadığı ve vergi, resim,
harç istisna belgesinin ibraz edilmediğinden bahisle, söz konusu istisnadan
yararlanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; Kanunda
öngörülmeyen bir takım kayıt ve koşulların Genel Tebliğler ile getirilmesi
suretiyle kanuni bir hakkın kullanılmasının engellenmesi mümkün olmadığından,
uyuşmazlığın Kanun hükümleri ile Tebliğlerde belirtilen döviz kazandırıcı
faaliyet türleri çerçevesinde incelenerek karar verilmesi gerekirken, yazılı
gerekçeyle davanın reddine karar veren vergi mahkemesi kararında yasal isabet
bulunmamaktadır.”
Bilahare
Danıştay kararında bahsi geçen durumun ilk derece yargı mercileri tarafından
benimsenmesi ve istikrarlı bir şekilde uygulanması neticesinde, kanun koyucu
tarafından 488 sayılı Kanun'un Ek 2. Maddesi, 15.07.2016 tarih ve 6728 sayılı
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 27. maddesiyle değiştirilerek, Vergi, Resim, Harç
İstisnası Belgesine bağlanan ve maddede sayılan döviz kazandırıcı faaliyetlere
ilişkin işlemler nedeniyle, belgenin geçerlilik süresi içerisinde belgede yer
alan tutarla sınırlı olmak kaydıyla, düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden
müstesna tutulmak suretiyle kanun hükmünün tebliğe uygun hale getirilmesi
sağlanmış olup, anılan değişikliğin gerekçesinde de kanun koyucu; “Damga
Vergisi Kanunu'nun Ek 2. maddesinin verdiği yetkiye istinaden yayımlanan genel
tebliğler çerçevesinde döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin damga vergisi
istisnası uygulanmakta olup, yargıya intikal eden hususlarda yargı
mercilerince, döviz kazandırıcı faaliyetlerin tebliğle sınırlandırılamayacağı
ve istisna uygulanması için 'Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesi' şartının
getirilemeyeceği gerekçeleriyle, Kanun hükmünün uygulama usul ve esaslarına
ilişkin genel tebliğlerdeki düzenlemelerin aksine karar verilmeye başlandığını ve
bazı davalarda verilen kararların müstekar hale geldiğini; bu durumun, söz
konusu istisna hükmünün kanun koyucunun amacına uygun uygulanamaması sonucunu
doğurduğunu; yapılan düzenlemeyle, ihtilafların önlenmesini teminen ihracat ve
diğer döviz kazandırıcı faaliyetler ile istisna uygulanmasının usul ve
esaslarının kanun hükmüne alındığını” belirtmiştir.
Bu
durumda 6728 sayılı Kanun'un 27. maddesi ile getirilen değişiklik öncesinde
mahkemelerce kullanılan, “kanunda öngörülmeyen bir takım kayıt ve koşulların
Genel Tebliğler ile getirilmesi suretiyle kanuni bir hakkın kullanılmasının
engellenmesinin mümkün olmadığı” şeklindeki gerekçeye dayanılarak damga
vergisinin iadesine karar verilmesinin önüne geçilmiştir.
Ancak
aynı kanunun yürürlük maddesi ile söz konusu değişikliğin geriye yürürlüğü
olarak uygulanması kabul edilmiştir. Aşağıda açıklanacağı üzere, söz konusu
kanun değişikliğinin, ilgililerin aleyhine düzenlemeler içermesi nedeniyle
geriye yürür şekilde uygulanması Anayasa'ya ve hukuka aykırıdır.
Nitekim
kanunun yürürlük maddesi aynen şöyledir:
6728
SK (YÜRÜRLÜK MADDESİ)
MADDE
76 – Bu Kanunun;
....
c)
27 nci maddesiyle 488 sayılı Kanunun değiştirilen ek 2 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (n) ve (o) bendi hükümleri, bu Kanunun yayımı tarihinden
sonra yapılan proje ve işlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
....
g)
Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe
girer.
Bu
maddeye göre 6728 sayılı Kanun'un 27. maddesiyle 488 sayılı Kanun'un
değiştirilen ek 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (n) ve (o) bendi
hükümleri, bu Kanunun yayımı tarihinden “sonra” yapılan proje ve işlere
uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
488
sayılı Kanun'un değiştirilen ek 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (n) ve
(o) bendi hükümleri dışında kalan hükümleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe
girecektir. Ancak yürürlük maddesinde (n) ve (o) bendlerine ilişkin konulan bu
Kanunun yayımı tarihinden “sonra” yapılan proje ve işlere uygulanmak üzere
ifadesinin mefhumu muhalifinden, (n) ve (o) bendi dışında kalan bendlerinin bu
Kanunun yayımı tarihinden “önce” yapılan proje ve işlere de uygulanmak üzere
yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği sonucuna varılmaktadır ki, bu durum
anayasaya ve hukuka aykırıdır.
Zira
hukuka uygun olan durum, aleyhe düzenleme getiren bir kanun hükmünün yayımı tarihinde
yürürlüğe girmesi ve yayımı tarihinden sonra yapılan iş ve işlemlere
uygulanmasıdır. Ancak, aynı kanun hükmünün değişik bendleri için, bir kısmının
“yayımı tarihinden sonra yapılan proje ve işlere uygulanmak üzere yayımı
tarihinde yürürlüğe gireceği” belirtildiği halde, aleyhe düzenleme getiren
diğer bendler için böyle bir ifadenin kullanılmaması halinde, buradan
çıkarılması gereken sonuç, diğer bendlerin, “kanunun yayımı tarihinden önce
yapılan proje ve işlere de uygulanması gerektiğidir.”
Nitekim
söz konusu kanun değişikliği Ankara Bölge İdare Mahkemesi tarafından da,
belirttiğimiz şekilde geriye yürürlü olarak uygulanmış ve mahkememizde
yürütülen yargılamanın konusu olan ihale, kanunun yürürlük tarihinden önce
yapılmış olmasına rağmen, kanun hükmü geriye yürürlü olarak uygulanmak
suretiyle mahkememizce verilen yürütmeyi durdurma kararının kaldırılmasına
karar verilmiştir.
Mahkememizin
görüşüne göre ise, aleyhe düzenleme içeren kanunların geçmişe yürümezliği
ilkesi gereği, bu değişiklik somut olaya uygulanamayacağı gibi, kanun koyucunun
konuyu yasal düzenleme ile çözüme kavuşturma ihtiyacı üzerine 15.07.2016
tarihinde 488 sayılı Kanun'un Ek-2. maddesinde değişiklik yapılmış olması;
döviz kazandırıcı faaliyetlerde vergi, resim harç, istisnası belgesinin ibraz
edilmediğinden ve işin Kalkınma Bakanlığı'nın cari yıl yatırım programında yer
almadığından bahisle tahsil edilen damga vergisinin yersiz olduğunu, işin
yapıldığı tarihteki mevcut yasada dayanağı olmayan bir işlemin söz konusu
olduğunu ve bu gerekçeyle mahkemelerce verilen, damga vergisinin iadesine dair
kararların da isabetli olduğunu göstermektedir.
Ayrıca,
yapılan kanun değişikliğiyle kanun koyucu tarafından; değişiklikten önce damga
vergisi istisnasının uygulanması için vergi, resim, harç istisnası belgesinin
ibrazını ve ihalenin cari yıl yatırım programında yer almasını zorunlu kılan
genel tebliğler ile kanunla tanınan yetkinin aşıldığı, genel tebliğlerle
getirilen bu şartların hukuka açıkça aykırı olduğu zımnen kabul edildiği gibi,
aynı gerekçelerle mahkemelerce verilen kararların isabetli olduğu da ortaya
konulmuştur.
İtiraz
konusu hükmün başlıca iptal sebepleri ise şöyle sıralanabilir:
A)
Yürürlük maddesinin ortaya çıkardığı hukuki sonuç, devletin ekonomik hayata
hukuka aykırı şekilde doğrudan müdahalesi anlamına gelmektedir:
Şirketlerin,
ihaleye girmesi ve ihalede teklif vermesi oldukça kapsamlı bir maliyet
çalışmasıyla mümkün olabilmektedir. Bu kapsamda, arazi ve etüd çalışması, fiyat
araştırması, iş kalemlerinin belirlenmesi gibi çalışmalar yapılmaktadır.
Şirketler bu teknik hazırlık ve çalışmalar sonucunda tekliflerini
vermektedirler. Bu maliyet hesabını yaparken de, ihaleye ilişkin idari
şartnamelerde, ihalenin uluslararası ihale olduğunun ifade edilmesinden
hareketle ve döviz kazandırıcı faaliyetlerin damga vergisinden müstesna
olduğunu da dikkate alarak damga vergisi ödemelerini maliyet hesabına dahil
etmemektedirler. Dolayısıyla 488 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 08.08.2016
tarihinden önce yapılan proje ve işlere, söz konusu kanunun değişiklik sonrası
hükümlerinin uygulanması halinde, işle ilgili damga vergisi ödemeleri mali bir
yük olarak yüklenici firmalar üzerinde kalacaktır. Bu durum, ticari hayata
doğrudan müdahale anlamına geldiği gibi, Anayasa Mahkemesi tarafından da kabul
edilen, belirlilik, öngörülebilirlik ve hukuki güvenlik ilkelerine de aykırılık
teşkil etmektedir.
B)
Yüklenici firmalar tarafından, ihaleye ilişkin teklifler, ihale şartnamesinin
ilgili hükmü gereği ihalenin uluslararası ihale olduğu ve istisna hakkı olduğu
düşüncesi ile sunulmaktadır:
Yüklenici
firmalar ihale tekliflerini, ihale şartnamelerinde bu yolda açık hükme yer
verilmesi nedeniyle, uluslararası ihale kapsamındaki işlerin damga vergisi
istisnasına tâbi olduğunu ve nasıl olsa ödedikleri damga vergisini yargı yolu
ile de olsa bir şekilde geri alabileceklerini düşünerek daha fazla kırım
yaparak vermektedirler.
Nitekim
döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin ihalelere ait idari şartnamelerde
“ihalenin yeterlik kriterlerini taşıyan yerli ve yabancı tüm isteklilere açık
olduğu” ifadesine yer verilmesi nedeniyle, ihale teklifi ve pazarlık aşamasında
daha fazla kırım yaparak daha düşük teklif vermek zorunda kalmaktadırlar.
Değişiklik
öncesi uygulamada, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'na aykırı olmasına rağmen
ihalenin yapılmasından sonra sözleşme imzalanması için damga vergisinin
ödenmesi zorunlu tutulduğundan, damga vergisini ödeyen yüklenici firmalar,
bilahare ödedikleri damga vergisini yargı kararı ile geri alma yoluna gitmekteydiler.
Bir
önceki kısımda da belirtildiği üzere bu durum yüklenici firmalar için
öngörülemeyen bir durum oluşturmakta, yasa ile tanınan hakkın yok sayılması
anlamına gelmekte, bu nedenle hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri ihlal
etmekteydi.
Aleyhe
olan kanunların geçmişe yürümezliği ilkesi gereği, bu değişiklik somut olaya
uygulanamayacağı gibi; yasal düzenlemenin sonradan yapılmış olması da,
uyuşmazlık konusu damga vergisinin yersiz olduğunu ve o tarihteki mevcut yasada
dayanağı olmayan bir işlemin söz konusu olduğunu göstermektedir.
İtiraz
konusu hükmün Anayasa'nın hangi maddelerine aykırı olduğuna ilişkin olarak:
A)
Anayasanın 2. maddesi yönünden:
Anayasanın
2. maddesinde “hukuk devleti” ilkesi devletin temel niteliği olarak
düzenlenmiş, bu ilke Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihatlarında “eylem ve
işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı tutum ve davranışlardan kaçınan,
Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine
açık olan devlet” olarak tarif edilmiştir.
Hukuk
devleti ilkesi ile bunun alt ilkelerinden olan belirlilik ve öngörülebilirlik
ilkeleri uyarınca, yüklenici firmalar tarafından, kanun hükmü gereği damga
vergisi istisnası kapsamına giren ve yargı kararlarıyla da bu durumun teyit
edildiği bir ihalenin yapılmasından sonra, damga vergisi istisnasından
yararlanılması için, ihalenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan kanun hükmünde
yer almayan, daha önceden öngörülmesi mümkün olmayan bir takım kayıt ve
şartların getirilmemesi gerekmektedir. Oysaki iptali istenen yürürlük maddesi
ile ihalenin yapılmasından sonra yürürlüğe konulan ve yüklenici firmalar
tarafından öngörülmesi mümkün olmayan bir takım şartlar getirilmektedir ki,
bunun da belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleriyle dolayısıyla da hukuk
devleti ilkesiyle bağdaşmadığı değerlendirilmiştir.
B)
Anayasanın 10. maddesi yönünden:
Anayasanın
10. maddesinde “kanun önünde eşitlik” ilkesine yer verilmiştir. Anayasa
Mahkemesi'nin yerleşik içtihatlarında, bu ilkenin, hukuki durumları aynı
olanlar için söz konusu olup, eylemli değil hukuksal eşitliği ifade ettiği,
ilkenin amacının, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı
işleme tabi tutulmasını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını
önlemek olduğu, bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklar
hakkında ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin çiğnenmesinin
yasaklandığı belirtilmiş, ancak ilkenin herkesin her yönden aynı kurallara
bağlı tutulacağı anlamına gelmeyeceği, durumlarındaki özelliklerin kimi kişi
veya topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebileceği de
ayrıca vurgulanmıştır.
488
sayılı Kanun'un Ek 2. maddesinin geriye yürür şekilde uygulanması, Anayasa'nın
10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine de aykırıdır. Zira itiraz konusu
yürürlük maddesine dayanılarak uygulamaya konulan 488 sayılı Kanun'un Ek 2.
maddesi ile kanunun yayımı tarihinden önce yapılan proje ve işlerde de yeni
düzenleme uygulanacak, dolayısıyla bu projelerde de, yapıldıkları tarihte
aranmayan yatırım programında yer alma ve istisna belgesi ibrazı şartı
aranacaktır. Halbuki bu projelerin yapıldığı tarihte bu hususların, gerek
ilgili düzenlemelerde yer almaması gerekse müstakar yargı içtihatlarıyla da
aranmayacağına karar verilmiş olması nedeniyle, proje ilgilileri tarafından
belirtilen şartlar aranmaksızın muafiyetten istifade edebilecekleri
düşüncesiyle fazladan fiyat kırmak suretiyle ihalenin kendi üzerlerinde kalması
sağlanmıştır. Halbuki kanunun yayımı tarihinden sonra yapılan ihalelerde, proje
sahipleri muafiyetten yararlanmaları için gerekli şartları bilecek durumda
olduklarından, duruma göre, kırım yapmayarak veya kendilerine uygun miktarda
kırım yaparak ihaleyi üstlenmişlerdir. Bu durum kanunun yayımı tarihinden önce
yapılan ihale ve proje sahiplerinin aynı kanun hükmüne tabi olmalarına rağmen
öngörmeleri mümkün olmayan sonraki değişiklik nedeniyle eşitlik ilkesine aykırı
bir şekilde zarar görmelerine neden olmaktadır. Nitekim düzenleme öncesinde,
Danıştay ve yerel mahkeme kararları gereği damga vergisi iadesi alan kişilerle,
düzenleme sonrası, ihale tarihi düzenleme öncesine denk gelse dahi bir kısım
firmaların iade alamayacak hâle gelmeleri de yapılan düzenlemenin yürürlük
maddesi nedeniyle eşitlik ilkesine aykırı bir durumun ortaya çıkmasına neden
olmaktadır. Örneğin, 2015 yılında yapılan ihale için ödenen damga vergisini,
değişiklik öncesi dönemde yargı yoluyla iade alabilen bir firmaya karşılık,
2013 yılında yapılan ihale için damga vergisi iadesi talebiyle değişiklik
sonrasında mahkemeye başvuran kişi, yapılan yeni düzenlemenin geriye yürürlü
olarak uygulamaya girmesi nedeniyle iade alamayacaktır ki, bu durum da yürürlük
maddesinin eşitlik ilkesine aykırı sonuçlara neden olduğunun en açık
göstergesidir. Açıklanan nedenle itiraza konu edilen ve iptali istenen yürürlük
hükmünün Anayasada öngörülen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık teşkil
ettiği değerlendirilmiştir.
Yukarıda
ayrıntılı olarak açıklanan gerekçeler doğrultusunda, 6728 sayılı Kanun'un 76.
maddesinin (c) bendinde yer alan “27 nci maddesiyle 488 sayılı Kanunun
değiştirilen ek 2 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (n) ve (o) bendi
hükümleri, bu Kanunun yayımı tarihinden sonra yapılan proje ve işlere
uygulanmak üzere yayımı tarihinde” ve (g) bendinde yer alan “Diğer hükümleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” ifadelerinin her ikisi bir arada
değerlendirildiğinde, 488 sayılı Kanun'un Ek 2. maddesinin (n) ve (o) bendi
dışındaki bendlerinin geriye yürür şekilde uygulanması sonucunu doğurması
nedeniyle, 6728 sayılı Kanun'un 76. maddesinin Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından,
anılan maddenin (c) bendinin iptali istemiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın
152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 40. maddeleri uyarınca Anayasa Mahkemesi'ne itiraz
başvurusunda bulunulmasına karar verilmiştir.
Açıklanan
nedenlerle;
1-
6728 sayılı Kanun'un 76. maddesinin Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı
olduğu kanaatiyle ve anılan maddenin (c) bendinin iptali istemiyle Anayasa
Mahkemesi’ne başvurulmasına;
2-
Bu kararın aslı ile başvuru kararına ilişkin tutanağın, dava dilekçesi ile
dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak
Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesine;
3-
Dosyanın incelenmesinin, bu konuda Anayasa Mahkemesi'nce karar verilinceye
kadar ve azami olarak işin Anayasa Mahkemesine noksansız olarak gelişinden
başlamak üzere 5 (beş) ay süreyle ertelenmesine,
4-
Kararın onaylı bir örneğinin taraflara tebliğine;
Anayasa’nın
152. maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi uyarınca, 22/09/2017 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.”