"...
Başvuru kararındaki gerekçe
“Mahkememizin 19/12/2012 tarih, 2012/756 Esas ve 2012/1096 sayılı kararı ile hükümlü Yunus Uçar’ın 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin 2 ay 15 gün süre ile geri alınmasına karar verilmiş, karar kesinleştirilerek infaza verilmiş olup,
İnfaz aşamasında hükümlü vekili Av. İhsan Orhan Dizman dilekçesinde Kocaeli Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün 08/09/2014 tarih ve 2014/1515 DS sayılı yazıları ile müvekkilinin ehliyetine 08.09.2014 tarihinde fiilen savcılıkça el konulduğunu, daha sonra bu sürenin dolduğunu dosyada daha sonra alınan infaz erteleme kararı mevcutken ve bu müddet içerisinde iken ehliyetin geri alınması ile ilgili cezanın infazın gerçekleşmesine rağmen TCK 53-6 maddesi son cümlesi uyarınca ehliyetin iade edilmediğini, ehliyetin iade edilmemesini hukuka aykırı olduğunu bildirerek sürücü belgesinin müvekkiline iadesini talep etmiş olup,
Dosya Kocaeli İnfaz Hakimliğinin 24/09/2014 tarih ve 2014/3884 esas, 2014/4153 sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize gönderilmiştir.
Sanık hakkında uygulanması gereken kanun maddelerinin analizinde ehliyetin geri alınması cezası ile ilgili olarak TCK.nun 53/6. maddesinin son cümlesinde;
“Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar” demektedir.
Bu haliyle ehliyetin iadesine ilişkin ceza hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girecek ehliyet geri alınacak ama infazına en son diğer tüm cezaların infazından itibaren başlanacaktır.
Örneğin sanık hakkında TCK’nun 89/4, 62, 50. maddeleri uyarınca toplam 3000 TL para cezası ve 5 ay süreyle ehliyetin geri alınmasına karar verilip para cezası yönünden 24 ay taksit yapıldığında ehliyet kararın kesinleşmesiyle sanıktan alınacak ve taksitlerin tümü ödendikten sonra yani 24 ay geçtikten sonra 5 ay daha beklenilip ehliyet ile ilgili ceza infaz edildikten sonra sanığa iade edilecektir.
Yani bu durumda sanığın ehliyetinin geri alınması cezası kararda 5 ay oylasına rağmen fiili olarak 29 ay olacaktır.
Tüm Türkiye’de savcılıklarca uygulama bu şekildedir.
Yine Yargıtay uygulaması da aynı şekilde olup Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 07/07/2010 tarih ve 2010/4871 esas ve 2010/8090 karar sayılı ilamında;
Taksirle ölüme neden olmak suçundan sanık İsmail Kara’nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85/1, 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 51/1. maddesi uyarınca ertelenmesine, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay süreyle denetim süresi altında bulundurulmasına, denetim süresinin iyi halli olarak geçirilmesi halinde cezanın infaz edilmiş sayılmasına, sürücü belgesinin 53/6. madde uyarınca 1 yıl süreyle geçici olarak geri alınmasına ilişkin Erzincan 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/12/2007 tarihli ve 2007/462-624 sayılı kararının infazı sırasında, hükümlünün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesine göre hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi talebi üzerine, asıl cezanın infaz edilmiş sayıldığından talebin reddine, fer’i ceza olan sürücü belgesinin geri alınması cezasının infazının durdurulmasına ve sürücü belgesinin sanığa iadesine dair, aynı Mahkemenin 16/09/2009 tarihli ve 2007/462-624 sayılı ek sayılı kararı ile ilgili olarak;
Tüm dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddenin 8. fıkrasındaki “Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.” Aynı Kanun’un 53. maddenin 6. fıkrasındaki “Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.” hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, sanığın Erzincan 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/12/2007 tarihli ve 2007/462-624 sayılı kararıyla 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 53/6 maddesine göre verilen 1 yıl ehliyetinin geri alınmasına ilişkin güvenlik tedbirinin infazının, erteli mahkumiyetinin yerine getirilmesinden sonra başlayacağı cihetle, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 03.03.2010 gün ve 12692 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.03.2010 gün ve 60847 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
5237 sayılı TCK’nın 51. maddesi uyarınca koşullarının bulunması halinde; sadece hapis cezaları ertelenebilir olup güvenlik tedbirlerinin ertelenmesine olanak bulunmadığı, 765 sayılı TCK uygulamasında kabul edilen fer’i cezanın 5237 sayılı TCK uygulamasında mevcut olduğunun ileri sürülemeyeceği, 5237 sayılı TCK’nın 53/6. maddesinde taksirli suçlar bakımından öngörülen sürücü belgesinin mahkumiyet hükmüne bağlı olarak uygulanabilecek bir güvelik tedbiri olup ertelenmesinin mümkün bulunmadığı, kaldı ki; infazı yapılmakta olan Erzincan 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.12.2007 tarih ve 2007/624 sayılı kararında da 1 yıl 8 ay hapis cezası ertelendikten sonra sürücü belgesinin geri alınmasına hükmedilmek suretiyle bu güvenlik tedbirinin açıkça erteleme dışı bırakıldığı,
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 6. fıkrasının “Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar” şeklindeki son cümlesi gereğince, hükmün kesinleşmesiyle sürücü belgesinin Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğünce yöntemine uygun olarak teslim alınması, denetim süresi boyunca sürücü belgesinin Şube Müdürlüğünde kalması, denetim süresinin yükümlülüklere uygun ve iyi halli olarak geçirilmesi sonucu hapis cezasının infaz edilmiş sayıldığı tarihten itibaren infaza esas ilamda yazılı olan sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin sürenin başlatılması ve bu sürenin sonunda infazının tamamlanmış sayılması gerektiği anlaşılmakla;
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran bu gerekçeyle yerinde görüldüğünden, Erzincan 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.09.2009 tarih ve 2007/462-624 sayılı ek kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA karar verilmiştir.
Bu durumda sanığa kanunda ve mahkeme kararında yazılı olandan başka bir ekstra bir ceza verilmesi mümkün hale gelmiş durumdadır. Ehliyetin diğer cezaların infazından sonra hükümlüden alınacağı da kanunda yazılmamış aksine hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe gireceği bildirilmiştir.
Konu ile ilgili Anayasa normları incelendiğinde
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38. maddesi
Madde 38 - Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur denmektedir.
Bu haliyle somut olayda uygulanacak TCK 53-6 son cümlenin Anayasanın 38. maddesinin 1. fıkrasına açıkça aykırı olduğu zira kanunda yer alan cezadan daha fazlasının TCK’nun 53-6. maddesinin uygulaması ile mümkün hale geldiği, ehliyetin geri alınması cezasının hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girmesi ile idareye ehliyeti derhal geri alınması hususunda yetki verildiği ancak geri alma cezasının süresinin diğer bütün cezaların infazından sonra başlaması nedeniyle sanığa kanunda ve mahkeme kararında belirtilmeyen bir ceza uygulamasına neden olacağı dikkate alındığında,
Uygulanacak kanun maddesinin hukuka ve Anayasaya açıkça aykırı olduğu sonucuna varılmış dosyanın iptal istemiyle Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklanacağı üzere;
1- TC. Anayasasının 152/l-b maddesi gereğince somut olayda uygulanması gereken TCK.nun 53/6. maddesinin son cümlesinin
“Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar” hükmünün Anayasanın 38/1. maddesine aykırı olduğu dikkate alınarak iptal istemiyle dosyanın ANAYASA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2- Dosyanın Anayasa mahkemesinden dönüşünün beklenmesine,
3- Kararın ilgilisine tebliğine,
4- Dosyanın gönderilmesine müteakip 5 aylık süre sonunda gelmemesi durumunda yeniden ele alınarak mevcut mevzuata göre karar verilmesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.”"
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2015/4
Karar Sayısı : 2015/61
Karar Tarihi : 1.7.2015
R.G. Tarih-Sayı : 15.7.2015 - 29417
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinin Anayasa'nın 38. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirle yaralama suçundan hapis cezası ile cezalandırılan ve iki ay onbeş gün süreyle sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilen hükümlünün, hapis cezasının infazının ertelenmesine rağmen sürücü belgesinin tarafına iade edilmemesi üzerine açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKMÜ
5237 sayılı Kanun'un itiraz konusu kuralı da içeren 53. maddesi şu şekildedir:
"Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma
Madde 53- (1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,
Yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.
(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.
(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar."
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN ve Kadir ÖZKAYA'nın katılımlarıyla 18.2.2015 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III- ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ayhan KILIÇ tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Uygulanacak Kural ve Sınırlama Sorunu
3. Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddelerine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak kanun kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde ve davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
4. Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinin (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği belirtilmiş; itiraz konusu ikinci cümlesinde ise yasaklanma veya sürücü belgesinin geri alınması tedbirlerinin hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe gireceği ve sürenin, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlayacağı kurala bağlanmıştır.
5. Maddenin (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, belli bir meslek veya sanatın gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık ile trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık biçiminde iki ayrı taksirli suçtan söz edilmiş ve bu suçlardan mahkûmiyet halinde uygulanacak tedbirler de "belli bir meslek veya sanatın icrasının yasaklanması" ve "sürücü belgesinin geri alınması" biçiminde sayılmıştır. Yasaklanma ve sürücü belgesinin geri alınması tedbirlerinin mahiyetleri dikkate alındığında, yasaklanma tedbirinin belli bir meslek veya sanatın gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne, sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin ise trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen suçlara uygulanacağı anlaşılmaktadır.
6. İtiraz yoluna başvuran Mahkemede görülmekte olan dava, trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla hapis cezasına mahkûm olan ve sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilen hükümlünün, sürücü belgesinin iadesi talebiyle açılmıştır. Dolayısıyla itiraz konusu kuralda yer alan "Yasaklama ve ." ibaresinin uyuşmazlıkta uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır.
7. İtiraz konusu kuralın ".hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar." kısmı ise hem "yasaklama" hem de "geri alma" yönünden uygulanabilecek ortak kural niteliği taşımaktadır. Görülmekte olan dava ise sürücü belgesinin geri alınması tedbirine ilişkin olduğundan kuralın geri kalan kısmının sadece ".geri alma." ibaresiyle sınırlı olarak incelenmesi gerekmektedir.
8. Açıklanan nedenlerle, 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinin;
1- "Yasaklama ve ." ibaresinin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu ibareye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine,
2- Kalan bölümünün ".geri alma." ibaresiyle sınırlı olarak incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B- İtirazın Gerekçesi
9. Başvuru kararında özetle, sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girmesinin ve sürenin de cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlamasının, cezanın ertelendiği veya adli para cezasının takside bağlandığı hallerde hükümlüye mahkeme kararında belirtilenden daha uzun süreli ceza uygulanması sonucunu doğurduğu belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
10. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. maddesi yönünden de incelenmiştir.
11. Kanun'un 53. maddesinin (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği hükme bağlanmış; ikinci cümlesinde yer alan itiraz konusu kuralda ise sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe gireceği ve sürenin, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlayacağı belirtilmiştir.
12. Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
13. Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri de "belirlilik"tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
14. Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz." denilerek "suçun kanuniliği"; üçüncü fıkrasında da "Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur." ifadesine yer verilerek "cezanın kanuniliği" ilkesi getirilmiştir. Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan "suçta ve cezada kanunilik" ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin, yasak eylemler ile bu eylemlerin işlenmesi durumunda ne tür yaptırımlarla karşılaşacaklarını önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.
15. Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinde, bir güvenlik tedbiri olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma kurumu düzenlenmektedir. Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma kurumu, kural olarak kasten işlenen suçlara yönelik olmakla birlikte, maddenin (6) numaralı fıkrasında buna bir istisna getirilmekte ve taksirle işlenen bazı suçlardan mahkûmiyet halinde de hükümlünün birtakım haklardan yoksun bırakılmasına imkân tanınmaktadır. Bu kapsamda, trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği öngörülmektedir.
16. Maddenin (6) numaralı fıkrasında belirtilen sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin uygulanabilmesi için, mahkûmiyet hükmünün kurulması yeterli olmayıp ayrıca mahkemenin, mahkûmiyetle birlikte sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin uygulanmasına da karar vermesi gerekmektedir. Üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere yoksunluk süresinin takdirinde mahkûmiyet süresinin bir önemi bulunmamakta, yoksunluk süresi, mahkûmiyet süresinden bağımsız olarak hakim tarafından takdir edilmektedir.
17. Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen kanunilik ilkesi, cezaların yanında, ceza yerine geçecek olan güvenlik tedbirlerinin de önceden kanunla belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin, trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde uygulanacağı hususu Kanun'da açık, net ve anlaşılır bir biçimde ifade edilmektedir.
18. Öte yandan, Kanun'un 53. maddesinin (6) numaralı fıkrasının itiraz konusu kuralı da içeren son cümlesinde, sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe gireceği ifade edilmiş ise de tedbirin yürürlüğe girmesi, uygulanmaya başlanacağı anlamına gelmemektedir. Anılan cümle, önceki cümleyle birlikte bir bütün olarak dikkate alındığında, sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin uygulanabilmesi için cezanın tümüyle infaz edilmesi veya infaz edilmiş sayılması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, kuralda suç ve cezaların kanuniliği ve hukuk devleti ilkelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
19. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural, Anayasa'nın 2. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
IV- HÜKÜM
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinin;
A- "Yasaklama ve." ibaresinin, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu ibareye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B- Kalan bölümünün ".geri alma." ibaresiyle ile sınırlı olarak incelenmesine,
C- ".geri alma." ibaresinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
1.7.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
Burhan ÜSTÜN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Erdal TERCAN
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ