"...
Dava dilekçesindeki gerekçe
“20.11.2014 tarihli ve 6570 sayılı “İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUNU”un 6. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan,
“Baro başkanlarının …” sözcükleri ile “… seçeceği …” sözcüğünün Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi:
6570 sayılı Kanunun 6. maddesinde, İstanbul Tahkim Merkezi Genel Kurulu’nun nasıl ve ne şekilde oluşacağı, üyelerin sayısı, temsilcilerin hangi kurumlardan ve hangi usûllerle seçileceği hususları ile görev süreleri düzenlenmektedir.
6570 sayılı Kanunun “Genel Kurul” kenar başlıklı 6. maddesinde;
“(1) Genel Kurul, mesleğinde en az on yıl tecrübeye sahip olanlar arasından;
a) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin ticaret ve sanayi odalarından iki, ticaret odalarından bir, deniz ticaret odalarından bir, sanayi odalarından bir ve ticaret borsalarından bir olmak üzere seçeceği toplam altı,
b) Baro başkanlarının baroya kayıtlı avukatlar arasından seçeceği dört,
c) Yükseköğretim Kurulunun tahkim konusunda tecrübeli öğretim üyeleri arasından seçeceği üç,
ç) Türkiye İhracatçılar Meclisinin seçeceği iki,
d) Adalet Bakanlığının idari görevde çalışan birinci sınıf hâkimler arasından seçeceği bir,
e) Türkiye Bankalar Birliğinin seçeceği bir,
f) Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin seçeceği bir,
g) Sermaye Piyasası Kurulunun seçeceği bir,
ğ) Borsa İstanbul Anonim Şirketinin seçeceği bir,
h) Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun seçeceği bir,
ı) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun seçeceği bir,
i) Türkiye Sermaye Piyasaları Birliğinin seçeceği bir,
j) En fazla üyeye sahip işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarından
birer,
temsilci olmak üzere toplam yirmi beş üyeden oluşur. Bu temsilciler, yukarıda sayılan kurumların yönetim organları tarafından seçilir. Üyelerin seçildikleri kurumdaki görevleri devam eder. Baro başkanları kontenjanından seçilecek temsilcilerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Barolar Birliği tarafından adayların bildirildiği tarihten itibaren on gün içinde Birlik tarafından belirlenen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır. Her bir baro başkanının bir oy kullanabileceği bu seçimde, en fazla oy alan dört aday üye seçilmiş sayılır.
(2) Genel Kurul üyeleri dört yıl için seçilir. Süresi dolan üye yeniden seçilebilir. Üyeliğin herhangi bir nedenle sona ermesi hâlinde, bu üyenin kalan süresini tamamlamak üzere aynı kontenjandan seçim yapılır.” Denilmektedir.
6570 sayılı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasında İstanbul Tahkim Merkezi’nin Genel Kurulu’na üye (temsilci) gönderecek kurumlar sayılırken, (barolar dışındaki) kurumlardan seçilecek üyelerin (temsilcilerin) söz konusu kurumların “yönetim organları tarafından seçilmeleri” esâsı öngörülmüştür. Oysa, dava konusu yapılan “Baro başkanlarının …” sözcükleri ile “… seçeceği …” sözcüğünün yer aldığı 6570 sayılı Kanunun 6. maddesinin (b) bendinde, İstanbul Tahkim Merkezi’nin Genel Kurulu’na, baroya kayıtlı avukatlar arasından seçilecek dört üyesinin (temsilcisinin) “Baro başkanları tarafından seçilmesi” esâsı kabûl edilmiştir (Bu bapta dava konusu yaptığımız ibâre, 6570 sayılı Kanunun 6.maddesinin (b) bendinde yer alan ile değişik 2575 sayılı Kanunun 27. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci tümcesinde yer alan “Baro başkanlarının …” sözcükleri ile “… seçeceği …” sözcüklerine münhasır olup, aynı tümce içerisinde geçen “… baroya kayıtlı avukatlar arasından …” ibâresi ile “… dört,” sözcüğüne yönelik herhangi bir iptal talebimiz bulunmamaktadır; ancak, dava-dışı bu sözcük grubu (ibâreler) ile, 6570 sayılı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Baro başkanları kontenjanından seçilecek temsilcilerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Barolar Birliği tarafından adayların bildirildiği tarihten itibaren on gün içinde Birlik tarafından belirlenen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır. Her bir baro başkanının bir oy kullanabileceği bu seçimde, en fazla oy alan dört aday üye seçilmiş sayılır.” tümcelerinin 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun “Dosya üzerinden inceleme ve gerekçeyle bağlı olmama” başlığını taşıyan 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası hükmü gereğince iptaline karar verilip verilmeyeceği cihetine aşağıda değinilecektir).
Anayasa'nın 2. maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” denilmiştir.
“Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk devleti ilkesinin bir başka gereği ise, yasaların kamu yararı amacını gerçekleştirmek üzere çıkarılmasıdır.
Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında kamu yararı kavramından ne anlaşılması gerektiği ortaya konulmuştur. Buna göre, kamu yararı kavramı, genel bir ifadeyle, bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir.
Bütün kamusal işlemler, nihai olarak kamu yararını gerçekleştirmek hedefine yönelmek durumundadır. Kanunun amaç öğesi bakımından anayasaya uygun sayılabilmesi için kanunun çıkarılmasında kamu yararı dışında bir amacın gözetilmemiş olması gerekir. İlgili yasama belgelerinin incelenmesinden kanunun kamu yararı dışında bir amaçla çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa kanunun amaç unsuru bakımından anayasaya aykırı olduğu söylenebilir.” (Anayasa Mahkemesi’nin 2.6.2011 tarihli ve 2008/88 Esas, 2011/85 Karar sayılı Kararı).
Anayasa Mahkemesi, “hukuk devleti” ilkesini; hukuk güvenliği, kamu yararı, nesnellik kriteri, adalet ve hakkaniyet ölçütleriyle birlikte açıkladığı başka bir Kararında şu tesbitlerde bulunmuştur: “(...) Hukuk devletinin temel ilkelerinden olan hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. (…) Kanunların, kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, âdil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.” (Anayasa Mahkemesi’nin 17.6.2010 Tarihli ve 2008/22 Esas, 2010/82 Karar sayılı Kararı).
Kanunların, kamu yararı amacına yönelik olması, genel, objektif, âdil kurallar içermesi ve hakkaniyeti gözetmesi, hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle, yasakoyucunun, hukukî düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini, anayasal sınırlar içinde, adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
“Hukuk devleti” ilkesi, hukuk güvenliğinin ve adaletin sağlanmasına yönelik hukuk anlayışını temsil etmekte ve yasaların, yasakoyucunun keyfine göre değil, kamu yararı amacıyla çıkarılmasını zorunlu kılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin pek çok Kararında isâbetle vurgulandığı üzere, hukuk devletinin vazgeçilmez öğeleri arasında yer alan yasaların kamu yararına dayanması ilkesi ile, bütün kamusal girişimlerin temelinde bulunması doğal olan kamu yararı düşüncesinin yasalara egemen olması ve özellikle, uyuşmazlıkların mahkeme dışında çözümü konusunda çok önemli işlevleri olan tahkim müessesesinin düzenlenmesinde, yasakoyucunun, bu esâsı gözardı etmemesi ve yasama normlarına, bu olguyu en iyi şekilde yansıtması zorunludur.
Şüphesiz, “hukuk devleti”nde, günümüz çağdaş ve uygar toplumlarında, uyuşmazlıkların mahkeme dışında çözümü konusunda en çok bilinen ve kullanılan yöntem, “tahkim” yöntemi olduğuna göre, “tahkim” müessesesine ilişkin düzenlemeler yapılırken, kanunkoyucu, Anayasa’nın temel ilkelerine ve hukukun ana kurallarına bağlı kalmak ve kamu yararı amacını gözetmek durumundadır. O halde, 6570 sayılı Kanun ile ihdâs olunan İstanbul Tahkim Merkezi’nin, anılan Kanunun 4. maddesinde sayılan görevlerini bihakkın yerine getirebilmesi için, tahkim yönteminin bağımsız, tarafsız ve objektif biçimde işlemesinin önündeki engellerin kaldırılması; söz konusu müessesenin bağımsızlığına ve tarafsızlığına halel getirecek düzenlemelerden kaçınılması ve özellikle, kamu yararı amacının gözetilmesi, “hukuk devleti” ilkesinin gereklerindendir.
Bu bilgiler ışığında dava konusu yasal düzenlemeye bakıldığında, İstanbul Tahkim Merkezi’nin Genel Kurulu’na, baroya kayıtlı avukatlar arasından seçilecek dört üyenin (maddede sayılan diğer kurumlardan farklı bir biçimde), Türkiye Barolar Birliği yönetim organları tarafından değil de, “Baro başkanlarının seçmesi”ni öngören dava konusu düzenleme, İstanbul Tahkim Merkezi’nin Genel Kurulu’nun, mevcut siyasî iktidarın kendisine yakın olan üyelerden (temsilcilerden) oluşması ve böylece, İstanbul Tahkim Merkezi’nin mevcut siyasî iktidarın denetimi -ve deyim yerinde ise- güdümü altında tutulması gâye ve arzusunun tipik örneklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Böylesi bir düzenleme, uyuşmazlıkların tahkim veya alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleriyle çözülmesini sağlamak üzere kurulan İstanbul Tahkim Merkezi’nin siyasî etkilerinden uzak, bağımsız ve tarafsız çalışmasını engelleyecek mâhiyette bir düzenleme anlamına gelmekte olup, çağdaş ve demokratik toplum düzeni ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Bu durumda, -şüphesiz, takdir Yüksek Mahkemenize ait olmak üzere- 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun “Dosya üzerinden inceleme ve gerekçeyle bağlı olmama” başlığını taşıyan 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası hükmü gereğince, dava konusu yapılan 6570 sayılı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan dava konusu “Baro başkanlarının …” sözcükleri ile “… seçeceği …” sözcüklerinin Yüksek Mahkemenizce iptal başvurumuz doğrultusunda iptali hâlinde, 6570 sayılı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan ve uygulama kâbiliyeti kalmayan dava-dışı “… baroya kayıtlı avukatlar arasından …” ibâresi ile “… dört,” sözcüğünün ve 6570 sayılı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Baro başkanları kontenjanından seçilecek temsilcilerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Barolar Birliği tarafından adayların bildirildiği tarihten itibaren on gün içinde Birlik tarafından belirlenen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır. Her bir baro başkanının bir oy kullanabileceği bu seçimde, en fazla oy alan dört aday üye seçilmiş sayılır.” tümcelerinin de iptaline karar verilmesi ciheti, Yüksek Mahkemenizin takdirindedir).
V. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
6570 sayılı Kanunun 6. maddesi ile ihdâs olunan İstanbul Tahkim Merkezi’nin Genel Kurulu’na, baroya kayıtlı avukatlar arasından seçilecek dört üyenin (anılan maddede sayılan diğer kurumlardan farklı biçimde), Türkiye Barolar Birliği “yönetim organları” tarafından değil de, “Baro başkanlarının seçmesi”ni öngören ve böylece, İstanbul Tahkim Merkezi Genel Kurulu’nun Baro başkanlarının siyasî tercihleri doğrultusunda teşekkül etmesini sağlayan dava konusu düzenleme ile, mevcut siyasî iktidarın kendisine yakın olan üyelerden (temsilcilerden) oluşmasına ve mevcut siyasî iktidara yakın bir tahkim merkezinin teşekkülüne cevaz verilmekte ve böylece, “hukuk devleti” ilkesi ihlâl edilerek, kanunların, nihaî olarak “kamu yararı amacını gerçekleştirmek üzere çıkarılması” amacından uzaklaşılmaktadır.
Dava konusu sözcüklerin yer aldığı Kural hakkında yürürlüğün durdurulması kararı verildiği takdirde, hukuk sistemimizde herhangi bir boşluk meydana gelmeyecek, sadece, Anayasa’ya aykırı olan uygulama durdurulmuş olacaktır. Ancak, dava konusu yasal düzenleme yönünden “Yürürlüğü Durdurma” Kararı verilmeyip, sadece İptal Kararı verilmesi hâlinde, bu İptal Kararı -büyük bir ihtimâlle- etkisiz kalacaktır.
Öte yandan, Anayasal düzenin, hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en kısa sürede arındırılması, hukuk devleti olmanın en önemli gerekleri arasında sayılmaktadır. Anayasa’ya aykırılıkların sürdürülmesi, özenle korunması gereken “hukukun üstünlüğü” ilkesini de zedeleyecektir. Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir düzende ise, kişinin temel hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesi, “hukuk devleti” ilkesi yönünden (yukarıda açıklamaya çalıştığımız veçhile), telâfîsi imkânsız durum ve zararlara yol açacaktır.
Böylesi bir ahvâlin husûle gelmesini önlemek amacıyla, Anayasa’ya açıkça aykırı olan ve iptali istenen dava konusu sözcüklerinin, Kararın Resmî Gazete’de yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün de durdurulması talebiyle Yüksek Mahkemenizde iş bu dava açılmıştır.
VI. SONUÇ VE İSTEM
20.11.2014 tarihli ve 6570 sayılı “İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUNU”un 6. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “Baro başkanlarının …” sözcükleri ile “… seçeceği …” sözcüğünün Anayasa’nın 2. maddesine,
Aykırı olmaları nedeniyle, gerek lâyihamızda açıkladığımız gerekçelerle ve gerekse Yüksek Mahkeme’niz tarafından re’sen belirlenecek nedenlerle Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, Kararın Resmî Gazete’de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜKLERİNİN DURDURULMASINA,
Karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.” "
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2015/6
Karar Sayısı : 2015/63
Karar Tarihi : 1.7.2015
R.G. Tarih-Sayı : 15.7.2015 – 29417
İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri M. Akif HAMZAÇEBİ, Engin ALTAY ve Levent GÖK ile birlikte 123 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU : 20.11.2014 tarihli ve 6570 sayılı İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu'nun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan "Baro başkanlarının." ve ".seçeceği." ibarelerinin Anayasa'nın 2. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKMÜ
6570 sayılı Kanun'un dava konusu ibarelerin de yer aldığı 6. maddesi şöyledir:
"Genel Kurul
MADDE 6-(1) Genel Kurul, mesleğinde en az on yıl tecrübeye sahip olanlar arasından;
b)Baro başkanlarınınbaroya kayıtlı avukatlar arasındanseçeceğidört,
j) En fazla üyeye sahip işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarından birer,
(2) Genel Kurul üyeleri dört yıl için seçilir. Süresi dolan üye yeniden seçilebilir. Üyeliğin herhangi bir nedenle sona ermesi hâlinde, bu üyenin kalan süresini tamamlamak üzere aynı kontenjandan seçim yapılır."
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN ve Kadir ÖZKAYA'nın katılımlarıyla 18.2.2015 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin ise esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III- ESASIN İNCELENMESİ
2. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Mücahit AYDIN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- İptal Talebinin Gerekçesi
3. Dava dilekçesinde özetle, İstanbul Tahkim Merkezi Genel Kuruluna avukatlar arasından gönderilecek dört temsilcinin Türkiye Barolar Birliği yönetim organı yerine baro başkanları tarafından seçilmesini öngören kuralın siyasi iktidara yakın bir Genel Kurul oluşturmak amacıyla çıkarıldığı, Merkezin bağımsız ve tarafsız çalışmasına engel teşkil edeceği ve kamu yararıyla bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
4. 6570 sayılı Kanun'un 6. maddesinde İstanbul Tahkim Merkezi Genel Kurulunun oluşumu düzenlenmiş ve Genel Kurulun, maddede yer verilen kurumların yönetim organlarınca mesleğinde en az on yıl tecrübeye sahip olanlar arasından söz konusu kurumları temsilen seçilen yirmibeş üyeden meydana geleceği belirtilmiş, dava konusu kuralda ise baroya kayıtlı avukatlar arasından seçilecek dört temsilcinin baro başkanları tarafından seçilmesi öngörülmüştür.
5. Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
6. Hukuk devleti ilkesinin bir başka gereği ise kanunların kamu yararı amacını gerçekleştirmek üzere çıkarılmasıdır. Anayasa Mahkemesinin kimi kararlarında kamu yararı kavramından ne anlaşılması gerektiği ortaya konulmuştur. Buna göre, kamu yararı, genel bir ifadeyle, bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir. Kanunun amaç öğesi bakımından Anayasa'ya uygun sayılabilmesi için kanunun çıkarılmasında kamu yararı dışında bir amacın gözetilmemiş olması gerekir. İlgili yasama belgelerinin incelenmesinden kanunun kamu yararı dışında bir amaçla çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa amaç unsuru bakımından Anayasa'ya aykırı olduğu söylenebilir.Kanun koyucunun kamu yararı amacıyla hareket edip etmediği ancak ilgili yasama belgeleri incelenerek ve kuralın objektif anlamına bakılarak tespit edilebilir.
7. Öte yandan kanun koyucu, Anayasa'ya ve hukukun genel ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla kural koyma yetkisine sahip olup yapılan bir düzenlemede kamu yararının bulunup bulunmadığını kendisi takdir eder. Anayasa'ya uygunluk denetiminde kanun koyucunun kamu yararı anlayışının isabetli olup olmadığı değil, incelenen kuralın kamu yararı dışında belli bireylerin ya da grupların çıkarları gözetilerek yasalaştırılmış olup olmadığı incelenir.
8. Kanunla, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere uyuşmazlıkların tahkim ve alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ile çözümlenmesini sağlamak üzere, özel hukuk hükümlerine tâbi ve tüzel kişiliği haiz olan İstanbul Tahkim Merkezi (Merkez) kurulmaktadır. Kanun'un 5. maddesine göre Merkez; Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetçi, Danışma Kurulu, Milli ve Milletlerarası Tahkim Divanları ile Genel Sekreterlikten oluşmaktadır.
9. Kanun'un genel gerekçesinde, Merkezin, Türkiye'de tahkim ve alternatif çözüm yollarının bilinmesi, anlaşılması ve kullanılmasına ivme kazandırma amacıyla kurulduğu ifade edilmiştir. Kanun'un 4. maddesinde Merkez'in görevi, tahkim ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına ilişkin hizmetlerin yürütülmesini sağlamanın yanı sıra bu alanda tanıtım ve yayın yapmak, bilimsel çalışmaları desteklemek ve yurtdışındaki ilgili kurumlarla işbirliği yapmak olarak belirtilmiştir.
10. Kanunkoyucu, yasamanın genelliği ilkesinin bir gereği olarak, Anayasa'da düzenlenmeyen bir alanı doğrudan düzenleyebilir.Bu bağlamda, ülkemizde tahkim ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının gelişmesini sağlamak ve kullanılmasını artırmak amacıyla yasal düzenlemeler yapılması, bu kapsamda özerk kurum veya kuruluşlar oluşturulması ve bunların teşkilat yapısı ile görev ve yetkilerinin belirlenmesi kanun koyucunun takdirindedir. Bu itibarla, anayasal bir kurum olmayıp kanunla kurulan İstanbul Tahkim Merkezi'nin oluşumu ve teşkilat yapısının belirlenmesi, anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır.
11. Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu Raporu'nda, avukatlar arasından gönderilecek temsilcileri kendileri de seçimle iş başına gelen baro başkanlarının seçeceğini öngören düzenlemenin çoğulculuğun sağlanması amacına yönelik olduğu ifade edilmiştir. Söz konusu düzenlemenin kamu yararı dışında özel çıkarlar gözetilerek veya belirli kişiler lehine getirildiği sonucuna ulaşılamamaktadır. Kanun koyucunun, çoğulculuğun sağlanması amacıyla baroya kayıtlı avukatlar arasından gönderilecek temsilcilerin baro başkanlarınca seçilmesini öngörmesinde kamu yararı dışında bir amacın güdüldüğü söylenemeyeceğinden kuralda hukuk devleti ilkesine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
12. Açıklanan nedenlerle, dava konusu ibareler Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
IV- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
13.Dava dilekçesinde özetle, dava konusu ibarelerin Anayasaya açıkça aykırı olduğuveyürürlüklerinin durdurulmaması halinde hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararların ortaya çıkacağı, bu nedenle ibarelerin yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
20.11.2014tarihli ve 6570 sayılıİstanbul Tahkim MerkeziKanunu'nun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan"Baro başkanlarının."ve".seçeceği."ibarelerineyönelik iptal talepleri, 1.7.2015 tarihli, E.2015/6, K.2015/63 sayılı kararla reddedildiğinden, bu ibarelere ilişkin yürürlüğün durdurulması istemlerinin REDDİNE, 1.7.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- HÜKÜM
20.11.2014tarihli ve 6570 sayılı İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu'nun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan"Baro başkanlarının."ve".seçeceği."ibarelerininAnayasa'ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, 1.7.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
Burhan ÜSTÜN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Erdal TERCAN
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ