“İptali istenen Yasa maddesinin, ‘Hukuk Devleti İlkesi’ne ve bu bağlamda ‘Masumiyet Karinesi İlkesi’ne ve ‘Adil Yargılanma Hakkı’na aykırı olduğu düşünülmektedir. Çünkü, hem ‘Masumiyet Karinesi’, hem de ‘Adil Yargılanma Hakkı’, Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan Hukuk Devleti ilkesinin yapı taşlarındandır. Hukuk Devleti ise, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren hukuk güvenliğini gerçekleştiren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa’nın ve Yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu bağlamda, hukuk devletinde Yasakoyucu, yasaların yalnız Anayasa’ya değil, evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2’nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi olan “Aklanmayı İsteme Hakkı”na bağlı olarak, suçsuzluğunu ispatlamak isteyen herkese, aleyhine kurulan hükmü İstinaf veya Temyiz yasa yollarına götürebilme ve bu sayede iki dereceli yargılanma hakkından faydalanma imkanı tanınmalıdır.
Her ne kadar, 5271 Sayılı Yasa’nın 231 ‘inci maddesinde düzenlenen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması müessesine karşı itiraz yasa yoluna başvurma imkanı bulunmaktaysa da, bu itiraz incelemesinin Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması müessesesinin uygulanabilmesi için yasada aranan şartların bulunup bulunmadığı hususlarıyla ilgili usulü ve sınırlı bir inceleme olduğu bilinmektedir. Yine Yargıtay, bu usulü incelemenin uygulamada sebep olduğu sorunların çözümü için, itiraz mercinin inceleme yetkisini genişleten içtihatlar oluşturmaktaysa da, Yargıtay Daireleri arasındaki içtihat farklılıklarının veya gelecekte içtihat değişikliklerinin ortaya çıkma ihtimalinin her zaman bulunması düşünüldüğünde, “Aklanmayı İsteme Hakkı”nın yasal zeminde koruma altına alınması zorunluğu kendisini göstermektedir. İşte, bu hakkı yasal zeminde koruma altına alma düşüncesiyle hareket eden Yasa Koyucu da, 5271 Sayılı Yasa’nın 231 ‘inci maddesinin 6’ncı fıkrasına, 6008 Sayılı Yasa ile “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” hükmünü eklemiştir. Görüldüğü gibi, Yasakoyucu’nun 6008 Sayılı Yasa ile ortaya koyduğu hassasiyetin, iptali istenen düzenlemede göz ardı edildiği açıktır. Zira, iptali istenen emredici nitelikteki madde (...verilir ibaresi) uyarınca, sanık istemese dahi, aleyhine kurulan hükmün, açıklanması geri bırakılmaktadır.
İptali istenen düzenlemenin ortaya çıkardığı diğer bir sorun ise, suçsuz olduğunu düşünmesine karşın, “Aklanmayı İsteme Hakkı” elinden alman ve istemediği bir denetim süresine, yaş durumuna göre 3 veya 5 yıl boyunca tabi tutulan kişinin, aleyhine tesis edilen bu denetim süresi içerisinde yeniden suç işleme ihtimalinin bulunmasıdır. Şayet, istemediği halde denetim süresine tabi tutulan kişi, denetim süresi devam ederken gerçekleştirdiği bir fiil nedeniyle Ceza Mahkemesinde yargılanacak olursa, bu sefer istemesine rağmen 5271 Sayılı Yasa’nın 231 ‘inci maddesinden, bu maddenin 8’inci fıkrasının, ikinci cümlesi uyarınca faydalanamayacak ve adli sicil kaydına işlenen ilk hüküm yüzünden, 5237 Sayılı Yasa’nın 50’nci, 51’inci ve 62’nci maddelerindeki gibi lehine olan yasal düzenle hiçbirisinden faydalanamama tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. İşte, iptali istenen yasa maddesinin, kişi üzerinde neden olduğu bu endişenin de giderilmesi gerekmektedir.
İşte bütün bu nedenlerle, iptali istenen Yasa maddesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2’nci ve 38’nci maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesine aykırıdır.
Mahkememizde görülmekte olan davada uygulama yeri bulunan ve Mahkememizce Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na aykırı olduğu düşünülen 5237 Sayılı Yasa’nın 191 ‘inci maddesinin 8’inci fıkrasında yer alan “...verilir.” ibaresinin İPTALİNE,
Karar verilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 9’uncu maddesine göre Türk milleti adına yargı yetkisini kullanan bağımsız İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi tarafından arz ve talep olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2016/170
Karar Sayısı : 2016/163
Karar Tarihi : 2.11.2016
R.G.Tarih-Sayısı : Tebliğ edildi
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 18.6.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen 191. maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer alan “…verilir…” ibaresinin, Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Suça sürüklenen çocuk hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu ibareyi de içeren 191. maddesi şöyledir:
“(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.
(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,
hâlinde, hakkında kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.
(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.
(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
(8) Bu Kanunun;
a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,
b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma,
suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.
(10) Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, başvuru kararı ve ekleri, Raportör Berrak YILMAZ tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu, itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre, Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı kanun kuralı ile sınırlıdır.
3. Başvuran Mahkeme, 5237 sayılı Kanun’un 191. maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer alan “…verilir…” ibaresinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. İtiraz konusu kuralın yer aldığı 5237 sayılı Kanun’un 191. maddesinin (8) numaralı fıkrası (a) ve (b) bentlerinden oluşmakta olup, iptali talep edilen “…verilir…” ibaresi, fıkranın (a) ve (b) bentleri yönünden ortak kuraldır. Bakılmakta olan dava, suça sürüklenen çocuğun, fıkranın (a) bendinde yer alan 5237 sayılı Kanunun 188. maddesinde yer alan “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” suçuyla cezalandırılması talebine ilişkin olup fıkranın (b) bendinde yer alan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma suçu ile ilgili açılmış bir dava bulunmamaktadır. Bu nedenle, 191. maddenin (8) numaralı fıkrasında yer alan itiraz konusu “…verilir…” ibaresinin fıkranın (a) bendi yönünden sınırlı olarak incelenmesi gerekmektedir.
4. Öte yandan, Anayasa’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152. maddesinin son fıkrasında, “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.”; 6216 sayılı Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” başlıklı 41. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise “Mahkemenin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
5. 5237 sayılı Kanun’un 191. maddesinin (8) numaralı fıkrasının (a) bendine yönelik olarak daha önce yapılan itiraz başvurusu, Anayasa Mahkemesi’nin 13.1.2016 tarihli ve E.2015/52, K.2016/1 sayılı kararı ile Anayasa’ya aykırı olmadığı gerekçesi ile esastan reddedilmiş ve söz konusu karar, 27.1.2016 tarihli ve 29606 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
6. Anayasa Mahkemesince işin esasına girilerek verilen ret kararından sonra aynı kural hakkında yeni bir başvurunun yapılabilmesi için, önceki kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı 27.1.2016 tarihinden başlayarak geçmesi gereken on yıllık süre henüz dolmamıştır.
7. Açıklanan nedenle, Kanun’un 191. maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer alan “…verilir…” ibaresinin (a) bendi yönünden iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun, Anayasa’nın 152. maddesinin son fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince reddi gerekir.
III- HÜKÜM
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun, 18.6.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen 191. maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer alan “…verilir…”ibaresinin;
A- İncelemesinin aynı fıkranın (a) bendi yönünden sınırlı olarak yapılmasına,
B- Aynı fıkranın (a) bendi yönünden iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun, Anayasa’nın 152. maddesinin dördüncü fıkrası ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince REDDİNE,
2.11.2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ